|
- One example is that of the azo-colorants that are well known carcinogens.
- İyi bilinen kanserojen maddeler olan azo renklendiriciler buna bir örnektir.
- They require special schools and special arrangements, to name but one example.
- Sadece bir örnek vermek gerekirse, özel okullar ve özel düzenlemeler gerektirirler.
- Employment strategy is one example.
- İstihdam stratejisi buna bir örnektir.
- One example is climate policy.
- Buna bir örnek iklim politikasıdır.
- One example is that of the azo-colourants, which are well-known carcinogens.
- İyi bilinen kanserojen maddeler olan azo renklendiriciler buna bir örnektir.
- The Commission is already working on this and I should like to give you one example.
- Komisyon zaten bu konu üzerinde çalışıyor ve size bir örnek vermek istiyorum.
- This is the case of food hygiene, to cite just one example.
- Sadece bir örnek vermek gerekirse, gıda hijyeni konusunda durum budur.
- One example here is the Global Health Fund to fight diseases such as AIDS.
- AIDS gibi hastalıklarla mücadele eden Küresel Sağlık Fonu buna bir örnektir.
- The rejection of the Legislative Council is just one example of this.
- Yasama Konseyi'nin reddedilmesi bunun sadece bir örneğidir.
- Let me give you just one example from Parliament.
- Size Parlamentodan sadece bir örnek vereyim.
- One example of this might be the talks, or negotiations, that are going on with Iran.
- Bunun bir örneği de İran ile devam eden görüşmeler ya da müzakereler olabilir.
- The case of Mercosur and the crisis in Argentina are one example of this, but there are others.
- Mercosur vakası ve Arjantin'deki kriz bunun bir örneğidir, ancak başkaları da vardır.
- Let me just cite one example of this motivation and support.
- Bu motivasyon ve desteğe dair sadece bir örnek vermek istiyorum.
- Pensions are one example of these.
- Emeklilik maaşları bunlara bir örnektir.
- One example of awareness raising is the benchmarking of national policies in support of secure e-business.
- Farkındalık yaratmanın bir örneği, güvenli e-işin desteklenmesine yönelik ulusal politikaların kıyaslanmasıdır.
- Russia is one example; the countries of the Mediterranean region are others.
- Rusya bir örnek; Akdeniz bölgesindeki ülkeler de diğer örnekler.
- One example of a very important issue is a fourth exemption regulation.
- Çok önemli bir konuya ilişkin bir örnek de dördüncü muafiyet yönetmeliğidir.
- Framework conditions are indispensable when preventing abuses, monopolies law being one example.
- Suistimallerin önlenmesinde çerçeve koşullar vazgeçilmezdir, tekeller yasası da buna bir örnektir.
- Just take the paradigmatic case of Cuba, and I only mention this as one example.
- Sadece Küba örneğini ele alalım ve ben bunu sadece bir örnek olarak zikrediyorum.
- I will give you one example of this.
- Size bununla ilgili bir örnek vereceğim.
- One example is that of the azo-colorants that are well known carcinogens.
- Kanserojen olduğu iyi bilinen azo renklendiriciler buna bir örnektir.
- As I did in 1999, I shall give just one example, taken from our rapporteur's own region of Rhône-Alpes.
- 1999 yılında yaptığım gibi yalnızca raportörümüzün kendi bölgesi olan Rhône-Alpes'ten bir örnek vereceğim.
- Just take the paradigmatic case of Cuba, and I only mention this as one example.
- Sadece Küba örneğini ele alalım, bunu sadece bir örnek olarak zikrediyorum.
- The Consumer Credit Directive is one example of this.
- Tüketici Kredisi Direktifi bunun bir örneğidir.
- Its inability to do so is one example of its failure.
- Bunu yapamaması başarısızlığının bir örneğidir.
- I would give services of general interest as being one example.
- Genel menfaatlere yönelik hizmetleri buna bir örnek olarak verebilirim.
- The perilous state of cod stocks in the North Sea is but one example.
- Kuzey Denizi'ndeki morina stoklarının tehlikeli durumu buna sadece bir örnektir.
- Given the time constraints, I shall only mention one example, namely the Commission's reform process.
- Zaman kısıtlaması nedeniyle sadece bir örnekten, yani Komisyon'un reform sürecinden bahsedeceğim.
- One example of this is the bridge over the Tagus River.
- Bunun bir örneği Tagus Nehri üzerindeki köprüdür.
- This is only one example of the chronic foot-dragging we see endlessly in the Council and by individual Member States.
- Bu, Konsey'de ve münferit Üye Devletler tarafından sürekli olarak gördüğümüz kronik ayak sürümenin sadece bir örneğidir.
- Let me give one example of political reality.
- Siyasi gerçekliğe bir örnek vereyim.
- Let me give one example of the confusion that we have now.
- Şu anda yaşadığımız kafa karışıklığına bir örnek vereyim.
- Trafficking in drugs is one example.
- Uyuşturucu kaçakçılığı buna bir örnektir.
- Allow me to give just one example.
- Sadece bir örnek vermeme izin verin.
- One example is the self-monitoring currently practised by the latter.
- Bunun bir örneği, şu anda bölgesel danışma konseyleri tarafından uygulanan kendi kendini izlemedir.
- That's just one example.
- O sadece bir örnek.
- I'm not denying it happened, but one example can't be called proof.
- Onun olduğunu inkar etmiyorum ama bir örnek delil sayılmaz.
- I'm not denying it happened, but one example can't be called proof.
- Olduğunu inkar etmiyorum ama tek bir örnek kanıt sayılamaz.
- That's just one example.
- Bu sadece bir örnek.
- This is just one example.
- Bu sadece bir örnek.
Show More (37)
|
