| 1 |
questionable |
şüpheli |
adj. |
|
- The Agency for Reconstruction also itself called in OLAF in relation to the contract of a questionable external advisor.
- Yeniden Yapılanma Ajansı da şüpheli bir dış danışmanla yapılan sözleşmeyle ilgili olarak OLAF'ı bizzat çağırmıştır.
- These can be used to distort competition and support questionable projects.
- Bunlar rekabeti bozmak ve şüpheli projeleri desteklemek için kullanılabilir.
- The Agency for Reconstruction also itself called in OLAF in relation to the contract of a questionable external advisor.
- Yeniden Yapılandırma Ajansı da şüpheli bir dış danışmanla yapılan sözleşmeyle ilgili olarak OLAF'ı bizzat çağırmıştır.
- I've done questionable things.
- Şüpheli şeyler yaptım.
- Tom made some questionable choices.
- Tom bazı şüpheli seçimler yaptı.
- The evidence is questionable.
- Kanıtlar şüpheli.
- She had a questionable past.
- Şüpheli bir geçmişi vardı.
- The behaviour of many people is questionable.
- Birçok insanın davranışları şüpheli.
- There are many questionable points in this ledger.
- Bu hesap defterinde birçok şüpheli nokta var.
- Their honesty is questionable.
- Dürüstlükleri şüpheli.
Show More (7)
|
| 2 |
questionable |
tartışmalı |
adj. |
|
- Quite apart from that, it is questionable whether there is really any need for harmonisation in this area.
- Bunun dışında bu alanda uyumlaştırmaya gerçekten ihtiyaç olup olmadığı tartışmalıdır.
- Had I voted in favour of this resolution, I would have given my support to a questionable and arbitrary act.
- Bu karar lehinde oy kullanmış olsaydım, tartışmalı ve keyfi bir eyleme destek vermiş olacaktım.
- This is not simply a border that is questionable only in its appropriateness.
- Bu sadece uygunluğu tartışmalı bir sınır değildir.
- It is questionable whether the proposal will have any environmental benefit worth mentioning.
- Teklifin kayda değer herhangi bir çevresel faydası olup olmayacağı tartışmalıdır.
- That is why I regard this proposal on such a vital issue as being highly questionable.
- Bu nedenle böylesine hayati bir konudaki bu öneriyi son derece tartışmalı buluyorum.
- As a result, the higher standards are somewhat questionable.
- Sonuç olarak, daha yüksek standartlar biraz tartışmalıdır.
- Why do we reject the Tobin tax and consider it so questionable?
- Tobin vergisini neden reddediyor ve bu kadar tartışmalı buluyoruz?
- The evidence is questionable.
- Deliller tartışmalıdır.
Show More (5)
|
| 3 |
questionable |
kuşkulu |
adj. |
|
- Their honesty is questionable.
- Onların dürüstlüğü kuşkulu.
- Tom made some questionable choices.
- Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
Show More (-1)
|
| 4 |
questionable |
tartışılabilir |
adj. |
|
- It's a questionable policy.
- Bu tartışılabilir bir politika.
Show More (-2)
|
