reassure - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
reassure güven vermek v.
  • This should also serve to reassure such countries as Bulgaria and Romania.
  • Bu durum Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere de güven vermelidir.
  • Yet in order to convince people, and to reassure them, we will have to get it right.
  • Yine de insanları ikna etmek ve onlara güven vermek için bunu doğru yapmamız gerekecek.
  • We need to make a greater effort to reassure our citizens and the citizens of the Member States.
  • Vatandaşlarımıza ve Üye Devletlerin vatandaşlarına güven vermek için daha fazla çaba sarf etmeliyiz.
Show More (10)
reassure rahatlatmak v.
  • Allow me to reassure you right away.
  • İzin verin sizi hemen rahatlatayım.
  • What can you say to reassure us and allay our concerns?
  • Bizi rahatlatmak ve endişelerimizi gidermek için ne söyleyebilirsiniz?
  • I can therefore reassure you, relatively speaking, about his state of health.
  • Bu nedenle, sağlık durumu hakkında göreceli olarak sizi rahatlatabilirim.
Show More (7)
reassure temin etmek v.
  • Let me reassure you that preparations for publication continue in earnest.
  • Yayın hazırlıklarının ciddiyetle devam ettiği konusunda sizi temin ederim.
  • I can reassure you that it is not very long.
  • Çok uzun olmadığı konusunda sizi temin edebilirim.
  • I can reassure you that cancer prevention still figures very high on my agenda.
  • Kanserin önlenmesinin hala gündemimin en üst sıralarında yer aldığı konusunda sizi temin edebilirim.
Show More (4)
reassure güvence vermek v.
  • I hope that the Commission will be able to reassure the Committee on Fisheries that its appearance is imminent.
  • Umarım Komisyon, Balıkçılık Komitesi'ne bu yöntemin yakın zamanda ortaya çıkacağı konusunda güvence verebilir.
  • I hope that the Commission will be able to reassure the Committee on Fisheries that its appearance is imminent.
  • Komisyon'un Balıkçılık Komitesi'ne bu konunun yakın zamanda ortaya çıkacağına dair güvence verebileceğini umuyorum.
  • We should like to have been reassured that these fundamental rights are being respected.
  • Bu temel haklara saygı gösterildiği konusunda bize güvence verilmesini isterdik.
Show More (4)
reassure yatıştırmak n.
  • Tom tried to reassure his wife.
  • Tom karısını yatıştırmaya çalıştı.
Show More (-2)