|
- She only buys high-quality makeup products.
- Sadece üstün kalitede makyaj ürünleri satın alıyor.
- The deceit is partly the product of official government propaganda in Moscow.
- Bu aldatmaca kısmen Moskova'daki resmi hükümet propagandasının ürünüdür.
- Responsible, adult consumers, getting information from product labels, are meant to decide for themselves what they buy.
- Sorumlu, yetişkin tüketiciler, ürün etiketlerinden bilgi alarak ne satın alacaklarına kendileri karar vermelidir.
- Product promotion is a good thing, provided that the product concerned is available.
- İlgili ürünün mevcut olması koşuluyla ürün tanıtımı iyi bir şeydir.
- Packaging then becomes the protector of the product and prevents waste.
- Ambalaj daha sonra ürünün koruyucusu haline gelmekte ve israfı önlemektedir.
- The same also applies to product organisations.
- Aynı durum ürün örgütleri için de geçerlidir.
- The Commission also wants to prohibit the imposition of criteria relating to the manufacture of a product.
- Komisyon ayrıca bir ürünün üretimine ilişkin kriterlerin uygulanmasını da yasaklamak istiyor.
- Consumer protection depends on clear and precise information in terms of traceability and product labelling.
- Tüketicinin korunması, izlenebilirlik ve ürün etiketlemesi açısından açık ve kesin bilgilere bağlıdır.
- What is at issue, therefore, is a product of the human mind.
- Dolayısıyla söz konusu olan, insan aklının bir ürünüdür.
- Threshold values for product purity are standard and necessary in numerous industries.
- Ürün saflığı için eşik değerler birçok sektörde standart ve gereklidir.
- It is a product of the Cold War, and no longer meets today's needs.
- Soğuk Savaş'ın bir ürünüdür ve artık günümüzün ihtiyaçlarını karşılamamaktadır.
- It is not the task of the consumers to demonstrate that the product is hazardous.
- Ürünün tehlikeli olduğunu kanıtlamak tüketicilerin görevi değildir.
- If a product is not marketed on the internal market, it should be banned for export.
- Eğer bir ürün iç pazarda satılamıyorsa, ihracatı da yasaklanmalıdır.
- Furthermore, the lack of opportunity for local product processing is one great weakness of these economies.
- Ayrıca, yerel ürün işleme fırsatının olmaması, bu ekonomilerin büyük bir zayıflığıdır.
- Another sector which requires this type of product is livestock farming.
- Bu tür ürünlere ihtiyaç duyan bir diğer sektör de hayvancılıktır.
- We need to know from which state a product has arrived.
- Bir ürünün hangi eyaletten geldiğini bilmemiz gerekiyor.
- It must be simple and enable them, if they are particularly sensitive to a product, to make the best choice.
- Basit olmalı ve bir ürüne karşı özellikle hassas olmaları halinde en iyi seçimi yapmalarını sağlamalıdır.
- The consumer is entitled to a safe product and sound information.
- Tüketici güvenli bir ürün ve sağlıklı bilgi alma hakkına sahiptir.
- It is a legitimate product, so why should you ban it?
- Meşru bir ürün, öyleyse neden yasaklıyorsunuz?
- They should be able to register their product for simple and cost-effective evaluation.
- Basit ve uygun maliyetli bir değerlendirme için ürünlerini kaydettirebilmeliler.
- The four reports that are on the agenda today are a product of this major difference of opinion.
- Bugün gündemde olan dört rapor bu büyük görüş ayrılığının bir ürünüdür.
- Controversy continued to rage around the issue of whether a product that had been tested on animals could still be sold.
- Hayvanlar üzerinde test edilmiş bir ürünün hala satılıp satılamayacağı konusundaki tartışmalar devam etti.
- The present policy of product subsidies is outdated.
- Mevcut ürün sübvansiyonları politikasının modası geçmiştir.
- Product designations must be clearly defined, simple and comprehensible.
- Ürün tanımlamaları açık bir şekilde tanımlanmalı, basit ve anlaşılır olmalıdır.
- Wine is a pure and clear product of nature, clear and golden in the glass.
- Şarap, kadehte berrak ve altın renginde görünüen, doğanın saf ve berrak bir ürünüdür.
- This draft regulation is the product of a lengthy, in-depth process analysing the situation in the motor vehicle sector.
- Bu taslak yönetmelik, motorlu araç sektöründeki durumu analiz eden uzun ve derinlemesine bir sürecin ürünüdür.
