| 1 |
need |
ihtiyacı olmak |
v. |
|
- I need a new phone as the previous one has broken.
- Önceki telefonum bozulduğu için yeni bir telefona ihtiyacım var.
- I would make bold enough to say that Sweden needs the euro.
- İsveç'in Euro'ya ihtiyacı olduğunu söyleyecek kadar cesurum.
- At the same time, I would also venture to say that the euro in fact needs Sweden.
- Aynı zamanda Avro'nun aslında İsveç'e ihtiyacı olduğunu da söylemek isterim.
- I believe that in such circumstances there is once again a need especially to speed up progress towards two goals.
- Böyle bir ortamda özellikle iki hedefe yönelik ilerlemenin hızlandırılmasına bir kez daha ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
- What the new Member States need, however, is solidarity, democracy and public services.
- Ancak yeni Üye Devletlerin ihtiyacı olan şey dayanışma, demokrasi ve kamu hizmetleridir.
- It is, however, self-evident that, right now, there is a particularly great need for such an extension.
- Bununla birlikte şu anda böyle bir genişletmeye özellikle büyük bir ihtiyaç olduğu açıktır.
- What the country does need, however, is emergency aid and development aid on a large scale.
- Ancak ülkenin ihtiyacı olan şey acil yardım ve büyük ölçekte kalkınma yardımıdır.
- However, the other countries will still need a long period of internal development.
- Bununla birlikte, diğer ülkelerin hala uzun bir iç gelişim dönemine ihtiyacı olacaktır.
- I therefore agree that there is a need for harmonisation, but we must remember to exercise caution.
- Bu nedenle uyumlaştırmaya ihtiyaç olduğu konusunda hemfikirim, ancak dikkatli olmayı da unutmamalıyız.
- Finally, I must say that there is a need for conservation.
- Son olarak, korumaya ihtiyaç olduğunu söylemeliyim.
- That is not of course what farmers need in this situation.
- Elbette çiftçilerin bu durumda ihtiyacı olan şey bu değil.
- I am pro-European but we bring forward more and more legislation without demonstrating the actual need for it.
- Ben Avrupa yanlısıyım ancak gerçek bir ihtiyaç olduğunu göstermeden giderek daha fazla mevzuatı gündeme getiriyoruz.
- It is obvious that the inspectors, under the leadership of Hans Blix and Mohamed ElBaradei, need more time.
- Hans Blix ve Mohamed ElBaradei önderliğindeki denetçilerin daha fazla zamana ihtiyacı olduğu ortada.
- The moral of the story is that the fish-processing industry needs a higher profile in Europe.
- Kıssadan hisse, balık işleme endüstrisinin Avrupa'da daha yüksek bir profile ihtiyacı olduğudur.
- I welcome new guidelines and do not believe there is always a need for pillars.
- Yeni kılavuz ilkeleri memnuniyetle karşılıyorum ve her zaman sütunlara ihtiyaç olduğuna inanmıyorum.
- We also need to recognise that carers who are in work need leave provision, not just parents.
- Ayrıca sadece ebeveynlerin değil, çalışan bakıcıların da izne ihtiyacı olduğunu kabul etmeliyiz.
- This is what these people need.
- Bu insanların ihtiyacı olan şey bu.
- We must appreciate that there is a need to improve their conditions.
- Bu kişilerin koşullarının iyileştirilmesine ihtiyaç olduğunu takdir etmeliyiz.
- We agree that European businesses, and especially SMEs, need support in 'going digital'.
- Avrupalı işletmelerin ve özellikle de KOBİ'lerin "dijitalleşme" konusunda desteğe ihtiyacı olduğu konusunda hemfikiriz.
- Effective medicines must get quickly to the people who need them.
- Etkili ilaçlar, onlara ihtiyacı olan insanlara hızla ulaşmalıdır.
- Medical and scientific evidence demonstrates that there is a real need for this directive.
- Tıbbi ve bilimsel kanıtlar bu yönergeye gerçekten ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
- I believe that is a crucial strategic need in the region today.
- Bunun bugün bölgede çok önemli bir stratejik ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
- I would make bold enough to say that Sweden needs the euro.
- İsveç'in avroya ihtiyacı olduğunu söyleyecek kadar cesur olabilirim.
- However, we believe, and I personally believe, that farmers need security.
- Ancak biz ve şahsen ben, çiftçilerin güvenliğe ihtiyacı olduğuna inanıyoruz.
- It is also clear that Europe needs a constitution.
- Avrupa'nın bir anayasaya ihtiyacı olduğu da açıktır.
- What we Europeans need is a European security strategy to be a response to that.
- Biz Avrupalıların ihtiyacı olan şey, buna bir yanıt teşkil edecek bir Avrupa güvenlik stratejisidir.
- Secondly; does he feel that there is a need for some independent assessment?
- İkincisi; bağımsız bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyor mu?
- The EU has rightly defended the need for country resolutions alongside thematic resolutions.
- AB haklı olarak tematik kararların yanı sıra ülke kararlarına da ihtiyaç olduğunu savunmuştur.
- I would say, however, that it needs greater publicity and greater visibility.
- Ancak bunun daha fazla tanıtıma ve daha fazla görünürlüğe ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim.
- We must appreciate that there is a need to improve their conditions.
- Onların koşullarını iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu takdir etmeliyiz.
- Clearly there is a need for both.
- Her ikisine de ihtiyaç olduğu açıktır.
- I am pro-European but we bring forward more and more legislation without demonstrating the actual need for it.
- Ben Avrupa yanlısıyım ancak gerçek bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymadan giderek daha fazla mevzuatı gündeme getiriyoruz.
- What the world's poorest countries need is cooperation and aid in order to reduce the pressure to emigrate.
- Dünyanın en yoksul ülkelerinin ihtiyacı olan şey, göç baskısını azaltmak için işbirliği ve yardımdır.
- What European environmental policy needs is a scientifically-based framework for action.
- Avrupa çevre politikasının ihtiyacı olan şey, eylem için bilimsel temelli bir çerçevedir.
- Then once again it was realised that the alcohol markets need common rules.
- Daha sonra alkol piyasalarının ortak kurallara ihtiyacı olduğu bir kez daha anlaşıldı.
- So let us hope that the funding reaches some of those people who need it.
- Bu nedenle fonun ihtiyacı olan bazı insanlara ulaşmasını umalım.
- What Zimbabwe needs is much more inward investment from outside the country.
- Zimbabve'nin ihtiyacı olan şey ise ülke dışından çok daha fazla yatırım gelmesi.
- Well thought-out, prompt and effective legislation - that is what Europe needs.
- İyi düşünülmüş, hızlı ve etkili mevzuat - Avrupa'nın ihtiyacı olan budur.
- Who will manage these funds? Will the money really reach the people in the greatest need, for whom it was intended?
- Bu fonları kim yönetecek? Para gerçekten de en çok ihtiyacı olan ve amaçlanan insanlara ulaşacak mı?
- It is clear that there is a need to ensure close coordination between these various policy areas.
- Bu çeşitli politika alanları arasında yakın koordinasyonun sağlanmasına ihtiyaç olduğu açıktır.
- Naturally enlargement will need more money than it appears to have.
- Doğal olarak genişlemenin göründüğünden daha fazla paraya ihtiyacı olacaktır.
- The events in Bali have underlined that there is a need for a multilateral approach to the fight against terrorism.
- Bali'de yaşanan olaylar, terörle mücadelede çok taraflı bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunun altını çizmiştir.
- On the contrary, we think that the union needs better support among its citizens.
- Aksine birliğin vatandaşlar arasında daha iyi bir desteğe ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
- First, the Commission has accepted the need for rules to protect whistle-blowers.
- İlk olarak, Komisyon muhbirleri korumak için kurallara ihtiyaç olduğunu kabul etmiştir.
- And we are still wondering whether there is a need for legislation preventing illegal immigration.
- Ve hala yasadışı göçü önleyecek bir yasaya ihtiyaç olup olmadığını merak ediyoruz.
- What Europe needs today is more than just a Seveso III.
- Avrupa'nın bugün ihtiyacı olan şey bir Seveso III'ten daha fazlasıdır.
- This Parliament thinks that Latin America does not need gifts, but rather opportunities.
- Bu Parlamento Latin Amerika'nın hediyelere değil fırsatlara ihtiyacı olduğunu düşünmektedir.
- I do not feel that this is the way to help those who are entitled to and need asylum.
- Sığınma hakkı olan ve sığınmaya ihtiyacı olanlara bu şekilde yardım edilebileceğini düşünmüyorum.
- Now of course I understand that there is a need to get the parties around a table and get them moving.
- Şimdi elbette tarafları bir masa etrafında toplayıp harekete geçirmeye ihtiyaç olduğunu anlıyorum.
- What Europe needs is a sustainable solution to its transport problems.
- Avrupa'nın ihtiyacı olan şey, ulaşım sorunlarına sürdürülebilir bir çözüm bulunmasıdır.
- What this country needs now is enlightenment.
- Bu ülkenin şu anda ihtiyacı olan şey aydınlanmadır.
- That is why we believe there is a need for an EU directive.
- İşte bu nedenle bir AB direktifine ihtiyaç olduğuna inanıyoruz.
- We believe that these simpler lifting devices should also be available to a broader public which has need of them.
- Bu daha basit kaldırma cihazlarının, ihtiyacı olan daha geniş bir kitleye de sunulması gerektiğine inanıyoruz.
- And action must be taken quickly because the people affected are in urgent need of financial support.
- Ve e kişilerin acil mali desteğe ihtiyacı olduğu için hızlı bir şekilde harekete geçilmelidir.
- We must also ask if there is not a need for fiscal justice.
- Ayrıca mali adalete ihtiyaç olup olmadığını da sormalıyız.
- It is obvious that the inspectors, under the leadership of Hans Blix and Mohamed ElBaradei, need more time.
- Hans Blix ve Mohamed ElBaradei liderliğindeki müfettişlerin daha fazla zamana ihtiyacı olduğu açıktır.
- If there is somebody in Europe who does not need this money, then surely it is one of the world's richest women.
- Eğer Avrupa'da bu paraya ihtiyacı olmayan biri varsa, o da dünyanın en zengin kadınlarından biridir.
- Personally, I feel very strongly that there is a need for this.
- Şahsen, buna ihtiyaç olduğunu çok güçlü bir şekilde hissediyorum.
- Iraq will need a very great deal of help.
- Irak'ın çok daha fazla yardıma ihtiyacı olacaktır.
- Can we draw from this the conclusion that the Member States no longer need the money?
- Buradan Üye Devletlerin artık paraya ihtiyacı olmadığı sonucunu çıkarabilir miyiz?
- It certainly needs to monitor how MHP is developing and to see whether that needs further encouragement.
- MHP'nin nasıl geliştiğini kesinlikle izlemeli ve bunun daha fazla teşvike ihtiyacı olup olmadığını görmelidir.
- She also emphasises the need for a strategy on the future of the agency's relations with EU delegations.
- Ayrıca ajansın AB delegasyonlarıyla ilişkilerinin geleceğine dair bir stratejiye ihtiyaç olduğunu vurgular.
- For example, there will be a need for more staff and more space.
- Örneğin, daha fazla personele ve daha fazla alana ihtiyaç olacaktır.
- By 2006 the EU will need 36,000 sailors.
- 2006 yılına kadar AB'nin 36,000 denizciye ihtiyacı olacak.
- That shows the need for a Community safety policy for airports.
- Bu da havalimanları için bir Topluluk güvenlik politikasına ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
- Secondly; does he feel that there is a need for some independent assessment?
- İkinci olarak; bağımsız bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu mu düşünüyor?
- If there is somebody in Europe who does not need this money, then surely it is one of the world's richest women.
- Avrupa'da bu paraya ihtiyacı olmayan biri varsa, o da kesinlikle dünyanın en zengin kadınlarından biridir.
- But I totally accept that there is a need for more cohesion.
- Ancak daha fazla uyuma ihtiyaç olduğunu tamamen kabul ediyorum.
- Effective medicines must get quickly to the people who need them.
- Etkili ilaçlar, ihtiyacı olan kişilere hızla ulaşmalıdır.
- My second point is that all countries need security legislation.
- İkinci husus ise tüm ülkelerin güvenlik mevzuatına ihtiyacı olduğudur.
- It is this European Parliament that needs more powers.
- Daha fazla yetkiye ihtiyacı olan bu Avrupa Parlamentosudur.
- There is also going to be a need to provide consumers with special protection in certain sectors.
- Belirli sektörlerde tüketicilere özel koruma sağlanmasına da ihtiyaç olacaktır.
- For example, there will be need for more staff and more space.
- Örneğin, daha fazla personele ve daha fazla alana ihtiyaç olacaktır.
- This clearly demonstrates that Europe has no need of uniform VAT rates.
- Bu durum Avrupa'nın tek tip KDV oranlarına ihtiyacı olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
- The last thing the sector needs is more new regulations.
- Sektörün ihtiyacı olan son şey daha fazla yeni düzenlemedir.
- As the going gets tougher, he needs even more of our support.
- İşler daha da zorlaştıkça, bizim desteğimize daha fazla ihtiyacı olacaktır.
- This means that there is a need for certain transitional arrangements.
- Bu da bazı geçiş düzenlemelerine ihtiyaç olduğu anlamına gelmektedir.
- What Europe needs today is more than just a Seveso III.
- Avrupa'nın bugün ihtiyacı olan şey Seveso III'ten çok daha fazlasıdır.
- The complementary systems consider first of all whether a person needs protection.
- Tamamlayıcı sistemler öncelikle bir kişinin korunmaya ihtiyacı olup olmadığını dikkate alır.
- Naturally, enlargement will need more money than it appears to have.
- Doğal olarak genişlemenin göründüğünden daha fazla paraya ihtiyacı olacaktır.
- I think there is a significant need for action in this area.
- Bu alanda önemli bir eylem ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
- That of course says something about the enormous need there is for action to be taken.
- Bu da elbette harekete geçilmesi için ne kadar muazzam bir ihtiyaç olduğu hakkında ipuçları veriyor.
- We Liberals also believe that Europeans need a common European constitution.
- Biz Liberaller aynı zamanda Avrupalıların ortak bir Avrupa anayasasına ihtiyacı olduğuna inanıyoruz.
- That is not the solidarity that the EU needs.
- AB'nin ihtiyacı olan dayanışma bu değildir.
- That is not of course what farmers need in this situation.
- Bu durumda çiftçilerin ihtiyacı olan şey elbette bu değil.
- What the world's poorest countries need is cooperation and aid in order to reduce the pressure to emigrate.
- Dünyanın en yoksul ülkelerinin ihtiyacı olan şey ise göç baskısını azaltmak için işbirliği ve yardımdır.
- First we were told by the British Government that there was no need for a constitution.
- Önce İngiliz Hükümeti tarafından bir anayasaya ihtiyaç olmadığı söylendi.
- These people will see the need for law and order and political representation.
- Bu insanlar kanun ve düzene ve siyasi temsiliyete ihtiyaç olduğunu göreceklerdir.
- All these indicate the need not just for legislation but for the resources to do the job.
- Tüm bunlar sadece mevzuata değil, işi yapacak kaynaklara da ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
- I would say, however, that it needs greater publicity and greater visibility.
- Bununla birlikte, daha fazla tanıtıma ve daha fazla görünürlüğe ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim.
- I would end by saying that the world is not in acute need of more conflicts.
- Sözlerime son verirken dünyanın daha fazla çatışmaya ihtiyacı olmadığını belirtmek isterim.
- In practice we do not believe it will help financially those who need it most.
- Pratikte bunun en çok ihtiyacı olanlara mali açıdan yardımcı olacağına inanmıyoruz.
- The complementary systems consider first of all whether a person needs protection.
- Tamamlayıcı sistemler her şeyden önce bir kişinin korunmaya ihtiyacı olup olmadığını değerlendirir.
- What the industry needs is legal certainty and reasonable time periods.
- Sektörün ihtiyacı olan şey yasal kesinlik ve makul sürelerdir.
- It is palpably obvious that rural areas there need development.
- Kırsal bölgelerin kalkınmaya ihtiyacı olduğu apaçık ortadadır.
- We feel that there is a clear need for coordination and synchronisation between the social and economic dimensions.
- Sosyal ve ekonomik boyutlar arasında açık bir koordinasyon ve senkronizasyon ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
- It is palpably obvious that rural areas there need development.
- Oradaki kırsal alanların kalkınmaya ihtiyacı olduğu çok açık.
- The fact that the EU needs a common asylum policy is shown by the Danish example.
- AB'nin ortak bir iltica politikasına ihtiyacı olduğu Danimarka örneğinde görülmektedir.
- Quite apart from that, it is questionable whether there is really any need for harmonisation in this area.
- Bunun dışında bu alanda uyumlaştırmaya gerçekten ihtiyaç olup olmadığı tartışmalıdır.
- Whatever his personal feelings might or will be, he will need a consensus.
- Kişisel duyguları ne olursa olsun ya da ne olacaksa olsun, bir uzlaşmaya ihtiyacı olacaktır.
- We do think, though, that there is now the need for a pause.
- Bununla birlikte artık bir duraklamaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
- A further prerequisite, however, is that the Taliban should allow supplies to reach those who need them.
- Ancak bir diğer ön koşul da Taliban'ın malzemelerin ihtiyacı olanlara ulaşmasına izin vermesidir.
- We agree that European businesses, and especially SMEs, need support in 'going digital'.
- Avrupalı işletmelerin ve özellikle de KOBİ'lerin 'dijitalleşme' konusunda desteğe ihtiyacı olduğu konusunda hemfikiriz.
- I'm saying that human connection is a powerful need.
- İnsanlarla olan bağlantının büyük bir ihtiyaç olduğunu söylüyorum.
- I've got a kid and a woman who need a witch doctor.
- Büyücü hekime ihtiyacı olan bir çocuğum ve bir kadınım var.
- A healthy, outdoor life, that's all he needs.
- Sağlıklı, açık havada bir yaşam, tek ihtiyacı olan bu.
- Whoever designs the next prototype will need more floor space.
- Bir sonraki prototipi tasarlayan kişinin daha fazla zemin alanına ihtiyacı olacak.
- A healthy, outdoor life, that's all he needs.
- Sağlıklı bir doğa hayatı, tek ihtiyacı olan bu.
- A healthy, outdoor life, that's all he needs.
- Sağlıklı, açık havada bir yaşam, ihtiyacı olan tek şey bu.
- We checked out that house on the corner, but the price was too high considering all the work it needs.
- Köşedeki eve göz attık ama ihtiyacı olan onca işçiliği göz önünde bulundurursak fiyatı çok yüksekti.
- This is about an under-aged kid who needs to get into a shelter.
- Bu, sığınma evine ihtiyacı olan reşit olmayan bir çocukla ilgili.
- There are thousands of such people who need these.
- Bunlara ihtiyacı olan bunun gibi binlerce insan var.
- Israel says it needs 13 batteries altogether for nationwide defence.
- İsrail, ülke çapında savunma için toplam 13 bataryaya ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- The only thing that a gambler needs is the luck factor.
- Bir kumarbazın ihtiyacı olan tek şey şans faktörüdür.
- Tom has all the money he needs.
- Tom ihtiyacı olan tüm paraya sahiptir.
- I shall return the books to him even though he doesn't need them.
- Onlara ihtiyacı olmasa bile kitapları ona iade edeceğim.
- Tom seemed to know what Mary needed.
- Tom, Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biliyor gibiydi.
- Tom knew that he was going to need some help.
- Tom biraz yardıma ihtiyacı olacağını biliyordu.
- Tom could buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olanı satın alabilirdi.
- Tom said that he needs a loan.
- Tom krediye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom will need this.
- Tom'un buna ihtiyacı olacak.
- Tom wants Mary to say that she needs him.
- Tom Mary'nin ona ihtiyacı olduğunu söylemesini istiyor.
- Are you sure Tom doesn't need to do that?
- Tom'un buna ihtiyacı olmadığına emin misin?
- Tom gave Mary exactly what she needed.
- Tom, Mary'ye tam ihtiyacı olanı verdi.
- Tom said he needed the rest of the money that I owe him.
- Tom ona borcum olan paranın geri kalanına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom has what he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeye sahip.
- Tom asked Mary what she needed.
- Tom Mary'ye neye ihtiyacı olduğunu sordu.
- The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl diş teline ihtiyacı olacağını söyledi.
- Tom will give Mary everything she needs.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan her şeyi verecek.
- I didn't know what Tom needed.
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu bilmiyordum.
- Tom said he didn't need our help.
- Tom yardımımıza ihtiyacı olmadığını söyledi.
- I think the soup needs a bit of salt.
- Çorbanın biraz tuza ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
- Tom didn't know how much money he was going to need.
- Tom ne kadar paraya ihtiyacı olacağını bilmiyordu.
- Sami managed to find the information he needed.
- Sami ihtiyacı olan bilgiyi bulmayı başardı.
- Tom told Mary he needed her help.
- Tom, Mary'ye onun yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Sami brought everything that he needed for his meal.
- Sami yemeği için ihtiyacı olan her şeyi getirdi.
- Tom said he needed money so he could buy something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler alabilmek için paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom says he needs a minute of your time.
- Tom bir dakikalık zamanına ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom is going to need more money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi satın almak için daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- Is there anything Tom needs?
- Tom'un ihtiyacı olduğu bir şey var mı?
- Tom couldn't buy everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi satın alamazdı.
- Tom didn't think he needed protection.
- Tom korunmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.
- Do you know what Tom needs?
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu biliyor musun?
- This is exactly what America needs.
- Bu tam da Amerika'nın ihtiyacı olan şey.
- Tom says he needs more time.
- Tom daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom realized he didn't have enough money to buy everything he needed.
- Tom, ihtiyacı olan her şeyi almak için yeterli parası olmadığını fark etti.
- Tom is going to need more room.
- Tom'un daha fazla odaya ihtiyacı olacak.
- In order to visit our country, foreigners will from now on need a special visa.
- Ülkemizi ziyaret etmek için yabancıların bundan böyle özel bir vizeye ihtiyacı olacaktır.
- Tom is going to need one of these.
- Tom'un bunlardan birine ihtiyacı olacak.
- I'll help Tom get what he needs.
- Tom'un ihtiyacı olanı almasına yardım edeceğim.
- We feel Tom needs some spiritual guidance.
- Biz Tom'un biraz ruhsal rehberliğe ihtiyacı olduğunu hissediyoruz.
- Tom has more than enough money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almak için gereğinden fazla parası var.
- Tom has more money than he needs.
- Tom ihtiyacı olduğundan daha çok paraya sahip.
- There are people here who need your help.
- Burada yardımına ihtiyacı olan insanlar var.
- He only cries when he needs a dry nappy.
- O sadece kuru bir beze ihtiyacı olduğunda ağlar.
- Now every Finnish woman has everything she needs to be happy.
- Şimdi her Fin kadını mutlu olmak için ihtiyacı olan her şeye sahip.
- What would Tom need?
- Tom'un neye ihtiyacı olurdu?
- Tom said he just needed more time.
- Tom sadece biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom didn't find everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi bulamadı.
- Tom will need physical therapy.
- Tom'un fizik tedaviye ihtiyacı olacak.
- Tom rang home to see if anyone needed anything at the shop.
- Tom dükkanda birinin bir şeye ihtiyacı olup olmadığını anlamak için eve telefon etti.
- Tom is able to buy many things he needs at a local discount store.
- Tom ihtiyacı olan pek çok şeyi yerel bir indirim mağazasından satın alabiliyor.
- What Tom needs is your love.
- Tom'un ihtiyacı olan şey senin sevgindir.
- Tom is going to need one.
- Tom'un bir taneye ihtiyacı olacak.
- Mary said she didn't need a husband.
- Mary, bir kocaya ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Give help to anyone who needs it.
- Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
- Where were you when Tom needed your help?
- Tom'un yardımına ihtiyacı olduğunda neredeydin?
- Tom didn't get everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi alamadı.
- I couldn't give Tom what he needed.
- Tom'a ihtiyacı olanı veremedim.
- Tom said he needed one of us there.
- Tom orada bizden birine ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I wouldn't be surprised if Tom needed to do that.
- Tom'un buna ihtiyacı olursa hiç şaşırmam.
- Tom said that he needed my help.
- Tom, yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom has the information Mary needs.
- Tom, Mary'nin ihtiyacı olan bilgiye sahip.
- Tom won't need it.
- Tom'un ona ihtiyacı olmayacak.
- Tom might have borrowed the money he needed from someone else.
- Tom ihtiyacı olan parayı başka birinden ödünç almış olabilir.
- Tom hasn't bought what he needs yet.
- Tom henüz ihtiyacı olan şeyi satın almadı.
- Tom said that he needed my help.
- Tom yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Does Tom have everything he needs?
- Tom'da ihtiyacı olan her şey var mı?
- Tom is going to need both our support.
- Tom'un ikimizin de desteğine ihtiyacı olacak.
- He had the majority he needed.
- O, ihtiyacı olan çoğunluğa sahipti.
- We should call Tom and see if he needs any help.
- Biz Tom'u aramalıyız ve herhangi bir yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamalıyız.
- Tom will need my help.
- Tom'un yardımıma ihtiyacı olacak.
- This isn't what Tom needs now.
- Tom'un şu an ihtiyacı olan şey bu değil.
- Mary said she didn't need a husband.
- Mary bir kocaya ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom has everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şey var.
- That's just what he needs.
- Bu tam onun ihtiyacı olan şey.
- I wasn't around when Tom needed me.
- Tom'un bana ihtiyacı olduğunda yanında değildim.
- They won't need you.
- Onların sana ihtiyacı olmayacak.
- Tom may not need our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olmayabilir.
- I need him as much as a fish needs an umbrella.
- Ona bir balığın şemsiyeye ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım var.
- What Tom needs is guidance.
- Tom'un ihtiyacı olan şey rehberlik.
- Lend him as much money as he needs.
- Ona ihtiyacı olduğu kadar borç ver.
- He had the majority he needed.
- İhtiyacı olan çoğunluğa sahipti.
- Tom will give Mary what she needs.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olanı verecek.
- There won't be any need for that.
- Buna ihtiyaç olmayacaktır.
- Tom didn't have enough money to buy what he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyleri alacak kadar parası yoktu.
- Tom will eventually need an operation.
- Tom'un sonunda bir ameliyata ihtiyacı olacak.
- What else did Tom say he needed?
- Tom başka neye ihtiyacı olduğunu söyledi?
- Can't you see that Tom needs your help?
- Tom'un yardımına ihtiyacı olduğunu göremiyor musun?
- Tom knew he didn't have enough money to buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olanı almak için yeterli parası olmadığını biliyordu.
- Fadil said he needed money.
- Fadıl paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom said that he needed more money.
- Tom biraz daha paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom sometimes needs a little supervision.
- Tom'un bazen biraz gözetime ihtiyacı oluyor.
- Tom came to see if Mary needed any help.
- Tom, Mary'nin yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakmaya geldi.
- Tom told me he needed money.
- Tom bana paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I'm sure Tom will tell us if he needs something.
- Eminim Tom bize bir şeye ihtiyacı olup olmadığını söyleyecektir.
- What this place needs is a good school.
- Buranın ihtiyacı olan şey iyi bir okul.
- All Tom needed was money.
- Tom'un tüm ihtiyacı olan paraydı.
- Tom gave Mary everything she needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan her şeyi verdi.
- Tom's closet is full of stuff he doesn't need.
- Tom'un dolabı ihtiyacı olmadığı şeylerle dolu.
- Tom didn't get what he needed.
- Tom ihtiyacı olan şeyi alamadı.
- Tom said he needed to borrow an umbrella.
- Tom bir şemsiyeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom will need one of these.
- Tom'un bunlardan birine ihtiyacı olacak.
- Tom will need our support.
- Tom'un desteğimize ihtiyacı olacak.
- She will need a car next week.
- Gelecek hafta bir arabaya ihtiyacı olacak.
- I'll ask Tom if he needs any help.
- Tom'a yardıma ihtiyacı olup olmadığını soracağım.
- Tom and Mary are going to need your help.
- Tom ve Mary'nin yardımına ihtiyacı olacak.
- I've got something you both need.
- İkinizin de ihtiyacı olan bir şey var.
- Tom gave Mary the information she needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan bilgiyi verdi.
- Tom told Mary that he needed her help.
- Tom Mary'ye onun yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Sami told Layla everything that she needed.
- Sami, Layla'ya ihtiyacı olan her şeyi söyledi.
- Tom is going to need my help.
- Tom'un yardımıma ihtiyacı olacak.
