1 |
slowly |
yavaşça |
adv. |
|
- Slowly, it is true, but spreading nonetheless.
- Yavaşça, doğru, ama yine de yayılıyor.
- And if you really want help, try breathing in and exhaling slowly.
- Ve gerçekten yardım istiyorsanız, yavaşça nefes alıp vermeyi deneyin.
- They slowly approached Tom.
- Yavaşça Tom'a yaklaştılar.
- They slowly approached him.
- Onlar yavaşça ona yaklaştılar.
- Tom turned the doorknob slowly.
- Tom kapı tokmağını yavaşça çevirdi.
- Tom slowly walked towards Mary.
- Tom yavaşça Mary'ye doğru yürüdü.
- I opened the door slowly.
- Kapıyı yavaşça açtım.
- The balloon went up slowly.
- Balon yavaşça havalandı.
- He slowly opened his eyes, and then she kissed him.
- Adam yavaşça gözlerini açtı ve sonra kadın onu öptü.
- Tom slowly walked up the stairs.
- Tom yavaşça merdivenlerden çıktı.
- She slowly moved forward.
- O, yavaşça ilerledi.
- Tom sipped his coffee slowly.
- Tom kahvesini yavaşça yudumladı.
- The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
- Hayalet yavaşça, ciddiyetle, sessizce yaklaştı.
- He slowly moved forward.
- Yavaşça ilerledi.
- Tom is walking down the street slowly.
- Tom sokakta yavaşça yürüyor.
- Tom slowly pushed open the door.
- Tom kapıyı yavaşça iterek açtı.
- Tom rose slowly from behind his desk.
- Tom masasının arkasından yavaşça kalktı.
- Slowly but surely English is losing importance in Europe.
- İngilizce yavaşça ama emin adımlarla Avrupa'da önemini yitiriyor.
- Tom got up slowly.
- Tom yavaşça kalktı.
- Mary spoke Japanese slowly.
- Mary yavaşça Japonca konuştu.
- Tom sipped his coffee slowly.
- Tom yavaşça kahvesini yudumladı.
- He went slowly up the stairs.
- O yavaşça merdivenlerden yukarı çıktı.
- Tom drove slowly down the street.
- Tom caddede yavaşça ilerledi.
- They walked slowly towards her.
- Yavaşça ona doğru yürüdüler.
- Tom is slowly catching up with the rest of the class.
- Tom yavaşça sınıfın geri kalanına yetişiyor.
- She closed her diary slowly.
- O, günlüğünü yavaşça kapattı.
- She slowly opened her eyes.
- O, gözlerini yavaşça açtı.
- He is slowly recovering from his illness.
- Hastalığını yavaşça atlatıyor.
- She closed her diary slowly.
- Günlüğünü yavaşça kapattı.
- My grandmother speaks slowly.
- Anneannem yavaşça konuşuyor.
- She was leaving and was walking slowly from me.
- Gidiyordu ve benden yavaşça uzaklaşıyordu.
- The leaves are slowly falling.
- Yapraklar yavaşça düşüyor.
- Tom sipped his wine slowly.
- Tom şarabını yavaşça yudumladı.
- Tom opened the door slowly.
- Tom kapıyı yavaşça açtı.
- Sami moved slowly.
- Sami yavaşça hareket etti.
- I slowly backed away.
- Ben yavaşça geriye çekildim.
- Walk slowly to the door.
- Yavaşça kapıya doğru yürü.
- Make haste slowly.
- Yavaşça acele edin.
- He slowly moved forward.
- O yavaşça ilerledi.
- The car slowly gathered speed.
- Araba yavaşça hızlandı.
- The river flows slowly to the sea.
- Nehir yavaşça denize doğru akıyor.
- Let's go down the stairs slowly.
- Yavaşça merdivenlerden aşağı gidelim.
- She repeated her name slowly.
- Adını yavaşça tekrarladı.
- Can you come down slowly?
- Yavaşça aşağı inebilir misin?
- I must eat slowly.
- Yavaşça yemeliyim.
- He read the letter slowly.
- O, mektubu yavaşça okudu.
- He sipped the hot coffee slowly.
- Sıcak kahveyi yavaşça yudumladı.
- She slowly disappeared into the foggy forest.
- Sisli ormanda yavaşça gözden kayboldu.
- He slowly raised the gun.
- Silahı yavaşça kaldırdı.
- He repeated his name slowly.
- Yavaşça adını tekrarladı.
- He went up the steps slowly.
- O, basamakları yavaşça tırmandı.
