|
- Mr Crowley began by saying that he has a personal interest in this matter.
- Bay Crowley bu konuyla kişisel olarak ilgilendiğini söyleyerek sözlerine başladı.
- There has been very considerable material and personal damage which I consider to be completely unjustifiable.
- Tamamen haksız olduğunu düşündüğüm çok ciddi maddi ve kişisel zararlar meydana geldi.
- The first concerns the personal aspect of the regulation.
- Birincisi, düzenlemenin kişisel yönüyle ilgilidir.
- That was a personal statement and was helpfully reconciliatory.
- Bu kişisel bir açıklamaydı ve yardımcı bir şekilde uzlaştırıcıydı.
- A personal attack has been made on me.
- Şahsıma yönelik kişisel bir saldırıda bulunulmuştur.
- We appreciate the rapporteur's negotiating talent and her personal commitment.
- Raportörün müzakere yeteneğini ve kişisel bağlılığını takdir ediyoruz.
- More and more people handle ever greater quantities of sensitive personal information.
- Her geçen gün daha fazla sayıda insan, daha büyük miktarlarda hassas kişisel bilgileri işlemektedir.
- Thirdly, there is a personal reason why I champion the accession of Turkey to the European Union.
- Üçüncü olarak, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini savunmamın kişisel bir nedeni var.
- I should like first of all to emphasise my personal interest in this subject.
- Her şeyden önce bu konuya olan kişisel ilgimi vurgulamak isterim.
- I am speaking on a personal basis, but also as permanent rapporteur for the financial perspectives.
- Kişisel olarak ve aynı zamanda mali perspektifler daimi raportörü olarak konuşuyorum.
- Quite apart from your personal health problems, it is a matter of courtesy.
- Kişisel sağlık sorunlarınız bir yana, bu bir nezaket meselesidir.
- So that is no personal criticism of yourself.
- Yani bu kendinize yönelik kişisel bir eleştiri değildir.
- It is untrue that they cannot abolish tax on fuel for personal use.
- Kişisel kullanım için yakıttan alınan vergiyi kaldıramayacakları doğru değildir.
- I am referring more to coincidence than to his personal responsibility.
- Kişisel sorumluluğundan ziyade tesadüflere atıfta bulunuyorum.
- This is a subject that is of particular personal concern to me.
- Bu benim için özellikle kişisel endişe kaynağı olan bir konudur.
- Mr Sharon must take personal responsibility for what has happened in Jenin and elsewhere on the West Bank.
- Sayın Şaron Cenin'de ve Batı Şeria'nın başka yerlerinde yaşananların kişisel sorumluluğunu üstlenmelidir.
- The entire process lacks any clear approach or personal accountability.
- Tüm süreç net bir yaklaşımdan veya kişisel hesap verebilirlikten yoksundur.
- I should just like ask for your personal view on one issue.
- Sadece bir konuda kişisel görüşünüzü almak istiyorum.
- As we all know, legislation must balance personal privacy and the fight against crime.
- Hepimizin bildiği gibi mevzuat, kişisel mahremiyet ile suçla mücadele arasında bir denge kurmalıdır.
- I would like to highlight the role of Dorte Schmidt-Brown and her incredible professional and personal integrity.
- Dorte Schmidt-Brown'un rolünü ve onun inanılmaz profesyonel ve kişisel dürüstlüğünü vurgulamak isterim.
- A central place must be given to personal privacy and legal rights.
- Kişisel mahremiyet ve yasal haklara merkezi bir yer verilmelidir.
- My personal impression is that this is not yet the case.
- Benim kişisel izlenimim henüz durumun böyle olmadığı yönünde.
- May I reply by saying that we all have a personal interest in the matter.
- Bu konuda hepimizin kişisel bir çıkarı olduğunu söyleyerek cevap verebilir miyim?
- Such personal attacks must be ousted from this House forever.
- Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır.
- Would personal intervention by the President of the Commission not be necessary in this case?
- Bu durumda Komisyon Başkanı'nın kişisel müdahalesi gerekli değil midir?
- The question was put on a personal basis.
- Soru kişisel olarak sorulmuştu.
- There is a Regulation No 45/2001 relating to the protection of personal data.
- Kişisel verilerin korunmasına ilişkin 45/2001 sayılı bir Yönetmelik var.
- It will provide a high level of protection for processed personal data.
- İşlenen kişisel veriler için yüksek düzeyde koruma sağlayacaktır.
- This was a great personal achievement on your part.
- Bu sizin açınızdan büyük bir kişisel başarıydı.
- On the contrary, his impressive career to date is a full guarantee of his personal qualifications.
- Aksine, bugüne kadarki etkileyici kariyeri, kişisel niteliklerinin tam bir garantisidir.
- I know the House will understand his personal conviction in this matter.
- Meclis'in kendisinin bu konudaki kişisel inancını anlayacağını biliyorum.
- He is in Ireland on personal business.
- Kişisel bir iş için İrlanda'da bulunuyor.
- The rest is very much my personal point of view as a member of the Belgian Government.
- Gerisi Belçika Hükûmeti'nin bir üyesi olarak benim kişisel bakış açımdır.
- I will end on a very personal note.
- Çok kişisel bir notla bitireceğim.
- Mr President, I wish to make a personal statement.
- Sayın Başkan, kişisel bir açıklama yapmak istiyorum.
- My personal impression is that this is not yet the case.
- Kişisel izlenimim henüz durumun böyle olmadığı yönünde.