- That's what the world needs.
- Dünyanın ihtiyacı olan şey odur.
- Tom said he just needed more time.
- Tom daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- This is exactly what America needs.
- Amerika'nın ihtiyacı olan şey tam olarak budur.
- Tom said he thought he'd be able to buy everything he needed for about $300.
- Tom, ihtiyacı olan her şeyi yaklaşık 300 dolara alabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Do you know anyone who needs a job?
- Bir işe ihtiyacı olan birini tanıyor musun?
- Tom is estimating how much money he'll need to finish the house.
- Tom evi bitirmek için ne kadar çok paraya ihtiyacı olacağını hesaplıyor.
- Tom told me he needed to get something off his chest.
- Tom bana içini dökmeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I'll ask Tom if he needs any help.
- Yardıma ihtiyacı olup olmadığını Tom'a soracağım.
- Does Tom really have everything he needs?
- Tom gerçekten ihtiyacı olan her şeye sahip mi?
- Tom bought everything he needed in just thirty minutes.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi sadece otuz dakika içinde satın aldı.
- Tom says Mary needs more time.
- Tom, Mary'nin daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Nobody will need an explanation.
- Hiç kimsenin bir açıklamaya ihtiyacı olmayacak.
- Tom might not need Mary's help.
- Tom'un Mary'nin yardımına ihtiyacı olmayabilir.
- I can help him if he needs it.
- İhtiyacı olursa ona yardım edebilirim.
- Tom asked Mary what she thought she needed.
- Tom Mary'ye neye ihtiyacı olduğunu düşündüğünü sordu.
- We have to find out what Tom needs.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyi bulmak zorundayız.
- Tom didn't seem to know what Mary needed.
- Tom, Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu bilmiyor gibiydi.
- I don't think Tom needs a bodyguard.
- Tom'un bir korumaya ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- I've been trying to explain to Tom that he needs an appointment.
- Ben Tom'a onun bir randevuya ihtiyacı olduğunu açıklamaya çalışıyorum.
- How much time do you estimate Tom will need to build a doghouse?
- Tom'un bir köpek kulübesi inşa etmek için ne kadar zamana ihtiyacı olduğunu tahmin ediyorsun?
- With relatives like him, who needs enemies?
- Onun gibi akrabalar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- Tom is making a list of what he needs.
- Tom ihtiyacı olan şeylerin bir listesini yapıyor.
- Tom said he needed three hundred thousand dollars.
- Tom üç yüz bin dolara ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I don't think Tom needs very much help.
- Tom'un çok fazla yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- Tom will need these.
- Tom'un bunlara ihtiyacı olacak.
- Tom will need one, too.
- Tom'un da birine ihtiyacı olacak.
- All Tom needs is a little love and affection.
- Tom'un bütün ihtiyacı olan şey biraz aşk ve sevgi.
- You think Tom won't need to do that, don't you?
- Tom'un bunu yapmaya ihtiyacı olmayacağını düşünüyorsun, değil mi?
- He had everything he needed.
- İhtiyacı olan her şeye sahipti.
- I couldn't give Tom what he needed.
- Tom'a ihtiyacı olan şeyi veremedim.
- The problem is that we're not sure how much money Tom will need.
- Sorun Tom'un ne kadar paraya ihtiyacı olacağından emin olmamamızdır.
- Tom told me that he needed some money.
- Tom, bana biraz paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom's closet is full of stuff that he doesn't need.
- Tom'un dolabı ihtiyacı olmayan şeylerle dolu.
- Tom didn't seem to know what Mary needed.
- Tom Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biiyor gibi görünmüyordu.
- Tom said he needed to eat healthier food.
- Tom daha sağlıklı yiyecekler yemeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- That's what this city needs.
- Bu şehrin ihtiyacı olan şey bu.
- Tom said he needed money so he could buy something to eat.
- Tom yiyecek bir şey almak için paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- This is just what Tom needs.
- Bu tam da Tom'un ihtiyacı olan şey.
- We help anyone who needs it.
- İhtiyacı olan herkese yardım ediyoruz.
- I don't think Tom needs any more hats.
- Tom'un daha fazla şapkaya ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- I supplied Tom with everything he needed.
- İhtiyacı olan her şeyi Tom'a sağladım.
- Are you sure you know what Tom needs?
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu bildiğinden emin misin?
- Tom seemed to know what Mary needed.
- Tom Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biliyor gibiydi.
- Tom said he didn't need any more time.
- Tom daha fazla zamana ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom got all the vegetables that Mary needs to prepare lunch from the garden.
- Tom bahçeden öğle yemeği hazırlamak için Mary'nin ihtiyacı olan tüm sebzeleri aldı.
- That's just what he needed.
- İhtiyacı olan şey buydu.
- That's exactly what Tom needs.
- Tom'un tam olarak ihtiyacı olan bu.
- Tom is making a list of what he needs.
- Tom neye ihtiyacı olduğunun bir listesini yapıyor.
- Where were you when Tom needed your protection?
- Tom'un senin korumana ihtiyacı olduğunda neredeydin?
- Tom gave Mary what she needed.
- Tom Mary'ye ihtiyacı olan şeyi verdi.
- Tom said he didn't need money.
- Tom paraya ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom is going to need one.
- Tom'un birine ihtiyacı olacak.
- Tom says he won't need our help.
- Tom yardımımıza ihtiyacı olmayacağını söylüyor.
- Tom said he needed more time.
- Tom daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- What did Tom say he needed?
- Tom neye ihtiyacı olduğunu söyledi?
- Tom has never needed any help.
- Tom'un hiç yardıma ihtiyacı olmadı.
- I have children that need me.
- Bana ihtiyacı olan çocuklarım var.
- Tom isn't sure how much money he'll need.
- Tom ne kadar paraya ihtiyacı olacağından emin değil.
- Tom wants Mary to say that she needs him.
- Tom, Mary'nin ona ihtiyacı olduğunu söylemesini istiyor.
- Tom said Mary just needs to relax.
- Tom, Mary'nin sadece rahatlamaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom knows Mary will probably need some help.
- Tom, Mary'nin muhtemelen yardıma ihtiyacı olacağını biliyor.
- Tom is going to need at least $300 to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi satın almak için en az 300 dolara ihtiyacı olacak.
- Tom says he doesn't need our help.
- Tom yardımımıza ihtiyacı olmadığını söylüyor.
- I wanted to see if Tom needed any help.
- Tom'un yardıma ihtiyacı olup olmadığını görmek istedim.
- We have to find out what Tom needs.
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu bulmalıyız.
- Tom said that he needed more time.
- Tom daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom told me he didn't need my help.
- Tom yardımıma ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom has everything he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeye sahip.
- Tom is going to give Mary what she needs.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olanı verecek.
- That's just what he needed.
- O tam onun ihtiyacı olan şey.
- I don't think Tom needed to hear that.
- Tom'un bunu duymaya ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- Tom knew Mary needed some food.
- Tom, Mary'nin yemeğe ihtiyacı olduğunu biliyordu.
- Tom didn't buy everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi almadı.
- I gave Tom everything he needed.
- Tom'a ihtiyacı olan her şeyi verdim.
- Tom says he needs a break, too.
- Tom da bir molaya ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom couldn't afford to buy everything he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almaya parası yetmedi.
- He said that he hated me but needed my help.
- Benden nefret ettiğini ama yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
- Tom, Mary'ye yan eve gitmesini ve komşuların herhangi bir yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakmasını söyledi.
- Tom said that he needed money to buy something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler almak için paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom asked Mary if she needed some help.
- Tom Mary'ye yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordu.
- There are people here who need your help.
- Burada yardımınıza ihtiyacı olan insanlar var.
- Tom's closet is full of stuff that he doesn't need.
- Tom'un dolabı ihtiyacı olmadığı şeylerle dolu.
- I'll make sure Tom has everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeye sahip olduğundan emin olacağım.
- Tom said he needed money.
- Tom paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- If you eat three square meals a day, your body will have the energy it needs.
- Günde üç öğün yemek yerseniz, vücudunuz ihtiyacı olan enerjiye sahip olur.
- Tom is going to need your help after all.
- Tom'un senin yardımına ihtiyacı olacak.
- That was all he needed to operate his computer.
- Bilgisayarını çalıştırmak için ihtiyacı olan tek şey buydu.
- Tom thought he'd have all the time he needed.
- Tom ihtiyacı olan tüm zamana sahip olacağını düşündü.
- Tom doesn't have enough money to buy what he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyleri alacak kadar parası yok.
- I know Tom will likely need to do that.
- Tom'un buna ihtiyacı olacağını biliyorum.
- Tom will need some persuasion.
- Tom'un biraz ikna edilmeye ihtiyacı olacak.
- Tom says he needs it today.
- Tom bugün ona ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom says he needs it today.
- Tom bugün ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom had all the tools he needed to do that job.
- Tom bu iş için ihtiyacı olan tüm donanıma sahipti.
- Tom said that Mary needed some money.
- Tom, Mary'nin paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom is going to need a little more time.
- Tom'un biraz daha zamana ihtiyacı olacak.
- You gave Tom what he needed, right?
- Tom'a ihtiyacı olanı verdin, değil mi?
- I doubt Tom really needs to do that.
- Tom'un buna gerçekten ihtiyacı olduğundan şüpheliyim.
- Tom may not have enough money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi alacak kadar parası olmayabilir.
- Tom didn't get what he needed.
- Tom ihtiyacı olan şeyi almadı.
- Tom knows Mary will probably need some help.
- Tom muhtemelen Mary'nin biraz yardıma ihtiyacı olacağını biliyor.
- Tom and Mary are going to need your help.
- Tom ve Mary'nin senin yardımına ihtiyacı olacak.
- Tom will need medical attention.
- Tom'un tıbbi yardıma ihtiyacı olacak.
- Tom says he needs a hat.
- Tom bir şapkaya ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom has more than enough money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almaya fazlasıyla yetecek parası var.
- Tom was there for Mary when she needed him.
- Tom, Mary'nin ihtiyacı olduğunda onun yanındaydı.
- Tom is going to need a little more money.
- Tom'un biraz daha paraya ihtiyacı olacak.
- He earned the money he needed to go to college.
- O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
- I'll be here in my office if anyone needs me.
- Bana ihtiyacı olan olursa ofisimde olacağım.
- Let's wait and see if Tom really needs our help.
- Bekleyelim ve Tom'un gerçekten yardımımıza ihtiyacı olup olmadığını görelim.
- Tom is going to eventually need an operation.
- Tom'un sonunda bir operasyona ihtiyacı olacak.
- Tom will need some help.
- Tom'un biraz yardıma ihtiyacı olacak.
- I don't know what Tom needed.
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu bilmiyorum.
- Tom didn't think he needed a new coat.
- Tom yeni bir paltoya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.
- I don't know why Tom needs that much money.
- Tom'un neden o kadar paraya ihtiyacı olduğunu bilmiyorum.
- That's all Tom needed.
- Tom'un ihtiyacı olan bu kadar.
- Tom is going to need both of them.
- Tom'un onların ikisine de ihtiyacı olacak.
- Tom told Mary why he needed her help.
- Tom Mary'ye neden yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom said Mary just needs to relax.
- Tom, Mary'nin rahatlamaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- You may as well make friends with people who need you.
- Sana ihtiyacı olan insanlarla arkadaş olabilirsin.
- We feel Tom needs some spiritual guidance.
- Tom'un ruhani rehberliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
- You were there for Tom when he needed you.
- Sana ihtiyacı olduğunda Tom'un yanındaydın.
- Tom said he needed my help, so I helped him.
- Tom yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi, bu yüzden ona yardım ettim.
- You knew Tom needed you, didn't you?
- Tom'un sana ihtiyacı olduğunu biliyordun, değil mi?
- Tom seems to have everything he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeye sahip gibi görünüyor.
- He had everything he needed.
- O ihtiyacı olan her şeye sahipti.
- Tom is going to need both of them.
- Tom'un ikisine de ihtiyacı olacak.
- Tom says he needs another car.
- Tom başka bir arabaya ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Does anybody need anything?
- Bir şeye ihtiyacı olan var mı?
- Tom knew that he was going to need some help.
- Tom yardıma ihtiyacı olacağını biliyordu.
- Fadil knew that if he needed something, he had just to make one phone call.
- Fadıl, bir şeye ihtiyacı olursa, sadece bir telefon görüşmesi yapması gerektiğini biliyordu.
- Does anyone need a lift home?
- Eve bırakılmaya ihtiyacı olan var mı?
- Give help to anyone who needs it.
- İhtiyacı olan herkese yardım edin.
- I'll give Tom as much time as he needs.
- Tom'a ihtiyacı olduğu kadar çok zaman vereceğim.
- He said that he disliked me, but that he needed my help.
- Benden hoşlanmadığını ama yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Soon he needed new clothes.
- Kısa süre sonra yeni elbiselere ihtiyacı oldu.
- Are you sure Tom needs another one?
- Tom'un başka birine ihtiyacı olduğuna emin misin?
- I didn't buy Tom what he said he needed.
- Tom'a ihtiyacı olduğunu söylediği şeyi satın almadım.
- Sami told Layla what he needed.
- Sami, Layla'ya neye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom explained to Mary why he needed to buy a new car.
- Tom, Mary'ye neden yeni bir araba satın almaya ihtiyacı olduğunu açıkladı.
- Tom said he only needed a few more minutes.
- Tom sadece birkaç dakikaya daha ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom won't need this.
- Tom'un buna ihtiyacı olmayacak.
- Tom is going to need our support.
- Tom'un desteğimize ihtiyacı olacak.
- I think this meets a social need.
- Bu görüşmelerin sosyal bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
- I don't think Tom needs any help.
- Tom'un yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- Tom has always needed some help.
- Tom'un her zaman yardıma ihtiyacı olmuştur.
- Tom shouldn't need any more help.
- Tom'un daha fazla yardıma ihtiyacı olmamalı.
- Tom read somewhere that short people need more sleep than tall people.
- Tom bir yerde kısa insanların uzun insanlardan daha fazla uykuya ihtiyacı olduğunu okudu.
- Tom refused to give Mary the money she needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan parayı vermeyi reddetti.
- What the country needs most is wise leaders.
- Ülkenin en çok ihtiyacı olan şey bilge liderlerdir.
- Tom got everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi aldı.
- Dan gave Linda the information she needed.
- Dan, Linda'ya ihtiyacı olan bilgiyi verdi.
- That's what the country needs.
- Ülkenin ihtiyacı olan şey bu.
- I was happy to be able to help Tom buy what he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyi almasına yardım edebildiğim için mutluydum.
- Tom said he needed a day or two to think about it.
- Tom düşünmek için bir ya da iki güne ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Let's hope you don't need it.
- Onun buna ihtiyacı olmadığını umalım.
- Tom was able to buy what he needed at a convenience store.
- Tom bir marketten ihtiyacı olan şeyleri alabildi.
- Tom told me he didn't need my help.
- Tom bana yardımıma ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom knows his children need him.
- Tom çocuklarının ona ihtiyacı olduğunu biliyor.
- Tom thinks Mary won't need to do that.
- Tom, Mary'nin buna ihtiyacı olmayacağını düşünüyor.
- That's all Tom needs.
- Tom'un tüm ihtiyacı olan bu.
- I don't think Tom needs much help at all.
- Tom'un fazla yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- I think Tom needs a ride to the airport.
- Tom'un havaalanına gitmek için bir arabaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
- How much money do you think Tom needs?
- Tom'un ne kadar paraya ihtiyacı olduğunu düşünüyorsun?
- Tom is going to need more money.
- Tom'un daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- The only thing Tom needs now is a little patience.
- Tom'un şu anda ihtiyacı olan tek şey biraz sabır.
- I wonder whether Tom really needed to do that or not.
- Tom'un bunu yapmaya gerçekten ihtiyacı olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom will need that.
- Tom'un buna ihtiyacı olacak.
- Tom told me he needed to talk.
- Tom bana konuşmaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom helped Mary buy everything she needed.
- Tom, Mary'nin ihtiyacı olan her şeyi almasına yardım etti.
- Tom said Mary needed to eat healthier food.
- Tom, Mary'nin daha sağlıklı yiyecekler yemeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- He is estimating how much money he'll need to finish the house.
- Evi bitirmek için ne kadar paraya ihtiyacı olacağını tahmin ediyor.
- Dan gave Linda the money she needed to pay off her debts.
- Dan Linda'ya borçlarını ödemek için ihtiyacı olan parayı verdi.
- The only thing Tom needs now is a little patience.
- Tom'un şu anda tek ihtiyacı olan şey biraz sabır.
- I think Tom needs your help.
- Tom'un sizin yardımınıza ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
- Tom brought his knife just in case he needed it.
- Tom ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.
- Tom said he needed to borrow some money.
- Tom biraz borç paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- That's what this city needs.
- Bu şehrin ihtiyacı olan şey odur.
- He asked me for more money than he needed.
- Benden ihtiyacı olandan fazla para istedi.
- I have patients who need me.
- Bana ihtiyacı olan hastalarım var.
- He only cries when he needs a dry nappy.
- Sadece kuru bir beze ihtiyacı olduğunda ağlar.
- Tom said he needed the rest of the money that I owe him.
- Tom, ona borçlu olduğum paranın geri kalanına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom says he has everything he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeye sahip olduğunu söylüyor.
- Tom gave Mary the money she needed to pay off her debts.
- Tom Mary'ye borçlarını ödemesi için ihtiyacı olan parayı verdi.
- I'll be here all morning if anyone needs me.
- Bana ihtiyacı olan olursa bütün sabah burada olacağım.
- Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
- Tom Mary'ye bitişik komşuya gitmesini ve komşunun yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamasını söyledi.
- Tom figured everybody needed a break.
- Tom herkesin bir molaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
- Tom told me he needed to borrow three hundred dollars.
- Tom bana 300 dolar borca ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I wonder why Tom needs that.
- Tom'un buna neden ihtiyacı olduğunu merak ediyorum.
- Tom said he needed a change.
- Tom bir değişikliğe ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom knows he doesn't have enough money to buy everything he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi almaya yetecek kadar parası olmadığını biliyor.
- Tom is going to need a few more hours to finish doing that.
- Tom'un bunu bitirmek için birkaç saate daha ihtiyacı olacak.
- Tom has information that Mary needs.
- Tom, Mary'nin ihtiyacı olan bilgiye sahip.
- Give Tom what he needs.
- Tom'a ihtiyacı olanı ver.
- Tom said that he needed to get some fresh air.
- Tom biraz temiz hava almaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom is going to need a loan.
- Tom'un krediye ihtiyacı olacak.
- I didn't buy Tom what he said he needed.
- Tom'a ihtiyacı olduğunu söylediği şeyi almadım.
- Tom said he couldn't buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olan şeyi alamayacağını söyledi.
- Tom shouldn't need any help.
- Tom'un yardıma ihtiyacı olmamalı.
- Did Tom say what he needed the money for?
- Tom paraya ne için ihtiyacı olduğunu söyledi mi?
- He told me that he needs space.
- Bana biraz zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Nobody will need an explanation.
- Kimsenin bir açıklamaya ihtiyacı olmayacak.
- Tom has already bought everything he needs.
- Tom zaten ihtiyacı olan her şeyi satın aldı.
- Tom said he needed a favor.
- Tom bir iyiliğe ihtiyacı olduğunu söyledi.
- The first day of the course he bought the textbook which he needed to do his homework.
- Kursun ilk günü ödevini yapmak için ihtiyacı olan ders kitabını satın aldı.
- Tom said that he needed a little more time.
- Tom biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom said that Mary needed some money.
- Tom, Mary'nin biraz paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom is going to need at least $300 to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almak için en az 300 dolara ihtiyacı olacak.
- Do any of you need medical assistance?
- Aranızda tıbbi yardıma ihtiyacı olan var mı?
- Tom has already bought everything he needs.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi aldı bile.
- Tom will need medical attention.
- Tom'un tıbbi müdahaleye ihtiyacı olacak.
- Tom is going to need you here.
- Tom'un sana burada ihtiyacı olacak.
- Fadil knew that if he needed something, he had just to make one phone call.
- Fadıl bir şeye ihtiyacı olduğunda sadece bir telefon etmesi gerektiğini biliyordu.
- Tom is going to need our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olacak.
- Tom will need a couple of bodyguards.
- Tom'un birkaç korumaya ihtiyacı olacak.
- Tom told Mary that he needed her help.
- Tom Mary'ye yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom told me that he needed space.
- Tom bana biraz mesafeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- He said that he disliked me, but that he needed my help.
- O benden hoşlanmadığını fakat yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I don't think Tom is going to need our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olacağını sanmıyorum.
- You gave Tom what he needed, right?
- Tom'a onun ihtiyacı olan şeyi verdin, değil mi?
- I was happy to be able to help Tom buy what he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyleri satın almasında yardımcı olabildiğim için mutluydum.
- Tom seemed to have everything he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan her şey varmış gibi görünüyordu.
- Tom says he needs my help tomorrow.
- Tom yarın yardımıma ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom gave Mary something she needed.
- Tom Mary'ye ihtiyacı olan bir şey verdi.
- Does Tom really have everything he needs?
- Tom ihtiyacı olan her şeye gerçekten sahip mi?
- I don't think Tom will need our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olacağını sanmıyorum.
- Why don't you go find someone else who needs your help?
- Neden sizin yardımınıza ihtiyacı olan başka birini bulmaya gitmiyorsun?
- Tom says that he needs a better tennis racket.
- Tom daha iyi bir tenis raketine ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- I'll give Tom whatever he needs.
- Tom'a ihtiyacı olan her şeyi vereceğim.
- I don't think Tom needs much help at all.
- Tom'un çok yardıma ihtiyacı olduğunu hiç sanmıyorum.
- With friends like Tom, who needs enemies?
- Tom gibi dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- I let Tom down when he needed me most.
- Bana en çok ihtiyacı olduğu anda Tom'u hayal kırıklığına uğrattım.
- All Tom needed was a little more time.
- Tom'un tüm ihtiyacı olan şey biraz daha zamandı.
- Tom had enough money to buy everything he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almaya yetecek kadar parası vardı.
- You didn't know Tom didn't need to do that, did you?
- Tom'un buna ihtiyacı olmadığını bilmiyordun, değil mi?
- I thought Tom had enough money to buy everything he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi alacak kadar parası var sanıyordum.
- Tom decided he needed a change.
- Tom bir değişikliğe ihtiyacı olduğuna karar verdi.
- Tom said he needed a rest.
- Tom dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- With friends like that, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- Tom is going to need your help.
- Tom'un yardımına ihtiyacı olacak.
- Tom read somewhere that short people need more sleep than tall people.
- Tom bir yerde kısa boyluların uzun boylulardan daha fazla uykuya ihtiyacı olduğunu okumuş.
- Tom seemed to have everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeye sahip gibi görünüyordu.
- Tom doesn't have enough money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi alacak kadar parası yok.
- Tom is going to need some support.
- Tom'un biraz desteğe ihtiyacı olacak.
- Tom told Mary that he didn't think he'd be able to buy everything he needed.
- Tom Mary'ye ihtiyacı olan her şeyi alabileceğini düşünmediğini söyledi.
- Does Tom have everything he needs?
- Tom ihtiyacı olan her şeye sahip mi?
- Tom said he didn't need a break.
- Tom bir molaya ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom knew Mary needed some food.
- Tom Mary'nin biraz yiyeceğe ihtiyacı olduğunu biliyordu.
- The problem is that we're not sure how much money Tom will need.
- Sorun şu ki Tom'un ne kadar paraya ihtiyacı olacağından emin değiliz.
- I've got something you both need.
- Her ikinizin de ihtiyacı olan bir şeye sahibim.
- Tom said he needed a dozen eggs.
- Tom bir düzine yumurtaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Why don't you go find someone else who needs your help?
- Neden gidip yardımına ihtiyacı olan başka birini bulmuyorsun?
- Tom walked around the store, buying things he needed.
- Tom mağazada dolaşıp ihtiyacı olan şeyleri alıyordu.
- I'll go with Tom in case he needs my help.
- Yardımıma ihtiyacı olursa diye Tom'la gideceğim.
- We should call Tom and see if he needs any help.
- Tom'u arayıp yardıma ihtiyacı olup olmadığını öğrenmeliyiz.
- I didn't know what Tom needed.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyi bilmiyordum.
- Tom helped Mary buy everything she needed.
- Tom Mary'nin ihtiyacı olan her şeyi almasına yardım etti.
- Give Tom whatever help he needs.
- Tom'a ihtiyacı olan yardımı ver.
- Tom says Mary needs more time to finish her report.
- Tom, Mary'nin raporunu bitirmek için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom didn't think he needed a new coat.
- Tom yeni bir cekete ihtiyacı olduğunu düşünmedi.
- I offered to help Tom, but he said he didn't need any help.
- Tom'a yardım etmeyi teklif ettim, ama yardıma ihtiyacı olmadığını söyledi.
- I thought you said Tom needed more time.
- Tom'un daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söylediğini sanıyordum.
- Tom told Mary why he needed more money.
- Tom Mary'ye neden daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu anlattı.
- Tom is going to need some help.
- Tom'un biraz yardıma ihtiyacı olacak.
- If you eat three meals a day, your body will find the energy it needs.
- Günde üç öğün yerseniz, vücudunuz ihtiyacı olan enerjiyi bulacaktır.
- Tom is going to need a good lawyer.
- Tom'un iyi bir avukata ihtiyacı olacak.
- I'll do anything the team needs.
- Ekibin ihtiyacı olan her şeyi yapacağım.
- The dog will need to be fed once a day.
- Köpeğin günde bir kez beslenilmeye ihtiyacı olacak.
- That's all the warning Tom and the others need.
- Tom ve diğerlerinin ihtiyacı olan tüm uyarı bu.
- We need to make sure Tom has everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeye sahip olduğundan emin olmalıyız.
- Give it to whoever needs it.
- Onu, ihtiyacı olana ver.
- Tom is going to need some more money.
- Tom'un biraz daha paraya ihtiyacı olacak.
- I wonder why Tom needs that.
- Tom'un neden buna ihtiyacı olduğunu merak ediyorum.
- Tom doesn't have enough money to buy what he needs.
- Tom'un ihtiyacı olanı alacak kadar parası yok.
- Tom is going to need more money than what he has.
- Tom'un elindekinden daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- I don't know how much time Tom will need.
- Tom'un ne kadar zamana ihtiyacı olacağını bilmiyorum.
- Tom is going to give Mary what she needs.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan şeyi verecek.
- He did not think he needed their protection.
- Onların korumasına ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.
- Tom didn't think he needed a bodyguard.
- Tom bir korumaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.
- Tom will get all the help he needs.
- Tom ihtiyacı olan tüm yardımı alacaktır.
- Tom is going to need medical attention.
- Tom'un tıbbi müdahaleye ihtiyacı olacak.
- Give it to someone who needs it.
- Bunu ona ihtiyacı olan birine ver.
- Tom will need some help.
- Tom'un yardıma ihtiyacı olacak.
- Tom is going to need a push.
- Tom'un bir itmeye ihtiyacı olacak.
- Tom refused to give Mary the money she needed.
- İhtiyacı olduğu parayı Mary'ye vermeyi reddetti.
- With such friends, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- That's what Tom needs.
- Tom'un ihtiyacı olan şey bu.
- I can help Tom find what he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyi bulmasına yardım edebilirim.
- Tom asked me to tell you he needed a little more time.
- Tom sana biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söylememi istedi.
- Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up.
- Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.
- Tom shouldn't need any help.
- Tom'un herhangi bir yardıma ihtiyacı olmamalı.
- Tom will need more money than what he has.
- Tom'un sahip olduğundan daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- How much time do you estimate Tom will need to build a doghouse?
- Tom'un köpek kulübesi yapmak için ne kadar zamana ihtiyacı olacağını tahmin ediyorsun?
- Tom said he needed more money.
- Tom daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I can't possibly afford to pay for the operation my mother needs.
- Annemin ihtiyacı olan ameliyatı karşılayamam.
- Tom doesn't seem to know what Mary needs.
- Tom, Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biliyor gibi görünmüyor.
- Tom said he needed something to drink.
- Tom içecek bir şeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- This is not what Tom needs.
- Tom'un ihtiyacı olan bu değil.
- Tom said Mary needed to get more sleep.
- Tom, Mary'nin daha fazla uykuya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom will need some of these.
- Tom'un bunlardan bazılarına ihtiyacı olacak.
- Did Tom have what he needed?
- Tom ihtiyacı olan şeyi aldı mı?
- Ask Tom what he needs the rope for.