- Slowly I swim to the shore, looking back with each stroke.
- Yavaşça kıyıya doğru yüzüp her kulaçta geriye doğru bakıyorum.
- He sipped the hot coffee slowly.
- O, yavaşça sıcak kahveyi yudumladı.
- Tom slowly backed away.
- Tom yavaşça geriye çekildi.
- Could you please repeat it slowly?
- Lütfen yavaşça tekrar eder misiniz?
- Tom slowly looked around the room.
- Tom yavaşça odaya bakındı.
- She walked slowly away from me.
- O, yavaşça benden uzaklaştı.
- He is slowly catching up.
- O yavaşça yetişiyor.
- The broad river flows slowly.
- Geniş nehir yavaşça akar.
- A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.
- Tepenin üstünde bir depo kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.
- She did it slowly.
- Onu yavaşça yaptı.
- They slowly approached her.
- Yavaşça ona yaklaştılar.
- He slowly raised the gun.
- O, yavaşça silahı kaldırdı.
- She drinks the water slowly.
- Suyu yavaşça içiyor.
- They walked slowly towards Tom.
- Yavaşça Tom'a doğru yürüdüler.
- I think that that car is slowly following us.
- Sanırım o araba bizi yavaşça takip ediyor.
- He stood up slowly.
- Yavaşça ayağa kalktı.
- I walk very slowly.
- Çok yavaşça yürüyorum.
- Tom slowly closed his eyes.
- Tom yavaşça gözlerini kapattı.
- He drove slowly up the hill.
- Tepeye doğru yavaşça sürdü.
- She slowly disappeared into the foggy forest.
- Yavaşça sisli ormanın içinde kayboldu.
- The army slowly advanced across the river.
- Ordu, nehir boyunca yavaşça ilerledi.
- He slowly climbed the stairs.
- Merdivenleri yavaşça tırmandı.
- Tom drove slowly up the hill.
- Tom tepeye doğru yavaşça sürdü.
- Tom went up the steps slowly.
- Tom basamakları yavaşça çıktı.
- Time drags slowly.
- Zaman yavaşça akıyor.
- Tom nodded slowly.
- Tom yavaşça başını salladı.
- The ship slowly started to move.
- Gemi yavaşça hareket etmeye başladı.
- Tom translates slowly.
- Tom yavaşça çeviri yapar.
- Tom read the letter slowly.
- Tom mektubu yavaşça okudu.
- She turned the doorknob slowly.
- Kapı kolunu yavaşça çevirdi.
- Let's go down the stairs slowly.
- Yavaşça merdivenlerden aşağı inelim.
- Turn around slowly.
- Yavaşça arkanı dön.
- Tom slowly turned the doorknob and entered the room quietly.
- Tom yavaşça kapı kolunu çevirdi ve sessizce odaya girdi.
- Tom stood up slowly.
- Tom yavaşça ayağa kalktı.
- The elevator doors opened slowly.
- Asansör kapıları yavaşça açıldı.
- I stood up slowly.
- Yavaşça ayağa kalktım.
- He repeated his name slowly.
- Adını yavaşça tekrarladı.
- Tom slowly retreated.
- Tom yavaşça çekildi.
- He spoke slowly, with a strong Texas accent.
- Güçlü bir Teksas aksanıyla yavaşça konuştu.
- He spoke slowly, with a strong Texas accent.
- O güçlü bir Teksas aksanıyla yavaşça konuştu.
- Could you please repeat it slowly?
- Lütfen onu yavaşça tekrarlar mısın?
- He drove slowly up the hill.
- O, tepeye doğru yavaşça sürdü.
- He was told to stand up, and he did so slowly.
- Ayağa kalkması söylendi ve o da yavaşça ayağa kalktı.
- Let's go down the stairs slowly.
- Merdivenlerden yavaşça inelim.
- Tom slowly backed away.
- Tom yavaşça geri çekildi.
- Tom slowly walked up the stairs.
- Tom yavaşça merdivenlerden yukarı yürüdü.
- He began to address the audience slowly.
- Seyirciye yavaşça hitap etmeye başladı.
- Tom did that slowly.
- Tom bunu yavaşça yaptı.
- Just take it slowly.
- Yavaşça al.
- Tom turned the doorknob slowly.
- Tom yavaşça kapı topuzunu döndürdü.
- She works slowly.
- O yavaşça çalışır.
- The balloon descended slowly.
- Balon yavaşça alçaldı.
- They walked slowly towards him.
- Yavaşça ona doğru yürüdüler.
- We walked slowly towards them.
