|
- Their intention is noble, but difficult to implement, because it aims to combine two incompatible objectives.
- Niyetleri asildir, ancak uygulanması zordur, çünkü birbiriyle bağdaşmayan iki hedefi birleştirmeyi amaçlamaktadır.
- It is absurd to believe that if the end is noble any means can be justified.
- Eğer amaç asilse her türlü aracın haklı gösterilebileceğine inanmak saçmadır.
- No matter how noble the goals may be, however, the ends cannot justify the means.
- Ancak hedefler ne kadar asil olursa olsun, amaçlar araçları haklı çıkaramaz.
- In the run-up to Nice, there were great proposals and noble ambitions.
- Nice öncesinde büyük öneriler ve asil hedefler vardı.
- I believe that Europe's most noble task is to advocate freedom and human rights.
- Avrupa'nın en asil görevinin özgürlük ve insan haklarını savunmak olduğuna inanıyorum.
- We can do no other than back them up entirely and call on the Commission to make these noble objectives a reality.
- Onları tamamen desteklemekten ve Komisyon'u bu asil hedefleri gerçeğe dönüştürmeye çağırmaktan başka bir şey yapamayız.
- By signing this consent form you'd be donating your body to a noble cause.
- Bu onay formunu imzalayarak bedenini asil bir dava için bağışlamış olacaksın.
- And for quite the noble cause, might I add.
- Ve oldukça asil bir amaç için, ekleyebilirim.
- And for quite the noble cause, might I add.
- Ve oldukça asil bir amaç için şunu ekleyebilir miyim?
- By signing this consent form you'd be donating your body to a noble cause.
- Bu onay formunu imzalayarak bedeninizi asil bir amaç için bağışlamış olacaksınız.
- By signing this consent form you'd be donating your body to a noble cause.
- Bu onay formunu imzalayarak naaşınızı asil bir amaç için bağışlamış olacaksınız.
- He has a noble mind.
- Asil bir zekası var.
- Argon is a noble gas.
- Argon asil bir gazdır.
- He was born to a noble family.
- O asil bir aileye doğdu.
- He is noble of heart.
- Asil bir kalbi var.
- Your sister looks as noble as if she were a princess.
- Kız kardeşin sanki bir prenses kadar asil görünüyor.
- The noble Countess of Ahlefeld blushed and grew pale.
- Asil Ahlefeld Kontesi kızardı ve solgunlaştı.
- He is noble of heart.
- O asil kalplidir.
- She's such a warm and noble person.
- O böyle sıcak ve asil bir insan.
- She's such a warm and noble person.
- O çok sıcak ve asil bir insan.
- The noble Countess of Ahlefeld blushed and grew pale.
- Ahlefeld'in asil Kontesi kızardı ve beti benzi attı.
- Helium, neon, argon, krypton, xenon and radon are noble gases.
- Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon asil gazlardır.
- The horse is the noblest conquest ever made by man.
- At şimdiye kadar insan tarafından yapılmış en asil fetihtir.
- I am certain that you have noble thoughts.
- Asil düşünceleriniz olduğuna eminim.
- The horse is the noblest conquest ever made by man.
- At, insanoğlunun yaptığı en asil fetihtir.
- What a noble heart that good man has!
- O iyi adamın ne kadar asil bir kalbi var!
- Remember your noble words!
- Asil sözlerini hatırla!
- Remember your noble words!
- Asil sözlerini unutma!
Show More (25)
|
|
- The nobility, however, the new nobility of people with noble intentions, must be allowed to enter Europe.
- Ancak soyluların, asil niyetleri olan yeni soyluların Avrupa'ya girmelerine izin verilmelidir.
- And for quite the noble cause, might I add.
- Ve çok soylu bir amaç için diye eklemeliyim.
- Such rumours made Liu Yuancheng significantly lose face within the noble families.
- Bu tür söylentiler Liu Yuancheng'in soylu aileler nezdinde itibarını önemli ölçüde kaybetmesine neden oldu.
- This park used to be a hunting ground for a noble family.
- Bu park eskiden soylu bir ailenin avlanma alanıydı.
- Tragedy is the entertainment of the nobles.
- Trajedi soyluların eğlencesidir.
- He was born to a noble family.
- Soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Show More (3)
|