- I would ask you not to address the Commission or the Council in a direct or personal fashion.
- Komisyona veya Konseye doğrudan veya kişisel bir şekilde hitap etmemenizi rica ediyorum.
- As you will understand, it is beyond my personal capacities to resolve this problem in any other way.
- Sizin de anlayacağınız gibi, bu sorunu başka bir şekilde çözmek benim kişisel kapasitemin ötesindedir.
- Secondly, I wish to mention a problem which relates to the protection of personal data.
- İkinci olarak, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili bir sorundan bahsetmek istiyorum.
- Allow me to adopt a rather Swedish and personal tone.
- İsveççe ve kişisel bir üslup benimsememe izin verin.
- I know that you have an extensive personal travel schedule right throughout your country.
- Ülkeniz genelinde yoğun bir kişisel seyahat programınız olduğunu biliyorum.
- It is to your honour that, like earlier Commission presidents, you want to leave your personal mark on the Commission.
- Daha önceki Komisyon başkanları gibi sizin de Komisyonda kişisel izinizi bırakmak istemeniz onur vericidir.
- It must provide room for personal, responsible creativity and also for security and initiative.
- Kişisel ve sorumlu yaratıcılığın yanı sıra güvenlik ve inisiyatif için de alan sağlamalıdır.
- Mr President, I would like to make a personal statement, given your extremely polite reference.
- Sayın Başkan, son derece nazik referansınız üzerine kişisel bir açıklama yapmak istiyorum.
- I have taken the floor for personal reasons, to apologise for interrupting you.
- Kişisel nedenlerle sözünüzü kestiğim için özür dilemek üzere söz almış bulunuyorum.
- Allow me, if you will, to make a small personal confession.
- İzninizle, küçük bir kişisel itirafta bulunmak istiyorum.
- The last point I wish to make is one of a personal nature with regard to Iraq.
- Irak'la ilgili olarak belirtmek istediğim son husus kişisel bir nitelik taşımaktadır.
- They want to extinguish the personal and collective rights and democratic freedoms that workers have fought for.
- İşçilerin uğruna mücadele ettiği kişisel ve kolektif hakları ve demokratik özgürlükleri ortadan kaldırmak istiyorlar.
- Language forms part of our personal and cultural identity and is thus one of our fundamental rights.
- Dil, kişisel ve kültürel kimliğimizin bir parçasını oluşturur ve bu nedenle temel haklarımızdan biridir.
- Mr Crowley began by saying that he has a personal interest in this matter.
- Sayın Crowley sözlerine bu konuyla kişisel olarak ilgilendiğini söyleyerek başladı.
- The personal reason I referred to earlier has to do with the fights and experiences of that era.
- Daha önce bahsettiğim kişisel neden, o dönemin mücadeleleri ve deneyimleriyle ilgilidir.
- I cherish very intense, personal memories of the South Caucasus.
- Güney Kafkasya ile ilgili oldukça yoğun ve kişisel anıları sevgi ile yâd ediyorum.
- I asked for the floor on a personal matter.
- Kişisel bir mesele için söz istemiştim.
- I fully respect your personal choice.
- Kişisel seçiminize tamamen saygı duyuyorum.
- Mr Ortuondo Larrea, you have exhausted the subject with this foray into personal statements.
- Sayın Ortuondo Larrea, kişisel ifadelere girerek konuyu çok uzattınız.
- I have asked for the floor for personal reasons to speak just on the language issue, for the rest is a political matter.
- Kişisel nedenlerden dolayı sadece dil konusunda konuşmak için söz istedim çünkü gerisi siyasi bir meseledir.
- I will end on a very personal note.
- Konuşmamı çok kişisel bir notla bitireceğim.
- The second Turco report on the transmission of personal data from Europol to third States also warrants full consensus.
- Europol'den üçüncü Devletlere kişisel veri aktarımına ilişkin ikinci Turco raporu da tam mutabakat gerektirmektedir.
- Thirdly, there is the issue of the use of personal data linked to genome analysis.
- Üçüncü olarak, genom analiziyle bağlantılı kişisel verilerin kullanımı meselesi var.
- I would like to express a personal view.
- Kişisel bir görüşümü ifade etmek istiyorum.
- I hope you do not mind me speaking in such personal terms.
- Umarım böyle kişisel terimlerle konuşmamın sakıncası yoktur.
- I should like to conclude by expressing a personal view.
- Kişisel bir görüşümü ifade ederek sözlerime son vermek istiyorum.
- I would just like to make a general remark, in a personal capacity.
- Ben sadece kişisel olarak genel bir açıklama yapmak istiyorum.
- They are interested in personal power and the fruits of criminal activity.
- Kişisel güçle ve suç faaliyetlerinin meyveleriyle ilgilenirler.
- I would also thank him for banning personal imports of meat and dairy products into the EU.
- AB'ye kişisel et ve süt ürünleri ithalatını yasakladığı için de kendisine teşekkür ederim.
- His personal computer was confiscated.
- Kişisel bilgisayarına el konuldu.
- I have to declare a personal interest in this matter.
- Bu konuyla ilgili kişisel bir çıkar beyan etmek zorundayım.
- We have not yet received an answer to this question, but my personal prediction is unfortunately not optimistic.
- Bu soruya henüz bir yanıt alamadık, ancak kişisel tahminim ne yazık ki iyimser değil.
- My personal analysis of this is that we are only able to influence the choice of these people to a very small degree.
