|
- I didn't talk about the problem at the meeting.
- Toplantıda sorun hakkında konuşmadım.
- The meeting will, therefore, take place tomorrow.
- Bu nedenle toplantı yarın gerçekleşecek.
- I hope that the conciliation meeting in July will enable us to find a common outlook.
- Temmuz ayındaki uzlaşma toplantısının ortak bir bakış açısı bulmamızı sağlayacağını umuyorum.
- The meeting in Bali was a failure.
- Bali'deki toplantı bir başarısızlıktı.
- I look forward to attending that meeting and hope that at last we can begin to push things forward again.
- Bu toplantıya katılmayı dört gözle bekliyorum ve sonunda işleri yeniden ilerletmeye başlayabileceğimizi umuyorum.
- The first question concerns the vote during the April meeting.
- İlk soru Nisan ayındaki toplantıda yapılacak oylama ile ilgili.
- I shall now return to the results of the meeting of Parliament and the Council on 19 July.
- Şimdi Parlamento ve Konsey'in 19 Temmuz'da gerçekleştirdiği toplantının sonuçlarına dönmek istiyorum.
- There was intensive EU coordination throughout the meeting in Bali.
- Bali'deki toplantı boyunca yoğun bir AB koordinasyonu vardı.
- The meeting ended with the adoption of the Delhi Declaration.
- Toplantı Delhi Deklarasyonunun kabul edilmesiyle sona erdi.
- That report, as promised at our previous meeting, will be transmitted to Parliament by the end of this year.
- Bu rapor, bir önceki toplantımızda söz verildiği üzere, bu yılın sonuna kadar Meclis'e iletilecektir.
- In terms of its form, the meeting failed in its debate on the four Singapore issues.
- Toplantı, Singapur'la ilgili dört konunun tartışılmasında şekil açısından başarısız oldu.
- Among other fora, it was discussed by the Security Council in a meeting on 28 August.
- Diğer forumların yanı sıra, konu Güvenlik Konseyi tarafından 28 Ağustos tarihinde yapılan bir toplantıda ele alınmıştır.
- In March 2003, we will convene a meeting of a technical expert working group.
- Mart 2003'te bir teknik uzman çalışma grubu toplantısı düzenleyeceğiz.
- You mentioned cooperation with Russia, and in May of this year you will be travelling to a meeting in St Petersburg.
- Rusya ile işbirliğinden bahsettiniz ve bu yılın Mayıs ayında St Petersburg'da bir toplantıya katılacaksınız.
- This morning's meeting was a wonderful and very positive symbol.
- Bu sabahki toplantı harika ve çok olumlu bir semboldü.
- This case will be dealt with at a Commission meeting in the near future.
- Bu dava yakın gelecekte yapılacak bir Komisyon toplantısında ele alınacaktır.
- I was at a foreign affairs meeting when this question came up.
- Bu soru gündeme geldiğinde bir dışişleri toplantısındaydım.
- The first meeting of states participating in the ICC was held in New York from 3 to 10 September.
- UCM'ye katılan devletlerin ilk toplantısı 3-10 Eylül tarihleri arasında New York'ta gerçekleştirilmiştir.
- In a way, every meeting prior to Johannesburg is the cause of ever increasing depression.
- Bir bakıma, Johannesburg'dan önceki her toplantı giderek artan bir depresyona neden olmaktadır.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party has arranged a meeting for Thursday in this building.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu Perşembe günü için bu binada bir toplantı düzenledi.
- I think that all of us experienced a pleasant buzz during this morning's meeting.
- Bu sabahki toplantı sırasında hepimizin hoş bir heyecan yaşadığını düşünüyorum.
- This remains our assessment after the Bali meeting.
- Bali toplantısı sonrasındaki değerlendirmemiz bu yöndedir.
- A declaration for the ministerial meeting in Doha is now being prepared.
- Doha'daki bakanlar toplantısı için bir deklarasyon hazırlanmaktadır.
- At the next Brussels meeting of the European Council, the Council’s first multiannual programme will be presented.
- Avrupa Konseyi'nin bir sonraki Brüksel toplantısında Konsey'in ilk çok yıllı programı sunulacak.
- This was highlighted at the meeting of the Employment and Social Policy Council of Ministers on 7 March 2002.
- Bu husus, 7 Mart 2002 tarihli İstihdam ve Sosyal Politika Bakanlar Konseyi toplantısında vurgulanmıştır.
- At the Council meeting on 2 June, Professor Sirchia expressed the view that Parliament's position was well-founded.
- Profesör Sirchia, 2 Haziran'daki Konsey toplantısında Parlamento'nun tutumunun yerinde olduğu görüşünü ifade etmiştir.
- The Council again had a full debate on these areas at its October meeting.
- Konsey, Ekim ayındaki toplantısında bu konular üzerinde tekrar kapsamlı bir tartışma yapmıştır.
- The proposal will be discussed at the Council meeting on 14 February.
- Teklif 14 Şubat'ta yapılacak Konsey toplantısında görüşülecek.
- More and more, we insist on using and meeting in non-smoking areas.
- Sigara içilmeyen alanları kullanma ve buralarda toplantı yapma konusunda giderek daha fazla ısrar ediyoruz.
- This group of texts will be examined anew at the IGC ministerial meeting of 8 December.
- Bu metin grubu 8 Aralık'taki Hükûmetlerarası Konferans bakanlar toplantısında yeniden ele alınacaktır.
- This is an interesting point for the European Union and Vietnam to reflect on for tomorrow’s meeting.
- Bu, Avrupa Birliği ve Vietnam'ın yarınki toplantı için üzerinde düşünmesi gereken ilginç bir noktadır.
- Meeting after meeting, prime ministers, ministers, representatives, visits, but still no results.
- Toplantı üstüne toplantı, başbakanlar, bakanlar, temsilciler, ziyaretler, ama hala sonuç yok.
- I did, however, agree to call for an emergency EU-Israel Association Council meeting to discuss the crisis.
- Bununla birlikte, krizi görüşmek üzere acil bir AB-İsrail Ortaklık Konseyi toplantısı çağrısında bulunmayı kabul ettim.
- The next meeting of the Standing Committee is planned for 11 September.
- Daimi Komite'nin bir sonraki toplantısı 11 Eylül'de yapılacak.
- They will, therefore, not be able to take part in that meeting.
- Dolayısıyla bu toplantıda yer alamayacaklar.
- A statement of that preference will come from the meeting of the Conference of Presidents on Thursday of this week.
- Bu hafta Perşembe günü yapılacak olan Başkanlar Konferansı toplantısında bu tercihe ilişkin bir açıklama yapılacaktır.
- The General Affairs Council said so at its meeting on 11 June in Luxembourg.
- Genel İşler Konseyi 11 Haziran'da Lüksemburg'da yaptığı toplantıda bu yönde karar aldı.
- It is on the agenda for the next meeting here in Strasbourg.
- Strazburg'da yapılacak bir sonraki toplantının gündeminde yer alıyor.
- There is currently no proposal before us regarding a meeting on that date.
- Şu anda önümüzde o tarihte bir toplantı yapılmasına ilişkin herhangi bir öneri bulunmamaktadır.
- We are also happy with the idea that the meeting will be held in Qatar.
- Toplantının Katar'da gerçekleştirilecek olmasından da memnuniyet duyuyoruz.
- After all, our entire Parliament knows what is being discussed the afternoon after the meeting anyway.
- Neticede, toplantıdan sonraki öğleden sonra ne konuşulduğunu zaten tüm Parlamentomuz biliyor.
- What we are planning at the moment is a ministerial-level meeting.
- Şu anda planladığımız şey bakanlar düzeyinde bir toplantıdır.
- Last night, the Council held a trialogue meeting.
- Dün gece Konsey bir deneme toplantısı düzenledi.
- The Committee on Citizens' Freedoms and Rights, Justice and Home Affairs has an extra meeting this evening.
- Vatandaşların Özgürlükleri ve Hakları, Adalet ve İçişleri Komitesi'nin bu akşam ekstra bir toplantısı var.
- We are in the process of finalising the arrangements for the meeting.
- Toplantıya ilişkin düzenlemeleri tamamlama aşamasındayız.
- A meeting of Political Directors from the EU and Turkey took place in March 2000.
- Mart 2000'de, AB ve Türkiye'den Siyasi Direktörler toplantısı yapılmıştır.
- As soon as the meeting finishes she will join us.
- Toplantı biter bitmez bize katılacak.
- So has the ACS-EU meeting.
- ACS-AB toplantısı da öyle.
- The Council meeting also removed a ban on involvement in national elections.
- Konsey toplantısında ayrıca ulusal seçimlere katılma yasağı da kaldırıldı.
- This decision will be reviewed at a meeting of the Standing Veterinary Committee, scheduled for this week.
- Bu karar, bu hafta yapılması planlanan Daimi Veteriner Komitesi toplantısında gözden geçirilecektir.
- Mr Mussa very kindly stood in for us at a meeting yesterday.
- Bay Mussa dünkü toplantıda çok nazik bir şekilde yerimizi aldı.
- This is an extremely relevant question, perhaps to be debated at our next meeting.
- Bu, belki de bir sonraki toplantımızda tartışılacak son derece önemli bir sorudur.
- Some of us were, of course, at the same meeting.
- Bazılarımız tabii ki aynı toplantıdaydık.
- We all, of course, believe it is important for the ASEM meeting in Copenhagen at the end of the month to be a success.
- Elbette hepimiz ay sonunda Kopenhag'da yapılacak ASEM toplantısının başarılı olmasının önemli olduğuna inanıyoruz.
- At the first ministerial meeting I attended in Luxembourg, there was a commitment to have a Northern Dimension forum.
- Lüksemburg'da katıldığım ilk bakanlar toplantısında bir Kuzey Boyutu forumu kurulması taahhüdü vardı.
- I did, however, agree to call for an emergency EU-Israel Association Council meeting to discuss the crisis.
- Bununla birlikte, krizi görüşmek üzere AB-İsrail Ortaklık Konseyi'ni acil toplantıya çağırmayı kabul ettim.
- Five years ago, in 1997, the Rio + 5 meeting took place in New York.
- Beş yıl önce, 1997 yılında Rio+5 toplantısı New York'ta gerçekleşti.
- I thought it might be discussed how much benefit we derive from a meeting such as that taking place in Johannesburg.
- Johannesburg'da gerçekleştirilen böyle bir toplantıdan ne kadar fayda sağladığımızın tartışılabileceğini düşündüm.
- The next meeting of the Standing Committee is planned for 11 September.
- Daimi Komite'nin bir sonraki toplantısının 11 Eylül'de yapılması planlanmaktadır.
- We always have the option of saying the same thing at every meeting.
- Her toplantıda aynı şeyi söyleme seçeneğimiz her zaman vardır.
- Their deadline was the meeting of the General Affairs Council on 27 June 2001.
- Son tarih 27 Haziran 2001 tarihli Genel İşler Konseyi toplantısıydı.
- This group of texts will be examined anew at the IGC ministerial meeting of 8 December.
- Bu metin grubu 8 Aralık'taki IGC bakanlar toplantısında yeniden ele alınacaktır.
- Another meeting will be held before the Helsinki summit.
- Helsinki Zirvesinden önce bir toplantı daha yapılacaktır.
- Mr Muis made this very clear at a meeting of the Committee on Budgetary Control.
- Sayın Muis, Bütçe Kontrol Komitesi'nin bir toplantısında bunu açıkça ifade etmiştir.
- That was what the General Affairs Council recommended to the Presidency at the meeting yesterday.
- Genel İşler Konseyi dünkü toplantısında Başkanlığa bu tavsiyede bulundu.
- The Member States' Ministers of Education are aware of this and raise the point at every Education Council meeting.
- Üye Devletlerin Eğitim Bakanları bunun farkındadır ve her Eğitim Konseyi toplantısında bu konuyu gündeme getirmektedir.
- The concept of such a meeting of representatives of Parliament and governments was born here in this House.
- Parlamento ve hükümet temsilcilerinin bir araya geleceği böyle bir toplantı fikri bu Meclis'te doğdu.
- Can you confirm that you will make no agreement with France before that meeting?
- Bu toplantıdan önce Fransa ile herhangi bir anlaşma yapmayacağınızı teyit edebilir misiniz?
- This has obviously been the concern of the Presidency in scheduling the Salamanca meeting.
- Salamanca toplantısının planlanmasında Başkanlığın kaygısının bu olduğu açıktır.
- The same issues were also raised at the meeting of the industry ministers which I attended a week later.
- Aynı konular bir hafta sonra katıldığım sanayi bakanları toplantısında da gündeme geldi.
- At the end of the year, since it is the first meeting, the risks of wasting money under the N+2 rule will be very low.
- Yıl sonunda, ilk toplantı olduğu için, N+2 kuralı altında para israfı riski çok düşük olacaktır.
- These differences would not arise if we were part of the coordination meeting and on the inside.
- Koordinasyon toplantısının bir parçası ve içeride olsaydık bu farklılıklar ortaya çıkmazdı.
- This meeting can be considered a success for the world community, and certainly for the European Union.
- Bu toplantı dünya toplumu ve özellikle de Avrupa Birliği için bir başarı olarak değerlendirilebilir.
- This issue was raised at the meeting of the Committee on Fisheries.
- Bu konu Balıkçılık Komitesi toplantısında da gündeme geldi.
- This meeting between Russia and the United States will take place between 24 and 26 June.
- Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bu toplantı 24-26 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
- We have co-financed an academic seminar on social equity, an NGOs forum as well as a civil society meeting.
- Sosyal eşitlik üzerine bir akademik semineri, bir STK forumunu ve bir sivil toplum toplantısını ortaklaşa finanse ettik.
- Considerable difficulties remain and we must use the meeting in Lisbon to make further progress.
- Kayda değer güçlükler devam etmektedir ve Lizbon'daki toplantıyı daha fazla ilerleme kaydetmek için kullanmalıyız.
- UNICEF and other agencies then organised a meeting of experts on children's rights on 14 March 2003.
- UNICEF ve diğer kuruluşlar daha sonra 14 Mart 2003 tarihinde çocuk hakları konusunda bir uzmanlar toplantısı düzenledi.
- They were expressed at every Council meeting between 1995 and 1998.
- 1995-1998 yılları arasında her Konsey toplantısında dile getirildiler.
- A large number of NGOs, as has been mentioned here, were happy the meeting failed.
- Burada da belirtildiği gibi çok sayıda STK toplantının başarısız olmasından memnun oldu.
- The next meeting is most likely to take place towards the end of November.
- Bir sonraki toplantı büyük olasılıkla Kasım ayının sonuna doğru gerçekleştirilecektir.
- All these issues will doubtless lead to some long but interesting discussions at the next meeting of the euro area.
- Tüm bu konular şüphesiz bir sonraki Avro bölgesi toplantısında uzun ama ilginç tartışmalara yol açacaktır.
- First, globalisation, which ties in with the Cancun meeting this autumn.
- Birincisi, bu sonbaharda Cancun'da yapılacak toplantı ile bağlantılı olan küreselleşme.
- I was at the Bureau meeting last night and I am not aware that the Bureau actually took any final decisions.
- Dün akşam Büro toplantısındaydım ve Büro'nun herhangi bir nihai karar aldığından haberdar değilim.
- A few days ago, in Brussels, the Commission organised an extremely interesting meeting on the mountain regions.
- Birkaç gün önce Brüksel'de Komisyon dağlık bölgelerle ilgili son derece ilginç bir toplantı düzenledi.
- She is engaged here, in Parliament, in a meeting of committee chairmen who have requested her presence.
- Burada, Parlamentoda, kendisinin katılımını talep eden komite başkanlarının toplantısına katılıyor.
- Could I finally draw your attention to the meeting of the European-African Ministerial Conference of 11 October?
- Son olarak dikkatinizi 11 Ekim tarihli Avrupa-Afrika Bakanlar Konferansı toplantısına çekebilir miyim?
- After that meeting, the internal auditor produced the final report and presented it to Cocobu.
- Bu toplantının ardından iç denetçi nihai raporunu hazırladı ve Cocobu'ya sundu.
- This issue will again be on the agenda of the open network provision committee at its meeting on 20 February 2002.
- Bu konu, 20 Şubat 2002 tarihli toplantısında açık şebeke sağlama komitesinin gündeminde tekrar yer alacaktır.
- I am quite sure that the meeting is fresh in their minds.
- Toplantının zihinlerinde taze olduğundan oldukça eminim.
- It is on the agenda for the next meeting here in Strasbourg.
- Strazburg'da yapılacak bir sonraki toplantının gündeminde yer almaktadır.
- Mr Gawronski, we shall indeed investigate the content of that meeting.
- Bay Gawronski, bu toplantının içeriğini gerçekten de araştıracağız.
- We shall therefore try to have this endorsed at the next Council meeting.
- Bu nedenle bir sonraki Konsey toplantısında bunun onaylanmasını sağlamaya çalışacağız.
- This issue was raised at the meeting of the Committee on Fisheries.
- Bu konu Balıkçılık Komitesi toplantısında gündeme gelmiştir.
- The November meeting of the General Assembly will offer a further opportunity to reinforce this coalition.
- Kasım ayındaki Genel Kurul toplantısı bu koalisyonun güçlendirilmesi için bir fırsat daha sunacaktır.
- The fact that the President-in-Office sat for 4 ½ hours at our last meeting showed his commitment.
- Dönem Başkanının son toplantımızda 4,5 saat boyunca oturması, kararlılığını göstermiştir.
- It is therefore unlikely that the meeting can be organised before June at the earliest.
- Bu nedenle toplantının en erken Haziran ayından önce düzenlenmesi pek mümkün görünmüyor.
- We are in the process of finalising the arrangements for the meeting.
- Toplantı için gerekli düzenlemeleri tamamlama sürecindeyiz.
- This directive was agreed at the informal meeting of the 15 ministers for justice and home affairs.
- Bu yönerge 15 adalet ve içişleri bakanının gayrı resmi toplantısında kabul edilmiştir.
- Mr Mussa very kindly stood in for us at a meeting yesterday.
- Bay Mussa dünkü toplantıda çok nazik bir şekilde bizim yerimize konuştu.
- This meeting should be the cautious beginning of a gradual peace process.
- Bu toplantı kademeli bir barış sürecinin temkinli bir başlangıcı olmalıdır.
- New as far as the Doha meeting was concerned was the appearance of the Group of 21 nations.
- Doha toplantısıyla ilgili olarak yeni olan, 21 ülkeden oluşan Grubun ortaya çıkmasıydı.
- I was in Ghana two weekends ago when the ECOWAS meeting of the 14 West African states took place.
- İki hafta önce 14 Batı Afrika ülkesinin katıldığı ECOWAS toplantısı için Gana'daydım.
- At the last European Council meeting, in October, the EU welcomed the new reform work in Turkey.
- Ekim ayındaki son Avrupa Konseyi toplantısında AB, Türkiye'deki yeni reform çalışmalarını memnuniyetle karşılamıştır.
- The April 2000 Association Council meeting also discussed these political issues.
- Nisan 2000’deki Ortaklık Konseyi toplantısı da, bu siyasal konuları tartıştı.
- We have a definitive text, approved at the conciliation meeting of 17 April, which rounded off a long period of work.
- Elimizde 17 Nisan'daki uzlaşma toplantısında onaylanan ve uzun bir çalışma dönemini tamamlayan nihai bir metin var.
- The informal meeting of foreign ministers leaves me cautiously optimistic.
- Dışişleri bakanlarının gayrı resmi toplantısı beni ihtiyatlı bir iyimserliğe sevk etti.
- The following conclusions may be drawn from the outcome of the meeting.
- Toplantının sonucundan aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir.
- This was the whole idea of setting up a meeting.
- Bir toplantı düzenleme fikri tamamen buydu.
- I thank him and his ministerial and public service colleagues for that meeting.
- Bu toplantı için kendisine ve bakanlık ve kamu hizmetindeki meslektaşlarına teşekkür ediyorum.
- Would we have convened a meeting to see what we could do about it?
- Bu konuda ne yapabileceğimizi görmek için bir toplantı düzenler miydik?
- As you can well imagine, this brought our meeting to an abrupt halt.
- Tahmin edebileceğiniz gibi bu durum toplantımızın aniden durmasına neden oldu.
- We have co-financed an academic seminar on social equity, an NGOs forum as well as a civil society meeting.
- Sosyal eşitlik konulu bir akademik seminere, bir STK forumuna ve bir sivil toplum toplantısına eş-finansman sağladık.
- Let me remind you that in the case of the Ghent European Council he opted for a very restricted meeting.
- Ghent Avrupa Konseyi'nde çok kısıtlı bir toplantı yapmayı tercih ettiğini hatırlatmak isterim.
- So what does Parliament expect from this ICAO meeting?
- Peki Parlamento bu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü toplantısından ne bekliyor?
- I was not present at the Conference of Presidents' meeting either.
- Başkanlar Konferansı toplantısında da hazır bulunmadım.
- However, the meeting was dominated by the developing countries' insistence on trade and finance issues.
- Ancak toplantıya gelişmekte olan ülkelerin ticaret ve finans konularındaki ısrarı damgasını vurdu.
- At this meeting, the measures taken by the Member States in relation to the MPA contamination will be reviewed.
- Bu toplantıda, Üye Devletler tarafından MPA kirliliğine ilişkin olarak alınan tedbirler gözden geçirilecektir.
- I had the opportunity to express my views on this matter before the Conference of Presidents meeting.
- Bu konudaki görüşlerimi Başkanlar Konferansı toplantısı öncesinde ifade etme fırsatım oldu.
- The Foreign Affairs Ministers of the European Union participated in that meeting.
- O toplantıya Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları da katılmıştı.
- So I went to the ECB and asked for a meeting.
- ECB'ye gittim ve bir toplantı talep ettim.
- This must be made clear at the ESA ministerial meeting.
- Bu husus Avrupa Uzay Ajansı bakanlar toplantısında açıklığa kavuşturulmalıdır.
- In September the World Trade Organisation will be holding its ministerial-level meeting in Cancún.
- Eylül ayında Dünya Ticaret Örgütü Cancún'da bakanlar düzeyindeki toplantısını gerçekleştirecek.
- The board will hold its first meeting very soon on 18 September.
- Kurul ilk toplantısını çok yakında 18 Eylül'de gerçekleştirecek.
- These are not the only issues on the agenda of the three-day meeting.
- Üç gün sürecek toplantının gündemindeki tek konu bunlar değil.
- Discussions are set to continue at the COHOM meeting on 5 February 2003.
- Görüşmelerin 5 Şubat 2003 tarihinde yapılacak COHOM toplantısında devam etmesi öngörülmektedir.
- This was blatantly obvious at the last meeting of the ACP/EU joint parliamentary assembly in Brussels in October.
- ACP/AB ortak parlamenter asamblesinin Ekim ayında Brüksel'de yapılan son toplantısında bu durum açıkça görülmüştür.
- The issue was also more recently discussed at the EU-Israel Association Council meeting of 21 October 2002.
- Bu konu yakın zamanda 21 Ekim 2002 tarihli AB-İsrail Ortaklık Konseyi toplantısında da tartışılmıştır.
- The atmosphere when the meeting started was cautiously optimistic.
- Toplantı başladığında atmosfer ihtiyatlı bir iyimserlik içindeydi.
- This was highlighted at the meeting of the Employment and Social Policy Council of Ministers on 7 March 2002.
- Bu husus, 7 Mart 2002 tarihli İstihdam ve Sosyal Politika Bakanlar Konseyi toplantısında da vurgulanmıştır.
- The way the Ministerial Meeting of the Intergovernmental Conference started alarmed us.
- Hükümetlerarası Konferansın Bakanlar Toplantısının başlama şekli bizi endişelendirdi.
- We have to recognise that in relation to the ASEAN meeting.