- Tom'a ne için ipe ihtiyacı olduğunu sor.
- What Tom needs is your love.
- Tom'un ihtiyacı olan şey senin sevgin.
- Let's hope Tom gets all the help he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan tüm yardımı almasını umalım.
- Tom will need physical therapy.
- Tom'un fizik tedavisine ihtiyacı olacak.
- Tom will need a place to stay.
- Tom'un kalacak bir yere ihtiyacı olacak.
- Tom didn't buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olanları almadı.
- Do you really think Tom doesn't need to do that?
- Gerçekten Tom'un buna ihtiyacı olmadığını mı düşünüyorsun?
- Tom says this is what he really needs.
- Tom gerçekten ihtiyacı olan şeyin bu olduğunu söylüyor.
- Tom says he needs my help tomorrow.
- Tom yarın yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- That's just what she needed.
- Bu tam onun ihtiyacı olan şey.
- Tom is going to need your help after all.
- Tom'un sonunda senin yardımına ihtiyacı olacak.
- Tom gave Mary what she needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan şeyi verdi.
- Tom is going to need this.
- Tom'un buna ihtiyacı olacak.
- Tom realized he didn't have enough money to buy what he needed.
- Tom, ihtiyacı olan şeyleri almak için yeterli parası olmadığını fark etti.
- Can't you see that Tom needs your help?
- Tom'un yardımına ihtiyacı olduğunu görmüyor musun?
- Tom might know why Mary doesn't need to do that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yapmaya ihtiyacı olmadığını biliyor olabilir.
- I've been trying to explain to Tom that he needs an appointment.
- Tom'a bir randevuya ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalışıyordum.
- Ask Tom why he needs the rope.
- Tom'a neden ipe ihtiyacı olduğunu sor.
- Tom couldn't borrow as much money as he needed.
- Tom, ihtiyacı olduğu kadar çok parayı ödünç alamadı.
- We should've realized that Tom needed our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olduğunu anlamalıydık.
- All that Tom needed was money.
- Tom'un ihtiyacı olan tek şey paraydı.
- Tom said that he needed more time.
- Tom biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom realized he didn't have enough money to buy everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi almak için yeterli parası olmadığını fark etti.
- Tom came to see if Mary needed any help.
- Tom Mary'nin yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamak için geldi.
- Tom wondered why Mary needed to do that.
- Tom, Mary'nin neden buna ihtiyacı olduğunu merak etti.
- I don't have enough money to buy the medicine my father needs.
- Babamın ihtiyacı olan ilacı satın almak için yeterli param yok.
- Tom says he doesn't need money.
- Tom paraya ihtiyacı olmadığını söylüyor.
- We should've realized that Tom needed our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olduğunu fark etmeliydik.
- Tom said he needed some cash.
- Tom biraz paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom got what he needed.
- Tom ihtiyacı olanı aldı.
- Tom says he needs another car.
- Tom bir arabaya daha ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- I don't think they need me.
- Onların bana ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- How much do you think Tom needs?
- Tom'un ne kadar ihtiyacı olduğunu düşünüyorsunuz?
- I asked Tom if he needed more time.
- Tom'a yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordum.
- Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
- Tom, Mary'ye yan odaya gidip komşuların yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakmasını söyledi.
- Tom didn't have what he needed.
- Tom'un elinde ihtiyacı olan şey yoktu.
- Tom doesn't think Mary really needed to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaya gerçekten ihtiyacı olduğunu düşünmüyor.
- Tom said he didn't need a break.
- Tom molaya ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom is going to eventually need an operation.
- Tom'un sonunda bir ameliyata ihtiyacı olacak.
- Tom is going to need these.
- Tom'un bunlara ihtiyacı olacak.
- Please give Tom what he needs.
- Lütfen Tom'a ihtiyacı olanı verin.
- Tom hasn't yet told us what he needs.
- Tom henüz bize neye ihtiyacı olduğunu söylemedi.
- Why does Tom think he needs a bodyguard?
- Tom neden bir korumaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor?
- Sami made a list of what he needed.
- Sami ihtiyacı olan şeylerin bir listesini yaptı.
- I'll find out how much money Tom needs.
- Tom'un ne kadar paraya ihtiyacı olduğunu bulacağım.
- Tom will need some support.
- Tom'un desteğe ihtiyacı olacak.
- Tom has all the money he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan tüm para var.
- Tom shouldn't need any more help.
- Artık Tom'un yardıma ihtiyacı olmamalı.
- How do I know when my car needs an oil change?
- Arabamın yağ değişikliğine ihtiyacı olduğunu nasıl anlarım?
- Tom will need more money.
- Tom'un daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- I can't ignore someone who needs my help.
- Yardımıma ihtiyacı olan birini görmezden gelemem.
- Give Tom what he needs.
- Tom'a ihtiyacı olanı verin.
- Tom said he needed my help, so I helped him.
- Tom yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi, ben de ona yardım ettim.
- Tom is going to need a few more hours to finish doing that.
- Tom'un bunu yapmayı bitirmek için birkaç saate daha ihtiyacı olacak.
- That's all the warning Tom and the others need.
- Tom ve diğerlerinin ihtiyacı olan tek uyarı bu.
- Tom is going to need your help.
- Tom'un yardımınıza ihtiyacı olacak.
- Tom doesn't see why Mary needs a new bicycle.
- Tom Mary'nin niçin yeni bir bisiklete ihtiyacı olduğunu anlamıyor.
- I'm the only one who needed to do that.
- Bunu yapmaya ihtiyacı olan tek kişi benim.
- That was all Tom needed.
- Tom'un tüm ihtiyacı olan buydu.
- Tom is just going to need some time.
- Tom'un sadece biraz zamana ihtiyacı olacak.
- I'm sure that's what Tom needs.
- Tom'un buna ihtiyacı olduğuna eminim.
- Tom has enough money to buy everything he really needs.
- Tom'un gerçekten ihtiyacı olan her şeyi almaya yetecek kadar parası var.
- What this place needs is a good school.
- Bu yerin ihtiyacı olan şey iyi bir okul.
- Tom gave Mary something she needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olan bir şeyi verdi.
- I'll be here in the morning if anyone needs me.
- Bana ihtiyacı olan olursa sabah burada olacağım.
- Tom will need some more money.
- Tom'un biraz daha paraya ihtiyacı olacak.
- Do you know anyone who needs a job?
- İşe ihtiyacı olan birini tanıyor musun?
- Tom is going to need you.
- Tom'un sana ihtiyacı olacak.
- This isn't what Tom needs now.
- Tom'un şimdi ihtiyacı olan şey bu değil.
- She will need a car next week.
- Önümüzdeki hafta bir arabaya ihtiyacı olacak.
- Tom will need it.
- Tom'un buna ihtiyacı olacak.
- Tom is going to need a couple of bodyguards.
- Tom'un birkaç korumaya ihtiyacı olacak.
- I asked Tom if he needed money.
- Tom'a paraya ihtiyacı olup olmadığını sordum.
- I hope Tom has enough money to buy what he needs.
- Umarım Tom'un ihtiyacı olanı alacak kadar parası vardır.
- Tom will need a good lawyer.
- Tom'un iyi bir avukata ihtiyacı olacak.
- We believe that children need both a father and a mother and that time will show how important it really is for them.
- Çocukların hem anneye hem de babaya ihtiyacı olduğuna inanıyoruz ve zaman bunun onlar için ne kadar önemli olduğunu gösterecek.
- Tom hasn't bought what he needs yet.
- Tom henüz ihtiyacı olan şeyi almadı.
- The last thing Tom needs is another stalker.
- Tom'un ihtiyacı olan son şey başka bir sapık.
- I'm sure Tom will tell us if he needs something.
- Eminim Tom bir şeye ihtiyacı olursa bize söyleyecektir.
- Tom is going to need a few more hours to finish this.
- Tom'un bunu bitirmek için birkaç saate daha ihtiyacı olacak.
- Tom seems to know what Mary needs.
- Tom, Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biliyor gibi görünüyor.
- Tom says he still doesn't have everything he needs.
- Tom hala ihtiyacı olan her şeye sahip olmadığını söylüyor.
- Tom is going to need some of these.
- Tom'un bunlardan bazılarına ihtiyacı olacak.
- Tom is going to need more money than what he has.
- Tom'un sahip olduğundan daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- Tom says he's going to need a little more money.
- Tom biraz daha paraya ihtiyacı olacağını söyledi.
- Tom made it quite clear what he needed.
- Tom neye ihtiyacı olduğunu açıkça belirtti.
- Tom told Mary why he needed more money.
- Tom, Mary'ye neden daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom has enough money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi alacak kadar parası var.
- Tom doesn't see why Mary needs a new bicycle.
- Tom, Mary'nin neden yeni bir bisiklete ihtiyacı olduğunu anlamıyor.
- Tom won't need it.
- Tom'un buna ihtiyacı olmayacak.
- Tom is going to need a place to stay.
- Tom'un kalacak bir yere ihtiyacı olacak.
- Tom's closet is full of stuff he doesn't need.
- Tom'un dolabı ihtiyacı olmayan şeylerle dolu.
- What would Tom need?
- Tom'un neye ihtiyacı olacaktı?
- Tom asked me for more money than he really needed.
- Tom benden gerçekten ihtiyacı olandan daha fazla para istedi.
- What Tom needs is guidance.
- Tom'un ihtiyacı olan rehberlik.
- Tom might've borrowed the money he needed from someone else.
- Tom ihtiyacı olan parayı başka birinden ödünç almış olabilir.
- Tom didn't know how much more money Mary would need.
- Tom, Mary'nin ne kadar paraya ihtiyacı olacağını bilmiyordu.
- I hope Tom has enough money to buy what he needs.
- Umarım Tom'un ihtiyacı olanı almak için yeterli parası vardır.
- Tom certainly doesn't need a loan.
- Tom'un borca ihtiyacı olmadığı kesin.
- Tom got what he needed.
- Tom ihtiyacı olan şeyi aldı.
- Tom could buy everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeyi satın alabilirdi.
- Tom says he needs time alone.
- Tom yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I supplied Tom with everything he needed.
- Tom'a ihtiyacı olan her şeyi sağladım.
- Tom will need a place to stay.
- Tom'un kalması için bir yere ihtiyacı olacak.
- Tom will give Mary what she needs.
- Tom, Mary'ye ihtiyacı olanı verecektir.
- Tom doesn't have enough money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almak için yeterli parası yok.
- I have information that Tom needs.
- Tom'un ihtiyacı olan bilgiye sahibim.
- Many of the people that need these drugs can't afford them.
- Bu ilaçlara ihtiyacı olan insanların çoğu bunları karşılayamıyor.
- I don't think Tom needs our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- Tom said he didn't think Mary would need to do that.
- Tom, Mary'nin buna ihtiyacı olacağını düşünmediğini söyledi.
- I don't have enough money to buy the medicine my father needs.
- Babamın ihtiyacı olan ilacı almak için yeterli param yok.
- Tom may take all the time he needs.
- Tom ihtiyacı olan tüm zamanı alabilir.
- Sami decided he needed a change.
- Sami bir değişikliğe ihtiyacı olduğuna karar verdi.
- I know somebody needs me.
- Birinin bana ihtiyacı olduğunu biliyorum.
- Please give Tom what he needs.
- Lütfen Tom'a ihtiyacı olan şeyi ver.
- Tom says Mary needs more time.
- Tom Mary'nin daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- Tom got more than he needed.
- Tom ihtiyacı olandan fazlasını almış.
- Tom has never needed anybody.
- Tom'un hiç kimseye ihtiyacı olmadı.
- Tom told me that he needed some money.
- Tom biraz paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom is going to need a lawyer.
- Tom'un bir avukata ihtiyacı olacak.
- I'll do anything the team needs.
- Takımın ihtiyacı olan her şeyi yaparım.
- I'll help Tom get what he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyleri almasına yardım edeceğim.
- Tom said he needed more time.
- Tom biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom couldn't get his hands on everything he needed.
- Tom ihtiyacı olan her şeye ulaşamıyordu.
- Did Tom say he needed to do that?
- Tom bunu yapmaya ihtiyacı olduğunu mu söyledi?
- Tom went to the drugstore to get the medicine Mary needed.
- Tom, Mary'nin ihtiyacı olan ilacı almak için eczaneye gitti.
- Tom is going to need some more time.
- Tom'un biraz daha zamana ihtiyacı olacak.
- Tom said he doesn't need a chauffeur.
- Tom şoföre ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom said that he needed the money.
- Tom paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom will need some support.
- Tom'un biraz desteğe ihtiyacı olacak.
- What he needs most is a good job.
- Onun en çok ihtiyacı olan iyi bir iştir.
- Let's wait and see if Tom really needs our help.
- Tom'un gerçekten yardımımıza ihtiyacı olup olmadığını bekleyelim ve görelim.
- The children have everything they need.
- Çocukların ihtiyacı olan her şey ellerinde var.
- Let's hope Tom gets all the help he needs.
- Tom'un ihtiyacı olan bütün yardımı alacağını umalım.
- Tom knew he didn't have enough money to buy what he needed.
- Tom, ihtiyacı olan şeyleri almak için yeterli parası olmadığını biliyordu.
- Tom will get all the help he needs.
- Tom ihtiyacı olan tüm yardımı alacak.
- Now all we need is a plan.
- Şimdi hepimizin ihtiyacı olan bir plandır.
- Tom told Mary why he needed her help.
- Tom, Mary'ye onun yardımına neden ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom didn't think he needed protection.
- Tom korumaya ihtiyacı olduğunu düşünmedi.
- Tom couldn't borrow as much money as he needed.
- Tom ihtiyacı olduğu kadar borç para alamadı.
- I'm sure that's what Tom needs.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyin bu olduğundan eminim.
- I think Tom could do that if he really needed to.
- Bence Tom gerçekten ihtiyacı olsa bunu yapabilirdi.
- Tom told me that he needed space.
- Tom bana biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom hardly ever buys things he doesn't need.
- Tom ihtiyacı olmayan şeyleri neredeyse hiç almaz.
- Tom bought a few things he didn't need.
- Tom ihtiyacı olmayan birkaç şey aldı.
- Tom will need everyone's help.
- Tom'un herkesin yardımına ihtiyacı olacak.
- Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up.
- Susan bir saat içinde partiye hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.
- I know what Tom needs.
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu biliyorum.
- Tom is going to need Mary's help.
- Tom'un Mary'nin yardımına ihtiyacı olacak.
- Tom probably doesn't know how much time he'll need.
- Tom muhtemelen ne kadar zamana ihtiyacı olacağını bilmiyor.
- Is there anything Tom needs?
- Tom'un ihtiyacı olan bir şey var mı?
- Tom had enough money to buy what he needed.
- Tom'un ihtiyacı olanı almaya yetecek kadar parası vardı.
- Tom will need our help.
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olacak.
- Tom didn't buy what he needed.
- Tom ihtiyacı olan şeyi satın almadı.
- Tom is going to need our help, isn't he?
- Tom'un yardımımıza ihtiyacı olacak, değil mi?
- What he needs most is a good job.
- En çok ihtiyacı olan şey iyi bir iş.
- I don't know what Tom needs.
- Tom'un neye ihtiyacı olduğunu bilmiyorum.
- Tom certainly needs your help much more than I do.
- Tom'un senin yardımına benden daha çok ihtiyacı olduğu kesin.
- Dan gave Linda the information she needed.
- Dan Linda'ya ihtiyacı olan bilgiyi verdi.
- That's exactly what Tom needs.
- Tom'un ihtiyacı olan tam olarak bu.
- Give it to someone who needs it.
- İhtiyacı olan birine ver.
- How did Tom know he needed that?
- Tom buna ihtiyacı olduğunu nereden biliyordu?
- I can help him if he needs it.
- Eğer ihtiyacı olursa ona yardım edebilirim.
- Tom told Mary he needed some money.
- Tom, Mary'ye biraz paraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom said he doesn't need a chauffeur.
- Tom bir şoföre ihtiyacı olmadığını söyledi.
- Tom made a list of what he needed.
- Tom neye ihtiyacı olduğunun bir listesini yaptı.
- Tom is going to need that.
- Tom'un buna ihtiyacı olacak.
- He earned the money he needed to go to college.
- Üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
- I'll go with Tom in case he needs my help.
- Yardımıma ihtiyacı olur diye Tom'la birlikte gideceğim.
- Tom is estimating how much money he'll need to finish the house.
- Tom evi bitirmek için ne kadar paraya ihtiyacı olacağını tahmin ediyor.
- Sami didn't tell Layla what he needed.
- Sami Layla'ya neye ihtiyacı olduğunu söylemedi.
- Why do the largest banks need the biggest bailout?
- Neden en büyük bankaların en büyük kurtarma paketlerine ihtiyacı olur?
- I'll find out how much money Tom needs.
- Tom'un ne kadar paraya ihtiyacı olduğunu öğreneceğim.
- I offered to help Tom, but he said he didn't need any help.
- Tom'a yardım etmeyi teklif ettim ama yardıma ihtiyacı olmadığını söyledi.
- I asked Tom if he needed more money.
- Tom'a daha fazla paraya ihtiyacı olup olmadığını sordum.
- We help anyone who needs it.
- İhtiyacı olan herhangi birine yardım ederiz.
Show More (696)
|
| 2 |
need |
istemek |
v. |
|
- I'll be on the balcony; I need to get some fresh air.
- Balkonda olacağım; biraz temiz hava almak istiyorum.
- I do not need a public answer from you now, ladies and gentlemen, but I would ask you to think it over.
- Şu anda sizden açık bir cevap istemiyorum, bayanlar ve baylar, ancak bunu düşünmenizi rica ediyorum.
- We need to implement the necessary measures to stop those seeking to clone human beings in their tracks.
- İnsanları klonlamak isteyenleri durdurmak için gerekli tedbirleri almalıyız.
- We need a two-stage policy if we are to achieve sustainable development.
- Sürdürülebilir kalkınmayı başarmak istiyorsak iki aşamalı bir politikaya ihtiyacımız var.
- If we are actually to make a difference in this area, we need practical measures.
- Eğer bu alanda gerçekten bir fark yaratmak istiyorsak, pratik tedbirlere ihtiyacımız var.
- My second point is that we need a properly resourced Commission.
- İkinci olarak da uygun kaynaklara sahip bir Komisyon'a ihtiyacımız olduğunu belirtmek istiyorum.
- While we need answers as soon as is reasonable, I would caution against a rush to judgment.
- Makul olan en kısa sürede cevaplara ihtiyacımız olsa da acele karar verilmemesi konusunda uyarıda bulunmak isterim.
- We therefore urgently need this week to call a halt to this.
- Bu nedenle, bu hafta içinde acilen buna bir son verilmesini istiyoruz.
- We need you to stick to your brief.
- Konuşmanıza sadık kalmanızı istiyoruz.
- We need to ask all creditors to come forward to present their case.
- Tüm alacaklılardan kendi durumlarını ortaya koymalarını istemeliyiz.
- With all due respect for the Human Rights Convention, we need more!
- İnsan Hakları Sözleşmesi'ne saygısızlık etmek istemem ama daha fazlasına ihtiyacımız var!
- While we need answers as soon as is reasonable, I would caution against a rush to judgment.
- Makul olan en kısa sürede cevaplara ihtiyacımız olsa da, acele karar verilmemesi konusunda uyarıda bulunmak isterim.
- All I need is a tissue sample from this woman for analysis.
- Tek istediğim analiz için bu kadından bir doku örneği.
- I need a relationship like "Tom and Jerry" battle every day, still can't survive without one another.
- Her gün "Tom & Jerry" dövüşü gibi bir ilişki istiyorum, her şeye rağmen birbirimiz olmadan yaşayamam.
- I just need a night of peace.
- Sadece bir gece rahat etmek istiyorum.
- The investors need their money back and they want it fast.
- Yatırımcılar paralarını geri istiyorlar, hem de çabucak.
- And I need you to bring that orange flash drive from the accordion file.
- Ve akordeon dosyadan turuncu flaş belleği getirmeni istiyorum.
- Sir, I need you to take a deep breath.
- Efendim, derin bir nefes almanızı istiyorum.
- Ahsoka, I need you to trust me on this one.
- Ahsoka, bu konuda bana güvenmeni istiyorum.
- I need you to remember anything good he said about Louis.
- Louis hakkında söylediği iyi şeyleri hatırlamanı istiyorum.
- The investors need their money back and they want it fast.
- Yatırımcılar paralarını geri almak ve bunu hızlıca yapmak istiyorlar.
- I need you to remember anything good he said about Louis.
- Onun Louis ile ilgili söylediği iyi bir şeyi hatırlamanı istiyorum.
- I just need you to trust me.
- Sadece bana güvenmeni istiyorum.
- We need to speak to you.
- Sizinle konuşmak istiyoruz.
- Could you please tell Tom that I need to see him?
- Tom'a onu görmek istediğimi söyler misiniz?
- I have something else I need you to do.
- Yapmanı istediğim başka bir şey var.
- Does Tom need a ride home?
- Tom eve gitmek istiyor mu?
- I can work late tonight if you need me to.
- Eğer istersen bu gece geç saate kadar çalışabilirim.
- I need you to go to the post office and mail this letter.
- Postaneye gitmeni ve bu mektubu postalamanı istiyorum.
- I need you to look into something for me.
- Benim için bir şeye bakmanı istiyorum.
- I need you to stay and take care of Tom.
- Burada kalıp Tom'a göz kulak olmanı istiyorum.
- I need you to do this for me.
- Bunu benim için yapmanı istiyorum.
- I need you to listen.
- Dinlemeni istiyorum.
- Tom doesn't know why Mary needs to borrow thirty dollars.
- Tom, Mary'nin neden otuz dolar borç istediğini bilmiyor.
- She needs to be the center of attention all the time.
- Her zaman ilgi odağı olmak istiyor.
- If I need money, I'll ask my father.
- Paraya ihtiyacım olursa, babamdan isterim.
- I need you to go to the post office and mail this letter.
- Postaneye gidip bu mektubu postalamanı istiyorum.
- Where do you go when you need time to yourself?
- Kendine zaman ayırmak istediğinde nereye gidiyorsun?
- I need you to tell me when you plan to arrive.
- Ne zaman gelmeyi planladığını söylemeni istiyorum.
- Do you need a hug?
- Kucaklaşmak ister misin?
- Here's everything I need to hear.
- Duymak istediğim her şey burada.
- I need Tom to do a couple of things for me.
- Tom'un benim için birkaç şey yapmasını istiyorum.
- I need you to believe in me.
- Bana inanmanı istiyorum.
- I need you to tell me everything I need to know.
- Bilmem gereken her şeyi bana anlatmanı istiyorum.
- Do you need me to repeat the question?
- Soruyu tekrarlamamı ister misin?
- There's something I need you to do for me.
- Benim için yapmanı istediğim bir şey var.
- I need your answer tomorrow.
- Yarın cevabını istiyorum.
- I need you to talk to them.
- Onlarla konuşmanı istiyorum.
- We need you to help protect Tom.
- Tom'u korumaya yardım etmenizi istiyoruz.
- Do you need me to stick around?
- Kalmamı ister misin?
- Why do you need me to find him?
- Neden onu bulmamı istiyorsun?
- I need to ask you a favor.
- Senden bir iyilik isteyeceğim.
- I need you to take over.
- İşi devralmanı istiyorum.
- Tom won't be able to do it by himself, so we need to ask someone to help him.
- Tom bunu kendi başına yapamaz, bu yüzden birinden yardım istemeliyiz.
- Do you need a ride?
- Seni bırakmamı ister misin?
- I need you to go to the supermarket and buy some milk.
- Süpermarkete gidip biraz süt almanı istiyorum.
- Tom needs us to show him the way home.
- Tom ona eve giden yolu göstermemizi istiyor.
- I need you to take a look at this.
- Buna bakmanı istiyorum.
- I need this back by tomorrow.
- Bunu yarına kadar geri istiyorum.
- I need you to see this.
- Bunu görmeni istiyorum.
- What do you need me to do?
- Ne yapmamı istersin?
- We need you to work late tonight.
- Bu gece geç saate kadar çalışmanı istiyoruz.
- I need you to do that immediately.
- Bunu hemen yapmanı istiyorum.
- That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
- Do you need me to pick you up?
- Seni almamı ister misin?
- I need them to sign this.
- Bunu imzalamalarını istiyorum.
- I need you to help me figure out what's happened.
- Ne olduğunu anlamama yardım etmeni istiyorum.
- I need you to tell Tom what's going on.
- Tom'a neler olduğunu anlatmanı istiyorum.
- Is there anything else you need me to check?
- Kontrol etmemi istediğiniz başka bir şey var mı?
- I need you to tell me about the problem.
- Bana sorundan bahsetmeni istiyorum.
- I'll tell you exactly what I need you to do.
- Sana tam olarak ne yapmanı istediğimi söyleyeceğim.
- I need you to handle this.
- Bunu ele almanı istiyorum.
- I'll be wherever you need me to be.
- Nerede olmamı istersen orada olacağım.
- Is there something you need for me to do?
- Yapmamı istediğin bir şey var mı?
- I'll give you all the time you need.
- Sana istediğin kadar zaman vereceğim.
- Tom hasn't yet told us what he needs.
- Tom ne istediğini henüz bize söylemedi.
- What do you need me to do?
- Ne yapmamı istiyorsun?
- I don't need you telling me what to do.
- Bana ne yapacağımı söylemeni istemiyorum.
- I'll be wherever you need me to be.
- Olmamı istediğin yerde olacağım.
- I need you to talk to me.
- Benimle konuşmanı istiyorum.
- I need you to help me with this.
- Bana bu konuda yardım etmeni istiyorum.
- I need you to urinate in this cup.
- Bu kaba idrarınızı yapmanızı istiyorum.
- I need you to tell me the truth.
- Bana doğruyu söylemeni istiyorum.
- Do you need a ride home?
- Seni eve bırakmamı ister misin?
- I need you to trust me.
- Bana güvenmeni istiyorum.
- I'm sorry but Paul called in sick and I'm going to need you to work his shift.
- Üzgünüm ama Paul hasta olduğunu söyledi ve onun vardiyasında çalışmanı istiyorum.
- I need you to tell me how to use it.
- Bana onu nasıl kullanacağımı söylemeni istiyorum.
- I have something else I need you to do.
- Yapmanı istediğim başka bir şeyim var.
- I just really need to be with you now.
- Şu an gerçekten seninle olmak istiyorum.
- If you need to sleep, go ahead.
- Uyumak istiyorsan, devam et.
- I may need more help than Tom is willing to give.
- Tom'un vermek istediğinden daha fazla yardıma ihtiyacım olabilir.
- I need you to pick me up.
- Beni almanı istiyorum.
- Why do you need me to find them?
- Neden onları bulmamı istiyorsun?
- I still need to know why you weren't here yesterday.
- Hala dün neden burada olmadığını bilmek istiyorum.
- I need you to tell me what you know about Tom.
- Tom hakkında ne bildiğini bana söylemeni istiyorum.
- I need you to look into something for me.
- Benim için bir şey araştırmanı istiyorum.
- I need you to do something.
- Bir şey yapmanı istiyorum.
- Do you still need tea?
- Hala çay istiyor musun?
- I need it to be my decision.
- Bunun benim kararım olmasını istiyorum.
- Here's everything I need to hear.
- İşte duymak istediğim her şey.
- I need to choose the one I want.
- İstediğimi seçmeliyim.
- I need you to come to Boston.
- Boston'a gelmeni istiyorum.
- I'll make sure Tom has everything he needs.
- Tom'un istediği her şeye sahip olduğundan emin olacağım.
- I need you to tell me where to go.
- Nereye gideceğimi bana söylemeni istiyorum.
- Why do you need me to find Tom?
- Neden Tom'u bulmamı istiyorsun?
- Do you need me to sign anything?
- Bir şey imzalamamı ister misin?
- I need you to leave now.
- Şimdi terk etmeni istiyorum.
- What more do you need?
- Daha ne istiyorsun?
- I need you to talk to us.
- Bizimle konuşmanı istiyorum.
- I need to know why you weren't here yesterday.
- Dün neden burada olmadığını bilmek istiyorum.
- I need you to talk to her.
- Onunla konuşmanı istiyorum.
- I need to ask you to leave.
- Gitmeni istemeliyim.
- I need you to help me find Tom.
- Tom'u bulmama yardım etmeni istiyorum.
- I need you to go to the post office for me.
- Benim için postaneye gitmenizi istiyorum.
- What does Tom need from us?
- Tom bizden ne istiyor?
