|
- It is odd that this has passed certain people in this Chamber by.
- Bunun bu Meclisteki bazı kişilerin gözünden kaçmış olması gariptir.
- Both scenarios would be a little bit odd unless they were subject to an agreement among the three institutions.
- Her iki senaryo da üç kurum arasında bir anlaşmaya tabi olmadıkça biraz garip olacaktır.
- It is rather odd that there should be proposals to reject this report.
- Bu raporun reddedilmesi yönünde teklifler olması oldukça garip.
- How odd it is to set the objective of eradicating poverty and, at the same time, cut funds for development aid.
- Yoksulluğu ortadan kaldırma hedefini belirleyip aynı zamanda kalkınma yardımı fonlarını kesmek ne kadar garip.
- Specifically where ozone is concerned, we are of course in an odd situation.
- Özellikle ozon söz konusu olduğunda, elbette garip bir durumla karşı karşıyayız.
- I do find it odd, though, that the European Parliament sets so little store by its own legislative work.
- Yine de Avrupa Parlamentosu'nun kendi yasama çalışmalarına bu kadar az önem vermesini garip buluyorum.
- To say that is a non-economic cost is simply an odd kind of economics.
- Bunun ekonomik olmayan bir maliyet olduğunu söylemek sadece garip bir ekonomi anlayışıdır.
- I therefore think it is odd that they are calling for this directive to be totally rejected.
- Bu nedenle bu direktifin tamamen reddedilmesi çağrısında bulunmalarının garip olduğunu düşünüyorum.
- It is an odd matter that we have to fix.
- Bu düzeltmemiz gereken garip bir konu.
- It is rather odd that there should be proposals to reject this report.
- Bu raporun reddedilmesine yönelik önerilerin olması oldukça gariptir.
- This way of doing things seems rather odd to me.
- İşlerin bu şekilde yürütülmesi bana oldukça garip geliyor.
- That's an odd question.
- O garip bir soru.
- Layla made an odd decision.
- Layla garip bir karar aldı.
- They saw something odd.
- Garip bir şey görmüşler.
- That's an odd request.
- Bu garip bir istek.
- Isn't that odd?
- Garip değil mi?
- There's something odd going on.
- Garip bir şeyler oluyor.
- That may sound odd.
- Bu garip gelebilir.
- You were always a little odd.
- Sen her zaman biraz gariptin.
- They saw something odd.
- Onlar garip bir şey gördüler.
- That's really odd.
- Bu gerçekten garip.
- I thought something was odd.
- Bir şeyin garip olduğunu düşündüm.
- It's odd that there should be a light on in the office at this hour.
- Bu saatte ofiste ışık yanıyor olması garip.
- She speaks English with an odd accent.
- O, İngilizceyi garip bir aksanla konuşuyor.
- It's pretty odd.
- Oldukça garip.
- I find the timing odd.
- Zamanlamayı garip buluyorum.
- Do you remember anything odd happening at the picnic?
- Piknikte olan garip bir şey hatırlıyor musun?
- The police thought this was odd.
- Polis bunun garip olduğunu düşündü.
- The man in the flat next to Tom is quite odd.
- Tom'un yan dairesindeki adam oldukça garip.
- I thought that was odd.
- Bunun garip olduğunu düşünmüştüm.
- He is quite an odd man.
- Oldukça garip bir adam.
- You're wearing odd socks.
- Garip çoraplar giyiyorsun.
- Beth is an odd girl who likes snakes.
- Beth, yılanları seven garip bir kızdır.
- An odd idea popped into my head.
- Aklıma garip bir fikir geldi.
- I know people think I'm odd.
- İnsanların benim garip olduğumu düşündüklerini biliyorum.
- That's very odd.
- Bu çok garip.
- Don't you think that's a bit odd?
- Bunun biraz garip olduğunu düşünmüyor musun?
- It's odd that there should be a light on in the office at this hour.
- Bu saatte ofiste bir ışık olması garip.
- Tom is willing to do odd jobs.
- Tom garip işler yapmaya istekli.
- Tom had an odd look on his face.
- Tom'un yüzünde garip bir ifade vardı.
- She certainly is an odd child.
- O kesinlikle garip bir çocuk.
- She must have sensed something odd.
- Garip bir şeyler hissetmiş olmalı.
- His behavior is very odd today.
- Onun davranışı bugün çok gariptir.
- Fadil worked odd jobs.
- Fadıl garip işlerde çalıştı.
- I thought something was odd.
- Bir şeylerin garip olduğunu düşündüm.
- I know people find that odd.
- İnsanların bunu garip bulduğunu biliyorum.
