|
- I have to say that even in his so-called "bleak Britain" anybody - whatever their age - can marry whoever they want.
- Sözde "kasvetli İngiltere"de her yaştaki herkesin istediği kişiyle evlenebildiği bir ülke olduğunu söylemeliyim.
- Safiya was married at 12 years old and Amina at 14 years old.
- Safiye 12 yaşında, Amina ise 14 yaşında evlendi.
- Citizens over the age of 24, too, face restrictions if they marry someone who is not a citizen of a Nordic country.
- İskandinav ülkesi vatandaşı olmayan biriyle evlenen 24 yaş üstü vatandaşlar da kısıtlamalarla karşılaşıyor.
- We consequently recognise that many partners who have not married have family obligations.
- Sonuç olarak, evlenmemiş birçok partnerin ailevi yükümlülükleri olduğunu kabul ediyoruz.
- But many men in love with a woman's smile have made the mistake of marrying the whole girl.
- Ama bir kadının gülümsemesine aşık olan pek çok erkek, kızın tamamıyla evlenme hatasına düşmüştür.
- All your kid brothers and sisters married and got children.
- Küçük kardeşlerinizin hepsi evlendi ve çocuk sahibi oldu.
- He divorced his first wife and married my mom.
- İlk eşinden boşandı ve annemle evlendi.
- But many men in love with a woman's smile have made the mistake of marrying the whole girl.
- Ancak bir kadının gülümsemesine aşık olan birçok erkek, kızın bütünüyle evlenme hatasına düşmüştür.
- It was the first time a president was married while in office.
- İlk defa bir başkan görevdeyken evlendi.
- This is an agreement made between two individuals before they marry.
- Bu, iki birey arasında evlenmeden önce yapılan bir anlaşmadır.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın erkek çocuğu bir Dünyalı kadınla evleniyor.
- She also confirmed that they were married by a justice of the peace at a state courthouse.
- Ayrıca eyalet adliyesinde bir sulh hakimi tarafından evlendiklerini de teyit etmiştir.
- She also confirmed that they were married by a justice of the peace at a state courthouse.
- Ayrıca eyalet adliyesinde bir sulh hakimi tarafından evlendirildiklerini de doğruladı.
- It was the first time a president was married while in office.
- İlk kez bir cumhurbaşkanı görevdeyken evlendi.
- I never really wanted to marry anyone, not for a while.
- Bir süredir kimseyle evlenmeyi gerçekten istemedim.
- I don't want her marrying this kid any more than you do.
- Bu çocukla evlenmesini ben de en az senin kadar istemiyorum.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın soyundan gelen oğlan Dünyalı bir kadınla evlenir.
- This is an agreement made between two individuals before they marry.
- Bu, iki kişi arasında evlenmeden önce yapılan bir anlaşmadır.
- He divorced his first wife and married my mom.
- İlk karısından boşanıp annemle evlendi.
- It was the first time a president was married while in office.
- İlk defa bir cumhurbaşkanı, görev sırasında evlenmiş oldu.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın oğlu dünyalı bir kadınla evlenir.
- All your kid brothers and sisters married and got children.
- Bütün küçük kardeşlerin evlendi ve çocukları oldu.
- He also had a daughter who married into another family.
- Onun da başka bir aileyle evlenen bir kızı vardı.
- All your kid brothers and sisters married and got children.
- Senden küçük tüm kardeşlerin evlendi, çocukları da oldu.
- She also confirmed that they were married by a justice of the peace at a state courthouse.
- Kadın ayrıca bir eyalet adliyesinde bir sulh hakimi tarafından evlendirildiklerini de doğruladı.
- His wife will die, and he will marry another one.
- Karısı ölecek ve başka biriyle evlenecek.
- I don't want her marrying this kid any more than you do.
- Bu oğlanla evlenmesini senin kadar ben de istemiyorum.
- Are you asking me to marry you?
- Bana seninle evlenmemi mi teklif ediyorsun?
- People under 18 cannot marry.
- 18 yaşından küçükler evlenemez.
- She plans to marry a rich man.
- Zengin bir adamla evlenmeyi planlıyor.
- I don't think you should marry Tom.
- Ben Tom'la evlenmen gerektiğini sanmıyorum.
- The man whom she is marrying is an astronaut.
- Onun evlendiği adam bir astronot.
- Would you want your daughter to marry a guy like me?
- Kızının benim gibi bir adamla evlenmesini ister miydin?
- There's no way she'll ever marry Sato.
- Sato'yla evlenmesine imkan yok.
- Six months later, they were married.
- Altı ay sonra evlendiler.
- My father didn't allow me to marry him.
- Babam onunla evlenmeme izin vermedi.
- I wish you weren't already married.
- Keşke çoktan evlenmemiş olsaydın.
- Tom didn't know who Mary was planning to marry.
- Tom, Mary'nin kiminle evlenmeyi planladığını bilmiyordu.
- I'd rather die than marry Tom.
- Tom'la evleneceğime ölürüm daha iyi.
- When you get married and have kids, you'll realize that actions speak louder than words.
- Evlendiğinde ve çocukların olduğunda lafla peynir gemisi yürümediğini fark edeceksin.
- Tom's parents never married.
- Tom'un anne ve babası hiç evlenmemiş.
- I won't marry you.
- Seninle evlenmeyeceğim.
- My father did not let me marry him.
- Babam onunla evlenmeme izin vermedi.
- The man she's going to marry is an astronaut.
- Evleneceği adam bir astronot.
- Tom won't marry you.
- Tom seninle evlenmeyecek.
- Tom will try to persuade Mary to marry him.
- Tom, Mary'yi onunla evlenmeye ikna etmeye çalışacak.
- I would like to marry somebody like her.
- Onun gibi biriyle evlenmek isterdim.
- Tom married the most beautiful girl in the city.
- Tom şehirdeki en güzel kızla evlendi.
- I'm going to marry Fadil now.
- Şimdi Fadıl'la evleneceğim.
- If he were a bachelor, I would marry him.
- Eğer bekar olsaydı, onunla evlenirdim.
- I've decided to marry Tom.
- Tom'la evlenmeye karar verdim.
- I'm going to marry Tom.
- Tom'la evleneceğim.
- She had no other choice but to marry the old man.
- Onun yaşlı adamla evlenmekten başka seçeneği yoktu.
- You knew that when you married me.
- Benimle evlendiğinde bunu biliyordun.
- Tom has asked me to marry him.
- Tom kendisiyle evlenmemi istedi.
- Who did Mary marry?
- Mary kiminle evlendi?
- She decided to marry him.
- Onunla evlenmeye karar verdi.
- Tom's parents never married.
- Tom'un ailesi hiç evlenmedi.
- Both Tom and John married Canadian women.
- Hem Tom hem de John Kanadalı kadınlarla evlendi.
- Tom married an older woman.
- Tom yaşlı bir kadınla evlendi.
- If she had married you, she would be happy now.
- Eğer seninle evlenseydi, şimdi mutlu olurdu.
- I should never have married a nerd like you.
- Senin gibi inek biriyle asla evlenmemeliydim.
- I could've married him.
- Onunla evlenebilirdim.
- Six months later we were married.
- Altı ay sonra evlendik.
- I ask myself if I'll be married some day.
- Bir gün evlenip evlenmeyeceğimi kendime soruyorum.
- I wish I hadn't married you.
- Keşke seninle evlenmeseydim.
- I hope that your parents will allow us to marry.
- Umarım ailen evlenmemize izin verir.
- Mary married her long-time boyfriend.
- Mary uzun süredir birlikte olduğu erkek arkadaşıyla evlendi.
- She promised to marry him, but she didn't.
- Onunla evleneceğine söz verdi, ama evlenmedi.
- Misako married a Canadian last June.
- Misako, geçen Haziran bir Kanadalıyla evlendi.
- Tom married a ballet dancer.
- Tom bir baletle evlendi.
- Once upon a time a great and powerful king married a lovely princess.
- Bir zamanlar büyük ve güçlü bir kral, güzel bir prensesle evlenmiş.
- Adam married his second cousin.
- Adam ikinci dereceden kuzeniyle evlendi.
- I will marry you.
- Seninle evleneceğim.
- She married Tom, not me.
- O Tom'la evlendi, benimle değil.
- She wondered what her life would have been like if she had married Tom.
- O, Tom'la evlenseydi hayatının nasıl olacağını merak ediyordu.
- Would you consider marrying me?
- Benimle evlenmeyi düşünür müsün?
- He made up his mind to marry her.
- Onunla evlenmeyi kafasına koymuş.
- Tom finally got the courage to ask Mary to marry him.
- Tom sonunda Mary'ye evlenme teklif edecek cesareti buldu.
- I won't marry anyone.
- Kimseyle evlenmeyeceğim.
- I will marry a beautiful Estonian woman.
- Güzel bir Estonyalı kadınla evleneceğim.
- Tom became famous because he married a famous actress who had been married many times before.
- Tom ünlü oldu çünkü daha önce birçok kez evlenmiş olan ünlü bir aktrisle evlendi.
- She married a hotshot lawyer from New York.
- New York'tan parlak bir avukatla evlendi.
- Tell Tom that I want to marry him.
- Tom'a onunla evlenmek istediğimi söyle.
- Tom married John's widow.
- Tom, John'un dul karısıyla evlendi.
- Tom said that he loves me and wants to marry me.
- Tom beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward?
- Şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama sence sonradan tereddüt etmez misin?
- He said that he loves me and that he wants to marry me.
- Beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- Tom and Mary are both married, aren't they?
- Tom ve Mary evleniyorlar, değil mi?
- Tom married a local girl.
- Tom buralı bir kızla evlendi.
- Sami married a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlendi.
- Do you really want to marry her?
- Gerçekten onunla evlenmek ister misin?
- My father expects me to marry Tom.
- Babam Tom'la evlenmemi bekliyor.
- She married again in her mid-forties.
- Kırklı yaşların ortalarında tekrar evlendi.
- Aren't you still planning to marry Tom?
- Hâlâ Tom'la evlenmeyi planlamıyor musun?
- I'll marry you if you change the color of your hair.
- Saçının rengini değiştirirsen seninle evlenirim.
- He wished to marry her.
- Onunla evlenmeyi arzu etti.
- Layla married a naval officer.
- Leyla bir deniz subayıyla evlendi.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla birlikte Senegal'e gitti.
- We want you to marry her.
- Onunla evlenmeni istiyoruz.
- If he were a bachelor, I would marry him.
- O bir bekar olsaydı onunla evlenirdim.
- Tom wasn't able to talk Mary out of marrying John.
- Tom, Mary'yi John'la evlenmekten vazgeçiremedi.
- Tom is single and has never been married.
- Tom bekar ve hiç evlenmedi.
- I think I married the wrong Tom.
- Sanırım yanlış Tom'la evlendim.
- Tom has asked Mary to marry him.
- Tom, Mary'ye evlenme teklif etti.
- We were married five years ago today.
- Beş yıl önce bugün evlendik.
- He'll be married next Sunday.
- Önümüzdeki pazar evlenecek.
- I have a daughter who married a Frenchman.
- Bir Fransız'la evlenen bir kızım var.
- It's clear that he has no intention of marrying you.
- Seninle evlenmeye niyeti olmadığı çok açık.
- We were to be married in May but had to postpone the marriage until June.
- Mayıs ayında evlenecektik ancak evliliği Haziran ayına kadar ertelemek zorunda kaldık.
- If she had married you, she would be happy now.
- Seninle evlenmiş olsa, şimdi mutlu olurdu.
- Happy is a man who marries a good wife.
- Ne mutlu iyi bir kadınla evlenen adama!
- Of course, I'll marry you.
- Elbette seninle evleneceğim.
- Tom's parents don't want Tom and Mary to live together until after they are married.
- Tom'un anne-babası Tom ve Marry'nin evleninceye kadar birlikte yaşamalarını istemiyor.
- As was the custom in those days, he married young.
- O günlerde âdet olduğu üzere, genç yaşta evlendi.
- I don't want to marry very early.
- Çok erken evlenmek istemem.
- Tom wanted Mary to marry him.
- Tom, Mary'nin onunla evlenmesini istedi.
- How many times have you been married?
- Kaç kez evlendiniz?
- And so they didn't marry and they lived happily until the end of their lives.
- Böylece, evlenmediler ve mutlu mesut ömürlerinin sonuna kadar yaşadılar.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla Senegal'e gitti.
- He married my cousin.
- O, benim kuzenimle evlendi.
- In June we married.
- Haziran ayında evlendik.
- She married a rich old man.
- O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
- Tom has never been married.
- Tom hiç evlenmedi.
- He wants to wait until he's married.
- O, evlenene kadar beklemek istiyor.
- He argued his daughter out of marrying Tom.
- Kızını Tom'la evlenmekten vazgeçirdi.
- Sami and Jamal were married to sisters.
- Sami ve Cemal kız kardeşlerle evlendiler.
- You should marry Tom.
- Tom'la evlenmelisin.
- Miriam wanted to marry Thomas.
- Miriam Thomas'la evlenmek istiyordu.
- Mary wants to marry a millionaire.
- Mary bir milyonerle evlenmek ister.
- Tom knew who Mary was planning to marry.
- Tom Mary'nin kimle evlenmeyi planladığını biliyordu.
- Since he was married, Tom has become chubby.
- Evlendikten sonra Tom tombul hale geldi.
- She married a musician.
- O, bir müzisyenle evlendi.
- Many Italians continue to live with their parents until they marry.
- Birçok İtalyan evlenene kadar ailesiyle birlikte yaşamaya devam eder.
- I'm not going to marry him.
- Onunla evlenmeyeceğim.
- I'm serious when I say if you'll learn how to cook, I'll marry you.
- Yemek yapmasını öğrenirsen seninle evlenirim dediğimde ciddiyim.
- I hope to marry her.
- Onunla evlenmeyi umuyorum.
- She married him when she was 20.
- Onunla 20 yaşındayken evlendi.
- Tom got down on one knee and asked Mary to marry him.
- Tom diz çöktü ve Mary'ye evlenme teklif etti.
- She married him the following year.