- I need you to stay right there.
- Orada kalmanı istiyorum.
- I need you to keep this for me.
- Bunu benim için saklamanı istiyorum.
- If you need me to do that, I will.
- Eğer bunu yapmamı istersen, yaparım.
- Do you need bread, sausage and cheese?
- Ekmek, sosis ve peynir ister misin?
- I need an answer from you before the end of the day.
- Günün sonundan önce senden bir cevap istiyorum.
- What specifically do you need me to do?
- Özellikle ne yapmamı istiyorsun?
- Do you need something to drink?
- İçecek bir şey ister misin?
- There's something else I need you to do.
- Yapmanı istediğim başka bir şey var.
- Do you need a ride home later?
- Seni eve bırakmamı ister misin?
- If you need anything, just ask.
- Bir şeye ihtiyacın olursa, istemen yeterli.
- You can have as much time as you need.
- İstediğiniz kadar zaman ayırabilirsiniz.
- I need you to tell me how to use it.
- Nasıl kullanacağımı söylemeni istiyorum.
- I need you to do a couple of things for me.
- Benim için birkaç şey yapmanı istiyorum.
- That's all I need to hear.
- Tüm duymak istediğim bu.
- You need to seek help.
- Yardım istemelisiniz.
- I'm willing to work on Sunday if you need me to.
- Pazar günü çalışmamı istersen çalışmaya hazırım.
- I need you to be here tomorrow.
- Yarın burada olmanı istiyorum.
- I need you to control yourselves.
- Kendini kontrol etmeni istiyorum.
- I need you to show me what you have in your bag.
- Çantanda ne olduğunu bana göstermeni istiyorum.
- I need to know when the meeting is.
- Toplantının ne zaman olduğunu bilmek istiyorum.
- I need you to help me figure out my income taxes.
- Gelir vergilerimi hesaplamama yardım etmeni istiyorum.
- You need to tell me what you want me to do.
- Ne yapmamı istediğini bana söylemelisin.
- I'll give Tom as much time as he needs.
- Tom'a istediği kadar zaman vereceğim.
- I need you to find Tom.
- Tom'u bulmanı istiyorum.
- Why does Tom need to hide?
- Tom neden saklanmak istiyor?
- I need to ask Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik isteyeceğim.
- I need you to tell me what's going on.
- Ne olduğunu bana söylemeni istiyorum.
- I need her to know that.
- Bunu bilmesini istiyorum.
- I just need to know the truth.
- Sadece gerçeği bilmek istiyorum.
- I need you to do that immediately.
- Bunu derhal yapmanı istiyorum.
- If you need me to do that, I will.
- Bunu yapmamı istersen yaparım.
- I need to ask you for a little favor.
- Senden küçük bir iyilik isteyeceğim.
- I need you to go to Boston.
- Boston'a gitmeni istiyorum.
- Are you sure Tom needs another one?
- Tom'un bir tane daha istediğine emin misin?
- I need every staffer on duty.
- Tüm personelin görev başında olmasını istiyorum.
- I need you to wait over there.
- Orada beklemeni istiyorum.
- Is there anything you need me to do?
- Yapmamı istediğin bir şey var mı?
- I need you to control yourselves.
- Kendinizi kontrol etmenizi istiyorum.
- I don't need anything from you.
- Senden hiçbir şey istemiyorum.
- I need you to call me.
- Beni aramanı istiyorum.
- I need you to drive.
- Arabayı sürmeni istiyorum.
- I need you to leave now.
- Şimdi gitmeni istiyorum.
- I need you to go home.
- Eve gitmeni istiyorum.
- I need you to stay focused.
- Odaklanmanı istiyorum.
- There's one more thing I need you to do.
- Yapmanı istediğim bir şey daha var.
- I need you to stop that.
- Şunu kesmeni istiyorum.
- I need you to talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuyu konuşmanı istiyorum.
- I need you to promise you'll do what I ask you to do.
- Senden ne istersem yapacağına söz vermeni istiyorum.
- I need you to sign these papers.
- Bu kağıtları imzalamanı istiyorum.
- I don't need you to pick me up.
- Beni almanı istemiyorum.
- I need you to do this.
- Bunu yapmanı istiyorum.
- I need you to tell me about the problem.
- Bana sorunu anlatmanı istiyorum.
- I need you to help me move this bookcase.
- Bu kitaplığı taşımama yardım etmeni istiyorum.
- Is there something you need for me to do?
- Yapmamı istediğin bir şey mi var?
- Do you need me to sign anything?
- Herhangi bir şey imzalamamı istiyor musun?
- I actually need you to do more than just that.
- Aslında bundan daha fazlasını yapmanı istiyorum.
- I need you to focus and listen to me.
- Odaklanmanı ve beni dinlemeni istiyorum.
- I need you to talk to Tom.
- Tom'la konuşmanı istiyorum.
- I need you to check on something.
- Bir şeyi kontrol etmeni istiyorum.
- Do you need a ride somewhere?
- Seni bir yere bırakmamı ister misin?
- I need you to do it yourself.
- Kendin yapmanı istiyorum.
- Do you need me to do anything?
- Yapmamı istediğiniz bir şey var mı?
- I don't need you to do anything special for me on my birthday.
- Doğum günümde benim için özel bir şey yapmanı istemiyorum.
- Just tell me what you need me to do.
- Ne yapmamı istediğinizi söyleyin.
- I need you to take a look at this.
- Şuna bir bakmanı istiyorum.
- I need you to understand what really happened to Tom.
- Tom'a gerçekten ne olduğunu anlamanı istiyorum.
- Do you need to drink wine?
- Şarap içmek ister misin?
- All Tom needs is a computer.
- Tom'un tek istediği bir bilgisayar.
- I need you to give this to Tom for me.
- Bunu benim için Tom'a vermeni istiyorum.
- I need you to back me up.
- Beni desteklemeni istiyorum.
- I need you to open the door.
- Kapıyı açmanı istiyorum.
- I don't need Tom to tell me anything.
- Tom'un bana bir şey söylemesini istemiyorum.
- I need you to fix this.
- Bunu düzeltmeni istiyorum.
- I need you to go to the supermarket for me.
- Benim için süpermarkete gitmenizi istiyorum.
- I need the money I requested as soon as possible.
- İstediğim paraya en kısa sürede ihtiyacım var.
- Let's find out what Tom needs us to do.
- Tom'un bizden ne yapmamızı istediğini öğrenelim.
- Do you need a ride to school?
- Seni okula bırakmamı ister misin?
- Tom says he'll give us all the time we need.
- Tom bize istediğimiz kadar zaman vereceğini söyledi.
- We'll need to ask him for help.
- Ondan yardım istemeliyiz.
- I need to ask Tom a favor.
- Tom'dan bir iyilik istemeliyim.
- I still can't speak French as well as I need to.
- Hâlâ istediğim kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- Does Tom need a ride home?
- Tom'u eve bırakmamı ister misin?
- I need you to help me here.
- Burada bana yardım etmeni istiyorum.
- I need you to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmanı istiyorum.
- Tom may use my computer if he needs to.
- Tom isterse benim bilgisayarımı kullanabilir.
- I just need to know you're OK.
- Sadece iyi olduğunu bilmek istiyorum.
- I need you to help me figure out what's happened.
- Ne olduğunu çözmeme yardım etmeni istiyorum.
- I need you to talk to him.
- Onunla konuşmanı istiyorum.
- I need a raise.
- Zam istiyorum.
- I need a ride to Boston.
- Boston'a bir gezinti istiyorum.
- I need him to know that.
- Bunu bilmesini istiyorum.
- Do you need a ride, babe?
- Seni bırakmamı ister misin, bebeğim?
- I need you to go to the post office for me.
- Benim için postaneye gitmeni istiyorum.
- Tom always needs to have the last word.
- Tom her zaman son sözü söylemek ister.
- I need to ask you a favor.
- Senden bir iyilik istemeliyim.
- I need you to buy some light bulbs.
- Birkaç ampul almanı istiyorum.
- We need you to work late tonight.
- Bu gece geç saatlere kadar çalışmanı istiyoruz.
- Do you need me to pick you up?
- Seni almamı istiyor musun?
- I need you to tell me what happened last night.
- Dün gece ne olduğunu anlatmanı istiyorum.
- Do you need some water?
- Biraz su ister misin?
- That's the reason we need to fight.
- Dövüşmek istememizin nedeni o.
- Do you need anything else from me?
- Benden başka bir şey ister misiniz?
- If you need to talk to someone, call me any time you want.
- Eğer biriyle konuşmak istersen, beni istediğin zaman arayabilirsin.
- I need to ask you one more favor.
- Senden bir iyilik daha isteyeceğim.
- I'll do whatever you need done.
- Ne istersen yaparım.
- That's the reason we need to leave.
- Terk etmek istememizin nedeni bu.
- I need to ask you one more favor.
- Senden bir iyilik daha istiyorum.
- There's something I need you to do.
- Senden yapmanı istediğim bir şey var.
- I need you to tell me something.
- Bana bir şey söylemeni istiyorum.
- Tom thought Mary might not need to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak istemeyebileceğini düşündü.
- I need to ask you a silly question.
- Sana aptalca bir soru sormak istiyorum.
- I need Tom to see this.
- Tom'un bunu görmesini istiyorum.
- I need you to tell me the unvarnished truth.
- Bana yalın gerçeği söylemeni istiyorum.
- I need you to do that right away.
- Bunu hemen yapmanı istiyorum.
- I'll give you as much time as you need.
- Sana istediğin kadar zaman vereceğim.
- I have something I need you to do for me.
- Benim için yapmanı istediğim bir şey var.
- I think we need to ask Tom to help us.
- Bence Tom'dan bize yardım etmesini istemeliyiz.
- Tom could stay at our house for a couple of weeks if he needs to.
- Tom eğer isterse birkaç hafta bizim evde kalabilir.
- If you need me to do something, just say so.
- Eğer bir şey yapmamı istiyorsan, söylemen yeterli.
- I need to know that somebody cares.
- Birinin umursadığını bilmek istiyorum.
- We need everyone to be patient.
- Herkesin sabırlı olmasını istiyoruz.
- I need to know where you are.
- Nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- I need you to tell Tom what's going on.
- Ne olduğunu Tom'a söylemeni istiyorum.
- We'll need to ask her for help.
- Ondan yardım istemeliyiz.
- That's why I need to go back to Boston.
- Boston'a geri dönmek istememin nedeni bu.
- Tom needs us to show him the way.
- Tom bizim ona yolu göstermemizi istiyor.
- I need your answer before the day's over.
- Gün bitmeden önce cevabını istiyorum.
- I'll give you as much money as you need.
- Sana istediğin kadar para veririm.
- I need them to know that.
- Bunu bilmelerini istiyorum.
- Do you need a break?
- Ara mı vermek istiyorsun?
- What do you need me to explain?
- Ne açıklamamı istiyorsun?
- Why do you need me to find her?
- Neden onu bulmamı istiyorsunuz?
- I need you to stay with me.
- Benimle kalmanı istiyorum.
- We'll need to ask them for help.
- Onlardan yardım istemeliyiz.
- I just need a minute alone with Tom.
- Tom'la bir dakika yalnız kalmak istiyorum.
- I need you to do something for me.
- Benim için bir şey yapmanı istiyorum.
- There's something I need you to do.
- Yapmanı istediğim bir şey var.
- I'll lend you as much money as you need.
- Sana istediğin kadar borç veririm.
- Is there anything else you need to know about me?
- Hakkımda öğrenmek istediğin başka bir şey var mı?
- I need you to be honest.
- Dürüst olmanı istiyorum.
- I need you to stop talking.
- Konuşmayı kesmeni istiyorum.
- We need to ask Tom for permission.
- Tom'dan izin istemeliyiz.
- I need you to tell me everything I need to know.
- Bilmem gereken her şeyi bana söylemeni istiyorum.
- I need a word with you.
- Seninle konuşmak istiyorum.
- Tom needs to see you in his office.
- Tom seni ofisinde görmek istiyor.
- I just need to know the truth.
- Gerçeği bilmek istiyorum.
- We need our demands to be met.
- Taleplerimizin karşılanmasını istiyoruz.
- What exactly do you need me to do?
- Tam olarak ne yapmamı istiyorsun?
- We need this issue resolved.
- Bu sorunun çözülmesini istiyoruz.
- I need you to leave.
- Gitmeni istiyorum.
- I need you to tell me what you know about Tom.
- Tom hakkında bildiklerini bana anlatmanı istiyorum.
- We need you to do your job.
- İşini yapmanı istiyoruz.
- I need you to get something for me.
- Benim için bir şey bulmanı istiyorum.
- If you need to sleep, go ahead.
- Uyumak istiyorsan, durma.
- Do you need a deposit?
- Bir depozito istiyor musun?
- That's why I need your help.
- Yardımını istememin sebebi bu.
- I need you to tell me what to do.
- Bana ne yapacağımı söylemeni istiyorum.
- Hey, I need a favor.
- Hey, ben bir iyilik istiyorum.
- Do you need me to do anything?
- Bir şey yapmamı mı istiyorsun?
- I need you to listen to me.
- Beni dinlemeni istiyorum.
- I need to get all the details.
- Tüm ayrıntıları almak istiyorum.
- We need our demands to be met.
- Taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz.
- I need you to sign this.
- Bunu imzalamanı istiyorum.
- I need you to tell me the truth.
- Bana gerçeği söylemeni istiyorum.
- You need a ride?
- Seni bırakmamı ister misin?
- I need you to fix this.
- Bunu onarmanı istiyorum.
- Who needs a drink?
- Kim bir içki ister?
- I need you to tell me how to do this.
- Bunu nasıl yapacağımı bana söylemeni istiyorum.
- We need to find out what Tom wants.
- Tom'un ne istediğini öğrenmeliyiz.
- I need you to go to the supermarket and buy some milk.
- Süpermarkete gitmeni ve biraz süt almanı istiyorum.
- I need you to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
- We need you to help us.
- Bize yardım etmeni istiyoruz.
- I need the money I requested as soon as possible.
- İstediğim paraya en kısa zamanda ihtiyacım var.
- Tell Tom what you need him to do.
- Tom'a ne yapmasını istediğini söyle.
- I need you to go to the supermarket for me.
- Benim için süpermarkete gitmeni istiyorum.
- I need one last favor from you.
- Senden son bir iyilik istiyorum.
- Do you need me to stick around?
- Burada kalmamı mı istiyorsun?
- I have exactly what you need.
- İstediğin şeye tam olarak sahibim.
- Tell Tom what you need him to do.
- Tom'a yapmasını istediğin şeyi söyle.
- I need them to see this.
- Bunu görmelerini istiyorum.
- When do you need it by?
- Ne zamana kadar istiyorsun?
- What did you need to see me about?
- Beni neden görmek istedin?
- Is there anything else you need to know about me?
- Benimle ilgili bilmek istediğiniz başka şeyler var mı?
- I need some answers.
- Bazı cevaplar istiyorum.
- Do you still need a ride home?
- Seni eve bırakmamı ister misin?
- I need to speak to someone right away.
- Derhal birisiyle görüşmek istiyorum.
- Just tell me what you need.
- Sadece bana ne istediğini söyle.
- Before doing that, you need to ask Tom for permission.
- Bunu yapmadan önce Tom' dan izin istemelisin.
- I need you to stay and take care of Tom.
- Ben kalmanı ve Tom'a bakmanı istiyorum.
- I need to ask you to leave.
- Senden gitmeni istiyorum.
- I need an answer from you before the end of the day.
- Gün bitmeden senden bir cevap istiyorum.
- Is there anything else you need me to check?
- Kontrol etmemi istediğin başka bir şey var mı?
Show More (304)
|
| 3 |
need |
ihtiyaç duymak |
v. |
|
- We therefore expect them to receive the financial appropriations that they need.
- Bu nedenle ihtiyaç duydukları mali ödenekleri almalarını bekliyoruz.
- The Council and Parliament must work together to provide the resources that the Commission needs.
- Konsey ve Parlamento, Komisyon'un ihtiyaç duyduğu kaynakları sağlamak üzere birlikte çalışmalıdır.
- Where in future will we find services or products that the citizen would like, that he needs?
- Gelecekte vatandaşın istediği, ihtiyaç duyduğu hizmetleri veya ürünleri nerede bulacağız?
- We want and need enlargement as our next great step forward.
- İleriye doğru atacağımız bir sonraki büyük adım olarak genişlemeyi istiyor ve buna ihtiyaç duyuyoruz.
- We need vitamin and mineral supplements, sometimes in high doses, to be able to balance the functions of the body.
- Vücudun fonksiyonlarını dengeleyebilmek için bazen yüksek dozlarda vitamin ve mineral takviyelerine ihtiyaç duyuyoruz.
- In the first place, I am aware that many developing countries need a competitive services sector.
- İlk olarak, gelişmekte olan pek çok ülkenin rekabetçi bir hizmet sektörüne ihtiyaç duyduğunun farkındayım.
- I have spoken before of the need for imaginative gestures from both sides in this conflict.
- Daha önce de bu çatışmada her iki tarafın da yaratıcı jestlere ihtiyaç duyduğundan bahsetmiştim.
- In essence, Europe clearly wanted, and needed, to stick to the Doha formula.
- Özünde Avrupa açıkça Doha formülüne bağlı kalmak istemiş ve buna ihtiyaç duymuştur.
- There are so many young people who need and deserve our support.
- Desteğimize ihtiyaç duyan ve bunu hak eden çok sayıda genç insan var.
- Do we wish to deny ourselves the instruments we need to restore our dignity?
- Saygınlığımızı yeniden tesis etmek için ihtiyaç duyduğumuz araçları kendimizden esirgemek mi istiyoruz?
- The financial means this policy needs must of course be made available.
- Bu politikanın ihtiyaç duyduğu mali imkanlar elbette sağlanmalıdır.
- There are certainly a number of amendments where we need further clarification.
- Kesinlikle daha fazla açıklamaya ihtiyaç duyduğumuz bir dizi değişiklik var.
- People must feel safe, and they need housing, electricity and food.
- İnsanlar kendilerini güvende hissetmeli ve barınma, elektrik ve gıdaya ihtiyaç duymalıdır.
- Consumers should have the information they need to take informed decisions.
- Tüketiciler bilinçli kararlar almak için ihtiyaç duydukları bilgilere sahip olmalıdır.
- If it is to exert that power, it must be allowed all the room for man?uvre it needs.
- Eğer bu yetkiyi kullanacaksa, ihtiyaç duyduğu tüm manevra alanının kendisine tanınması gerekir.
- In part, they hope their democracies will gain the stability they need.
- Kısmen, demokrasilerinin ihtiyaç duydukları istikrarı kazanacağını umuyorlar.
- They should not be forced to buy professional advice they neither need nor want.
- İhtiyaç duymadıkları ya da istemedikleri profesyonel tavsiyeleri satın almaya zorlanmamalıdırlar.
- They are refusing to give the Constitution the flexibility it needs.
- Anayasa'ya ihtiyaç duyduğu esnekliği vermeyi reddediyorlar.
- A constitution by its very nature requires and needs the endorsement of the people.
- Bir anayasa, doğası gereği halkın onayını gerektirir ve buna ihtiyaç duyar.
- We said that European society was demanding reforms, and that was why we needed them.
- Avrupa toplumunun reform talep ettiğini ve bu nedenle reformlara ihtiyaç duyduğumuzu söyledik.
- The Americans are there when you need them, ready to fight and die for a world of freedom and democracy.
- Amerikalılar ihtiyaç duyduğunuzda yanınızdadır, özgürlük ve demokrasi dolu bir dünya için savaşmaya ve ölmeye hazırdır.
- Citizens should not be forced to pay twice for cover they do not need.
- Vatandaşlar ihtiyaç duymadıkları teminat için iki kez ödeme yapmak zorunda bırakılmamalıdır.
- The report suggests that any emergency Community measure would need additional funding up to 2006.
- Rapor, herhangi bir acil Topluluk önleminin 2006 yılına kadar ek finansmana ihtiyaç duyacağını öne sürmektedir.
- We must give Turkey the opportunity to carry out the reforms its country needs.
- Türkiye'ye, ülkesinin ihtiyaç duyduğu reformları gerçekleştirmesi için fırsat vermeliyiz.
- These are not fitted with catalytic converters yet, and so do not need this type of fuel.
- Bunlar henüz katalitik konvertörlerle donatılmamıştır ve dolayısıyla bu tür bir yakıta ihtiyaç duymazlar.
- Why do we need this initiative?
- Bu girişime neden ihtiyaç duyuyoruz?
- Nor do they promote the entrepreneurial creativity that we urgently need.
- Ayrıca acilen ihtiyaç duyduğumuz girişimci yaratıcılığı da teşvik etmiyorlar.
- All of these issues need and deserve the widest possible public debate.
- Tüm bu konular mümkün olan en geniş kamuoyu tartışmasına ihtiyaç duymakta ve bunu hak etmektedir.
- Fishery management needs frameworks that are tailor-made for it and that will last for years.
- Balıkçılık yönetimi, bunun için özel olarak hazırlanmış ve yıllarca sürecek çerçevelere ihtiyaç duyar.
- When we act fast we find that we need urgency and urgency frequently leads to bad law.
- Hızlı hareket ettiğimizde aciliyete ihtiyaç duyarız ve aciliyet çoğu zaman kötü hukuka yol açar.
- Mercosur has everything it needs.
- Mercosur ihtiyaç duyduğu her şeye sahiptir.
- The financial means this policy needs must of course be made available.
- Bu politikanın ihtiyaç duyduğu mali kaynaklar elbette sağlanmalıdır.
- The future needs sustainable communities in the true definition of that concept.
- Gelecek, bu kavramın gerçek tanımıyla sürdürülebilir topluluklara ihtiyaç duymaktadır.
- The needs of all those requiring international protection are, by and large, the same.
- Uluslararası korumaya ihtiyaç duyan herkesin ihtiyaçları genel olarak aynıdır.
- They will not provide the tourist amenities we need in the future.
- Gelecekte ihtiyaç duyacağımız turistik kolaylıkları sağlamayacaklar.
- Consumers should have the information they need to make informed decisions.
- Tüketiciler bilinçli kararlar vermek için ihtiyaç duydukları bilgilere sahip olmalıdır.
- This enables limits to be imposed, based on the fact that only some sectors need the GSP.
- Bu, sadece bazı sektörlerin GSP'ye ihtiyaç duyduğu gerçeğinden hareketle sınırlamalar getirilmesini mümkün kılmaktadır.
- The twenty-first century must bring the changes we so urgently need.
- Yirmi birinci yüzyıl, acilen ihtiyaç duyduğumuz değişiklikleri getirmelidir.
- We want and need enlargement as our next great step forward.
- Bir sonraki büyük adımımız olarak genişlemeyi istiyor ve buna ihtiyaç duyuyoruz.
- It gives a guarantee to those people who will need pensions in the future.
- Gelecekte emekli maaşına ihtiyaç duyacak olan insanlara bir garanti veriyor.
- The people who have the greatest need of our protection now are the small producers and we should help them.
- Şu anda korumamıza en çok ihtiyaç duyan insanlar küçük üreticilerdir ve onlara yardım etmeliyiz.
- Dramatic works really do need to circulate among artists as translations if they are to travel.
- Dramatik eserler, seyahat edeceklerse, çeviriler olarak sanatçılar arasında gerçekten de dolaşmaya ihtiyaç duyarlar.
- In the first place, I am aware that many developing countries need a competitive services sector.
- İlk olarak gelişmekte olan pek çok ülkenin rekabetçi bir hizmet sektörüne ihtiyaç duyduğunun farkındayım.
- We will have to take a look at the exact wording they will need in order for the Commission to adopt them.
- Komisyon'un bunları kabul etmesi için ihtiyaç duyacakları kesin ifadelere bir göz atmamız gerekecek.
- The Member States say they will need EUR 6.2 billion more.
- Üye Devletler 6.2 milyar Euro'ya daha ihtiyaç duyacaklarını söylüyorlar.
- We have not been able to establish the deeper Union we need for enlargement to be successful.
- Genişlemenin başarılı olabilmesi için ihtiyaç duyduğumuz daha derin bir Birlik kuramadık.
- Mr Abitbol is a revolutionary of the kind that every assembly needs.
- Sayın Abitbol her meclisin ihtiyaç duyduğu türden bir devrimcidir.
- It has contributed to the dynamism we need in order, with the wind behind us, to reach our objective in Copenhagen.
- Kopenhag'daki hedefimize ulaşmak için arkamızdaki rüzgarla birlikte ihtiyaç duyduğumuz dinamizme katkıda bulunmuştur.
- In part, they hope their democracies will gain the stability they need.
- Kısmen demokrasilerinin ihtiyaç duydukları istikrarı kazanacağını umuyorlar.
- Syrian economic development will need assistance for the transition from a wartime to a peace economy.
- Suriye'nin ekonomik kalkınması, savaş ekonomisinden barış ekonomisine geçiş için yardıma ihtiyaç duyacaktır.
- The Mediterranean has become a high risk area and needs special measures.
- Akdeniz yüksek riskli bir bölge haline gelmiştir ve özel tedbirlere ihtiyaç duymaktadır.
- European money must arrive quickly on the ground in order to assist victims at the time when they need it most.
- Avrupa parası, mağdurlara en çok ihtiyaç duydukları anda yardım edebilmek için hızla sahaya ulaşmalıdır.
- No, what we need most of all is more efficient spending.
- Hayır, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey daha verimli harcama yapmaktır.
- The needs of all those requiring international protection are, by and large, the same.
- Uluslararası korumaya ihtiyaç duyan herkesin ihtiyaçları büyük ölçüde aynıdır.
- I do not feel that this is the way to help those who are entitled to and need asylum.
- Sığınma hakkı olan ve sığınmaya ihtiyaç duyan kişilere yardım etmenin yolunun bu olduğunu düşünmüyorum.
- If countries are to develop further, they need an educated population.
- Ülkeler daha fazla kalkınmak istiyorlarsa eğitimli bir nüfusa ihtiyaç duyarlar.
- All they need is access to the airport, but work is being done on that.
- İhtiyaç duydukları tek şey havaalanına erişim, ancak bu konuda çalışmalar yapılıyor.
- The trade in emission rights is thus one of the instruments we will need in future.
- Emisyon hakları ticareti bu nedenle gelecekte ihtiyaç duyacağımız araçlardan biridir.
- And more unemployment is the last thing the European economy needs in its present parlous state.
- Ve daha fazla işsizlik, Avrupa ekonomisinin şu anki kötü durumunda ihtiyaç duyduğu son şeydir.
- We know that the WHO is in great need of financial aid.
- Dünya Sağlık Örgütü'nün mali yardıma fazlasıyla ihtiyaç duyduğunu biliyoruz.
- Where we need this measure, it is important that our directive is based on science.
- Bu tedbire ihtiyaç duyduğumuz yerde direktifimizin bilime dayanması önemlidir.
- This Parliament should realise that these people need special treatment.
- Bu Parlamento, bu insanların özel muameleye ihtiyaç duyduklarının farkına varmalıdır.
- Nor do they promote the entrepreneurial creativity that we urgently need.
- Ne de acilen ihtiyaç duyduğumuz girişimci yaratıcılığı teşvik ediyorlar.
- The chances of creating the social Europe we sorely need will therefore be reduced.
- Dolayısıyla şiddetle ihtiyaç duyduğumuz sosyal Avrupa'yı yaratma şansımız azalacaktır.
- We continue to need unambiguous common rules for legal immigration.
- Yasal göç için açık ve net ortak kurallara ihtiyaç duymaya devam ediyoruz.
- There are other regions which really need more aid, with which we will be concerned.
- Gerçekten daha fazla yardıma ihtiyaç duyan başka bölgeler de var ve bunlarla ilgileneceğiz.
- This would deprive all developers of the building blocks they need for any new computer program.
- Bu da tüm geliştiricileri yeni bir bilgisayar programı için ihtiyaç duydukları yapı taşlarından mahrum bırakacaktır.
- If countries are to develop further, they need an educated population.
- Eğer ülkeler daha fazla gelişmek istiyorlarsa, eğitimli bir nüfusa ihtiyaç duyarlar.
- It is the weakest that need the protection of society and of the law and who look to us to provide this.
- Toplumun ve yasaların korumasına ihtiyaç duyanlar ve bunu sağlamak için bize bakanlar en zayıf olanlardır.
- We therefore began searching through our membership, and we finally obtained the list we wanted and needed.
- Bu nedenle üyelerimizi araştırmaya başladık ve sonunda istediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz listeyi elde ettik.