- It must be adopted across the product and packaging policy, transport policy and energy policy.
- Ürün ve ambalaj politikası, ulaştırma politikası ve enerji politikası genelinde benimsenmelidir.
- Why should anyone then have to demonstrate the safety of any product?
- O zaman neden herhangi biri herhangi bir ürünün güvenliğini kanıtlamak zorunda kalsın?
- The Internet is not a product of the market but the result of research financed by the American army.
- İnternet piyasanın bir ürünü değil, Amerikan ordusu tarafından finanse edilen araştırmaların bir sonucudur.
- These standards must be laid down in the description of the product.
- Bu standartlar ürünün tanımında belirtilmelidir.
- Why should anyone then have to demonstrate the safety of any product?
- O zaman neden herkes herhangi bir ürünün güvenliğini kanıtlamak zorunda kalsın?
- Synthetic alcohol is a non-Annex I product and therefore not covered by CAP.
- Sentetik alkol Ek I dışı bir üründür ve bu nedenle CAP kapsamında değildir.
- A special section on the promotion of this type of product should be added to the FIFG regulations.
- FIFG yönetmeliklerine bu tür ürünlerin tanıtımına ilişkin özel bir bölüm eklenmelidir.
- Packaging then becomes the protector of the product and prevents waste.
- Bu durumda ambalaj ürünün koruyucusu haline gelir ve israfı önler.
- Nor does a proven healthy product, such as olive oil, escape the European Union's eternal anti-farming policy.
- Zeytinyağı gibi sağlıklı olduğu kanıtlanmış bir ürün de Avrupa Birliği'nin ebedi tarım karşıtı politikasından kaçamıyor.
- We will only do that by guaranteeing the public a safe product that they can trust.
- Bunu da ancak halka güvenebilecekleri güvenli bir ürün garanti ederek yapabiliriz.
- It is a product that people know and have confidence in and it is safe for consumers.
- İnsanların bildiği ve güven duyduğu bir üründür ve tüketiciler için güvenlidir.
- However, this chemical has not been tested for its purity and safety and the product is not authorised.
- Bununla birlikte, bu kimyasalın saflığı ve güvenliği test edilmemiştir ve ürün ruhsatlı değildir.
- Heavy fuel oil is the most dangerous product.
- Ağır fuel oil en tehlikeli üründür.
- One failed to comply because of excessive amounts of acid insoluble ash in the product.
- Üründe asitte çözünmeyen çok miktarda kül bulunması nedeniyle uyum sağlayamadı.
- Tobacco is an addictive product that causes over half a million deaths per year within the Community.
- Tütün, Toplumda her yıl yarım milyondan fazla kişinin ölümüne neden olan bağımlılık yapıcı bir üründür.
- Once it has been proven that the product is safe, a warning is no longer relevant.
- Ürünün güvenli olduğu kanıtlandıktan sonra bir uyarı artık geçerli değildir.
- We voted for the approvable threshold of 0.5%, above which the product must be GM labelled.
- Ürünün GDO etiketi taşıması gereken kabul edilebilir eşiğe yani %0,5'e oy verdik.
- These two different names will enable people buying them to choose a product with full knowledge of the facts.
- Bu iki farklı isim, onları satın alan kişilerin gerçekleri tam olarak bilerek bir ürün seçmelerini sağlayacaktır.
- The Corbett reform is not only the product of the rapporteur or of the Socialist Group.
- Corbett reformu sadece sözcünün ya da Sosyalist Grubun ürünü değildir.
- Threshold values for product purity are standard and necessary in numerous industries.
- Ürün saflığına ilişkin eşik değerler birçok sektörde standart ve gereklidir.
- Health care is not simply a commercial product or service that is traded within the free market.
- Sağlık hizmetleri sadece serbest piyasada alınıp satılan ticari bir ürün ya da hizmet değildir.
- With regard to product labelling, the directive provides for clear dosage recommendations.
- Ürün etiketlemesine ilişkin olarak, direktif açık dozaj tavsiyeleri öngörmektedir.
- That is why I proposed, in particular, what I shall refer to as the 'euro-generic' product.
- İşte bu nedenle, özellikle 'euro-generic' olarak adlandıracağım ürünü önerdim.
- People suffering from food allergies rely on the proper listing of what a product contains.
- Gıda alerjisinden muzdarip insanlar, bir ürünün içeriğinin doğru bir şekilde listelenmesine güvenmektedir.