- Yavaşça onlara doğru yürüdük.
- He slowly climbed the stairs.
- O yavaşça merdivenleri tırmandı.
- He went slowly up the stairs.
- Merdivenleri yavaşça çıktı.
- The army slowly advanced across the river.
- Ordu, yavaşça nehrin karşısına ilerledi.
- The doorknob slowly turned.
- Kapı tokmağı yavaşça çevrildi.
- The balloon went up slowly.
- Balon yavaşça yükseldi.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş ufkun altında yavaşça battı.
- I slowly backed away.
- Yavaşça geri çekildim.
- Tom rose slowly to his feet.
- Tom yavaşça ayağa kalktı.
- He read the letter slowly.
- Mektubu yavaşça okudu.
- Tom slowly retreated.
- Tom yavaşça geri çekildi.
- Tom slowly pushed open the door.
- Tom kapıyı açmak için yavaşça itti.
- We slowly approached them.
- Yavaşça onlara yaklaştık.
- Tom slowly rose from his chair.
- Tom yavaşça sandalyesinden kalktı.
- She slowly opened her eyes.
- Yavaşça gözlerini açtı.
- The door closed slowly.
- Kapı yavaşça kapandı.
- They slowly approached him.
- Yavaşça ona yaklaştılar.
- Tom slowly opened his eyes, and then Mary kissed him.
- Tom yavaşça gözlerini açtı ve sonra Mary onu öptü.
- The doorknob slowly turned.
- Kapı kolu yavaşça döndü.
- Slowly his eyes adjusted to the darkness.
- Gözleri yavaşça karanlığa alıştı.
- The negotiations progressed slowly.
- Görüşmeler yavaşça ilerledi.
- He went up the steps slowly.
- Basamakları yavaşça çıktı.
- She slowly moved forward.
- Yavaşça ilerledi.
- She repeated her name slowly.
- Yavaşça adını tekrarladı.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş yavaşça ufkun altına battı.
- Tom went up the steps slowly.
- Tom yavaşça basamaklara çıktı.
- Hurry slowly.
- Yavaşça acele et.
- Tom got up slowly.
- Tom yavaşça ayağa kalktı.
- Tom drove slowly up the hill.
- Tom araçla yavaşça tepeye çıktı.
- Tom slowly opened the door.
- Tom yavaşça kapıyı açtı.
- The door opened slowly.
- Kapı yavaşça açıldı.
- Eat your food slowly.
- Yemeğini yavaşça ye.
- She walked slowly away from me.
- Yavaşça yanımdan uzaklaştı.
- The cat slowly approached the mouse.
- Kedi yavaşça fareye yaklaştı.
- They moved ahead slowly.
- Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- She turned the doorknob slowly.
- O, kapı tokmağını yavaşça çevirdi.
- Tom slowly looked around the room.
- Tom yavaşça odaya baktı.
- The leaves are falling slowly.
- Yapraklar yavaşça düşüyor.
- Tom exhaled slowly.
- Tom yavaşça nefes verdi.
- Slowly, please.
- Yavaşça, lütfen.
- A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.
- Tepenin üstüne bir kiler kazıldı ve evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.
- Tom rose slowly from behind his desk.
- Tom masanın arkasından yavaşça kalktı.
- I sipped my coffee slowly.
- Kahvemi yavaşça yudumladım.
- Tom slowly walked backwards.
- Tom yavaşça geriye doğru yürüdü.
- Slowly I swim to the shore, looking back with each stroke.
- Yavaşça kıyıya doğru yüzüyorum, her kulaçta geriye bakıyorum.
- Tom walked slowly down the road using his cane.
- Tom bastonunu kullanarak yavaşça yoldan aşağıya doğru yürüdü.
- The paper plane fell slowly to earth.
- Kağıt uçak yavaşça yere düştü.
- She slowly closed her eyes.
- Yavaşça gözlerini kapadı.
- Tom slowly drew back.
- Tom yavaşça geri çekildi.
- She slowly closed her eyes.
- Yavaşça gözlerini kapattı.
- Tom slowly opened his eyes, and then Mary kissed him.
- Tom yavaşça gözlerini açtı ve ardından Mary onu öptü.
- Mary spoke Japanese slowly.
- Mary, yavaşça Japonca konuştu.
- She did it slowly.
- Yavaşça yaptı.
- The leaves are slowly falling.
- Yapraklar yavaşça dökülüyor.
Show More (157)
|
2 |
slowly |
yavaş |
adv. |
|
- The wheels of the complaint procedure turn very slowly, but meanwhile Europe's shipbuilding sector is dying.