- Account must be taken of the fact that insurance companies need a certain amount of time to prepare.
- Sigorta şirketlerinin hazırlanmak için belirli bir süreye ihtiyaç duydukları gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.
- Children and disabled people are fragile people who need maximum protection.
- Çocuklar ve engelliler, azami korumaya ihtiyaç duyan kırılgan insanlardır.
- But even greater is our regret that we still need such resolutions.
- Ancak bu tür kararlara hala ihtiyaç duyuyor olmaktan duyduğumuz üzüntü daha da büyüktür.
- That solution would weaken the Commission at a time when it most needs to be strengthened.
- Bu çözüm, güçlendirilmeye en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda Komisyon'u zayıflatacaktır.
- I am often asked why we need a directive of this kind.
- Bana sık sık neden bu tür bir yönergeye ihtiyaç duyduğumuz soruluyor.
- It is this European Parliament that needs more powers.
- Daha fazla yetkiye ihtiyaç duyan bu Avrupa Parlamentosudur.
- It is for this reason that Austria needs transitional arrangements to be enshrined in a treaty.
- Bu nedenle Avusturya, geçiş dönemi düzenlemelerinin bir antlaşmada yer almasına ihtiyaç duymaktadır.
- The best way of doing this is to keep in reserve those positions that the Commission urgently needs.
- Bunu yapmanın en iyi yolu, Komisyon'un acilen ihtiyaç duyduğu pozisyonları yedekte tutmaktır.
- Information forms the basis of understanding and thus of the popular grass-roots support that the EU needs.
- Bilgi, anlayışın ve dolayısıyla AB'nin ihtiyaç duyduğu halk taban desteğinin temelini oluşturur.
- It is the weakest that need the protection of society and of the law and who look to us to provide this.
- Toplumun ve yasaların korumasına ihtiyaç duyanlar ve bunu sağlamak için bize güvenenler en zayıf olanlardır.
- It may be that the idea of strengthening the link through the Committee of the Regions is the solution we all need.
- Bölgeler Komitesi aracılığıyla bağlantıyı güçlendirme fikri hepimizin ihtiyaç duyduğu çözüm olabilir.
- Foreign policy is one of the most important areas in which we really need strong European cooperation.
- Dış politika, güçlü bir Avrupa işbirliğine gerçekten ihtiyaç duyduğumuz en önemli alanlardan biridir.
- Nor is it surprising that they need to invent pretexts.
- Bahaneler uydurmaya ihtiyaç duymaları da şaşırtıcı değil.
- Estonia also has a belief in the future and a capacity for change that are needed by the EU.
- Estonya aynı zamanda geleceğe olan inancı ve AB'nin ihtiyaç duyduğu değişim kapasitesine sahiptir.
- However, we should not at the same time be frightened about carrying out reforms that are desperately needed ourselves.
- Bununla birlikte, aynı zamanda kendimizin de şiddetle ihtiyaç duyduğu reformları gerçekleştirmekten korkmamalıyız.
- A decisive Commission needs flexibility.
- Kararlı bir Komisyon esnekliğe ihtiyaç duyar.
- It is particularly unfortunate that we need another disaster to put this topic on the agenda.
- Bu konuyu gündeme getirmek için başka bir felakete ihtiyaç duymamız özellikle talihsiz bir durumdur.
- Where we need this measure, it is important that our directive is based on science.
- Bu tedbire ihtiyaç duyduğumuz yerde, direktifimizin bilime dayanması önemlidir.
- Information forms the basis of understanding and thus of the popular grass-roots support that the EU needs.
- Bilgi, anlayışın ve dolayısıyla AB'nin ihtiyaç duyduğu halk desteğinin temelini oluşturur.
- Then we will have a chance of reaching women and giving them the help they need.
- O zaman kadınlara ulaşma ve onlara ihtiyaç duydukları yardımı verme şansımız olacak.
- It is possible to do it when we need to.
- İhtiyaç duyduğumuzda bunu yapmak mümkündür.
- Bootsect copies the files your computer needs to boot from the flash drive.
- Bootsect, bilgisayarınızın flash sürücüden önyükleme yapmak için ihtiyaç duyduğu dosyaları kopyalar.
- And if concerns arise, find the help they need fast.
- Kaygılar ortaya çıkacak olursa, ihtiyaç duydukları yardımı hızla bulun.
- Electric hospital beds are advantageous in all cases as they offer the much needed comfort sought by patients.
- Elektrikli hastane yatakları, hastaların ihtiyaç duyduğu konforu sağladıkları için her durumda avantajlıdır.
- Whoever designs the next prototype will need more floor space.
- Bir sonraki prototipi kim tasarlarsa tasarlasın daha fazla zemin alanına ihtiyaç duyacaktır.
- They need all of us, every person, the whole mankind.
- Hepimize, her bir insana, tüm insanlığa ihtiyaç duyuyorlar.
- And if concerns arise, find the help they need fast.
- Ve endişeler doğarsa, ihtiyaç duydukları yardımı hızlı bir şekilde bulun.
- I needed special care after getting discharged from the hospital.
- Hastaneden taburcu olduktan sonra özel bakıma ihtiyaç duydum.
- Tom needs to help Mary.
- Tom, Mary'nin yardımına ihtiyaç duyuyor.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
- Bebekken dört ayak üzerinde emekler, sonra iki ayak üzerinde yürümeyi öğrenir ve nihayet yaşlılıkta bir bastona ihtiyaç duyar.
- I got everything I needed.
- İhtiyaç duyduğum her şeyi aldım.
- Tom and Mary need your help.
- Tom ve Mary, senin yardımına ihtiyaç duyuyorlar.
- If you eat three meals a day, your body will find the energy it needs.
- Günde üç öğün yemek yersen, vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayacak.
- We're going to need it.
- Biz ona ihtiyaç duyacağız.
- Other people need nine or ten hours of sleep.
- Diğer insanlar dokuz ya da on saat uykuya ihtiyaç duyarlar.
- They needed no money.
- Hiç paraya ihtiyaç duymadılar.
- People in different cultures need more or less personal space.
- Farklı kültürlerdeki insanlar az ya da çok kişisel alana ihtiyaç duyar.
- I can explain why I need it.
- Ben ona neden ihtiyaç duyduğumu açıklayabilirim.
- I have everything I need now.
- Artık ihtiyaç duyduğum her şeyim var.
- There's one more thing I need you to do.
- Yapmanıza ihtiyaç duyduğum bir şey daha var.
- I won't be needing them.
- Onlara ihtiyaç duyuyor olmayacağım.
- With such friends, one needs no enemies.
- Bu tür arkadaşlarla biri hiç düşmana ihtiyaç duymaz.
- Do we have everything we need?
- İhtiyaç duyduğumuz her şeye sahip miyiz?
- Tom had enough money to buy what he needed.
- Tom'un ihtiyaç duyduğu şeyi alması için yeterli parası vardı.
- Tom says he can't give me what I need.
- Tom ihtiyaç duyduklarımı bana veremeyeceğini söylüyor.
- What does Tom need a gun for?
- Tom niçin bir silaha ihtiyaç duyuyor?
- A lot of questions need answering.
- Birçok soru cevaplanmaya ihtiyaç duyuyor.
- Tom is going to need this.
- Tom buna ihtiyaç duyacak.
- We need Tom's experience.
- Biz Tom'un deneyimine ihtiyaç duyuyoruz.
- Why does Tom need my help?
- Tom neden yardımıma ihtiyaç duyuyor?
- Tom doesn't need an SUV.
- Tom bir SUV'a ihtiyaç duymaz.
- We still need Tom's help.
- Biz hâlâ Tom'un yardımına ihtiyaç duyuyoruz.
- Plants need water and sunlight.
- Bitkiler suya ve güneş ışığına ihtiyaç duyar.
- People buy things they don't need.
- İnsanlar ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alırlar.
- I still can't speak French as well as I need to.
- Hala ihtiyaç duyduğum kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- Modern ships only need a small crew.
- Modern gemiler sadece küçük bir mürettebata ihtiyaç duyar.
- Why do you need to read such a book?
- Neden böyle bir kitabı okuma ihtiyacı duyuyorsunuz?
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
- Kritik anlarda çok güçlü olanlar bile en zayıf olanlara ihtiyaç duyar.
- What do you need that for?
- Ona niçin ihtiyaç duyuyorsun?
- Tom told Mary that he didn't think he'd be able to buy everything he needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyaç duyduğu her şeyi alabileceğini düşünmediğini söyledi.
- Tom gave me everything I need.
- Tom bana ihtiyaç duyduğum her şeyi verdi.
- Do we have what we need?
- İhtiyaç duyduğumuz şeye sahip miyiz?
- Tom realized he didn't have enough money to buy what he needed.
- Tom, ihtiyaç duyduğu şeyi alacak kadar parası olmadığını fark etti.
- This is the very thing that you need.
- Bu tam olarak ihtiyaç duyduğun şey.
- We may need some help.
- Biraz yardıma ihtiyaç duyabiliriz.
- Children need more sleep than adults do.
- Çocuklar yetişkinlerden daha fazla uykuya ihtiyaç duyar.
- You may need assistance.
- Yardıma ihtiyaç duyabilirsin.
- As temperatures rise, plants need more water to keep cool.
- Sıcaklıklar arttıkça bitkiler serinlemek için daha fazla suya ihtiyaç duyar.
- With relatives like him, who needs enemies?
- Onun gibi akrabalarla, kim düşmanlara ihtiyaç duyar ki?
- Tom said he thought he'd be able to buy everything he needed for about $300.
- Tom, yaklaşık 300 dolara ihtiyaç duyduğu her şeyi alabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom was there for Mary when she needed him.
- Tom, Mary ona ihtiyaç duyduğunda oradaydı.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
- Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- Do you have anyone who you can call if you need to talk?
- İhtiyaç duymanız halinde arayabileceğiniz birileri var mı?
- You know what I need.
- Neye ihtiyaç duyduğumu biliyorsun.
- Tom's lawn needs mowing.
- Tom'un çimenliği biçilmeye ihtiyaç duyuyor.
- Tom will need some persuasion.
- Tom biraz iknaya ihtiyaç duyacak.
- I may need help.
- Yardıma ihtiyaç duyabilirim.
- Why did Tom need a knife?
- Tom neden bir bıçağa ihtiyaç duydu?
- I need people I can rely on.
- Ben benim güvenebileceğim insanlara ihtiyaç duyarım.
- God doesn't need anything.
- Tanrı herhangi bir şeye ihtiyaç duymaz.
- The only reason I got blamed was that the boss needed someone to blame.
- Benim suçlanmamın tek nedeni patronun suçlayacak birine ihtiyaç duymasıydı.
- I have a lot more money than I'll ever need.
- İhtiyaç duyacağımdan çok daha fazla param var.
- Why didn't you tell me you needed my help?
- Yardımıma ihtiyaç duyduğunu neden bana söylemedin?
- He has a beard, and therefore he doesn't need to shave.
- Sakalı var ve bu yüzden traş olmaya ihtiyaç duymaz.
- Plants need sunlight to grow.
- Bitkiler büyümek için güneş ışığına ihtiyaç duyar.
- The older you get, the less sleep you need.
- Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.
- Sami didn't tell Layla what he needed.
- Sami neye ihtiyaç duyduğunu Leyla'ya anlatmadı.
- Why do we need aspartame?
- Biz neden aspartama ihtiyaç duyuyoruz?
- Why does Tom need you?
- Tom neden sana ihtiyaç duyuyor?
- We're going to need some help.
- Bir miktar yardıma ihtiyaç duyacağız.
- Why do you need to read such a book?
- Niçin böyle bir kitabı okuma ihtiyacı duyuyorsun?
- When do you need it by?
- Sen ona ne zaman ihtiyaç duyarsın?
- To be poor is not to have little, but to need much.
- Fakir olmak az şeye sahip olmak değil, çok şeye ihtiyaç duymaktır.
- I have so many things I don't need.
- İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.
- The older you get, the less sleep you need.
- Yaşlandıkça daha az uykuya ihtiyaç duyarsınız.
- Tom hardly ever buys things he doesn't need.
- Tom ihtiyaç duymadığı şeyleri pek almaz.
- I think we have everything we need.
- Sanırım ihtiyaç duyduğumuz her şeye sahibiz.
- Tom is buying what we need.
- Tom ihtiyaç duyduklarımızı satın alıyor.
- Tom is never going to stop needing our help.
- Tom asla yardımımıza ihtiyaç duymayı engellemeyecek.
- Do you really need help?
- Gerçekten yardıma ihtiyaç duyuyor musun?
- Is there anything else that you need?
- İhtiyaç duyduğunuz başka herhangi bir şey var mı?
- Children need many things, but above all they need love.
- Çocukların birçok şeye ihtiyacı vardır, ama her şeyden önce sevgiye ihtiyaç duyarlar.
- Tom needed somebody he could trust.
- Tom güvenebileceği birisine ihtiyaç duyuyordu.
- We all need help from time to time.
- Hepimiz zaman zaman yardıma ihtiyaç duyarız.
- Children need more sleep than adults.
- Çocuklar yetişkinlerden daha fazla uykuya ihtiyaç duyar.
- They need our support.
- Onlar bizim desteğimize ihtiyaç duyuyorlar.
- They don't have enough money to buy everything they need.
- İhtiyaç duydukları her şeyi alacak kadar paraları yok.
- Tom says he still doesn't have everything he needs.
- Tom hala ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olmadığını söylüyor.
- We're going to need everybody.
- Herkese ihtiyaç duyacağız.
- I know what Tom needs.
- Tom'un ihtiyaç duyduğu şeyi biliyorum.
- I think I'm going to need your help.
- Sanırım, yardımına ihtiyaç duyacağım.
- Tom is never going to stop needing our help.
- Tom yardımımıza ihtiyaç duymaktan asla vazgeçmeyecek.
- Don't give Tom more money than he needs.
- Tom'a ihtiyaç duyduğundan fazla para verme.
- Tom is going to need more money to buy everything he needs.
- Tom'un ihtiyaç duyduğu her şeyi satın almak için daha fazla paraya ihtiyacı olacak.
- Tom didn't buy everything he needed.
- Tom, ihtiyaç duyduğu her şeyi almadı.
- Tom won't need that.
- Tom ona ihtiyaç duymayacak.
- Tom bought everything he needed in just thirty minutes.
- Tom sadece otuz dakika içinde ihtiyaç duyduğu her şeyi satın aldı.
- The first day of the course he bought the textbook which he needed to do his homework.
- Dersin ilk günü, ödevini yapmak için ihtiyaç duyduğu ders kitabını satın aldı.
- The speaker was so famous as to need no introduction.
- Konuşmacı tanıtıma ihtiyaç duymayacak kadar ünlüydü.
- We often need someone smaller than ourselves.
- Genellikle kendimizden daha küçük birine ihtiyaç duyarız.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- Tom could buy everything he needed.
- Tom, ihtiyaç duyduğu her şeyi alabilidi.
- The baby needs his mother.
- Bebek, annesine ihtiyaç duyar.
- Tom and Mary are going to need help.
- Tom ve Mary yardıma ihtiyaç duyacaklar.
- Let me know when you need me again.
- Tekrar bana ihtiyaç duyduğunda beni bilgilendir.
- You need a lot more capital.
- Sen çok daha fazla sermayeye ihtiyaç duyuyorsun.
- We have everything we need to succeed.
- Başarılı olmak için ihtiyaç duyduğumuz her şeye sahibiz.
- Tom didn't have what he needed.
- Tom ihtiyaç duyduğu şeye sahip değildi.
- Did you need me?
- Bana ihtiyaç duydun mu?
- Tom wasn't able to buy everything we needed.
- Tom ihtiyaç duyduğumuz her şeyi satın alamadı.
- Why did Tom need a hammer?
- Tom neden bir çekice ihtiyaç duydu?
- We need that woman's name.
- Biz o kadının adına ihtiyaç duyuyoruz.
- Sami needs his pills every day.
- Sami her gün haplarına ihtiyaç duyar.
- Did you find what you needed?
- İhtiyaç duyduğunuzu buldunuz mu?
- Tom will need that.
- Tom ona ihtiyaç duyacak.
- Why did she need to send for him?
- Neden onu çağırma ihtiyacı duydu?
- The government was earning more money than it needed.
- Hükümet ihtiyaç duyduğundan daha fazla para kazanıyordu.
- We have everything you need now.
- Biz artık senin ihtiyaç duyduğun her şeye sahibiz.
- You probably have everything you need.
- Muhtemelen ihtiyaç duyduğunuz her şeye sahipsiniz.
- Older dogs need a lot of sleep.
- Yaşlı köpekler daha fazla uykuya ihtiyaç duyar.
- Tom and Mary have everything they need.
- Tom ve Mary ihtiyaç duydukları her şeye sahipler.
- Tom had enough money to buy everything he needed.
- Tom'un, ihtiyaç duyduğu her şeyi almaya yetecek parası vardı.
- Can you supply me with all I need?
- Bütün ihtiyaç duyduklarımı bana sağlayabilir misin?
- Tom bought a few things he didn't need.
- Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
- Now is the time when I need him most.
- Şimdi ona en çok ihtiyaç duyduğum zaman.
- I gave Tom everything he needed.
- Tom'a ihtiyaç duyduğu her şeyi verdim.
- Do you still need me?
- Hala bana ihtiyaç duyuyor musun?
- I'm sure everything you need is here.
- İhtiyaç duyduğunuz her şeyin burada olduğuna eminim.
- Tom needed his parents' approval.
- Tom anne ve babasının onayına ihtiyaç duyuyordu.
- I'm sure you've seen everything you need to.
- İhtiyaç duyduğun her şeyi gördüğüne eminim.
- Sami made a list of what he needed.
- Sami ihtiyaç duyduğu şeylerin bir listesini hazırladı.
- Tom has enough money to buy everything he needs.
- Tom'un, ihtiyaç duyduğu her şeyi satın alacak kadar parası var.
- We have all of the proof we need.
- İhtiyaç duyduğumuz kanıtların tümüne sahibiz.
- Tom and Mary have everything they need.
- Tom ve Mary ihtiyaç duydukları her şeye sahip.
- Why did you need a hammer?
- Neden çekice ihtiyaç duymuştun?
- Tom is going to need a couple of bodyguards.
- Tom birkaç korumaya ihtiyaç duyacak.
- We'll need Tom's help.
- Tom'un yardımına ihtiyaç duyacağız.
- Sami told Layla what he needed.
- Sami, Leyla'ya neye ihtiyaç duyduğunu söyledi.
- I may need your help.
- Yardımına ihtiyaç duyabilirim.
- Tom was there for me when I really needed him.
- Ona gerçekten ihtiyaç duyduğumda Tom benim için oradaydı.
- I want you to get the help that you need.
- İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.
- She needed financial aid.
- O, mali yardıma ihtiyaç duyuyordu.
- Why do you need them?
- Neden onlara ihtiyaç duyuyorsun?
- After the war most of the highways were in urgent need of repair.
- Savaştan sonra, karayollarının çoğu acilen tamir ihtiyacı duydu.
- Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.
- Robotlar işyerinde harikalar çünkü tuvalet ya da yemek molasına ihtiyaç duymuyorlar, hastalanmıyorlar ya da akşamdan kalma bir şekilde işe gelmiyorlar.
- They gave me everything I needed.
- Onlar bana ihtiyaç duyduğum her şeyi verdiler.
- Tom was talking louder than he needed to.
- Tom, onun ihtiyaç duyduğundan daha yüksek sesle konuşuyordu.
- You need to stay away from Tom.
- Sen Tom'dan uzakta durmaya ihtiyaç duyuyorsun.
- Sami told Layla what he needed.
- Sami ihtiyaç duyduğu şeyleri Leyla'ya söyledi.
- Tom couldn't buy everything he needed.
- Tom ihtiyaç duyduğu her şeyi alamadı.
- Tom's closet is full of stuff he doesn't need.
- Tom'un dolabı ihtiyaç duymadığı eşyalarla dolu.
- Tom needs to take a bath.
- Tom bir banyo almaya ihtiyaç duyar.
- I am going to need your help.
- Senin yardımına ihtiyaç duyacağım.
- Tom gave Mary everything she needed.
- Tom, Mary'ye ihtiyaç duyduğu her şeyi verdi.
- When you needed a friend, Tom was there.
- Sen bir arkadaşa ihtiyaç duyduğunda, Tom oradaydı.
- Every plant needs water and light.
- Bütün bitkiler suya ve ışığa ihtiyaç duyarlar.
- I got the information I needed.
- İhtiyaç duyduğum bilgiyi aldım.
- In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages.
- İnsanlar hayatta kalmak için yiyecek ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyaç duyarlar.
- Why do the largest banks need the biggest bailout?
- Neden en büyük bankalar en büyük kurtarma paketlerine ihtiyaç duyuyorlar?
- Is there anything you need?
- İhtiyaç duyduğun bir şey var mı?
- Our team needs your help.
- Takımımız senin yardımına ihtiyaç duyuyor.
- That'll give us the focus we need.
- Bu bize ihtiyaç duyduğumuz odaklanmayı verecektir.
- I really need your help here.
- Gerçekten yardımına ihtiyaç duyuyorum.
- You have everything you need now.
- Artık ihtiyaç duyduğun her şeye sahipsin.
- They no longer felt a need to protest.
- Onlar artık bir protesto yapma ihtiyacı duymadı.
- Tom might've borrowed the money he needed from someone else.
- Tom ihtiyaç duyduğu parayı başkasından ödünç almış olabilir.
- Tom asked me for more money than he really needed.
- Tom benden gerçekten ihtiyaç duyduğundan daha fazla para istedi.
- Tom's closet is full of stuff that he doesn't need.
- Tom'un dolabı ihtiyaç duymadığı eşyalarla dolu.
- People need the money now.
- İnsanlar şimdi paraya ihtiyaç duyuyorlar.
- I'm here for you in your time of need.
- İhtiyaç duyduğunda buradayım.
- Sometimes you just need a lot of luck.
- Bazen çok fazla şansa ihtiyaç duyarsınız.
- Sami managed to find the information he needed.
- Sami ihtiyaç duyduğu bilgiyi bulmayı başardı.
Show More (259)
|
| 4 |
need |
ihtiyaç |
n. |
|
- I can bring you water if you feel the need for a drink.
- Eğer bir şeyler içme ihtiyacı duyarsanız size su getirebilirim.
- Our company understands the need to improve working conditions.
- Şirketimiz çalışma koşullarını iyileştirme ihtiyacının farkındadır.
- They both work pretty hard to meet the need of their baby.
- Her ikisi de bebeklerinin ihtiyaçlarını karşılamak için oldukça sıkı çalışıyorlar.
- There is a need for a fundamental change of course.
- Köklü bir rota değişikliğine ihtiyaç vardır.
- According to this axis the pension systems have to be more compatible with the need for more flexible workforces.
- Bu eksene göre, emeklilik sistemlerinin daha esnek işgücü ihtiyacıyla daha uyumlu olması gerekmektedir.
- Secondly, there is an absolute need to make Europe less complex.
- İkinci olarak, Avrupa'yı daha az karmaşık hale getirmeye mutlak ihtiyaç vardır.
- There is a common European strategy, but there is a need to do more than prevention alone.
- Ortak bir Avrupa stratejisi bulunsa da yalnızca önlemeden daha fazlasını yapmaya ihtiyaç vardır.
- There is a real need for harmonisation.
- Uyumlaştırma için gerçek bir ihtiyaç vardır.
- You are right to point out the need for accurate information.
- Doğru bilgi ihtiyacına işaret etmekte haklısınız.
- The need for a Community safety policy, however, is, in my view, beyond dispute.
- Ancak bana göre bir Topluluk güvenlik politikasına duyulan ihtiyaç tartışma götürmez.
- Therefore, I see no particular need for urgent procedure and my proposal is that we reject the urgency request.
- Bu nedenle, acil prosedür için özel bir ihtiyaç görmüyorum ve benim önerim aciliyet talebini reddetmemizdir.
- It is a code of practice concerning the need to prevent sexual harassment or harassment in the workplace.
- Bu, işyerinde cinsel taciz ya da tacizi önleme ihtiyacına ilişkin bir uygulama yönetmeliğidir.
- There is a need to formulate a new policy in respect of these countries.
- Bu ülkelerle ilgili yeni bir politika oluşturulmasına ihtiyaç vardır.
- In addition, the need for greater transparency has been pointed out.
- Ayrıca daha fazla şeffaflık ihtiyacına da dikkat çekilmiştir.
- There is an urgent need for more research into comprehensive food safety.
- Kapsamlı gıda güvenliği konusunda daha fazla araştırmaya acilen ihtiyaç vardır.
- There is however no need, in terms of the market, for uniform rules on the sale of vitamins and minerals.
- Ancak pazar açısından vitamin ve minerallerin satışına ilişkin tek tip kurallara ihtiyaç yoktur.
- In our opinion, there are other considerations which point to the need for the creation of a stable credit line.
- Bize göre, istikrarlı bir kredi hattının oluşturulması ihtiyacına işaret eden başka hususlar da vardır.
- This means, apertis verbis, that the success of Doha is probably due to the level of international need.
- Bu, açıkça, Doha'nın başarısının büyük olasılıkla uluslararası ihtiyaç düzeyinden kaynaklandığı anlamına gelir.
- There is, in my judgment, a need for further negotiation on this point.
- Benim görüşüme göre bu noktada daha fazla müzakereye ihtiyaç vardır.
- There has already been reference here tonight to the need for revision.
- Bu akşam burada zaten revizyon ihtiyacına atıfta bulunuldu.
- There is a need for more than just organisation.
- Organizasyondan daha fazlasına ihtiyaç vardır.
- The need for bilateral cooperation in the task of rebuilding the country was emphasised.
- Ülkenin yeniden inşası için ikili işbirliğine duyulan ihtiyaç vurgulanmıştır.
- There is a need for terrorism to be defined more clearly than has so far been the case.
- Terörizmin şimdiye kadar olduğundan daha net bir şekilde tanımlanmasına ihtiyaç vardır.
- This forum could also examine whether or not there is a need for the ombudsman referred to in item 51.
- Bu forum ayrıca 51. Maddede atıfta bulunulan ombudsmana ihtiyaç olup olmadığını da inceleyebilir.
- It is the human needs involved that give great cause for concern.
- Endişeye yol açan şey, söz konusu insan ihtiyaçlarıdır.
- Despite the high degree of alignment in the customs area there is still a need for a new customs code.
- Gümrük alanındaki yüksek derecedeki uyuma rağmen, yeni bir gümrük kanununa hala ihtiyaç vardır.
- The Member States also have their part to play in this, and there is a need for good cooperation in this area.
- Bu konuda Üye Devletlere de görev düşmektedir ve bu alanda iyi bir işbirliğine ihtiyaç vardır.
- There is, then, a need for a standard minimum regulation.
- O halde standart bir asgari düzenlemeye ihtiyaç vardır.
- There is, however, an increasing need to enforce liability for remedying environmental damage.
- Bununla birlikte çevresel zararın giderilmesi için sorumluluğun uygulanmasına yönelik artan bir ihtiyaç vardır.
- However, there is a need for standards which apply universally and worldwide.
- Ancak, evrensel ve dünya çapında geçerli olan standartlara ihtiyaç vardır.
- Again let me remind Parliament of the strong emphasis placed on the need for coherence.
- Bir kez daha Parlamento'ya tutarlılık ihtiyacına yapılan güçlü vurguyu hatırlatmak isterim.
- There is a need for more standardised and more rigorous assessment procedures right across the EU.
- AB genelinde daha standart ve daha titiz değerlendirme prosedürlerine ihtiyaç vardır.
- Is there a need for an association?
- Bir derneğe ihtiyaç var mı?
- There is a need to pursue this process.
- Bu sürecin devam ettirilmesine ihtiyaç vardır.
- Hence my doubts as to whether there is a genuine need for the proposed amendment to Article 7 of the Council Act.
- Bu nedenle Konsey Yasasının 7. Maddesinde önerilen değişikliğe gerçekten ihtiyaç olup olmadığı konusunda şüphelerim var.
- But despite this progress, there is still a need for a massive amount of further work.
- Ancak bu ilerlemeye rağmen hala çok sayıda ilave çalışmaya ihtiyaç vardır.
- There is definitely a need for enhanced action and cooperation at national, European and international level.
- Ulusal, Avrupa ve uluslararası düzeyde daha fazla eylem ve işbirliğine kesinlikle ihtiyaç vardır.
- The second was the need for our humanitarian presence.
- Bunlardan birincisi, insani varlığımıza duyulan ihtiyaçtı.
