|
- We also have facilities that are making healthcare more expensive.
- Ayrıca sağlık hizmetlerini daha pahalı hale getiren tesislerimiz de var.
- It is, of course, true that this new fuel will be somewhat more expensive than the old, polluting fuel.
- Elbette bu yeni yakıtın eski, çevreyi kirleten yakıttan biraz daha pahalı olacağı doğrudur.
- Enlargement is going to be far more expensive than currently envisaged.
- Genişleme şu anda öngörülenden çok daha pahalı olacaktır.
- Several kilos of fishmeal, for example, are needed to produce more expensive fish in fish farms.
- Örneğin balık çiftliklerinde daha pahalı balıklar üretmek için birkaç kilo balık ununa ihtiyaç duyulmaktadır.
- To my disappointment, this resulted only in ever more expensive transfers.
- Hayal kırıklığıma rağmen, bu sadece daha pahalı transferlerle sonuçlandı.
- There is no need for a risk-sensitive framework to make SME borrowing more expensive.
- KOBİ'lerin borçlanmasını daha pahalı hale getirmek için riske duyarlı bir çerçeveye ihtiyaç yoktur.
- The products have become more expensive and also hard to obtain.
- Ürünler daha pahalı hale geldi ve elde edilmesi de zorlaştı.
- That would just be more expensive.
- Bu sadece daha pahalı olur.
- To my disappointment, this resulted only in ever more expensive transfers.
- Hayal kırıklığıma rağmen bu sadece daha pahalı transferlerle sonuçlandı.
- The current VAT exemption makes the required investment more expensive.
- Mevcut KDV muafiyeti gerekli yatırımı daha pahalı hale getirmektedir.
- It will also undoubtedly become clear then what impact the more expensive euro has had on agricultural policy.
- Daha pahalı olan Euro'nun tarım politikası üzerindeki etkisi de şüphesiz o zaman ortaya çıkacaktır.
- Moreover, I take the view that GMO-free products should not be more expensive than GMO products.
- Ayrıca GDO'suz ürünlerin GDO'lu ürünlerden daha pahalı olmaması gerektiği görüşündeyim.
- What is praised for being good value turns out, in the final analysis, to be substantially more expensive.
- İyi bir değer olduğu için övülen şey, son tahlilde, önemli ölçüde daha pahalı olduğu ortaya çıkıyor.
- The products have become more expensive and also hard to obtain.
- Ürünler daha pahalı ve elde edilmesi daha zor hale gelmiştir.
- A plane ticket is more expensive than a train ticket.
- Uçak bileti tren biletinden daha pahalıdır.
- Beef is more expensive than chicken.
- Sığır eti tavuktan daha pahalıdır.
- Your car is more expensive than mine.
- Senin araban benimkinden daha pahalı.
- It's more expensive to eat at a restaurant than to eat at the school cafeteria.
- Bir restoranda yemek yemek, okul kafeteryasında yemekten daha pahalıdır.
- The taxi is more expensive than the bus.
- Taksi otobüsten daha pahalı.
- These clothes are more expensive, but they are made in an eco-friendly and responsible way.
- Bu giysiler daha pahalıdır ancak çevre dostu ve sorumlu bir şekilde üretilirler.
- I thought it'd be more expensive.
- Daha pahalı olur diye düşündüm.
- I want to buy a more expensive watch.
- Daha pahalı bir saat almak istiyorum.
- Beef is more expensive than chicken.
- Sığır eti, tavuktan daha pahalıdır.
- Tom can't tell which wine is more expensive.
- Tom hangi şarabın daha pahalı olduğunu anlayamıyor.
- His clock is more expensive than mine.
- Onun saati benimkinden daha pahalı.
- Tickets are more expensive this year.
- Biletler bu yıl daha pahalıdır.
- This is more expensive than I expected.
- Bu beklediğimden daha pahalı.
- Your bicycle was more expensive than mine.
- Bisikletin benimkinden daha pahalıydı.
- This bracelet is more expensive than that one.
- Bu bilezik ondan daha pahalı.
- If I'd bought the more expensive one, maybe it wouldn't have broken so quickly.
- Daha pahalı olanı alsaydım belki bu kadar çabuk bozulmazdı.
- I think my computer was a tad more expensive than yours.
- Sanırım benim bilgisayar seninkinden biraz daha pahalıydı.
- Nonstop flights are almost always more expensive.
- Kesintisiz uçuşlar neredeyse her zaman daha pahalıdır.
- I think my computer was a tad more expensive than yours.
- Sanırım benim bilgisayarım seninkinden biraz daha pahalıydı.
- A plane ticket is more expensive than a train ticket.
- Uçak bileti, tren biletinden daha pahalıdır.
- Buckwheat has become more expensive.
- Karabuğday daha pahalı hale geldi.
- Radishes might be more expensive than the carrots.