- Ertesi yıl onunla evlendi.
- I can't marry her.
- Onunla evlenemem.
- She was married to a rich man.
- Zengin bir adamla evlendi.
- Would you consider marrying me?
- Benimle evlenmeyi düşünür müsünüz?
- My mom married my dad in the 90s.
- Annem babamla doksanlı yıllarda evlendi.
- Tom wasn't the first man Mary wanted to marry.
- Mary'nin evlenmek istediği ilk erkek Tom değildi.
- Tom wanted to marry his true love.
- Tom gerçek aşkıyla evlenmek istiyordu.
- I've never been married.
- Hiç evlenmedim.
- When we married my parents gave me this house.
- Evlendiğimizde ailem bana bu evi verdi.
- To make a long story short, he married his first love.
- Uzun lafın kısası, ilk aşkıyla evlendi.
- The woman he married is very beautiful.
- Evlendiği kadın çok güzeldi.
- My father wants me to marry Tom.
- Babam Tom'la evlenmemi istiyor.
- I'd rather die than marry you!
- Ben seninle evlenmektense ölmeyi tercih ederim!
- I'd love to marry you, but my family won't let me.
- Seninle evlenmeyi çok isterdim ama ailem izin vermiyor.
- Jane married young.
- Jane, erken evlendi.
- I would rather die than marry him.
- Onunla evlenmektense ölmeyi tercih ederim.
- He married her.
- Onunla evlendi.
- Everybody knows she married him for his money.
- Herkes onunla parası için evlendiğini biliyor.
- We're not even married yet.
- Daha evlenmedik bile.
- Why did Tom marry Mary?
- Tom neden Mary'yle evlendi?
- I'm in love with you and I want to marry you.
- Sana aşığım ve seninle evlenmek istiyorum.
- Tom married a rich widow.
- Tom zengin bir dulla evlendi.
- Sami wants to marry a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyordu.
- Do you regret marrying me?
- Benimle evlendiğine pişman mısın?
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
- Prenses ve İrlandalı birbirlerini tanıdılar, evlendiler ve bir yıl bir gün süren harika bir düğün yaptılar.
- Mary divorced her husband and married Tom.
- Mary kocasından boşandı ve Tom'la evlendi.
- Matthew is soon to be married; he will make a very handsome bridegroom.
- Matthew yakında evlenecek; çok yakışıklı bir damat olacaktır.
- I thought Tom and Mary would be married by now.
- Tom ve Mary'nin şu ana kadar evlenmiş olacağını düşündüm.
- By the time you get out of prison, she'll be married.
- Sen hapisten çıktığında, o evlenmiş olacak.
- I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward?
- Şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama daha sonra pişman olacağını düşünmüyor musun?
- Sami and Layla were islamically married.
- Sami ve Leyla İslamî usullere göre evlenmişlerdi.
- Why did you marry her?
- Neden onunla evlendin?
- Tom married above his station.
- Tom mevkisinin üstünde biriyle evlendi.
- Tom and Mary were married in October on a tropical beach.
- Tom ve Mary Ekim ayında tropik bir plajda evlendiler.
- She should not have married Tom.
- Tom'la evlenmemeliydi.
- Tom has decided to ask Mary to marry him.
- Tom, Mary'ye evlenme teklif etmeye karar verdi.
- I want you to marry me.
- Benimle evlenmeni istiyorum.
- He said that he loves me and wants to marry me.
- Beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- I won't marry Tom.
- Tom'la evlenmeyeceğim.
- Mary wanted to marry a man with ambition.
- Mary hırslı bir adamla evlenmek istiyordu.
- As was the custom in those days, he married young.
- O günlerde gelenek olduğu üzere genç yaşında evlendi.
- I wish I'd married another man.
- Keşke başka bir adamla evlenseydim.
- She married him for his money, and couldn’t put up with his plain way of living.
- Onunla parası için evlendi ve onun sade yaşam tarzına katlanamadı.
- I'm afraid you can't marry her.
- Maalesef onunla evlenemezsin.
- Sami and Layla married in 1976.
- Sami ve Layla 1976'da evlendi.
- Sami married one of Layla's sisters.
- Sami, Layla'nın kız kardeşlerinden biriyle evlendi.
- They married on the third of this month.
- Bu ayın üçünde evlendiler.
- I've married and I realize, that my childhood ends now.
- Evlendim ve çocukluğumun artık bittiğini fark ettim.
- Mike's mother lived in a big city before she married.
- Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşadı.
- He intended to marry her.
- Onunla evlenmek niyetindeydi.
- Do you really want to marry me?
- Gerçekten benimle evlenmek istiyor musun?
- Is it true you accepted to marry Tom?
- Tom'la evlenmeyi kabul ettiğin doğru mu?
- When Tom asked me to marry him, I said yes.
- Tom bana evlenme teklif ettiğinde, evet dedim.
- Tom told Mary he wanted to marry her.
- Tom, Mary'e onunla evlenmek istediğini söyledi.
- He married a girl older than he.
- Ondan daha yaşlı bir kızla evlendi.
- Tom married a fellow immigrant.
- Tom bir göçmenle evlendi.
- He persisted in marrying her.
- Onunla evlenmekte ısrar etti.
- Do you really think I should marry Tom?
- Gerçekten Tom'la evlenmem gerektiğini düşünüyor musun?
- My mother warned me not to marry you.
- Annem, seninle evlenmemem konusunda uyardı.
- I still want to marry Tom.
- Hala Tom'la evlenmek istiyorum.
- I asked her to marry me and she accepted.
- Ona evlenme teklif ettim ve o da kabul etti.
- I don't think I'm going to marry Tom.
- Tom'la evleneceğimi sanmıyorum.
- My sister will marry early next year.
- Kız kardeşim önümüzdeki yılın başında evlenecek.
- He came up to Tokyo, and there married her.
- Tokyo'ya geldi ve orada onunla evlendi.
- I thought Tom and Mary would be married by now.
- Tom ve Mary'nin şimdiye kadar evlenmiş olacaklarını sanıyordum.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
- Boston'a gelme sebebim evlenmeyi umduğum kadınla tanışmak.
- She is the woman I will be marrying.
- O, evleneceğim kadındır.
- I'm not going to marry her.
- Onunla evlenmeyeceğim.
- I don't love him enough to marry him.
- Onu evlenecek kadar sevmiyorum.
- Sami never married.
- Sami hiç evlenmedi.
- Sami was married twice.
- Sami iki kez evlenmişti.
- He married my sister.
- Kız kardeşimle evlendi.
- I still want to marry him.
- Hâlâ onunla evlenmek istiyorum.
- I can't marry Tom.
- Tom'la evlenemem.
- One of England's kings abdicated the throne in order to marry a commoner.
- İngiltere krallarından biri halktan biriyle evlenmek için tahttan feragat etti.
- I don't want to be married to you anymore.
- Artık seninle evlenmek istemiyorum.
- Tom married a woman he met in Boston.
- Tom Boston'da tanıştığı bir kadınla evlendi.
- Tom married a girl who couldn't speak French.
- Tom Fransızca konuşamayan bir kızla evlendi.
- I've married the wrong person.
- Yanlış kişiyle evlendim.
- I married my high school sweetheart.
- Lisedeki sevgilimle evlendim.
- I'm in love with you and I want to marry you.
- Sana âşık oldum ve seninle evlenmek istiyorum.
- Sami met a Muslim girl, fell in love with her and married her.
- Sami Müslüman bir kızla tanıştı, sonra ona âşık oldu ve evlendi.
- He convinced his daughter not to marry Tom.
- Kızını Tom'la evlenmemesi için ikna etti.
- I asked her to marry me and she accepted.
- Benimle evlenmesini istedim ve o kabul etti.
- I intend to marry you.
- Seninle evlenmeye niyetliyim.
- You've never been married, have you?
- Hiç evlenmedin, değil mi?
- Tom no longer wished to be married.
- Tom artık evlenmek istemiyordu.
- Your mother and I want you to marry Tom.
- Annen ve ben Tom'la evlenmeni istiyoruz.
- They let her marry him.
- Onunla evlenmesine izin verdiler.
- I thought you wanted to marry Tom.
- Tom'la evlenmek istediğini düşündüm.
- Tom is engaged to be married.
- Tom evlenmek üzere nişanlandı.
- Nothing can prevent her from marrying him.
- Onunla evlenmesini hiçbir şey engelleyemez.
- I ask myself if I'll be married some day.
- Kendime bir gün evlenip evlenmeyeceğimi soruyorum.
- Tom was married when he returned.
- Tom geri döndüğünde evlenmişti.
- Tom and I married young.
- Tom ve ben genç yaşta evlendik.
- I thought you wanted Tom to marry you.
- Tom'un seninle evlenmesini istediğini düşündüm.
- Fadil married a girl who couldn't speak Arabic.
- Fadıl Arapça konuşamayan bir kızla evlendi.
- He married an air hostess.
- O, bir hostesle evlendi.
- I'm going to ask your daughter to marry me.
- Kızının benimle evlenmesini isteyeceğim.
- Tom married Mary without her parents' consent.
- Tom, Mary ile ailesinin rızası olmadan evlendi.
- She is the woman I will be marrying.
- Evleneceğim kadın o.
- Reader, I married him.
- Okuyucu, ben onunla evlendim.
- All three of my sisters have married Canadians.
- Kız kardeşlerimin üçü de Kanadalılarla evlendi.
- Tom says that Mary definitely doesn't want to be married.
- Tom Mary'nin kesinlikle evlenmek istemediğini söylüyor.
- She never married.
- Hiç evlenmedi.
- Tom and Mary were married in a small church not too far from here.
- Tom ve Mary buradan çok uzakta olmayan küçük bir kilisede evlendiler.
- People under 18 cannot marry.
- 18 yaşın altındaki insanlar evlenemez.
- If you marry a chicken follow the chicken, if you marry a dog follow the dog.
- Bir tavukla evlenirseniz tavuğu, bir köpekle evlenirseniz köpeği takip edin.
- The majority of people marry sooner or later.
- İnsanların çoğu er ya da geç evlenir.
- My mom married my dad in the nineties.
- Annem babamla doksanlı yıllarda evlendi.
- I want to marry her.
- Onunla evlenmek istiyorum.
- They are to be married in June.
- Onlar haziran ayında evlenecekler.
- My parents have been married since before I was born.
- Ebeveynlerim ben doğmadan önce evlendiler.
- I hope to marry that woman one day.
- Bir gün o kadınla evlenmeyi umuyorum.
- Magda will be married to a Spaniard.
- Magda bir İspanyol'la evlenecek.
- She had no other choice but to marry the old man.
- Yaşlı adamla evlenmekten başka çaresi yoktu.
- Fadil never intended to marry Layla.
- Fadıl asla Leyla'yla evlenmeyi düşünmemişti.
- She did not marry the man.
- O, adamla evlenmedi.
- Tom would never marry someone like Mary.
- Tom asla Mary gibi biriyle evlenmez.
- Tom married young.
- Tom genç yaşta evlendi.
- He married an air hostess.
- Bir hostesle evlendi.
- I can't marry you.
- Seninle evlenemem.
- I regret not marrying her.
- Onunla evlenmediğim için pişmanım.
- I wonder whether he'll marry him.
- Onunla evlenip evlenmeyeceğini merak ediyorum.
- I'd never marry someone like that.
- Böyle biriyle asla evlenmezdim.
- Who marries my daughter will become my son-in-law.
- Kızımla kim evlenirse benim damadım olacak.
- I will be able to marry her.
- Onunla evlenmem mümkün olacak.
- It's a pity that he can't marry her.
- Onunla evlenememesi çok yazık.
- Tom has asked Mary to marry him.
- Tom, Mary'den onunla evlenmesini istedi.
- She married young.
- Gençken evlendi.
- Their oldest daughter isn't married yet.
- En büyük kızları henüz evlenmedi.
- Tom was married twice.
- Tom iki kez evlendi.
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın dört defa evlenmiş.
- Why did I ever marry you?
- Seninle neden evlendim ki?
- The Jacksons were married in 2003.
- Jackson'lar 2003'te evlendi.
- She asked him to marry her because he wouldn't ask her.
- Ona evlenme teklif etti, çünkü ona evlenme teklif etmedi.
- Although he says he might return to Iran to marry, his plans after Japan are up in the air.
- Evlenmek için İran'a dönebileceğini söylese de Japonya'dan sonraki planları belirsiz.
- She will probably marry one day.
- Muhtemelen bir gün evlenecek.
- I knew I should've married him.
- Onunla evlenmem gerektiğini biliyordum.
- Tom says that Mary definitely doesn't want to be married.
- Tom, Mary'nin kesinlikle evlenmek istemediğini söylüyor.
- He married a local girl.
- Buralı bir kızla evlendi.
- One of Tom's sons is married to one of Mary's daughters.
- Tom'un oğullarından biri Mary'nin kızlarından biriyle evlendi.
- She has married nobody.
- Kimseyle evlenmedi.
- Tom and Mary were married in October of 2013.
- Tom ve Mary 2013 yılının Ekim ayında evlendiler.
- She married my brother.
- O erkek kardeşimle evlendi.
- She wondered what her life would have been like if she had married Tom.
- Tom'la evlenseydi hayatının nasıl olacağını merak ediyordu.
- She was obliged to marry the old man.
- Yaşlı adamla evlenmek zorundaydı.
- I'm sorry, but you can't marry Susan.
- Üzgünüm fakat Susan'la evlenemezsin.
- Tom and Mary married when they were young.
- Tom ve Mary gençken evlenmişler.
- I should have never married.
- Hiç evlenmemeliydim.
- Tom should've asked Mary to marry him while he still had the chance.
- Tom hala şansı varken Mary'e evlenme teklif etmeliydi.
- You can't marry him.
- Onunla evlenemezsin.
- Sami promised to marry Layla.
- Sami, Leyla'ya evlenmek için söz verdi.
- In Massachusetts, a man is not allowed to marry his wife's grandmother.
- Massachusetts'te bir erkeğin karısının büyükannesiyle evlenmesine izin verilmez.
- Tom's parents don't want Tom and Mary to live together until after they are married.