- On the other hand, alternative non-traditional product chains must also be developed.
- Öte yandan geleneksel olmayan alternatif ürün zincirleri de geliştirilmelidir.
- He can therefore prevent parallel importers from importing the product into the Community.
- Bu nedenle paralel ithalatçıların ürünü Topluluğa ithal etmesini engelleyebilir.
- The product definition proposed is comparable with that of a registered designation of origin.
- Önerilen ürün tanımı, tescilli bir menşe adı ile karşılaştırılabilir.
- This successful product of our joint reforming activity entails many changes.
- Ortak reform faaliyetimizin bu başarılı ürünü pek çok değişikliği beraberinde getirmektedir.
- It is not a product that you are free to choose whether or not to buy.
- Bu, satın alıp almamakta özgür olduğunuz bir ürün değildir.
- We need to minimise the grey area between these two product categories, food and medical products, as far as possible.
- Bu iki ürün kategorisi olan gıda ve tıbbi ürünler arasındaki gri alanı mümkün olduğunca en aza indirmemiz gerekmektedir.
- With regard to product labelling, the directive provides for clear dosage recommendations.
- Ürün etiketlemesi ile ilgili olarak, yönerge açık dozaj tavsiyeleri öngörmektedir.
- There is no way he could pay the estimated cost for the assessment of that product which is in a low toxicity range.
- Düşük toksisite aralığında olan bu ürünün değerlendirilmesi için tahmini maliyeti ödemesine imkan yoktur.
- As matters stand, each product has to be re-tested in each country.
- Mevcut durumda, her ürünün her ülkede yeniden test edilmesi gerekmektedir.
- It is a legitimate product, so why should you ban it?
- Bu yasal bir ürün, o halde neden yasaklıyorsunuz?
- That tendency can be seen in product sale subsidies and export refunds.
- Bu eğilim, ürün satış sübvansiyonları ve ihracat iadelerinde görülebilir.
- Yes, there are always potential risks in any new technology product or process.
- Evet, herhangi bir yeni teknoloji ürünü ya da sürecinde her zaman potansiyel riskler vardır.
- There is demonstrably no longer any genetic modification in the product.
- Üründe artık herhangi bir genetik modifikasyon olmadığı açıktır.
- The better the product, the more the maker should welcome this directive.
- Ürün ne kadar iyi olursa, üretici de bu direktifi o kadar memnuniyetle karşılamalıdır.
- One might say that she has thus already pre-empted the discussions on the White Paper on integrated product policy.
- Böylece entegre ürün politikasına ilişkin Beyaz Kitap tartışmalarını önceden haber verdiği söylenebilir.
- Tobacco is a product which damages public health.
- Tütün, kamu sağlığına zarar veren bir üründür.
- This sort of product-related labelling is the only feasible way forward.
- Ürünlerle ilgili bu tür bir etiketleme ileriye dönük tek uygulanabilir yoldur.
- It is a product of the Cold War, and no longer meets today's needs.
- Bu politika Soğuk Savaş döneminin bir ürünüdür ve artık günümüzün ihtiyaçlarını karşılamamaktadır.
- This sort of product-related labelling is the only feasible way forward.
- Ürünle ilgili bu tür bir etiketleme ileriye dönük tek uygulanabilir yoldur.
- Producers opt for product packaging on the basis of essential functions, within which there are various options.
- Üreticiler, çeşitli seçeneklerin bulunduğu temel işlevler temelinde ürün ambalajını tercih ederler.
- We are therefore talking about 8% of production and a product which is consumed very little.
- Dolayısıyla üretimin %8'inden ve çok az tüketilen bir üründen bahsediyoruz.
- The better the product, the more the maker should welcome this directive.
- Ürün ne kadar iyi olursa, üretici bu yönergeyi o kadar memnuniyetle karşılamalıdır.
- Every gardener knows that peat is a biodegradable product.
- Her bahçıvan torfun biyolojik olarak parçalanabilen bir ürün olduğunu bilir.
- Synthetic alcohol is a non-Annex I product and therefore not covered by CAP.
- Sentetik alkol Ek I dışı bir üründür ve bu nedenle OTP kapsamında değildir.
- Indonesia is a product of more than three centuries of Dutch colonialism.
- Endonezya üç asırdan fazla süren Hollanda sömürgeciliğinin bir ürünüdür.
- Flax, like hemp, is a special product with a long European tradition.
- Keten, kenevir gibi, uzun bir Avrupa geleneğine sahip özel bir üründür.
