| 1 |
scent |
koku |
n. |
|
- I never forgot the scent of her perfume.
- Onun parfümünün kokusunu hiç unutmadım.
- The dog followed the scent of the rabbit.
- Köpek tavşanın kokusunu takip etti.
- The scent of tobacco cologne brought back memories of Tom's visits to his grandfather's.
- Tütün kolonyasının kokusu Tom'un büyükbabasına yaptığı ziyaretlerin anılarını canlandırdı.
- The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmurdan sonraki toprak kokusuna petrikor denir.
- The flowers give off a very pleasant scent.
- Çiçekler çok hoş bir koku yayıyor.
- There's a scent of danger.
- Tehlike kokusu var.
- Acetophenone has an orange-blossom scent.
- Asetofenonun portakal çiçeği kokusu vardır.
- Beauty without grace is like a rose without a scent.
- Zarafeti olmayan güzellik, kokusu olmayan güle benzer.
- The scent of lilacs is pervading the garden.
- Leylak kokusu bahçeyi kaplıyordu.
- Her exotic perfume has a subtle scent.
- Onun egzotik parfümünün hoş bir kokusu var.
- The scent of cedar repels moths.
- Sedir kokusu güveleri uzaklaştırır.
- Beauty without grace is like a rose without a scent.
- Zarafeti olmayan güzellik kokusu olmayan bir gül gibidir.
- The scent of lilacs is pervading the garden.
- Leylakların kokusu bahçeye yayılıyor.
- Her exotic perfume has a subtle scent.
- Egzotik parfümünün hafif bir kokusu var.
- I can't forget the scent of his hair.
- Saçının kokusunu unutamıyorum.
- The scent of tobacco cologne brought back memories of Tom's visits to his grandfather's.
- Tütün kolonyasının kokusu dedesinin evini ziyaret ettiği zamanlara dair Tom'un hatıralarını canlandırdı.
- I can't forget the scent of his hair.
- Onun saçının kokusunu unutamıyorum.
- Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.
- Portakal çiçeklerinin rahatlatıcı bir etkisi ve hoş bir kokusu vardır.
Show More (15)
|
| 2 |
scent |
kokusunu almak |
v. |
|
- The detective scented a story behind the incident.
- Dedektif olayın arkasındaki hikayenin kokusunu aldı.
- The guard dog scented the incoming people.
- Bekçi köpeği gelen insanların kokusunu aldı.
Show More (-1)
|
| 3 |
scent |
hoş koku |
n. |
|
- The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmur sonrası topraktan gelen hoş kokuya petrikor denir.
- Sweet scents are borne on soft breezes.
- Hoş kokular hafif rüzgârlarla yayılır.
Show More (-1)
|
| 4 |
scent |
parfüm |
n. |
|
- Alice has a large collection of scents.
- Alice'in geniş bir parfüm koleksiyonu var.
Show More (-2)
|
| 5 |
scent |
koku ile doldurmak |
v. |
|
- The fresh mint scented the air in the room.
- Taze nane odayı koku ile dolduruyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
scent |
güzel koku |
n. |
|
- The scent of musk is one of the best smells there is.
- Misk kokusu var olan en güzel kokulardan biridir.
Show More (-2)
|