- Benim bu konudaki kişisel analizim, bu insanların seçimlerini ancak çok küçük bir ölçüde etkileyebildiğimiz yönündedir.
- This system provides for an authority responsible for protecting personal data.
- Bu sistem kişisel verilerin korunmasından sorumlu bir makam öngörmektedir.
- Whatever his personal feelings might or will be, he will need a consensus.
- Kişisel duyguları ne olursa olsun ya da ne olacaksa olsun, bir uzlaşmaya ihtiyacı olacaktır.
- Please allow me to make a personal comment.
- Lütfen kişisel bir yorum yapmama izin verin.
- It was prompted by a purely personal matter concerning Professor Pelinka.
- Profesör Pelinka ile ilgili tamamen kişisel bir meseleden kaynaklanıyordu.
- These views are individually deeply and honestly held, as indeed are my personal and private ones.
- Bu görüşler, benim kişisel ve özel görüşlerim gibi, bireysel olarak derinden ve dürüstçe benimsenmiş görüşlerdir.
- Language forms part of our personal and cultural identity and is thus one of our fundamental rights.
- Dil, kişisel ve kültürel kimliğimizin bir parçasını oluşturur ve dolayısıyla temel haklarımızdan biridir.
- A whole series of personal and interpersonal relationships have been greatly disturbed.
- Bir dizi kişisel ve kişiler arası ilişki büyük ölçüde bozuldu.
- I should like first of all to emphasise my personal interest in this subject.
- Öncelikle bu konuya duyduğum kişisel ilgiyi vurgulamak isterim.
- We look forward to receiving regular reports from the Personal Representatives Group.
- Kişisel Temsilciler Grubundan düzenli raporlar almayı dört gözle bekliyoruz.
- Each case is examined individually according to the personal circumstances and legal situation of each person.
- Her vaka, her bir kişinin kişisel koşullarına ve yasal durumuna göre ayrı ayrı incelenir.
- His quite personal human presence on the spot meant a very great deal to all of us.
- Kendisinin olay yerindeki kişisel varlığı hepimiz için çok büyük bir anlam ifade ediyordu.
- Women's identity must be personal and individual, differing in terms of religion, tradition and culture.
- Kadın kimliği kişisel ve bireysel olmalı, din, gelenek ve kültür açısından farklılıklar göstermelidir.
- But, my personal request has not been met.
- Ancak benim kişisel talebim karşılanmadı.
- I do not believe that we can go on with that and my personal view is that now is the time.
- Bu şekilde devam edebileceğimize inanmıyorum ve kişisel görüşüm de bunun zamanının geldiği yönündedir.
- They are there in a personal capacity and are completely independent.
- Kişisel bir sıfatla oradadırlar ve tamamen bağımsızdırlar.
- In these circumstances, I must put to you a personal question.
- Bu koşullar altında size kişisel bir soru yöneltmek zorundayım.
- I shall give my own personal view of the report on forests.
- Ormanlarla ilgili rapora ilişkin kendi kişisel görüşlerimi aktaracağım.
- It is as if protecting privacy were a personal rather than a social and political matter.
- Sanki mahremiyetin korunması sosyal ve siyasi bir mesele değil de kişisel bir meseleymiş gibi.
- No other EU policy change will impact in such a profound and personal way on all citizens and at the same time.
- Başka hiçbir AB politika değişikliği tüm vatandaşları aynı anda bu kadar derin ve kişisel bir şekilde etkilemeyecektir.
- I hope everyone will want to make their personal contribution and use all available means.
- Herkesin kendi kişisel katkısını yapmak isteyeceğini ve mevcut tüm imkanları kullanacağını umuyorum.
- In my personal view, we never shall have uniform criminal law.
- Benim kişisel görüşüme göre, hiçbir zaman tek tip bir ceza hukukuna sahip olamayacağız.
- The protection of personal privacy is a fundamental human right.
- Kişisel mahremiyetin korunması temel bir insan hakkıdır.
- I wish to respond to a personal remark which I consider to be unacceptable and, in this context, insulting.
- Kabul edilemez ve bu bağlamda hakaretamiz olduğunu düşündüğüm kişisel bir yoruma yanıt vermek istiyorum.
- That is rather a personal point.
- Bu oldukça kişisel bir nokta.
- Mr Nisticò has asked to make a personal statement under Rule 122 of the Rules of Procedure.
- Sayın Nisticò Usul Kurallarının 122. Kuralı uyarınca kişisel bir açıklama yapmak istedi.
- They have resulted in nothing short of tragedies, both on a personal level and for the region.
- Hem kişisel düzeyde hem de bölge için trajedilerden başka bir şeyle sonuçlanmadılar.
- I am speaking on a personal basis, but also as permanent rapporteur for the financial perspectives.
- Kişisel olarak konuşuyorum ama aynı zamanda mali perspektifler daimi raportörü olarak da konuşuyorum.
- They are there in a personal capacity and are completely independent.
- Kişisel bir sıfatla oradalar ve tamamen bağımsızlar.
- I ask you to let me have the floor, so that I may answer this personal attack.
- Bu kişisel saldırıya cevap verebilmem için söz hakkı vermenizi rica ediyorum.
- That is an individual and personal right.
- Bu bireysel ve kişisel bir haktır.
- I think it is exceptionally difficult for us to specialise in aid programmes for personal transport.
- Kişisel taşımacılığa yönelik yardım programlarında uzmanlaşmamızın son derece zor olduğunu düşünüyorum.
