scarcely - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
scarcely neredeyse adv.
  • The different effects of our budget decisions on women and men have scarcely featured in our debate today.
  • Bütçe kararlarımızın kadınlar ve erkekler üzerindeki farklı etkileri bugünkü tartışmalarımızda neredeyse hiç yer almadı.
  • The report before us today scarcely touches on this point.
  • Bugün önümüzde bulunan rapor bu noktaya neredeyse hiç değinmiyor.
  • There are scarcely any objections to it on the part of our group.
  • Grubumuz tarafından bu konuda neredeyse hiç itiraz yok.
Show More (22)
scarcely pek adv.
  • That is scarcely what you would call a responsible social policy.
  • Buna sorumlu bir sosyal politika demek pek mümkün değildir.
  • Enlargement can scarcely succeed without a strong commitment from, and involvement by, these countries.
  • Bu ülkelerin güçlü bir taahhüdü ve katılımı olmadan genişlemenin başarılı olması pek mümkün değildir.
  • I find the goings-on in this sensitive area scarcely credible.
  • Bu hassas alanda yaşananları pek inandırıcı bulmuyorum.
Show More (10)
scarcely henüz adv.
  • She had scarcely finished speaking when he cut in.
  • Adam araya girdiğinde konuşmasını henüz bitirmemişti.
  • She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.
  • Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.
  • Scarcely had the market opened when the fire broke out.
  • Yangın çıktığında, market henüz açılmamıştı.
Show More (2)
scarcely zar zor adv.
  • We have a large number of businesses that can scarcely support one family.
  • Bir aileyi zar zor geçindirebilen çok sayıda işletmemiz var.
  • He can scarcely write his name.
  • Adını zar zor yazabiliyor.
  • I can scarcely sleep at night.
  • Geceleri zar zor uyuyabiliyorum.
Show More (1)
scarcely güçlükle adv.
  • Tom could scarcely believe it.
  • Tom buna güçlükle inanabildi.
  • I scarcely believed my eyes.
  • Ben gözlerime güçlükle inandım.
  • He can scarcely write his name.
  • O adını güçlükle yazabiliyor.
Show More (0)
scarcely nadiren adv.
  • I scarcely ever do that.
  • Bunu nadiren yaparım.
Show More (-2)
scarcely güç bela adv.
  • Scarcely had I reached home before the telephone rang.
  • Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.
Show More (-2)