- Tom'un ailesi Tom ve Mary'nin evlenene kadar birlikte yaşamalarını istemiyor.
- We were disappointed to hear that she had married him.
- Onunla evlendiğini duyunca hayal kırıklığına uğradık.
- Mary married me this morning.
- Mary bu sabah benimle evlendi.
- She married a Muslim man.
- Müslüman bir adamla evlendi.
- I've finally found the woman I want to marry.
- Sonunda evlenmek istediğim kadını buldum.
- She married a rich man.
- O, zengin bir adamla evlendi.
- Would you marry me?
- Benimle evlenir misin?
- Tom married Mary on October 20, 2013.
- Tom, Mary ile 20 Ekim 2013'te evlendi.
- We want you to marry Tom.
- Tom'la evlenmeni istiyoruz.
- Tom will ask Mary to marry him.
- Tom, Mary'ye evlenme teklif edecek.
- Tom is going to ask me to marry him.
- Tom kendisiyle evlenmemi isteyecek.
- One of England's kings abdicated the throne in order to marry a commoner.
- İngiltere krallarından biri, halktan biriyle evlenmek için tahttan çekildi.
- Tom talked his daughter out of marrying John.
- Tom kızını John'la evlenmekten konuşarak vazgeçirdi.
- How many times have you been married?
- Kaç kez evlendin?
- Tom married the girl next door.
- Tom komşu kızıyla evlendi.
- Tom married a very pretty girl.
- Tom çok tatlı bir kızla evlendi.
- No, Tom, I will not marry you!
- Hayır Tom, seninle evlenmeyeceğim!
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Senin evleneceğim kadın olduğundan hiç şüphem yok.
- I have half a mind to marry her.
- Onunla evlenesim var.
- Tom doesn't want to marry me.
- Tom benimle evlenmek istemiyor.
- I will never force you to marry him.
- Onunla evlenmen için seni asla zorlamayacağım.
- Tom and Mary wanted to get married and have kids as soon as possible.
- Tom ve Mary bir an önce evlenip çocuk sahibi olmak istiyorlardı.
- It's been ten years since they were married.
- Evleneli on yıl oldu.
- Mary and Alice both married men younger than them.
- Hem Mary hem de Alice kendilerinden daha genç adamlarla evlendiler.
- He convinced his daughter not to marry Tom.
- O, kızını Tom'la evlenmemesi için ikna etti.
- Tom didn't tell Mary that he'd been married before.
- Tom, Mary'ye daha önce evlendiğini söylemedi.
- Sami and Jamal were married to stepsisters.
- Sami ve Cemal üvey kız kardeşlerle evlendiler.
- I knew I should've married her.
- Onunla evlenmem gerektiğini biliyordum.
- Tom's parents were married in Boston.
- Tom'un anne ve babası Boston'da evlenmişler.
- His second son married and settled down.
- Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
- Mariko'nun ailesi, onun bir Amerikalı'yla evlenmesine şiddetle karşı çıkıyor.
- I was a fool for marrying someone like her.
- Onun gibi biriyle evlenmekle aptallık yaptım.
- I will marry you provided I can sleep in my own bed.
- Kendi yatağımda uyumak şartıyla seninle evlenirim.
- As far as I know, she has not yet married.
- Bildiğim kadarıyla henüz evlenmedi.
- She married without her parents' knowledge.
- Ailesinin haberi olmadan evlendi.
- I don't think he wants to marry you.
- Seninle evlenmek istediğini sanmıyorum.
- I'm going to marry Fadil now.
- Artık Fadıl'la evleneceğim.
- I just don't want to marry you.
- Seninle evlenmek istemiyorum.
- Why did you marry him?
- Neden onunla evlendin?
- Tom and I aren't married yet.
- Tom ve ben henüz evlenmedik.
- In June we married.
- Haziran'da evlendik.
- The woman Tom married is very beautiful.
- Tom'un evlendiği kadın çok güzel.
- George married my brother.
- George erkek kardeşimle evlendi.
- I was a fool for marrying someone like her.
- Onun gibi biriyle evlendiğim için aptalın tekiydim.
- How many women would you like to marry?
- Kaç tane kadınla evlenmek istersin?
- I want to marry him.
- Onunla evlenmek istiyorum.
- Tom didn't tell Mary he had been married before.
- Tom, Mary'ye daha önce evlendiğini söylemedi.
- Layla married at 19 or 20.
- Leyla 19 veya 20 yaşında evlendi.
- My mom married my dad in the 90s.
- Annem babamla 90'larda evlendi.
- I can't believe that a guy like Tom was married to a woman as beautiful as Mary.
- Tom gibi bir adamın Mary gibi güzel bir kadınla evlendiğine inanamıyorum.
- I should never have married Tom.
- Tom'la hiç evlenmemeliydim.
- She wants to wait until she's married.
- Evlenene kadar beklemek istiyor.
- Tom asked his girlfriend's father for permission to marry his daughter.
- Tom kız arkadaşının babasından kızıyla evlenmek için izin istedi.
- By the time you get out of prison, she'll have been married.
- Sen hapisten çıktığında, o evlenmiş olacak.
- The handsome young soldier fell in love with a nurse and married her after the war.
- Yakışıklı genç asker bir hemşireye aşık oldu ve savaştan sonra onunla evlendi.
- I think Tom and Mary are secretly married.
- Sanırım Tom ve Mary gizlice evlendiler.
- Tom wouldn't have married Mary if he'd known she had spent time in prison.
- Tom, Mary'nin hapiste yattığını bilseydi onunla evlenmezdi.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
- Tom'un seninle evlenmeye niyeti olmadığı çok açık.
- According to this magazine, my favorite actress will marry a jazz musician next spring.
- Bu dergiye göre, en sevdiğim aktris önümüzdeki bahar bir caz müzisyeniyle evlenecek.
- I was married when I was nineteen.
- On dokuz yaşındayken evlenmiştim.
- I still can't believe you're married.
- Evlendiğinize hala inanamıyorum.
- She married a musician.
- Bir müzisyenle evlendi.
- I refuse to let you marry that man.
- O adamla evlenmene izin vermeyeceğim.
- She married him for his money.
- Onunla parası için evlendi.
- He married her in secret.
- Onunla gizlice evlendi.
- He married his high school sweetheart.
- Lisedeki sevgilisiyle evlendi.
- I hope she marries.
- Umarım evlenir.
- He convinced his daughter to not marry Tom.
- O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
- I'm going to ask Mary to marry me.
- Mary'ye evlenme teklif edeceğim.
- Are you asking me to marry you?
- Seninle evlenmemi mi istiyorsun?
- Do you think he still wants to marry me?
- Sence o hala benimle evlenmek istiyor mudur?
- Sami wanted to divorce Layla and marry Salima.
- Sami, Layla'dan boşanıp Salima'yla evlenmeyi istiyordu.
- I should've married your sister instead of you.
- Senin yerine kız kardeşinle evlenmeliydim.
- People under 18 do not marry.
- 18 yaşın altındaki insanlar evlenemezler.
- Tom married Mary for her money.
- Tom Mary ile parası için evlendi.
- It is thirty years since we married.
- Biz evleneli otuz yıl oldu.
- Whoever wants to marry her must first convince her father.
- Onunla evlenmek isteyen kişi önce babasını ikna etmeli.
- I hope that your parents will allow us to marry.
- İnşallah ebeveynlerin evlenmemize izin verirler.
- He hoped to see his son married to Tom's daughter.
- Oğlunun Tom'un kızıyla evlendiğini görmeyi umuyordu.
- She married to the kind of man you would expect her to pick.
- Seçmesini beklediğiniz türden bir adamla evlendi.
- Tom can't marry you.
- Tom seninle evlenemez.
- He married a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlendi.
- Are you going to marry him?
- Onunla evlenecek misin?
- He married a girl that he chose for himself.
- O kendisi için seçtiği kızla evlendi.
- I've decided to ask Mary if she'll marry me.
- Mary'ye benimle evlenip evlenmeyeceğini sormaya karar verdim.
- She made it plain that she wanted to marry him.
- Onunla evlenmek istediğini açıkça belirtti.
- I want to know why Tom is still not married.
- Tom'un neden hala evlenmediğini bilmek istiyorum.
- Never marry a woman like Layla.
- Leyla gibi bir kadınla asla evlenme.
- Layla married at 19 or 20.
- Layla 19 ya da 20 yaşında evlendi.
- In our culture, you cannot be married to two women at the same time.
- Bizim kültürümüzde aynı anda iki kadınla evlenemezsin.
- He married a dark-haired Italian girl.
- O koyu saçlı İtalyan bir kızla evlendi.
- I love you and I want to marry you.
- Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum.
- I've decided to marry her.
- Onunla evlenmeye karar verdim.
- He married her for her money.
- Onunla parası için evlendi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
- Mary Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- Tom married a very pretty girl.
- Tom çok güzel bir kızla evlendi.
- Would you consider marrying someone who hasn't graduated from high school?
- Liseden mezun olmamış biriyle evlenmeyi düşünür müsün?
- I think I married the wrong Tom.
- Sanırım ben yanlış Tom'la evlendim.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
- Birlikte yaşayabileceğiniz biriyle evlenmeyin; onsuz yaşayamayacağınız kişiyle evlenin.
- Tom married someone who had been in prison for three years.
- Tom üç yıldır hapishanede olan biriyle evlendi.
- I'd never marry someone like that.
- Öyle biriyle asla evlenmezdim.
- I knew I should've married Tom.
- Tom'la evlenmem gerektiğini biliyordum.
- Tom and I married young.
- Tom ve ben genç evlendik.
- Tom told me that he has no intention of marrying you.
- Tom seninle evlenmeye niyeti olmadığını söyledi.
- Do you want to marry me?
- Benimle evlenmek ister misin?
- Sami met a Muslim girl, fell in love with her and married her.
- Sami Müslüman bir kızla tanıştı, ona aşık oldu ve onunla evlendi.
- Matthew is soon to be married; he will make a very handsome bridegroom.
- Matthew yakında evlenecek; o çok yakışıklı bir damat olacak.
- She wants to marry a millionaire.
- Bir milyonerle evlenmek istiyor.
- I've been married twice.
- İki kez evlendim.
- I almost married Tom.
- Neredeyse Tom'la evleniyordum.
- One day we shall be married.
- Bir gün evleneceğiz.
- Tom has been married twice.
- Tom iki kez evlendi.
- Tom became famous because he married a famous actress who had been married many times before.
- Tom, daha önce defalarca evlenmiş olan ünlü bir aktristle evlendiği için ünlü oldu.
- If you marry Tom, you'll be sorry.
- Eğer Tom'la evlenirsen, pişman olursun.
- She asked him to marry her.
- Ona evlenme teklif etmiş.
- Have you ever been married?
- Sen hiç evlendin mi?
- They had plans to be married.
- Evlenme planları vardı.
- The year after the first meeting, George and Mary were married.
- İlk buluşmadan bir yıl sonra George ve Mary evlendi.
- You shouldn't have married me.
- Benimle evlenmemeliydin.
- You can't marry her.
- Onunla evlenemezsin.
- He married a rich girl.
- O, zengin bir kızla evlendi.
- Tom's daughter married Mary's son.
- Tom'un kızı Mary'nin oğluyla evlendi.
- Tom and John married each other's sisters.
- Tom ve John birbirlerinin kız kardeşleriyle evlendiler.
- He made it plain that he wanted to marry her.
- Onunla evlenmek istediğini açıkça belirtti.
- She married a rich man.
- Zengin bir adamla evlendi.
- My sister will marry early next year.
- Kız kardeşim gelecek yılın başlarında evlenecek.
- They married when they were young.
- Onlar gençken evlendiler.
- I wouldn't marry Tom even if he were the richest man in the world.
- Dünyanın en zengin adamı bile olsa Tom'la evlenmezdim.
- Tom told Mary to marry another man.
- Tom, Mary'ye başka bir adamla evlenmesini söyledi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
- Mary Tom'la evlenme hayali kurardı.
- Tom married a teacher.
- Tom bir öğretmenle evlendi.
- Nancy knows better than to marry Jack.
- Nancy, Jackl'le evlenilmeyeceğini bilecek kadar akıllıdır.
- He even asked me if I would marry him.
- Hatta bana onunla evlenip evlenmeyeceğimi bile sordu.
- Tom never married.
- Tom asla evlenmedi.
- Tom married someone who was in prison for three years.
- Tom üç yıldır hapiste olan biriyle evlendi.
- Tom married a Canadian girl.
- Tom Kanadalı bir kızla evlendi.
- Are you marrying him for his money?
- Parası için mi onunla evleniyorsun?
- Do you think she still wants to marry me?
- Sence hala benimle evlenmek istiyor mudur?
- My sister married a high school teacher last June.
- Kız kardeşim geçen haziranda bir lise öğretmeniyle evlendi.
- You said you would marry me.
- Benimle evleneceğini söylemiştin.
- How many women would you like to marry?
- Kaç kadınla evlenmek istersin?
- Fadil has no intentions of marrying Layla.
- Fadıl'ın Leyla'yla evlenme niyeti yok.
- She married him for his money, and couldn’t put up with his plain way of living.
- Parası için onunla evlendi ve onun sıradan yaşantısına katlanamadı.
- Tom has never been married.
- Tom asla evlenmedi.
- She has married a nobody.
- O hiç kimseyle evlenmedi.
- I just don't want to marry her.
- Onunla evlenmek istemiyorum.
- You can't force me to marry you.
- Beni seninle evlenmeye zorlayamazsın.
- I should have never married.
- Asla evlenmemeliydim.
- Sami wants to marry a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyor.
- She is reluctant to marry him.
- Onunla evlenmeye isteksiz.
- She wanted to marry an all-American man.
- Tam bir Amerikan erkeğiyle evlenmek istiyordu.
- Tom married Mary's sister and Mary married Tom's brother.
- Tom, Mary'nin kız kardeşiyle, Mary de Tom'un erkek kardeşiyle evlendi.
- Tom expects to marry me, but I am not obliged to marry him.
- Tom benimle evlenmeyi umuyor, ama onunla evlenmek zorunda değilim.
