pure - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
pure saf adj.
  • I am wearing a pure silk shirt.
  • Saf ipekten bir gömlek giyiyorum.
  • The Commission's estimates are based on pure suppositions, with no solid foundation.
  • Komisyon'un tahminleri hiçbir sağlam temele dayanmayan saf varsayımlara dayanmaktadır.
  • Secondly, why do so few European SMEs see growth as an opportunity instead of pure risk?
  • İkinci olarak neden bu kadar az Avrupalı KOBİ büyümeyi saf risk yerine bir fırsat olarak görüyor?
Show More (70)
pure tamamen adj.
  • It was pure chance Tom won the race.
  • Tom'un yarışı kazanması tamamen şanstı.
  • That's pure rubbish.
  • Bu tamamen saçmalık.
  • It was pure chance Tom won the race.
  • Tom'un yarışı kazanması tamamen şans eseriydi.
Show More (14)
pure temiz adj.
  • You can provide pure water for African children for just 5 dollars.
  • Sadece 5 dolar karşılığında Afrikalı çocuklara temiz su temin edebilirsiniz.
  • Have you ever breathed pure air?
  • Hiç temiz hava soludun mu?
  • We are breathing pure air.
  • Temiz hava soluyoruz.
Show More (7)
pure sırf adj.
  • All I see in him is pure evil.
  • Onda gördüğüm tek şey sırf kötülük.
  • Organic chemistry is pure memorization.
  • Organik kimya sırf ezberdir.
  • Organic chemistry is pure cramming.
  • Organik kimya sırf ezberdir.
Show More (0)
pure salt adj.
  • The directive is not intended to cover the patenting of pure computer programs.
  • Direktif, salt bilgisayar programlarının patentlenmesini kapsamamaktadır.
  • Sacha Baron Cohen's parodies are full of silly stereotypes and antigoyish insinuations, but I still like them in a pure comedic sense.
  • Sacha Baron Cohen'in parodileri salakça stereotipler ve tepeden bakan Yahudi imalarıyla dolu olsa da salt mizahi açıdan yine de hoşuma gidiyor.
Show More (-1)
pure katıksız adj.
  • Chemistry and mathematic alike became pure analysis.
  • Kimya ve matematik de katıksız analize dönüştü.
  • That's pure rubbish.
  • Bu katıksız çöp.
Show More (-1)
pure namuslu adj.
  • She was quite the pure type.
  • Oldukça namuslu biriydi.
Show More (-2)
pure duru adj.
  • I know she has a pure voice, but I don't like her music anyways.
  • Duru bir sesi olduğunu biliyorum ama yine de müziğini sevmiyorum.
Show More (-2)
pure tam bir adj.
  • This anime is pure Japanese.
  • Bu anime tam bir Japon animesi.
Show More (-2)
pure safkan adj.
  • Pera is a pure breed bulldog.
  • Pera safkan bir bulldog ırkındandır.
Show More (-2)
pure kusursuz adj.
  • You can see the pure Byzantine architecture in Hagia Sophia.
  • Ayasofya'da ise kusursuz Bizans mimarisini görebilirsiniz.
Show More (-2)