|
- It will nevertheless have to make a decision about this.
- Yine de bu konuda bir karar vermek zorunda kalacaktır.
- Above all, I wish to urge the Council to ensure that it makes a decision on 17 October.
- Her şeyden önce, Konsey'i 17 Ekim'de bir karar vermesini sağlamaya çağırmak istiyorum.
- He is asking us to make a decision on a crucial issue that I know is very important to the Spanish people.
- O, İspanyol halkı için çok önemli olduğunu bildiğim kritik bir konuda bizden karar vermemizi istiyor.
- No one dares to make a decision anymore.
- Artık kimse karar vermeye cesaret edemiyor.
- It will nevertheless have to make a decision about this.
- Yine de bu konuda bir karar vermesi gerekecektir.
- I think it is unreasonable for it to take over five years for the Commission to make a decision.
- Komisyonun bir karar vermesinin beş yıldan fazla sürmesinin mantıksız olduğunu düşünüyorum.
- If he wanted to survive, he needed to make a decision.
- O hayatta kalmak istiyorsa bir karar vermek zorundaydı.
- This summer I made a decision - to begin practicing.
- Bu yaz bir karar verdim; antrenmanlara başlamaya.
- I made a decision tonight that led me to this.
- Bu gece beni buna yönlendiren bir karar verdim.
- If he wanted to survive, he needed to make a decision.
- Hayatta kalmak istiyorsa bir karar vermesi gerekiyordu.
- This summer I made a decision - to begin practicing.
- Bu yaz bir karar verdim; uygulamaya başlamak için.
- I'm trying to make a decision between these two machines.
- Bu iki makine arasında bir karar vermeye çalışıyorum.
- Cruise is expected to make a decision within the next two weeks.
- Cruise'un önümüzdeki iki hafta içinde karar vermesi bekleniyor.
- If he made a decision he abided by it.
- Bir karar verdiyse buna uymuştur.
- I can't make a decision on my own.
- Tek başıma karar veremem.
- We still haven't made a decision.
- Biz hâlâ karar vermedik.
- He can't make a decision.
- Bir türlü karar veremiyor.
- We don't have enough information yet to make a decision.
- Bir karar vermek için henüz yeterli bilgimiz yok.
- We haven't made a decision on anything yet.
- Henüz hiçbir konuda bir karar vermedik.
- I suggest that we hold off on making a decision until all bids are in.
- Tüm teklifler gelene kadar bir karar vermemeyi öneriyorum.
- Tom has to make a decision.
- Tom bir karar vermek zorunda.
- Alain made a decision.
- Alain bir karar verdi.
- We made a decision.
- Bir karar verdik.
- We should weigh the options carefully before making a decision.
- Bir karar vermeden önce seçenekleri titizlikle düşünüp taşınmalıyız.
- I made a decision.
- Bir karar verdim.
- I thought you'd already made a decision.
- Çoktan bir karar verdiğini sanıyordum.
- Try to take account of everything before you make a decision.
- Karar vermeden önce her şeyi göz önünde bulundurmaya çalışın.
- We're not going to make a decision overnight.
- Bir gecede karar vermeyeceğiz.
- You make a decision for yourself on this matter.
- Bu konuda kendin için bir karar veriyorsun.
- Tom has made a decision.
- Tom bir karar verdi.
- I'd like some time to consider before I make a decision.
- Karar vermeden önce düşünmek için biraz zaman istiyorum.
- We have to make a decision.
- Bir karar vermek zorundayız.
- Sami made a decision to go to Egypt.
- Sami Mısır'a gitmeye karar verdi.
- The couple had made a decision to adopt a child.
- Çift bir çocuk evlat edinmeye karar vermişti.
- You don't need to make a decision right now.
- Şu anda bir karar vermene gerek yok.
- I think I would like to talk with Tom about this before making a decision.
- Sanırım bir karar vermeden önce Tom'la bu konu hakkında konuşmak istiyorum.
- I need to make a decision.
- Bir karar vermem lazım.
- Try to take account of everything before you make a decision.
- Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.
- We must make a decision on this right away.
- Bu konuda hemen bir karar vermeliyiz.
- I've just made a decision.
- Az önce bir karar verdim.