- It takes into account the specific nature of motor vehicles as a product.
- Bir ürün olarak motorlu taşıtların kendine özgü doğasını dikkate alır.
- It takes into account the specific nature of motor vehicles as a product.
- Bu dersler, bir ürün olarak motorlu taşıtların kendine özgü doğasını dikkate almaktadır.
- Wine is a pure and clear product of nature, clear and golden in the glass.
- Şarap doğanın saf ve berrak bir ürünüdür, kadehte berrak ve altın rengindedir.
- This proposal is the product of in-depth scientific analysis.
- Bu teklif derinlemesine bilimsel analizlerin ürünüdür.
- One very important product it covers is Nifursol.
- Kapsadığı çok önemli bir ürün Nifursol.
- On the other hand, alternative non-traditional product chains must also be developed.
- Öte yandan, geleneksel olmayan alternatif ürün zincirleri de geliştirilmelidir.
- Indonesia is a product of more than three centuries of Dutch colonialism.
- Endonezya, üç yüzyılı aşkın bir süre devam eden Hollanda sömürgeciliğinin bir ürünüdür.
- It must be simple and enable them, if they are particularly sensitive to a product, to make the best choice.
- Basit olmalı ve eğer bir ürüne karşı özellikle hassaslarsa en iyi seçimi yapmalarını sağlamalıdır.
- Consumers want a very good quality product.
- Tüketiciler çok iyi kalitede bir ürün istiyor.
- It is of crucial importance to have product and capital markets which function well.
- İyi işleyen ürün ve sermaye piyasalarına sahip olmak büyük önem taşımaktadır.
- We voted for the approvable threshold of 0.5%, above which the product must be GM labelled.
- Ürünün GDO'lu olarak etiketlenmesi gereken %0.5'lik onaylanabilir eşik için oy kullandık.
- This proposal is the product of in-depth scientific analysis.
- Bu öneri derinlemesine bir bilimsel analizin ürünüdür.
- It comes down to the proper screening and treatment of the product regardless of the source.
- Konu, kaynağı ne olursa olsun ürünün uygun şekilde taranması ve işlenmesine dayanmaktadır.
- Yes, there are always potential risks in any new technology product or process.
- Evet, herhangi bir yeni teknoloji ürünü veya sürecinde her zaman potansiyel riskler vardır.
- If a product is not marketed on the internal market, it should be banned for export.
- Eğer bir ürün iç pazarda pazarlanmıyorsa, ihracat için yasaklanmalıdır.
- As a rule, therefore, the product should have been used for 30 years within the EU.
- Bu nedenle, kural olarak, ürünün AB içinde 30 yıl boyunca kullanılmış olması gerekir.
- The consumer is entitled to a safe product and sound information.
- Tüketicinin güvenli bir ürün ve sağlıklı bilgi alma hakkı vardır.
- This is surely easy to demonstrate for any product that has already been on the market for some time.
- Bir süredir piyasada olan herhangi bir ürün için bunu göstermek elbette kolaydır.
- We can also see packaging in a positive light by looking at it in conjunction with the product.
- Ambalaja ürünle birlikte bakarak onu olumlu bir ışık altında da görebiliriz.
- Online or internet marketing is indeed a modern means of advertising your product or services.
- Çevrimiçi veya internet pazarlamacılığı gerçekten ürün veya hizmetlerinizin reklamını yapmanın modern bir yoludur.
- The customer should make no more than two clicks to check out a product.
- Müşteri bir ürünü incelemek için en fazla iki tıklama yapmalıdır.
- But having a promising product or service is just the first step.
- Ancak gelecek vaat eden bir ürün veya hizmete sahip olmak yalnızca ilk adımdır.
- I am nothing if not a product of my upbringing.
- Yetiştirilme tarzımın bir ürünü değilim de neyim ben.
- Explain why you think an alternative product may be more suitable.
- Alternatif bir ürünün neden daha uygun olabileceğini düşündüğünüzü açıklayın.
- The important thing is for me to like the product.
- Benim için önemli olan ürünü beğenmektir.
- This is especially true for black-market product, as it comes from labs with no quality control procedures.
- Bu özellikle karaborsa ürünler için geçerli, çünkü kalite kontrol prosedürleri olmayan laboratuarlardan geliyorlar.
- Coal is the major product of the mining industry.
- Kömür, Madencilik Sanayii'nin temel ürünüdür.
- People buy you first and then your service or your product.