- ASEAN toplantısı ile ilgili olarak bunu kabul etmeliyiz.
- I am back from the ASEP meeting in Manila, where I was one of the delegates.
- Delegelerinden biri olduğum Manila'daki ASEP toplantısından dönüyorum.
- The meeting of December 2004 was arranged with the usual cynicism in order to side-step the 2004 elections.
- Aralık 2004'teki toplantı, 2004 seçimlerini atlatmak için her zamanki alaycılıkla düzenlenmiştir.
- After the Gothenburg tragedy, it would have been wise to suspend the G8 meeting.
- Göteborg trajedisinden sonra G8 toplantısını askıya almak akıllıca olurdu.
- This has happened in accordance with the conclusions from the European Council meeting in March 1999 in Berlin.
- Bu durum, Mart 1999'da Berlin'de yapılan Avrupa Konseyi toplantısının sonuçlarına uygun olarak gerçekleşmiştir.
- On behalf of Parliament I welcome the delegation and wish them a successful interparliamentary meeting.
- Parlamento adına heyete hoş geldiniz diyor ve kendilerine başarılı bir parlamentolar arası toplantı diliyorum.
- It is for that reason that we have proposed the Euro-Mediterranean Meeting in Brussels on 8 November.
- İşte bu nedenle 8 Kasım'da Brüksel'de Avrupa-Akdeniz Toplantısı yapılmasını önerdik.
- The outcome of the preparatory meeting held in Bali has been a disappointment.
- Bali'de düzenlenen hazırlık toplantısının sonuçları hayal kırıklığı yarattı.
- Mr Mussa very kindly stood in for us at a meeting yesterday.
- Sayın Musa dünkü toplantıda çok nazik bir şekilde yerimizi aldı.
- We view with concern the decisions of the meeting of the World Trade Organisation.
- Dünya Ticaret Örgütü toplantısından çıkan kararları endişe ile izliyoruz.
- The topic of this meeting should be a joint position on Iraq's persistent, destabilising international role.
- Bu toplantının konusu Irak'ın ısrarlı ve istikrarı bozucu uluslararası rolüne ilişkin ortak bir tutum olmalıdır.
- The Presidency was to present an initial report at the meeting in Copenhagen.
- Dönem Başkanlığı Kopenhag'daki toplantıda bir ilk rapor sunacaktı.
- Remember that the United States did not want to take part in this meeting, and that they often threatened to withdraw.
- ABD'nin bu toplantıda yer almak istemediğini ve sık sık çekilme tehdidinde bulunduğunu hatırlatırız.
- The main objective of the meeting was to debate on issues related to atmospheric pollution.
- Toplantının temel amacı atmosferik kirlilikle ilgili konuları tartışmaktı.
- Mr Turco, I will consult the Conference of Presidents at its meeting on Thursday on this question.
- Sayın Turco, Perşembe günü yapılacak toplantıda bu konuyu Başkanlar Konferansına danışacağım.
- Let me repeat that the nature of this meeting will be technical-scientific.
- Bu toplantının niteliğinin teknik-bilimsel olacağını tekrarlamama izin verin.
- The next item is the Council and Commission statements on the WTO meeting in Qatar.
- Bir sonraki konu, Katar'daki DTÖ toplantısına ilişkin Konsey ve Komisyon açıklamalarıdır.
- I actually met him on Tuesday 11 September when I was in Italy attending a meeting of 500 young people in Rome.
- Aslında onunla 11 Eylül Salı günü İtalya'dayken Roma'da 500 gencin katıldığı bir toplantıda tanıştım.
- The first ministerial meeting foresaw the creation of a Northern Dimension forum.
- İlk bakanlar toplantısında bir Kuzey Boyutu forumunun oluşturulması öngörüldü.
- It was, of course, an informal meeting.
- Elbette bu gayri resmi bir toplantıydı.
- The main objective of the meeting was to debate on issues related to atmospheric pollution.
- Toplantının ana hedefi atmosferik kirlilikle ilgili konuların tartışılmasıydı.
- The way the rich countries ignored this meeting added insult to injury.
- Zengin ülkelerin bu toplantıyı görmezden gelmeleri ise yaraya tuz biber ekmiştir.
- This occasion was no exception, and a meeting was indeed arranged.
- Bu olay bir istisna değildi ve gerçekten de bir toplantı düzenlendi.
- This remains our assessment after the Bali meeting.
- Bali toplantısının ardından yaptığımız değerlendirme bu yöndedir.
- The Bali meeting was disappointing and we do indeed have everything to fear for Johannesburg.
- Bali toplantısı hayal kırıklığı yarattı ve Johannesburg için gerçekten de korkacak çok şeyimiz var.
- That is why we believe the meeting should not be postponed.
- Bu nedenle toplantının ertelenmemesi gerektiğine inanıyoruz.
- The April meeting is our chance to do so.
- Nisan toplantısı bunu yapmak için bir fırsattır.
- We had this problem with an ACP meeting, which broke up as a result.
- Bu sorunu ACP toplantısında da yaşadık ve toplantı bu nedenle dağıldı.
- The meeting in Qatar confirmed the WTO as the main tool of capitalist globalisation.
- Katar'daki toplantı DTÖ'nün kapitalist küreselleşmenin ana aracı olduğunu teyit etti.
- A meeting is only successful, however, if it is feared by the violators and applauded by the victims.
- Bir toplantı ancak ihlalcilerden korkulduğu ve mağdurlar tarafından alkışlandığı takdirde başarılı olur.
- This debate took place at the last Council meeting held on 20 June 2001.
- Bu tartışma 20 Haziran 2001 tarihinde yapılan son Konsey toplantısında gerçekleşmiştir.
- Tomorrow, as he said, there will be an Ecofin meeting at which I myself will be present.
- Kendisinin de ifade ettiği gibi yarın benim de katılacağım bir Ecofin toplantısı olacak.
- The Council again had a full debate on these areas at its October meeting.
- Konsey, Ekim toplantısında bu konular üzerinde tekrar kapsamlı bir tartışma yapmıştır.
- I hope that this sitting will not be just another meeting.
- Umarım bu toplantı sıradan bir toplantı olmaz.
- One result of the Lisbon meeting was that the European Charter for Small Enterprises was born.
- Lizbon toplantısının bir sonucu da Küçük İşletmeler için Avrupa Şartı'nın doğması oldu.
- I had to attend another Parliamentary meeting.
- Başka bir Parlamento toplantısına katılmak zorunda kaldım.
- The second meeting of the Fund's board must take place in New York at the end of April.
- Fon kurulunun ikinci toplantısı Nisan ayı sonunda New York'ta yapılacaktır.
- At that meeting, three topics were flagged as priority topics for cooperation in the field of immigration.
- Bu toplantıda, göç alanında işbirliği için üç konu öncelikli başlıklar olarak belirlendi.
- The meeting in Bali was scarcely a source of great delight.
- Bali'deki toplantı pek de büyük bir sevinç kaynağı olmadı.
- In December 2001 the first informal meeting took place.
- Aralık 2001'de ilk gayri resmi toplantı gerçekleştirildi.
- I shall now return to the results of the meeting of Parliament and the Council on 19 July.
- Şimdi Parlamento ve Konsey'in 19 Temmuz'daki toplantı sonuçlarına dönüyorum.
- The issue was also more recently discussed at the EU-Israel Association Council meeting of 21 October 2002.
- Konu daha yakın bir tarihte, 21 Ekim 2002 tarihli AB-İsrail Ortaklık Konseyi toplantısında da ele alınmıştır.
- Unfortunately, I do not yet have a report from the meeting.
- Ne yazık ki toplantıdan henüz bir rapor almadım.
- Mr Turco, I will consult the Conference of Presidents at its meeting on Thursday on this question.
- Sayın Turco, bu konuyu Perşembe günü yapılacak olan Başkanlar Konferansı toplantısında ele alacağım.
- Ministers debated this proposal at the meeting of the Joint Committee on 7 December 2001.
- Bakanlar bu öneriyi 7 Aralık 2001 tarihli Ortak Komite toplantısında tartışmışlardır.
- Enlargement will be the most important item on the agenda of the European Council meeting in Copenhagen.
- Genişleme, Kopenhag'daki Avrupa Konseyi toplantısının en önemli gündem maddesi olacaktır.
- The Danish Presidency will insist on this, and so the meeting must go on until a solution has been found.
- Danimarka Dönem Başkanlığı bu konuda ısrarcı olacaktır ve bu nedenle toplantı bir çözüm bulunana kadar devam etmelidir.
- Therefore, I ask the Greek Presidency to convoke a General Assembly meeting.
- Bu nedenle Yunanistan Dönem Başkanlığı'ndan bir Genel Kurul toplantısı düzenlemesini talep ediyorum.
- Concerning the impact of the work of the support group, we had our last meeting in Russia on 2 August.
- Destek grubunun çalışmalarının etkisiyle ilgili olarak son toplantımızı 2 Ağustos'ta Rusya'da gerçekleştirdik.
- I recently attended a meeting of the leading European cancer specialists.
- Kısa bir süre önce Avrupa'nın önde gelen kanser uzmanlarının katıldığı bir toplantıya katıldım.
- The major international meeting this April will decide to launch an evaluation of these conventions.
- Nisan ayında yapılacak büyük uluslararası toplantıda bu sözleşmelerin değerlendirilmesine karar verilecek.
- That, of course, led to the postponement of that meeting, but we have to face this down.
- Bu durum elbette toplantının ertelenmesine yol açtı ancak bununla yüzleşmek zorundayız.
- The Council asked him to report back to its meeting on 11 March.
- Konsey kendisinden 11 Mart'taki toplantıya rapor vermesini istedi.
- Unfortunately, as has been said here, the Bali meeting was otherwise a disappointment in many ways.
- Ne yazık ki, burada da söylendiği gibi, Bali toplantısı birçok açıdan bir hayal kırıklığı oldu.
- Commissioner Bolkestein refused to present this extension at the last Ecofin Council meeting of 25 November.
- Komisyon Üyesi Bolkestein 25 Kasım'daki son Ecofin Konseyi toplantısında bu genişletmeyi sunmayı reddetmiştir.
- At the instigation of the General Affairs Council, the Council of Transport Ministers held a meeting on 14 September.
- Genel İşler Konseyi'nin girişimiyle Ulaştırma Bakanları Konseyi 14 Eylül'de bir toplantı gerçekleştirdi.
- First of all, it will be a technical, scientific meeting, because everything is being politicised.
- Her şeyden önce teknik ve bilimsel bir toplantı olacak çünkü her şey siyasallaştırılıyor.
- We discussed this issue previously at my meeting with the Green Group.
- Bu konuyu daha önce Yeşil Grup ile yaptığım toplantıda da ele almıştık.
- Tomorrow’s meeting of the Joint EU-Vietnam Committee in Brussels provides opportunity for this.
- Yarın Brüksel'de yapılacak olan AB-Vietnam Ortak Komitesi toplantısı bunun için bir fırsat sunmaktadır.
- Under the Belgian Presidency, the working party has spent 13 meeting days on this instrument.
- Belçika Dönem Başkanlığı altında, çalışma grubu bu belge üzerinde 13 toplantı günü geçirmiştir.
- We hope that clear progress will be made on this issue at this meeting in Barcelona.
- Barselona'daki bu toplantıda bu konuda net bir ilerleme kaydedileceğini umuyoruz.
- I thank him and his ministerial and public service colleagues for that meeting.
- Bu toplantı için kendisine ve bakan ve kamu görevlisi meslektaşlarına teşekkür ediyorum.
- My group also welcomes Belgium's proposal for a ministerial meeting on North Korea.
- Grubum ayrıca Belçika'nın Kuzey Kore ile ilgili bakanlar toplantısı önerisini de memnuniyetle karşılamaktadır.
- The tentative negotiations begun in November 2001 resulted in only one meeting, and there was no major progress.
- Kasım 2001'de başlayan geçici müzakereler sadece bir toplantıyla sonuçlanmış ve önemli bir ilerleme kaydedilmemiştir.
- There is also the hope that came from the Informal Council meeting in Santiago de Compostela, which was a positive sign.
- Santiago de Compostela'daki Gayri Resmi Konsey toplantısından gelen umut da olumlu bir işaretti.
- Persisting with the Doha meeting and making it a success are, therefore, of considerable political importance.
- Bu nedenle Doha toplantısının sürdürülmesi ve başarılı olması büyük bir siyasi önem taşımaktadır.
- That is why I would like to thank you all for coming here today and for the meeting being held in Madrid tomorrow.
- Bu nedenle hepinize bugün buraya geldiğiniz ve yarın Madrid'de yapılacak toplantı için teşekkür etmek istiyorum.
- For this reason also I hope that the meeting in Rome will produce real results.
- Bu nedenle de Roma'daki toplantının gerçek sonuçlar doğuracağını umuyorum.
- This meeting will play a central role in further work during the Danish Presidency.
- Bu toplantı Danimarka Dönem Başkanlığı sırasında yapılacak çalışmalarda merkezi bir rol oynayacaktır.
- Of course this has already been discussed at a Commission meeting.
- Tabii ki bu konu daha önce bir Komisyon toplantısında görüşülmüştü.
- I would urge you to read the declaration which emerged from that meeting.
- O toplantıdan çıkan bildiriyi okumanızı tavsiye ederim.
- A further meeting is foreseen in November in Turkey.
- Kasım ayında, Türkiye’de bir toplantı daha yapılması öngörülmektedir.
- I sincerely hope that the meeting between the AMU Heads of State will enable progress to be made in this area.
- AMU Devlet Başkanları arasındaki toplantının bu alanda ilerleme kaydedilmesini sağlayacağını içtenlikle umuyorum.
- We therefore support the meeting of the UN Commission for Human Rights in Geneva.
- Bu nedenle BM İnsan Hakları Komisyonu'nun Cenevre'deki toplantısını destekliyoruz.
- In a way, every meeting prior to Johannesburg is the cause of ever increasing depression.
- Bir bakıma Johannesburg'dan önceki her toplantı giderek artan bir depresyona neden oluyor.
- The issue will be tackled at the meeting of the Justice and Home Affairs Council in October.
- Konu Ekim ayında yapılacak Adalet ve İçişleri Konseyi toplantısında ele alınacaktır.
- I am back from the ASEP meeting in Manila, where I was one of the delegates.
- Delegelerden biri olduğum Manila'daki ASEP toplantısından döndüm.
- The April meeting is our chance to do so.
- Nisan toplantısı bunu yapmak için bir fırsat.
- The legislative programme mentions the importance of the success of the Cancún meeting.
- Yasama programı Cancún toplantısının başarısının önemine değinmektedir.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party has arranged a meeting for Thursday in this building.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu Perşembe günü için bu binada bir toplantı düzenlemiştir.
- All the Member States said more or less the same thing at the informal meeting in Namur, and proposals were submitted.
- Namur'daki gayri resmi toplantıda tüm Üye Devletler aşağı yukarı aynı şeyi söyledi ve teklifler sunuldu.
- It goes without saying that the Commission is strongly committed to ensuring the success of the meeting in Madrid.
- Komisyonun Madrid'deki toplantının başarılı olması konusunda kararlı olduğunu söylemeye gerek yoktur.
- Meeting times will be limited and clear and concise conclusions will be adopted.
- Toplantı süreleri sınırlı olacak ve açık ve özlü sonuçlar benimsenecektir.
- Preparations for the meeting are currently under way at expert level.
- Toplantı için hazırlıklar şu anda uzman düzeyinde devam etmektedir.
- He went on to murder one of his ministers in the course of a government meeting.
- Daha sonra bir hükümet toplantısı sırasında bakanlarından birini öldürdü.
- The meeting reflected the intensity and depth of the cooperation between the EU and Russia.
- Toplantı AB ve Rusya arasındaki işbirliğinin yoğunluğunu ve derinliğini yansıttı.
- Although it was not an official meeting, it was one of the most interesting meetings ever held in this House.
- Resmi bir toplantı olmamasına rağmen, bu Mecliste şimdiye kadar yapılan en ilginç toplantılardan biriydi.
- I should like to turn now to the situation in the Middle East, which overshadowed our meeting in Valencia.
- Şimdi Valencia'daki toplantımızı gölgede bırakan Orta Doğu'daki duruma dönmek istiyorum.
- There are no plans to organise another forum with all of the stakeholders, as was done before the Lisbon meeting.
- Lizbon toplantısından önce yapıldığı gibi tüm paydaşlarla yeni bir forum düzenlenmesi planlanmamaktadır.
- The Bilderberg meeting is starting at the weekend.
- Bilderberg toplantısı hafta sonu başlıyor.
- He said that Andreas called him into a marketing meeting.
- Söylediğine göre Andreas onu bir satış toplantısına çağırmış.
- I got bored at the meeting and checked out until someone punched me in the arm.
- Toplantıda sıkılmıştım ve birisi koluma yumruk atıncaya kadar dalmışım.
- When will they come out of that meeting?
- Bu toplantıdan ne zaman çıkacaklar?
- We are taking some first steps with this meeting.
- Bu toplantı ile bazı ilk adımları atıyoruz.
- The meeting was very clear and what you spoke about, your analysis is concrete.
- Toplantı oldukça açıktı ve hakkında konuştuğunuz şey, yaptığınız çözümleme somut.
- The meeting was very clear and what you spoke about, your analysis is concrete.
- Toplantı gayet açıktı ve sizin konuştuklarınız, analizleriniz somut.
- He said that Andreas called him into a marketing meeting.
- Andreas'ın onu bir pazarlama toplantısına çağırdığını söyledi.
- We are taking some first steps with this meeting.
- Biz bu toplantı ile bir başlangıç yapıyoruz.
- The meeting was very clear and what you spoke about, your analysis is concrete.
- Toplantı çok açıktı ve ne hakkında konuştuğunuz, çözümlemeniz somut.
- He said that Andreas called him into a marketing meeting.
- Andreas'ın onu bir satış toplantısına çağırdığını söyledi.
- Tom told me why he wasn't at the meeting.
- Tom bana neden toplantıya katılmadığını söyledi.
- The meeting is taking place next Sunday.
- Toplantı önümüzdeki Pazar günü yapılacak.
- The meeting was very long.
- Toplantı çok uzundu.
- The company cancelled the meeting.
- Şirket toplantıyı iptal etti.
- You can't cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal edemezsin.
- One of us has to go to that meeting.
- O toplantıya bizden biri gitmek zorunda.
- He cancelled the meeting at the last minute.
- O, toplantıyı son dakikada iptal etti.
- The meeting has already been scheduled.
- Toplantı çoktan planlandı.
- You didn't miss the meeting.
- Toplantıyı kaçırmadın.
- You won't be in time for the meeting.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyeceksiniz.
- I think it's time to wind up this meeting.
- Sanırım bu toplantıyı bitirmenin zamanıdır.
- The meeting was postponed due to the bad weather.
- Toplantı kötü hava koşulları nedeniyle ertelendi.
- I'm here for a meeting.
- Bir toplantı için buradayım.
- We can't postpone the meeting.
- Toplantıyı erteleyemeyiz.
- The problem will be on the carpet at the next meeting.
- Sorun bir sonraki toplantıda halının üzerinde olacak.
- Is Tom planning to be at today's meeting?
- Tom bugünkü toplantıya katılacak mı?
- Could you remind me when the meeting starts?
- Toplantının ne zaman başlayacağını bana hatırlatır mısın?
- Should we tell Tom he doesn't need to be at today's meeting?
- Tom'a bugünkü toplantıda olması gerekmediğini söylemeli miyiz?
- Those present at the meeting supported the bill.
- Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- The meeting is about to start.
- Toplantı başlamak üzere.
- His proposals were adopted at the meeting.
- Onun önerileri toplantıda kabul edilmiştir.
- I had a meeting with her.
- Onunla bir toplantım vardı.
- Why don't we set up a meeting for Monday.
- Neden pazartesi için bir toplantı ayarlamıyoruz?
- I thought Tom would be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıda olacağını sanıyordum.
- We're planning to discuss that problem at tomorrow's meeting.
- Biz yarınki toplantıda o sorunu tartışmayı planlıyoruz.
- I attended yesterday's meeting.
- Dünkü toplantıya katıldım.
- I'd like to call a meeting.
- Bir toplantı düzenlemek istiyorum.
- We don't need to attend that meeting.
- O toplantıya katılmamıza gerek yok.
- My boss didn't excuse me for coming late to the meeting.
- Patronum toplantıya geç gelmeme göz yummadı.
- Let's not forget the main purpose of this meeting.
- Bu toplantının asıl amacını unutmayalım.
- Can the meeting be finished within two hours?
- Toplantı iki saat içinde bitirilebilir mi?
- What's the meeting going to be about?
- Toplantı ne hakkında olacak?
- I'm glad you reminded me about the meeting.
- Bana toplantıyı hatırlattığın için memnun oldum.
- It's quite possible that Tom won't be at the meeting.
- Tom'un toplantıda bulunmaması bir hayli olası.
- It wasn't a secret meeting.
- Bu gizli bir toplantı değildi.
- Tom doesn't have to be at the meeting this afternoon.
- Tom'un bu öğleden sonraki toplantıda olması gerekmiyor.
- Something's come up, so I can't attend today's meeting.
- Bir işim çıktı, bu yüzden bugünkü toplantıya katılamam.
- You should have attended the meeting in person.
- Toplantıya şahsen katılmalıydın.
- We are having a meeting.
- Bir toplantı yapıyoruz.
- Were all the members present at the meeting?
- Tüm üyeler toplantıda hazır mıydı?
- Kate was absent from the meeting.
- Kate toplantıda yoktu.
- I need to get to this meeting now.
- Şimdi bu toplantıya gitmeliyim.
- The meeting might not be so bad.
- Toplantı o kadar da kötü olmayabilir.
- The meeting didn't last as long as I expected.
- Toplantı beklediğim kadar uzun sürmedi.
- There were only six people in the meeting.
- Toplantıda sadece altı kişi vardı.
- The meeting began at five in the afternoon.
- Toplantı öğleden sonra saat beşte başladı.
- Did the meeting go well?
- Toplantı iyi geçti mi?
- He was absent from the meeting.
- O, toplantıda yoktu.
- Tom may not make it in time for the meeting.
- Tom toplantıya zamanında gelemeyebilir.
- The meeting is held twice a month.
- Toplantı ayda iki kez yapılır.
- We have a few more minutes until the meeting starts.
- Toplantı başlayana kadar birkaç dakikamız daha var.
- It's unlikely that tomorrow's meeting will last over an hour.
- Yarınki toplantının bir saatten fazla sürmesi pek olası değil.
- We have a meeting to get to.
- Gidecek bir toplantımız var.
- He attended the meeting as the company representative.
- Toplantıya şirket temsilcisi olarak katıldı.
- Are you available next week for a meeting?
- Gelecek hafta toplantı için müsait misin?
- I have an important meeting to attend this afternoon.
- Bu öğleden sonra katılmam gereken önemli bir toplantı var.
- I had expected him at the meeting.
- Onu toplantıda bekliyordum.
- We're going to talk about it at the meeting.
- Bunu toplantıda konuşacağız.
- What you said at the meeting made a lot of people angry.
- Toplantıda söyledikleriniz pek çok kişiyi kızdırdı.
- It rained during the whole meeting.
- Tüm toplantı boyunca yağmur yağdı.
- Nobody told me about the meeting.
- Kimse bana toplantıdan bahsetmedi.
- The meeting was adjourned until the next week.
- Toplantı gelecek haftaya ertelendi.
- Tom remained silent during the meeting.
- Tom toplantı sırasında sessiz kaldı.
- Tom has a meeting to go to.
- Tom'un gidecek bir toplantısı var.
- Where is the venue for the meeting?
- Toplantı için mekan neresidir?