- Thirdly, there is a personal reason why I champion the accession of Turkey to the European Union.
- Üçüncü olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini savunmamın kişisel bir nedeni var.
- On the contrary, his impressive career to date is a full guarantee of his personal qualifications.
- Aksine bugüne kadarki etkileyici kariyeri, kişisel niteliklerinin tam bir garantisidir.
- We know from personal, painful experience that problems only escalate as a result.
- Kişisel ve acı verici deneyimlerimizden biliyoruz ki, bunun sonucunda sorunlar sadece tırmanıyor.
- They are interested in personal power and the fruits of criminal activity.
- Kişisel güç ve suç faaliyetlerinin meyveleriyle ilgileniyorlar.
- In my view, there is not enough about personal privacy and the protection of individuals.
- Bana göre kişisel mahremiyet ve bireylerin korunması konusunda yeterli değil.
- He criticised it in his speech and the President allowed him to respond to your personal attack.
- Konuşmasında bunu eleştirdi ve Başkan kişisel saldırınıza yanıt vermesine izin verdi.
- Prime Minister, this was a great personal achievement on your part.
- Sayın Başbakan, bu sizin açınızdan büyük bir kişisel başarıdır.
- Protection of personal data is a fundamental right under Article 7 of the EU's Charter of Fundamental Rights.
- Kişisel verilerin korunması, AB Temel Haklar Bildirgesi'nin 7. Maddesi kapsamında temel bir haktır.
- What we cannot do is allow an interminable chain of personal statements.
- Yapamayacağımız şey, sonu gelmez bir kişisel ifadeler zincirine izin vermektir.
- That will result in problems for the freedom of personal communication.
- Bu durum kişisel iletişim özgürlüğü açısından sorunlara yol açacaktır.
- Personal computers and mobile telephones have drastically altered our working lives and our everyday life.
- Kişisel bilgisayarlar ve cep telefonları çalışma hayatımızı ve günlük yaşamımızı büyük ölçüde değiştirdi.
- What we cannot do is allow an interminable chain of personal statements.
- Yapamayacağımız şey, bitmek bilmeyen kişisel açıklamalar zincirine izin vermektir.
- I speak from personal experience, having, myself, some years ago, been deeply involved in the field of turkey-rearing.
- Birkaç yıl önce hindi yetiştiriciliği alanında bizzat çalışmış biri olarak kişisel tecrübelerime dayanarak konuşuyorum.
- My personal concern is the role of public service broadcasters in this important agenda.
- Benim kişisel endişem, kamu hizmeti yayıncılarının bu önemli gündemdeki rolüdür.
- To risk personal capital, in particular, is a highly precarious business.
- Özellikle kişisel sermayeyi riske atmak son derece güvencesiz bir iştir.
- Personal privacy must be protected.
- Kişisel mahremiyet korunmalıdır.
- A personal example of this is the earthquake which took place in Italy a few years ago.
- Bunun kişisel bir örneği, birkaç yıl önce İtalya'da meydana gelen depremdir.
- These types of cookies may include your personal data as per their nature.
- Bu tür çerezler nitelikleri gereği kişisel verilerinizi içerebilir.
- Direct sales and network marketing are all about personal relationships.
- Doğrudan satış ve ağ pazarlama tamamen kişisel ilişkilerle ilgilidir.
- The personal stake in the competitive nature can negatively effect relationships.
- Rekabetçi nitelikteki kişisel çıkarlar ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilir.
- Remember that your meeting room is not your own personal space.
- Toplantı odanızın size ait kişisel alan olmadığını unutmayın.
- This is a pure process which involves channeling mysterious and powerful forces that put me in personal danger.
- Bu, beni kişisel olarak tehlikeye sokan gizemli ve kudretli güçleri kanalize etmeyi içeren saf bir süreçtir.
- In its stead, freedom and personal sovereignty will blossom once again.
- Onun yerine kurtuluş ve kişisel egemenlik yeniden filizlenecektir.
- The personal stake in the competitive nature can negatively effect relationships.
- Rekabetçi tabiatı olan kişisel çıkarlar, ilişkileri olumsuz etkileyebilir.
- This is a pure process which involves channeling mysterious and powerful forces that put me in personal danger.
- Bu, beni kişisel olarak tehlikeye sokan gizemli ve kudretli güçlerin yönlendirilmesini içeren saf bir süreçtir.
- Dad, clearly the idea of personal space is lost on you.
- Baba, belli ki kişisel alan fikri sana çok uzak.
- Direct sales and network marketing are all about personal relationships.
- Doğrudan satış ve ağ pazarlamada mesele tamamen kişisel ilişkilerdir.
- Blessed is the Human Being who has understood this message as personal for themselves, not about the cosmos.
- Ne mutlu bu mesajı kozmosla ilgili değil, kendileri için kişisel olarak anlayan İnsan Varlığına.
- Dad, clearly the idea of personal space is lost on you.
- Baba, kişisel alan anlayışının sende olmadığı açık.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta, hangisini seçerseniz seçin, kişisel seçim meselesidir.
- Dad, clearly the idea of personal space is lost on you.
- Baba, belli ki kişisel alan fikrini anlamamışsın.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta hangi opsiyonu seçerseniz seçin bu kişisel bir karardır.
- Every hospital management system store the personal data of their patients.
- Her hastane yönetim sistemi hastaların kişisel verilerini saklar.
- The personal stake in the competitive nature can negatively effect relationships.
