| 1 |
prescribe |
öngörmek |
v. |
|
- There is even a tendency to blatantly do the exact opposite from what politicians prescribe.
- Hatta politikacıların öngördüğünün tam tersini yapma eğilimi bile var.
- We must reach the stage where one system prescribes this for all countries.
- Bunu tüm ülkeler için tek bir sistemin öngördüğü bir aşamaya ulaşmalıyız.
- The conditions now prescribed by the Commission are far too tough and far too difficult.
- Şu anda Komisyon tarafından öngörülen koşullar çok ağır ve çok zordur.
- There are forms of citizen consultation everywhere, and the EU also prescribes this.
- Her yerde vatandaş istişare biçimleri vardır ve AB de bunu öngörmektedir.
- The framework directive prescribes that the procedure be carried out in a spirit of cooperation.
- Çerçeve yönerge, prosedürün bir işbirliği ruhu içinde yürütülmesini öngörmektedir.
- The public health effect is therefore not achieved by prescribing higher standards.
- Dolayısıyla kamu sağlığı etkisi, daha yüksek standartlar öngörerek elde edilemez.
- There are forms of citizen consultation everywhere, and the EU also prescribes this.
- Her yerde vatandaşlara danışma biçimleri vardır ve AB de bunu öngörmektedir.
- It is also more in line with what is in actual fact prescribed by the Cartagena Protocol.
- Bu aynı zamanda Cartagena Protokolü tarafından öngörülen gerçeklerle de daha uyumludur.
- Europe must not prescribe a 'national breast-implant register' or annual 'compulsory aftercare examinations'.
- Avrupa, 'ulusal meme-implant kaydı' veya yıllık 'zorunlu bakım sonrası muayeneleri' öngörmemelidir.
- There is even a tendency to blatantly do the exact opposite from what politicians prescribe.
- Hatta politikacıların öngördüklerinin tam tersini yapma eğilimi bile var.
- The ISD should not prescribe a particular market structure.
- ISD belirli bir piyasa yapısı öngörmemelidir.
- Did you complete the prescribed treatment?
- Öngörülen tedaviyi tamamladınız mı?
Show More (9)
|
| 2 |
prescribe |
ilaç yazmak (doktor) |
v. |
|
- The doctor prescribed medicine for the patient.
- Doktor hasta için ilaç yazdı.
- The physician prescribed his patient some medicine.
- Doktor, hastasına ilaç yazdı.
- The doctor prescribed some medicine for her cold.
- Doktor soğuk algınlığı için ilaç yazmıştı.
- The doctor prescribed her medicine.
- Doktor ona ilaç yazdı.
- You should go to specialist, for now I will prescribe you medicine.
- Uzmana gitmelisin, şimdilik sana ilaç yazacağım.
- The doctor prescribed some medicine for her cold.
- Doktor onun soğuk algınlığı için bazı ilaçlar yazdı.
- You should go to specialist, for now I will prescribe you medicine.
- Bir uzmana gitmen gerekir, şimdilik sana ilaç yazacağım.
- The physician prescribed his patient some medicine.
- Doktor, hastasına biraz ilaç yazdı.
Show More (5)
|
| 3 |
prescribe |
belirtmek (şartları/kuralları) |
v. |
|
- The report arrogantly prescribes what is good and evil.
- Rapor, neyin iyi neyin kötü olduğunu küstahça belirtmektedir.
- The Commission must prescribe reduction figures for each Member State.
- Komisyon, her Üye Devlet için indirim rakamları belirlemelidir.
- It is therefore inappropriate for Parliament to prescribe the Bank's monetary policy.
- Bu nedenle Parlamentonun Banka'nın para politikasını belirlemesi uygun değildir.
- I would like to suggest to the Commission that it prescribe a deadline by which the reforms have to be carried out.
- Komisyon'a, reformların gerçekleştirilmesi için bir son tarih belirlemesini önermek istiyorum.
- Why does the Commission not prescribe any standards in this respect?
- Komisyon neden bu konuda herhangi bir standart belirlememektedir?
- The European Parliament cannot and should not prescribe a harmonised euro taste.
- Avrupa Parlamentosu uyumlaştırılmış bir avro değeri belirleyemez ve belirlememelidir.
- Why does the Commission not prescribe any standards in this respect?
- Komisyon neden bu konuda herhangi bir standart belirlememiştir?
Show More (4)
|
| 4 |
prescribe |
reçete etmek |
v. |
|
- We must make sure that we do not prescribe ourselves the wrong medicine.
- Kendimize yanlış ilacı reçete etmediğimizden emin olmalıyız.
- Tom's mother had trouble getting him to take the medicine that the doctor had prescribed.
- Tom'un annesi, doktorun reçete ettiği ilacı aldırmakta zorlanıyordu.
- In our country psychotherapists can rightly prescribe drugs while psychologists can't.
- Ülkemizde psikiyatristler ilaç reçete edebiliyorken psikologlar edemiyor.
- The doctor prescribed her medicine.
- Doktor ona ilacı reçete etti.
- Doctors should exercise caution when prescribing opioids.
- Doktorlar opioid reçete ederken dikkatli olmalıdır.
Show More (2)
|
| 5 |
prescribe |
yazmak |
v. |
|
- I will prescribe a febrifuge to you.
- Sana bir ateş düşürücü yazacağım.
- Let's see what fate has prescribed.
- Bakalım kader ne yazmış.
- I will prescribe a febrifuge to you.
- Size bir ateş düşürücü ilaç yazacağım.
Show More (0)
|
| 6 |
prescribe |
tavsiye etmek |
v. |
|
- Did you complete the prescribed treatment?
- Tavsiye edilen tedavi programını tamamladınız mı?
Show More (-2)
|