- Tom wasn't able to talk at the meeting.
- Tom toplantıda konuşamadı.
- The meeting lasted one hour.
- Toplantı bir saat sürdü.
- I've got to get to a meeting.
- Toplantıya gitmeliyim.
- The meeting went really well.
- Toplantı gerçekten iyi gitti.
- Tom and I were both at the meeting.
- Tom ve ben ikimiz de toplantıdaydık.
- We've decided to postpone the meeting to next Sunday.
- Toplantıyı gelecek pazara ertelemeye karar verdik.
- My job is to publicize the decisions made during the meeting.
- Benim görevim toplantıda alınan kararların duyurusunu yapmak.
- Our next meeting will be on Monday.
- Bir sonraki toplantımız Pazartesi günü olacak.
- I was told you wouldn't be at the meeting.
- Bana toplantıda olmayacağın söylendi.
- Tell Tom I'm still in a meeting.
- Tom'a hala toplantıda olduğumu söyle.
- The meeting wasn't as boring as I thought it would be.
- Toplantı düşündüğüm kadar sıkıcı değildi.
- We will have a meeting at his house this evening.
- Bu akşam onun evinde bir toplantı yapacağız.
- We will let you know the time and date of the meeting soon.
- Yakında toplantının saat ve tarihini size bildireceğiz.
- Tom will definitely be at the meeting.
- Tom kesinlikle toplantıda olacaktır.
- Not many students attended the meeting.
- Toplantıya çok öğrenci katılmadı.
- The leaders assembled in Paris for a meeting.
- Liderler bir toplantı için Paris'te bir araya geldi.
- Tom left before the meeting was over.
- Tom toplantı bitmeden ayrıldı.
- How many people do you think will be at today's meeting?
- Sence bugünkü toplantıda kaç kişi olacak?
- Tom is in a meeting, isn't he?
- Tom bir toplantıda, değil mi?
- Tom was bored to tears by the meeting.
- Tom toplantıya kadar sıkıntıdan patladı.
- Tom stormed out of the meeting.
- Tom toplantıdan hışımla çıktı.
- What you said at the meeting today was very inspiring.
- Bugün toplantıda söylediklerin çok ilham vericiydi.
- We have a meeting today.
- Bugün bir toplantımız var.
- It was an informal meeting.
- Gayri resmi bir toplantıydı.
- I took part in the athletic meeting.
- Atletizm toplantısına katıldım.
- I didn't think you'd forget to tell Tom what time the meeting was.
- Tom'a toplantının saatini söylemeyi unutacağını düşünmemiştim.
- All the members were present at the meeting.
- Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.
- Tom suggested that the meeting be postponed until next Monday.
- Tom toplantının gelecek pazartesiye kadar ertelenmesini önerdi.
- None of them were present at the meeting.
- Onlardan hiçbiri toplantıda mevcut değildi.
- Tom left before the meeting was over.
- Tom toplantı bitmeden gitti.
- Tom prepared carefully for the meeting.
- Tom toplantıya dikkatle hazırlandı.
- Why was Tom not at the meeting?
- Tom neden toplantıda değildi?
- I don't think you need to be at tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıda bulunman gerektiğini sanmıyorum.
- I want to know when the meeting will be over.
- Toplantının ne zaman biteceğini bilmek istiyorum.
- The meeting was canceled.
- Toplantı iptal edildi.
- Was Tom supposed to be at this morning's meeting?
- Tom'un bu sabahki toplantıda olması gerekiyor muydu?
- Tom suggested that we postpone the meeting.
- Tom toplantıyı ertelememizi önerdi.
- We'll resume the meeting after tea.
- Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.
- I have to let Tom know when the meeting starts.
- Toplantının ne zaman başladığını Tom'a bildirmek zorundayım.
- Unfortunately, I can't come tomorrow; I have a meeting.
- Maalesef yarın gelemeyeceğim; bir toplantım var.
- Where's the meeting?
- Toplantı nerede?
- This is a very important meeting.
- Bu çok önemli bir toplantıdır.
- The meeting will take place next Monday.
- Toplantı önümüzdeki Pazartesi günü gerçekleşecek.
- We'll talk after the meeting.
- Toplantıdan sonra konuşuruz.
- Our next meeting will be next Monday.
- Sonraki toplantımız gelecek pazartesi.
- Tom didn't bring the matter up at the meeting this morning.
- Tom bu sabah toplantıda konuyu gündeme getirmedi.
- Tom said he'd be at the meeting.
- Tom toplantıda olacağını söyledi.
- Do you think you can find the time to read this before the meeting?
- Toplantıdan önce bunu okumak için zaman bulabileceğini düşünüyor musun?
- Tom and Mary have to go to a meeting this afternoon.
- Tom ve Mary'nin öğleden sonra bir toplantıya gitmeleri gerekiyor.
- I need it by the morning of April 5, so it can be reviewed by other members prior to the meeting.
- Toplantıdan önce diğer üyeler tarafından gözden geçirilebilmesi için 5 Nisan sabahına kadar hazırlanması gerek.
- Tom has scheduled a meeting for next Monday.
- Tom gelecek Pazartesi için bir toplantı belirledi.
- I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.
- The plan was adopted at the meeting.
- Plan, toplantıda kabul edildi.
- I have a meeting to go to.
- Gitmem gereken bir toplantı var.
- Let's schedule a meeting sometime early next week.
- Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım.
- I have a meeting in fifteen minutes.
- On beş dakika içinde bir toplantım var.
- The meeting took place yesterday.
- Toplantı dün gerçekleşti.
- Maybe Tom won't be at today's meeting.
- Belki de Tom bugünkü toplantıda olmayacak.
- I hear that you have a meeting today.
- Bugün bir toplantın varmış.
- Tom was bored to tears by the meeting.
- Tom toplantıdan çok sıkılmıştı.
- My job is to publicize the decisions made during the meeting.
- Benim işim toplantıda alınan kararları duyurmak.
- I suggested that we end the meeting.
- Toplantıyı bitirmeyi önerdim.
- Tom drove all night to get here for today's meeting.
- Tom buraya bugünkü toplantıya gelmek için bütün gece araç sürdü.
- That was a good meeting.
- O iyi bir toplantıydı.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
- Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I thought you knew that Tom wasn't going to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıya gelmeyeceğini bildiğini sanıyordum.
- I'm not looking forward to today's meeting.
- Bugünkü toplantıyı dört gözle beklemiyorum.
- I have an important meeting I have to go to this afternoon.
- Bu öğleden sonra gitmem gereken önemli bir toplantı var.
- Tom didn't have to go to the meeting.
- Tom'un toplantıya gitmesine gerek yoktu.
- We're going to talk about it at the meeting.
- Biz toplantıda o konuda konuşacağız.
- Is Tom seriously thinking about not going to today's meeting?
- Tom cidden bugünkü toplantıya gitmemeyi mi düşünüyor?
- How did the meeting go?
- Toplantı nasıl geçti?
- Taking notes at each meeting is one of the official duties.
- Her toplantıda not almak resmi görevlerden biridir.
- Quite a few people came to the meeting yesterday.
- Dün toplantıya epeyce insan geldi.
- Cumming called a public meeting.
- Cumming halka açık bir toplantı düzenledi.
- Tom assumed that the meeting would start on time.
- Tom toplantının saatinde başlayacağını varsaymıştır.
- Tom thought the meeting was a waste of time.
- Tom toplantının zaman kaybı olduğunu düşündü.
- It's not a problem to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemek sorun değil.
- He will go to the meeting instead of me.
- Toplantıya benim yerime o gidecek.
- When did the meeting end?
- Toplantı ne zaman bitti?
- Tom didn't arrive until the meeting was over.
- Tom toplantı bitene kadar gelmedi.
- Tom said he wasn't looking forward to this afternoon's meeting.
- Tom bu öğleden sonraki toplantıyı sabırsızlıkla beklemediğini söyledi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
- Tom'un patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi.
- Tom attended that meeting.
- Tom o toplantıya katıldı.
- You have to raise your hand if you want to speak at the meeting.
- Toplantıda konuşmak istiyorsanız elinizi kaldırmalısınız.
- Thank you for attending this meeting.
- Bu toplantıya katıldığınız için teşekkür ederim.
- The meeting has been put off until next week.
- Toplantı gelecek haftaya ertelendi.
- Do you know whether or not Tom will be at the meeting?
- Tom'un toplantıda olup olmayacağını biliyor musun?
- Tom said he wanted me to be at the meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonraki toplantıda olmamı istediğini söyledi.
- Tom verified the date of the meeting.
- Tom toplantı tarihini doğruladı.
- Tom didn't show up for the meeting.
- Tom toplantı için gelmedi.
- Why is it important to be at the meeting this afternoon?
- Bu öğleden sonraki toplantıda olmak neden önemli?
- You should attend the meeting yourself.
- Toplantıya kendiniz katılmalısınız.
- Should we start the meeting now?
- Artık toplantıya başlamamız gerekmiyor mu?
- The meeting will take place next Monday.
- Toplantı gelecek pazartesi gerçekleşecek.
- Tom probably thought I was going to be at today's meeting.
- Tom muhtemelen bugünkü toplantıda olacağımı düşünüyordu.
- We insist that a meeting be held as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa sürede bir toplantı yapılmasında ısrar ediyoruz.
- Here is the final agenda for the meeting on June 16th.
- 16 Haziran'daki toplantı için işte son gündem.
- I had to attend a meeting so I couldn't make it in time to pick Tom up after school.
- Bir toplantıya katılmam gerekiyordu, bu yüzden okuldan sonra Tom'u almaya zamanında yetişemedim.
- I have to let Tom know when the meeting starts.
- Toplantı başladığında Tom'a haber vermeliyim.
- Who organized that meeting?
- O toplantıyı kim düzenledi?
- All the members were not present at the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıda tüm üyeler hazır bulunmadı.
- I hope the meeting goes well.
- Umarım toplantı iyi geçer.
- Tom was in a meeting all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra bir toplantıdaydı.
- We had a family meeting.
- Bir aile toplantısı düzenledik.
- How long will the meeting last?
- Toplantı ne kadar sürecek?
- Tom couldn't go on the picnic with us today because he had an important business meeting.
- Tom bugün bizimle pikniğe gelemedi çünkü önemli bir iş toplantısı vardı.
- He's angry at you for not attending the last meeting.
- Son toplantıya katılmadığın için o sana kızgın.
- Let's put off the meeting until next Friday.
- Toplantıyı gelecek cumaya erteleyelim.
- When did the meeting start?
- Toplantı ne zaman başladı?
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıda seni özledik.
- Can I count on you being at the meeting tomorrow?
- Yarın toplantıda olacağın konusunda sana güvenebilir miyim?
- The meeting was called off.
- Toplantı iptal edildi.
- I forgot to tell Tom about the meeting.
- Tom'a toplantıdan bahsetmeyi unuttum.
- Tom must've forgotten about the meeting.
- Tom toplantıyı unutmuş olmalı.
- Tom didn't tell me what the meeting was going to be about.
- Tom bana toplantının ne hakkında olacağını söylemedi.
- His meeting with his boss was very tense.
- Patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi.
- You didn't tell me there was a meeting this morning.
- Bu sabah bir toplantı olduğunu söylememiştin.
- Tom arrived in time for the meeting.
- Tom toplantı için zamanında geldi.
- No less than 100 people attended the meeting.
- Toplantıya en az 100 kişi katıldı.
- Do I really need to be at the meeting this afternoon?
- Bu öğleden sonraki toplantıda gerçekten olmam gerekiyor mu?
- I've already told Tom about the meeting.
- Tom'a toplantıdan bahsettim bile.
- I promise I'll be back in time for the meeting.
- Toplantı için zamanında döneceğime söz veriyorum.
- Tom forgot all about the meeting.
- Tom toplantıyla ilgili her şeyi unuttu.
- Tom didn't attend that meeting.
- Tom o toplantıya katılmadı.
- Tomorrow, a meeting will be held.
- Yarın bir toplantı düzenlenecek.
- Can you explain why Tom wasn't at the meeting?
- Tom'un neden toplantıda olmadığını açıklayabilir misin?
- Something's come up, so I can't attend today's meeting.
- Bir işim çıktı, bu yüzden bugünkü toplantıya katılamayacağım.
- They had a meeting.
- Onların bir toplantısı vardı.
- That is why he wasn't present at the meeting.
- Toplantıda bulunmamasının nedeni budur.
- We delayed the meeting for a week.
- Toplantıyı bir haftalığına erteledik.
- We may have a meeting tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra bir toplantımız olabilir.
- He attended the meeting as deputy president.
- Toplantıya başkan yardımcısı olarak katıldı.
- My job is to publicize the decisions made during the meeting.
- Benim işim toplantıda alınan kararları halka duyurmak.
- He took part in the meeting.
- O, toplantıya katıldı.
- Are you available next week for a meeting?
- Gelecek hafta bir toplantı için müsait misiniz?
- The meeting ended three hours ago.
- Toplantı üç saat önce bitti.
- We had to put off the meeting because of the traffic accident.
- Trafik kazası yüzünden toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- Many people attended that meeting.
- O toplantıya birçok insan katıldı.
- It was a casual meeting.
- Sıradan bir toplantıydı.
- Tom said that he was at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olduğunu söyledi.
- It may not be necessary for us to go to that meeting.
- O toplantıya gitmemize gerek olmayabilir.
- I agree with everything Tom said at the meeting.
- Tom'un toplantıda söylediği her şeye katılıyorum.
- Tom probably didn't even know about the meeting.
- Tom'un muhtemelen toplantıdan haberi bile yoktu.
- The meeting ended on an optimistic note.
- Toplantı iyimser bir havada sona erdi.
- Is Tom planning to be at today's meeting?
- Tom bugünkü toplantıda olmayı planlıyor mu?
- As I told you before, I don't plan to be at this afternoon's meeting.
- Daha önce de söylediğim gibi, bu öğleden sonraki toplantıya katılmayı planlamıyorum.
- Here is the final agenda for the meeting on June 16th.
- İşte 16 Haziran'daki toplantının son gündemi.
- We're getting ready to start the meeting.
- Toplantıya başlamak için hazırlanıyoruz.
- The meeting has already been scheduled.
- Toplantı zaten planlanmıştı.
- One of us has to go to that meeting.
- Birimiz o toplantıya gitmek zorunda.
- Can she come to the meeting tomorrow?
- Yarınki toplantıya gelebilir mi?
- I didn't know about the meeting.
- Toplantıyı bilmiyordum.
- The meeting is taking place on Friday.
- Toplantı Cuma günü yapılacak.
- How did you know Tom wasn't planning to attend today's meeting?
- Tom'un bugünkü toplantıya katılmayı planlamadığını nasıl bildin?
- We won't start the meeting until he comes.
- O gelene kadar toplantıya başlamayacağız.
- He always talks as though he were addressing a public meeting.
- Her zaman halka açık bir toplantıda konuşuyormuş gibi konuşur.
- Tom prepared carefully for the meeting.
- Tom toplantı için dikkatlice hazırlandı.
- I had some things to do before the meeting.
- Toplantıdan önce yapmam gereken bazı şeyler vardı.
- We have a meeting tomorrow.
- Yarın bir toplantımız var.
- Tom has already told Mary about the meeting.
- Tom çoktan Mary'ye toplantıdan bahsetti.
- She won't be in time for the meeting.
- Toplantıya yetişemeyecek.
- Tom called to say he wouldn't be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya gelemeyeceğini söylemek için aradı.
- Because there was a lot of traffic, Tom and I were late to the meeting.
- Çok fazla trafik olduğu için Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- Tom doesn't need to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıda olmasına gerek yok.
- Tom reminded Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlattı.
- The meeting ended thirty minutes ago.
- Toplantı otuz dakika önce bitti.
- Were all the members present at the meeting?
- Bütün üyeler toplantıda hazır mıydı?
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.
- Kate was absent from the meeting.
- Kate toplantıya katılmadı.
- Tom left before the meeting was over.
- Tom toplantı bitmeden önce ayrıldı.
- The meeting started with some general chit-chat to break the ice.
- Toplantı havayı yumuşatmak için genel bir sohbet ile başladı.
- I thought the meeting went really well.
- Toplantının çok iyi geçtiğini düşünmüştüm.
- I had to go to a meeting.
- Bir toplantıya gitmem gerekiyordu.
- That meeting was a waste of time.
- O toplantı zaman kaybıydı.
- Tom was unable to talk at the meeting.
- Tom toplantıda konuşamadı.
- I told Tom that today's meeting was canceled.
- Tom'a bugünkü toplantının iptal edildiğini söyledim.
- Either he or I am to attend the meeting.
- Toplantıya ya o ya da ben katılacağım.
- Tom didn't think Mary would forget to tell John what time the meeting was going to start.
- Tom, Mary’nin John’a toplantının ne zaman başlayacağını söylemeyi unutacağını düşünmemişti.
- Are you ready for today's meeting?
- Bugünkü toplantı için hazır mısın?
- The meeting is taking place next Sunday.
- Toplantı önümüzdeki pazar yapılacak.
- We won't start the meeting until Tom comes.
- Tom gelene kadar toplantıya başlamayacağız.
- The meeting was all but over.
- Toplantı neredeyse bitmişti.
- The meeting was held last month.
- Toplantı geçen ay yapıldı.
- Only a few members turned up at the meeting.
- Sadece birkaç üye toplantıya katıldı.
- Should we tell Tom he doesn't need to be at today's meeting?
- Tom'a bugünkü toplantıda bulunmasına gerek olmadığını söyleyelim mi?
- The meeting ended.
- Toplantı sona erdi.
- The meeting was held at the principal's office.
- Toplantı müdürün ofisinde yapıldı.
- The meeting lasted until 5.
- Toplantı beşe kadar sürdü.
- I'm afraid I won't be able to take part in the meeting tonight.
- Korkarım ki bu gece toplantıya katılamayacağım.
- The meeting is to be held at three.
- Toplantı saat üçte yapılacak.
- I won't be in time for the meeting.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyeceğim.
- You shouldn't cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmemelisin.
- Might I suggest that we start the meeting an hour earlier?
- Toplantıya bir saat erken başlamayı önerebilir miyim?
- The meeting might not be so bad.
- Toplantı çok kötü olmayabilir.
- We hope that you go to the meeting on Saturday night.
- Cumartesi gecesi toplantıya gitmeni umuyoruz.
- Tom told us all why he couldn't attend the meeting.
- Tom hepimize toplantıya neden katılamayacağını anlattı.
- Tom didn't say anything about the meeting.
- Tom toplantı hakkında hiçbir şey söylemedi.
- Tom can't make it to the meeting.
- Tom toplantıya gelemedi.
- Tell them I'm in a meeting.
- Onlara bir toplantıda olduğumu söyle.
- They completely forgot the meeting.
- Onlar toplantıyı tamamen unuttular.
- Tom should've come to the meeting.
- Tom toplantıya gelmeliydi.
- The meeting was well attended.
- Toplantıya katılım iyiydi.
- The meeting is ten days away.
- Toplantıya on gün var.
- I want you to find out what time the meeting is going to start.
- Toplantının ne zaman başlayacağını öğrenmeni istiyorum.
- We have to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorundayız.
- Tom didn't miss the meeting.
- Tom toplantıyı kaçırmadı.
- How did your meeting with Tom go?
- Tom'la toplantın nasıl geçti?
- Tom wants to have a meeting with you.
- Tom seninle bir toplantı yapmak istiyor.
- Tell me where the meeting will be held.
- Bana toplantının nerede yapılacağını söyle.
- Circumstances forced us to put off the meeting.
- Şartlar bizi toplantıyı ertelemeye zorladı.
- Who was at the meeting?
- Toplantıda kim vardı?
- I was at that meeting.
- Ben o toplantıdaydım.
- It's unlikely Tom will be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olması pek olası değil.
- Tom was absent from the meeting.
- Tom toplantıya katılmadı.
- It was in this room that we had the meeting last Friday.
- Geçen Cuma toplantımızı bu odada yaptık.
- We will have to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorundayız.
- I'll be at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda olacağım.
- Tom was also present at the meeting.
- Toplantıda Tom da vardı.
- He made a speech in English at the meeting.
- Toplantıda İngilizce bir konuşma yaptı.
- The next meeting will take place in a few days.
- Bir sonraki toplantı birkaç gün içinde gerçekleşecek.
- He decided not to go to the meeting.
- Toplantıya gitmemeye karar verdi.
- We need to cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmemiz gerekiyor.
- Why don't we set up a meeting for Monday.
- Pazartesi için neden bir toplantı düzenlemiyoruz?
- If he's late, it's OK to start the meeting without him.
- Eğer o geç kalırsa toplantıya onsuz başlamak sorun değil.
- Where will the meeting be?
- Toplantı nerede olacak?
- Two-thirds of the students came to the meeting.
- Öğrencilerin üçte ikisi toplantıya geldi.
- Tom was late for the meeting because he ran out of gas.
- Tom toplantıya geç kaldı çünkü benzini bitmişti.
- The meeting will be held tomorrow.
- Toplantı yarın yapılacak.
- I thought the meeting had been canceled.
- Toplantının iptal edildiğini sanıyordum.
- I had expected him at the meeting.
- Toplantıda onu bekliyordum.
- Why weren't you at today's meeting?
- Neden bugün toplantıda değildin?
- The meeting is held annually.
- Toplantı her yıl düzenleniyor.
- The meeting has been postponed until tomorrow.
- Toplantı yarına kadar ertelendi.
- Tom reminded Mary about the meeting.
- Tom, Mary'ye toplantıyı hatırlattı.
- Tom called the meeting to order.
- Tom toplantıyı başlattı.
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
- Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- We asked for a meeting.
- Biz bir toplantı istedik.
- I forgot to tell you what time the meeting started.
- Toplantının kaçta başladığını sana söylemeyi unuttum.
- Don't forget to tell Tom what time the meeting's going to start.
- Tom'a, toplantıya ne zaman başlayacağını söylemeyi unutma.
- I'm glad you reminded me about the meeting.
- Bana toplantıyı hatırlattığına sevindim.
- Please tell me when the next meeting will be held.
- Lütfen bana bir sonraki toplantının ne zaman düzenleneceğini söyle.
- The shareholder's meeting was held.
- Hissedarların toplantısı düzenlendi.
- Tom suggested that the meeting be postponed until next Monday.
- Tom toplantının gelecek pazartesiye ertelenmesini önerdi.
- Nobody noticed that she was absent until the meeting ended.
- Toplantı bitinceye kadar hiç kimse onun yok olduğunu fark etmedi.
- Why were you kicked out of the meeting?
- Neden toplantıdan atıldın?
- The two most important people in the meeting are Tom and Mary.
- Toplantıdaki en önemli iki kişi Tom ve Mary.
- I need to know when the meeting is.
- Toplantının ne zaman olduğunu bilmek istiyorum.
- Tom doesn't know when the meeting starts.
- Tom toplantının ne zaman başlayacağını bilmiyor.
- The meeting ended three hours ago.
- Toplantı üç saat önce sona erdi.
- No one noticed her absence until the end of the meeting.
- Toplantının sonuna kadar kimse onun yokluğunu fark etmedi.
- It was around eight last night when the meeting broke up.
- Dün gece toplantı sona erdiğinde saat sekiz civarındaydı.
- He kept silent during the meeting.
- Toplantı boyunca sessiz kaldı.
- I didn't want to postpone our meeting.
- Toplantımızı ertelemek istemedim.
- We'll begin the meeting when Tom get here.
- Tom buraya geldiğinde toplantıya başlayacağız.
- My boss didn't excuse me for coming late to the meeting.
- Patronum toplantıya geç geldiğim için özür dilemedi.
- I think it would be really good for you to attend that meeting.
- Bence bu toplantıya katılmanız sizin için çok iyi olur.