- Rekabetçi doğası olan kişisel çıkarlar, ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilir.
- Every hospital management system store the personal data of their patients.
- Her hastane yönetim sistemi hastalarının kişisel verilerini saklar.
- Every hospital management system store the personal data of their patients.
- Her hastane yönetim sistemi, hastalarının kişisel verilerini depolar.
- Remember that your meeting room is not your own personal space.
- Toplantı odanızın kendi kişisel alanınız olmadığını unutmayın.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta hangi seçeneği seçerseniz seçin kişisel bir karardır.
- I have to ask you some personal questions that you may not want to answer.
- Sana cevaplamak istemeyebileceğin bazı kişisel sorular sormak zorundayım.
- Don't share your personal items, such as towels, with others.
- Havlu gibi kişisel eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmayın.
- I have installed Microsoft Office on my personal computer, so please use its file format when you send me the attachment.
- Kişisel bilgisayarıma Microsoft Office yükledim, bu nedenle lütfen bana ek gönderirken onun dosya biçimini kullanın.
- The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other.
- Kişisel bilgisayarın gelişimi, insanların çalışma, yaşama ve birbirleriyle etkileşim kurma biçimlerinde devrim yarattı.
- From personal experience, I know that any encounter with him will leave a bad taste in your mouth.
- Kişisel tecrübelerime dayanarak, onunla karşılaştığınızda ağzınızda kötü bir tat bırakacağını biliyorum.
- It's nothing personal.
- Kişisel bir şey değil.
- This a personal matter.
- Bu kişisel bir mesele.
- Does Tom ever talk about his personal life?
- Tom hiç kişisel hayatı hakkında konuşur mu?
- She couldn't convince him to accept a personal check.
- Onu kişisel bir çeki kabul etmeye ikna edemedi.
- Layla was making a personal call.
- Layla kişisel bir görüşme yapıyordu.
- I avoid discussing personal subjects with my boss.
- Patronumla kişisel konuları tartışmaktan kaçınırım.
- All great writers have their own personal styles.
- Bütün büyük yazarların kendi kişisel tarzları vardır.
- She published her article on common misconceptions to her personal blog.
- O, kişisel bloğunda yaygın yanlış düşünceler üzerine olan makalesini yayınladı.
- He left the company on account of personal reasons.
- Kişisel nedenlerden dolayı şirketten ayrıldı.
- Do you accept Jesus Christ as your personal Savior?
- İsa Mesih'i kişisel kurtarıcınız olarak kabul ediyor musunuz?
- Portugal has decriminalized drug possession for personal uses.
- Portekiz kişisel kullanım için uyuşturucu bulundurmayı suç olmaktan çıkardı.
- I had my personal computer repaired.
- Kişisel bilgisayarımı tamir ettirdim.
- She gave it her personal attention.
- Kişisel ilgisini gösterdi.
- I refused for personal reasons.
- Kişisel nedenlerden dolayı reddettim.
- Don't share your personal items, such as towels, with others.
- Havlu gibi kişisel eşyalarınızı ortak kullanmayın.
- I have something personal to discuss with Tom.
- Tom'la konuşmam gereken kişisel bir şey var.
- I'm only bringing personal items.
- Sadece kişisel eşyalarımı getiriyorum.
- Dan shared personal information with Linda.
- Dan kişisel bilgiyi Linda'yla paylaştı.
- Tom's uncomfortable with close personal relationships.
- Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.
- Is that a personal opinion?
- O kişisel bir görüş mü?
- It is our policy not to give out personal information.
- Kişisel bilgileri vermemek bizim politikamızdır.
- Tom just told me something personal.
- Tom az önce bana kişisel bir şey söyledi.
- Tom said he wanted to ask me a personal question.
- Tom bana kişisel bir soru sormak istediğini söyledi.
- Would it be OK if I asked you a personal question?
- Sana kişisel bir soru sorabilir miyim?
- I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other.
- Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.
- I'm a personal manager.
- Ben bir kişisel menajerim.
- Tom hasn't talked to me about his personal life.
- Tom kişisel hayatı hakkında benimle konuşmadı.
- I have some personal business to take care of.
- Halletmem gereken bazı kişisel işlerim var.
- You must be getting tired of listening to everyone's personal problems.
- Herkesin kişisel sorunlarını dinlemekten bıkmış olmalısınız.
- This letter is personal, and I don't want anyone else to read it.
- Bu mektup kişisel ve başka kimsenin okumasını istemiyorum.
- She alone is able to use the personal computer.
- Kişisel bilgisayarı sadece o kullanabiliyor.
- This is personal.
- Bu kişisel.
- Do you know how to use a personal computer?
- Kişisel bir bilgisayarı nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?
- This is only for your personal use.
- Bu sadece senin kişisel kullanımın içindir.
- Your personal computer is identical with mine.
- Kişisel bilgisayarın benimki ile aynı.
- I only have personal items.
- Yalnızca kişisel eşyalarım var.
- It's for my personal use.
- O, benim kişisel kullanımım için.
- I have no personal hostility to the system.
- Sisteme karşı kişisel bir düşmanlığım yok.
- I think Tom shares too much personal information online.
- Bence Tom internette çok fazla kişisel bilgi paylaşıyor.
- That was a personal victory for Tom.
- Bu Tom için kişisel bir zaferdi.
- I know all about Tom's personal problems.
- Tom'un kişisel sorunları hakkında her şeyi biliyorum.
- I don't know anything about Tom's personal life.