- However, there is a need for more of these initiatives on a regular basis.
- Bununla birlikte bu tür girişimlerin düzenli olarak artırılmasına ihtiyaç vardır.
- To conclude, there really is a need for some joined-up thinking in this area.
- Sonuç olarak, bu alanda gerçekten de ortak bir düşünceye ihtiyaç vardır.
- There is a general need for European regulation.
- Avrupa düzenlemesine genel bir ihtiyaç vardır.
- There was a need for an overall restructuring of the sector.
- Sektörün genel olarak yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç vardı.
- In summary, there is a need for a global policy strategy.
- Özet olarak küresel bir politika stratejisine ihtiyaç vardır.
- Despite the high degree of alignment in the customs area there is still a need for a new customs code.
- Gümrük alanında yüksek derecedeki uyuma rağmen, hâlâ yeni bir gümrük kanununa ihtiyaç vardır.
- Another point in my report is the need to gain an insight into what will be the future of Kosovo.
- Raporumda yer alan bir diğer nokta ise Kosova'nın geleceğinin ne olacağına dair bir fikir edinme ihtiyacıdır.
- Is this need felt to the same extent across the Union?
- Bu ihtiyaç Birlik genelinde aynı ölçüde hissediliyor mu?
- So there certainly is a need for a change of approach.
- Yani kesinlikle bir yaklaşım değişikliğine ihtiyaç var.
- Thirdly, is there the need for a regulation on state aid?
- Üçüncüsü, devlet yardımlarına ilişkin bir düzenlemeye ihtiyaç var mı?
- Our own part of the world, with its ageing population, has a real need for new people.
- Yaşlanan nüfusuyla dünyanın bizim bölgemizde yeni insanlara gerçekten ihtiyaç var.
- I do not dispute the need for plasma, and its shortage is very much a reality.
- Plazma ihtiyacına itiraz etmiyorum ve plazma eksikliği büyük ölçüde bir gerçektir.
- There is an urgent need for a directive on the whole range of muscle and bone problems.
- Tüm kas ve kemik sorunlarına ilişkin bir yönergeye acilen ihtiyaç vardır.
- The need for firmer guidelines and better focusing on objectives has also been highlighted.
- Daha sıkı kılavuz ilkelere ve hedeflere daha iyi odaklanmaya duyulan ihtiyaç da vurgulanmıştır.
- There is therefore also a need for an insurance system to be developed.
- Bu nedenle bir sigorta sisteminin geliştirilmesine de ihtiyaç vardır.
- Naturally there is need for close, transparent cooperation between the NRAs and the Commission.
- Doğal olarak Ulusal Düzenleyici Otoriteler ile Komisyon arasında yakın ve şeffaf bir iş birliğine ihtiyaç vardır.
- This relates to the need for the verbatim proceedings to be looked at carefully again.
- Bu, sözlü tutanakların tekrar dikkatle incelenmesi ihtiyacıyla ilgilidir.
- These are the hopes and needs of Europe's citizens.
- Bunlar Avrupa vatandaşlarının umutları ve ihtiyaçlarıdır.
- One of its main themes is the need for an integrated strategy.
- Ana temalarından biri entegre bir stratejiye duyulan ihtiyaçtır.
- There is, however, a continual need for fundamental reform and a new administrative culture in the Commission.
- Ancak Komisyon'da köklü bir reforma ve yeni bir idari kültüre sürekli ihtiyaç vardır.
- There is of course a need to be able to cooperate in taking such resolute action.
- Elbette bu tür kararlı adımların atılmasında işbirliği yapılmasına ihtiyaç vardır.
- The money may not be flowing into the right channels, but that is why there is a need for reform.
- Para doğru kanallara akmıyor olabilir ama işte bu yüzden reforma ihtiyaç var.
- In actual fact, there is a need for a fundamental staffing reform.
- Gerçekte, köklü bir personel reformuna ihtiyaç vardır.
- There is a need for research into this to be extended and improved.
- Bu konudaki araştırmaların genişletilmesi ve geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
- There is still a need for assistance from the European Union.
- Avrupa Birliği'nin yardımına hala ihtiyaç var.
- I refer to the need for information from the Commission concerning the events surrounding Eurostat.
- Eurostat ile ilgili olaylara ilişkin olarak Komisyon'un bilgi ihtiyacına atıfta bulunuyorum.
- If there is a need and if it is safe, then why not?
- Eğer ihtiyaç varsa ve güvenliyse, neden olmasın?
- Secondly, there is an absolute need to make Europe less complex.
- İkinci olarak Avrupa'yı daha az karmaşık hale getirmeye mutlaka ihtiyaç vardır.
- The author of the report perceives helping employers as a need.
- Raporun yazarı işverenlere yardım etmeyi bir ihtiyaç olarak görüyor.
- In addition, the need for greater transparency has been pointed out.
- Ayrıca, daha fazla şeffaflık ihtiyacına da dikkat çekilmiştir.
- We need urgently to face up to the need to secure our borders and remove those who enter illegally.
- Sınırlarımızı güvence altına alma ve yasadışı yollardan girenleri çıkarma ihtiyacıyla acilen yüzleşmemiz gerekiyor.
- I should like to focus on the need for research in the social sector.
- Sosyal sektördeki araştırma ihtiyacına odaklanmak istiyorum.
- There is, therefore, a great need for this programme.
- Dolayısıyla bu programa büyük bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for the reform of the competition rules.
- Rekabet kurallarında acil bir reforma ihtiyaç vardır.
- Hence the need for the four recommendations, which are the backbone of the report.
- Raporun belkemiğini oluşturan dört tavsiyeye duyulan ihtiyaç da buradan kaynaklanmaktadır.
- We are going to place value on the need to defend the freedom and fundamental rights of citizens.
- Vatandaşların özgürlüklerini ve temel haklarını savunma ihtiyacına önem vereceğiz.
- There is a need for change to be brought about here.
- Burada bir değişikliğe ihtiyaç vardır.
- This is logical, since these are major programmes that need time to get off the ground.
- Bu mantıklıdır, zira bu programların hayata geçirilmesi için zamana ihtiyaç vardır.
- There is need of a common Code of Good Administrative Behaviour for all the institutions.
- Tüm kurumlar için ortak bir İyi İdari Davranış Kurallarına ihtiyaç vardır.
- There was a need for this.
- Bunun için bir ihtiyaç vardı.
- It presents immigration as a simple problem of merchandise linked to the needs of the capitalist system.
- Göçmenliği, kapitalist sistemin ihtiyaçlarıyla bağlantılı basit bir mal sorunu olarak sunmaktadır.
- There is a need for further education, in-service training and lifelong learning.
- İleri eğitim, hizmet içi eğitim ve yaşam boyu öğrenime ihtiyaç vardır.
- There really is a vital need for us in the EU to assume a global responsibility at the World Conference in Johannesburg.
- Johannesburg'daki Dünya Konferansında AB olarak küresel bir sorumluluk üstlenmemiz gerçekten hayati bir ihtiyaçtır.
- Never has the need for a European seat on the United Nations Security Council been so keenly felt.
- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde bir Avrupa koltuğuna duyulan ihtiyaç hiç bu kadar yoğun hissedilmemişti.
- One last point which plays a very important part in the whole dispute is the need to strengthen democracy.
- Tüm bu tartışmalarda çok önemli bir rol oynayan son bir nokta da demokrasinin güçlendirilmesi ihtiyacıdır.
- There really is a vital need for us in the EU to assume a global responsibility at the World Conference in Johannesburg.
- Johannesburg'daki Dünya Konferansında AB olarak küresel bir sorumluluk üstlenmemiz gerçekten de hayati bir ihtiyaçtır.
- Instead, there is a need for proper internal control and the ability to sack people more easily.
- Bunun yerine, düzgün bir iç kontrole ve insanların daha kolay işten çıkarılabilmesine ihtiyaç vardır.
- There is, however, a need for further efforts.
- Bununla birlikte, daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
- The first is the need for national targets.
- Birincisi, ulusal hedeflere duyulan ihtiyaçtır.
- Here there is the need for flexibility.
- Burada esnekliğe ihtiyaç vardır.
- There is therefore also a need to promote equality.
- Bu nedenle eşitliğin teşvik edilmesine de ihtiyaç vardır.
- There is a common European strategy, but there is a need to do more than prevention alone.
- Ortak bir Avrupa stratejisi var, ancak sadece önlemeden daha fazlasını yapmaya ihtiyaç var.
- Is there a need for an association?
- Bir birliğe ihtiyaç var mı?
- So there really is an urgent need to tackle coastal zone management.
- Dolayısıyla kıyı bölgesi yönetimini ele almak için gerçekten acil bir ihtiyaç var.
- The report points at the need for an intercultural dialogue with the world's other regions.
- Rapor, dünyanın diğer bölgeleriyle kültürlerarası bir diyalog ihtiyacına işaret etmektedir.
- There is a need for intensive intellectual engagement here, which requires that state education be made a priority.
- Burada yoğun bir entelektüel angajmana ihtiyaç vardır ve bu da devlet eğitimine öncelik verilmesini gerektirmektedir.
- Naturally there is need for close, transparent cooperation between the NRAs and the Commission.
- Doğal olarak NRA'lar ile Komisyon arasında yakın ve şeffaf bir işbirliğine ihtiyaç vardır.
- There is greater need for the project at present than ever before.
- Şu anda projeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
- There is a need for early progress in the area of copy right law.
- Telif hakları hukuku alanında erken ilerleme kaydedilmesine ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need, ladies and gentlemen, for the people to put an end to this hypocrisy.
- Bayanlar ve baylar, insanların bu ikiyüzlülüğe son vermesine acilen ihtiyaç vardır.
- There is no need for a risk-sensitive framework to make SME borrowing more expensive.
- KOBİ'lerin borçlanmasını daha pahalı hale getirmek için riske duyarlı bir çerçeveye ihtiyaç yoktur.
- To conclude, there really is a need for some joined-up thinking in this area.
- Sonuç olarak bu alanda gerçekten de ortak bir düşünceye ihtiyaç vardır.
- There is a need for further work here.
- Burada daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
- There is also a need for more money for operational initiatives.
- Operasyonel girişimler için daha fazla paraya da ihtiyaç vardır.
- There is no urgent need at EU level on this matter.
- Bu konuda AB düzeyinde acil bir ihtiyaç bulunmamaktadır.
- There is an urgent need for appropriate instruction and training of civil servants at these levels.
- Bu seviyelerdeki kamu görevlilerinin uygun şekilde eğitilmesi ve bilgilendirilmesi acil bir ihtiyaçtır.
- The author of the report perceives helping employers as a need.
- Raporun yazarı, işverenlere yardımcı olmayı bir ihtiyaç olarak görmektedir.
- I subscribe to the need for lifelong learning.
- Yaşam boyu öğrenme ihtiyacına katılıyorum.
- The second point is the need to improve conditions in the workplace.
- İkinci husus ise iş yerindeki koşulların iyileştirilmesi ihtiyacıdır.
- There is, though, a need for improvement as regards safety on the roads.
- Bununla birlikte, yollarda güvenlik konusunda iyileştirmeye ihtiyaç vardır.
- There is still a substantial need for clarification and debate in many areas.
- Pek çok alanda hala önemli ölçüde açıklama ve tartışmaya ihtiyaç var.
- It is the human needs involved that give great cause for concern.
- Endişeye neden olan şey, söz konusu insan ihtiyaçlarıdır.
- This is a democracy; it does not need violence to bring about change.
- Bu bir demokrasidir; değişim için şiddete ihtiyaç yoktur.
- There is a need to address that issue.
- Bu konunun ele alınmasına ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for a humanitarian aid system to be established for displaced persons and refugees.
- Yerlerinden edilmiş kişiler ve mülteciler için acilen bir insani yardım sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır.
- This need appears to be met by the method of open cooperation.
- Bu ihtiyaç açık işbirliği yöntemiyle karşılanıyor gibi görünmektedir.
- It is just such practical cooperation there is a need for.
- İşte tam da böyle pratik bir işbirliğine ihtiyaç var.
- One last point which plays a very important part in the whole dispute is the need to strengthen democracy.
- Tüm anlaşmazlıkta çok önemli bir rol oynayan son bir nokta da demokrasinin güçlendirilmesi ihtiyacıdır.
- First, the need for a definition of cultural industries and the sectors they include.
- İlk olarak, kültür endüstrilerinin ve içerdikleri sektörlerin bir tanımına ihtiyaç vardır.
- One key message in all this is the need for consistency.
- Tüm bunlardaki kilit mesajlardan biri de tutarlılık ihtiyacıdır.
- I agree with the need to extend MAGP4, but I have some concerns, in three areas in particular.
- MAGP4'ün genişletilmesi ihtiyacına katılıyorum ancak özellikle üç alanda bazı endişelerim var.
- This resolution made express reference back then to the need to give the Union a legal personality.
- Bu kararda o dönemde Birliğe tüzel kişilik kazandırılması ihtiyacına açıkça atıfta bulunulmuştur.
- The second concerns the vital need to identify adequate resources.
- İkincisi, yeterli kaynakların belirlenmesine yönelik hayati ihtiyaçla ilgilidir.
- There is a need for really vigorous efforts to combat this abomination, this terrible act, wherever it occurs.
- Bu iğrençlikle bu korkunç eylemle nerede olursa olsun mücadele etmek için gerçekten güçlü çabalara ihtiyaç vardır.
- There is a need for that development throughout this area.
- Bu bölgenin tamamında bu gelişmeye ihtiyaç vardır.
- Instead, I had hoped that they would all be motivated by the need to enhance western security in a dangerous world.
- Bunun yerine hepsinin, tehlikeli bir dünyada Batı'nın güvenliğini artırma ihtiyacıyla motive olacağını umuyordum.
- The Committee on Budgets attached primary importance to the need to embody all this in an Interinstitutional Agreement.
- Bütçe Komisyonu, tüm bunların bir Kurumlar Arası Anlaşma ile somutlaştırılması ihtiyacına öncelikli önem atfetmiştir.
- Perhaps there is need to merge some of the agencies.
- Belki de bazı kurumların birleştirilmesine ihtiyaç var.
- The second relates to the need for social intervention.
- İkincisi ise sosyal müdahale ihtiyacıyla ilgilidir.
- Although this need could, generally, be justified, we nonetheless reject any argument for this.
- Bu ihtiyaç genel olarak haklı gösterilebilse de, yine de buna yönelik herhangi bir argümanı reddediyoruz.
- There is a general need for European regulation.
- Avrupa mevzuatına genel bir ihtiyaç mevcuttur.
- The assessment of the need, which has only just begun, is urgent.
- Henüz yeni başlamış olan ihtiyaç değerlendirmesi acildir.
- In summary, there is a need for a global policy strategy.
- Özetle, küresel bir politika stratejisine ihtiyaç vardır.
- There is a pressing need to address the underdevelopment of freight transport services affecting many countries.
- Birçok ülkeyi etkileyen yük taşımacılığı hizmetlerinin az gelişmişliğini ele almak için acil bir ihtiyaç vardır.
- The report points at the need for an intercultural dialogue with the world's other regions.
- Rapor, dünyanın diğer bölgeleriyle kültürlerarası bir diyalog ihtiyacına işaret ediyor.
- There is also a need for annual progress reports.
- Ayrıca yıllık ilerleme raporlarına da ihtiyaç vardır.
- There is, then, a need for additional money.
- O halde ek paraya ihtiyaç var.
- So there certainly is a need for a change of approach.
- Dolayısıyla yaklaşım değişikliğine kesinlikle ihtiyaç vardır.
- If there is a need for qualifications or training to move to the next job the development process will identify that.
- Bir sonraki işe geçmek için niteliklere veya eğitime ihtiyaç varsa geliştirme süreci bunu belirleyecektir.
- The other structural need derives from the very fact that enlargement is imminent.
- Diğer yapısal ihtiyaç ise genişlemenin yakın olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
- There is a need to be able to react faster than the current structure allows.
- Mevcut yapının izin verdiğinden daha hızlı tepki verebilmeye ihtiyaç vardır.
- The need for this further resolution stems from a number of reasons.
- Bu ilave karara duyulan ihtiyaç bir dizi nedenden kaynaklanmaktadır.
- The geographic scope of the aid activities will be determined as per the identified priority needs.
- Yardım faaliyetlerinin coğrafi kapsamı, belirlenen öncelikli ihtiyaçlara göre belirlenecektir.
- That is why there is a need for research.
- Bu nedenle araştırmaya ihtiyaç vardır.
- This proposal clearly runs counter to our current needs.
- Bu öneri açıkça mevcut ihtiyaçlarımıza ters düşmektedir.
- The need for a Community safety policy, however, is, in my view, beyond dispute.
- Ancak bana göre bir Toplum güvenliği politikasına duyulan ihtiyaç tartışma götürmez.
- You also referred to the need for a publicity campaign.
- Siz de bir tanıtım kampanyasına duyulan ihtiyaçtan söz ettiniz.
- There is a need to foster cooperation among people as well as just companies.
- Sadece şirketler arasında değil insanlar arasında da işbirliğinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
- There is of course a need to be able to cooperate in taking such resolute action.
- Elbette bu tür kararlı adımların atılmasında işbirliği yapabilmeye ihtiyaç vardır.
- Thirdly then, the need for measures to encourage the mobility of artists.
- Üçüncü olarak, sanatçıların hareketliliğini teşvik edecek tedbirlere ihtiyaç var.
- Of course, there is a need for solidarity here.
- Elbette burada dayanışmaya ihtiyaç var.
- There was a need for an overall restructuring of the sector.
- Sektörde genel bir yeniden yapılandırmaya ihtiyaç vardı.
- Moreover, there is a need for our proposals to be implemented practically without delay.
- Dahası, önerilerimizin gecikmeksizin pratik olarak uygulanmasına ihtiyaç vardır.
- There is a need for clear, transparent rules that do not discriminate against anyone tendering for these contracts.
- Bu ihaleler için teklif veren hiç kimseye karşı ayrımcılık yapmayan açık ve şeffaf kurallara ihtiyaç vardır.
- The second point is the need to improve conditions in the workplace.
- İkinci nokta, iş yerindeki koşulların iyileştirilmesi ihtiyacıdır.
- There is a need to guarantee an appropriate standard of sterilisation in order to kill off pathogens.
- Patojenlerin öldürülmesi için uygun bir sterilizasyon standardının garanti edilmesine ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need, ladies and gentlemen, for the people to put an end to this hypocrisy.
- Bayanlar ve baylar, halkın bu ikiyüzlülüğe son vermesine acilen ihtiyaç vardır.
- There is, however, a need for further efforts.
- Bununla birlikte daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
- The real need is for change in the situation in the European Union.
- Asıl ihtiyaç Avrupa Birliği'ndeki durumun değişmesidir.
- The problem, however, is that the recommendation does not include any provisions about the need for safety glass.
- Ancak sorun, önerinin güvenlik camı ihtiyacına ilişkin herhangi bir hüküm içermemesidir.
- There is an urgent need for immediate action.
- Acil eylem için acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for reform in various external policy areas.
- Çeşitli dış politika alanlarında acil reforma ihtiyaç vardır.
- Mr Pasqua, too, mentioned the need for a clear industrial policy for Europe.
- Sayın Pasqua da Avrupa için net bir sanayi politikasına duyulan ihtiyaçtan bahsetti.
- The need for broad public debate has often been a topic of discussion in this House.
- Geniş çaplı bir kamuoyu tartışmasına duyulan ihtiyaç bu Meclis'te sık sık tartışma konusu olmuştur.
- There is a need for change to be brought about here.
- Burada bir değişimin gerçekleşmesine ihtiyaç vardır.
- Seldom has the need for Euro/Atlantic unity been more vital.
- Avrupa-Atlantik iş birliğine duyulan ihtiyaç nadiren bu kadar hayati olmuştur.
- And is there a need for democratic initiatives?
- Ve demokratik girişimlere ihtiyaç var mı?
- The need for a second-generation SIS was recognised some years ago.
- İkinci nesil bir Schengen Bilgi Sistemi'nde duyulan ihtiyaç birkaç yıl önce fark edilmiştir.
- Mr Verheugen mentioned the need for more common foreign and security policy in the light of enlargement.
- Sayın Verheugen genişleme ışığında daha ortak bir dış politika ve güvenlik politikasına duyulan ihtiyaçtan bahsetti.
- A third important point is the need for more training for senior administrative officials and politicians.
- Üçüncü önemli husus ise üst düzey idari yetkililer ve politikacılar için daha fazla eğitim ihtiyacıdır.
- I believe this system is also more suited to practical needs.
- Bu sistemin pratik ihtiyaçlara da daha uygun olduğuna inanıyorum.
- In actual fact, there is more need for fundamental staffing reform.
- Aslında, köklü personel reformuna daha fazla ihtiyaç vardır.
- It is just such practical cooperation there is a need for.
- İşte böyle pratik bir işbirliğine ihtiyaç vardır.
- Reference is also made to the need for support for the eradication of AIDS, TB and malaria.
- Ayrıca AIDS, TB ve sıtmanın ortadan kaldırılması için destek ihtiyacına da atıfta bulunulmaktadır.
- Therefore, there is a need for a more long-term and dynamic approach in the Commission's assessment of mergers.
- Bu nedenle, Komisyon'un birleşmeleri değerlendirmesinde daha uzun vadeli ve dinamik bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
- There was never any need to take fish into common ownership.
- Balıkların ortak mülkiyete alınması gibi bir ihtiyaç hiç olmadı.
- There is a need for more research on this.
- Bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
- There is a need to foster cooperation among people as well as just companies.
- Sadece şirketler arasında değil insanlar arasında da iş birliğinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
- The previous framework programme also referred to the need to address the specific features of these regions.
- Bir önceki çerçeve program da bu bölgelerin spesifik özelliklerinin ele alınması ihtiyacına atıfta bulunmuştur.
- These reforms relate to people's needs.
- Bu reformlar insanların ihtiyaçlarıyla ilgilidir.
- Moreover, there is a need for more appropriations for non-proliferation and disarmament measures.
- Ayrıca yayılmanın önlenmesi ve silahsızlanma tedbirleri için daha fazla ödeneğe ihtiyaç vardır.
- The Sterckx, Ainardi and Savary reports are more in tune with the needs of today.
- Sterckx, Ainardi ve Savary raporları bugünün ihtiyaçlarıyla daha uyumludur.
- In the report you emphasise the need for coordination.
- Raporda koordinasyon ihtiyacına vurgu yapıyorsunuz.
- This is where there is a need for public awareness and also for financial support.
- Bu noktada kamu farkındalığına ve ayrıca finansal desteğe ihtiyaç vardır.
- There is also a need for more money for operational initiatives.
- Operasyonel girişimler için de daha fazla paraya ihtiyaç vardır.
- These demands go hand in hand with the need for a Europe of social progress, a more democratic Europe.
- Bu talepler, daha demokratik bir Avrupa ve sosyal ilerleme Avrupası ihtiyacıyla el ele gitmektedir.
- There is a need for important changes.
- Önemli değişikliklere ihtiyaç var.
- Nonetheless, there is a need for increased supervision of programmes such as this.
- Bununla birlikte bu gibi programların daha fazla denetlenmesine ihtiyaç vardır.
- The need for a second-generation SIS was recognised some years ago.
- İkinci nesil bir SIS'e duyulan ihtiyaç birkaç yıl önce fark edilmiştir.
- We have been talking about the need for dialogue in Colombia.
- Kolombiya'da diyaloğa duyulan ihtiyaçtan bahsediyorduk.
- It is a code of practice concerning the need to prevent sexual harassment or harassment in the workplace.
- Bu, iş yerinde cinsel taciz ya da tacizi önleme ihtiyacına ilişkin bir uygulama yönetmeliğidir.
- There is a need for a new policy based on the Swiss model.
- İsviçre modeline dayalı yeni bir politikaya ihtiyaç vardır.
- This is necessary to tailor pharmaceutical research more to existing needs.
- Bu, farmasötik araştırmaları mevcut ihtiyaçlara göre daha fazla uyarlamak için gereklidir.
- So far we have been incapable of responding to the long-term needs or shortages.
- Şimdiye kadar uzun vadeli ihtiyaçlara veya eksikliklere cevap vermekte yetersiz kaldık.
- The report correctly refers to the need for facilitating support.
- Rapor, kolaylaştırıcı destek ihtiyacına doğru bir şekilde atıfta bulunmaktadır.
- The difference between want and need is one not many people understand.
- İstek ve ihtiyaç arasındaki fark pek çok insanın anlayamadığı bir farktır.
- It's not the drugs that make a drug addict; it's the need to escape reality.
- Bir bağımlıyı uyuşturucu bağımlısı yapan uyuşturucu değil, gerçeklerden kaçma ihtiyacıdır.
- And that want became a need.
- Ve bu istek bir ihtiyaç haline geldi.
- In life, it's important to distinguish between need and want.
- Hayatta ihtiyaç ve istek arasında ayrım yapmak önemlidir.
- I'm saying that human connection is a powerful need.
- İnsani bağlantı büyük bir ihtiyaçtır diyorum.
- There is an urgent need for the local government to help the homeless.
- Yerel hükümetin evsizlere yardım etmesine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for qualified teachers.
- Nitelikli öğretmenlere acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for more doctors.
- Daha fazla doktora acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for money.
- Acil paraya ihtiyaç var.
- If our neighbors around the world are in need, let's lend a helping hand.
- Dünyanın dört bir yanındaki komşularımız ihtiyaç içindeyse, yardım eli uzatalım.
- There is an urgent need for blood donations.
- Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for medical supplies.
- Acil tıbbi malzemeye ihtiyaç vardır.
- That's the real need there.
- Oradaki gerçek ihtiyaç odur.
- There is an urgent need for more people to donate their time and money.
- Daha fazla insanın zamanını ve parasını bağışlamasına acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for drinking water.
- Acil içme suyuna ihtiyaç vardır.
- I can't see any need to do that.
- Bunu yapmak için herhangi bir ihtiyaç göremiyorum.
- There's an urgent need for medical supplies.
- Acil tıbbi malzemeye ihtiyaç var.
- There is an urgent need for shelter.
- Sığınma için acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for a more effective method of treating this disease.
- Bu hastalığı tedavi edecek daha etkili bir yönteme acil olarak ihtiyaç var.
- There is an urgent need for understanding how climate change will affect our lives.
- İklim değişikliğinin yaşamlarımızı nasıl etkileyeceğini anlamaya acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for water.
- Acil suya ihtiyaç var.
- There is an urgent need for medical supplies.
- Tıbbi malzemeler için acil bir ihtiyaç vardır.
- The desire emerges between need and demand.
- Arzu, ihtiyaç ve talep arasında ortaya çıkar.
- There need to be new regulations for export businesses.
- İhracat işletmeleri için yeni düzenlemelere ihtiyaç var.
- There is an urgent need for a more effective method of treating this disease.
- Bu hastalığın tedavisinde daha etkili bir yönteme acilen ihtiyaç var.
- There is an urgent need for donations.
- Acil bağışa ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for new ideas.
- Yeni fikirlere acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for them to update their system.
- Onların sistemlerini güncellemelerine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for experienced pilots.
- Deneyimli pilotlara acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for people to help clean up the environment.
- İnsanların çevreyi temizlemelerine acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for food and water.
- Acil gıda ve suya ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for a new policy.
- Yeni bir politikaya acil bir ihtiyaç vardır.
- There was obviously a need.
- Belli ki bir ihtiyaç vardı.
- There is an urgent need for peace talks.
- Barış görüşmelerine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for donations.
- Bağışlara acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for affordable housing.
- Ekonomik konuta acil bir ihtiyaç vardır.
- Air, like food, is a basic human need.
- Hava, tıpkı gıda gibi, insanın temel bir ihtiyacıdır.
- There's an urgent need for volunteers.
- Acil gönüllülere ihtiyaç var.
- There is an urgent need for a new system.
- Yeni bir sisteme acil bir ihtiyaç vardır.
- That's the real need there.
- Oradaki gerçek ihtiyaç bu.
Show More (230)
|
| 5 |
need |
gerek |
n. |
|
- Need I remind you of the United Kingdom's policy on BSE?
- Birleşik Krallık'ın BSE konusundaki politikasını hatırlatmama gerek var mı?
- There can be no objection to that and there is no need for clarification.
- Bu konuda herhangi bir itiraz söz konusu olamaz ve açıklama yapılmasına da gerek yoktur.
- We need no further confirmation of the fact that women continue to be under-represented in essential fora.