- Is the meeting today or tomorrow?
- Toplantı bugün mü yarın mı?
- Tom needs to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıda olması gerekiyor.
- She won't be in time for the meeting.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyecek.
- The meeting ended.
- Toplantı bitti.
- Our meeting rarely starts on time.
- Toplantımız nadiren zamanında başlar.
- Not all of them are present at the meeting today.
- Hepsi bugün toplantıda değil.
- I had not expected Tom to be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olmasını ummuyordum.
- We will debate this subject at the meeting.
- Bu konuyu toplantıda tartışacağız.
- It was announced that the meeting would be put off.
- Toplantının erteleneceği duyuruldu.
- The date and place of the meeting have been fixed.
- Toplantının tarihi ve yeri belirlendi.
- I'd like this meeting to last no more than twenty minutes.
- Bu toplantının yirmi dakikadan fazla sürmemesini istiyorum.
- You won't be in time for the meeting.
- Toplantıya yetişemeyeceksin.
- Tom didn't realize how important it was to be at the meeting.
- Tom toplantıda olmanın ne kadar önemli olduğunu fark etmemişti.
- We'll debate this subject at the meeting.
- Bu konuyu toplantıda tartışacağız.
- Aren't you going to be at the meeting?
- Toplantıda olmayacak mısın?
- The meeting would've gone a lot differently if Tom hadn't been there.
- Tom orada olmasaydı, toplantı çok farklı giderdi.
- You don't have to go to today's meeting.
- Bugünkü toplantıya gitmek zorunda değilsin.
- At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda tartışmayı tekeline aldı ve süreci tamamen kesintiye uğrattı.
- Do you plan on attending today's meeting?
- Bugünkü toplantıya katılmayı düşünüyor musun?
- Tom says that he has to attend a meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bir toplantıya katılmak zorunda olduğunu söylüyor.
- When's your next meeting?
- Bir sonraki toplantın ne zaman?
- Tom certainly understands that we all need to attend today's meeting.
- Tom kesinlikle hepimizin bugünkü toplantıya katılmamız gerektiğini anlıyor.
- The meeting came to an end at noon.
- Toplantı öğleyin sona erdi.
- We were all present at the meeting.
- Hepimiz toplantıda mevcuttuk.
- Last week's meeting was the longest we have had this year.
- Geçen haftanın toplantısı bu yıl yaptığımız en uzun toplantıydı.
- You should cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmelisin.
- I want to know why you weren't at the meeting.
- Neden toplantıda olmadığını bilmek istiyorum.
- Everybody's talking about what happened at the meeting.
- Herkes toplantıda ne olduğunu konuşuyor.
- Could you tell me why you weren't at the meeting?
- Bana neden toplantıda olmadığını söyleyebilir misin?
- Can you find suitable time for our meeting?
- Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?
- Tom wasn't present at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda mevcut değildi.
- Do you plan on attending today's meeting?
- Bugünkü toplantıya katılmayı planlıyor musun?
- The meeting will be held tomorrow.
- Toplantı yarın yapılacaktır.
- Can he come to the meeting tomorrow?
- Yarınki toplantıya gelebilir mi?
- Tom says that he has to attend a meeting this afternoon.
- Tom öğleden sonra bir toplantıya katılması gerektiğini söyledi.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda seni gözden kaçırdık.
- It would be better if we didn't attend that meeting.
- O toplantıya katılmasak daha iyi olur.
- I'll attend the next meeting.
- Bir sonraki toplantıya katılacağım.
- The meeting is to be held here tomorrow.
- Toplantı yarın burada yapılacak.
- I am very sorry that I have to ask you to change the meeting date to March 6 due to personal reasons.
- Kişisel nedenlerden dolayı toplantı tarihini 6 Mart olarak değiştirmenizi rica etmek zorunda kaldığım için çok üzgünüm.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
- Tom aksini söylemediği sürece yarınki toplantıda olmalısınız.
- Tom spoke in French at the meeting.
- Tom toplantıda Fransızca konuştu.
- Who do you think will be at the meeting today?
- Bugün toplantıda kimlerin olacağını düşünüyorsun?
- His meeting with his boss was very tense.
- Patronuyla toplantısı çok gergindi.
- Do you want to cancel the meeting?
- Toplantıyı iptal etmek ister misin?
- We reached an agreement at the end of the meeting.
- Biz toplantının sonunda bir anlaşmaya vardık.
- I'm going to be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacağım.
- I wasn't at the meeting last week because I was in Boston.
- Boston'da olduğum için geçen hafta toplantıda değildim.
- The meeting is about to let out.
- Toplantı bitmek üzere.
- Tom didn't show up until the meeting was over.
- Toplantı bitinceye kadar Tom gelmedi.
- Someone should tell Tom that the meeting was canceled.
- Birisi Tom'a toplantının iptal olduğunu söylemeli.
- Have you told Tom what time the meeting is?
- Toplantının saat kaçta olduğunu Tom'a söyledin mi?
- The meeting began at five in the afternoon.
- Toplantı öğleden sonra beşte başladı.
- I'll find out when the meeting is.
- Toplantının ne zaman olduğunu öğreneceğim.
- We all missed the meeting.
- Hepimiz toplantıyı kaçırdık.
- Tom kept silent during the meeting.
- Tom toplantı boyunca sessiz kaldı.
- There were only six people at the meeting.
- Toplantıda yalnızca altı kişi vardı.
- Tom dozed off during the meeting.
- Tom toplantı sırasında uyuyakaldı.
- I thought the meeting had been canceled.
- Toplantının iptal edildiğini düşündüm.
- Fix a date for the meeting.
- Toplantı için bir tarih belirleyin.
- He doesn't have any idea how important this meeting is.
- Bu toplantının ne kadar önemli olduğu hakkında hiçbir fikri yok.
- The meeting is all over.
- Toplantı bitti.
- How long did you think the meeting was going to last?
- Toplantının ne kadar süreceğini düşünüyorsunuz?
- How long do you think the meeting will last?
- Toplantının ne kadar süreceğini düşünüyorsun?
- I don't know when the meeting started, but it started at least thirty minutes ago.
- Toplantı ne zaman başladı bilmiyorum ama en az otuz dakika önce başladı.
- It is suggested that the meeting be preponed.
- Toplantının ertelenmesi önerilmektedir.
- That was an excellent meeting.
- Mükemmel bir toplantıydı.
- We will let you know the time and date of the meeting soon.
- Toplantının tarihini ve saatini yakında size bildireceğiz.
- They excluded her from the meeting.
- Onu toplantıdan dışladılar.
- We have a meeting tomorrow.
- Yarın bir toplantı yapacağız.
- I'm almost certain that Tom will be at the meeting tomorrow.
- Tom'un yarınki toplantıda olacağından neredeyse eminim.
- There's no need for you to be at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda olmana gerek yok.
- I'd like to find out where our meeting will be.
- Toplantımızın nerede olacağını öğrenmek istiyorum.
- The meeting begins at three.
- Toplantı saat üçte başlıyor.
- The next meeting will be on the tenth of June.
- Bir sonraki toplantı Haziran'ın onunda olacak.
- I thought Tom would be at this meeting.
- Tom'un bu toplantıda olacağını düşünmüştüm.
- Tom thought that it would be a waste of time to go to that meeting.
- Tom o toplantıya gitmenin zaman kaybı olacağını düşündü.
- Many people attended the meeting.
- Toplantıya birçok insan katıldı.
- I want to know what time the meeting starts.
- Toplantının ne zaman başlayacağını bilmek istiyorum.
- I barely had time to finish this report before the meeting.
- Toplantıdan önce bu raporu bitirmek için zar zor zamanım oldu.
- Don't forget to tell Tom what time the meeting's going to start.
- Tom'a toplantının ne zaman başlayacağını söylemeyi unutma.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında ilginç bir noktaya değindi.
- We've decided to postpone the meeting till next Monday.
- Önümüzdeki pazartesiye kadar toplantıyı ertelemeye karar verdik.
- His proposals were adopted at the meeting.
- Toplantıda onun önerileri kabul edildi.
- She's at a meeting.
- O, bir toplantıda.
- Two months have passed since our last meeting.
- Son toplantımızdan bu yana iki ay geçti.
- Tell me why you weren't at this afternoon's meeting.
- Bu öğleden sonraki toplantıda neden bulunmadığını söyle.
- We're planning to discuss that problem at tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıda bu sorunu tartışmayı planlıyoruz.
- As soon as Tom gets here, we'll start the meeting.
- Tom gelir gelmez toplantıya başlayacağız.
- He didn't come to the last meeting.
- Son toplantıya gelmedi.
- Tom wanted to remind Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlatmak istedi.
- I just came by to tell you that I won't be able to attend this week's meeting.
- Ben sadece bu haftaki toplantıya katılamayacağımı sana söylemek için uğradım.
- Please remind me of the time of the meeting.
- Lütfen bana toplantının saatini hatırlatın.
- There's a good chance that Tom won't be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olmama ihtimali çok yüksek.
- Unfortunately, I can't come tomorrow; I have a meeting.
- Maalesef yarın gelemem; bir toplantım var.
- I suggested that we bring the meeting to an end.
- Toplantıyı sona erdirmeyi önerdim.
- He had such a bad headache that he had to cancel the meeting.
- Öyle kötü bir baş ağrısı vardı ki toplantıyı iptal etmek zorunda kaldı.
- Tom isn't going to be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmayacak.
- He was present at the meeting.
- Kendisi toplantıda hazır bulunmuştur.
- The meeting started with some general chit-chat to break the ice.
- Toplantı, buzları kırmak için genel bir sohbetle başladı.
- The meeting started at ten.
- Toplantı onda başladı.
- Few students attended the meeting.
- Toplantıya az öğrenci katıldı.
- I promise I'll be back in time for the meeting.
- Toplantıya zamanında yetişeceğime söz veriyorum.
- Could you please tell me again when the meeting is supposed to start?
- Toplantının ne zaman başlaması gerektiğini lütfen bana tekrar söyler misin?
- Neither of them was present at the meeting.
- Onlardan hiçbiri toplantıda mevcut değildi.
- I need to be at a meeting this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir toplantıda olmam gerekiyor.
- We have a meeting this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir toplantımız var.
- The meeting has been postponed until tomorrow.
- Toplantı yarına ertelendi.
- The meeting hasn't started yet.
- Toplantı henüz başlamadı.
- Who is the chairperson of the meeting?
- Toplantı başkanı kim?
- We have a homeroom meeting for ten minutes every morning.
- Her sabah on dakikalık oda toplantısı yaparız.
- Tom remained silent during the meeting.
- Tom toplantı boyunca sessiz kaldı.
- Tom said the meeting went well.
- Tom toplantının iyi gittiğini söyledi.
- How long did the meeting last?
- Toplantı ne kadar sürdü?
- Maybe we should cancel the meeting.
- Belki de toplantıyı iptal etmeliyiz.
- She suggested to me that I call off the meeting.
- Bana toplantıyı iptal etmemi önerdi.
- I have to go to a special meeting.
- Özel bir toplantıya gitmeliyim.
- I told Tom that today's meeting was canceled.
- Tom'a bugünkü toplantının iptal olduğunu söyledim.
- Tom took notes during the meeting.
- Tom toplantı sırasında notlar aldı.
- Tom needs to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantısında olması gerekiyor.
- The meeting needs to begin as soon as possible.
- Toplantının mümkün olan en kısa sürede başlaması gerekiyor.
- None of them were present at the meeting.
- Hiçbiri toplantıda yoktu.
- He left the meeting for no reason.
- Toplantıyı sebepsiz yere terk etti.
- They completely forgot the meeting.
- Toplantıyı tamamen unuttular.
- Who organized that meeting?
- O toplantıyı kim organize etti?
- Have you told everyone where the meeting will be?
- Toplantının nerede olacağını herkese söyledin mi?
- He arrived in time for the meeting.
- Toplantı için zamanında vardı.
- The meeting was long today.
- Bugünkü toplantı uzun sürdü.
- What was that meeting about?
- Toplantı ne hakkındaydı?
- The report on the meeting is ready.
- Toplantı raporu hazır.
- It was after a meeting in America that he decided to write a book for non-scientists.
- Amerika'da bir toplantıdan sonra bilim adamı olmayanlar için bir kitap yazmaya karar verdi.
- Have you been told where the meeting will be?
- Toplantının nerede yapılacağı size söylendi mi?
- I have an extremely important meeting tomorrow.
- Yarın son derece önemli bir toplantım var.
- Do you think you can find the time to read this before the meeting?
- Toplantıdan önce bunu okuyacak zaman bulabilir misin?
- Tom and I both didn't go to today's meeting.
- Tom ve ben bugünkü toplantıya gitmedik.
- We have a homeroom meeting for ten minutes every morning.
- Her sabah on dakika sınıf toplantısı yapıyoruz.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda seni özledik.
- You're not the only one who can't attend today's meeting.
- Bugünkü toplantıya katılamayacak tek kişi sen değilsin.
- The meeting is taking place on Friday.
- Toplantı cuma günü gerçekleşiyor.
- The shareholders meeting was held.
- Hissedarlar toplantısı düzenlendi.
- I had a little chat with John after the meeting.
- Toplantıdan sonra John ile biraz sohbet ettim.
- I wasn't at the meeting last week because I was in Boston.
- Geçen hafta Boston'da olduğum için toplantıya katılamadım.
- Might I suggest that we start the meeting an hour earlier?
- Toplantıyı bir saat daha evvel başlatmamızı önerebilir miyim?
- We were all in that meeting together.
- Hepimiz o toplantıda beraberdik.
- Not many students attended the meeting.
- Toplantıya çok fazla öğrenci katılmadı.
- The meeting is obviously over.
- Belli ki toplantı sona erdi.
- Mike acted as chairperson of the meeting.
- Mike toplantı başkanı sıfatıyla hareket etti.
- Many high-level officials attended the meeting.
- Toplantıya birçok üst düzey yetkili katıldı.
- I have a meeting to attend.
- Katılmam gereken bir toplantı var.
- Tom didn't attend yesterday's meeting.
- Tom dünkü toplantıya katılmadı.
- I think it would be a mistake not to attend today's meeting.
- Sanırım bugünkü toplantıya katılmamak bir hata olurdu.
- Tom told me that he wouldn't be able to be at the meeting.
- Tom bana toplantıda olamayacağını söyledi.
- We had to put off the meeting because of the storm.
- Fırtına yüzünden toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- As I am free all afternoon, I'll let you to set the hour of our meeting.
- Tüm öğleden sonra boş olduğum için toplantının saatini ayarlamayı sana bırakıyorum.
- Are you planning to take part in the meeting?
- Toplantıya katılmayı planlıyor musun?
- Tell Tom that I'm still in a meeting.
- Tom'a hâlâ bir toplantıda olduğumu söyle.
- I have to attend a meeting this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir toplantıya katılmam gerekiyor.
- Pardon, I am late to the meeting.
- Pardon, toplantıya geç kalıyorum.
- I want you to find out what time the meeting is going to start.
- Toplantının saat kaçta başlayacağını öğrenmeni istiyorum.
- The manager advanced a proposal at the meeting.
- Müdür, toplantıda bir öneri ileri sürdü.
- You didn't tell me there was a meeting this morning.
- Bu sabah bir toplantı olduğunu bana söylemedin.
- I'm actually late for a meeting.
- Ben aslında bir toplantıya geç kaldım.
- Sorry I'm late for the meeting.
- Üzgünüm, toplantıya geç kaldım.
- I didn't expect Tom to be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olmasını beklemiyordum.
- I have an important meeting I have to go to this afternoon.
- Bu öğleden sonra gitmek zorunda olduğum önemli bir toplantı var.
- I have an important meeting I have to attend this afternoon.
- Bu öğleden sonra katılmak zorunda olduğum önemli bir toplantım var.
- Do you have a meeting scheduled?
- Planlanmış bir toplantın var mı?
- I will tell her what to say at the meeting.
- Toplantıda ne söyleyeceğini ona ben söyleyeceğim.
- Tom has a meeting every Monday afternoon.
- Tom'un her pazartesi öğleden sonra bir toplantısı var.
- Originally the meeting was planned for next Saturday.
- Aslında toplantı önümüzdeki Cumartesi günü için planlanmıştı.
- The next meeting will be on the tenth of June.
- Sonraki toplantı on haziranda olacak.
- After the meeting she headed straight to her desk.
- Toplantıdan sonra doğruca masasına gitti.
- I was present at the meeting.
- Toplantıda ben de vardım.
- How long did you think the meeting was going to last?
- Toplantının ne kadar süreceğini düşünüyordun?
- I won't be in time for the meeting.
- Toplantıya yetişemeyeceğim.
- I missed the departmental meeting because I was sick.
- Hasta olduğum için bölüm toplantısını kaçırdım.
- The meeting will take place next Sunday.
- Toplantı gelecek pazar gerçekleşecek.
- It is suggested that the meeting be preponed.
- Toplantının ertelenmesi öneriliyor.
- We adjourned the meeting until the following Friday.
- Toplantıyı bir sonraki Cuma gününe erteledik.
- We'll have to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorundayız.
- He suggested that the meeting be put off till Monday.
- O, toplantının pazartesiye kadar ertelenmesini önerdi.
- I didn't know who was going to be at the meeting.
- Toplantıda kimin olacağını bilmiyordum.
- They held the meeting here.
- Onlar burada toplantı düzenledi.
- I was never told that I was supposed to be at that meeting.
- O toplantıda olmam gerektiği bana hiç söylenmedi.
- I forgot to tell Tom where the meeting is going to be.
- Tom'a toplantının nerede olacağını söylemeyi unuttum.
- The meeting ended earlier than usual.
- Toplantı her zamankinden daha erken sona erdi.
- Do you know why Tom wasn't at the meeting this afternoon?
- Bu öğleden sonra Tom'un neden toplantıda olmadığını biliyor musun?
- Tom has decided not to go to the meeting.
- Tom toplantıya gitmemeye karar verdi.
- They won't start the meeting without us.
- Biz olmadan toplantıya başlamayacaklar.
- Tom has a meeting to attend.
- Tom'un katılacağı bir toplantısı var.
- The meeting took place last month.
- Toplantı geçen ay yapıldı.
- When Kawazoe pinned me down at the meeting, I broke out in a cold sweat.
- Toplantıda Kawazoe beni sıkıştırınca soğuk terler döktüm.
- The meeting was three hours.
- Toplantı üç saat sürdü.
- It's quite an informal meeting.
- Bu oldukça gayri resmi bir toplantı.
- Our next meeting will be next Monday.
- Bir sonraki toplantımız önümüzdeki pazartesi olacak.
- The meeting was almost over.
- Toplantı neredeyse bitmişti.
- Tell her I'm in a meeting.
- Ona bir toplantıda olduğumu söyle.
- Let's talk about this again at the next meeting.
- Bunu bir sonraki toplantıda tekrar konuşalım.
- I'd love to be a fly on the wall at the meeting of the senior executives about the future of the company.
- Şirketin geleceğiyle ilgili üst düzey yöneticilerin toplantısında duvarda uçan bir sinek olmak isterdim.
- It is absolutely necessary that you be at the meeting.
- Toplantıda olman kesinlikle gerekli.
- He prepared carefully for the meeting.
- Toplantı için dikkatlice hazırlandı.
- It was an informal meeting.
- Resmi olmayan bir toplantıydı.
- The problem will be on the carpet at the next meeting.
- Sorun sonraki toplantıda gündeme gelecek.
- He won't be in time for the meeting.
- Toplantıya zamanında gelmeyecek.
- I won't have time to finish writing this report before the meeting.
- Toplantıdan önce bu raporu yazmayı bitirmek için zamanım olmayacak.
- Sami and Layla had a business meeting.
- Sami ve Layla bir iş toplantısı yaptı.
- I'm sorry, I have another meeting.
- Üzgünüm, başka bir toplantım var.
- No one noticed her absence until the meeting ended.
- Toplantı bitene kadar onun yokluğunu kimse farketmedi.
- Tom wasn't present at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda yoktu.
- Tom and his staff are preparing for the meeting.
- Tom ve personeli toplantı için hazırlanıyor.
- Both Tom and Mary were at the meeting.
- Hem Tom hem de Mary toplantıdaydı.
- Her absence went unnoticed until the end of the meeting.
- Onun yokluğu toplantının sonuna kadar gözlerden kaçtı.
- The meeting went on until noon.
- Toplantı öğleye kadar devam etti.
- I have to go to a meeting.
- Bir toplantıya gitmem gerekiyor.
- The problem will be on the carpet at the next meeting.
- Sorun, bir sonraki toplantıda ele alınacak.
- If you don't make it back in time for the meeting, I'll kill you.
- Eğer toplantıya zamanında yetişemezsen, seni öldürürüm.
- Let's hurry to be in time for the meeting.
- Toplantıya zamanında yetişmek için acele edelim.
- Tom can't stay for long so let's get the meeting started.
- Tom uzun süre kalamaz bu yüzden toplantıyı başlatalım.
- They won't be in time for the meeting.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyecekler.
- He led the meeting.
- Toplantıyı o yönetti.
- He'll be late for the meeting.
- O toplantıya geç kalacak.
- Tom is meeting with economic advisors.
- Tom ekonomik danışmanlarla toplantı yapıyor.
- No one noticed her absence until the meeting ended.
- Toplantı bitene kadar kimse onun yokluğunu fark etmedi.
- Tom was also at the meeting.
- Tom da toplantıdaydı.
- I've arranged your meeting with Tom.
- Tom'la toplantını ayarladım.
- Shall we start the meeting now?
- Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
- Tom isn't the only one who missed the meeting.
- Toplantıyı kaçıran tek kişi Tom değil.
- I haven't missed a single meeting.
- Tek bir toplantıyı kaçırmadım.
- In my opinion, the meeting was a success.
- Bence toplantı başarılıydı.
- Remind me that the meeting is on Monday.
- Bana toplantının pazartesi günü olduğunu hatırlat.
- We had to put off the meeting because of the traffic accident.
- Trafik kazası nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- I have to go to a meeting now.
- Şimdi bir toplantıya gitmem gerekiyor.
- Tom may not make it to the meeting.
- Tom toplantıya gelemeyebilir.
- Tom couldn't go on the picnic with us today because he had an important business meeting.
- Önemli bir iş toplantısı olduğundan dolayı Tom bizimle pikniğe gidemedi.
- Did Tom say what the meeting would be about?
- Tom toplantının ne hakkında olacağını söyledi mi?
- I hope the meeting went well.
- Umarım toplantı iyi geçmiştir.
- Tom and Mary were both at the meeting.
- Tom ve Mary'nin ikisi de toplantıdaydı.
- I'll call you right after the meeting.
- Toplantıdan hemen sonra seni ararım.
- Her absence went unnoticed until the end of the meeting.
- Toplantının sonuna kadar yokluğu fark edilmedi.
- Tell Tom I'm in a meeting.
- Tom'a toplantıda olduğumu söyle.
- I didn't miss the meeting.
- Toplantıyı kaçırmadım.
- I don't know when the meeting started, but it started at least thirty minutes ago.
- Toplantının ne zaman başladığını bilmiyorum ama en az otuz dakika önce başladı.
- I thought Tom would be at this meeting.
- Tom'un bu toplantıda olacağını düşündüm.
- If it's at all possible, I'd like you to take part in the next meeting.
- Eğer mümkünse, bir sonraki toplantıya katılmanızı istiyorum.
- Tom told me what time the meeting started.
- Tom bana toplantının ne zaman başlayacağını söyledi.
- I missed the departmental meeting because I was sick.
- Bölüm toplantısını kaçırdım çünkü hastaydım.
- We got together for short meeting after dinner.
- Akşam yemeğinden sonra kısa bir toplantı için bir araya geldik.
- I think one of us ought to attend that meeting.