- Something is odd here.
- Burada bir şey garip.
- It was really odd.
- O gerçekten garipti.
- I find it odd that there isn't anyone on the street at this hour.
- Bu saatte sokakta kimsenin olmamasını garip buluyorum.
- The man's behavior was very odd.
- Adamın davranışı çok garipti.
- She must have sensed something odd.
- Garip bir şey hissetmiş olmalı.
- You're odd.
- Sen garipsin.
- That's an odd question.
- Bu garip bir soru.
- There's something odd about her.
- Onda garip bir şeyler var.
- Sami found that very odd.
- Sami onu çok garip buldu.
- In the age of the Internet, people who write letters are considered odd.
- İnternet çağında, mektup yazanlar garip sayılırlar.
- Tom is odd, isn't he?
- Tom garip, değil mi?
- That's odd.
- Bu çok garip.
- Something is odd here.
- Burada garip bir şeyler var.
- Do you mean you don't find that odd?
- Bunu garip bulmadığını mı söylüyorsun?
- It was very odd.
- Çok garipti.
- Sami found that odd.
- Sami bunu garip buldu.
- That's very, very odd.
- Bu çok ama çok garip.
- Did they find anything odd or suspicious?
- Garip ya da şüpheli bir şey buldular mı?
- It's very odd.
- Bu çok garip.
- What an odd expression!
- Ne garip bir ifade!
- Didn't that strike you as odd?
- Bu sana da garip gelmedi mi?
- Tom noticed something odd.
- Tom garip bir şey fark etti.
- Didn't that strike you as odd?
- Bu sana garip gelmedi mi?
- Tom has the oddest ideas.
- Tom en garip fikirlere sahip.
- Tom worked odd jobs.
- Tom garip işlerde çalıştı.
- She speaks English with an odd accent.
- Garip bir aksanla İngilizce konuşuyor.
- I know people find that odd.
- İnsanların onu garip bulduklarını biliyorum.
- That is an odd question.
- Bu garip bir soru.
- I don't think it's odd.
- Garip olduğunu düşünmüyorum.
- Didn't that seem odd to you?
- Size garip gelmedi mi?
Show More (80)
|
|
- This mushroom has a rather odd smell.
- Bu mantarın epey tuhaf bir kokusu var.
- Politics is certainly an odd business.
- Siyaset kesinlikle tuhaf bir iştir.
- That is something I find odd.
- Bunu tuhaf buluyorum.
- That would naturally make a very odd impression.
- Bu da doğal olarak çok tuhaf bir izlenim yaratıyor.
- I often think it must be odd to be listening and not to know what question it is that is being answered.
- Sık sık dinliyor olmanın ve hangi sorunun yanıtlandığını bilmemenin tuhaf olduğunu düşünüyorum.
- That is an odd information policy, in my opinion.
- Bu bence tuhaf bir bilgilendirme politikası.
- As other colleagues have said, this is a thoroughly odd proposal.
- Diğer meslektaşlarımızın da söylediği gibi, bu son derece tuhaf bir teklif.
- In actual fact, I too found the idea that they should make three contributions to the debate a little odd.
- Aslında ben de tartışmaya üç katkı yapmaları gerektiği fikrini biraz tuhaf buldum.
- I often think it must be odd to be listening and not to know what question it is that is being answered.
- Sık sık dinliyor olmanın ve hangi soruya cevap verildiğini bilmemenin tuhaf olduğunu düşünürüm.
- It sounds a little odd, but sometimes nature is, by nature, odd.
- Kulağa biraz tuhaf geliyor ama bazen doğa, doğası gereği tuhaftır.
- She looks odd in those clothes.
- Bu kıyafetler içinde tuhaf görünüyor.
- In the Internet age, people who write letters are regarded as being odd.
- İnternet çağında, mektup yazanlar tuhaf sayılırlar.
- I find her opinions odd but interesting.
- Fikirlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- Tom seems odd.
- Tom tuhaf görünüyor.
- That's very, very odd.
- O çok ama çok tuhaf.
- The man in the flat next to Tom is quite odd.
- Tom'un yanındaki dairede oturan adam oldukça tuhaf.
- I find her opinions odd but interesting.
- Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- This milk tastes odd.
- Bu sütün tadı tuhaf.
- He is quite an odd man.
- Oldukça tuhaf bir adam.
- Tom worked odd jobs.
- Tom tuhaf işlerde çalışıyordu.
- Tom noticed something odd.
- Tom tuhaf bir şey fark etti.
- Didn't that seem odd?
- Tuhaf gelmedi mi?