- I want you to make a decision.
- Karar vermeni istiyorum.
- I made a decision to study abroad.
- Yurtdışında okumaya karar verdim.
- Let's get down to brass tacks and make a decision.
- Sadede gelelim ve bir karar verelim.
- For the moment, we want to postpone making a decision.
- Şu an için, bir karar vermeyi ertelemek istiyoruz.
- The jury hasn't yet made a decision.
- Jüri henüz bir karar vermedi.
- Tom made a decision.
- Tom bir karar verdi.
- You don't need to make a decision now.
- Şimdi karar vermene gerek yok.
- I need to make a decision.
- Bir karar vermem gerekiyor.
- Tom has to make a decision.
- Tom karar vermek zorunda.
- Tom made a decision.
- Tom karar verdi.
- I'd make a decision quickly if I were you.
- Yerinizde olsam hemen karar verirdim.
- Have you made a decision?
- Bir karar verdin mi?
- I've finally made a decision.
- Nihayet bir karar verdim.
- We still haven't made a decision.
- Hala bir karar vermedik.
- We haven't made a decision yet.
- Henüz bir karar vermedik.
- He has a reputation for taking a long time to make a decision.
- Geç karar vermesiyle ünlüdür.
- From my point of view, it's not possible to make a decision safely.
- Benim açımdan, güvenli bir şekilde karar vermek mümkün değil.
- I can't make a decision about that right now.
- Şu anda bu konuda bir karar veremem.
- You should acquaint yourself with the facts before you make a decision.
- Bir karar vermeden önce gerçekleri öğrenmelisiniz.
- Senators made a decision.
- Senatörler bir karar verdi.
- I've made a decision.
- Bir karar verdim.
- I've just made a decision.
- Az önce karar verdim.
- We have to make a decision.
- Karar vermemiz gerek.
- I think Tom hasn't made a decision yet.
- Sanırım Tom henüz bir karar vermedi.
- I thought you'd already made a decision.
- Senin zaten bir karar verdiğini düşündüm.
- He has a reputation for taking a long time to make a decision.
- Karar vermesinin uzun sürmesiyle ünlüdür.
- The couple had made a decision to adopt a child.
- Çift, çocuğu evlatlık almak için bir karar vermişti.
- Tom has already made a decision.
- Tom çoktan bir karar verdi.
- It's time to make a decision.
- Bir karar verme zamanı.
- Before you make a decision about your marriage, you should have a consultation with your parents.
- Evliliğinizle ilgili bir karar vermeden önce ailenize danışmalısınız.
- You don't need to make a decision right now.
- Şu anda bir karar vermenize gerek yok.
- Nobody has made a decision yet.
- Henüz kimse bir karar vermedi.
- We haven't made a decision on anything yet.
- Daha hiçbir konuda karar vermedik.
- We'll talk to Tom then make a decision.
- Tom'la konuşup bir karar vereceğiz.
- Quit sitting on the fence and make a decision!
- Kararsızlığı bırakın ve bir karar verin!
- Sami needs to make a decision.
- Sami'nin bir karar vermesi gerekiyor.
- Reflect on your own motives when making a decision.
- Bir karar verirken kendi gerekçelerinizi düşünün.
- We've made a decision.
- Biz bir karar verdik.
- The Senate made a decision.
- Senato bir karar verdi.
- We should weigh the options carefully before making a decision.
- Bir karar vermeden önce seçenekleri dikkatlice tartmalıyız.
- We don't have enough information yet to make a decision.
- Henüz karar vermek için yeterli bilgiye sahip değiliz.
- We made a decision.
- Biz bir karar verdik.
- I need to talk to Tom first before I make a decision.
- Bir karar vermeden önce Tom'la konuşmalıyım.
- I take it you've made a decision.
- Sanırım bir karar verdin.
- Tom hasn't made a decision yet.
- Tom henüz bir karar vermedi.
- Tom seems to be unwilling to make a decision.
- Tom bir karar vermek istemiyor gibi görünüyor.
- I had to make a decision.
- Bir karar vermek zorundaydım.
- The judges made a decision.
- Yargıçlar bir karar verdiler.
- I think we have to make a decision.