- Kadınların temel forumlarda yetersiz temsil edilmeye devam ettiği gerçeğini daha fazla teyit etmemize gerek yok.
- There is no need, therefore, to reserve collective systems only for exceptional circumstances.
- Bu nedenle kolektif sistemleri sadece istisnai durumlar için saklamaya gerek yoktur.
- There are so many experts here that there is no need for recourse to an external office.
- Burada o kadar çok uzman var ki, dışarıdan bir ofise başvurmaya gerek yok.
- I would be happy if we could vote for it, and then we would no longer need the complaint and the appeal.
- Eğer bu yönde oy kullanabilirsek çok mutlu olurum ve o zaman şikayet ve temyize de gerek kalmaz.
- Cautious because it acknowledges the viability of the amendments without needing to modify the Treaties.
- İhtiyatlı çünkü Antlaşmaları değiştirmeye gerek kalmadan değişikliklerin uygulanabilirliğini kabul ediyor.
- There is no need for us to take action at present.
- Şu anda harekete geçmemize gerek yok.
- If there is no European legislation, what do we need a new road safety agency for?
- Eğer Avrupa mevzuatı yoksa, yeni bir karayolu güvenliği ajansına ne gerek var?
- The decision on ratification hardly needs further elaboration.
- Onay kararının daha fazla detaylandırılmasına gerek yoktur.
- There is no need for us to have this debate today.
- Bugün bu tartışmayı yapmamıza gerek yok.
- There is really no need for me to speak now.
- Şu anda konuşmama gerçekten gerek yok.
- In fact nothing else needs to happen.
- Aslında başka hiçbir şeyin olmasına gerek yok.
- Therefore, ladies and gentlemen, there is no need for long laments of pity such as I heard just now.
- Bu nedenle, hanımefendiler ve beyefendiler, az önce duyduğum gibi uzun acıma haykırışlarına gerek yok.
- There is no need for us to keep reinventing the wheel.
- Tekerleği yeniden keşfetmeye devam etmemize gerek yok.
- There is no need, therefore, to reserve collective systems only for exceptional circumstances.
- Dolayısıyla kolektif sistemleri sadece istisnai durumlar için ayırmaya gerek yoktur.
- To me, these concepts appear to be inherent to drug trafficking and need not be added.
- Bana göre bu kavramlar uyuşturucu kaçakçılığının doğasında vardır ve eklenmelerine gerek yoktur.
- The decision on ratification hardly needs further elaboration.
- Onay kararı üzerinde daha fazla durmaya gerek yok.
- We need no longer place the main focus of policy on China.
- Artık politikamızın ana odağını Çin'e çevirmemize gerek yok.
- There would be no need for a Budgets Committee if this were agreed at the IGC.
- Eğer bu Hükûmetlerarası Konferans'ta kabul edilirse Bütçe Komisyonuna gerek kalmayacaktır.
- There are so many experts here that there is no need for recourse to an external office.
- Burada o kadar çok uzman var ki dışarıdan bir ofise başvurmaya gerek yok.
- There is no need, however, desperately to cling to so completely ill-conceived and discredited a project as KEDO.
- Bununla birlikte, KEDO gibi tamamen kötü tasarlanmış ve gözden düşmüş bir projeye umutsuzca sarılmaya gerek yoktur.
- All this is common knowledge, and I need say no more.
- Tüm bunlar herkes tarafından bilinmektedir ve daha fazlasını söylememe gerek yoktur.
- There is no need, then, to discuss whether the demonstrations are fascistic or not.
- O halde gösterilerin faşizan olup olmadığını tartışmaya gerek yok.
- There is no reason for it, there is no need.
- Bunun için bir neden yok, gerek de yok.
- Current laws stipulate that oil can consist of 100% genetically modified maize without needing to be labelled as such.
- Mevcut yasalar, yağın etiketlenmesine gerek kalmadan %100 genetiği değiştirilmiş mısırdan oluşabileceğini öngörmektedir.
- That was perhaps a mistake, because there is no need whatsoever to harmonise policies in this respect.
- Bu belki de bir hataydı, çünkü bu konudaki politikaları uyumlaştırmaya hiç gerek yoktur.
- There is no need for a more sophisticated and risk-sensitive framework to be more bureaucratic and costly.
- Daha sofistike ve riske duyarlı bir çerçevenin daha bürokratik ve maliyetli olmasına gerek yoktur.
- We see no need for that.
- Buna gerek görmüyoruz.
- There is therefore no need for me to repeat them.
- Bu nedenle bunları tekrarlamama gerek yok.
- There is no need for us to bring Parliament into the discussion on the Commission.
- Parlamentoyu Komisyon tartışmasına dahil etmemize gerek yok.
- I therefore see no need for a framework directive in this area.
- Dolayısıyla bu alanda bir çerçeve yönergeye gerek görmüyorum.
- I would be happy if we could vote for it, and then we would no longer need the complaint and the appeal.
- Bu yönde oy kullanabilirsek çok mutlu olurum ve o zaman şikayet ve temyize de gerek kalmaz.
- There is no need for me to repeat what we are all agreed on.
- Hepimizin hemfikir olduğu şeyleri tekrarlamama gerek yok.
- There is really no need for me to speak now.
- Şu anda benim konuşmama gerçekten gerek yok.
- Agricultural expenditure is under control, so there is no need for significant reforms for budgetary reasons.
- Tarımsal harcamalar kontrol altındadır, dolayısıyla bütçesel nedenlerle önemli reformlara gerek yoktur.
- It is my belief that none of us needs to fear this draft.
- Benim inancıma göre hiçbirimizin bu taslaktan korkmasına gerek yok.
- No one need explain the weak points of the Treaty of Nice to me.
- Kimsenin bana Nice Antlaşması'nın zayıf noktalarını açıklamasına gerek yok.
- There is no need for it to be met with mistrust, greeted with premature praise, or declared to be whiter than white.
- Güvensizlikle karşılanmasına, erken övgüyle karşılanmasına ya da beyazdan daha beyaz ilan edilmesine gerek yok.
- I need not tell you that your work has lessons for the world.
- Çalışmanızın dünya için dersler içerdiğini söylememe gerek yok.
- Nobody needs to cut down the current weekend driving bans by even one minute.
- Hiç kimsenin mevcut hafta sonu sürüş yasaklarını bir dakika bile azaltmasına gerek yok.
- Minor disruptions that are viewed as unimportant in the individual Member States need not be made punishable by the EU.
- Münferit Üye Devletlerde önemsiz olarak görülen küçük aksaklıkların AB tarafından cezalandırılmasına gerek yoktur.
- After all, citizens need not read about the introduction of the euro in their newspapers.
- Neticede, vatandaşların Avro'nun kullanılmaya başlandığını gazetelerden okumalarına gerek yoktur.
- There is no need for this phrase in the text any more.
- Artık metinde bu ifadenin yer almasına gerek yok.
- Minor disruptions that are viewed as unimportant in the individual Member States need not be made punishable by the EU.
- Tek tek Üye Devletlerde önemsiz görülen küçük aksaklıkların AB tarafından cezalandırılmasına gerek yoktur.
- There can be no objection to that and there is no need for clarification.
- Buna hiçbir itiraz olamaz ve açıklığa kavuşturulmasına da gerek yoktur.
- I hope that they will do so without delay so that there will be no need for further speeches on the matter tomorrow.
- Umarım bunu gecikmeden yaparlar ve böylece yarın konuyla ilgili başka konuşmalara gerek kalmaz.
- That was perhaps a mistake, because there is no need whatsoever to harmonise policies in this respect.
- Bu belki de bir hataydı çünkü bu konudaki politikaları uyumlaştırmaya hiç gerek yoktur.
- This mechanism demonstrated its efficiency and there is no need for further legal provisions in this regard.
- Bu mekanizma etkinliğini göstermiştir ve bu konuda başka yasal hükümlere gerek yoktur.
- That way you need not carry a separate charger for each device.
- Böylece her araç için ayrı şarj cihazı taşımanıza gerek kalmıyor.
- There is no need for you to wait and waste time!
- Beklemenize ve zaman kaybetmenize gerek yok!
- However, these need not be purchased together in one package.
- Ancak bunların tek bir paket halinde satın alınmasına gerek yok.
- That way you need not carry a separate charger for each device.
- Bu şekilde her araç için ayrı bir şarj aleti taşımanıza gerek kalmaz.
- With friends like these, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, düşmana ne gerek var?
- There's no need for you to pay anything.
- Hiçbir şey ödemenize gerek yok.
- No more needs to be said.
- Daha fazla söylemeye gerek yok.
- There is no need for us to hurry.
- Acele etmemize gerek yok.
- No more needs to be said.
- Daha fazla konuşmaya gerek yok.
- Tom needs to learn Japanese, since he's going to Japan next year.
- Tom'un Japonca öğrenmesi gerek, çünkü önümüzdeki yıl Japonya'ya gidecek.
- You need not fret over such trifles.
- Böyle önemsiz şeyler için üzülmene gerek yok.
- I need money and I need you to help me.
- Paraya ihtiyacım var ve bana yardım etmeniz gerek.
- Your pencils need sharpening.
- Kalemlerini açman gerek.
- There is no need for her to work.
- Çalışmasına gerek yok.
- There is no need for you to go yet.
- Henüz gitmene gerek yok.
- There's no need for you to come in to work tomorrow.
- Yarın işe gelmene gerek yok.
- What do you need so many cats for?
- Bu kadar kediye ne gerek var?
- There was no need for you to see him to the door.
- Onu kapıya kadar uğurlamanıza gerek yoktu.
- Need Tom stay home today?
- Tom'un bugün evde kalmasına gerek var mı?
- Is there any need for me to go there?
- Oraya gitmeme gerek var mı?
- There's really no need for you to leave.
- Ayrılmana gerçekten gerek yok.
- I don't think there is any need for you to explain.
- Açıklamanıza gerek olduğunu sanmıyorum.
- I still don't know what needs to be done.
- Hala ne yapılması gerek bilmiyorum.
- We need you to do that for us.
- Bunu bizim için yapman gerek.
- You need not pay for your lunch.
- Öğle yemeğin için ödeme yapmana gerek yok.
- There's no reason Tom needs to know why I didn't do that.
- Tom'un bunu neden yapmadığımı bilmesine gerek yok.
- There's no need for you to attend today's meeting.
- Bugünkü toplantıya katılmana gerek yok.
- Look, Tom, nobody needs to know about this.
- Bak Tom, kimsenin bunu bilmesine gerek yok.
- Tom doesn't need to come to work next Monday.
- Tom'un gelecek pazartesi işe gelmesine gerek yok.
- We need several miles of cable.
- Bize birkaç mil kablo gerek.
- Since it's not the rainy season, there's no need for an umbrella.
- Yağmur mevsimi olmadığı için şemsiyeye gerek yok.
- There's no need for her to go there herself.
- Oraya tek gitmesine gerek yok.
- What do you need a 2000°C furnace for?
- 2000°C'lik bir fırına ne gerek var?
- I need you to help me find it.
- Onu bulmama yardım etmen gerek.
- I don't need it back.
- Geri dönmeme gerek yok.
- I need an apple.
- Bana bir elma gerek.
- There's no need for it.
- Buna gerek yok.
- There's no need for you to be spending so much money.
- Bu kadar çok para harcamana gerek yok.
- There is no need for you to stay here.
- Burada kalmana gerek yok.
- I see no need for you to do that.
- Senin bunu yapmana gerek yok.
- There's really no need for you to do that.
- Bunu yapmana gerçekten gerek yok.
- I don't think Tom needs to do that today.
- Bence Tom'un bugün bunu yapmasına gerek yok.
- There was no need for you to kill Tom.
- Tom'u öldürmene gerek yoktu.
- I need you to help me find them.
- Onları bulmama yardım etmen gerek.
- There was no need for you to do that.
- Onu yapmana gerek yoktu.
- You need not answer the letter.
- Mektuba cevap vermenize gerek yok.
- I need fish.
- Bana balık gerek.
- You need not have such fear.
- Bu kadar korkmana gerek yok.
- You need not have come in such a hurry.
- Böyle aceleyle gelmene gerek yoktu.
- We need not have hurried.
- Acele etmemize gerek yoktu.
- You need not pay for your lunch.
- Öğle yemeği için para ödemenize gerek yok.
- There's no need for you to come here tomorrow.
- Yarın buraya gelmene gerek yok.
- What do you need four cars for?
- Dört arabaya ne gerek var?
- There's no need for her to go there herself.
- Oraya kendisinin gitmesine gerek yok.
- There's no need of making such fine distinctions.
- Bu tür ince ayrımlar yapmaya gerek yok.
- There's no need for you to stay here any longer.
- Burada daha fazla kalmana gerek yok.
- There's no need for violence.
- Şiddete gerek yok.
- You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
- Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziği doktorasına gerek yok.
- You need not have called me.
- Beni aramana gerek yoktu.
- There's no need for Tom to hurry.
- Tom'un acele etmesine gerek yok.
- You need not have hurried so much.
- Bu kadar acele etmene gerek yoktu.
- I just need more time with her.
- Onunla biraz daha zaman geçirmem gerek.
- There's no need for you to talk so loud.
- Yüksek sesle konuşmana gerek yok.
- Tom need not go to school today.
- Tom'un bugün okula gitmesine gerek yok.
- I need your full attention now.
- Şimdi tüm dikkatini bana vermen gerek.
- You need the rest.
- Dinlenmen gerek.
- There's no need for you to apologize.
- Özür dilemene gerek yok.
- There's no need for you to do that now.
- Bunu şimdi yapmana gerek yok.
- There's no need for threats.
- Tehditlere gerek yok.
- I need it by the morning of April 5, so it can be reviewed by other members prior to the meeting.
- Toplantıdan önce diğer üyeler tarafından gözden geçirilebilmesi için 5 Nisan sabahına kadar hazırlanması gerek.
- Tom doesn't think there is any need for Mary to attend the meeting.
- Tom, Mary'nin toplantıya katılmasına gerek olduğunu düşünmüyor.
- You need not have such fear.
- Öyle korkmana gerek yok.
- You need not do so.
- Öyle yapmana gerek yok.
- There's no need for you to be at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda olmana gerek yok.
- I need you to help me.
- Bana yardım etmen gerek.
- There's no need for threats.
- Tehdide hiç gerek yok.
- I need you to tell me how to do this.
- Bana bunu nasıl yapacağımı söylemen gerek.
- You need not have come in such a hurry.
- Bu kadar acele etmene gerek yoktu.
- There is no need for a comma in this sentence.
- Bu cümlede virgüle gerek yok.
- I see no need for Tom to do that.
- Tom'un bunu yapmasına gerek yok.
- You need not wash the dishes after meals.
- Yemekten sonra bulaşıkları yıkamanıza gerek yok.
- I need your passport and three pictures.
- Pasaportunuz ve üç resminiz gerek.
- There was no need for us to do that.
- Onu yapmamıza gerek yoktu.
- I don't need you telling me how to behave.
- Nasıl davranacağımı bana söylemene gerek yok.
- I don't need the brochure.
- Broşüre gerek yok.
- Nobody needs to lose their job over this.
- Kimsenin bu yüzden işini kaybetmesine gerek yok.
- You need not do so.
- Bunu yapmanıza gerek yok.
- You need not go there.
- Oraya gitmene gerek yok.
- A formula is very convenient, because you need not think about it.
- Bir formül çok uygundur, çünkü onun hakkında düşünmene gerek yoktur.
- There's no need for you to study.
- Senin okumana gerek yok.
- I need you to understand what really happened to Tom.
- Tom'un gerçekte başına gelenleri anlaman gerek.
- There's no need for you to be at today's meeting.
- Bugünkü toplantıda bulunmana gerek yok.
- You need not go there if you don't want to go.
- Eğer gitmek istemiyorsan oraya gitmene gerek yok.
- There's really no need for you to do that.
- Gerçekten onu yapmana gerek yok.
- I don't see any need for a gun.
- Silaha gerek görmüyorum.
- There was no need for you to see him to the door.
- Onu kapıya kadar geçirmene gerek yoktu.
- With such friends, one needs no enemies.
- Böyle dostlar varken düşmana gerek yok.
- I need you to tell me what's going on.
- Bana neler olduğunu anlatman gerek.
- You need not answer the letter.
- Mektuba yanıt vermene gerek yok.
- She need not have done the work.
- İşi yapmasına gerek yoktu.
- We don't need you to do that anymore.
- Artık bunu yapmana gerek yok.
- She need not have done the work.
- Onun işi yapmasına gerek yoktu.
- There's no need for that kind of behavior.
- Bu tür davranışlara gerek yok.
- Tom doesn't need a haircut.
- Tom'un saçını kestirmesine gerek yok.
- I need you to help me find him.
- Onu bulmama yardım etmen gerek.
- There is no need for her to work.
- Onun çalışmasına gerek yok.
- You need not go there.
- Oraya gitmenize gerek yok.
- You don't need me to tell you that.
- Bunu sana söylememe gerek yok.
- I need you to come with me.
- Benimle gelmen gerek.
- You need an attitude adjustment.
- Davranışlarını düzeltmen gerek.
- You need not wash the dishes after meals.
- Yemekten sonra bulaşıkları yıkamana gerek yok.
- I don't think Tom needs to worry.
- Tom'un endişelenmesine gerek olduğunu sanmıyorum.
- There's no need for you to pay anything.
- Bir şey ödemenize gerek yok.
- There's no need for you to prepare a formal speech.
- Resmî bir konuşma hazırlamana gerek yoktur.
- There's no need for concern.
- Endişeye gerek yok.
- There's really no need for you to leave.
- Gitmene gerçekten gerek yok.
- I need it to be my decision.
- Bunun benim kararım olması gerek.
- I need you to go home.
- Eve gitmen gerek.
- Your pencils need sharpening.
- Kurşun kalemlerinin açılması gerek.
- Nobody needs to get hurt.
- Kimsenin incinmesine gerek yok.
- Need I say more?
- Daha fazla söylememe gerek var mı?
- There's no need of making such fine distinctions.
- Böyle ince ayrımlar yapmaya gerek yok.
- You don't need one now.
- Şimdi de gerek yok.
- I need you to do me a favor.
- Bana bir iyilik yapman gerek.
- I need you to see this.
- Bunu görmen gerek.
- You don't need that, do you?
- Onu bilmene gerek yok, değil mi?
- I need you to help me find her.
- Onu bulmama yardım etmen gerek.
- You need not fret over such trifles.
- Böyle ufak tefek şeylere üzülmene gerek yok.
- You need not telephone me.
- Bana telefon etmene gerek yok.
- I just need more time with him.
- Onunla biraz daha zaman geçirmem gerek.
- We need you back.
- Geri dönmen gerek.
- There's no need for you to prepare a formal speech.
- Resmi bir konuşma hazırlamanıza gerek yok.
- I need it done sooner than that.
- Bundan daha çabuk halledilmesi gerek.
- There's no need for pessimism.
- Karamsarlığa gerek yok.
- I need you to cooperate with me on this.
- Bu konuda benimle işbirliği yapman gerek.
- You need not have a haircut right now.
- Şu anda saçını kestirmene gerek yok.
- There won't be any need for that.
- Buna hiç gerek yok.
- There's no need for it.
- Ona gerek yok.
- There's no need for you to talk so loud.
- Bu kadar yüksek sesle konuşmana gerek yok.
- With a friend like you, one doesn't need enemies.
- Senin gibi bir dostun varsa, düşmana gerek yok.
- I'll need a few moments alone with Tom.
- Tom'la birkaç dakika yalnız kalmam gerek.
- I need you to handle this.
- Bunu senin halletmen gerek.
- You don't need much intelligence to understand that.
- Bunu anlamak için fazla zekaya gerek yok.
- There's no need for you to be here tomorrow.
- Yarın burada olmana gerek yok.
- There's no need for you to do that.
- Bunu yapmana gerek yok.
- There's no need for you to study.
- Ders çalışmana gerek yok.
- No more need be said.
- Daha fazlasını söylemeye gerek yok.
- Since it's not the rainy season, there's no need for an umbrella.
- Yağmurlu sezon olmadığı için bir şemsiyeye gerek yok.
- There's no need for an apology.
- Özür dilemeye gerek yok.
- There's no need for you to do that.
- Onu yapmana hiç gerek yok.
- He said that you need not go.
- O, gitmene gerek olmadığını söyledi.
- There's no need for you to stay here any longer.
- Artık burada kalmana gerek yok.
- There's no need for that.
- Buna gerek yok.
- You need not have a haircut right now.
- Şu anda bir saç tıraşı olmana gerek yok.
- There is no need for him to work.
- Çalışmasına gerek yok.
- You need not have a haircut this week.
- Bu hafta saç tıraşı olmana gerek yok.
- There is no need for him to work.
- Onun çalışmasına gerek yok.
- They need not have called me.
- Beni aramalarına gerek yoktu.
- I see no need for me to do that.
- Bunu yapmama gerek yok.
- He said that you need not go.
- Gitmene gerek olmadığını söyledi.
- A formula is very convenient, because you need not think about it.
- Formül çok kullanışlı, çünkü hakkında düşünmenize gerek yok.
- I didn't see the need for it.
- Buna gerek görmedim.
- There was no need for us to do that.
- Bunu yapmamıza gerek yoktu.
- We need not have eaten breakfast so early.
- Çok erken kahvaltı yapmamıza gerek yoktu.
- There's no need for Nick to come to my office.
- Nick'in ofisime gelmesine gerek yok.
- I need you to tell me where to go.
- Nereye gideceğimi söylemen gerek.
- There's no need for you to be here.
- Burada olmana gerek yok.
- There's no need for you to do that now.
- Şimdi onu yapmana gerek yok.
- You need not come to the office on Saturdays.
- Cumartesi günleri ofise gelmenize gerek yok.
- There was no need for you to do that.
- Bunu yapmana gerek yoktu.
Show More (216)
|
| 6 |
need |
gerekmek |
v. |
|
- You needn't buy a new car; yours works just fine.
- Yeni bir araba alman gerekmez; seninki gayet iyi çalışıyor.
- It will need some backing up.
- Biraz desteklenmesi gerekecek.
- It may well need revising and adding to, but the choice of direction is important here.
- Gözden geçirilmesi ve eklemeler yapılması gerekebilir ancak burada önemli olan yön seçimidir.
- There is a need for us to address the question of funding of pensions.
- Emekli maaşlarının finansmanı konusunu ele almamız gerekmektedir.
- Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
- Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor.
- In my opinion, therefore, we need an answer to the following questions.
- Bana göre bu nedenle aşağıdaki sorulara cevap bulmamız gerekiyor.
- There are important gaps here which need answers.
- Burada cevaplanması gereken önemli boşluklar var.
- There is now a need for countries to take responsibility for protecting their citizens and companies against violations.
- Artık ülkelerin vatandaşlarını ve şirketlerini ihlallere karşı korumak için sorumluluk almaları gerekmektedir.
- These issues need nonetheless, in the future too, to go on being given a high profile.
- Bununla birlikte, bu konulara gelecekte de yüksek bir profil verilmeye devam edilmesi gerekmektedir.
- It seems to me that there are three points which need emphasising.
- Bana öyle geliyor ki vurgulanması gereken üç nokta var.
- Will it be considered a report that can be dismissed and need not be taken into consideration?
- Dikkate alınmaması gereken ve reddedilebilecek bir rapor olarak mı değerlendirilecek?
- We need, in the future, to stick together not only in theory but also in practice.
- Gelecekte sadece teoride değil pratikte de birlikte hareket etmemiz gerekiyor.
- In order to finance this concept, we need first and foremost to reprogramme the existing structural programmes.
- Bu konsepti finanse edebilmek için her şeyden önce mevcut yapısal programları yeniden programlamamız gerekiyor.
- We therefore urgently need this week to call a halt to this.
- Bu nedenle bu hafta acilen buna bir dur dememiz gerekiyor.
- However, this need not apply to the whole 200-mile zone.
- Ancak bunun 200 millik bölgenin tamamı için geçerli olması gerekmemektedir.
- We need, however, to address a number of issues which go beyond these emergency measures.
- Bununla birlikte, bu acil durum önlemlerinin ötesine geçen bir dizi konuyu ele almamız gerekmektedir.
- That does need testing in a legal way and not just by political debate in the Parliament.
- Bunun sadece Parlamento'daki siyasi tartışmalarla değil, yasal bir şekilde test edilmesi gerekiyor.
- All this will need proper preparation.
- Tüm bunlar için uygun bir hazırlık yapılması gerekecektir.
- We also need, step by step, to stop using substances that remain toxic for long periods.
- Ayrıca uzun süre zehirli kalan maddelerin kullanımını da adım adım durdurmamız gerekiyor.
- What we now need is a final great effort, an effort made in full awareness of the fact that time is running out.
- Şimdi bizlere gereken son bir büyük çaba, yani zamanın tükenmekte olduğunun bilincinde olarak gösterilen bir çabadır.
- This will need considerable planning, with all the implications well thought through.
- Bunun için ciddi bir planlama yapılması ve tüm sonuçlarının iyi düşünülmesi gerekecektir.
- Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
- Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekmektedir.
- Such discussions need now to be continued in a purposeful way within the framework of the existing EU/Russian bodies.
- Bu tür görüşmelerin artık mevcut AB/Rusya organları çerçevesinde amaca yönelik bir şekilde sürdürülmesi gerekmektedir.
- Much of the text will need further clarification before it is finalised.
- Metnin büyük bir kısmının nihai hale getirilmeden önce daha fazla açıklığa kavuşturulması gerekecektir.
- These activities, naturally, also need monitoring.
- Doğal olarak bu faaliyetlerin de izlenmesi gerekmektedir.
- Parliament will need, as some point, to ratify the nominated commissioners.
- Parlamento'nun bir noktada, atanan komisyon üyelerini onaylaması gerekecektir.
- I need an adequate response from the Commission, and so far we have not had it.
- Komisyondan yeterli bir yanıt almam gerekiyor ve şu ana kadar bunu alamadık.
- Strawberries need not be of the same size in Italy as in Finland.
- Çileklerin İtalya'da Finlandiya'daki ile aynı büyüklükte olması gerekmez.
- The Commission proposal, however, contains several problem areas that need changing.
- Bununla birlikte, Komisyon teklifi değiştirilmesi gereken bazı sorunlu alanlar içermektedir.
- That is why we need an end to the death sentence.
- İşte bu yüzden idam cezasına bir son vermemiz gerekiyor.
- But enterprises also need easier access to funding.
- Ancak işletmelerin finansmana daha kolay erişmesi de gerekiyor.
- What we need is a clear legal basis that clearly defines the task to be performed.
- İhtiyacımız olan şey, yerine getirilmesi gereken görevi açıkça tanımlayan net bir yasal dayanaktır.
- We need a signal to the Arabic and Islamic world.
- Arap ve İslam dünyasına bir sinyal vermemiz gerekiyor.
- We will need, in future, to monitor the specific effects of these new developments.
- Gelecekte bu yeni gelişmelerin spesifik etkilerini izlememiz gerekecek.
- There is an urgent need for the reform of the competition rules.
- Rekabet kurallarının acilen reforme edilmesi gerekmektedir.
- We will need, in future, to monitor the specific effects of these new developments.
- Gelecekte bu yeni gelişmelerin spesifik etkilerini izlememiz gerekecektir.
- Of course we need systems to be flexible and adaptable, but we also need them to be modern.
- Elbette sistemlerin esnek ve uyarlanabilir olmasına ihtiyacımız var ama aynı zamanda modern olmaları da gerekiyor.
- However, there are some aspects in the report which need clarifying.
- Bununla birlikte, raporda açıklığa kavuşturulması gereken bazı hususlar bulunmaktadır.
- That is the question which at some point will need an answer.
- Bir noktada cevaplanması gereken soru budur.
- There are a few loose ends that need tying up, a few points on which we do not yet see eye to eye completely.
- Yarım kalan ve tamamlanması gereken birkaç nokta var, henüz tam olarak aynı fikirde olmadığımız birkaç nokta.
- Then there is the need for immediate action at Community level in the event of deliberate marine pollution.
- O halde kasıtlı deniz kirliliği durumunda Topluluk düzeyinde derhal harekete geçilmesi gerekmektedir.
- The Erika need not have sunk if it could have entered the port, and it is therefore a reflection of the situation here.
- Erika limana girebilseydi batması gerekmezdi ve bu nedenle buradaki durumun bir yansımasıdır.
- I just want to highlight three areas among many where we need quick progress.
- Hızlı ilerleme kaydetmemiz gereken pek çok alan arasından sadece üç tanesini vurgulamak istiyorum.