- It's very odd.
- Çok tuhaf.
- Tom is a little odd.
- Tom biraz tuhaf.
- The police thought this was odd.
- Polis bunun tuhaf olduğunu düşündü.
- Tom did some odd jobs for me.
- Tom benim için bazı tuhaf işler yaptı.
- That's an odd request.
- Bu tuhaf bir rica.
- Tom has an odd sense of humor.
- Tom'un tuhaf bir mizah anlayışı var.
- People used to think that women who looked odd were witches.
- İnsanlar tuhaf görünen kadınların cadılar olduğunu düşünürlerdi.
- Tom is a very odd person.
- Tom çok tuhaf bir insan.
- Don't you think that's a bit odd?
- Sence de bu biraz tuhaf değil mi?
- Tom was such an odd boy.
- Tom çok tuhaf bir çocuktu.
- An odd idea popped into my head.
- Aklıma tuhaf bir fikir geldi.
- In the Internet age, people who write letters are regarded as being odd.
- İnternet çağında, mektup yazan insanlar tuhaf olarak görülüyor.
- It was very odd.
- O çok tuhaftı.
- Beth is an odd girl who likes snakes.
- Beth, yılanlardan hoşlanan tuhaf bir kız.
- Doesn't it look a little odd?
- Biraz tuhaf görünmüyor mu?
- Tom is odd, isn't he?
- Tom tuhaf biri, değil mi?
- What an odd expression!
- Ne tuhaf bir ifade!
- It might seem a little odd, but it's actually quite normal.
- O biraz tuhaf görünebilir ama aslında oldukça normaldir.
- Do you remember anything odd happening at the picnic?
- Piknikte tuhaf bir şey olduğunu hatırlıyor musun?
- She is willing to do odd jobs.
- Tuhaf işler yapmaya istekli.
- You're odd.
- Sen tuhafsın.
- The anthropologist says odd customs do persist in the region.
- Antropolog, bölgede tuhaf geleneklerin devam ettiğini söylüyor.
- He's been acting odd lately.
- O son zamanlarda tuhaf davranıyor.
- Sami found that very odd.
- Sami bunu çok tuhaf buldu.
- I thought that was odd.
- Bunun tuhaf olduğunu düşündüm.
- Tom noticed something was odd.
- Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
- I found that very odd.
- Onu çok tuhaf buldum.
- Tom has the oddest ideas.
- Tom'un çok tuhaf fikirleri var.
- Tom has an odd sense of humor.
- Tom tuhaf bir espri anlayışı var.
- He had an odd look on his face.
- Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
- I find the timing odd.
- Zamanlamayı tuhaf buluyorum.
- Tom is a little odd.
- Tom biraz tuhaftır.
- Layla made an odd decision.
- Leyla tuhaf bir karar verdi.
- You're wearing an odd cap, aren't you?
- Tuhaf bir şapka takıyorsun, değil mi?
- His behavior is very odd today.
- Bugün davranışları çok tuhaf.
- I found that very odd.
- Bunu çok tuhaf buldum.
- Tom is odd.
- Tom tuhaftır.
- That is an odd question.
- O tuhaf bir soru.
- You were always a little odd.
- Her zaman biraz tuhaftın.
- I don't think it's odd at all.
- Hiç tuhaf olduğunu düşünmüyorum.
- Tom certainly is an odd kid.
- Tom kesinlikle tuhaf bir çocuk.
- Tom is a little odd, isn't he?
- Tom biraz tuhaf, değil mi?
- People used to think that women who looked odd were witches.
- İnsanlar eskiden tuhaf görünen kadınların cadı olduğunu düşünürdü.
- The odd custom is peculiar to the region.
- Bu tuhaf gelenek bölgeye özgüdür.
- The man's behavior was very odd.
- Adamın davranışları çok tuhaftı.
- It might seem a little odd, but it's actually quite normal.
- Biraz tuhaf görünebilir ama aslında gayet normal.
- It may seem odd.
- Tuhaf gelebilir.
- Sami found that odd.
- Sami onu tuhaf buldu.
- I know people think I'm odd.
- İnsanların tuhaf olduğumu düşündüğünü biliyorum.
- She certainly is an odd child.
- Kesinlikle tuhaf bir çocuk.
- It was really odd.
- Gerçekten tuhaftı.
- In the age of the Internet, people who write letters are considered odd.
- İnternet çağında, mektup yazan insanlar tuhaf kabul ediliyor.
- He had an odd look on his face.
- Yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
- Tom gave me the oddest look.
- Tom bana çok tuhaf baktı.
Show More (75)
|
