pulse - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
pulse nabız n.
  • My pulse quickened when I saw him enter the room.
  • Odaya girdiğini gördüğümde nabzım hızlandı.
  • Don't worry; I have my finger on the pulse of the industry.
  • Endişelenmeyin; ben sektörün nabzını tutuyorum.
  • We therefore need to take the pulse of the equality policy, measure it and assess it.
  • Bu nedenle eşitlik politikasının nabzını tutmalı, ölçmeli ve değerlendirmeliyiz.
Show More (66)
pulse nabız atışı n.
  • The patient doesn't have a pulse anymore.
  • Hastanın artık bir nabız atışı yok.
  • Your pulse has gone up.
  • Nabız atışın arttı.
Show More (-1)
pulse gürül gürül akmak (su) v.
  • Heavy exercise sent the blood pulsing through his body.
  • Ağır egzersiz kanın vücudunda gürül gürül akmasına neden oldu.
Show More (-2)
pulse vücutta dolaşmak v.
  • I felt a rush of panic pulsing through my body.
  • Bedenimde bir panik dalgasının dolaştığını hissettim.
Show More (-2)
pulse (mutfak robotu vb.) kuvvetle çırpmak v.
  • Pulse the fruit and milk until you get a smooth texture.
  • Meyve ve sütü pürüzsüz bir doku elde edinceye kadar kuvvetle çırpın.
Show More (-2)
pulse gümbürtü n.
  • The distant pulse of the nightclub kept us from sleeping.
  • Gece kulübünün uzaktan gelen gümbürtüleri uyumamızı engelliyordu.
Show More (-2)
pulse sinyal n.
  • They used light pulses to communicate in Morse.
  • Mors alfabesiyle iletişim kurmak için ışık sinyalleri kullandılar.
Show More (-2)