- İnsanlar önce sizi, sonra hizmetinizi veya ürününüzü satın alırlar.
- Coal is the major product of the mining industry.
- Kömür, madencilik endüstrisinin başlıca ürünüdür.
- People buy you first and then your service or your product.
- İnsanlar önce sizi, sonra hizmetinizi ya da ürününüzü satın alır.
- And having a great product or service is only the first step.
- Ve harika bir ürün ya da hizmete sahip olmak sadece ilk adımdır.
- Online or internet marketing is indeed a modern means of advertising your product or services.
- Çevrimiçi veya internet pazarlaması gerçekten de ürün veya hizmetlerinizin reklamını yapmanın modern bir yoludur.
- Online or internet marketing is indeed a modern means of advertising your product or services.
- Çevrimiçi veya internet üzerinden pazarlama, ürün veya hizmetlerinizin reklamını yapmanın çağdaş bir yoludur.
- I am nothing if not a product of my upbringing.
- Yetiştirilme tarzımın bir ürünü değilsem hiçbir şey değilim.
- Coal is the major product of the mining industry.
- Kömür madencilik sektörünün en önemli ürünüdür.
- I can see why, because it's a fake product.
- Nedenini anlayabiliyorum, çünkü bu sahte bir ürün.
- I am nothing if not a product of my upbringing.
- Ben yetiştirilme tarzımın bir ürününden ibaretim.
- But having a promising product or service is just the first step.
- Ancak gelecek vaat eden bir ürün ya da hizmete sahip olmak sadece ilk adımdır.
- Does that product still exist?
- O ürün hâlâ var mı?
- Coffee is Brazil's main product.
- Kahve, Brezilya'nın ana ürünüdür.
- Are you looking for a specific product?
- Belirli bir ürün mü arıyorsunuz?
- Man is a product of his environment.
- İnsan, çevresinin bir ürünüdür.
- Why should someone buy your product?
- Neden birisi sizin ürününüzü satın alsın ki?
- Sami claimed that the product was foreign.
- Sami ürünün yabancı olduğunu iddia etti.
- The product was not taken out of the box.
- Ürün kutudan çıkarılmamış.
- The product should be used according to the instructions for use.
- Ürün, kullanım talimatlarına göre kullanılmalıdır.
- This is a product for men.
- Bu erkekler için bir ürün.
- Are people a product of their environment?
- İnsanlar çevrelerinin bir ürünü müdür?
- They no longer sell the product.
- Onlar artık ürünü satmıyorlar.
- They no longer sell the product.
- Artık ürünü satmıyorlar.
- If the need arises, customised solutions can be included in the product.
- İhtiyaç duyulması halinde, ürüne özel çözümler dahil edilebilir.
- Is the product in the ad already out of stock?
- Reklamdaki ürünün stokları tükenmiş mi?
- I don't have enough money to pay for the product in cash.
- Ürünü nakit olarak ödemek için yeterli param yok.
- There's already a product with this code.
- Bu koda sahip bir ürün zaten var.
- Did you register your product?
- Ürününüzü kaydettirdiniz mi?
- It's just a product of the imagination.
- Bu sadece hayal gücünün bir ürünü.
- Why should I buy your product?
- Ürününüzü neden satın almalıyım?
- I don't have enough money to pay for the product in cash.
- Ürünün parasını nakit ödeyecek kadar param yok.
- The iPad would be a better product if it could handle Flash.
- Flash'ı kullanabilseydi iPad daha iyi bir ürün olurdu.
- I think that it is the right time to introduce the product.
- Ben ürünü tanıtmak için doğru zaman olduğunu düşünüyorum.
- If you are not paying for it, you are the product.
- Parasını ödemiyorsanız, ürün sizsiniz.
- Man is a product of his circumstances.
- İnsan, içinde bulunduğu koşulların bir ürünüdür.
- They advertised a new product on TV.
- Onlar televizyonda yeni bir ürünün reklamını yaptı.
- The exhibition was a product of his imagination.
- Sergi onun hayal gücünün bir ürünüydü.
- Coffee is Brazil's main product.
- Kahve Brezilya'nın esas ürünüdür.
- Why should I buy your product?
- Neden ürününüzü satın almalıyım?
- I'm here to pick up the product I ordered.
- Ben sipariş ettiğim ürünü almak için buradayım.
- The product carries a high price tag.
- Ürün, yüksek bir fiyat etiketi taşıyor.
- What's the product's code?
- Ürünün kodu nedir?