- She decided to marry Tom.
- Tom'la evlenmeye karar verdi.
- Tom and Mary must be married by now.
- Tom ve Mary şimdiye kadar evlenmiş olmalılar.
- It was uncertain whether he would marry her.
- Onunla evlenip evlenmeyeceği belirsizdi.
- How did you get Tom to marry you?
- Tom'u seninle evlenmeye nasıl ikna ettin?
- He is in love with his neighbor and wants to marry her.
- O, komşusuna âşık ve onunla evlenmek istiyor.
- Tom married his first wife when he was nineteen.
- Tom ilk karısıyla on dokuz yaşındayken evlendi.
- I'm not going to marry Tom.
- Tom'la evlenmeyeceğim.
- You should follow my advice and marry her.
- Tavsiyeme uymalısın ve onunla evlenmelisin.
- You can't marry Tom.
- Tom'la evlenemezsin.
- Are you marrying him for his money?
- Onunla parası için mi evleniyorsun?
- They never married.
- Hiç evlenmediler.
- Tom's oldest daughter isn't married yet.
- Tom'un en büyük kızı henüz evlenmedi.
- I will marry you provided I can sleep in my own bed.
- Kendi yatağımda uyuyabilmem şartıyla seninle evlenirim.
- I thought you wanted Tom to marry you.
- Tom'un seninle evlenmesini istediğini sanıyordum.
- I married him.
- Onunla evlendim.
- She married her high school sweetheart.
- Lisedeki sevgilisiyle evlendi.
- I have half a mind to marry her.
- Onunla evlenesim geliyor.
- I will never marry you again.
- Seninle asla tekrar evlenmeyeceğim.
- Tom isn't the marrying type.
- Tom evlenecek bir tip değil.
- The only reason Tom is famous is because he married a famous singer.
- Tom'un ünlü olmasının tek nedeni ünlü bir şarkıcıyla evlenmiş olması.
- I think I'd like to marry her.
- Sanırım onunla evlenmek istiyorum.
- Do you want to marry me?
- Benimle evlenmek istiyor musun?
- It's clear that he has no intention of marrying you.
- Onun seninle evlenmeye niyeti olmadığı açık.
- It is certain that Lucy will marry the pop singer.
- Lucy'nin pop şarkıcısıyla evleneceği kesin.
- George married my brother.
- George kardeşimle evlendi.
- Tom married a girl much younger than himself.
- Tom kendinden çok daha genç bir kızla evlendi.
- I want to wait until I'm married.
- Evlenene kadar beklemek istiyorum.
- When he was 18, he married.
- On sekiz yaşındayken, o evlendi.
- Tom married too young.
- Tom çok genç evlendi.
- Layla wanted Fadil to marry her.
- Leyla, Fadıl'ın kendisiyle evlenmesini istiyordu.
- My parents wanted me to marry a nice guy like Tom, but I was in love with John.
- Ailem Tom gibi iyi bir adamla evlenmemi istiyordu ama ben John'a aşıktım.
- Dan killed his wife, Linda, to marry his mistress.
- Dan, metresiyle evlenmek için karısı Linda'yı öldürdü.
- If only she would marry me.
- Keşke benimle evlense.
- I married Tom.
- Ben Tom'la evlendim.
- She's my girlfriend and I'll marry her one day.
- O benim kız arkadaşım ve ben bir gün onunla evleneceğim.
- I wish I hadn't married her.
- Keşke onunla evlenmeseydim.
- The majority of people marry sooner or later.
- İnsanların çoğunluğu er ya da geç evlenirler.
- He had the fortune to marry a nice girl.
- Güzel bir kızla evlenme şansına sahip oldu.
- She wants to wait until she's married.
- O evlenene kadar beklemek istiyor.
- No, Tom, I will not marry you!
- Hayır, Tom, seninle evlenmeyeceğim!
- She went against her parent's wishes, and married the foreigner.
- Ailesinin isteklerine karşı geldi ve yabancı biriyle evlendi.
- We were to be married in May but had to postpone the marriage until June.
- Mayıs'ta evlenecektik ama Haziran'a ertelemek zorunda kaldık.
- I'm not marrying you.
- Seninle evlenmiyorum.
- The prince fell in love with a simple peasant girl and married her.
- Prens basit bir köylü kızına aşık oldu ve onunla evlendi.
- Tom never told me who he was married to.
- Tom bana kiminle evlendiğini hiç söylemedi.
- I married them.
- Onlarla evlendim.
- How did Tom convince Mary to marry him?
- Tom Mary'yi evlenmeye nasıl ikna etti?
- Dan didn't even plan to marry Linda.
- Dan, Linda'yla evlenmeyi bile planlamıyordu.
- Sami was married twice.
- Sami iki sefer evlendi.
- Tom finally got the courage to ask Mary to marry him.
- Tom sonunda Mary'nin onunla evlenmesini isteyecek cesareti buldu.
- Do you really want to marry her?
- Onunla gerçekten evlenmek istiyor musun?
- She married a Muslim man.
- Müslüman bir erkekle evlendi.
- She persuaded him to marry her.
- Onu evlenmeye ikna etti.
- I should never have married Mary.
- Mary ile asla evlenmemeliydim.
- If you really loved me, you'd marry me.
- Eğer beni gerçekten sevmiş olsan, benimle evlenirdin.
- I didn't marry him because he is rich.
- Onunla zengin olduğu için evlenmedim.
- You're too young to marry.
- Evlenmek için çok gençsin.
- I will be able to marry her.
- Onunla evlenebileceğim.
- I'm too poor to marry her.
- Ben onunla evlenemeyecek kadar fakirim.
- I'd rather die than marry Tom.
- Tom'la evlenmektense ölürüm daha iyi.
- Do you want to marry Tom or not?
- Tom'la evlenmek istiyor musun yoksa istemiyor musun?
- When he was 18, he married.
- 18 yaşındayken evlendi.
- Her life goal is to marry a rich man.
- Onun yaşam amacı zengin bir adamla evlenmektir.
- Tom wasn't the first man Mary wanted to marry.
- Tom Mary'nin evlenmek istediği ilk erkek değildi.
- Tell Tom I can't marry him.
- Tom'a onunla evlenemeyeceğimi söyle.
- He finally made up his mind to marry the girl he had met in Paris.
- Sonunda Paris'te tanıştığı kızla evlenmeye karar verdi.
- Tom married a woman from Boston.
- Tom Bostonlu bir kadınla evlendi.
- I married a Polish woman.
- Polonyalı bir kadınla evlendim.
- Tell me the reason why you married her.
- Bana onunla evlenme nedenini söyle.
- Tom knew who Mary was planning to marry.
- Tom, Mary'nin kiminle evlenmeyi planladığını biliyordu.
- Whatever you say, she is the one I'm going to marry.
- Sen ne dersen de, evleneceğim kişi o.
- He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenme fırsatı yakalamıştı.
- He asked her to marry him, and she accepted.
- Ona evlenme teklif etmiş ve o da kabul etmiş.
- She wants to marry a rich man.
- Zengin bir adamla evlenmek istiyor.
- Tom was unable to talk Mary out of marrying John.
- Tom, Mary'yi John'la evlenmekten vazgeçiremedi.
- I'm going to ask your daughter to marry me.
- Kızınıza benimle evlenmesini teklif edeceğim.
- I should have married your brother.
- Erkek kardeşinle evlenmeliydim.
- They vowed to marry after the war.
- Onlar savaştan sonra evlenmek için söz verdi.
- She married soon after graduating from university.
- Üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra evlendi.
- I don't want to marry him.
- Onunla evlenmek istemiyorum.
- I married her.
- Onunla evlendim.
- Fadil promised Layla to marry her.
- Fadıl Leyla'ya onunla evleneceğine dair söz verdi.
- Today you're the second man who wants to marry me.
- Bugün benimle evlenmek isteyen ikinci adam sensin.
- Nancy knows better than to marry Jack.
- Nancy, Jack'le evlenecek kadar aptal olamaz.
- My mom married my dad in the eighties.
- Annem babamla seksenli yıllarda evlendi.
- We were married in 2013 in Boston.
- 2013'te Boston'da evlendik.
- Mary should not have married Tom.
- Mary Tom'la evlenmemeliydi.
- Tom has been married three times.
- Tom üç kez evlendi.
- You are too young to marry.
- Evlenmek için çok gençsin.
- George married my sister.
- George, kız kardeşimle evlendi.
- Tom married a nurse.
- Tom bir hemşireyle evlendi.
- Tom married above his station.
- Tom kendisinden daha yüksek statüde biriyle evlendi.
- I just don't want to marry her.
- Ben onunla evlenmek istemiyorum işte.
- If you love Tatoeba, then marry it!
- Tatoeba'yı seviyorsan, evlen onunla!
- She's not the marrying type.
- O, evlenecek tip değil.
- Tom decided to marry Mary.
- Tom, Mary'yle evlenmeye karar verdi.
- He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
- Who did Mary marry?
- Mary kimle evlendi?
- I don't want to marry a stupid man!
- Aptal bir adamla evlenmek istemiyorum!
- He cannot afford to marry.
- Evlenmeyi karşılayacak durumu yok.
- This letter says he is going to marry Grace next month.
- Bu mektup, onun gelecek ay Grace'le evleneceğini söylüyor.
- We are to be married next Sunday.
- Önümüzdeki Pazar evleneceğiz.
- They decided to marry.
- Onlar evlenmeye karar verdi.
- Tom wanted Mary to marry him.
- Tom Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi.
- He intended to marry her.
- Onunla evlenmeye niyetlendi.
- I'll marry you if you change your hair color.
- Saç rengini değiştirirsen seninle evlenirim.
- Maria never married.
- Maria hiç evlenmedi.
- My mother warned me not to marry you.
- Annem seninle evlenmemem için beni uyarmıştı.
- Layla married her husband number four, Sami Majid, in 2002.
- Layla dört numaralı kocası Sami Majid ile 2002'de evlendi.
- You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Farklı düşünen biriyle evlendin diye inançlarından vazgeçmemelisin.
- Tom lied to Mary when he told her he'd never been married.
- Tom, Mary'ye hiç evlenmediğini söyleyerek yalan söyledi.
- He married a stewardess.
- Bir hostesle evlendi.
- Three years have passed since we married.
- Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.
- She married a rich old man.
- Zengin ve yaşlı bir adamla evlenmiş.
- Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.
- Linda, Dan'i kendisiyle evlenmeye zorlamak için asılsız hamilelik iddialarında bulunmuştur.
- When are you going to marry her?
- Ne zaman onunla evleneceksin?
- He married a Canadian girl.
- Kanadalı bir kızla evlendi.
- Mary wondered what her life would have been like if she had married Tom.
- Mary Tom'la evlenseydi hayatının nasıl olacağını merak ediyordu.
- I want you to understand that I'll never marry Tom.
- Tom'la asla evlenmeyeceğimi anlamanı istiyorum.
- Tom didn't marry the girl his parents wanted him to.
- Tom ailesinin istediği kızla evlenmedi.
- Can I marry my aunt's husband's nephew?
- Teyzemin kocasının yeğeniyle evlenebilir miyim?
- She married without her parents' knowledge.
- O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
- Tom is going to ask Mary to marry him.
- Tom, Mary'den onunla evlenmesini isteyecek.
- I don't love Mary enough to marry her.
- Mary'i evlenecek kadar sevmiyorum.
- I'd like to marry a girl who likes to play video games.
- Video oyunu oynamayı seven bir kızla evlenmek istiyorum.
- Do you really think I should marry Tom?
- Tom'la evlenmem gerektiğini gerçekten düşünüyor musun?
- People under 18 do not marry.
- 18 yaşından küçükler evlenemez.
- Tom married a rich girl.
- Tom zengin bir kızla evlendi.
- He never married.
- Hiç evlenmedi.
- Do you really want to marry him?
- Gerçekten onunla evlenmek istiyor musun?
- Tom wants Mary to know he's not planning on asking her to marry him.
- Tom onun onunla evlenmesini istemeyi planlamadığını Mary'nin bilmesini istiyor.
- The girl who Brown married is a nurse.
- Brown'ın evlendiği kız bir hemşire.
- Mary married Tom after his wife died.
- Mary, karısı öldükten sonra Tom'la evlendi.
- I was fool enough to marry Tom.
- Tom'la evlenecek kadar aptaldım.
- We want you to marry Tom.
- Tom'la evlenmeni isteriz.
- Since he was married, Tom has become chubby.
- Evlendiğinden beri Tom tombullaştı.
- Tom and Mary must be married by now.
- Tom ve Mary şimdiye kadar evlenmiş olmalı.
- Tom told Mary he wanted to marry her.
- Tom Mary'ye onunla evlenmek istediğini söyledi.
- I know that I don't want to be married to you.
- Seninle evlenmek istemediğimi biliyorum.
- Because I don't want to marry, my grandmother called me a cripple.
- Evlenmek istemediğim için büyükannem bana sakat dedi.
- You should marry someone you love.
- Sevdiğin biriyle evlenmelisin.
- I didn't marry her because I loved her.
- Onunla, onu sevdiğim için evlenmedim.
- Do you want to marry him?
- Onunla evlenmek istiyor musun?
- Tom wanted to marry me.
- Tom benimle evlenmek istedi.
- Tom and Mary were married in October.
- Tom ve Mary Ekim ayında evlendiler.
- I just don't want to marry you.
- Sadece seninle evlenmek istemiyorum.
- I will marry you provided I can sleep in my own bed.
- Seninle evlenirim; ama kendi yatağımda yatmak şartıyla.
- I married when I was 19 years old.
- On dokuz yaşındayken evlendim.
- When we married my parents gave me a house.
- Evlendiğimizde ailem bana bir ev verdi.
- I don't intend to marry him.
- Onunla evlenmeye niyetim yok.
- Tom didn't ask Mary to marry him.
- Tom, Mary'ye evlenme teklif etmedi.
- I wish I had married your sister instead of you.
- Keşke senin yerine kız kardeşinle evlenseydim.
- Do you want to marry him?
- Onunla evlenmek ister misin?
