1 |
peculiar |
tuhaf |
adj. |
|
- Do you yourself not think that this is a little peculiar?
- Siz de bunun biraz tuhaf olduğunu düşünmüyor musunuz?
- This is highly peculiar, for those European parties hardly exist.
- Bu son derece tuhaftır çünkü Avrupa'daki partiler neredeyse hiç mevcut değildir.
- However, there is something peculiar about it this time round.
- Ancak, bu sefer bu konuda tuhaf bir yön var.
- I should also like to say to the Italian Presidency that a very peculiar procedure has taken place.
- İtalya Dönem Başkanlığı'na çok tuhaf bir prosedürün uygulandığını da söylemek isterim.
- My fear is that we will then end up with this peculiar ‘rendezvous clause’.
- Benim korkum, bu tuhaf 'buluşma maddesi' ile karşı karşıya kalmamızdır.
- My fear is that we will then end up with this peculiar ‘rendezvous clause’.
- Korkum o ki bu tuhaf 'buluşma maddesi' ile karşı karşıya kalacağız.
- This milk has a peculiar smell.
- Bu sütün tuhaf bir kokusu var.
- The surface of the peculiar object is fairly rough.
- Tuhaf nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlüdür.
- That was pretty peculiar.
- O oldukça tuhaftı.
- This milk has a peculiar taste.
- Bu sütün tuhaf bir tadı var.
- You're a peculiar girl.
- Sen tuhaf bir kızsın.
- Tom is a very peculiar person.
- Tom çok tuhaf bir insan.
- He has a peculiar phobia about moths.
- Güvelerle ilgili tuhaf bir fobisi var.
- You're a peculiar girl.
- Tuhaf bir kızsın.
- There seems to be something peculiar about the boy.
- Çocukta tuhaf bir şeyler var gibi görünüyor.
- They say Tom is very peculiar.
- Tom'un çok tuhaf olduğunu söylüyorlar.
- That was pretty peculiar.
- Bu oldukça tuhaftı.
- That's peculiar.
- Bu tuhaf.
- He's very peculiar.
- Çok tuhaf biri.
- The man who lives next to Tom is quite peculiar.
- Tom'un yanında yaşayan adam oldukça tuhaf.
- You're a peculiar girl, Mary.
- Sen tuhaf bir kızsın, Mary.
- They say Tom is very peculiar.
- Onlar Tom'un çok tuhaf olduğunu söylüyorlar.
Show More (20)
|
2 |
peculiar |
garip |
adj. |
|
- He's very peculiar.
- O çok garip.
- He has a peculiar phobia about moths.
- Güveler hakkında garip bir fobisi var.
- That's peculiar.
- Bu garip.
Show More (1)
|
3 |
peculiar |
özel |
adj. |
|
- Moreover, we wish to abolish the peculiar tobacco derogation granted to Greece.
- Ayrıca, Yunanistan'a tanınan özel tütün istisnasının da kaldırılmasını istiyoruz.
Show More (-2)
|
4 |
peculiar |
özgü |
adj. |
|
- Every nation has its peculiar character.
- Her ulusun kendine özgü bir karakteri vardır.
Show More (-2)
|