- Şikayet prosedürünün çarkları çok yavaş dönüyor ama bu arada Avrupa'nın gemi inşa sektörü ölüyor.
- It is no coincidence that public market harmonisation is progressing so slowly.
- Kamu piyasası uyumunun bu kadar yavaş ilerlemesi tesadüf değildir.
- Furthermore, things moved slowly when it came to using the Internet.
- Dahası, internet kullanımı söz konusu olduğunda işler yavaş ilerliyordu.
- When the refugees began streaming in, the EU acted slowly and was completely powerless to act.
- Mülteciler akın etmeye başladığında AB yavaş hareket etti ve harekete geçmek için tamamen güçsüzdü.
- Matters are proceeding slowly and, in my view, too slowly where a number of the issues are concerned.
- İşler yavaş ilerliyor ve bana göre bazı konularda çok yavaş ilerliyor.
- In these matters, however, it is better to move slowly and appropriately rather than rapidly and get things wrong.
- Ancak bu konularda hızlı hareket edip işleri yanlış yapmaktansa, yavaş ve uygun şekilde hareket etmek daha iyidir.
- It is no coincidence that public market harmonisation is progressing so slowly.
- Kamu piyasalarının uyumlaştırılmasının bu kadar yavaş ilerlemesi tesadüf değildir.
- In comparison with Japan, 3G technology is coming on stream only very slowly.
- Japonya ile kıyaslandığında 3G teknolojisi çok yavaş bir şekilde yaygınlaşmaktadır.
- The mill turns slowly, but I believe it turns all the same.
- Değirmen yavaş dönüyor ama ben yine de döndüğüne inanıyorum.
- Today, it saddens us all to see how slowly we are moving in this direction.
- Bugün, bu yönde ne kadar yavaş ilerlediğimizi görmek hepimizi üzüyor.
- Impatient citizens complain that the wheels of European bureaucracy turn infinitely slowly.
- Sabırsız vatandaşlar, Avrupa bürokrasisinin çarklarının sonsuz derecede yavaş döndüğünden yakınıyor.
- So I feel that, slowly but surely, we are making headway.
- Dolayısıyla yavaş ama emin adımlarla ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum.
- These mills here, however, are grinding too slowly for my liking.
- Ancak buradaki değirmenler benim hoşuma gitmeyecek kadar yavaş dönüyor.
- The mill turns slowly, but I believe it turns all the same.
- Değirmen yavaş dönüyor ama yine de döndüğüne inanıyorum.
- Low-GI carbs enter slowly because they take longer to digest and break down.
- Düşük GI'li karbonhidratlar yavaş girer çünkü sindirilmeleri ve parçalanmaları daha uzun sürer.
- Low-GI carbs enter slowly because they take longer to digest and break down.
- Düşük GI karbonhidratlar sindirimi ve parçalanması daha uzun sürdüğü için yavaş girer.
- A script on this page is causing your web browser to run slowly.
- Bu sayfadaki bir komut dosyası web tarayıcınızın yavaş çalışmasına neden oluyor.
- In addition, eat slowly to give your stomach ample time to digest the food.
- Ayrıca, midenize yemeği sindirmesi için yeterli zaman vermek için yavaş yiyin.
- In addition, eat slowly to give your stomach ample time to digest the food.
- Ayrıca, midenize yiyecekleri sindirmesi için yeterince zaman tanımak için yavaş yiyin.
- I eat slowly.
- Yavaş yemek yerim.
- Please speak slowly and clearly.
- Lütfen yavaş ve anlaşılır konuşun.
- Tom spoke slowly.
- Tom yavaş konuştu.
- I write Chinese characters very slowly.
- Çince karakterleri çok yavaş yazarım.
- Work slowly.
- Yavaş çalış.
- Speak slowly and clearly.
- Yavaş ve net konuşun.
- She works slowly.
- Yavaş çalışıyor.
- Change happens slowly.
- Değişim yavaş olur.
- I spoke slowly, so everyone could understand.
- Herkes anlayabilsin diye yavaş konuştum.
- The county administration works slowly.
- İlçe yönetimi yavaş çalışıyor.
- Tom works very slowly.
- Tom çok yavaş çalışır.
- His heart beated slowly.
- Onun kalbi yavaş atıyordu.
- Time drags slowly.
- Zaman yavaş akar.
- I need to move slowly.
- Yavaş hareket etmeliyim.
- Even if you're hungry, you must eat slowly.
- Aç olsan bile yavaş yemelisin.