- All three of my daughters are already married.
- Kızlarımın üçü de çoktan evlendi.
- I'm afraid you can't marry her.
- Korkarım onunla evlenemezsiniz.
- Mike's mother lived in a big city before she married.
- Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşıyordu.
- Tom expects to marry me, but I am not obliged to marry him.
- Tom benimle evlenmeyi bekliyor, ama ben onunla evlenmek zorunda değilim.
- Helgi and Hayrünnisa were married.
- Helgi ve Hayrünnisa evlendiler.
- I thought Tom wanted to marry you.
- Tom'un seninle evlenmek istediğini sanıyordum.
- No one would marry Fadil.
- Kimse Fadıl'la evlenmeyecekti.
- Two months after they met, Fadil and Layla married.
- Tanıştıktan iki ay sonra Fadıl ve Layla evlendiler.
- He came up to Tokyo, and there married her.
- Adam Tokyo'ya geldi ve orada onunla evlendi.
- She married a sailor.
- Bir denizciyle evlendi.
- I wanted to marry Tom.
- Tom'la evlenmek isterdim.
- She is married and has children.
- Evlendi ve çocukları var.
- I want to marry Heather.
- Heather'la evlenmek istiyorum.
- I don't want to marry Tom.
- Tom'la evlenmek istemiyorum.
- Tom persuaded Mary to marry him.
- Tom, Mary'yi onunla evlenmeye ikna etti.
- And so they didn't marry and they lived happily until the end of their lives.
- Ve böylece evlenmediler ve hayatlarının sonuna kadar mutlu yaşadılar.
- According to this magazine, my favorite actress will marry a jazz musician next spring.
- Bu dergiye göre, en sevdiğim aktris önümüzdeki ilkbahar bir caz müzisyeniyle evlenecek.
- Sami has been married twelve times.
- Sami on iki kere evlendi.
- I know exactly who Tom plans to marry.
- Tom'un kiminle evlenmeyi planladığını çok iyi biliyorum.
- Tom married a rich girl from Boston.
- Tom Bostonlu zengin bir kızla evlendi.
- I still want to marry you.
- Seninle hâlâ evlenmek istiyorum.
- I should never have married you.
- Ben asla seninle evlenmemeliydim.
- He wants to marry me.
- O, benimle evlenmek istiyor.
- You can't force me to marry you.
- Seninle evlenmem için beni zorlayamazsın.
- I'd rather die than marry Tom.
- Tom'la evlenmektense ölmeyi tercih ederim.
- I think I'll ask Mary to marry me.
- Sanırım Mary'nin benimle evlenmesini isteyeceğim.
- I wish you weren't already married.
- Keşke daha önce evlenmeseydin.
- I'd never marry you now.
- Artık seninle asla evlenmeyeceğim.
- Tom asked Mary to marry him.
- Tom, Mary'e evlenme teklif etti.
- Tell me the reason why you married her.
- Onunla neden evlendiğini söyle bana.
- I still want to marry Tom.
- Hâlâ Tom'la evlenmek istiyorum.
- He married a girl that he chose for himself.
- Kendi seçtiği bir kızla evlendi.
- She didn't know she had married a monster.
- Bir canavarla evlendiğini bilmiyordu.
- As expected, Tom asked Mary to marry him.
- Beklendiği gibi, Tom Mary'den onunla evlenmesini istemiş.
- I'll never marry Tom.
- Asla Tom'la evlenmeyeceğim.
- I married when I was 19 years old.
- 19 yaşındayken evlendim.
- How many times has Tom been married?
- Tom kaç kez evlendi?
- Tom didn't want to marry me.
- Tom benimle evlenmek istemedi.
- Isn't that the girl who married Tom?
- Tom'la evlenen kız şu değil mi?
- Tom isn't going to marry you.
- Tom seninle evlenmeyecek.
- She wants to marry a rich man.
- O, zengin bir adamla evlenmek istiyor.
- They never married.
- Onlar asla evlenmedi.
- She didn't marry him of her own will.
- Onunla kendi isteğiyle evlenmedi.
- Are you still planning to marry Tom?
- Hâlâ Tom'la evlenmeyi planlıyor musun?
- Do you want to marry Tom or not?
- Tom'la evlenmek istiyor musun, istemiyor musun?
- You are too young to marry.
- Evlenmek için fazla gençsin.
- Tom married Mary for her money.
- Tom, Mary ile parası için evlendi.
- Tom married a girl from Boston.
- Tom Boston'dan bir kızla evlendi.
- I am going to marry that person one day.
- Bir gün o kişiyle evleneceğim.
- I wish I hadn't married him.
- Keşke onunla evlenmeseydim.
- She married an ichthyologist.
- Bir ihtiyologla evlendi.
- Why did you marry him?
- Onunla neden evlendin?
- He'll be married next Sunday.
- O, gelecek pazar evlenecek.
- Mary said she wanted to marry me.
- Mary benimle evlenmek istediğini söyledi.
- I found the man I want to marry.
- Evlenmek istediğim adamı buldum.
- Tom didn't want to marry a woman who wanted children.
- Tom çocuk isteyen bir kadınla evlenmek istemiyordu.
- I made up my mind to marry her.
- Onunla evlenmeye karar verdim.
- Tom married a much younger woman.
- Tom kendinden çok daha genç bir kadınla evlendi.
- I'm marrying my best friend.
- En iyi arkadaşımla evleniyorum.
- Tom and Mary were married in a small church not too far from here.
- Tom ve Mary buradan çok uzak olmayan küçük bir kilisede evlendiler.
- You should follow my advice and marry her.
- Tavsiyeme uyup onunla evlenmelisin.
- She married a doctor.
- Bir doktorla evlendi.
- Sami has been married twelve times.
- Sami on iki kez evlendi.
- They decided to marry.
- Evlenmeye karar verdiler.
- I wish I had married her.
- Keşke onunla evlenseydim.
- Today you're the second man who wants to marry me.
- Bugün benimle evlenmek isteyen ikinci adamsın.
- My sister married him in spite of our objections.
- Kız kardeşim itirazlarımıza rağmen onunla evlendi.
- He married a very pretty girl.
- Çok güzel bir kızla evlendi.
- I've heard that Tom asked you to marry him.
- Tom'un sana evlenme teklif ettiğini duydum.
- Everybody knows she married him for his money.
- Herkes onun, o adamla parası için evlendiğini biliyor.
- We were married in Boston in 2013.
- 2013'te Boston'da evlendik.
- I want to marry this man.
- Bu adamla evlenmek istiyorum.
- Sami married a smart successful businesswoman.
- Sami zeki ve başarılı bir iş kadınıyla evlendi.
- Shortly after, they were married.
- Kısa bir süre sonra evlendiler.
- She married a wealthy old man.
- O, zengin bir yaşlı adamla evlendi.
- They married, had a family and lived happily all their lives.
- Evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular ve hayatları boyunca mutlu yaşadılar.
- I want to marry you.
- Seninle evlenmek istiyorum.
- My parents are opposed to my sister marrying a foreigner.
- Ebeveynlerim kız kardeşimin bir yabancıyla evlenmesine karşı.
- Tom and Mary were married in October of 2013.
- Tom ve Mary, 2013 yılının Ekim ayında evlendiler.
- How do you think Tom will convince Mary to marry him?
- Sizce Tom, Mary'yi kendisiyle evlenmeye nasıl ikna edecek?
- I've been married.
- Evlendim.
- Tell me why you married her.
- Onunla neden evlendiğini bana söyle.
- Tom isn't married yet.
- Tom henüz evlenmedi.
- He asked her to marry him, and she accepted.
- Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi, ve o kabul etti.
- I wonder if she will marry him.
- Acaba onunla evlenecek mi?
- She is the woman I will be marrying.
- O, evleniyor olacağım kadın.
- Just as I was asking her to marry me, an impudent fellow jumped in.
- Tam ona evlenme teklif ederken, küstah bir adam araya girdi.
- He asked me to marry him.
- Bana evlenme teklif etti.
- Tom and Mary married when they were young.
- Tom ve Mary gençken evlendi.
- One day, I will marry her.
- Bir gün onunla evleneceğim.
- I hear you married a rich man.
- Zengin bir adamla evlendiğini duydum.
- I want to know why Tom is still not married.
- Tom'un neden hâlâ evlenmediğini bilmek istiyorum.
- I can't believe I actually wanted to marry you.
- Seninle gerçekten evlenmek istediğime inanamıyorum.
- I wanted to marry Tom.
- Tom'la evlenmek istedim.
- Tom is going to ask me to marry him.
- Tom bana evlenme teklif edecek.
- Has Tom ever been married?
- Tom hiç evlendi mi?
- Even if you're married to a monster, murder is not the way to go.
- Evlendiğiniz kişi bir canavar bile olsa cinayet çözüm değil.
- I'd never marry you now.
- Artık seninle asla evlenmem.
- Why aren't you married yet?
- Neden hala evlenmedin?
- Hasn't Tom been married before?
- Tom daha önce evlenmedi mi?
- I thought you wanted to marry Tom.
- Tom'la evlenmek istediğini sanıyordum.
- She promised to marry him.
- Onunla evleneceğine söz verdi.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
- Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- Would you think about marrying me?
- Benimle evlenmeyi düşünür müsün?
- He married an actress.
- Bir aktrisle evlendi.
- I wonder whether he'll marry him.
- Onun onunla evlenip evlenmeyeceğini merak ediyorum.
- I was married when I was nineteen.
- Ben on dokuz yaşındayken evlendim.
- Tom went down on one knee and asked Mary to marry him.
- Tom diz çöktü ve Mary'nin onunla evlenmesini istedi.
- Sami wanted Layla to marry him.
- Sami, Layla'nın onunla evlenmesini istedi.
- I refuse to let you marry that man.
- Senin o adamla evlenmene izin vermeyi reddediyorum.
- There's no way she'll ever marry Sato.
- Sato ile asla evlenmez.
- When are you going to marry him?
- Ne zaman onunla evleneceksin?
- I've never regretted marrying you.
- Seninle evlendiğime hiç pişman olmadım.
- She married him the following year.
- Bir sonraki yıl o onunla evlendi.
- While in Sweden, he had a Swedish girlfriend who taught him Swedish, then he married her.
- İsveç'teyken İsveçli bir kız arkadaşı olmuş ve ona İsveççe öğretmiş, sonra da onunla evlenmiş.
- She married a local boy.
- O yerli bir oğlanla evlendi.
- He convinced his daughter to not marry Tom.
- Kızını Tom'la evlenmemesi için ikna etmiş.
- Layla married Fadil for his money.
- Leyla, Fadıl'la parası için evlendi.
- Two years later we were married.
- İki yıl sonra evlendik.
- Tom and Mary married in secret.
- Tom ve Mary gizlice evlendiler.
- Tom has been married once before.
- Tom daha önce bir kez evlendi.
- Sami and Layla married and lived in a large home in Cairo.
- Sami ve Layla evlendiler ve Kahire'de büyük bir evde yaşadılar.
- They married on Christmas Eve.
- Noel arifesinde evlendiler.
- If only he would marry me.
- Keşke benimle evlense.
- She married again in her mid-forties.
- Kırklı yaşlarının ortasında yeniden evlendi.
- Mary and Alice both married men younger than them.
- Mary ve Alice kendilerinden daha genç erkeklerle evlendiler.
- When your sister was your age, she was already married.
- Kız kardeşin senin yaşındayken çoktan evlenmişti.
- She is already married.
- O çoktan evlendi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
- Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- If you really loved me, you'd marry me.
- Beni gerçekten sevseydin, benimle evlenirdin.
- He married a rich girl.
- Zengin bir kızla evlendi.
- Tom expects to marry me, but I don't have to marry him.
- Tom benimle evlenmeyi umuyor, ama onunla evlenmek zorunda değilim.
- Mary is married to a German.
- Mary bir Almanla evlendi.
- Fadil promised Layla to marry her.
- Fadıl, Leyla'ya onunla evlenmek için söz verdi.
- Magda is going to marry a Spaniard.
- Magda bir İspanyolla evlenecek.
- Sami wanted Layla to marry him.
- Sami, Leyla'nın onunla evlenmesini istedi.
- Shinya married a pretty girl.
- Shinya güzel bir kızla evlendi.
- Tom has been trying to get Mary to marry him ever since he graduated from high school.
- Tom liseden mezun olduğundan beri Mary'nin kendisiyle evlenmesini sağlamaya çalışıyor.
- He married my brother.
- O erkek kardeşimle evlendi.
- I don't know if I want to marry Tom.
- Tom'la evlenmek isteyip istemediğimi bilmiyorum.
- Do you think he still wants to marry me?
- Onun hâlâ benimle evlenmek istediğini düşünüyor musun?
- I've made up my mind to ask Mary to marry me.
- Mary'ye evlenme teklif etmeye karar verdim.
- My mom married my dad in the 80s.
- Annem babamla 80'lerde evlendi.
- She's married and settled down now.
- Artık evlendi ve yuva kurdu.
- Tom was married, but he didn't wear a ring.
- Tom evlendi fakat bir yüzük takmadı.
- Tom wants Mary to know he's not planning on asking her to marry him.
- Tom, Mary'nin ona evlenme teklif etmeyi düşünmediğini bilmesini istiyor.
- My mom married my dad in the eighties.
- Annem babamla seksenlerde evlendi.
- Fadil hastily married.
- Fadıl alelacele evlendi.
- Jane is to be married next month.
- Jane gelecek ay evlenecek.
- I am nearly forty and still not married.
- Neredeyse kırk yaşındayım ve hala evlenmedim.
- I'm not about to marry Suzie.
- Suzie'yle evlenecek değilim.
- He eventually married her.
- Sonunda onunla evlendi.
- If that woman will love me for who I am for a lifetime, I would marry her.
- Eğer o kadın beni bir ömür boyu olduğum gibi sevecekse, onunla evlenirim.
- I've never regretted marrying you.
- Seninle evlendiğime asla pişman olmadım.
- He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
- Tom married one of his students.
- Tom öğrencilerinden biriyle evlendi.
- She married my sister.
- O benim kız kardeşimle evlendi.
- Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eşle evlenen adam mutludur.
- He who marries changes.
- Evlenen kişi değişir.
- They were to have been married last month.
- Geçen ay evleneceklerdi.
- She wants to marry a millionaire.
- O bir milyonerle evlenmek istiyor.
- Sami was married twice.
- Sami iki defa evlendi.
- She will probably marry one day.
- O muhtemelen bir gün evlenir.
- Tom married his high school sweetheart.
- Tom lise aşkıyla evlendi.
- Magda marries a Spaniard.
- Magda bir İspanyol'la evlendi.
- Tom is already married, isn't he?
- Tom çoktan evlendi, değil mi?
- I was married here.
- Burada evlenmiştim.
- I can't believe you're going to ask Mary to marry you.
- Mary'ye evlenme teklif edeceğine inanamıyorum.
- She was reluctant to marry him.
- Onunla evlenmek konusunda isteksizdi.
- When I was your age, I was already married.
- Ben senin yaşındayken çoktan evlenmiştim.
- He married directly after he left the university.
- Üniversiteden ayrıldıktan hemen sonra evlendi.
- She has married a nobody.
- Hiç kimseyle evlenmedi.
- I had known her for ten years when I married her.
- Onunla evlendiğimde on yıldır onu tanıyordum.
- They were to have been married last month.
- Geçen ay evlenmiş olacaklardı.
- He asked me to marry him.
- Onunla evlenmemi istedi.
- I don't want to marry Tom.
- Ben Tom'la evlenmek istemiyorum.
- Why did I ever marry you?
- Neden seninle evlendim?
- She decided to marry Tom.
- O Tom'la evlenmeye karar verdi.
- They married, had a family and lived happily all their lives.
- Evlendiler, bir aile kurdular ve hayatları boyunca mutlu yaşadılar.
- He is in love with his neighbor and wants to marry her.
- Komşusuna aşık ve onunla evlenmek istiyor.
- She didn't marry the man.
- Adamla evlenmedi.
- I think I shouldn't have married you.
- Sanırım seninle evlenmemeliydim.
- Three years have passed since we married.
- Biz evlendiğimizden beri üç yıl geçti.
- She was unable to completely give up her hope of marrying him.
- Onunla evlenme umudundan tamamen vazgeçemedi.
- I've decided to marry him.
- Onunla evlenmeye karar verdim.
- She married Tom last month.
- Geçen ay Tom'la evlendi.
- My sister married a doctor.
- Kız kardeşim bir doktorla evlendi.
- Tom and John both married younger women.
- Tom ve John kendilerinden genç kadınlarla evlendiler.
- He married an older woman.
- Yaşlı bir kadınla evlendi.
- She married a rich merchant.
- O, zengin bir tüccarla evlendi.
- If she had married you, she would be happy now.
- Seninle evlenseydi, şimdi mutlu olurdu.
- Romeo marries Juliet.
- Romeo, Juliet'le evlenir.
- Mary wants to marry a millionaire.
- Mary bir milyonerle evlenmek istiyor.
- She married a wealthy old man.
- Zengin ve yaşlı bir adamla evlendi.
- By the time you get out of prison, she'll have been married.
- Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.
- I married Tom in 2013.
- Tom'la 2013'te evlendim.
- Tom married a Canadian woman.
- Tom Kanadalı bir kadınla evlendi.
- She married him at the age of 20.
- Yirmi yaşında onunla evlendi.
- Tom and John married each other's sisters.
- Tom ve John birbirlerinin kız kardeşleriyle evlendi.
- The man she's going to marry is an astronaut.
- Onun evleneceği adam bir astronot.
- I'm not married yet.
- Henüz evlenmedim.
- Tom never married.
- Tom hiç evlenmedi.
- Tom said he wanted to marry me.
- Tom benimle evlenmek istediğini söyledi.
- I will marry a beautiful Estonian woman.
- Estonyalı güzel bir kadınla evleneceğim.
- I'm single and I've never been married.
- Ben bekarım ve hiç evlenmedim.
- You're the kind of person I'd like to marry.
- Sen benim evlenmek istediğim türden birisin.
- She married him even though she didn't like him.
- Ondan hoşlanmadığı halde onunla evlendi.
- Sami wanted to marry a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyordu.
- Tom asked Mary to marry him.
- Tom Mary'e evlenme teklif etti.
- If only he would marry me.
- Keşke o da benimle evlenseydi.
- They married when they were young.
- Genç yaştayken evlenmişler.
- Tom never married and never had kids.
- Tom hiç evlenmedi ve hiç çocuğu olmadı.
- Would you consider marrying someone who hasn't graduated from high school?
- Liseden mezun olmamış biriyle evlenmeyi düşünür müydünüz?
- Mary divorced her husband and married Tom.
- Mary kocasından boşanıp Tom'la evlendi.
- You should marry her.
- Onunla evlenmelisin.
- You've never been married, have you?
- Sen hiç evlenmedin, değil mi?
- Very soon they were married.
- Çok geçmeden evlendiler.
- Whether you like her or not, you can't marry her.
- Ondan hoşlan ya da hoşlanma, onunla evlenemezsin.
- Tom should've asked Mary to marry him while he still had the chance.
- Tom hâlâ bir fırsatı varken Mary'nin onunla evlenmesini istemeliydi.
- He wants to marry me.
- Benimle evlenmek istiyor.
- She married Tom, not me.
- Benimle değil, Tom'la evlendi.
- I won't marry you, for all your money.
- Bütün parana rağmen seninle evlenmeyeceğim.
- I should have married your brother.
- Kardeşinle evlenmeliydim.
- They vowed to marry after the war.
- Savaştan sonra evlenmeye yemin ettiler.
- I would like to marry somebody like her.
- Onun gibi biriyle evlenmek isterim.
- Tom didn't marry the girl his parents wanted him to.
- Tom ebeveynlerinin evlenmesini istediği kızla evlenmedi.
- Oshtylech is marrying on the day after tomorrow.
- Oshtylech öbür gün evleniyor.
- He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
- Why would you marry a woman if you like men?
- Erkeklerden hoşlanıyorsan neden bir kadınla evlenesin?
- Tom married a ballet dancer.
- Tom bir balerinle evlendi.
- Adam married his second cousin.
- Adam uzak akrabasıyla evlendi.
- Fadil hastily married.
- Fadıl aceleyle evlendi.
- Has Tom told Mary that he's married?
- Tom Mary'e evlendiğini söyledi mi?
- I think Tom will ask you to marry him.
- Sanırım Tom sana evlenme teklif edecek.
- He decided to marry her.
- Onunla evlenmeye karar verdi.
- Tom expects to marry me, but I don't have to marry him.
- Tom benimle evlenmeyi bekliyor, ama ben onunla evlenmek zorunda değilim.
- Tom married a rich girl from Boston.
- Tom Boston'dan zengin bir kızla evlendi.
- She's my girlfriend and I'll marry her one day.
- O benim kız arkadaşım ve bir gün onunla evleneceğim.
- I'll marry you.
- Seninle evleneceğim.
- She married a doctor.
- O bir doktorla evlendi.
- Tom went down on one knee and asked Mary to marry him.
- Tom diz çöktü ve Mary'ye evlenme teklif etti.
- Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.
- Linda Dan'ı onunla evlenmeye zorlamak için asılsız gebelik iddialarında bulundu.
- Dan didn't even plan to marry Linda.
- Dan, Linda'yla evlenmeyi bile planlamadı.
- Tom has been trying to get Mary to marry him ever since he graduated from high school.
- Tom, liseden mezun olduğundan beri, Mary'nin onunla evlenmesini sağlamaya çalışıyor.
- Sami was married twice.
- Sami iki kere evlendi.
- We were married five years ago today.
- Biz beş yıl önce bugün evlendik.
- They married at just 18 years old.
- Sadece 18 yaşındayken evlendiler.
- Sami married his college sweetheart.
- Sami üniversitedeki sevgilisiyle evlendi.
- She didn't marry the man.
- O, adamla evlenmedi.
- Of course, I'll marry you.
- Elbette, seninle evleneceğim.
- You are too young to marry.
- Evlenmek için çok gençsiniz.
- Sami was married twice.
- Sami iki kez evlendi.
- She married him last year.
- Geçen yıl onunla evlendi.
- She is the woman I will be marrying.
- O benim evleneceğim kadın.
- Tom has asked me to marry him.
- Tom bana evlenme teklif etti.
- My sister married her high school classmate.
- Kız kardeşim lise sınıf arkadaşıyla evlendi.
- Isn't that the girl who married Tom?
- Bu Tom'la evlenen kız değil mi?
- They were married in October of 1975.
- 1975'in Ekim ayında evlendiler.
- Tom told me that he has no intention of marrying you.
- Tom bana seninle evlenmeye niyeti olmadığını söyledi.
- He asked her to marry him, but she refused.
- Ona evlenme teklif etmiş ama o reddetmiş.
- I doubt that Tom would ever consider asking Mary to marry him.
- Tom'un Mary'ye evlenme teklif etmeyi düşüneceğinden şüpheliyim.
- Tom didn't tell Mary that he'd been married before.
- Tom daha önce evlendiğini Mary'ye söylemedi.
- This letter says he is going to marry Grace next month.
- Bu mektupta gelecek ay Grace'le evleneceği yazıyor.
- Why did you marry Tom?
- Neden Tom'la evlendin?
- When did you marry your wife?
- Karınızla ne zaman evlendiniz?
- He was unable to completely give up on his hopes of marrying her.
- Onunla evlenme umudundan tamamen vazgeçemedi.
- It is thirty years since we married.
- Evleneli otuz yıl oldu.
- Will you marry me?
- Benimle evlenir misin?
- Tom has asked Mary to marry him three times.
- Tom, Mary'ye üç kez evlenme teklif etti.
- Dan killed his wife, Linda, to marry his mistress.
- Dan metresiyle evlenmek için karısı Linda'yı öldürdü.
- Yumiko married a childhood friend last June.
- Yumiko, geçen Haziran'da bir çocukluk arkadaşıyla evlendi.
- He married a girl older than he.
- Kendisinden büyük bir kızla evlendi.
- He said that he loves me and that he wants to marry me.
- O, beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- One day we shall be married.
- Bir gün evlenmiş olacağız.
- Perhaps Tom and Mary are married.
- Belki de Tom ve Mary evlenmişlerdir.
- Yitzhak married a Muslim woman.
- Yitzhak Müslüman bir kadınla evlendi.
- The man whom she is marrying is an astronaut.
- Evleneceği adam bir astronot.
- One year later we married.
- Bir yıl sonra evlendik.
- She married her classmate.
- Sınıf arkadaşıyla evlendi.
- What makes you think that Tom is planning to ask Mary to marry him?
- Tom'un Mary'ye evlenme teklif etmeyi planladığını düşündüren nedir?
- Everyone thinks Tom married Mary for her money.
- Herkes Tom'un Mary ile parası için evlendiğini düşünüyor.
- When we married my parents gave me this house.
- Biz evlendiğimizde annem ve babam bana bu evi verdiler.
- She married a bank clerk.
- Bir banka memuruyla evlendi.
- They married when they were still young.
- Daha gençken evlendiler.
- Magda will be married to a Spaniard.
- Magda bir İspanyolla evlenecek.
- Fadil married a girl who couldn't speak Arabic.
- Fadıl, Arapça konuşamayan bir kızla evlendi.
- He hoped to see his son married to Tom's daughter.
- O, oğlunun Tom'un kızıyla evlendiğini görmeyi umut ediyordu.
- I should have married your sister.
- Kız kardeşinle evlenmeliydim.
- I've been married twice.
- Ben iki kez evlendim.
- When are you going to marry him?
- Onunla ne zaman evleneceksin?
- He married twice and had more than 20 children.
- İki kez evlendi ve 20'den fazla çocuğu oldu.
- She married a fireman.
- Bir itfaiyeciyle evlendi.
- She decided to marry him even though her parents didn't want her to.
- Ailesi istemediği halde onunla evlenmeye karar verdi.
- They are to be married in June.
- Haziran ayında evlenecekler.
- I have half a mind to marry her.
- Şeytan diyor ki onunla evlen.
- I'm not marrying you.
- Seninle evlenmeyeceğim.
- You should marry him.
- Onunla evlenmelisin.
- I'm serious when I say if you'll learn how to cook, I'll marry you.
- Yemek yapmayı öğrenirsen seninle evlenirim derken ciddiyim.
- He married a dark-haired Italian girl.
- Siyah saçlı bir İtalyan kızla evlendi.
- Did you know that I want to marry you?
- Seninle evlenmek istediğimi biliyor muydun?
- George married my sister.
- George, benim kız kardeşimle evlendi.
- My brothers are already married.
- Kardeşlerim çoktan evlendi.
- I could've married them.
- Onlarla evlenebilirdim.
- He married a stewardess.
- O, bir hostesle evlendi.
- Fadil couldn't marry a woman who wasn't Muslim.
- Fadıl, Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.
- Tom married an older girl.
- Tom kendinden büyük bir kızla evlendi.
- I could see you marrying him.
- Onunla evlendiğini görebiliyorum.
- Tom never married and never had kids.
- Tom hiç evlenmedi ve asla çocuk sahibi olmadı.
- She has married nobody.
- Hiç kimseyle evlenmemiş.
- His second son married and settled down.
- İkinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- Have you ever been engaged to be married?
- Hiç evlenmek için nişanlandın mı?
- I had known her for ten years when I married her.
- Onunla evlendiğimde onu on yıldır tanıyordum.
- Why would you marry a woman if you like men?
- Erkeklerden hoşlanıyorsan neden bir kadınla evleniyorsun?
- They married on Christmas Eve.
- Onlar Noel Yortusu'nda evlendiler.
- I can't believe you married Tom.
- Tom'la evlendiğine inanamıyorum.
- My father will not let me marry him.
- Babam onunla evlenmeme izin vermeyecek.
- Tom wants to marry me.
- Tom benimle evlenmek istiyor.
- Who did Tom marry?
- Tom kiminle evlendi?
- I don't want to marry you.
- Seninle evlenmek istemiyorum.