- Bence ikimizden biri o toplantıya katılmalı.
- The meeting lasted until 5.
- Toplantı saat 5'e kadar sürdü.
- Few students attended the meeting.
- Toplantıya çok az öğrenci katıldı.
- Have you told everyone when the meeting will be?
- Toplantının ne zaman olacağını herkese söyledin mi?
- Tom says that he'll be at the meeting tomorrow.
- Tom yarın toplantıda olacağını söylüyor.
- He verified the date of the meeting.
- Toplantı tarihini onayladı.
- Remind me that there is a meeting on Monday.
- Pazartesi günü bir toplantı olduğunu hatırlat bana.
- He's at a meeting.
- Bir toplantıda.
- He remained silent during the meeting.
- O, toplantı sırasında sessiz kaldı.
- That's why I also want you to take part in this meeting.
- Bu yüzden senin de bu toplantıda yer almanı istiyorum.
- Tom said he wasn't looking forward to this afternoon's meeting.
- Tom bu öğleden sonraki toplantıyı iple çekmediğini söyledi.
- Can you come to the meeting tomorrow?
- Yarın toplantıya gelebilir misin?
- Tom might've forgotten about the meeting.
- Tom toplantıyı unutmuş olabilir.
- Tom didn't feel like explaining why he wouldn't attend the meeting.
- Tom toplantıya neden katılmayacağını açıklamak istemedi.
- Will he come to the meeting next week?
- Gelecek hafta toplantıya gelecek mi?
- I wasn't present at the meeting.
- Toplantıda mevcut değildim.
- Tom attended Monday's meeting.
- Tom pazartesi günkü toplantıya katıldı.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
- Tom sana bunun dışında bir şey söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Today's meeting has been canceled.
- Bugünkü toplantı iptal edildi.
- The meeting with the CEO was in the boardroom.
- CEO'yla yapılan toplantı yönetim kurulu salonundaydı.
- No one noticed her absence until the end of the meeting.
- Toplantının sonuna kadar kimse yokluğunu fark etmedi.
- I wasn't present at the meeting.
- Toplantıda yoktum.
- You need to be at this afternoon's meeting.
- Bu öğleden sonraki toplantıda olman gerekiyor.
- I thought the time for the meeting had been changed.
- Toplantı saatinin değiştiğini sanıyordum.
- Tom played the role of devil's advocate at the brainstorming meeting.
- Tom beyin fırtınası toplantısında şeytanın avukatı rolünü oynadı.
- I attended the meeting on her behalf.
- Toplantıya onun adına ben katıldım.
- Tell them I'm in a meeting.
- Toplantıda olduğumu söyle.
- Good luck at the meeting.
- Toplantıda iyi şanslar.
- We want the meeting arranged as soon as possible.
- Toplantının mümkün olan en kısa sürede düzenlenmesini istiyoruz.
- She agreed with him that I should go to the meeting.
- Toplantıya gitmem gerektiği konusunda onunla anlaştı.
- A number of experts attended the meeting.
- Toplantıya çok sayıda uzman katıldı.
- Did he show up at the meeting?
- Toplantıya geldi mi?
- He suggested that the meeting be put off till Monday.
- Toplantının Pazartesi gününe ertelenmesini önerdi.
- The meeting isn't going to be rescheduled.
- Toplantı başka tarihe ertelenmeyecek.
- The meeting broke up at nine o'clock.
- Toplantı dokuzda dağıldı.
- Tom didn't have to be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmak zorunda değildi.
- Tom still doesn't know who's going to be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda kimlerin olacağını hâlâ bilmiyor.
- We've decided to move the meeting to next Sunday.
- Toplantıyı gelecek Pazar'a almaya karar verdik.
- There's a meeting going on in the next room.
- Yan odada bir toplantı var.
- Tom is the one who told me when the meeting would be.
- Tom bana toplantının ne zaman olacağını söyleyen kişidir.
- Why is it important to be at the meeting this afternoon?
- Bu öğleden sonra toplantıda olmak neden önemli?
- At the meeting I pointed out the plan's merit.
- Toplantıda planın değerine dikkat çektim.
- It wasn't a secret meeting.
- Gizli bir toplantı değildi.
- Tom hasn't missed a single meeting.
- Tom tek bir toplantıyı bile kaçırmadı.
- I almost forgot to tell Tom about tomorrow's meeting.
- Neredeyse Tom'a yarınki toplantıyı söylemeyi unutuyordum.
- Tom might not realize what time the meeting is supposed to begin.
- Tom toplantının ne zaman başlayacağının farkında olmayabilir.
- Few people attended the meeting.
- Toplantıya az sayıda insan katıldı.
- Tom says Mary wasn't at the meeting.
- Tom, Mary'nin toplantıda olmadığını söylüyor.
- They wouldn't allow me to say anything at the meeting.
- Onlar toplantıda bir şey söylememe izin vermedi.
- Why didn't you attend the class meeting?
- Neden sınıf toplantısına katılmadın?
- I have to be in Boston next Monday to attend an important meeting.
- Önümüzdeki Pazartesi önemli bir toplantıya katılmak için Boston'da olmam gerekiyor.
- The poet and novelist were both present at the meeting.
- Toplantıda hem şair hem de roman yazarı vardı.
- The meeting is to be held next Thursday.
- Toplantı önümüzdeki Perşembe günü yapılacak.
- The meeting was postponed until tomorrow.
- Toplantı yarına ertelendi.
- Tom came to the meeting late.
- Tom toplantıya geç geldi.
- I'm in the middle of a meeting.
- Bir toplantının ortasındayım.
- The meeting was canceled because of the typhoon.
- Toplantı tayfun nedeniyle iptal edildi.
- Do you know why Tom didn't attend the meeting this afternoon?
- Tom'un bu öğleden sonraki toplantıya neden katılmadığını biliyor musun?
- Tom is going to be present at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda hazır olacak.
- The meeting begins at three.
- Toplantı üçte başlar.
- This is a private meeting.
- Bu özel bir toplantı.
- If it rains tomorrow, I'm not going to the meeting.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, toplantıya gitme.
- When will they open the meeting?
- Onlar toplantıyı ne zaman açacaklar?
- He reiterated this advice several more times during the meeting.
- O, bu öğüdü toplantı boyunca birkaç defa daha tekrarladı.
- A farewell meeting was held in honor of Mr Jones.
- Bay Jones'un onuruna bir veda toplantısı düzenlendi.
- Tom is in a meeting right now.
- Tom şu anda bir toplantıda.
- Either he or I am to attend the meeting.
- Toplantıya ya o katılacak ya da ben.
- The meeting was held at the principal's office.
- Toplantı okul müdürünün ofisinde gerçekleştirildi.
- I think we need to postpone the meeting.
- Bence toplantıyı ertelemeliyiz.
- I wasn't present at the meeting.
- Toplantıda ben yoktum.
- The meeting has already begun.
- Toplantı çoktan başladı.
- Tom doesn't know why the meeting was postponed.
- Tom toplantının neden ertelendiğini bilmiyor.
- Tom suggested that we cancel the meeting.
- Tom toplantıyı iptal etmeyi önerdi.
- Do you see any problems with us not attending that meeting?
- O toplantıya katılmamamızda bir sakınca görüyor musunuz?
- Tom decided to postpone the meeting.
- Tom toplantıyı ertelemeye karar verdi.
- Tom completely forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı tamamen unuttu.
- The meeting was put off until next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
- I'd like to stay and chat, but I've got a meeting to go to.
- Kalıp sohbet etmek isterdim ama gitmem gereken bir toplantı var.
- We will have a meeting at his house this evening.
- Biz bu akşam onun evinde bir toplantı yapacağız.
- Mary is in a meeting.
- Mary bir toplantıda.
- Come to the meeting.
- Toplantıya gel.
- This is a very important meeting.
- Bu çok önemli bir toplantı.
- I was asked to put away all the papers we used at the meeting.
- Toplantıda kullandığımız tüm kağıtları kaldırmam istendi.
- The meeting was very friendly.
- Toplantı çok dostane geçti.
- Tom forgot to remind Mary about the meeting.
- Tom, Mary'ye toplantıyı hatırlatmayı unuttu.
- Tom called to say he wouldn't be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmayacağını söylemek için aradı.
- Tom probably didn't know about the meeting.
- Tom muhtemelen toplantıdan haberdar değildi.
- Tom still doesn't know who's going to be at today's meeting.
- Tom hâlâ bugünkü toplantıya kimin geleceğini bilmiyor.
- Ask Tom to attend today's meeting.
- Tom'a bugünkü toplantıya katılmasını söyle.
- Tom was late for the meeting.
- Tom toplantıya geç kaldı.
- Tom wasn't present at today's meeting, but Mary was.
- Tom bugünkü toplantıda yoktu ama Mary vardı.
- The meeting was closed.
- Toplantı sona erdi.
- The staff exchanged frank opinions in the meeting.
- Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.
- Don't be late for the meeting tomorrow.
- Yarınki toplantıya geç kalma.
- Tom didn't show up for the meeting.
- Tom toplantıya gelmedi.
- No one was present at the meeting.
- Toplantıda kimse yoktu.
- I had to go to a meeting.
- Bir toplantıya gitmek zorunda kaldım.
- I hope Tom isn't at today's meeting.
- Umarım Tom bugünkü toplantıda değildir.
- Can you explain why Tom wasn't at the meeting?
- Tom'un neden toplantıda olmadığını açıklayabilir misiniz?
- It's time to set up a meeting.
- Bir toplantı ayarlamanın zamanı geldi.
- It rained during the whole meeting.
- Bütün toplantı boyunca yağmur yağdı.
- Aren't you going to be at the meeting?
- Toplantıya katılmayacak mısın?
- The meeting was awfully long.
- Toplantı son derece uzundu.
- How long do you think the meeting will last?
- Sence toplantı ne kadar sürecek?
- Tom doesn't know why the meeting was postponed.
- Tom toplantının niçin ertelendiğini bilmiyor.
- Tom isn't the only one who missed the meeting.
- Tom toplantıyı kaçıran tek kişi değil.
- If it rains tomorrow, I'm not going to the meeting.
- Eğer yarın yağmur yağarsa toplantıya gitmeyeceğim.
- Tom dozed off during the meeting.
- Tom toplantı sırasında uyukladı.
- I have a meeting with them.
- Onlarla bir toplantım var.
- What time do you arrive in Paris for the meeting?
- Toplantı için ne zaman Paris'e varırsın?
- What time does the meeting start?
- Toplantı ne zaman başlar?
- Why haven't you told Tom when and where the meeting will be?
- Neden Tom'a toplantının ne zaman ve nerede olacağını söylemedin?
- Tom won't be in time for the meeting.
- Tom toplantıya yetişemeyecek.
- The meeting is obviously over.
- Toplantı açıkça bitti.
- Shall we start the meeting now?
- Toplantıya başlayalım mı?
- Tom probably thought I was going to be at today's meeting.
- Tom muhtemelen bugünkü toplantıda olacağımı düşündü.
- She advised him of the date for the next meeting.
- O sonraki toplantı için ona tarih önerdi.
- The manager advanced a proposal at the meeting.
- Müdür toplantıda bir öneri sundu.
- Tom should cancel the meeting.
- Tom toplantıyı iptal etmeli.
- Quite a few people came to the meeting yesterday.
- Dün toplantıya epeyce kişi geldi.
- Mike acted as chairperson of the meeting.
- Mike, toplantının başkanı gibi davrandı.
- Tom has a meeting tomorrow.
- Tom'un yarın bir toplantısı var.
- I was under the impression you wouldn't be at the meeting.
- Toplantıya gelmeyeceğin izlenimine kapılmıştım.
- Many people attended that meeting.
- Birçok kişi o toplantıya katıldı.
- I should've been at the meeting.
- Toplantıda olmalıydım.
- Apparently, the meeting will be in Tom's office.
- Anlaşılan, toplantı Tom'un ofisinde olacak.
- I had a little chat with John after the meeting.
- Ben toplantıdan sonra John ile küçük bir sohbet yaptım.
- Tom and I both didn't go to today's meeting.
- Tom ve ben ikimiz de bugünkü toplantıya gitmedik.
- We advanced the date of the meeting.
- Toplantı tarihini öne çektik.
- I was asked to put away all the papers we used at the meeting.
- Toplantıda kullandığımız bütün kağıtları ortadan kaldırmam istendi.
- Tom was at the meeting.
- Tom toplantıdaydı.
- I think I fell asleep in the meeting.
- Sanırım toplantıda uyuyakalmışım.
- I have a meeting with Tom tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Tom ile bir toplantım var.
- Tom won't come to today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya gelmeyecek.
- The meeting was put off because John was sick.
- John hasta olduğu için toplantı ertelendi.
- He's at a meeting.
- O, bir toplantıda.
- I have to go to a meeting now.
- Şimdi bir toplantıya gitmeliyim.
- All Tom told me was that he wouldn't be at the meeting.
- Tom'un bana bütün söylediği onun toplantıda olmayacağıydı.
- Tom and I were late for the meeting.
- Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- Apparently, the meeting will be in Tom's office.
- Görünüşe göre, toplantı Tom'un ofisinde olacak.
- Unless we tell Tom otherwise, he plans to be at tomorrow's meeting.
- Tom'a aksini söylemediğimiz sürece, yarınki toplantıda olmayı planlıyor.
- Tom was in a meeting all day.
- Tom bütün gün bir toplantıdaydı.
- Our captain got sick, so I attended the meeting in his place.
- Kaptanımız hastalandı, bu yüzden onun yerine toplantıya ben katıldım.
- Do we have a meeting this afternoon?
- Bu öğleden sonra toplantımız var mı?
- The meeting is just about done.
- Toplantı neredeyse bitti.
- I think it would be really good for you to attend that meeting.
- O toplantıya katılmanız sizin için gerçekten iyi olur diye düşünüyorum.
- The poet and novelist were both present at the meeting.
- Hem şair hem de roman yazarı toplantıda mevcuttu.
- Thank you for reminding me about the meeting I have to attend.
- Katılmak zorunda olduğum toplantıyı bana hatırlattığın için sana teşekkür ederim.
- The boss is angry at me for not attending the last meeting.
- Patron son toplantıya katılmadığım için bana kızgın.
- Tom wasn't at the meeting.
- Tom toplantıda değildi.
- Tom told me that I needed to go to today's meeting.
- Tom bana bugünkü toplantıya gitmem gerektiğini söyledi.
- As is often the case, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zaman olduğu gibi Mike bu öğleden sonraki toplantıya da geç kaldı.
- There is a meeting tomorrow.
- Yarın bir toplantı var.
- He reiterated this advice several more times during the meeting.
- Bu tavsiyeyi toplantı sırasında birkaç kez daha tekrarladı.
- Who will attend the meeting on her behalf?
- Onun adına toplantıya kim katılacak?
- I acted as interpreter at the meeting.
- Toplantıda tercümanlık yaptım.
- They arranged a meeting.
- Onlar bir toplantı düzenlediler.
- Tom wasn't able to be at the meeting.
- Tom toplantıda olamadı.
- Not all of them are present at the meeting today.
- Onların hepsi bugün toplantıda mevcut değil.
- He took part in the meeting.
- Toplantıda yer aldı.
- We got the meeting over with quickly.
- Toplantıyı çabucak yapıp kurtulduk.
- Tom didn't know about the meeting.
- Tom'un toplantıdan haberi yoktu.
- Tom won't call back until the meeting's over.
- Tom toplantı bitinceye kadar geri aramayacak.
- How many people were present at the meeting?
- Toplantıda kaç kişi vardı?
- Sami didn't show up at an important meeting.
- Sami önemli bir toplantıya gelmedi.
- I'm the only one who won't be at the meeting today.
- Bugün toplantıda olmayacak tek kişi benim.
- Quite a few people were present at the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıda epeyce insan vardı.
- I've got to get to a meeting.
- Bir toplantıya gitmem gerekiyor.
- The meeting continued late into the night.
- Toplantı gece geç saatlere kadar devam etti.
- The meeting didn't last long.
- Toplantı uzun sürmedi.
- Tom has already told Mary about the meeting.
- Tom zaten toplantı hakkında Mary'yle konuşmuştu.
- The meeting was adjourned until the following week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The meeting is just about done.
- Toplantı bitmek üzere.
- I think Tom wouldn't be absent if he knew how important this meeting was.
- Bence Tom bu toplantının ne kadar önemli olduğunu bilseydi gelmezdi.
- Do you plan to attend today's meeting?
- Bugünkü toplantıya katılmayı planlıyor musun?
- We've decided to postpone the meeting to next Sunday.
- Toplantıyı gelecek Pazar'a ertelemeye karar verdik.
- Tell him I'm in a meeting.
- Ona toplantıda olduğumu söyle.
- We were all in that meeting together.
- O toplantıda hepimiz beraberdik.
- I'm not going to be at this afternoon's meeting.
- Bu öğleden sonraki toplantıda olmayacağım.
- The boss canceled the meeting.
- Patron toplantıyı iptal etti.
- I almost forgot to tell Tom about tomorrow's meeting.
- Tom’a yarınki toplantıdan bahsetmeyi neredeyse unutuyordum.
- As of the last meeting, the problem hasn't been dealt with.
- Son toplantıdan beri sorun çözülmedi.
- The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
- Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.
- Have you told everyone when and where the meeting will be?
- Toplantının ne zaman ve nerede olacağını herkese söyledin mi?
- Tom pretty much forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı neredeyse unuttu.
- Tom says Mary wasn't at the meeting.
- Tom, Mary'nin toplantıda olmadığını söyler.
- I was absent from the meeting.
- Toplantıya katılmadım.
- Unless we tell Tom otherwise, he plans to be at tomorrow's meeting.
- Biz Tom'a başka bir şey söylemedikçe, o yarınki toplantıda olmayı planlıyor.
- Tom should've been at the meeting.
- Tom toplantıda olmalıydı.
- I don't think we really need to attend that meeting.
- O toplantıya gerçekten katılmamız gerektiğini sanmıyorum.
- Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
- Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
- Why didn't you attend the class meeting?
- Niçin sınıf toplantısına katılmadın?
- I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden toplantıya geç kaldım.
- I liked what you said at the meeting.
- Toplantıda söylediklerin hoşuma gitti.
- The meeting lasted thirty minutes.
- Toplantı otuz dakika sürdü.
- I was present at the meeting.
- Ben toplantıda hazır bulundum.
- Tom took notes during the meeting.
- Tom toplantı sırasında not aldı.
- Tom certainly understands that we all need to attend today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya hepimizin katılması gerektiğini kesinlikle anlıyor.
- Will your report be finished in time for the meeting?
- Raporunuz toplantıya yetişecek mi?
- I don't know what the meeting will be about.
- Toplantının ne hakkında olacağını bilmiyorum.
- After the meeting she headed straight to her desk.
- Toplantıdan sonra o doğruca masasına doğru yöneldi.
- We'll resume the meeting after tea.
- Çaydan sonra toplantıya devam edeceğiz.
- The meeting's going to start soon.
- Toplantı yakında başlayacak.
- Tom didn't bring the matter up at the meeting this morning.
- Tom bu sabahki toplantıda konuyu açmadı.
- The next meeting will take place in a few days.
- Sonraki toplantı birkaç gün içinde gerçekleşecek.
- The meeting began at nine o'clock sharp.
- Toplantı saat tam dokuzda başladı.
- Tell Tom that I'm still in a meeting.
- Tom'a hala toplantıda olduğumu söyle.
- How was the meeting yesterday?
- Dünkü toplantı nasıldı?
- Are you ready for today's meeting?
- Bugünkü toplantıya hazır mısın?
- She was asked not to speak at the meeting.
- Toplantıda konuşmaması istendi.
- I asked for a meeting.
- Ben bir toplantı istedim.
- I'm the one who told Tom he didn't need to attend today's meeting.
- Tom'a bugünkü toplantıya katılmasına gerek olmadığını söyleyen bendim.
- The meeting was adjourned until the following week.
- Toplantı sonraki haftaya ertelendi.
- Tom thinks Mary won't be present at today's meeting.
- Tom, Mary'nin bugünkü toplantıda bulunmayacağını düşünüyor.
- Tom doesn't have to be at the meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra toplantıda olmak zorunda değil.
- I just came by to tell you that I won't be able to attend this week's meeting.
- Bu haftaki toplantıya katılamayacağımı söylemek için uğradım.
- Tom won't be in time for the meeting.
- Tom toplantıya vaktinde yetişemeyecek.
- Pardon, I am late to the meeting.
- Pardon, toplantıya geç kaldım.
- The meeting was interrupted.
- Toplantı yarıda bırakıldı.
- Only a few people showed up on time for the meeting.
- Sadece birkaç kişi toplantıya zamanında geldi.
- Can you come to the meeting tonight?
- Bu akşamki toplantıya gelebilir misin?
- I want to know why you weren't at the meeting this morning.
- Bu sabah neden toplantıda olmadığını bilmek istiyorum.
- I imagine he will be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacağını tahmin ediyorum.
- I have a meeting with her.
- Onunla bir toplantım var.
- We were here for a business meeting with your wife.
- Eşinizle bir iş toplantısı için buradaydık.
- Do you know the reason why two-thirds of the students did not attend the student meeting?
- Öğrencilerin üçte ikisinin neden öğrenci toplantısına katılmadığını biliyor musunuz?
- I forgot to tell you what time the meeting started.
- Toplantının ne zaman başladığını söylemeyi unuttum.
- We're in the middle of a meeting.
- Bir toplantının ortasındayız.
- I'll be back in time for the meeting.
- Toplantı için zamanında dönerim.
- Nobody told me where the meeting was going to be.
- Toplantının nerede olacağını hiç kimse bana söylemedi.
- Tom said that Mary was at today's meeting.
- Tom, Mary'nin bugünkü toplantıda olduğunu söyledi.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda gözlerimiz seni aradı.
- I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
- Tom didn't expect the meeting to last so long.
- Tom toplantının bu kadar uzun süreceğini beklemiyordu.
- The meeting isn't going to be rescheduled.
- Toplantı yeniden planlanmayacak.
- He arrived in time for the meeting.
- Toplantı için vaktinde geldi.
- Tom called to say that he couldn't attend today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için aradı.
- The meeting broke up at five.
- Toplantı beşte sona erdi.
- His meeting began at five in the afternoon.
- Toplantısı öğleden sonra beşte başladı.
- The meeting was too long.
- Toplantı son derece uzundu.
- Tom said he planned to go to the meeting on Monday.
- Tom pazartesi günü toplantıya gitmeyi planladığını söyledi.
- Are you going to the meeting?
- Toplantıya gidecek misin?
- The plan was adopted at the meeting.
- Plan, toplantıda benimsendi.
- I have an important meeting to attend this afternoon.
- Bu öğleden sonra katılacak önemli bir toplantım var.
- We won't start the meeting until she comes.
- O gelmeden toplantıyı başlatmayacağız.
- Everyone at the meeting signed the petition.
- Toplantıdaki herkes dilekçeyi imzaladı.
- She'll be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacak.
- The meeting took place last week.
- Toplantı geçen hafta yapıldı.
- The meeting ended at three in the afternoon.
- Toplantı öğleden sonra saat üçte sona erdi.
- He suggested that a meeting be held as soon as possible.
- En kısa sürede bir toplantı düzenlenmesini önerdi.
- Tom is in a meeting, but Mary's in her office.
- Tom bir toplantıda, Mary ise ofisinde.
- I won't have time to finish writing this report before the meeting.
- Toplantıdan önce bu raporu yazmayı bitirecek zamanım olmayacak.
- We won't be in time for the meeting.
- Toplantıya yetişemeyeceğiz.
- The meeting came to an end at noon.
- Toplantı öğlen sona erdi.
- Tom is going to talk about that at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda bunun hakkında konuşacak.