- Tom'un kişisel hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- Tom knows all about Mary's personal problems.
- Tom, Mary'nin kişisel sorunları hakkında her şeyi biliyor.
- You have a personal tax exemption of 500,000 yen.
- 500.000 yenlik bir kişisel vergi muafiyetin var.
- Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
- Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamıyor.
- You shouldn't ask personal questions.
- Kişisel sorular sormamalısın.
- It's a personal matter.
- Bu kişisel bir mesele.
- Personal computers are very useful.
- Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
- Can I pay you with a personal check?
- Kişisel çek ile ödeme yapabilir miyim?
- It's a matter of personal preference.
- Bu kişisel bir tercih meselesi.
- Tom knows all about Mary's personal problems.
- Tom, Mary'nin kişisel problemleri hakkında her şeyi bilir.
- I came here to discuss a personal problem with you.
- Buraya sizinle kişisel bir sorunumu konuşmaya geldim.
- I believe in personal choice.
- Kişisel tercihe inanıyorum.
- It's personal.
- Bu kişisel.
- This is a personal matter.
- Bu kişisel bir mesele.
- Some things are personal.
- Bazı şeyler kişiseldir.
- Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts.
- Bazı insanlar kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj elde etmeye çalışır.
- I broke the personal computer.
- Kişisel bilgisayarı kırdım.
- May I ask you a personal question?
- Size kişisel bir soru sorabilir miyim?
- It wasn't personal.
- Kişisel değildi.
- That's personal.
- O kişisel.
- Layla wanted to make a personal call.
- Layla kişisel bir arama yapmak istedi.
- That's just a personal opinion.
- O sadece kişisel bir görüş.
- Can I ask you something personal?
- Sana kişisel bir şey sorabilir miyim?
- In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions.
- Anlaşmamıza uygun olarak, bana kişisel sorular sormayı bıraktı.
- That's too personal.
- Bu çok kişisel.
- Would it be OK if I asked you a personal question?
- Sana kişisel bir soru sorsam sorun olur mu?
- That was personal.
- Bu kişiseldi.
- It's that personal.
- Bu o kadar kişisel.
- Tom is a personal friend.
- Tom kişisel bir arkadaştır.
- The buying and selling of peoples' personal information is becoming a big issue.
- İnsanların kişisel bilgilerinin alınıp satılması büyük bir sorun haline geliyor.
- The conversation got more personal.
- Konuşma daha kişisel bir hal aldı.
- Now it's personal.
- Şimdi bu kişisel.
- Tom is a personal enemy of mine.
- Tom benim kişisel bir düşmanımdır.
- It's nothing personal, Tom.
- Bu kişisel bir şey değil, Tom.
- That's a bit personal.
- Bu biraz kişisel.
- This is personal to me.
- Bu benim için kişisel bir konu.
- Sami abandoned his personal possessions in a Cairo apartment.
- Sami kişisel eşyalarını Kahire'de bir apartman dairesinde bıraktı.
- That's only my personal opinion.
- Bu sadece benim kişisel fikrim.
- Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words.
- Goethe'nin kişisel kelime dağarcığı yaklaşık seksen bin kelimeden oluşuyordu.
- Pain is an entirely personal sensation.
- Acı tamamen kişisel bir duygudur.
- Women use talking to maintain personal relationships.
- Kadınlar kişisel ilişkileri sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.
- Where can I cash this personal check?
- Bu kişisel çeki nerede bozdurabilirim?
- Create your personal website.
- Kişisel web sitenizi oluşturun.
- I believe in personal choice.
- Kişisel seçimlere inanırım.
- Later the personal guards of kings were called satellites.
- Daha sonra kralların kişisel muhafızlarına uydular denildi.
- Don't stick your nose into my personal affairs.
- Kişisel meselelerime burnunu sokma.
- Dan shared personal information with Linda.
- Dan, Linda ile kişisel bilgilerini paylaştı.
- Can I ask a small personal favor?
- Küçük kişisel bir iyilik isteyebilir miyim?
- That was a personal victory for Tom.
- O, Tom için kişisel bir zaferdi.
- Do you mind if I ask you a personal question?
- Size kişisel bir soru sormamın bir sakıncası var mı?
- Contributors should avoid personal attacks.
- Katkıda bulunanlar kişisel saldırılardan kaçınmalıdır.
- It's my personal favorite.
- Bu benim kişisel favorim.
- Tom asked too many personal questions.
- Tom çok fazla kişisel sorular sordu.
- I declined for personal reasons.
- Kişisel nedenlerden dolayı reddettim.
- Tom asked Mary some very personal questions that she refused to answer.
- Tom, Mary'ye cevaplamayı reddettiği çok kişisel sorular sordu.
- You don't have to get personal.
- Kişisel almak zorunda değilsin.
- She published her article on common misconceptions to her personal blog.
- Yaygın yanlış anlamalar hakkındaki makalesini kişisel blogunda yayınladı.
- I'm sure it's personal.
- Kişisel olduğuna eminim.
- It's a little personal.
- Bu biraz kişisel.
- Layla wanted to make a personal call.
- Leyla kişisel bir telefon görüşmesi yapmak istedi.
- The Internet is not your personal army.
- İnternet senin kişisel ordun değildir.
- Do you know how to use a personal computer?
- Kişisel bilgisayar kullanmayı biliyor musun?
- That's too personal.
- O çok kişisel.
- That's my own personal opinion.
- Bu benim kendi kişisel fikrim.
- It was personal.