- Layla is engaged to be married.
- Layla nişanlı ve evlenmek üzere.
- Layla married Fadil for his money.
- Layla, Fadıl'la parası için evlendi.
- Oshtylech is marrying on the day after tomorrow.
- Oshtylech yarından sonraki gün evleniyor.
- Fadil said he was going to marry Layla.
- Fadıl, Leyla'yla evleneceğini söyledi.
- When are you going to marry her?
- Onunla ne zaman evleneceksin?
- She married soon after graduating from university.
- Üniversiteyi bitirdikten kısa süre sonra evlendi.
- Tom has no intention of marrying anybody.
- Tom'un kimseyle evlenmeye niyeti yok.
- She did not marry the man.
- O adamla evlenmedi.
- She married my brother.
- Kardeşimle evlendi.
- My mom married my dad in the 80s.
- Annem babamla 80'lerde evlenmiş.
- Why did you marry Tom?
- Tom'la neden evlendin?
- Have you ever been married?
- Hiç evlendiniz mi?
- Layla wanted Fadil to marry her.
- Leyla, Fadıl'dan onunla evlenmesini istedi.
- Tom is going to ask Mary to marry him.
- Tom, Mary'ye evlenme teklif edecek.
- She married an American.
- Bir Amerikalıyla evlendi.
- I thought Tom wanted to marry you.
- Tom'un seninle evlenmek istediğini düşündüm.
- Sami married a Muslim girl.
- Sami Müslüman bir kızla evlendi.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Evleneceğim kadın olduğun konusunda aklımda hiç şüphem yok.
- If you marry Tom, you'll be sorry.
- Tom'la evlenirsen, pişman olursun.
- The woman he married is very beautiful.
- Onun evlendiği kadın çok güzel.
- Tom asked his girlfriend's father for permission to marry his daughter.
- Tom, kızıyla evlenmek için kız arkadaşının babasından izin istedi.
- She married him.
- Onunla evlendi.
- Were you ever married?
- Hiç evlendiniz mi?
- Tom has never married.
- Tom hiç evlenmedi.
- He wants to wait until he's married.
- Evlenene kadar beklemek istiyor.
- By the time you get out of prison, she'll be married.
- Sen hapishaneden çıkmadan önce, o evlenmiş olacak.
- I might as well die as marry such a man.
- Böyle bir adamla evleneceğime, ölürüm daha iyi.
- She married him only because her parents made her.
- Onunla sadece ailesi zorladığı için evlendi.
- She married her high school sweetheart.
- O lise aşkıyla evlendi.
- I'll never marry Tom.
- Tom'la asla evlenmeyeceğim.
- Mary wants to marry a banker because she loves money.
- Mary bir bankacıyla evlenmek istiyor çünkü parayı seviyor.
- I don't want to marry her.
- Onunla evlenmek istemiyorum.
- Tom is going to ask Mary to marry him.
- Tom Mary'nin kendisiyle evlenmesini isteyecek.
- When are you going to ask her to marry you?
- Ona ne zaman evlenme teklif edeceksin?
- She married him when she was 20.
- O yirmi yaşındayken onunla evlendi.
- Do you really want to marry him?
- Onunla gerçekten evlenmek istiyor musun?
- Was Tom ever married?
- Tom hiç evlendi mi?
- You should've married me.
- Benimle evlenmeliydin.
- I've married the wrong person.
- Ben yanlış kişiyle evlendim.
- I'd love to marry you, but my family won't let me.
- Seninle evlenmek istiyorum ama ailem bana izin vermeyecek.
- Tom married a rich widow.
- Tom, zengin bir dulla evlendi.
- I'd rather die than marry you!
- Seninle evleneceğime ölürüm daha iyi!
- I wish I hadn't married Tom.
- Keşke Tom'la evlenmeseydim.
- I'm going to marry him.
- Onunla evleneceğim.
- Mary wondered what her life would have been like if she had married Tom.
- Mary, Tom'la evlenseydi hayatının nasıl olacağını merak ediyordu.
- When Tom asked me to marry him, I said yes.
- Tom onunla evlenmemi istediğinde ben evet dedim.
- I married eight years ago.
- Sekiz yıl önce evlendim.
- He married twice and had more than 20 children.
- İki kez evlendi ve yirmiden fazla çocuğu oldu.
- I intend to marry you.
- Seninle evlenmek istiyorum.
- I don't think you should marry Tom.
- Bence Tom'la evlenmemelisin.
- He who marries changes.
- Evlenen değişir.
- Tom has asked Mary to marry him.
- Tom Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi.
- I want to marry Tom.
- Tom'la evlenmek istiyorum.
- Tell me why you married her.
- Bana onunla neden evlendiğini söyle.
- If you had asked me to marry you, I would have said yes.
- Bana evlenme teklif etseydin, evet derdim.
- Magda is going to marry a Spaniard.
- Magda bir İspanyol'la evlenecek.
- I married Tom.
- Tom'la evlendim.
- I can't marry him.
- Onunla evlenemem.
- Tom married one of his students.
- Tom, öğrencilerinin biriyle evlendi.
- We want you to marry him.
- Onunla evlenmeni istiyoruz.
- Yitzhak married a Muslim woman.
- İzak Müslüman bir kadınla evlendi.
- She married Tom last month.
- O, geçen ay Tom'la evlendi.
- They married boys older than them.
- Kendilerinden büyük çocuklarla evlendiler.
- Two months after they met, Fadil and Layla married.
- Fadıl ve Leyla tanıştıklarından iki ay sonra evlendiler.
- The man she's going to marry is an astronaut.
- Evleneceği adam astronot.
- He married an older woman.
- Kendinden büyük bir kadınla evlendi.
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın 4 kez evlenmiş.
- We were engaged to be married.
- Evlenmek için nişanlanmıştık.
- Tom married a woman from Boston.
- Tom Boston'dan bir kadınla evlendi.
- I think you're the kind of girl I'd like to marry.
- Sanırım sen evlenmek istediğim türden bir kızsın.
- I could've married Tom.
- Tom'la evlenebilirdim.
- Miriam wanted to marry Thomas.
- Miriam, Thomas'la evlenmek istiyordu.
- Tom and Mary wanted to get married and have kids as soon as possible.
- Tom ve Mary en kısa sürede evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyorlardı.
- I should never have married you.
- Seninle hiç evlenmemeliydim.
- He cannot afford to marry.
- Onun evlenmeye gücü yetmiyor.
- Tom married a girl from Boston.
- Tom Bostonlu bir kızla evlendi.
- He talked his daughter out of marrying Tom.
- Kızını Tom'la evlenmekten vazgeçirdi.
- She decided on marrying Tom.
- O, Tom'la evlenmeye karar verdi.
- My mom married my dad in the nineties.
- Annem babamla doksanlarda evlendi.
- He finally made up his mind to marry the girl he had met in Paris.
- O sonunda Paris'te tanıştığı kızla evlenme kararını verdi.
- Tom married someone who was in prison for three years.
- Tom üç yıldır hapishanede olan biriyle evlendi.
- Were you ever married?
- Hiç evlendin mi?
- Tom persuaded Mary to marry him.
- Tom, Mary'i kendisiyle evlenmeye ikna etti.
- She married my sister.
- O kız kardeşimle evlendi.
- If only she would marry me.
- Keşke benimle evlenseydi.
- Tom married his first wife when he was nineteen.
- Tom on dokuz yaşındayken ilk karısıyla evlendi.
- Maria married unwillingly.
- Maria istemeyerek evlendi.
- Tom's parents were married in Boston.
- Tom'un ailesi Boston'da evlenmişti.
- I wanna marry a gamer girl.
- Oyuncu bir kızla evlenmek istiyorum.
- Tom and Mary married when they were still young.
- Tom ve Mary henüz gençken evlendiler.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Evleneceğim kadının sen olduğundan hiç şüphem yok.
- Tom said he won't marry me.
- Tom benimle evlenmeyeceğini söyledi.
- I will never marry you again.
- Seninle bir daha asla evlenmeyeceğim.
- Tom wasn't able to talk Mary out of marrying John.
- Tom Mary'yi John'la evlenmekten caydıramadı.
- She married a rich merchant.
- Zengin bir tüccarla evlendi.
- I hear you married a rich man.
- Senin zengin bir adamla evlendiğini duyuyorum.
- I wanted to marry him.
- Onunla evlenmek istedim.
- Jane married young.
- Jane, genç yaşta evlendi.
- Tom and John both married younger women.
- Hem Tom hem de John daha genç kadınlarla evlendiler.
- I could've married her.
- Onunla evlenebilirdim.
- My brother's widow has married again.
- Erkek kardeşimin dul eşi yeniden evlendi.
- My brother's widow has married again.
- Kardeşimin dul eşi tekrar evlendi.
- He was not able to marry her.
- Onunla evlenemedi.
- She wouldn't have married him if she had known him better.
- Onu daha iyi tanısaydı, onunla evlenmezdi.
- When did you marry your wife?
- Karınla ne zaman evlendin?
- Sami and Layla were islamically married already.
- Sami ve Leyla zaten İslamî usullerle evlenmişti.
- Reader, I married him.
- Okuyucu, onunla evlendim.
- I still want to marry her.
- Hâlâ onunla evlenmek istiyorum.
- I'm sorry, but you can't marry Susan.
- Üzgünüm ama Susan'la evlenemezsiniz.
- Yumiko married a childhood friend last June.
- Geçen Haziran Yumiko, bir çocukluk arkadaşıyla evlendi.
- Shortly after, they were married.
- Kısa bir süre sonra onlar evlendi.
- I want to marry a girl like her.
- Onun gibi bir kızla evlenmek istiyorum.
- I'm not going to marry you.
- Seninle evlenmeyeceğim.
- Do you really want to marry me?
- Gerçekten benimle evlenmek ister misin?
- He married my brother.
- Kardeşimle evlendi.
- Sami married his mistress, Layla Bakir.
- Sami metresi Layla Bakir'le evlendi.
- If Linda married Dan, she would have been killed as well.
- Eğer Linda Dan'la evlenseydi, o da öldürülürdü.
- Tom married young.
- Tom genç evlendi.
- She was obliged to marry the old man.
- Yaşlı adamla evlenmek zorunda bırakıldı.
- I regret not marrying her.
- Onunla evlenmediğime pişmanım.
- He made it plain that he wanted to marry her.
- Onunla evlenmek istediğini açıkladı.
- George married my sister.
- George kız kardeşimle evlendi.
- I could see you marrying him.
- Onunla evlendiğini anlayabiliyorum.
- I think I married the wrong person.
- Sanırım yanlış kişiyle evlendim.
- Fadil couldn't marry a woman who wasn't Muslim.
- Fadıl Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.
- Never marry a woman like Layla.
- Asla Leyla gibi bir kadınla evlenmeyin.
- I knew I should've married you.
- Seninle evlenmem gerektiğini biliyordum.
- I've heard it said that you should never marry your first love.
- Onun ilk aşkınla evlenmemen gerektiğini söylediğini duydum.
- She never married.
- O hiç evlenmedi.
- I was fool enough to marry Tom.
- Tom'la evlenecek kadar aptalmışım.
- I hope to marry that woman one day.
- Umarım bir gün o kadınla evlenirim.
- They married in Boston.
- Onlar Boston'da evlendi.
- I can't wait to be married.
- Evlenmek için sabırsızlanıyorum.
- When are you going to marry me?
- Benimle ne zaman evleneceksin?
- If you marry a chicken follow the chicken, if you marry a dog follow the dog.
- Bir tavukla evlenirseniz tavuğu takip edin, bir köpekle evlenirseniz köpeği takip edin.
- They had plans to be married.
- Onların evlenme planları vardı.
- I don't want to marry very early.
- Çok erken evlenmek istemiyorum.
- He eventually married her.
- Nihayet evlendi onunla.
- I want to marry a virgin girl.
- Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.
- Dan went to London and married Linda.
- Dan, Londra'ya gidip Linda'yla evlendi.
- Her life goal is to marry a rich man.
- Onun hayat amacı zengin bir adamla evlenmek.
- He married my cousin.
- Kuzenimle evlendi.
- I've heard it said that you should never marry your first love.
- İlk aşkınızla asla evlenmemeniz gerektiğinin söylendiğini duymuştum.
- She plans to marry a rich man.
- O, zengin bir adamla evlenmeyi planlıyor.
- He wished to marry her.
- Onunla evlenmek istemiş.
- Tom married an older girl.
- Tom, daha yaşlı bir kızla evlendi.
- Whoever wants to marry her must first convince her father.
- Onunla evlenmek isteyen öncelikle onun babasını ikna etmelidir.
- I only don't want to marry you.
- Sadece seninle evlenmek istemiyorum.
- I'll marry her.
- Onunla evleneceğim.
- Are you going to marry her?
- Onunla evlenecek misin?
- He said that he loves me and wants to marry me.
- O beni sevdiğini ve benimle evlenmek istediğini söyledi.
- My sister married her high school classmate.
- Kız kardeşim liseden sınıf arkadaşıyla evlendi.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Evleneceğim kadının sen olacağına dair aklımda hiç bir şüphe yok.
- I think I'll ask Mary to marry me.
- Sanırım Mary'ye evlenme teklif edeceğim.
- He knows better than to marry her.
- Onunla evlenmeyecek kadar akıllı.
- He promised to marry her.
- Onunla evleneceğine söz verdi.
- I was already married at your age.
- Ben senin yaşındayken çoktan evlenmiştim.
- I just saw the woman that I will marry.
- Az önce evleneceğim kadını gördüm.
- They married in Boston.
- Boston'da evlendiler.
- He married directly after he left the university.
- O, üniversiteyi terk ettikten sonra doğrudan evlendi.
- Do you want to marry her?
- Onunla evlenmek istiyor musun?
- She's not the marrying type.
- Evlenecek tipte biri değil.
- When you get married and have kids, you'll realize that actions speak louder than words.
- Evlendiğinizde ve çocuk sahibi olduğunuzda, eylemlerin sözlerden daha önemli olduğunu fark edeceksiniz.
- He later married her.
- Daha sonra onunla evlendi.
