| 1 |
mortgage |
ipotek |
n. |
|
- Equally, we cannot continue to mortgage our children's health and heritage.
- Aynı şekilde, çocuklarımızın sağlığını ve mirasını da ipotek altına almaya devam edemeyiz.
- More and more people are falling behind in their mortgage payments.
- Giderek daha fazla insan ipotek ödemelerini geciktiriyor.
- I don't have a mortgage.
- İpoteğim yok.
- The bank holds a mortgage on his building.
- Banka onun binasına ipotek koyuyor.
- A mortgage is a kind of loan that people can use to buy a house.
- İpotek, insanların bir ev satın almak için kullanabilecekleri bir tür kredidir.
- He took out a mortgage from the bank in order to buy a house.
- O, bir ev satın almak için bankadan ipotek karşılığı para aldı.
- I have a big mortgage.
- Büyük bir ipoteğim var.
Show More (4)
|
| 2 |
mortgage |
ipotek etmek |
v. |
|
- Those who jeopardise the Stability and Growth Pact are mortgaging the future and acting irresponsibly.
- İstikrar ve Büyüme Paktı'nı tehlikeye atanlar geleceği ipotek altına alıyor ve sorumsuzca davranıyor.
- Those who jeopardise the Stability and Growth Pact are mortgaging the future and acting irresponsibly.
- İstikrar ve Büyüme Paktı'nı tehlikeye atanlar geleceği ipotek altına almakta ve sorumsuzca hareket etmektedirler.
- You are mortgaging Mary's future.
- Mary'nin geleceğini ipotek altına alıyorsun.
- You are mortgaging Mary's future.
- Mary'nin geleceğini ipotek altına alıyorsunuz.
Show More (1)
|
| 3 |
mortgage |
konut finansman sistemi |
n. |
|
- We couldn't arrange a mortgage to buy the house.
- Evi satın almak için konut finansman sistemi bulamadık.
Show More (-2)
|
| 4 |
mortgage |
ipotek |
v. |
|
- The farmer mortgaged his land to renew his equipment.
- Çiftçi, ekipmanını yenilemek için arazisini ipotek ettirdi.
Show More (-2)
|
| 5 |
mortgage |
konut kredisi |
n. |
|
- We could only get a mortgage of 10,000 dollars.
- Sadece 10.000 dolarlık konut kredisi alabildik.
Show More (-2)
|