- Turplar havuçlardan daha pahalı olabilir.
- Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
- Organic food is usually more expensive.
- Organik yiyecekler genellikle daha pahalıdır.
- Is eating healthy more expensive?
- Sağlıklı yemek daha pahalı mıdır?
- Freshly pressed juice is more expensive than juice from concentrate.
- Taze sıkılmış meyve suyu, konsantredeki meyve suyundan daha pahalıdır.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyicidir fakat, et balıktan daha pahalıdır.
- Generally, mineral water is more expensive than tap water.
- Genelde maden suyu musluk suyundan daha pahalıdır.
- There's nothing more expensive than love.
- Sevgiden daha pahalı bir şey yoktur.
- I will take the one that is more expensive.
- Daha pahalı olanını alacağım.
- This is more expensive than I expected.
- Bu beklediğimden daha pahalıymış.
- Your clock is more expensive than mine.
- Saatin benimkinden daha pahalı.
- I'll take the more expensive one.
- Daha pahalı olanı alacağım.
- Which one is more expensive?
- Daha pahalı olan hangisi?
- Tim's motorbike is far more expensive than mine is.
- Tim'in motosikleti benimkinden çok daha pahalı.
- Buckwheat has become more expensive.
- Karabuğday daha pahalı oldu.
- Radishes might be more expensive than the carrots.
- Turp havuçtan daha pahalı olabilir.
- It was a lot more expensive than I thought it would be.
- Düşündüğümden çok daha pahalıydı.
- Your clock is more expensive than mine.
- Senin saatin benimkinden daha pahalı.
- This bracelet is more expensive than that one.
- Bu bilezik diğerinden daha pahalı.
- Which one is more expensive?
- Hangisi daha pahalı?
- I want to buy a more expensive watch.
- Daha pahalı bir saat satın almak istiyorum.
- Clothes are more expensive here than in the United States.
- Burada giysiler Birleşik Devletler'dekinden daha pahalı.
- Aluminium became more expensive than gold.
- Alüminyum altından daha pahalı hale geldi.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
- Tom can't tell which wine is more expensive.
- Tom hangi şarabın daha pahalı olduğunu anlayamaz.
- Freshly pressed juice is more expensive than juice from concentrate.
- Taze sıkılmış meyve suyu, konsantre meyve suyundan daha pahalıdır.
- Organic food is usually more expensive.
- Organik gıda genellikle daha pahalıdır.
- That pen is more expensive than this one.
- O kalem bundan daha pahalıdır.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
- Your watch is more expensive than mine.
- Saatiniz benimkinden daha pahalıdır.
- This is more expensive than that.
- Bu ondan daha pahalı.
- It was more expensive than I expected it to be.
- Beklediğimden daha pahalıydı.
- Is it more expensive to call in the morning?
- Sabah aramak daha pahalı mıdır?
- That pen is more expensive than this one.
- O kalem bundan daha pahalı.
- A taxi is more expensive than a bus.
- Taksi otobüsten daha pahalıdır.
- Gold is more expensive than lead.
- Altın kurşundan daha pahalıdır.
- A taxi is more expensive than a bus.
- Taksi otobüsten daha pahalı.
- There's nothing more expensive than love.
- Aşktan daha pahalı bir şey yoktur.
- Your bicycle was more expensive than mine.
- Senin bisikletin benimkinden daha pahalıydı.
- I will take the one that is more expensive.
- Ben daha pahalı olanı alayım.
- London's more expensive than Delhi.
- Londra Delhi'den daha pahalı.
- Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri giderek daha pahalı hale geliyor.
- The house was more expensive than I had expected.
- Ev beklediğimden daha pahalıydı.
- Aluminium became more expensive than gold.
- Alüminyum altından daha pahalı oldu.
- Which of the two is more expensive?
- Hangisi daha pahalı?
- It was more expensive than I expected it to be.
- O, olmasını beklediğimden daha pahalıydı.
- The taxi is more expensive than the bus.
- Taksi otobüsten daha pahalıdır.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balık ve etin her ikisi de besleyicidir, ancak ikincisi birincisinden daha pahalıdır.
- Water is more expensive than beer at this restaurant.
- Bu restoranda su biradan daha pahalı.
- Daikon might be more expensive than the carrots.
- Daikon havuçtan daha pahalı olabilir.
- If I'd bought the more expensive one, maybe it wouldn't have broken so quickly.
- Daha pahalı olanı alsaydım, belki bu kadar çabuk kırılmazdı.
- I always buy a top quality product even if it is slightly more expensive.
- Biraz daha pahalı olsa bile her zaman en kaliteli ürünü satın alırım.
- Tickets are more expensive this year.
- Biletler bu yıl daha pahalı.
- This is more expensive than that.
- Bu, ondan daha pahalıdır.
Show More (86)
|