- Máire married the man who got first prize.
- Máire birincilik ödülü alan adamla evlendi.
- She decided on marrying Tom.
- Tom'la evlenmeye karar verdi.
- Sami wanted to marry an Egyptian woman.
- Sami Mısırlı bir kadınla evlenmek istiyordu.
- She married young.
- Genç yaşta evlendi.
- Tom and Mary have only been married three weeks.
- Tom ve Mary evleneli sadece üç hafta oldu.
- I wouldn't marry Tom even if he were the richest man in the world.
- Tom ile dünyanın en zengin kişisi olsa da evlenmezdim.
- My parents have been married since before I was born.
- Annemle babam ben doğmadan önce evlenmişler.
- Amy, you should marry him!
- Amy, onunla evlenmelisin!
- Mary wants to marry a Formula 1 driver.
- Mary bir Formula 1 pilotuyla evlenmek istiyor.
- I'd never marry someone like you.
- Senin gibi biriyle asla evlenmezdim.
Show More (1090)
|
|
- Fadil left his wife and married Layla.
- Fadıl karısını terk etti ve Leyla ile evlendi.
- Tom decided to marry Mary even though his parents didn't want him to.
- Ebeveynleri istememesine rağmen Tom Mary ile evlenmeye karar verdi.
- Tom ended up marrying Mary after all.
- Tom sonunda Mary ile evlendi.
- Sami was planning to marry Layla.
- Sami, Leyla ile evlenmeyi planlıyordu.
- Sami married Layla in prison.
- Sami hapisteyken Layla ile evlendi.
- In Massachusetts, a man is not allowed to marry his wife's grandmother.
- Massachusetts'te bir adamın, karısının büyükannesi ile evlenmesine izin verilmez.
- It would've been better if Tom hadn't married Mary.
- Tom, Mary ile evlenmemiş olsaydı daha iyi olurdu.
- Tom should've married Mary.
- Tom, Mary ile evlenmeliydi.
- Tom doesn't want to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenmek istemiyor.
- He made up his mind to marry Kathy.
- Kathy ile evlenmeye karar verdi.
- Tom married his high school crush Mary.
- Tom lise aşkı Mary ile evlendi.
- Tom married Mary on October 20, 2013.
- Tom 20 Ekim 2013'te Mary ile evlendi.
- Tom decided to marry Mary even though his parents didn't want him to.
- Tom, ailesi istememesine rağmen Mary ile evlenmeye karar verdi.
- In 2013, Tom married Mary and moved to Boston.
- 2013'te Tom Mary ile evlendi ve Boston'a taşındı.
- I think it's unlikely that Tom will marry Mary.
- Bence Tom'un Mary ile evlenmesi pek olası değil.
- Tom doesn't want to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmek istemiyor.
- I hope that Tom will marry Mary.
- Umarım Tom, Mary ile evlenir.
- Layla married her husband number four, Sami Majid, in 2002.
- Leyla, 2002'de dördüncü kocası Sami Mecit ile evlendi.
- There were times when Tom wished he hadn't married Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmemiş olmayı dilediği zamanlar oldu.
- I hope that Tom will marry Mary.
- Tom'un Mary ile evleneceğini umuyorum.
- Nancy knows better than to marry Jack.
- Nancy, Jack ile evlenmeyecek kadar mantıklıdır.
- Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
- Tom shouldn't have married Mary.
- Tom, Mary ile evlenmemeliydi.
- Tom wants to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenmek istiyor.
- Tom married a teacher.
- Tom bir öğretmen ile evlendi.
- Fadil said he was going to marry Layla.
- Fadıl Leyla ile evleneceğini söyledi.
- I think I married the wrong person.
- Yanlış kişi ile evlendiğimi düşünüyorum.
- I shouldn't have married Mary.
- Mary ile evlenmemeliydim.
- He married Ann.
- Ann ile evlendi.
- Romeo marries Juliet.
- Romeo Juliet ile evleniyor.
- He married a very pretty girl.
- O, çok güzel bir kız ile evlendi.
- It was clear that Hanako did not wish to marry Taro.
- Hanako'nun Taro ile evlenmek istemediği açıktı.
- My son married Tom's youngest daughter.
- Oğlum Tom'un en küçük kızı ile evlendi.
- When he was thirty years old, he married Lucy Webb.
- O, otuz yaşında iken Lucy Webb ile evlendi.
- Are you still planning to marry Tom?
- Hâlâ Tom ile evlenmeyi planlıyor musun?
- Tom wanted to divorce Mary and marry Alice.
- Tom, Mary'yi boşayıp Alice ile evlenmek istiyordu.
- Fadil left his wife and married Layla.
- Fadıl karısından ayrıldı ve Leyla ile evlendi.
- Tom should have married Mary.
- Tom Mary ile evlenmeliydi.
- Tom decided to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenmeye karar verdi.
- Sami didn't want to marry Layla.
- Sami, Layla ile evlenmek istemiyordu.
- There were times when Tom wished he hadn't married Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmemiş olmayı dilediği zamanlar olmuştur.
- Tom will marry a Canadian.
- Tom bir Kanadalı ile evlenecek.
- He married Ann.
- O Ann ile evlendi.
- Tom wondered what his life would have been like if he had married Mary.
- Tom Mary ile evlenseydi hayatının nasıl olacağını merak ediyordu.
- Tom married Mary last year.
- Tom geçen yıl Mary ile evlendi.
- Tom made up his mind to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenmeye karar verdi.
- I married a Canadian.
- Bir Kanadalı ile evlendim.
- Tom wanted to marry his true love, Mary.
- Tom gerçek aşkı Mary ile evlenmek istiyordu.
- Tom married a Canadian.
- Tom bir Kanadalı ile evlendi.
- Tom almost married Mary.
- Tom neredeyse Mary ile evleniyordu.
- Tom wanted to marry Mary and John's daughter.
- Tom, Mary ve John'un kızı ile evlenmek istedi.
- Tom wanted to marry his true love.
- Tom gerçek aşkı ile evlenmek istiyordu.
- Sami is marrying Layla tomorrow.
- Sami yarın Layla ile evleniyor.
- Tom told me that he was going to marry Mary.
- Tom bana Mary ile evleneceğini söyledi.
- Tom married a nurse.
- Tom bir hemşire ile evlendi.
- I don't want to marry Mary.
- Mary ile evlenmek istemiyorum.
- Tom had no intention of marrying Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmek gibi bir niyeti yoktu.
- Can I marry my aunt's husband's nephew?
- Teyzemin kocasının yeğeni ile evlenebilir miyim?
- Sami was going to marry Layla.
- Sami, Layla ile evlenecekti.
- I just don't want to marry Tom.
- Sadece Tom ile evlenmek istemiyorum.
- Tom married Mary.
- Tom Mary ile evlendi.
- Layla married a naval officer.
- Leyla bir deniz subayı ile evlendi.
- Sami married Layla in 1976.
- Sami 1976'da Layla ile evlendi.
- Fadil never intended to marry Layla.
- Fadıl, Leyla ile evlenmeye hiç niyetli değildi.
- Sami wanted to divorce Layla and marry Salima.
- Sami, Leyla'dan boşanıp Salima ile evlenmek istiyordu.
- I'm not about to marry Suzie.
- Suzie ile evlenmek üzere değilim.
- Tom wanted to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmek istedi.
- Sami married Layla.
- Sami, Layla ile evlendi.
- She went against her parent's wishes, and married the foreigner.
- O, ebeveynlerinin isteklerine karşı çıktı ve yabancı ile evlendi.
- She married her classmate.
- O, sınıf arkadaşı ile evlendi.
- Sami promised to marry Layla.
- Sami, Layla ile evleneceğine söz verdi.
- He married a pretty girl.
- O güzel bir kız ile evlendi.
- Tom didn't want to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmek istemiyordu.
- She married a sailor.
- O bir denizci ile evlendi.
- Tom married the most beautiful girl in the city.
- Tom, şehrin en güzel kızı ile evlendi.
- I wonder why Tom ever wanted to marry Mary.
- Tom neden Mary ile evlenmek istedi ki acaba?
- Tom said he wanted to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmek istediğini söyledi.
- I think it's unlikely that Tom will marry Mary.
- Bence Tom'un Mary ile evlenmesi olası değil.
- Tom wants to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmek istiyor.
- Tom didn't want to marry the farmer's daughter.
- Tom çiftçinin kızı ile evlenmek istemiyordu.
- Tom expected to marry Mary, but she didn't have to marry him and didn't.
- Tom Mary ile evlenmeyi umuyordu, ama onunla evlenmek zorunda değildi ve evlenmedi.
- Tom divorced Mary and married Alice.
- Tom Mary'den boşandı ve Alice ile evlendi.
- I want to marry Martyna.
- Martyna ile evlenmek istiyorum.
- I thought Tom wanted to marry Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmek istediğini sanıyordum.
- Tom married Mary last month.
- Tom geçen ay Mary ile evlendi.
- I'm not going to marry Mary.
- Mary ile evlenmeyeceğim.
- Tom should have married Mary.
- Tom, Mary ile evlenmeliydi.
- Sami didn't want to marry Layla.
- Sami, Leyla ile evlenmek istemedi.
- We want you to marry Tom.
- Tom ile evlenmeni isteriz.
- Tom is going to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenecek.
- Mary married her long-time boyfriend.
- Mary uzun süreli erkek arkadaşı ile evlendi.
- I want to marry Mary.
- Mary ile evlenmek istiyorum.
- Misako married a Canadian last June.
- Misako geçen Haziran'da bir Kanadalı ile evlendi.
- Tom didn't want to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenmek istemiyordu.
- Why did Tom marry Mary?
- Tom neden Mary ile evlendi?
- Tom wants to marry Marie.
- Tom, Marie ile evlenmek istiyor.
- Tom divorced Mary and married Alice.
- Tom Mary'yi boşadı ve Alice ile evlendi.
- Tom married John's widow.
- Tom John'un dul kadını ile evlendi.
- Tom should've married Mary.
- Tom Mary ile evlenmeliydi.
- Tom is too poor to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenemeyecek kadar fakir.
- Tom wanted to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmek istiyordu.
- Tom is going to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenecek.
- Tom married Mary after her husband died.
- Tom, kocası öldükten sonra Mary ile evlendi.
- I want to marry Heather.
- Heather ile evlenmek istiyorum.
- We want you to marry Tom.
- Tom ile evlenmeni istiyoruz.
- If Linda married Dan, she would have been killed as well.
- Eğer Linda Dan ile evlenseydi, o da öldürülecekti.
- Tom married Mary's sister and Mary married Tom's brother.
- Tom, Mary'nin kız kardeşi ile evlendi ve Mary, Tom'un erkek kardeşiyle evlendi.
- Tom wouldn't have married Mary if he'd known she had spent time in prison.
- Hapiste zaman geçirdiğini bilseydi Tom Mary ile evlenmezdi.
- I wonder why Tom ever wanted to marry Mary.
- Tom'un neden Mary ile evlenmek istediğini merak ediyorum.
- Sami married Layla.
- Sami, Leyla ile evlendi.
- Sami is marrying Layla tomorrow.
- Sami yarın Leyla ile evleniyor.
- She married a bank clerk.
- O bir banka memuru ile evlendi.
- He married my sister.
- O benim kız kardeşim ile evlendi.
- Tom said he wanted to marry Mary.
- Tom, Mary ile evlenmeyi istediğini söyledi.
- Sami wanted to marry Layla.
- Sami, Layla ile evlenmek istedi.
- I wanted to marry Mary.
- Mary ile evlenmek istedim.
- It would've been better if Tom hadn't married Mary.
- Tom Mary ile evlenmeseydi daha iyi olurdu.
- Sami wanted to divorce Layla and marry Salima.
- Sami, Leyla'dan boşanıp Salima ile evlenmek istedi.
- Dan went to London and married Linda.
- Dan Londra'ya gitti ve Linda ile evlendi.
- I have a daughter who married a Frenchman.
- Bir Fransız erkeği ile evlenmiş bir kızım var.
- Tom made up his mind to marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmeye karar verdi.
- I'm not about to marry Suzie.
- Suzie ile evlenmeyeceğim.
- Sami turned his life around when he married Layla.
- Sami, Layla ile evlenince hayatını değiştirdi.
- Tom expected to marry Mary, but she didn't have to marry him and didn't.
- Tom Mary ile evlenmeyi bekliyordu ama Mary onunla evlenmek zorunda değildi ve evlenmedi.
- I thought Tom wanted to marry Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmek istediğini düşündüm.
- In 2013, Tom married Mary and moved to Boston.
- 2013'te Tom, Mary ile evlendi ve Boston'a taşındı.
- Tom has no intention of marrying Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmek gibi bir niyeti yok.
- Tom is going to marry a Canadian.
- Tom bir Kanadalı ile evlenecek.
- Fadil has no intentions of marrying Layla.
- Fadıl'ın Leyla ile evlenmek gibi bir niyeti yok.
- When he was thirty years old, he married Lucy Webb.
- Otuz yaşındayken Lucy Webb ile evlendi.
- Would Tom like to marry Mary?
- Tom Mary ile evlenmek ister mi?
- Tom didn't marry Mary.
- Tom Mary ile evlenmedi.
- Would Tom like to marry Mary?
- Tom, Mary ile evlenmek ister miydi?
- He made up his mind to marry Kathy.
- O, Kathy ile evlenmeye karar verdi.
- Tom wondered what his life would have been like if he had married Mary.
- Tom da Mary ile evlenseydi hayatının nasıl olacağını merak ediyordu.
- Shinya married a pretty girl.
- Shinya güzel bir kız ile evlendi.
- Tom had no intention of marrying Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmeye hiç niyeti yoktu.
- He married an actress.
- O, bir aktris ile evlendi.
- Tom wanted to divorce Mary and marry Alice.
- Tom, Mary'den boşanıp Alice ile evlenmek istiyordu.
- I want to marry Tom.
- Tom ile evlenmek istiyorum.
- Tom has no intention of marrying Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmeye niyeti yok.
- Sami planned to marry Layla.
- Sami, Layla ile evlenmeyi planlıyordu.
Show More (139)
|