- We need incisive action to bring about resolution of this conflict.
- Bu ihtilafın çözüme kavuşturulması için kararlı bir şekilde harekete geçmemiz gerekiyor.
- However, it need not automatically go back to the place of purchase.
- Ancak, otomatik olarak satın alındığı yere geri dönmesi gerekmez.
- The thinning-out we need is not being attended to; the forests are not being tended to the requisite degree.
- İhtiyacımız olan seyreltme yapılmıyor; ormanlara gereken özen gösterilmiyor.
- Environmental protection need not be at risk, nor need access by the public to energy.
- Çevrenin korunmasının risk altında olması gerekmediği gibi halkın enerjiye erişiminin de risk altında olması gerekmez.
- To get a good job, you undoubtedly first need access to a sound education which facilitates student mobility.
- İyi bir iş bulabilmek için şüphesiz öncelikle öğrenci hareketliliğini kolaylaştıran sağlam bir eğitime erişim gerekir.
- There are also certain other aspects which may need correcting tomorrow.
- Yarın düzeltilmesi gerekebilecek başka hususlar da var.
- Europe's constitutional arrangements need improving, clarifying and tidying up.
- Avrupa'nın anayasal düzenlemelerinin iyileştirilmesi, netleştirilmesi ve düzenlenmesi gerekmektedir.
- There are, however, questions in the legislative programme to which we need answers.
- Bununla birlikte, yasama programında cevabını bulmamız gereken sorular var.
- Parliament will need, as some point, to ratify the nominated commissioners.
- Parlamentonun, bir noktada, atanan komisyon üyelerini onaylaması gerekecektir.
- However, there are some aspects in the report which need clarifying.
- Ancak raporda açıklığa kavuşturulması gereken bazı hususlar var.
- Yet, this support need not be uncritical.
- Yine de bu desteğin eleştirisiz olması gerekmez.
- However, there are some aspects of the report which need clarifying.
- Bununla birlikte, raporda açıklığa kavuşturulması gereken bazı hususlar bulunmaktadır.
- Recycling for the sake of recycling itself is something we have no need of; it must mean a genuine saving.
- Geri dönüşümün kendisi için geri dönüşüme ihtiyacımız yoktur; bunun gerçek bir tasarruf anlamına gelmesi gerekir.
- Certain parts of the legislative framework, therefore, need amending and changing.
- Bu nedenle, yasal çerçevenin bazı bölümlerinin tadil edilmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir.
- There are matters which need clearing up in the agricultural sector, for example.
- Örneğin tarım sektöründe açıklığa kavuşturulması gereken konular var.
- The Commission proposal, however, contains several problem areas that need changing.
- Bununla birlikte, Komisyon teklifi değiştirilmesi gereken bazı sorun alanları içermektedir.
- There is a need for early progress in the area of copy right law.
- Kopya hakları hukuku alanında bir an önce ilerleme kaydedilmesi gerekmektedir.
- Therefore, we need our scientists to get their heads together on this and resolve it.
- Bu nedenle bilim adamlarımızın bu konuda kafa kafaya verip sorunu çözmeleri gerekiyor.
- This is where we need the actions to converge.
- Burası eylemlerin birleşmesi gereken yerdir.
- That does need testing in a legal way and not just by political debate in the Parliament.
- Bunun sadece Parlamento'daki siyasi tartışmalarla değil, yasal bir şekilde test edilmesi gerekmektedir.
- Renewable energies in particular need legal protection and promotion.
- Özellikle yenilenebilir enerjilerin yasal olarak korunması ve teşvik edilmesi gerekmektedir.
- We need Europe to have a single voice in the world.
- Bize göre Avrupa'nın dünyada tek ses olması gerekiyor.
- To be realistic, we need funding from defence budgets for space projects in a number of fields.
- Gerçekçi olmak gerekirse, bir dizi alandaki uzay projeleri için savunma bütçelerinden finansmana ihtiyacımız var.
- Recycling for the sake of recycling itself is something we have no need of; it must mean a genuine saving.
- Geri dönüşümün kendisi için geri dönüşüme ihtiyacımız yok; bunun gerçek bir tasarruf anlamına gelmesi gerekir.
- We need a general review plan, of which the Council must be directly in charge.
- Konseyin doğrudan sorumlu olması gereken genel bir inceleme planına ihtiyacımız var.
- We need first to get the overall framework right before proposing specific solutions.
- Spesifik çözümler önermeden önce genel çerçeveyi doğru bir şekilde belirlememiz gerekiyor.
- In order to finance this concept, we need first and foremost to reprogramme the existing structural programmes.
- Bu konsepti finanse edebilmek için öncelikle mevcut yapısal programların yeniden programlanması gerekmektedir.
- We need also to be sensitive to the concerns of Member States.
- Üye Devletlerin endişelerine karşı da duyarlı olmamız gerekiyor.
- We need changes to our Rules of Procedure in order to achieve better balance in this respect.
- Bu konuda daha iyi bir denge sağlamak için İç Tüzüğümüzde değişiklik yapmamız gerekiyor.
- We will then need Parliament to vote in favour of each individual state and of the treaty as a whole.
- Daha sonra Parlamentonun her bir devlet ve bir bütün olarak anlaşma lehinde oy kullanması gerekecek.
- There is a need for early progress in the area of copy right law.
- Telif hakları hukuku alanında bir an önce ilerleme kaydedilmesi gerekmektedir.
- We will then need Parliament to vote in favour of each individual state and of the treaty as a whole.
- Bu durumda Parlamento'nun her bir devlet ve bir bütün olarak anlaşma lehine oy kullanması gerekecek.
- The investors need their money back and they want it fast.
- Yatırımcıların paralarını geri alması gerekiyor ve bunu bir an önce istiyorlar.
- You don't need anything else with it except a green salad.
- Yanına yeşil salatadan başka bir şey gerekmez size.
- These decorative techniques need not be applied all at once.
- Bu dekoratif tekniklerin bir anda uygulanması gerekmez.
- So you need first to check out which account you have.
- Bu yüzden önce hangi hesaba sahip olduğunuzu kontrol etmeniz gerekiyor.
- Do I need an operation?
- Ameliyat olmam gerekiyor mu?
- We need everyone to be patient.
- Herkesin sabırlı olması gerekiyor.
- Tom needs surgery on his left foot.
- Tom'un sol ayağından ameliyat olması gerekiyor.
- You need great endurance to run ten thousand meters.
- On bin metre koşmak için büyük bir dayanıklılık gerekir.
- All of these sentences need a full stop.
- Bu cümlelerin hepsine nokta konulması gerekiyor.
- All you need for origami is a sheet of paper.
- Origami için size gereken tek şey bir yaprak kağıt.
- Is there any need for me to go there?
- Oraya gitmem gerekiyor mu?
- After the war most of the highways were in urgent need of repair.
- Savaştan sonra otoyolların çoğuna acil onarım gerekmişti.
- Your house needs painting.
- Evinizin boyanması gerekiyor.
- If it's an infection, you might need antibiotics.
- Enfeksiyon varsa antibiyotik gerekebilir.
- The aerial on our radio needs fixing.
- Radyomuzun anteninin onarılması gerekiyor.
- Roy needn't have hurried to the airport to meet his parents.
- Roy'un, ebeveynlerini karşılamak için havaalanına acele gitmesi gerekmezdi.
- This shirt needs ironing.
- Bu gömleğin ütülenmesi gerekiyor.
- You need only give the word.
- Sadece söz vermen gerekir.
- When we go to visit France we need a Visa.
- Fransa'yı ziyarete gittiğimizde bir vize gerekiyor.
- Why do we need aspartame?
- Neden bize aspartam gerekiyor?
- We might need the extra room.
- Bize ekstra oda gerekebilir.
- Did you buy everything we need for our party?
- Partimiz için gereken her şeyi aldın mı?
- That house needs repainting.
- O evin yeniden boyanması gerekiyor.
- I don't have enough money to buy everything we need.
- Bize gereken her şeyi satın almak için yeterli param yok.
- I'm moving, so I need boxes for my belongings.
- Taşınıyorum, bu nedenle eşyalarımı kutulara koymam gerekir.
- What more need be said?
- Daha ne söylenmesi gerekir?
- A nation need not necessarily be powerful to be great.
- Bir ulusun büyük olması için mutlaka güçlü olması gerekmez.
- Need they have sold the farm?
- Çiftliği satmış olmaları mı gerekiyor?
- You need written permission.
- Yazılı izin almanız gerekiyor.
- I need a word with him.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- All you need is a little legerdemain in your accounting to make people think your company is profitable.
- İnsanlara şirketinin kazançlı olduğunu düşündürmek için yapman gereken tek şey küçük bir hokkabazlık.
- Some people need a lifetime to understand this.
- Bazı insanların bunu anlaması için bir ömür gerekir.
- I still need a lot of practice.
- Hâlâ çok pratik yapmam gerekiyor.
- I need your answer before the end of the day.
- Gün bitmeden yanıtını almam gerekiyor.
- He needs at least eight hours of sleep every night or he can't function.
- Her gece en az sekiz saat uyuması gerekiyor yoksa işlevini yerine getiremez.
- We need flour, sugar and eggs to make this cake.
- Bize bu pastayı yapmak için un, şeker ve yumurta gerekir.
- Now he doesn't need money.
- Şimdi ona para gerekmiyor.
- These screws need tightening.
- Bu vidaların sıkılması gerekiyor.
- Tom needs a haircut.
- Tom'un saçını kestirmesi gerekiyor.
- My car needs a brake job.
- Arabama fren tamiri gerekiyor.
- Your software needs updating.
- Yazılımınızın güncellenmesi gerekiyor.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
- Yurt dışına yolculuk ettiğinizde genellikle size bir pasaport gerekir.
- I also need a pillow.
- Bana da bir yastık gerekir.
- He needs dialysis twice a week.
- Haftada iki kez diyalize girmesi gerekiyor.
- We need you to help us this afternoon.
- Bu öğleden sonra bize yardım etmen gerekiyor.
- I need a hairbrush.
- Bana bir saç fırçası gerekiyor.
- You need medical treatment.
- Tedavi olman gerekiyor.
- You need not take off your shoes.
- Ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekmiyor.
- There are a lot of questions that need answering.
- Cevaplanması gereken bir sürü soru var.
- Some of us have other things we need be doing now.
- Bazılarımızın şu anda yapması gereken başka işler var.
- Do I need the surgery?
- Ameliyat olmam gerekir mi?
- This car needs washed.
- Bu arabanın yıkanması gerekiyor.
- The lawn needs mowing.
- Çimlerin biçilmesi gerekiyor.
- Tom needs a raise.
- Tom'a zam gerekiyor.
- He needs a sharp knife.
- Ona keskin bir bıçak gerekiyor.
- The technician needs at least five milliliters of urine from the patient.
- Teknisyenin hastadan en az beş mililitre idrar alması gerekiyor.
- I need a word with her.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- You need great endurance to add ten thousand sentences.
- On bin cümle eklemek için büyük bir dayanıklılık gerekir.
- I don't need you to wait for me.
- Benim için beklemeniz gerekmez.
- Mary needs a raise.
- Mary'nin zam alması gerekiyor.
- These questions need asking.
- Bu soruların sorulması gerekir.
- I need your consent to test you for COVID-19.
- COVID-19 testi için onayınızı almam gerekiyor.
- You'll need a screwdriver.
- Sana bir tornavida gerekecek.
- You need wet snow to make good snowballs.
- İyi kartopu yapmak için ıslak kar gerekir.
- The words need rearranging.
- Kelimelerin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
- The shirt needs ironing.
- Gömleğin ütülenmesi gerekiyor.
- I need a word with them.
- Onlarla konuşmam gerekiyor.
- We'll need twenty dice to play this game.
- Bu oyunu oynamak için bize yirmi tane zar gerekecektir.
- Sami needs his pills every day.
- Sami'nin her gün hap alması gerekiyor.
- You need tell me exactly how this happened.
- Bunun nasıl olduğunu bana tam olarak söylemen gerekir.
- If you get bit by a rabid dog, you'll need a tetanus shot.
- Kuduz bir köpek tarafından ısırılırsan tetanos aşısı olman gerekir.
- It needs washing.
- Yıkanması gerekiyor.
- You needn't have done that, chief.
- Onu yapman gerekmiyordu, şef.
- Tom's lawn needs mowing.
- Tom'un çimlerinin biçilmesi gerekiyor.
- You need not do it at once.
- Bunu hemen yapman gerekmez.
- Need Tom stay home today?
- Tom'un bugün evde kalması gerekiyor mu?
- We need not have hurried.
- Acele etmemiz gerekmiyordu.
- To make a cake, you need egg, butter and sugar.
- Kek yapmak için size yumurta, tereyağı ve şeker gerekir.
- Your eyesight needs testing.
- Görüşünüzün test edilmesi gerekiyor.
- There are a lot of questions that need answering.
- Yanıtlanması gereken çok soru var.
- I'm going to need you to be more specific.
- Benimle karşı daha açık konuşmanız gerekecek.
- Parents need a lot of patience.
- Ebeveynlerin çok sabırlı olması gerekir.
- Tom will need surgery.
- Tom'un ameliyat olması gerekecek.
- My cat needs surgery.
- Kedimin ameliyat olması gerekiyor.
- She needs a raise.
- Zam alması gerekiyor.
- I need you to help me find her.
- Benim onu bulmama yardım etmen gerekir.
- I'll need surgery.
- Bana operasyon gerekecek.
- I needn't buy a car.
- Araba satın almam gerekmiyor.
- Tom is just going to need some time.
- Tom'a biraz zaman gerekecek.
- Do you still need a ride home?
- Hala eve gitmen gerekiyor mu?
- The baby needs a diaper change.
- Bebeğin bezinin değişmesi gerekiyor.
- This grass needs cutting.
- Bu çimlerin kesilmesi gerekiyor.
- Tom needs us to show him the way home.
- Tom'a evin yolunu göstermemiz gerekiyor.
- We need three more of these.
- Bunlardan bize üç tane daha gerekiyor.
- You need an appointment for that hospital.
- O hastane için randevu almanız gerekiyor.
- These trousers need pressing.
- Bu pantolonun ütülenmesi gerekiyor.
- They need washing.
- Onların yıkanması gerekiyor.
- Need I go on?
- Devam etmem gerekir mi?
- I need you to tell me the unvarnished truth.
- Bana yalın gerçeği söylemen gerekir.
- I need a few minutes alone.
- Birkaç dakika yalnız kalmam gerekiyor.
- The Constitution may need updating.
- Anayasanın güncellenmesi gerekebilir.
- To make a tart, you need eggs, butter and sugar.
- Turta yapmak için yumurta, tereyağı ve şeker gerekir.
- The doctor says you're going to need a lot of rest.
- Doktor çok dinlenmen gerekeceğini söylüyor.
- I need a visa to enter that country.
- O ülkeye girmek için vize almam gerekiyor.
- Tom is going to need surgery.
- Tom'un ameliyat olması gerekecek.
- You need not come to the office on Saturdays.
- Cumartesileri büroya gelmen gerekmez.
- Don't you think you'll need more time?
- Sana daha fazla zaman gerekir diye düşünmüyor musun?
- You need at least four people for a three-legged race.
- Üç bacaklı bir yarış için en az dört kişi gerekir.
- These clothes are dirty and need washing.
- Bu kıyafetler kirli ve yıkanması gerekiyor.
- He needs help now.
- Ona derhal yardım gerekiyor.
- My life has become a treadmill, and I need a break.
- Hayatım bir koşu bandı haline geldi ve bir mola vermem gerekir.
- My car needs washing.
- Arabamın yıkanması gerekiyor.
- I need a taxi tomorrow evening.
- Yarın akşam bana bir taksi gerekiyor.
- Not everyone needs a college degree.
- Herkese üniversite derecesi gerekmiyor.
- We need a lot of patience when we study.
- Ders çalışırken çok sabırlı olmamız gerekir.
- When we go to visit France we need a Visa.
- Fransa'ya gittiğimizde vize almamız gerekiyor.
- Lots of things need fixing.
- Düzeltilmesi gereken çok şey var.
- The grass needs cutting.
- Çimlerin kesilmesi gerekiyor.
- Need he go right now?
- Hemen gitmesi mi gerekiyor?
- This question needs attention.
- Bu soruya dikkat edilmesi gerekiyor.
- Do you need a visa for Australia if you have a British passport?
- İngiliz pasaportun varsa Avustralya için vize alman gerekiyor mu?
- These questions need asking.
- Bu soruların sorulması gerekiyor.
Show More (194)
|
| 7 |
need |
gerekli olmak |
v. |
|
- The question of legal personality is a cornerstone that is needed to bring the whole thing together.
- Tüzel kişilik meselesi, her şeyi bir araya getirmek için gerekli olan bir köşe taşıdır.
- We must do what is needed and leave out what is not needed.
- Gerekli olanı yapmalı ve gerekli olmayanı dışarıda bırakmalıyız.
- It is substantially less than what would be needed to reduce the debts that are still outstanding.
- Bu miktar, halen ödenmemiş olan borçların azaltılması için gerekli olandan çok daha azdır.
- The Tampere European Council listed the sectors where this rapprochement is needed.
- Tampere Avrupa Konseyi bu yakınlaşmanın gerekli olduğu sektörleri sıralamıştır.
- It is substantially less than what would be needed to reduce the debts that are still outstanding.
- Halen ödenmemiş olan borçların azaltılması için gerekli olandan önemli ölçüde daha azdır.
- The Spanish Presidency wants it, of course; let us also convince everyone else that it is much needed.
- İspanya Dönem Başkanlığı elbette bunu istiyor; biz de diğer herkesi bunun çok gerekli olduğuna ikna edelim.
- The Tampere European Council listed the sectors where this rapprochement is needed.
- Tampere Avrupa Konseyi bu yakınlaşmanın gerekli olduğu sektörleri sıraladı.
- Secondly, what is the state of the infrastructure that is needed to distribute the food?
- İkinci olarak, gıda dağıtımı için gerekli olan altyapının durumu nedir?
- Stability is needed, and suggestions that a new reform is necessary will only bring about more uncertainty.
- İstikrar gereklidir ve yeni bir reformun gerekli olduğu yönündeki öneriler sadece daha fazla belirsizliğe yol açacaktır.
- We strongly believe that this is needed in the other sectors as well.
- Bunun diğer sektörlerde de gerekli olduğuna kuvvetle inanıyoruz.
- That is precisely what is needed for a self-determined lifestyle and an emancipatory political approach.
- Kendi kaderini tayin eden bir yaşam tarzı ve özgürleştirici bir siyasi yaklaşım için gerekli olan da tam olarak budur.
- In the Options Tab under Products, we decided that this option doesn't need to be required to check out.
- Ürünler altındaki Seçenekler Sekmesinde, bu seçeneğin ödeme için gerekli olmadığına karar verdik.
- That's the help we need.
- Bize gerekli olan yardım bu.
- I'll be with her if I'm needed.
- Gerekli olursam onlarla olacağım.
- More time will be needed.
- Daha fazla zaman gerekli olacak.
- I didn't think you were needed.
- Senin gerekli olduğunu düşünmedim.
- Tom asked Mary if she needed a ride home.
- Tom Mary'ye eve gitmesinin gerekli olup olmadığını sordu.
- Tom asked Mary if she needed to do that.
- Tom, Mary'e bunu yapmasının gerekli olup olmadığını sordu.
- I don't think I'm needed here any longer.
- Artık burada gerekli olduğumu sanmıyorum.
- He said military force would not be needed.
- O, askeri gücün gerekli olmayacağını söyledi.
- Tom won't need to walk home this afternoon.
- Tom'un bu öğleden sonra eve yürümesi gerekli olmayacak.
- Tom understood what was needed.
- Tom neyin gerekli olduğunu anladı.
- Didn't you know Tom didn't need to be here today?
- Tom'un bugün burada olmasının gerekli olmadığını bilmiyor muydun?
- Tom thought he was no longer needed.
- Tom artık gerekli olmadığını düşündü.
- I'll be with him if I'm needed.
- Gerekli olursam onunla olacağım.
- I'll be with them if I'm needed.
- Gerekli olursam onlarla olacağım.
- Tom knew that Mary didn't really need to do that.
- Tom, Mary'nin gerçekten bunu yapmasının gerekli olmadığını biliyordu.
- Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
- I can see I'm not needed here.
- Burada gerekli olmadığımı görebiliyorum.
Show More (26)
|
| 8 |
need |
gereklilik |
n. |
|
- The events of 11 September only reinforced the urgency and the need for such a decision.
- 11 Eylül olayları böyle bir kararın aciliyetini ve gerekliliğini daha da pekiştirmiştir.
- That was a bad move and could undermine confidence in the need for the pact and the Commission's authority.
- Bu kötü bir hamleydi ve paktın gerekliliğine ve Komisyon'un otoritesine olan güveni sarsabilirdi.
- Following discussions on this analytical working document, we will judge the need for a separate communication.
- Bu analitik çalışma belgesi üzerinde yapılacak tartışmaların ardından, ayrı bir tebliğin gerekliliğine karar vereceğiz.
- That is why we need to have quality requirements for animal feeds.
- Bu nedenle hayvan yemleri için kalite gerekliliklerine ihtiyacımız var.
- There is also stress on the need for a sensitive humanitarian approach.
- Hassas bir insani yaklaşımın gerekliliği üzerinde de duruluyor.
- Minimum environmental requirements are needed in order to create common ground rules.
- Ortak zemin kuralları oluşturmak için asgari çevresel gerekliliklere ihtiyaç vardır.
- Another point here is the need to go into all issues in detail.
- Buradaki bir diğer husus da tüm konuların detaylı bir şekilde ele alınması gerekliliğidir.
- The presence of the father and the need for the father not to be penalised if he takes leave are recognised.
- Babanın varlığı ve izin alması halinde cezalandırılmaması gerekliliği kabul edilmektedir.
- I have already tried to convince her of the need for this.
- Onu zaten bunun gerekliliği konusunda ikna etmeye çalıştım.
- We need freedom of choice for consumers and, in order to guarantee it, we need purity requirements.
- Tüketiciler için seçim özgürlüğüne ve bunu garanti altına almak için de saflık gerekliliklerine ihtiyacımız var.
- I have already tried to convince her of the need for this.
- Ben zaten onu bunun gerekliliği konusunda ikna etmeye çalıştım.
- That was a bad move and could undermine confidence in the need for the pact and the Commission's authority.
- Bu kötü bir hamleydi ve anlaşmanın gerekliliğine ve Komisyon'un otoritesine olan güveni sarsabilirdi.
- Because we do not believe in the need for European harmonisation, perhaps?
- Avrupa uyumunun gerekliliğine inanmadığımız için olabilir mi?
- The third important point is the need for all the agencies involved to work together.
- Üçüncü önemli nokta ise ilgili tüm kurumların birlikte çalışması gerekliliğidir.
- The Treaty of Nice was justified by the needs of enlargement.
- Nice Antlaşması genişlemenin gereklilikleri ile meşrulaştırılmıştır.
- Nevertheless, I am convinced of the need for this and my fellow members of the committee supported me in this.
- Bununla birlikte bunun gerekliliğine ikna oldum ve komite üyesi arkadaşlarım da beni bu konuda destekledi.
- My intention in saying this is not to interfere in other people's business but to stress the need for effectiveness.
- Bunu söylemekteki amacım başkalarının işine karışmak değil, etkinliğin gerekliliğini vurgulamaktır.
- The speaker laid stress on the need for thrift.
- Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu.
Show More (15)
|
| 9 |
need |
gerektirmek |
v. |
|
- Being a soldier needs a lot of discipline.
- Asker olmak çok fazla disiplin gerektirir.
- 10 need harmonisation, and 32 references do not have a corresponding Turkish legislation.
- 10 tanesi uyumlulaşma gerektirmekte olup, 32 referansa tekabül eden Türk mevzuatı yoktur.
- We need both, one presupposes the other.
- İkisine de ihtiyacımız var, biri diğerini gerektiriyor.
- Sometimes we discover a real area that needs legislation and yet we are powerless to act.
- Bazen mevzuat gerektiren gerçek bir alan keşfederiz ama yine de harekete geçecek gücümüz yoktur.
- We need budgetary discipline, but we need flexibility as well, when the state of the world economy demands this.
- Bütçe disiplinine ihtiyacımız var, ancak dünya ekonomisinin durumu bunu gerektirdiğinde esnekliğe de ihtiyacımız var.
- This wording may sound a little far-fetched and need some explanation.
- Bu ifade biraz zorlama gelebilir ve biraz açıklama gerektirebilir.
- In other terms, not all risks need immediate action at the Community level.
- Diğer bir deyişle, tüm riskler Topluluk düzeyinde acil eylem gerektirmez.
- The present downturn in the capital markets and the lack of risk capital needs particular and urgent attention.
- Sermaye piyasalarındaki mevcut gerileme ve risk sermayesi eksikliği özel ve acil dikkat gerektirmektedir.
- It is a situation that needs a sympathetic response.
- Bu sempatik bir tepki gerektiren bir durumdur.
- So process needs a safe space.
- Yani süreç güvenli bir ortam gerektiriyor.
- So process needs a safe space.
- Yani bu süreç güvenli bir ortam gerektirir.
- No, a carrot is not important enough to need an exclamation mark after it.
- Hayır, bir havuç arkasına ünlem işareti koymayı gerektirecek kadar önemli değildir.
- Because novels, just like paintings, need you to practice.
- Çünkü romanlar, tıpkı resimler gibi, pratik yapmanızı gerektirir.
- Is there any need for me to go there?
- Oraya gitmemi gerektirecek bir durum var mı?
Show More (11)
|
| 10 |
need |
ihtiyaç hissetmek |
v. |
|
- It is precisely those who feel the need to control everything that end up controlling nothing at all.
- Her şeyi kontrol etme ihtiyacı hissedenler, sonunda hiçbir şeyi kontrol edemez hale gelirler.
- I feel the need to do something different today.
- Ben bugün farklı bir şey yapma ihtiyacı hissediyorum.
- They no longer felt a need to protest.
- Artık protesto etme ihtiyacı hissetmiyorlardı.
- For several days I've felt the need to write you.
- Birkaç gündür sana yazma ihtiyacı hissediyorum.
- Tom felt the need to explain.
- Tom açıklama yapma ihtiyacı hissetti.
- I feel the need to do something different today.
- Bugün farklı bir şey yapma ihtiyacı hissediyorum.
Show More (3)
|
| 11 |
need |
gerek duymak |
v. |
|
- We need a lot of patience when we study.
- Çalışırken çok sabıra gerek duyarız.
- I don't need to learn French.
- Fransızca öğrenmeye gerek duymuyorum.
- He is estimating how much money he'll need to finish the house.
- Evi bitirmek için ne kadar paraya gerek duyacağının hesabını yapıyor.
- Tom says Mary won't need to do that.
- Tom, Mary'nin buna gerek duymayacağını söylüyor.
- Tom did that, even though he didn't need to.
- Gerek duymamasına rağmen Tom onu yaptı.
Show More (2)
|
| 12 |
need |
gereksinim |
n. |
|
- It is all about the need for modernisation and the future viability of the European competition policy.
- Tüm mesele modernizasyon gereksinimi ve Avrupa rekabet politikasının gelecekteki uygulanabilirliği ile ilgilidir.
- I think you need my help.
- Sanırım benim yardımıma gereksinimin var.
- You don't need him.
- Ona gereksinimin yok.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
- Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
Show More (1)
|
| 13 |
need |
lüzum |
n. |
|
- There's no need to be rude.
- Kabalığa lüzum yok.
- There's really no need for you to leave.
- Gerçekten gitmene lüzum yok.
- I don't think there is any need for you to explain.
- İzah etmenize lüzum olduğunu zannetmem.
Show More (0)
|
| 14 |
need |
-e ihtiyacı olmak |
v. |
|
- This car needs a good wash.
- Bu arabanın iyi bir yıkanmaya ihtiyacı var.
Show More (-2)
|
| 15 |
need |
muhtaç olma |
n. |
|
- Helping people in need is a noble action.
- Muhtaç durumda olan insanlara yardım etmek asil bir eylemdir.
Show More (-2)
|
| 16 |
need |
gereksinim duymak |
v. |
|
- You might need those.
- Bunlara gereksinim duyabilirsiniz.
Show More (-2)
|
| 17 |
need |
zorunluluk |
n. |
|
- If I can get a book from the library, it saves me from needing to buy it in the bookshop.
- Kütüphaneden bir kitap alabilirsem, beni kitapçıdan satın alma zorunluluğundan kurtarır.
Show More (-2)
|