- Who else was at the meeting?
- Toplantıda başka kim vardı?
- Nobody having any more to say, the meeting was closed.
- Kimsenin söyleyecek bir şeyi kalmayınca toplantı sona erdi.
- Few people attended the meeting.
- Toplantıya birkaç kişi katıldı.
- I've got to get to a meeting.
- Bir toplantıya gitmeliyim.
- The meeting needs to begin as soon as possible.
- Toplantı mümkün olduğu kadar kısa sürede başlamalı.
- Tom is going to try to attend this afternoon's meeting.
- Tom bu öğleden sonraki toplantıya katılmaya çalışacak.
- I'm afraid I won't be able to take part in the meeting tonight.
- Bu geceki toplantıya katılamayacağım.
- He says he'll be sticking around after the meeting.
- Toplantıdan sonra buralarda olacağını söylüyor.
- Why haven't you told Tom when and where the meeting will be?
- Tom'a toplantının ne zaman ve nerede olacağını neden söylemedin?
- Please remind me of the time of the meeting.
- Lütfen bana toplantı zamanını hatırlat.
- Remind me that there is a meeting on Monday.
- Bana pazartesi günü bir toplantı olduğunu hatırlat.
- I missed the meeting.
- Toplantıyı kaçırdım.
- Who do you think will be at the meeting today?
- Sence bugün toplantıda kim olacak?
- I have a meeting today.
- Bugün bir toplantım var.
- Tom won't be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmayacak.
- Tom said he would be at the meeting.
- Tom toplantıda olacağını söyledi.
- One of my parents has to go to the meeting.
- Ebeveynlerimden bir toplantıya gitmek zorunda.
- How did you know Tom wasn't planning to attend today's meeting?
- Tom'un bugünkü toplantıya katılmayı planlamadığını nereden biliyordunuz?
- He never goes to a meeting.
- Asla bir toplantıya gitmez.
- Tom said he didn't know why the meeting was postponed.
- Tom toplantının neden ertelendiğini bilmediğini söyledi.
- Tom was at the meeting.
- Tom toplantıda idi.
- I will present myself at the meeting.
- Toplantıda kendimi tanıtacağım.
- I need to get to this meeting now.
- Bu toplantıya hemen gitmem gerekiyor.
- I have to attend a meeting this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir toplantıya katılmak zorundayım.
- All the members were not present at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda tüm üyeler yoktu.
- Why were you kicked out of the meeting?
- Neden toplantıdan kovuldun?
- The meeting will be postponed till the 20th of this month.
- Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.
- Tom says he'll be sticking around after the meeting.
- Tom toplantıdan sonra takılacağını söylüyor.
- I suggested that the meeting be put off.
- Toplantının ertelenmesini önerdim.
- Didn't you get Tom's message about today's meeting?
- Tom'un bugünkü toplantıyla ilgili mesajını almadın mı?
- The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
- Toplantı kısa bir aradan sonra iki saat içinde yeniden toplanacak.
- I have another meeting scheduled.
- Planlanmış başka bir toplantım var.
- The meeting took place yesterday.
- Toplantı dün yapıldı.
- Tom has a meeting to go to.
- Tom'un gitmesi gereken bir toplantı var.
- The meeting went really well.
- Toplantı çok iyi geçti.
- Everybody's talking about what happened at the meeting.
- Herkes toplantıda ne olduğu hakkında konuşuyor.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
- Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- When Kawazoe pinned me down at the meeting, I broke out in a cold sweat.
- Kawazoe beni toplantıda sıkıştırdığı zaman, soğuk terler döktüm.
- The meeting took place last month.
- Toplantı geçen ay gerçekleşti.
- At what time are you going to arrive in Paris for the meeting?
- Toplantı için Paris'e saat kaçta geleceksin?
- I shouldn't have skipped the meeting.
- Toplantıyı kaçırmamalıydım.
- Tell Tom I'm in a meeting.
- Tom'a bir toplantıda olduğumu söyle.
- Sami attended a business meeting.
- Sami bir iş toplantısına katıldı.
- Nobody noticed that she was absent until the end of the meeting.
- Toplantının sonuna kadar kimse gelmediğini fark etmedi.
- There was an air of excitement at the meeting.
- Toplantıda heyecanlı bir hava vardı.
- The meeting was well attended.
- Toplantıya katılım yüksekti.
- He will go to the meeting instead of me.
- Benim yerime toplantıya o gidecek.
- I need to be at a meeting this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir toplantıda olmalıyım.
- Everyone but Tom was at the meeting.
- Tom hariç herkes toplantıdaydı.
- We have a meeting to get to.
- Gitmemiz gereken bir toplantı var.
- Tom has a meeting tomorrow.
- Yarın Tom'un bir toplantısı var.
- I think it would be a mistake not to attend today's meeting.
- Bence bugünkü toplantıya katılmamak hata olur.
- If you hadn't told me about the meeting, I wouldn't have known about it.
- Bana toplantıdan bahsetmeseydin, haberim olmayacaktı.
- The meeting will take place tomorrow.
- Toplantı yarın olacak.
- I have to go to a meeting.
- Toplantıya gitmeliyim.
- We can come together one on one and have a meeting.
- Öncesinde baş başa buluşup toplantı yapabiliriz.
- The meeting ended at three in the afternoon.
- Toplantı öğleden sonra üçte sona erdi.
- The meeting will be held next week at the earliest.
- Toplantı en erken gelecek hafta yapılacak.
- We want the meeting arranged as soon as possible.
- En kısa sürede toplantının düzenlenmesini istiyoruz.
- Tom was kicked out of the meeting.
- Tom toplantıdan kovuldu.
- Could you come to tomorrow's meeting?
- Yarınki toplantıya gelir misin?
- The meeting kicks off around 9 o'clock in the morning.
- Toplantı yaklaşık sabah 9.00'da başlar.
- It may not be necessary for us to go to that meeting.
- O toplantıya gitmemiz gerekli olmayabilir.
- Tom said he had to go to a meeting.
- Tom, bir toplantıya gitmesi gerektiğini söyledi.
- I'm almost certain that Tom will be at the meeting tomorrow.
- Tom'un yarın toplantıda olacağından neredeyse eminim.
- They are currently attending a meeting.
- Onlar şu anda bir toplantıya katılıyorlar.
- How was the meeting yesterday?
- Dün toplantı nasıldı?
- He led the meeting.
- O, toplantıyı yönetti.
- Tom was present at the meeting.
- Tom toplantıda hazır bulundu.
- Tom is going to be at the meeting on Monday.
- Tom Pazartesi günkü toplantıda olacak.
- We won't start the meeting until she comes.
- O gelene kadar toplantıya başlamayacağız.
- The meeting started over an hour ago.
- Toplantı bir saat önce başladı.
- I'm here for the meeting.
- Ben toplantı için buradayım.
- We had a secret meeting.
- Gizli bir toplantı yaptık.
- I may not be able to be at this afternoon's meeting.
- Bu öğleden sonraki toplantıya katılamayabilirim.
- I've got a meeting to go to.
- Gitmem gereken bir toplantı var.
- You didn't miss the meeting.
- Toplantıyı kaçırmadınız.
- Tom will attend today's meeting instead of me.
- Tom benim yerime bugünkü toplantıya katılacak.
- This meeting isn't over.
- Bu toplantı bitmedi.
- I began a meeting with her.
- Onunla bir toplantıya başladım.
- They're having a meeting.
- Bir toplantı yapıyorlar.
- I wish I'd been at the meeting last Monday.
- Keşke geçen pazartesi toplantıda olsaydım.
- Even if it rains, the meeting will go on.
- Yağmur yağsa bile toplantı devam edecek.
- As of the last meeting, the problem hasn't been dealt with.
- Son toplantı itibariyle, sorun halledilememiştir.
- Tom will likely be late for the meeting.
- Tom muhtemelen toplantıya geç kalacak.
- I think one of us ought to attend that meeting.
- Sanırım bizden biri o toplantıya katılmalı.
- Tom drove all night to get here for today's meeting.
- Tom bugün buraya toplantıya gelmek için gece boyu araba kullandı.
- We have an important meeting next week to prepare for.
- Gelecek hafta hazırlanmamız gereken önemli bir toplantı var.
- Tom was asked to leave the meeting.
- Tom'dan toplantıyı terk etmesi istendi.
- The meeting's about to start.
- Toplantı başlamak üzere.
- You have a meeting with the security team.
- Güvenlik ekibiyle toplantın var.
- Tom is in a meeting with Mary.
- Tom, Mary ile bir toplantıda.
- Do you know where tomorrow's meeting is going to be?
- Yarınki toplantının nerede olacağını biliyor musun?
- The meeting won't last very long.
- Toplantı çok uzun sürmeyecek.
- We decided to put off the meeting until next Sunday.
- Toplantıyı gelecek Pazar'a ertelemeye karar verdik.
- Our meeting rarely starts on time.
- Toplantılarımız nadiren zamanında başlar.
- Tom left before the meeting was over.
- Tom toplantı bitmeden önce gitti.
- He represented his class at the meeting.
- Toplantıda kendi sınıfını temsil etti.
- Tom asked about the meeting.
- Tom toplantı hakkında soru sordu.
- The meeting will start at four o'clock sharp.
- Toplantı saat tam dörtte başlayacak.
- Tom didn't have to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıda olması gerekmiyordu.
- Who organized the meeting?
- Toplantıyı kim düzenledi?
- Can I count on you being at the meeting tomorrow?
- Yarınki toplantıda olacağına güvenebilir miyim?
- When did the meeting adjourn?
- Toplantı ne zaman sona erdi?
- I was in an IAA meeting.
- Bir IAA toplantısındaydım.
- Layla had missed a meeting with Sami that morning.
- Layla o sabah Sami ile olan toplantısını kaçırmıştı.
- It's quite an informal meeting.
- Oldukça gayri resmi bir toplantı.
- Only a few members turned up at the meeting.
- Toplantıya sadece birkaç üye katıldı.
- We need to cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmeliyiz.
- They attend every meeting.
- Onlar her toplantıya katılır.
- Tom told me what time the meeting started.
- Tom bana toplantının ne zaman başladığını söyledi?
- He was present at the meeting yesterday.
- O, dün toplantıya gelmişti.
- With your permission, I would like to leave the meeting to go pick up my daughter at school.
- İzninizle, kızımı okuldan almak için toplantıdan ayrılmak istiyorum.
- She made it clear that she couldn't make it in time for the meeting.
- Toplantıya zamanında gelemeyeceğini açıkça belirtti.
- Can they come to the meeting tomorrow?
- Yarınki toplantıya gelebilirler mi?
- Let's set up a meeting.
- Bir toplantı düzenleyelim.
- I'm going back to Boston as soon as this meeting is over.
- Bu toplantı biter bitmez Boston'a döneceğim.
- I'm not worried about the meeting.
- Toplantı için endişelenmiyorum.
- Did you understand everything that was said at the meeting?
- Toplantıda söylenen her şeyi anladın mı?
- I have to go to a meeting.
- Bir toplantıya gitmeliyim.
- Do you plan on attending this afternoon's meeting?
- Bu öğleden sonraki toplantıya katılmayı planlıyor musun?
- Thanks for standing up for me at the meeting.
- Beni toplantıda desteklediğin için teşekkürler.
- We postponed the meeting.
- Biz toplantıyı erteledik.
- That is why he wasn't present at the meeting.
- Bu yüzden toplantıya katılmadı.
- I don't know who's going to be at the meeting.
- Toplantıda kimin olacağını bilmiyorum.
- It was a very long meeting.
- Çok uzun bir toplantıydı.
- Tom wants to set up a meeting.
- Tom bir toplantı ayarlamak istiyor.
- Our next meeting will be next Monday.
- Bir sonraki toplantımız gelecek Pazartesi.
- What time did the meeting end?
- Toplantı ne zaman bitti?
- I certainly intend to attend the meeting.
- Toplantıya kesinlikle katılacağım.
- Our club will hold its monthly meeting next Wednesday.
- Kulübümüz önümüzdeki Çarşamba aylık toplantısını yapacak.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
- Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- Do you think the meeting will last long?
- Toplantının uzun süreceğini düşünüyor musun?
- We all made preparation for the meeting.
- Hepimiz toplantı için hazırlandık.
- We postponed the meeting.
- Toplantıyı erteledik.
- Unfortunately, I can't come tomorrow; I have a meeting.
- Maalesef yarın gelemeyeceğim, toplantım var.
- That meeting lasted a long time.
- O toplantı uzun sürdü.
- Why weren't you at today's meeting?
- Bugünkü toplantıda neden yoktun?
- Tom won't call back until the meeting's over.
- Tom toplantı bitene kadar aramaz.
- The meeting is to be held next Thursday.
- Toplantı önümüzdeki Perşembe yapılacak.
- The meeting will be held annually.
- Toplantı her yıl yapılacak.
- We have a meeting.
- Bir toplantımız var.
- I didn't cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmedim.
- Tom said he had to go to a meeting.
- Tom bir toplantıya gitmesi gerektiğini söyledi.
- Tom will definitely be at the meeting.
- Tom kesinlikle toplantıda olacak.
- Who attended the meeting?
- Toplantıya kim katıldı?
- The meeting will take place next Sunday.
- Toplantı önümüzdeki Pazar günü gerçekleşecek.
- Do you plan on attending this afternoon's meeting?
- Bu öğleden sonraki toplantıya katılmayı düşünüyor musun?
- I'd like to help, but I've got an important meeting to attend.
- Yardım etmek isterdim ama katılmam gereken önemli bir toplantı var.
- Where was the meeting?
- Toplantı neredeydi?
- He won't be in time for the meeting.
- Toplantıya zamanında yetişemeyecek.
- I'm on my way to the meeting right now.
- Şu anda toplantıya gidiyorum.
- When's your next meeting?
- Bir sonraki toplantınız ne zaman?
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Toplantıda beni desteklememen nedeniyle seni asla affetmeyeceğim.
- Our meeting was quite accidental.
- Toplantımız oldukça tesadüfi oldu.
- I didn't think you'd forget to tell Tom what time the meeting was.
- Tom’a toplantının ne zaman olduğunu söylemeyi unutacağını düşünmedim.
- We agreed on a date for the next meeting.
- Bir sonraki toplantı için bir tarih üzerinde anlaştık.
- She volunteered to go to the meeting with him.
- Onunla birlikte toplantıya gitmek için gönüllü oldu.
- Could you remind me when the meeting starts?
- Toplantının ne zaman başladığını bana hatırlatır mısın?
- What time did the meeting end?
- Toplantı ne zaman sona erdi?
- I'm calling the meeting off.
- Toplantıyı iptal ediyorum.
- I told Tom that he should go to the meeting.
- Tom'a toplantıya gitmesi gerektiğini söyledim.
- Why don't we just cancel the meeting?
- Neden toplantıyı iptal etmiyoruz?
- Tom presided over the meeting.
- Tom toplantıya başkanlık etti.
- The traffic was heavy so Tom and I were late for the meeting.
- Trafik yoğundu, bu yüzden Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- I'm not looking forward to today's meeting.
- Bugünkü toplantıyı sabırsızlıkla beklemiyorum.
- Every Monday, I have a one-on-one meeting with my manager.
- Her pazartesi, müdürümle bire bir toplantı yaparım.
- He took part in the athletic meeting.
- Atletizm toplantısına katıldı.
- Some people at the meeting didn't like my proposal.
- Toplantıdaki bazı insanlar teklifimi sevmedi.
- It's possible that I might not be at tomorrow afternoon's meeting.
- Yarın öğleden sonra yapılacak toplantıda bulunmama ihtimalim var.
- A star shines on the hour of our meeting.
- Bizim toplantı saatinde bir yıldız parlar.
- She's at a meeting.
- Bir toplantıda.
- I have a meeting with him.
- Onunla bir toplantım var.
- Who attended the meeting?
- Toplantıya kimler katıldı?
- It was around eight last night when the meeting broke up.
- Toplantı dağıldığında saat dün akşam sekiz civarıydı.
- The meeting would've gone a lot differently if Tom hadn't been there.
- Tom orada olmasaydı toplantı çok daha farklı geçebilirdi.
- Did you ask Tom why he wasn't at the meeting?
- Tom'a neden toplantıda olmadığını sordun mu?
- I'm afraid I won't be able to take part in the meeting tonight.
- Korkarım bu akşamki toplantıya katılamayacağım.
- The meeting was canceled because of the rain.
- Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- Tom didn't speak at all during the meeting.
- Tom toplantı boyunca hiç konuşmadı.
- We all made preparation for the meeting.
- Hepimiz toplantı için hazırlık yaptık.
- Don't be late for the meeting tomorrow.
- Yarın toplantıya geç kalmayın.
- What you said at the meeting made a lot of people angry.
- Toplantıda söylediklerin çok insanı kızdırdı.
- The meeting quickly became heated.
- Toplantı hızla ısındı.
- He's angry at you for not attending the last meeting.
- Son toplantıya katılmadığın için sana kızgın.
- Tom didn't want to be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmak istemedi.
- Thank you for reminding me about the meeting I have to attend.
- Katılmam gereken toplantıyı hatırlattığın için teşekkür ederim.
- How many people attended the meeting?
- Toplantıya kaç kişi katıldı?
- Tom says he doesn't know when the meeting starts.
- Tom toplantının ne zaman başlayacağını bilmediğini söylüyor.
- The meeting went well.
- Toplantı iyi geçti.
- Tom was late for the meeting because he ran out of gas.
- Tom toplantıya geç kaldı çünkü benzini bitti.
- We got the meeting over with quickly.
- Biz toplantıyı çabucak bitirip kurtulduk.
- They held the meeting here.
- Toplantıyı burada yaptılar.
- I'd like to know more about what happened at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda ne olduğu hakkında daha fazla şey bilmek istiyorum.
- Only a few people came to the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıya sadece birkaç kişi geldi.
- Tom told me that I need to attend today's meeting.
- Tom bana bugünkü toplantıya katılmam gerektiğini söyledi.
- I've got a meeting I've got to go to.
- Gitmem gereken bir toplantı var.
- Tom can't stay for long so let's get the meeting started.
- Tom uzun süre kalamaz, o yüzden toplantıyı başlatalım.
- Neither of them was present at the meeting.
- İkisi de toplantıda yoktu.
- I have to attend a meeting.
- Bir toplantıya katılmak zorundayım.
- I'd like to cancel tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıyı iptal etmek istiyorum.
- There were thirty people present at the meeting.
- Toplantıda otuz kişi hazır bulundu.
- It's possible Tom didn't know about the meeting.
- Tom'un toplantıdan haberi olmaması mümkün.
- We will continue the meeting after some light refreshments.
- Hafif ikramlardan sonra toplantıya devam edeceğiz.
- Alice wasn't present at the meeting, was she?
- Alice toplantıda yoktu, değil mi?
- The meeting was held here.
- Toplantı burada yapıldı.
- The meeting broke up at four.
- Toplantı dörtte dağıldı.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda seni aradık.
- What time's our meeting tomorrow?
- Yarın toplantımız ne zaman?
- Tom and Mary have to go to a meeting this afternoon.
- Tom ve Mary bu öğleden sonra bir toplantıya gitmek zorunda.
- The meeting kicks off around 9 o'clock in the morning.
- Toplantı sabah saat 9'da başlayacak.
- Why don't we go ahead and start the meeting?
- Neden toplantıya başlamıyoruz?
- Tom raised an interesting question at our meeting.
- Tom toplantımızda ilginç bir soru sordu.
- They attend every meeting.
- Her toplantıya katılıyorlar.
- John is seeing to the arrangements for the meeting.
- John toplantı için gerekli ayarlamalarla ilgileniyor.
- Have you told everyone when and where the meeting will be?
- Toplantının nerede ve ne zaman olacağını herkese söyledin mi?
- I really wish I didn't have to go to that meeting this afternoon.
- Keşke bu öğleden sonra o toplantıya gitmek zorunda olmasaydım.
- Who organized the meeting?
- Toplantıyı kim organize etti?
- Don't come to the meeting!
- Toplantıya gelme!
- I'm on my way to a meeting.
- Bir toplantıya gidiyorum.
- Neither Tom nor Mary was at the meeting.
- Ne Tom ne de Mary toplantıdaydı.
- Our club will hold its monthly meeting next Wednesday.
- Kulübümüz aylık toplantısını gelecek çarşamba günü düzenleyecek.
- Do you know where the meeting will be?
- Toplantının nerede olacağını biliyor musun?
- If he's late, it's OK to start the meeting without him.
- Geç kalırsa, toplantıya onsuz başlamamız sorun olmaz.
- Fix a date for the meeting.
- Toplantı için bir tarih tespit et.
- When's the next meeting?
- Bir sonraki toplantı ne zaman?
- Tom can't be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya gelemez.
- The meeting isn't over.
- Toplantı bitmedi.
- Are you sure you have to be at the meeting?
- Toplantıda olman gerektiğine emin misin?
- The meeting went pretty good.
- Toplantı oldukça iyi geçti.
- Could you tell me why you weren't at the meeting?
- Toplantıya neden gelmediğini söyler misin?
- Many people attended the meeting.
- Toplantıya birçok kişi katıldı.
- Tom forgot all about the meeting.
- Tom toplantı hakkında her şeyi unuttu.
- The meeting was closed.
- Toplantı kapatıldı.
- Please bring the matter forward at the next meeting.
- Lütfen bir sonraki toplantıda konuyu gündeme getirin.
- Are you going to be at this afternoon's meeting?
- Öğleden sonraki toplantıya katılacak mısın?
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Toplantıda beni savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.
- Tom didn't want to go to the meeting.
- Tom toplantıya gitmek istemedi.
- How long is the meeting going to last?
- Toplantı ne kadar sürecek?
- It seems that he was late for the meeting yesterday.
- Görünüşe göre, dünkü toplantıya geç kalmış.
- I'll attend the next meeting.
- Sonraki toplantıya katılacağım.
- I shouldn't have skipped the meeting.
- Toplantıyı atlamamalıydım.
- The report on the meeting is ready.
- Toplantı ile ilgili rapor hazır.
- Are you for or against the plan he put forward at the meeting?
- Toplantıda öne sürdüğü planı destekliyor musun yoksa karşı mı çıkıyorsun?
- I don't know whether I'll be able to attend tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıya katılıp katılamayacağımı bilmiyorum.
- Tom said the meeting went well.
- Tom toplantının iyi geçtiğini söyledi.
- Tom didn't have to go to the meeting.
- Tom toplantıya gitmek zorunda değildi.
- He was present at the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıda hazır bulundu.
- I don't think we really need to attend that meeting.
- Gerçekten o toplantıya katılmamız gerektiğini sanmıyorum.
- He attended the meeting as our company representative.
- Toplantıya şirket temsilcimiz olarak katıldı.
- I have an important meeting.
- Önemli bir toplantım var.
- Who's chairing the meeting today?
- Bugünkü toplantıya kim başkanlık ediyor?
- Tom probably knows why the meeting was postponed.
- Tom muhtemelen toplantının neden ertelendiğini biliyor.
- Sorry I'm late for the meeting.
- Toplantıya geç kaldığım için üzgünüm.
- There was an air of excitement at the meeting.
- Toplantıda bir heyecan havası vardı.
- The meeting is to be held here tomorrow.
- Toplantı yarın burada düzenlenecek.
- I haven't missed a single meeting.
- Tek bir toplantıyı bile kaçırmadım.
- There's a meeting going on in the next room.
- Yan odada devam eden bir toplantı var.
- I'd like to help, but I've got an important meeting to attend.
- Yardım etmek isterdim ama katılmam gereken önemli bir toplantım var.
- Tom and his staff are preparing for the meeting.
- Tom ve ekibi toplantı için hazırlanıyor.
- Am I supposed to be at the meeting on Monday?