- Kişiseldi.
- Can I ask you a personal question?
- Sana kişisel bir soru sorabilir miyim?
- It's not personal.
- Kişisel bir şey değil.
- Tom asked Mary a lot of personal questions.
- Tom Mary'ye birçok kişisel soru sordu.
- Many thanks for such a personal response to my question.
- Soruma böyle kişisel bir yanıt verdiğiniz için çok teşekkürler.
- Layla wanted to make a personal call.
- Layla kişisel bir arama yapmak istiyordu.
- It's a question of personal taste.
- Bu kişisel zevk meselesi.
- Do you accept Jesus Christ as your personal Savior?
- Kişisel Kurtarıcınız olarak İsa Mesih'i kabul ediyor musun?
- People in different cultures need more or less personal space.
- Farklı kültürlerden insanların az çok kişisel alana ihtiyacı vardır.
- For personal reasons.
- Kişisel nedenlerden dolayı.
- I have a personal relationship with Jesus Christ.
- Benim İsa Mesih ile kişisel bir ilişkim var.
- From my personal point of view, his opinion is right.
- Benim kişisel bakış açıma göre, onun görüşü doğru.
- That's just a personal opinion.
- Bu sadece kişisel bir görüş.
- Can I tell you something very personal?
- Sana çok kişisel bir şey söyleyebilir miyim?
- Many people put too much personal information on social media.
- Birçok insan sosyal medyaya çok fazla kişisel bilgi koyuyor.
- This is a personal decision for every person.
- Bu her kişi için kişisel bir karardır.
- Would you mind if I ask you a personal question?
- Kişisel bir soru sormamın sakıncası var mı?
- That was personal.
- O kişiseldi.
- Do you mind if I ask you a personal question?
- Size kişisel bir soru sormamın sakıncası var mı?
- Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
- Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.
- She got her daughter a personal computer.
- Kızına kişisel bir bilgisayar aldı.
- Can I talk to you about something personal?
- Seninle kişisel bir şey hakkında konuşabilir miyim?
- All great writers have their own personal styles.
- Tüm büyük yazarların kendi kişisel tarzları vardır.
- That's very personal.
- Bu çok kişisel.
- That's a bit personal.
- O biraz kişisel.
- It's personal.
- Kişisel bir şey.
- I heard you had personal things to do.
- Yapacak kişisel işlerin olduğunu duydum.
- This is a personal matter.
- Bu kişisel bir konu.
- It's for my personal use.
- Kişisel kullanımım için bu.
- It's really personal.
- Gerçekten kişisel.
- I need to talk to you about something personal.
- Seninle kişisel bir şey hakkında konuşmam gerek.
- It's not personal.
- Bu kişisel değil.
- Personal privacy is a joke.
- Kişisel mahremiyet şaka gibi bir olay.
- I have a personal matter to attend to.
- İlgilenmem gereken kişisel bir mesele var.
- I have installed Microsoft Office on my personal computer, so please use its file format when you send me the attachment.
- Ben, kişisel bilgisayarıma Microsoft Office yükledim, bu yüzden bana eklenti gönderdiğinde lütfen onun dosya formatını kullan.
- Why must everything be personal?
- Neden her şey kişisel olmalı?
- Your personal computer is identical with mine.
- Kişisel bilgisayarınız benimkiyle aynı.
- I think it's personal.
- Bence kişisel bir şey.
- That was Tom's personal opinion.
- Bu Tom'un kişisel fikriydi.
- Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- Tom, insanların kendisine çok yakın durarak kişisel alanını işgal etmesinden hoşlanmıyor.
- Layla was making a personal call.
- Layla kişisel bir telefon görüşmesi yapıyordu.
- Tom said he had some personal problems to take care of.
- Tom ilgilenmesi gereken bazı kişisel sorunları olduğunu söyledi.
- I have something personal to discuss with you.
- Seninle konuşmam gereken kişisel bir şey var.
- I'm sure it's personal.
- Bunun kişisel olduğuna eminim.
- This is a personal decision for every person.
- Bu her insan için kişisel bir karardır.
- Tom's uncomfortable with close personal relationships.
- Tom yakın kişisel ilişkilerden rahatsız olur.
- It's a very personal choice.
- Bu çok kişisel bir seçim.
- Would you mind if I ask you a personal question?
- Sana kişisel bir soru sorabilir miyim?
- That's very personal.
- O çok kişisel.
- It's very personal.
- Bu çok kişisel.
- Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok işe yarar.
- It is just a matter of personal taste.
- Bu sadece kişisel bir zevk meselesi.
- Tom is a personal enemy of mine.
- Tom benim kişisel düşmanım.
- Love is a scandal of the personal sort.
- Aşk kişisel türde bir skandaldır.
- Our office helps students with personal problems.
- Ofisimiz kişisel sorunları olan öğrencilere yardımcı olur.
- Can I pay you with a personal check?
- Bir kişisel çekle ödeme yapabilir miyim?
- I think Tom shares too much personal information online.
- Sanırım Tom çevrimiçi çok fazla kişisel bilgi paylaşıyor.
- That's personal.
- Bu kişisel.
- No personal checks will be accepted.
- Kişisel çekler kabul edilmeyecek.
- I am saving money in order to buy a new personal computer.
- Yeni bir kişisel bilgisayar almak için para biriktiriyorum.
- The Internet is not your personal army.
- İnternet senin kişisel ordun değil.
- For personal reasons.
- Kişisel nedenlerle.
