| 1 |
sensation |
his |
n. |
|
- I felt a sensation of heat on my left arm while standing next to the fireplace.
- Şöminenin yanında dururken sol kolumda bir his algıladım.
- I have a strange sensation about this place.
- Bu yerle ilgili garip bir his var içimde.
- You wouldn't have a sensation on a broken finger, it's probably just a bruise.
- Kırık bir parmak olsa his kaybınız olurdu, muhtemelen sadece bir çürüktür.
- I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all.
- Sol ayağımda hiçbir şey hissedemiyorum; hiçbir his yok.
Show More (1)
|
| 2 |
sensation |
duygu |
n. |
|
- Pain is an entirely personal sensation.
- Acı tamamen kişisel bir duygudur.
- Pain is an entirely personal sensation.
- Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.
- I could never have imagined such a sensation.
- Böyle bir duyguyu asla hayal edemezdim.
Show More (0)
|
| 3 |
sensation |
sansasyon |
n. |
|
- The trailer of their latest game created a sensation.
- Son oyunlarının fragmanı sansasyon yarattı.
- This case became a national sensation.
- Bu dava ulusal bir sansasyon haline geldi.
Show More (-1)
|
| 4 |
sensation |
heyecan |
n. |
|
- It was an overnight sensation.
- Bu bir gecelik heyecandı.
- The movie created a great sensation.
- Film, büyük bir heyecan yarattı.
Show More (-1)
|