- Pazartesi günü toplantıda olmam gerekiyor mu?
- It was after a meeting in America that he decided to write a book for non-scientists.
- Amerika'daki bir toplantıdan sonra bilim insanı olmayanlar için bir kitap yazmaya karar verdi.
- Tom seemed to be the only one who wasn't at the meeting.
- Tom toplantıda olmayan tek kişi gibi görünüyordu.
- We insist that a meeting be held as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa sürede bir toplantı yapılması konusunda ısrar ediyoruz.
- As soon as Tom gets here, we can start the meeting.
- Tom buraya gelir gelmez toplantıya başlayabiliriz.
- Tell me where the meeting will be held.
- Bana toplantının nerede düzenleneceğini söyle.
- Tom wanted to remind Mary about the meeting.
- Tom, Mary'ye toplantıyı hatırlatmak istedi.
- The meeting lasted about three hours.
- Toplantı yaklaşık üç saat sürdü.
- Your suggestion came up at the meeting.
- Öneriniz toplantıda gündeme geldi.
- Can he come to the meeting tomorrow?
- O, yarın toplantıya gelebilir mi?
- She didn't show up until the meeting was over.
- Toplantı bitene kadar gelmedi.
- Tom thought that it would be a waste of time to go to that meeting.
- Tom o toplantıya gitmenin zaman kaybı olacağını düşünüyordu.
- Tom didn't know about the meeting.
- Tom toplantıyı bilmiyordu.
- Let's talk about this again at the next meeting.
- Gelecek toplantıda bu konuda tekrar konuşalım.
- Can you come to the meeting tonight?
- Bu gece toplantıya gelebilir misin?
- That meeting was a waste of time.
- O toplantı bir zaman kaybıydı.
- I'd love to be a fly on the wall at the meeting of the senior executives about the future of the company.
- Ben şirketin geleceği ile ilgili üst düzey yöneticilerinin toplantısında duvardaki sinek olmayı isterdim.
- If you hadn't told me about the meeting, I wouldn't have known about it.
- Bana toplantıdan bahsetmemiş olsaydın, bunu bilmezdim.
- The meeting will be held next week at the earliest.
- Toplantı en erken gelecek hafta yapılacaktır.
- Nobody having any more to say, the meeting was closed.
- Kimsenin daha fazla söyleyecek bir şeyi olmadığı için toplantı kapatıldı.
- We delayed the meeting for a week.
- Toplantıyı bir hafta öteledik.
- Let's talk about it in the next meeting.
- Bunu bir sonraki toplantıda konuşalım.
- The meeting was put off until next Friday.
- Toplantı önümüzdeki Cuma gününe ertelendi.
- Tom called the meeting to order.
- Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.
- Was it your idea to postpone the meeting?
- Toplantıyı ertelemek senin fikrin miydi?
- I acted as interpreter at the meeting.
- Ben toplantıda tercüman olarak görev yaptım.
- I've got to get back to the meeting.
- Toplantıya geri dönmek zorundayım.
- Is the meeting today or tomorrow?
- Toplantı bugün mü yoksa yarın mı?
- Other people at the meeting didn't agree.
- Toplantıdaki diğer insanlar kabul etmedi.
- The meeting was canceled because of the rain.
- Toplantı yağmur nedeniyle iptal edildi.
- Someone should tell Tom that the meeting was canceled.
- Toplantının iptal edildiğini biri Tom'a söylemeli.
- It's unlikely that the meeting will start on time.
- Toplantının zamanında başlaması olası değil.
- Tom has a meeting to attend.
- Tom'un katılması gereken bir toplantı var.
- What happened in the meeting?
- Toplantıda ne oldu?
- That was an excellent meeting.
- O mükemmel bir toplantıydı.
- Tom is in a meeting, but Mary's in her office.
- Tom bir toplantıda ama Mary ofisinde.
- I hadn't considered not going to the meeting.
- Toplantıya gitmemeyi düşünmemiştim.
- If you had been to the meeting, you would know this.
- Toplantıya gelseydin bunu bilirdin.
- As is often the case with her, she was late for the meeting this afternoon.
- Çoğu zaman olduğu gibi o, bu öğleden sonra toplantı için geç kaldı.
- I didn't arrive until the meeting was over.
- Toplantı bitene kadar gelmedim.
- They excluded her from the meeting.
- Onu toplantıya almadılar.
- It's unlikely that the meeting will start on time.
- Toplantının zamanında başlaması pek mümkün değil.
- The meeting broke up at seven.
- Toplantı yedide dağıldı.
- She agreed with him that I should go to the meeting.
- Toplantıya gitmem gerektiği konusunda onunla aynı fikirdeydi.
- Tom knows when the meeting starts, I think.
- Tom toplantının ne zaman başlayacağını biliyor, sanırım.
- It's possible that I might not be at tomorrow afternoon's meeting.
- Yarın öğleden sonraki toplantıda olmayabilirim.
- I have a meeting this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir toplantım var.
- We had to put off the meeting because of the storm.
- Fırtına nedeniyle toplantıyı ertelemek zorundaydık.
- Tom is likely going to be late for the meeting.
- Tom muhtemelen toplantıya geç kalacak.
- Why do we have to go to that meeting?
- Neden o toplantıya gitmek zorundayız?
- I've got to get to a meeting.
- Bir toplantıya gitmek zorundayım.
- Could you come to tomorrow's meeting?
- Yarınki toplantıya gelebilir misin?
- I will go to the meeting.
- Ben toplantıya gideceğim.
- He suggested that a meeting be held as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa sürede bir toplantı yapılmasını önerdi.
- Tom didn't come to the last meeting.
- Tom son toplantıya gelmedi.
- The meeting is almost over.
- Toplantı nerdeyse bitmek üzere.
- I have a meeting with Tom.
- Tom ile bir toplantım var.
- The meeting went on until noon.
- Toplantı öğlene kadar devam etti.
- The meeting, in short, was a waste of time.
- Kısacası toplantı zaman kaybıydı.
- The chairman called the meeting to order.
- Başkan toplantıyı başlattı.
- Have you told Tom what time the meeting is?
- Tom'a toplantının ne zaman olduğunu söyledin mi?
- I'll call you right after the meeting.
- Toplantıdan hemen sonra seni arayacağım.
- Tom may not make it to the meeting.
- Tom toplantıya gitmeyebilir.
- Are you going to be at this afternoon's meeting?
- Bu öğleden sonraki toplantıda olacak mısın?
- We had the meeting in this room last Friday.
- Geçen Cuma bu odada toplantı yaptık.
- We were all present at the meeting.
- Hepimiz toplantıda hazır bulunduk.
- We'll set up a meeting.
- Bir toplantı ayarlayacağız.
- Sami attended the business meeting.
- Sami iş toplantısına katıldı.
- Ask Tom if he'll be at the meeting.
- Tom'a toplantıda olup olmayacağını sor.
- Last week's meeting was the longest we have had this year.
- Geçen haftaki toplantı bu yılki en uzun toplantımızdı.
- I just learned that Tom won't be at the meeting today.
- Az önce Tom'un bugün toplantıda olmayacağını öğrendim.
- Tom told me that he would be at tomorrow's meeting.
- Tom bana yarınki toplantıda olacağını söyledi.
- Tom didn't say anything about the meeting.
- Tom toplantı hakkında bir şey söylemedi.
- Are you sure you have to be at the meeting?
- Toplantıda olmak zorunda olduğundan emin misin?
- The meeting began at nine o'clock sharp.
- Toplantı tam dokuzda başladı.
- The meeting will start at four o'clock sharp.
- Toplantı tam dörtte başlayacak.
- They had a meeting.
- Bir toplantıları vardı.
- I had a meeting with Tom.
- Tom ile bir toplantım vardı.
- I'll be late for the meeting if I don't hurry.
- Acele etmezsem toplantıya geç kalacağım.
- We have to attend that meeting whether we like it or not.
- İstesek de istemesek de o toplantıya katılmak zorundayız.
- Have you ever sneezed in a meeting?
- Hiç toplantıda hapşırdın mı?
- The meeting will end tomorrow.
- Toplantı yarın bitecek.
- No one else came to the meeting.
- Toplantıya başka kimse gelmedi.
- Tom didn't go to the meeting.
- Tom toplantıya gitmedi.
- Robert has not yet been late for a meeting.
- Robert, henüz bir toplantıya geç kalmadı.
- Only a handful of people came to the meeting.
- Toplantıya sadece bir avuç insan geldi.
- The meeting continued late into the night.
- Toplantı gece geç saatlere kadar sürdü.
- The meeting is over.
- Toplantı bitti.
- Tom said he didn't know when the meeting started.
- Tom toplantının ne zaman başladığını bilmediğini söyledi.
- The meeting will take place tomorrow.
- Toplantı yarın gerçekleşecek.
- The meeting was called off as there was no hope of agreement on either side.
- İki tarafta da anlaşma umudu olmadığı için toplantı iptal edildi.
- You don't need to be at the meeting.
- Toplantıda olmanıza gerek yok.
- What you said at the meeting today was very inspiring.
- Bugünkü toplantıda söylediklerin çok ilham vericiydi.
- You don't need to be at the meeting.
- Toplantıda olman gerekmiyor.
- Let's schedule a meeting for next Monday.
- Gelecek pazartesi için bir toplantı planlayalım.
- Let's get this meeting over with.
- Bu toplantıyı bitirelim.
- They interrupted the meeting for lunch.
- Öğle yemeği için toplantıya ara verdiler.
- He will certainly attend the meeting.
- Toplantıya kesinlikle katılacaktır.
- Because there was traffic, I was late to the meeting.
- Trafik olduğu için toplantıya geç kaldım.
- Some people at the meeting didn't like my proposal.
- Toplantıdaki bazı insanlar teklifimi beğenmedi.
- Both of them were not present at the meeting.
- Onların her ikisi de toplantıda yoktu.
- Quite a few people were present at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda oldukça az sayıda kişi vardı.
- The meeting will be held next month.
- Toplantı gelecek ay yapılacak.
- Thank you for attending this meeting.
- Bu toplantıya katıldığın için teşekkürler.
- We had to put off the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda desteklemediğin için seni asla affetmeyeceğim.
- I'm here for the meeting.
- Toplantı için geldim.
- I'd like to discuss the following at the meeting.
- Toplantıda şunları tartışmak istiyorum.
- Tom didn't attend today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya katılmadı.
- They need you at the meeting.
- Toplantıda sana ihtiyaçları var.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- I may not be able to be at this afternoon's meeting.
- Bu öğleden sonraki toplantıda olamayabilirim.
- Other people at the meeting didn't agree.
- Toplantıdaki diğer insanlar aynı fikirde değildi.
- The meeting will end tomorrow.
- Toplantı yarın sona erecek.
- Tom played the role of devil's advocate at the brainstorming meeting.
- Tom, beyin fırtınası toplantısında şeytanın avukatı rolünü oynadı.
- All Tom told me was that he wouldn't be at the meeting.
- Tom'un bana tek söylediği şey toplantıya gelmeyeceğiydi.
- Tom didn't show up until the meeting was over.
- Tom toplantı bitene kadar gelmedi.
- There's no need for you to be at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda bulunmana gerek yok.
- Tom knows when the meeting starts, I think.
- Sanırım Tom toplantının ne zaman başladığını biliyor.
- The meeting will have finished by the time we get there.
- Biz oraya varmadan önce toplantı bitmiş olacak.
- Tom doesn't have to be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmak zorunda değil.
- We adjourned the meeting for lunch.
- Biz öğle yemeği için toplantıyı erteledik.
- We're in the middle of a meeting.
- Toplantının ortasındayız.
- Let's see if we can cancel the meeting.
- Bakalım toplantıyı iptal edebilecek miyiz?
- Tom almost forgot about the meeting.
- Tom neredeyse toplantıyı unutuyordu.
- I really appreciated what you said at this morning's meeting.
- Bu sabahki toplantıda söylediklerini gerçekten takdir ettim.
- A lot of students are present at the meeting.
- Çok sayıda öğrenci toplantıda mevcut.
- I was hoping Tom wouldn't be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olmayacağını umuyordum.
- Tom didn't even bother to go to the meeting.
- Tom toplantıya gitmeye zahmet bile etmedi.
- The meeting was this afternoon.
- Toplantı bu öğleden sonraydı.
- Today's newspapers recounted a meeting of Esperantists.
- Bugünkü gazeteler Esperantistlerin bir toplantısından bahsediyor.
- Tom wanted a meeting with us.
- Tom bizimle bir toplantı istedi.
- I'd like to stay and chat, but I've got a meeting to go to.
- Ben kalmak ve sohbet etmek istiyorum ama gidecek bir toplantım var.
- Tom was at an AA meeting.
- Tom bir AA toplantısındaydı.
- The meeting was interrupted.
- Toplantı yarıda kesildi.
- Let's put off the meeting until next Friday.
- Toplantıyı gelecek cumaya kadar erteleyelim.
- We won't be in time for the meeting.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyeceğiz.
- The meeting was cancelled.
- Toplantı iptal edildi.
- Do I need to be at the meeting on Monday?
- Pazartesi günü toplantıda olmam gerekiyor mu?
- Tom was normally very reliable and his absence from the meeting was inexplicable.
- Tom normalde çok güvenilir biriydi ve toplantıya katılmaması açıklanamazdı.
- Was Tom supposed to be at this morning's meeting?
- Tom, bu sabahki toplantıda olmalı mıydı?
- We have to call off the meeting.
- Biz, toplantıyı iptal etmek zorundayız.
- Prior to the meeting, they had dinner.
- Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.
- John is seeing to the arrangements for the meeting.
- John, toplantı için düzenlemelere bakıyor.
- The meeting went pretty good.
- Toplantı oldukça iyi gitti.
- We extended the meeting another 10 minutes.
- Toplantıyı 10 dakika daha uzattık.
- It was a very long meeting.
- Bu çok uzun bir toplantıydı.
- I have a meeting with Tom tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Tom'la bir toplantım var.
- They wouldn't allow me to say anything at the meeting.
- Toplantıda bir şey söylememe izin vermediler.
- I imagine he will be late for the meeting.
- Toplantı için onun geç kalacağını düşünüyorum.
- I completely forgot about the meeting.
- Toplantıyı tamamen unuttum.
- Do you know the reason why two-thirds of the students did not attend the student meeting?
- Öğrencilerin üçte ikisinin öğrenci toplantısına katılmamasının nedenini biliyor musunuz?
- At the meeting, we came up with a lot of new ideas.
- Toplantıda birçok yeni fikir bulduk.
- They are currently attending a meeting.
- Şu anda bir toplantıya katılıyorlar.
- I want to know why you weren't at the meeting.
- Toplantıya neden katılmadığını bilmek istiyorum.
- How was your meeting?
- Toplantınız nasıldı?
- Tom is going to be present at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda hazır bulunacak.
- As is often the case with her, she was late for the meeting this afternoon.
- Sık sık olduğu gibi, bu öğleden sonraki toplantıya geç kaldı.
- The boss is angry at me for not attending the last meeting.
- Patron son toplantıya katılmadığım için bana kızıyor.
- The meeting has been postponed.
- Toplantı ertelendi.
- Tom was late for the meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonraki toplantıya geç kaldı.
- They will not accept any excuses for not joining the meeting.
- Toplantıya katılmamak için hiçbir mazeret kabul etmeyecekler.
- Tom didn't expect the meeting to last so long.
- Tom toplantının o kadar uzun süreceğini beklemiyordu.
- I wasn't at that meeting.
- Ben o toplantıda değildim.
- Tom thinks there's a chance that Mary won't be at the meeting.
- Tom, Mary'nin toplantıya gelmeme ihtimali olduğunu düşünüyor.
- Tom told me he thought Mary would be present at today's meeting.
- Tom bana Mary'nin bugünkü toplantıda hazır bulunacağını düşündüğünü söyledi.
- You missed the meeting.
- Sen toplantıyı kaçırdın.
- I thought the time for the meeting had been changed.
- Toplantı için zamanın değiştirildiğini düşünüyordum.
- It's possible that Tom may not know that we're having a meeting tomorrow afternoon.
- Tom'un yarın öğleden sonra toplantı yapacağımızı bilmemesi mümkün.
- Tom wasn't present at today's meeting, but Mary was.
- Bugünkü toplantıda Tom yoktu ama Mary vardı.
- There's a slim chance I won't be able to make it to the meeting.
- Toplantıya yetişememe ihtimalim çok düşük.
- We have three hours to prepare for the meeting.
- Toplantıya hazırlanmak için üç saatimiz var.
- Do you plan to attend today's meeting?
- Bugünkü toplantıya katılmayı düşünüyor musun?
- I didn't know who was going to be at the meeting.
- Toplantıda kimin olacağını bilmiyorum.
- How many people do you think will be at today's meeting?
- Bugünkü toplantıda kaç kişi olacağını düşünüyorsunuz?
- If you had been to the meeting, you would know this.
- Toplantıya katılmış olsaydınız, bunu bilirdiniz.
- How was the meeting?
- Toplantı nasıldı?
- They will not accept any excuses for not joining the meeting.
- Toplantıya katılmamak için herhangi bir mazereti kabul etmeyeceklerdir.
- Many people came to the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıya birçok kişi geldi.
- Minutes of the previous meeting were accepted.
- Bir önceki toplantının tutanakları kabul edildi.
- Both of them were not present at the meeting.
- İkisi de toplantıda yoktu.
- Tom didn't say anything at the meeting.
- Tom toplantıda hiçbir şey söylemedi.
- What time does the meeting start?
- Toplantı ne zaman başlıyor?
- What was that meeting about?
- O toplantı ne hakkındaydı?
- I just learned that Tom won't be at the meeting today.
- Tom'un bugün toplantıya gelmeyeceğini öğrendim.
- Originally the meeting was planned for next Saturday.
- Aslında toplantı önümüzdeki cumartesi için planlandı.
- I want to know why you weren't at the meeting this morning.
- Bu sabah toplantıya neden gelmediğini bilmek istiyorum.
- I was late for the meeting.
- Toplantıya geç kaldım.
- Can she come to the meeting tomorrow?
- O, yarın toplantıya gelebilir mi?
- As for me, I won't be able to attend today's meeting.
- Bana gelince, bugünkü toplantıya katılamayacağım.
- I didn't expect the meeting to last so long.
- Toplantının bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim.
- I have to attend a meeting.
- Bir toplantıya katılmam gerekiyor.
- One of my parents has to go to the meeting.
- Annemle babamdan biri toplantıya gitmek zorunda.
- Tell her I'm in a meeting.
- Toplantıda olduğumu söyle.
- It's unlikely Tom will be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olacak olması olası değil.
- I thought Tom would have remembered today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıyı hatırlayacağını düşündüm.
- Didn't you get Tom's message about today's meeting?
- Tom'un bugünkü toplantı hakkındaki mesajını almadın mı?
- The meeting, in short, was a waste of time.
- Kısacası toplantı vakit kaybıydı.
- No one was present at the meeting.
- Kimse toplantıda bulunmadı.
- I will go to the meeting.
- Toplantıya gideceğim.
- Why didn't you tell me there was a meeting today?
- Bugün toplantı olduğunu neden söylemedin?
- Does anyone here know what time the meeting starts?
- Burada toplantının ne zaman başlayacağını bilen var mı?
- I think you ought to postpone the meeting.
- Sanırım toplantıyı ertelemelisin.
- I want to know when the meeting will be over.
- Toplantının ne zaman sona ereceğini bilmek istiyorum.
- We were here for a business meeting with your wife.
- Biz senin karınla bir iş toplantısı için buradaydık.
- Tom doesn't need to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıda olması gerekmiyor.
- Tell him I'm in a meeting.
- Ona bir toplantıda olduğumu söyle.
- Tom is in a meeting.
- Tom bir toplantıda.
- Tom drove all night to get to Boston in time for today's meeting.
- Bugünkü toplantı için zamanında Boston'a varmak için Tom bütün gece araba sürdü.
- You're not the only one who can't attend today's meeting.
- Bugünkü toplantıya katılamayan tek kişi sen değilsin.
- Tom never explained why he didn't attend the meeting.
- Tom toplantıya neden katılmadığını açıklamadı.
- The room I booked for you for the meeting on March 23 has been canceled.
- Sizin için 23 Mart'taki toplantı için ayırttığım oda iptal edildi.
- When will they open the meeting?
- Toplantıyı ne zaman açacaklar?
- Due to circumstances beyond our control, we had to postpone the meeting.
- Kontrolümüz dışındaki koşullar nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- Who was at the meeting?
- Kim toplantıdaydı?
- I suggested that we end the meeting.
- Ben toplantıyı bitirmemizi önerdim.
- The meeting went pretty well.
- Toplantı oldukça iyi geçti.
- It was an informal meeting.
- Gayri resmî bir toplantıydı.
- I'm going back to Boston as soon as this meeting is over.
- Bu toplantı biter bitmez Boston'a geri gidiyorum.
- The meeting ended earlier than usual.
- Toplantı normalden erken bitti.
- What's the meeting about?
- Toplantı ne hakkında?
- Like it or not, we have to attend that meeting.
- Hoşlansak da hoşlanmasak da o toplantıya katılmak zorundayız.
- It's almost time for the meeting to start.
- Neredeyse toplantının başlama zamanı.
- I should've gone to yesterday's meeting.
- Dünkü toplantıya gitmeliydim.
- Twelve are present at the meeting.
- Toplantıda on iki kişi mevcut.
- Tom said that he wasn't at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya katılmadığını söyledi.
- I suggested that we bring the meeting to an end.
- Toplantıyı bitirmemizi önerdim.
- The traffic jam caused me to be late for the meeting.
- Trafik sıkışıklığı toplantıya geç kalmama neden oldu.
- The meeting was put off until next Friday.
- Toplantı gelecek Cumaya kadar ertelendi.
- You don't have to come to the meeting.
- Toplantıya gelmek zorunda değilsin.
- The meeting broke up at eight.
- Toplantı sekizde dağıldı.
- I'm the one who told Tom he didn't need to attend today's meeting.
- Bugünkü toplantıya katılmaması gerektiğini Tom'a söyleyen kişi benim.
- Alice wasn't present at the meeting, was she?
- Alice, toplantıda mevcut değildi, değil mi?
- Tom is going to be at the meeting on Monday.
- Tom pazartesi günü toplantıda olacak.
- I have a meeting with Tom today.
- Bugün Tom'la bir toplantım var.
- Tom was also present at the meeting.
- Tom da toplantıda hazır bulundu.
- Tom doesn't know how long the meeting will last.
- Tom toplantının ne kadar süreceğini bilmiyor.
- The meeting is ten days away.
- Toplantı on gün sonra.
- Let's start the meeting now.
- Toplantıya şimdi başlayalım.
- We can come together one on one and have a meeting.
- Bire bir bir araya gelip toplantı yapabiliriz.
- The date and place of the meeting have been fixed.
- Toplantının tarihi ve yeri tespit edildi.
- Tom probably should've been at today's meeting.
- Tom muhtemelen bugünkü toplantıda olmalıydı.
- The matter will be brought up at the next meeting.
- Konu, bir sonraki toplantıda gündeme getirilecek.
- I was at that meeting.
- O toplantıdaydım.
- Tom is definitely going to be at the meeting.
- Tom kesinlikle toplantıda olacak.
- He cancelled the meeting at the last minute.
- Son dakikada toplantıyı iptal etti.
- I wanted to know if you'd heard anything about what's going to be discussed at tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıda ne tartışılacağı hakkında bir şey duyup duymadığını bilmek istiyordum.
- I have an important meeting I have to attend this afternoon.
- Bu öğleden sonra katılmam gereken önemli bir toplantı var.
- He had such a bad headache that he had to cancel the meeting.
