origin - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
origin köken n.
  • Sabrina is of North African origin.
  • Sabrina Kuzey Afrika kökenlidir.
  • The CAP has today largely outgrown its origins, objectives and implementation tools.
  • OTP bugün kökenlerini, amaçlarını ve uygulama araçlarını büyük ölçüde aşmış durumdadır.
  • The origins of migration, whether legal or not, lie in poverty, political repression and armed conflicts.
  • Yasal olsun ya da olmasın, göçün kökeninde yoksulluk, siyasi baskı ve silahlı çatışmalar yatmaktadır.
Show More (82)
origin kaynak n.
  • It turns out that the vast majority of these fires are of criminal origin.
  • Bu yangınların büyük çoğunluğunun suç kaynaklı olduğu ortaya çıktı.
  • The German authorities are satisfied that the origin of the contamination is confined to that particular warehouse.
  • Alman yetkililer kontaminasyonun kaynağının söz konusu depo ile sınırlı olduğu konusunda tatmin olmuş durumdalar.
  • Furthermore, pollution of marine or terrestrial origin is increasingly contaminating soil and drinking water resources.
  • Ayrıca deniz veya karasal kaynaklı kirlilik, toprak ve içme suyu kaynaklarını giderek daha fazla kirletmektedir.
Show More (15)
origin menşe n.
  • The coffee jars were organized by country of origin.
  • Kahve kavanozları menşe ülkelerine göre düzenlenmiştir.
  • That is why this stamp cannot be used as proof of the Cypriot origin of goods in accordance with the regulations.
  • Bu nedenle bu damga, yönetmelikler uyarınca malların Kıbrıs menşeli olduğunun kanıtı olarak kullanılamaz.
  • The technology for this is of German origin and involves the use of a special engine.
  • Bunun için kullanılan teknoloji Alman menşelidir ve özel bir motorun kullanımını içerir.
Show More (12)
origin menşei n.
  • Pollen is the only indicator of the origin of honey.
  • Polen, balın menşeinin tek göstergesidir.
  • Food and feedingstuffs must be safe, irrespective of their origin.
  • Gıda ve beslenme maddeleri, menşeine bakılmaksızın güvenli olmalıdır.
  • Traceability in such cases would in practice require the origin of all raw materials used in food to be monitored.
  • Bu tür durumlarda izlenebilirlik, pratikte gıdada kullanılan tüm hammaddelerin menşeinin izlenmesini gerektirecektir.
Show More (0)
origin asıl n.
  • Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.
  • Felicja'nın annesi, Rumen asıllı bir Polonyalıdır.
Show More (-2)
origin doğuş n.
  • He is studying the origin of jazz in America.
  • O, cazın Amerika'daki doğuşunu araştırıyor.
Show More (-2)
origin orijin n.
  • The word's origin is unknown.
  • Kelimenin orijini bilinmiyor.
Show More (-2)