- Sanırım bir karar vermeliyiz.
- Tom had to make a decision.
- Tom bir karar vermek zorundaydı.
- Before you make a decision about your marriage, you should have a consultation with your parents.
- Evlilik ile ilgili bir karar vermeden önce, ebeveynlerine danışmalısın.
- Tom must make a decision soon.
- Tom yakında bir karar vermeli.
- You'd better make a decision.
- Bir karar versen iyi olur.
- We must make a decision on this right away.
- Bu konuda derhal karar vermeliyiz.
- I'd like to think about it a little longer before I make a decision.
- Karar vermeden önce biraz daha düşünmek istiyorum.
- I'm not making a decision until I hear from Tom.
- Tom'dan haber alana kadar bir karar vermeyeceğim.
- I think Tom hasn't made a decision yet.
- Tom'un henüz bir karar vermediğini düşünüyorum.
- It's time to make a decision.
- Karar verme zamanı.
- From my point of view, it's not possible to make a decision safely.
- Benim bakış açıma göre, güvenli bir karar vermek mümkün değil.
- I think Tom hasn't made a decision yet.
- Bence Tom henüz bir karar vermedi.
- I have to make a decision.
- Bir karar vermek zorundayım.
- I haven't made a decision yet.
- Henüz bir karar vermedim.
- I think we shouldn't make a decision until we hear from Tom.
- Sanırım Tom'dan haber alana kadar karar vermemeliyiz.
- I've finally made a decision.
- Sonunda bir karar verdim.
- Unless you make a decision quickly, the opportunity will be lost.
- Çabucak karar vermezsen, fırsat kaybedilecek.
- Before we can make a decision, we must have all the facts.
- Bir karar vermeden önce, tüm gerçekleri biliyor olmalıyız.
- The jury hasn't yet made a decision.
- Jüri henüz karar vermedi.
- I want you to make a decision.
- Bir karar vermeni istiyorum.
- I think I shouldn't make a decision without consulting Tom.
- Sanırım Tom'a danışmadan bir karar vermemeliyim.
- Don't make a decision right now.
- Şu anda bir karar verme.
- I had to make a decision.
- Ben bir karar vermek zorundaydım.
- I'll have to speak with Tom before I can make a decision.
- Bir karar vermeden önce Tom'la konuşmam gerekecek.
- I think I shouldn't make a decision without consulting Tom.
- Bence Tom'a danışmadan karar vermemeliyim.
- Tom needs to make a decision.
- Tom'un bir karar vermesi gerekiyor.
- I think we shouldn't make a decision until we hear from Tom.
- Bence Tom'dan haber alana kadar bir karar vermemeliyiz.
- He can't make a decision.
- O bir karar veremez.
- Tom had to make a decision.
- Tom bir karar vermek zorunda kaldı.
- We've made a decision.
- Bir karar verdik.
- Don't make a decision right now.
- Hemen şimdi bir karar verme.
- I can't make a decision on my own.
- Kendi başıma karar veremem.
- Senators made a decision.
- Senatörler bir karar verdiler.
- The judges made a decision.
- Yargıçlar bir karar verdi.
- Tom has made a decision.
- Tom karar verdi.
- I think I would like to talk with Tom about this before making a decision.
- Sanırım karar vermeden önce bu konuda Tom'la konuşmak istiyorum.
- Tom has to make a decision soon.
- Tom yakında bir karar vermek zorunda.
- It isn't necessary to make a decision now about where we'll meet.
- Nerede buluşacağımıza şimdi karar vermemize gerek yok.
- Have you made a decision yet?
- Kararını verdin mi?
- For the moment, we want to postpone making a decision.
- Şu an için bir karar vermeyi ertelemek istiyoruz.
- I take it you've made a decision.
- Sanırım bir karar verdiniz.
- Tom must make a decision soon.
- Tom yakında bir karar vermek zorunda.
- You should acquaint yourself with the facts before you make a decision.
- Karar vermeden önce gerçekler hakkında bilgi sahibi olmalısınız.
- Sami needs to make a decision.
- Sami'nin bir karar vermesi gerekiyordu.
- We have to make a decision soon.
- Yakında bir karar vermek zorundayız.
Show More (130)
|