- O kadar kötü bir baş ağrısı vardı ki toplantıyı iptal etmek zorunda kaldı.
- Tom was in a meeting all afternoon.
- Tom öğleden sonra hep toplantıdaydı.
- The meeting was awfully long.
- Toplantı çok uzundu.
- The meeting was arranged for next Sunday.
- Toplantı önümüzdeki Pazar günü için ayarlandı.
- She didn't show up until the meeting was over.
- Toplantı bitene kadar ortaya çıkmadı.
- I had not expected Tom to be at the meeting.
- Tom'un toplantıda olmasını beklemiyordum.
- The meeting went really well.
- Toplantı gerçekten iyi geçti.
- I've got a meeting to go to.
- Gidecek bir toplantım var.
- Tom seemed to be the only one who wasn't at the meeting.
- Toplantıya katılmayan tek kişi Tom gibi görünüyordu.
- A lot of students are present at the meeting.
- Toplantıda çok sayıda öğrenci hazır bulunuyor.
- Tomorrow, a meeting will be held.
- Yarın bir toplantı yapılacak.
- The meeting was adjourned until the next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
- Let's talk about it in the next meeting.
- Bunu bir dahaki toplantıda konuşalım.
- He verified the date of the meeting.
- Toplantı tarihini doğruladı.
- Tom won't attend today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya katılmayacak.
- He'll be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacak.
- Thanks for standing up for me at the meeting.
- Toplantıda beni savunduğun için teşekkürler.
- You don't need to be at the meeting.
- Toplantıda olmana gerek yok.
- Let's get the meeting started.
- Toplantıyı başlatalım.
- The meeting was put off until next week.
- Toplantı gelecek haftaya ertelendi.
- Tom was very tired and fell asleep during the meeting.
- Tom çok yorgundu ve toplantı sırasında uyuyakaldı.
- Let's get this meeting over with.
- Bu toplantıyı yapıp da kurtulalım.
- Tom is at a meeting.
- Tom bir toplantıda.
- Can they come to the meeting tomorrow?
- Onlar yarın toplantıya gelebilir mi?
- Did he show up at the meeting?
- O, toplantıya geldi mi?
- Tom should've been at that meeting.
- Tom o toplantıda olmalıydı.
- They need you at the meeting.
- Onların toplantıda sana ihtiyacı var.
- The meeting was last month.
- Toplantı geçen aydı.
- We have to call off the meeting.
- Toplantıyı iptal etmek zorundayız.
- She will attend the meeting instead of me.
- Toplantıya benim yerime o katılacakmış.
- Tom assumed that the meeting would start on time.
- Tom toplantının zamanında başlayacağını varsaydı.
- Tom wants a meeting with you.
- Tom seninle bir toplantı istiyor.
- Tom might know why Mary wasn't at yesterday's meeting.
- Tom, Mary'nin dünkü toplantıya neden gelmediğini biliyor olabilir.
- We adjourned the meeting for lunch.
- Öğle yemeği için toplantıya ara verdik.
- Maybe we can come together one on one and have a meeting.
- Belki teke tek bir araya gelip bir toplantı yapabiliriz.
- Maybe we can come together one on one and have a meeting.
- Belki öncesinde baş başa buluşup toplantı yapabiliriz.
- Is it true that you attended a meeting with the nazis?
- Nazilerle bir toplantıya katıldığınız doğru mu?
- I think it would be really good for you to attend that meeting.
- O toplantıya katılmanızın sizin için gerçekten iyi olacağını düşünüyorum.
- Tom says he'll be sticking around after the meeting.
- Tom toplantıdan sonra da burada kalacağını söylüyor.
- They're having a meeting.
- Onlar toplantı yapıyorlar.
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
- Toplantıda konuşulanları kısaca özetleyebilir misiniz?
- The meeting is almost over.
- Toplantı bitmek üzere.
- What time's our meeting tomorrow?
- Toplantımız yarın saat kaçta?
- Yesterday I was in a meeting.
- Dün bir toplantıdaydım.
- Tom never explained why he didn't attend the meeting.
- Tom toplantıya neden katılmadığını hiç açıklamadı.
- The meeting dragged on.
- Toplantı uzadı.
- Nobody noticed that she was absent until the meeting ended.
- Toplantı bitene kadar kimse gelmediğini fark etmedi.
- Tom walked out of the meeting.
- Tom toplantıdan çıktı.
- We'll have to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorunda kalacağız.
- Tom and I were both at the meeting.
- Hem Tom hem de ben toplantıdaydık.
- Don't you have a meeting?
- Toplantınız yok mu?
- The meeting was almost over.
- Toplantı neredeyse bitmek üzereydi.
- We asked for a meeting.
- Bir toplantı istedik.
- My oldest brother attended the meeting on behalf of our father.
- En büyük ağabeyim toplantıya babamız adına katıldı.
- I'm going to cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal edeceğim.
- The meeting was postponed due to the bad weather.
- Toplantı kötü hava nedeniyle ertelendi.
- The meeting will commence.
- Toplantı başlayacak.
- Who's chairing the meeting today?
- Bugün toplantıya kim başkanlık ediyor?
- Are you going to the meeting?
- Toplantıya gidiyor musun?
- You should have attended today's meeting.
- Bugünkü toplantıya katılmalıydın.
- The meeting has been put off until next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
- That's why I also want you to take part in this meeting.
- Bu yüzden senin de bu toplantıya katılmanı istiyorum.
- We have to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorundayım.
- He never goes to a meeting.
- O, asla bir toplantıya gitmez.
- Twelve are present at the meeting.
- Toplantıda on iki kişi var.
- Tom chaired the meeting.
- Tom toplantıya başkanlık etti.
- We had the meeting in this room last Friday.
- Geçen Cuma bu odada toplantımız vardı.
- Tell Tom how important the meeting is.
- Tom'a toplantının ne kadar önemli olduğunu söyle.
- The problem will be on the carpet at the next meeting.
- Mesele bir sonraki toplantıda ele alınacak.
- I was in an IAA meeting.
- IAA toplantısındaydım.
- The meeting started thirty minutes ago.
- Toplantı otuz dakika önce başladı.
- At what time are you going to arrive in Paris for the meeting?
- Toplantı için Paris'e saat kaçta varacaksın?
- I have to go to a meeting.
- Bir toplantıya gitmek zorundayım.
- We've decided to postpone the meeting till next Monday.
- Toplantıyı gelecek pazartesiye ertelemeye karar verdik.
- Tom didn't need to go to the meeting.
- Tom'un toplantıya gitmesine gerek yoktu.
- Is there anything we need to do before this afternoon's meeting?
- Öğleden sonraki toplantıdan önce yapmamız gereken bir şey var mı?
- Only one third of the members turned up at the meeting.
- Üyelerin sadece üçte biri toplantıya katıldı.
- The meeting isn't over.
- Toplantı henüz bitmedi.
- Let's get this meeting started.
- Bu toplantıyı başlatalım.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
- Eminim toplantıdaydı ama uyuyordu.
- They started the meeting without me.
- Toplantıya bensiz başladılar.
- It's going to be a long meeting.
- Uzun bir toplantı olacak.
- Please tell me when the next meeting will be held.
- Lütfen bana bir sonraki toplantının ne zaman yapılacağını söyleyin.
- Let's get on with the meeting.
- Toplantıya devam edelim.
- What time's the meeting?
- Toplantı ne zaman?
- The meeting's going to start soon.
- Toplantı birazdan başlayacak.
- Let's schedule a meeting.
- Bir toplantı planlayalım.
- Like it or not, we have to attend that meeting.
- Hoşuna gitsin ya da gitmesin, o toplantıya katılmak zorundayız.
- Tom will attend today's meeting instead of me.
- Bugünkü toplantıya benim yerime Tom katılacak.
- The staff exchanged frank opinions in the meeting.
- Personel toplantıda samimi fikir alışverişinde bulundu.
- Layla missed a meeting with Sami.
- Layla, Sami ile bir toplantıyı kaçırdı.
- Tom wondered when the meeting was going to begin.
- Tom toplantının ne zaman başlayacağını merak ediyordu.
- Tom forgot to remind Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlatmayı unuttu.
- Taking notes at each meeting is one of the official duties.
- Her toplantıda notlar almak resmi görevlerden biridir.
- I need to know when the meeting is.
- Toplantının ne zaman olduğunu bilmem gerek.
- He brought up a series of issues at the meeting.
- Toplantıda bir dizi konuyu gündeme getirdi.
- I think it would be really good for you to attend that meeting.
- Bence o toplantıya katılman senin için çok iyi olur.
- Tom can't be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olamaz.
- At today's meeting almost everybody backed my plan.
- Bugünkü toplantıda neredeyse herkes planımı destekledi.
- As soon as Tom gets here, we'll start the meeting.
- Tom buraya gelir gelmez toplantıya başlayacağız.
- We're about to have a meeting.
- Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- Maybe you should cancel the meeting.
- Belki de toplantıyı iptal etmelisin.
- We have a meeting today.
- Bugün toplantımız var.
- Either you or I must attend the meeting.
- Toplantıya ya sen ya da ben katılmak zorundayım.
- Do you think the meeting will last long?
- Sence toplantı uzun sürecek mi?
- I think you ought to postpone the meeting.
- Bence toplantıyı ertelemelisin.
- Aren't you going to the meeting?
- Toplantıya gitmiyor musun?
- I wonder when the meeting's going to start.
- Toplantının ne zaman başlayacağını merak ediyorum.
- He attended the meeting for his father.
- Toplantıya babası için katılmıştır.
- I didn't know about the meeting.
- Toplantıdan haberim yoktu.
- Nobody told me where the meeting was going to be.
- Kimse bana toplantının nerede olacağını söylemedi.
- She volunteered to go to the meeting with him.
- Onunla birlikte toplantıya gitmeye gönüllü oldu.
- With your permission, I would like to leave the meeting to go pick up my daughter at school.
- İzninizle, okuldaki kızımı almaya gitmek için toplantıyı terk etmek istiyorum.
- Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth?
- Beş ya da altı Nisan'da bizimle bir toplantı ayarlamanız mümkün mü?
- They gathered at the coffee shop for a meeting.
- Toplantı için kafede toplandılar.
- Tom didn't think Mary would forget to tell John what time the meeting was going to start.
- Tom, Mary'nin John'a toplantının ne zaman başlayacağını söylemeyi unutacağını düşünmüyordu.
- I'm actually late for a meeting.
- Aslında bir toplantıya geç kaldım.
- The meeting has been canceled.
- Toplantı iptal edildi.
- I think you ought to postpone the meeting.
- Toplantıyı ertelemen gerektiğini düşünüyorum.
- As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi Mike bu öğleden sonraki toplantıya geç kaldı.
- The shareholders meeting was held.
- Hissedarlar toplantısı yapıldı.
- Tom may not make it in time for the meeting.
- Tom toplantıya zamanında yetişemeyebilir.
- We won't start the meeting until he comes.
- O gelmeden toplantıya başlamıyoruz.
- I talked to Tom this morning just before the meeting.
- Tom'la bu sabah toplantıdan hemen önce konuştum.
- He remained silent during the meeting.
- Toplantı boyunca sessiz kaldı.
- I'm sure Tom hasn't forgotten about the meeting.
- Tom'un toplantıyı unutmadığına eminim.
- Let's get this meeting started.
- Şu toplantıyı başlatalım.
- Have they called the meeting yet?
- Toplantıya çağırdılar mı?
- Tom wondered when the meeting would start.
- Tom toplantının ne zaman başlayacağını merak ediyordu.
- Let's get the meeting started.
- Toplantıya başlayalım.
- Only one third of the members turned up at the meeting.
- Sadece üyelerin üçte biri toplantıya geldi.
- What time do you arrive in Paris for the meeting?
- Toplantı için Paris'e ne zaman varıyorsunuz?
- Do you know why Tom wasn't at the meeting this afternoon?
- Tom'un bu öğleden sonraki toplantıya neden gelmediğini biliyor musun?
- I have a business meeting.
- Bir iş toplantım var.
- Tom stormed out of the meeting.
- Tom hiddetle toplantıdan ayrıldı.
- The meeting with the CEO was in the boardroom.
- CEO ile toplantı yönetim kurulu odasındaydı.
- I have an important meeting.
- Benim önemli bir toplantım var.
- Why didn't you tell me there was a meeting today?
- Bugün bir toplantı olduğunu neden bana söylemedin?
- Tom drove all night to get to Boston in time for today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya zamanında yetişebilmek için bütün gece araba kullandı.
- We decided to put off the meeting until next Sunday.
- Toplantıyı önümüzdeki pazara kadar ertelemeye karar verdik.
- I wanted to know if you'd heard anything about what's going to be discussed at tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıda ne konuşulacağı hakkında bir şey duyup duymadığını bilmek istedim.
- I'd like to know more about what happened at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda neler olduğu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum.
- We had a family meeting.
- Bir aile toplantısı yaptık.
- How soon will the meeting begin?
- Toplantı ne zaman başlayacak?
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
- Küçük ama sesi çok çıkan bir azınlık toplantıyı böldü.
- Tom said that he wasn't at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmadığını söyledi.
- I will tell her what to say at the meeting.
- Toplantıda ne söyleyeceğini ona söyleyeceğim.
- My job is to publicize the decisions made during the meeting.
- Benim işim toplantı sırasında alınan kararları kamuoyuna duyurmak.
- As I told you before, I don't plan to be at this afternoon's meeting.
- Sana daha önce söylediğim gibi, bu öğleden sonraki toplantıda olmayı planlamıyorum.
- I thought Tom had a meeting this afternoon.
- Tom'un bu öğleden sonra bir toplantısı var sanıyordum.
- The meeting is held annually.
- Toplantı yıllık olarak düzenlenmektedir.
- I'm pretty sure that Tom won't cancel the meeting.
- Tom'un toplantıyı iptal etmeyeceğinden oldukça eminim.
- I talked to Tom this morning just before the meeting.
- Bu sabah toplantıdan hemen önce Tom'la konuştum.
- Tom said he's going to attend tomorrow's meeting.
- Tom yarınki toplantıya katılacağını söyledi.
- I had a meeting with them.
- Onlarla bir toplantım vardı.
- How long was the meeting?
- Toplantı ne kadar sürdü?
- It would be better if we didn't attend that meeting.
- O toplantıya katılmazsak daha iyi olur.
- I thought you knew that Tom wasn't going to be at today's meeting.
- Tom'un bugünkü toplantıda olmayacağını biliyordun sanıyordum.
- The meeting ended thirty minutes ago.
- Toplantı otuz dakika önce sona erdi.
- The meeting broke up at nine o'clock.
- Toplantı saat dokuzda dağıldı.
- It looks like I was right about Tom not showing up for the meeting.
- Görünüşe göre Tom'un toplantıya gelmemesi konusunda haklıymışım.
- He was absent from the meeting.
- Toplantıya katılmadı.
- You should attend the meeting yourself.
- Toplantıya kendin katılmalısın.
- The two most important people in the meeting are Tom and Mary.
- Toplantıdaki en önemli iki insan Tom ve Mary'ydi.
- Tom said that Mary wasn't at today's meeting.
- Tom, Mary'nin bugünkü toplantıda olmadığını söyledi.
- Tom decided not to go to the meeting.
- Tom toplantıya gitmemeye karar verdi.
- They started the meeting without me.
- Onlar ben olmadan toplantıya başladı.
- You missed the meeting.
- Toplantıyı kaçırdın.
- No one else came to the meeting.
- Başka hiç kimse toplantıya gelmedi.
- We had a secret meeting.
- Bizim gizli bir toplantımız vardı.
- The meeting finished at nine.
- Toplantı saat dokuzda bitti.
- He didn't come to the last meeting.
- O, son toplantıya gelmedi.
- I've already told Tom about the meeting.
- Zaten Tom'a toplantıdan bahsettim.
- Did you ask Tom why he wasn't at the meeting?
- Neden toplantıda olmadığını Tom'a sordun mu?
- The meeting will have finished by the time we get there.
- Biz oraya varana kadar toplantı bitmiş olacak.
- The leaders assembled in Paris for a meeting.
- Liderler bir toplantı için Paris'te toplandılar.
- He said each meeting should begin with a prayer.
- Her toplantının bir dua ile başlaması gerektiğini söyledi.
- The meeting quickly became heated.
- Toplantı hızla hararetlendi.
- I asked for a meeting.
- Ben toplantı istedim.
- I didn't expect the meeting to last so long.
- Toplantının bu kadar uzun süreceğini beklemiyordum.
- Tom was late for the meeting.
- Tom toplantıya geç kalmıştı.
- He represented his class at the meeting.
- Toplantıda sınıfını temsil etti.
- I forgot to tell Tom where the meeting is going to be.
- Toplantının nerede olacağını Tom'a söylemeyi unuttum.
- Tell Tom I'm still in a meeting.
- Tom'a hâlâ bir toplantıda olduğumu söyle.
- I have to attend a meeting.
- Bir toplantıya katılmalıyım.
- The meeting was arranged for Tuesday.
- Toplantı Salı günü için ayarlandı.
- Tom was in a meeting all day.
- Tom, bütün gün bir toplantıdaydı.
- I have the minutes of the meeting.
- Toplantı tutanakları bende.
- The shareholder's meeting was held.
- Hissedarlar toplantısı yapıldı.
- Dan didn't even attend the meeting.
- Dan toplantıya bile katılmadı.
- It is suggested that the meeting be preponed.
- Toplantının öne alınması öneriliyor.
- We will begin the meeting when Bob comes.
- Bob geldiğinde, toplantıya başlayacağız.
- Because of a traffic jam, we were late for the meeting.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden toplantıya geç kaldık.
- Tom set up a meeting for us.
- Tom bizim için bir toplantı ayarladı.
- Tom asked about the meeting.
- Tom toplantıyı sordu.
- Tom is going to talk about that at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda bu konu hakkında konuşacak.
- I'd like to discuss the following at the meeting.
- Toplantıda aşağıdakileri tartışmak istiyorum.
- The meeting broke up at five.
- Toplantı beşte dağıldı.
- I think I fell asleep in the meeting.
- Sanırım toplantıda uyuyakaldım.
- I had a meeting with him.
- Onunla bir toplantım vardı.
- I have to be in Boston next Monday to attend an important meeting.
- Önümüzdeki pazartesi önemli bir toplantıya katılmak için Boston'da olmak zorundayım.
- It's almost time for the meeting to start.
- Toplantının başlama zamanı neredeyse geldi.
- Have you ever sneezed in a meeting?
- Hiç bir toplantıda hapşırdınız mı?
- He was present at the meeting.
- Toplantıda hazır bulundu.
- The meeting started at ten.
- Toplantı saat onda başladı.
- I think it's time to wind up this meeting.
- Sanırım bu toplantıyı bitirmenin zamanı geldi.
- We'll have a meeting on Monday.
- Pazartesi bir toplantı yapacağız.
- The traffic was heavy so I was late for the meeting.
- Trafik yoğundu, bu yüzden toplantıya geç kaldım.
- Tom was the only Canadian at the meeting.
- Tom toplantıdaki tek Kanadalıydı.
- There's no need for you to attend today's meeting.
- Bugünkü toplantıya katılmana gerek yok.
- The meeting lasted two hours.
- Toplantı iki saat sürdü.
- We should discuss this topic in more detail at the next meeting.
- Bu konuyu bir sonraki toplantıda daha ayrıntılı olarak tartışmalıyız.
- Tom and I have a dinner meeting.
- Tom ve benim akşama yemekli bir toplantımız var.
- We'll set up a meeting.
- Bir toplantı düzenleyeceğiz.
- Tom was late for the meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra toplantıya geç kaldı.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dünkü toplantıda sizi göremedik.
- The meeting was arranged for next Sunday.
- Toplantı gelecek Pazar gününe planlandı.
- Tom wanted to be at today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıda olmak istedi.
- Tom told me why he wasn't at the meeting.
- Tom bana toplantıya neden katılmadığını söyledi.
- We are going to have a meeting here tomorrow.
- Yarın burada bir toplantı yapacağız.
- You have to raise your hand if you want to speak at the meeting.
- Toplantıda konuşmak isterseniz elinizi kaldırmak zorundasınız.
- I just want to let you know that I can't attend this afternoon's meeting.
- Bu öğleden sonraki toplantıya katılamayacağımı bilmeni istiyorum.
- Tom is the one who told me when the meeting would be.
- Tom toplantının ne zaman olacağını bana söyleyen kişi.
- The meeting is all over.
- Toplantı sona erdi.
- Could you please tell me again when the meeting is supposed to start?
- Toplantının ne zaman başlayacağını tekrar söyler misiniz?
- You have to go to the meeting.
- Toplantıya gitmelisin.
- The meeting will be held next month.
- Toplantı gelecek ay düzenlenecek.
- The meeting was attended by many.
- Toplantıya çok sayıda kişi katıldı.
- Tom didn't arrive until the meeting was over.
- Toplantı bitinceye kadar Tom gelmedi.
- I couldn't make it to the meeting as I was sick.
- Hasta olduğum için toplantıya gelemedim.
- I had to cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmek zorunda kaldım.
- Sorry, we didn't mean to start the meeting without you.
- Üzgünüm, toplantıya sensiz başlamak istememiştik.
- Is it true that you attended a meeting with the nazis?
- Nazilerle bir toplantıya katıldığın doğru mu?
- Do you know which room the meeting will be in?
- Toplantının hangi odada olacağını biliyor musun?
- I don't think you need to be at tomorrow's meeting.
- Yarınki toplantıda olmana gerek olduğunu sanmıyorum.
- I've got to get back to the meeting.
- Toplantıya geri dönmeliyim.
- The meeting finished at nine.
- Toplantı dokuzda bitti.
- He says that he'll be at the meeting tomorrow.
- Yarın toplantıda olacağını söylüyor.
- I think he's trying to get back at her for what she said in the meeting.
- Sanırım toplantıda söylediklerinden dolayı ondan intikam almaya çalışıyor.
- Who is the chairperson of the meeting?
- Toplantının başkanı kim?
- Many people came to the meeting yesterday.
- Dün toplantıya birçok kişi geldi.
- They won't be in time for the meeting.
- Toplantıya yetişemeyecekler.
- I think I'll have to attend that meeting.
- Sanırım o toplantıya katılmam gerekecek.
- I'd like to get the meeting started.
- Toplantıyı başlatmak istiyorum.
- I think I'll have to attend that meeting.
- Sanırım o toplantıya katılmak zorunda olacağım.
- You have a meeting with the security team.
- Güvenlik ekibiyle bir toplantın var.
- He says he'll be sticking around after the meeting.
- Toplantıdan sonra da buralarda olacağını söyledi.
- Should we start the meeting now?
- Toplantıya şimdi başlayalım mı?
- There were only six people at the meeting.
- Toplantıda sadece altı kişi vardı.
- Sorry I didn't have a chance to talk with you after the meeting.
- Toplantıdan sonra seninle konuşma fırsatı bulamadığım için üzgünüm.
- Did you find out what time the meeting starts?
- Toplantının ne zaman başlayacağını öğrendin mi?
- Yawning in a meeting is not polite.
- Bir toplantıda esnemek kibarca değildir.
- The meeting broke up at four.
- Toplantı saat dörtte sona erdi.
- The meeting's going to last at least three hours.
- Toplantı en az üç saat sürecek.
- Why don't we go ahead and start the meeting?
- Neden devam etmiyoruz ve toplantıya başlamıyoruz?
- Tom probably knows why the meeting was postponed.
- Tom muhtemelen toplantının neden ertelendiğini biliyordur.
- Tell me why you weren't at this afternoon's meeting.
- Bana neden bu öğleden sonraki toplantıda olmadığını söyle.
- Tom has a meeting this morning.
- Tom'un bu sabah bir toplantısı var.
Show More (1818)
|
