| 1 |
mischief |
yaramazlık |
n. |
|
- They were good kids who never got into mischief.
- Asla yaramazlık yapmayan uslu çocuklardı.
- Boys are fond of mischief.
- Erkekler yaramazlığa düşkündür.
- A little mischief can be a good thing.
- Biraz yaramazlık iyi bir şey olabilir.
- The little boy got into mischief when he was left alone.
- Küçük çocuk yalnız kalınca yaramazlık yaptı.
- He likes mischief.
- O, yaramazlık yapmaktan hoşlanır.
- He likes mischief.
- Yaramazlığı sever.
Show More (3)
|
| 2 |
mischief |
muzip |
n. |
|
- With a mischief expression on her face, she was trying to hide her laugh.
- Yüzünde muzip bir ifadeyle kahkahasını gizlemeye çalışıyordu.
Show More (-2)
|
| 3 |
mischief |
zarar verme |
n. |
|
- His act of writing on the wall was just minor mischief.
- Duvara yazı yazma eylemi, yalnızca hafif zarar vermeye giriyordu.
Show More (-2)
|
| 4 |
mischief |
yaramaz |
n. |
|
- That child is full of mischief.
- O çocuk çok yaramaz.
Show More (-2)
|
| 5 |
mischief |
kötülük |
n. |
|
- Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesizce konuşmak büyük kötülüklere yol açabilir.
Show More (-2)
|
