|
- They take terrible risks with their lives and the lives of their children in order to escape persecution or penury.
- Zulümden veya sefaletten kaçmak için hayatlarını ve çocuklarının hayatlarını korkunç risklere atıyorlar.
- No other persecution on the basis of sex is clearer than this one.
- Cinsiyete dayalı başka hiçbir zulüm bundan daha açık değildir.
- When I talk about persecution, moreover, I am talking about serious aggression, not just any old thing.
- Ayrıca zulümden bahsederken herhangi bir şeyden değil, ciddi bir saldırganlıktan bahsediyorum.
- When I talk about persecution, moreover, I am talking about serious aggression, not just any old thing.
- Ayrıca zulümden bahsederken, herhangi bir şeyden değil, ciddi bir saldırganlıktan bahsediyorum.
- Catholics report systematic persecution, and mosques are burned down.
- Katolikler sistematik zulüm gördüğünü ve camilerin yakıldığını bildirmektedir.
- It is still a fact that 90% of all asylum-seekers in Europe are not victims of political persecution.
- Avrupa'daki tüm sığınmacıların %90'ının siyasi zulüm mağduru olmadığı hala bir gerçektir.
- They are exposed to double social discrimination, or worse still, persecution.
- Çifte sosyal ayrımcılığa veya daha da kötüsü zulme maruz kalırlar.
- The daily arrests, torturing and systematic persecution of Falun Gong practitioners is also very worrying.
- Falun Gong uygulayıcılarının her gün tutuklanması, işkence görmesi ve sistematik zulüm görmesi de çok endişe vericidir.
- But this is often difficult to provide due to the persecution itself.
- Ancak zulmün kendisi nedeniyle bunu sağlamak çoğu zaman zordur.
- Persecution of human rights activists has increased.
- İnsan hakları aktivistlerine yönelik zulüm arttı.
- They are exposed to double social discrimination, or worse still, persecution.
- Çifte sosyal ayrımcılığa ya da daha da kötüsü zulme maruz kalırlar.
- We believe in the clear right of refugees to find sanctuary from persecution and other oppression by entering the EU.
- Mültecilerin zulüm ve diğer baskılardan kaçarak AB'ye sığınma hakkına sahip olduklarına inanıyoruz.
- The brutal persecution of the Shiites in the south of the country is no secret either.
- Ülkenin güneyinde Şiilere yönelik acımasız zulüm de bir sır değil.
- Such persecution obviously only strengthens the doubt surrounding the official dogmas.
- Böylesi bir zulmün sadece resmi dogmalara yönelik kuşkuları güçlendirdiği açıktır.
- The Geneva Convention was designed to protect individuals facing persecution.
- Cenevre Sözleşmesi zulme maruz kalan bireyleri korumak üzere tasarlanmıştır.
- Such persecution obviously only strengthens the doubt surrounding the official dogmas.
- Bu tür zulümlerin resmi dogmalara yönelik şüpheleri güçlendirdiği açıktır.
- They are nothing compared to the persecution of the Chechens.
- Çeçenlere yapılan zulümle kıyaslandığında bunlar hiçbir şey.
- They need to end the persecution of the Hmong and other minorities.
- Hmong ve diğer azınlıklara yönelik zulmü sona erdirmeleri gerekmektedir.
- There is increasing intimidation and persecution of the press.
- Basına yönelik sindirme ve zulüm artıyor.
- I also welcome the recognition that there are forms of persecution which are not included in the Geneva Convention.
- Ayrıca Cenevre Sözleşmesi'nde yer almayan zulüm biçimlerinin de bulunduğunun kabul edilmesini memnuniyetle karşılıyorum.
- We are well aware of recent cases of persecution in, for example, Egypt and Jamaica.
- Örneğin Mısır ve Jamaika'da son dönemde yaşanan zulüm vakalarının farkındayız.
- Persecution and murders must be brought to an immediate end.
- Zulüm ve cinayetlere derhal son verilmelidir.
- The Chechens have been the victims of colonial persecution for 150 years.
- Çeçenler 150 yıldır sömürgeci zulmün kurbanıdır.
- He has a persecution complex.
- Zulüm kompleksi var.
- Others came to escape religious persecution.
- Diğerleri dini zulümden kaçmak için geldi.
- Stop the persecution!
- Zulme son ver!
- Stop the persecution!
- Zulmü durdurun!
- He has a persecution complex.
- Onun bir zulüm kompleksi var.
- In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle.
- Zalimin zulmüne rağmen kahramanımız mücadelesini yiğitçe sürdürdü.
Show More (26)
|