- It's nothing personal, Tom.
- Kişisel bir şey değil, Tom.
- Can I talk to you about something personal?
- Seninle kişisel bir şey konuşabilir miyim?
- All this is for my personal use.
- Bunların hepsi benim kişisel kullanımım için.
- It is just a matter of personal taste.
- Sadece kişisel zevk meselesi.
- It is our policy not to give out personal information.
- Kişisel bilgiyi vermemek bizim prensibimizdir.
- Our office helps students with personal problems.
- Ofisimiz kişisel problemleri olan öğrencilere yardımcı olur.
- People in different cultures need more or less personal space.
- Farklı kültürlerdeki insanlar az ya da çok kişisel alana ihtiyaç duyar.
- No personal checks will be accepted.
- Hiçbir kişisel çek kabul edilmeyecektir.
- Tom asked too many personal questions.
- Tom çok fazla kişisel soru sordu.
- Will you take a personal check?
- Kişisel çek kabul ediyor musunuz?
- This is only for your personal use.
- Bu sadece kişisel kullanımınız için.
- Tom told Mary not to interfere in his personal affairs.
- Tom, Mary'ye kişisel meselelerine karışmamasını söyledi.
- The leader considered him his personal enemy.
- Lider onu kişisel düşmanı olarak gördü.
- May I ask you a personal question?
- Sana kişisel bir soru sorabilir miyim?
- Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts.
- Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır.
- All this is for my personal use.
- Bunun hepsi benim kişisel kullanımım içindir.
- What I do in my personal life is none of your business.
- Kişisel hayatımda yaptığım şey seni ilgilendirmez.
- The professor rejected me for personal reasons!
- Profesör kişisel nedenlerden dolayı beni reddetti!
- It's very personal.
- Çok kişisel.
- This is personal to me.
- Bu benim için kişisel.
- This one's my personal favorite.
- Bu benim kişisel favorim.
- You shouldn't ask personal questions.
- Kişisel sorular sormamalısınız.
- Layla was making a personal call.
- Leyla kişisel bir görüşme yapıyordu.
- I have a personal relationship with Jesus Christ.
- İsa Mesih ile kişisel bir ilişkim var.
- It's that personal.
- O kadar kişisel.
- Women use talking to maintain personal relationships.
- Kadınlar kişisel ilişkilerini sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.
- I have to ask you some personal questions that you may not want to answer.
- Sana cevap vermek istemeyebileceğin bazı kişisel sorular sormak zorundayım.
- From my personal point of view, his opinion is right.
- Benim kişisel bakış açıma göre onun görüşü doğru.
- Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
- Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamaz.
- I refused for personal reasons.
- Kişisel sebeplerden ötürü reddettim.
- You must be getting tired of listening to everyone's personal problems.
- Herkesin kişisel sorunlarını dinlemekten usanmış olmalısın.
- I don't want to hear about your personal problems.
- Kişisel sorunlarını duymak istemiyorum.
- That's a very personal question.
- Bu çok kişisel bir soru.
- I am seeking a person who can write a personal computer manual.
- Kişisel bilgisayar kılavuzu yazabilecek birini arıyorum.
- Now it's personal.
- Şimdi kişisel.
- I am very sorry that I have to ask you to change the meeting date to March 6 due to personal reasons.
- Kişisel nedenlerden dolayı toplantı tarihini 6 Mart olarak değiştirmenizi rica etmek zorunda kaldığım için çok üzgünüm.
- In accordance with our agreement, he stopped asking me personal questions.
- Bizim anlaşma uyarınca o bana kişisel sorular sormaya son verdi.
- Let me give you my personal opinion.
- Size kişisel fikrimi söyleyeyim.
- I wish you happiness in your personal life and success in your work.
- Sana kişisel hayatında mutluluk ve işinde başarı diliyorum.
- Might I ask you a personal question?
- Size kişisel bir soru sorabilir miyim?
- I only have personal items.
- Sadece kişisel eşyalarım var.
- Sami abandoned his personal possessions in a Cairo apartment.
- Sami kişisel eşyalarını Kahire'deki bir eve bıraktı.
- This is somewhat personal.
- Bu biraz kişisel.
- I have a stand-alone personal computer.
- Bağımsız bir kişisel bilgisayarım var.
- Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
- Değişim bazen zor olabilir, ancak aynı zamanda yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişmenin bir aracı olabilir.
- Pain is an entirely personal sensation.
- Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.
- The design of the theatre enabled the audience to get up close and personal with the performers.
- Tiyatronun tasarımı, seyircilerin oyuncularla yakın ve kişisel ilişki kurmasını sağladı.
- I have a personal matter to take care of.
- İlgilenmem gereken kişisel bir mesele var.
- I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar aldım.
- Why must everything be personal?
- Neden her şey kişisel olmak zorunda?
- I'm here for personal reasons.
- Kişisel sebeplerden dolayı buradayım.
- She got her daughter a personal computer.
- Kızına bir kişisel bilgisayar aldı.
- It's a very personal choice.
- Bu çok kişisel bir seçimdir.
- It seemed personal.
- Kişisel görünüyordu.
- Tom withdrew three hundred dollars from his personal account yesterday.
- Tom dün kişisel hesabından üç yüz dolar çekmiş.
- Tom has a personal helicopter.
- Tom'un kişisel bir helikopteri var.
- Please forgive me asking such a personal question.
- Lütfen böyle kişisel bir soru sorduğum için beni affedin.
Show More (365)
|