- Especially during times of economic crisis, price becomes a dominant factor in deciding whether to buy any product.
- Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, herhangi bir ürünü alıp almayacağımıza karar verirken fiyat baskın faktör haline gelir.
- They will boycott that product.
- O ürünü boykot edecekler.
- Man is a product of his environment.
- İnsan çevresinin bir ürünüdür.
- Sometimes, buying a cheaper product will cost you more in the long run.
- Bazen daha ucuz bir ürün almak uzun vadede size daha pahalıya mal olur.
- If a for-profit company doesn't charge you for its product, you are the product that is being sold.
- Kâr odaklı bir şirket ürün için sizden para almıyorsa satılan ürün sizsinizdir.
- This is a product for men.
- Bu erkekler için bir üründür.
- I don't think it's a product that's worth the price.
- Bu fiyata değecek bir ürün olduğunu sanmıyorum.
- The product should be used according to the instructions for use.
- Ürün kullanma kılavuzuna göre kullanılmalı.
- They will boycott that product.
- Onlar o ürünü boykot edecekler.
- Especially during times of economic crisis, price becomes a dominant factor in deciding whether to buy any product.
- Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde fiyat, herhangi bir ürünü satın alıp almama kararında baskın bir faktör haline gelir.
- There is a merchant for every product.
- Her ürün için bir tüccar vardır.
- The product is vacuum-sealed to keep it fresh.
- Ürün taze kalması için vakumla kapatılmıştır.
- If you are not paying for it, you are the product.
- Eğer ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz.
- The product may contain trace amounts of nuts and gluten.
- Ürün eser miktarda fındık ve glüten içerebilir.
- The product should not be reprocessed.
- Ürün yeniden işlenmemelidir.
- They advertised a new product on TV.
- Televizyonda yeni bir ürünün reklamını yaptılar.
- This is particularly important when considering which product is right for you.
- Bu özellikle hangi ürünün sizin için doğru olduğunu düşünürken önemlidir.
- We can deliver the product in June.
- Ürünü haziran ayında teslim edebiliriz.
- You need to sell more product.
- Daha fazla ürün satmalısın.
- They can make the same product much more cheaply.
- Onlar aynı ürünü çok daha ucuza yapabilir.
- Carbonic acid is a product of many chemical reactions.
- Karbonik asit birçok kimyasal reaksiyonun bir ürünüdür.
- The product was mislabelled.
- Ürün yanlış etiketlenmişti.
- With this price, your product would not be competitive in the Japanese market.
- Bu fiyatla ürününüz Japon pazarında rekabet edemez.
- Walt is a product of the Cold War.
- Walt, Soğuk Savaş'ın bir ürünüdür.
- I think that it is the right time to introduce the product.
- Bence ürünü tanıtmak için doğru zaman.
- You need to sell more product.
- Daha fazla ürün satmanız gerekir.
- They can make the same product much more cheaply.
- Aynı ürünü çok daha ucuza yapabilirler.
- If a for-profit company doesn't charge you for its product, you are the product that is being sold.
- Kâr amacı güden bir şirket ürünü için sizden ücret talep etmiyorsa, satılan ürün sizsinizdir.
- The product should not be reprocessed.
- Ürün tekrar işlenmemelidir.
- We need some more information about that product.
- O ürün hakkında biraz daha bilgiye ihtiyacımız var.
- Does that product still exist?
- O ürün hâlâ mevcut mu?
- I'm here to pick up the product I ordered.
- Sipariş ettiğim ürünü almaya geldim.
- The product was not taken out of the box.
- Ürün kutudan çıkarılmadı.
- There's already a product with this code.
- Zaten bu koda sahip bir ürün var.
- This product is still in the prototype stage.
- Ürün henüz prototip aşamasında.
- I don't think it's a product that's worth the price.
- Fiyatının hakkını veren bir ürün değil bence.
- Sometimes, buying a cheaper product will cost you more in the long run.
- Bazen, daha ucuz bir ürün satın almak uzun vadede size daha fazlaya mal olacaktır.
- The product may contain trace amounts of nuts and gluten.
- Ürün eser miktarda fındık ve gluten içerebilir.
- Are you able to grant us a special discount of 5% for 50 sets of the product?
- Bize 50 set ürün için %5'lik özel bir indirim yapabilir misiniz?
- What surprises me is that they can actually sell that product for so much money.
- Beni şaşırtan şey, bu ürünü bu kadar paraya satabilmeleriydi.
Show More (182)
|