- Tom works slowly.
- Tom yavaş çalışır.
- I need to move slowly.
- Yavaş hareket etmem gerekiyor.
- The economy progressed slowly.
- Ekonomi yavaş ilerledi.
- Tom reads slowly.
- Tom yavaş okuyor.
- Tom walks very slowly.
- Tom çok yavaş yürür.
- Why is the car in front of us driving so slowly?
- Önümüzdeki araba neden bu kadar yavaş gidiyor?
- Eat your food slowly.
- Yemeğinizi yavaş yiyin.
- He walks very slowly.
- Yürümesi çok yavaş.
- Her studies are improving slowly but steadily.
- Dersleri yavaş ama istikrarlı bir şekilde gelişiyor.
- Slowly but surely English is losing importance in Europe.
- Avrupa'da İngilizce yavaş ama emin adımlarla önemini yitiriyor.
- The car moved very slowly.
- Araba çok yavaş hareket etti.
- Could you please speak more slowly?
- Lütfen biraz yavaş konuşabilir misiniz?
- We had to drive slowly all the way.
- Yol boyunca yavaş sürmek zorunda kaldık.
- Please drive slowly.
- Yavaş sürünüz.
- Government moves very slowly.
- Hükümet çok yavaş hareket ediyor.
- Sami moved slowly.
- Sami yavaş hareket etti.
- You go slowly.
- Sen yavaş gidiyorsun.
- Tom spoke slowly.
- Tom yavaş konuşur.
- Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room.
- Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derinden nefes alıp verdi.
- Tom translates slowly.
- Tom yavaş çeviri yapar.
- Eat meals slowly.
- Yemekleri yavaş yiyin.
- My grandfather speaks very slowly.
- Büyükbabam çok yavaş konuşur.
- The negotiations progressed slowly.
- Görüşmeler yavaş ilerledi.
- Bodies grow slowly and die quickly.
- Bedenler yavaş büyür ve çabuk ölür.
- Tom drives slowly.
- Tom yavaş sürer.
- You’re driving slowly.
- Sen yavaş sürüyorsun.
- Just take it slowly.
- Yavaş ol.
- Tom works very slowly.
- Tom çok yavaş çalışıyor.
- The ideas come slowly.
- Fikirler yavaş gelir.
- Please drive slowly.
- Lütfen yavaş sür.
- The line is moving very slowly.
- Sıra çok yavaş ilerliyor.
- That project is proceeding slowly.
- O proje yavaş ilerliyor.
- I must eat slowly.
- Yavaş yemeliyim.
- He spoke slowly enough for everyone to understand.
- O, herkesin anlaması için yeterince yavaş konuştu.
- Tom speaks very slowly.
- Tom çok yavaş konuşuyor.
- I eat slowly.
- Ben yavaş yerim.
- To relax, breathe slowly.
- Rahatlamak için yavaş nefes alın.
- The cows were moving very slowly through the long green grass.
- Inek, uzun, yeşil çimenlerin arasında çok yavaş hareket ediyordu.
- The Romanians from Transylvania speak very slowly.
- Transilvanyalı Romenler çok yavaş konuşurlar.
- Eating slowly will help you feel more full.
- Yavaş yemek daha tok hissetmenize yardım eder.
- He spoke slowly enough for everyone to understand.
- Herkesin anlayabileceği kadar yavaş konuştu.
- He is walking very slowly.
- Çok yavaş yürüyor.
- The glacier moves slowly.
- Buzul yavaş hareket eder.
- The car moved very slowly.
- Araba çok yavaş hareket ediyordu.
- The cows were moving very slowly through the long green grass.
- İnekler uzun yeşil otların arasında çok yavaş hareket ediyordu.
- He walks very slowly.
- Çok yavaş yürüyor.
- The county administration works slowly.
- İlçe yönetimi yavaş çalışır.
- In childhood, time passes slowly.
- Çocuklukta zaman yavaş geçer.
- The glacier moves slowly.
- Buzul yavaş hareket ediyor.
- I write Chinese characters very slowly.
- Çince karakterleri çok yavaş yazıyorum.
- I walk very slowly.
- Çok yavaş yürüyorum.
- Her studies are improving slowly but steadily.
- Onun çalışmaları yavaş ama sürekli gelişiyor.
- This train moves very slowly.
- Bu tren çok yavaş hareket ediyor.
- He was told to stand up, and he did so slowly.
- Onun ayağa kalkması söylendi ve o çok yavaş yaptı.
- I don't like a world where things change so slowly.
- Her şeyin çok yavaş değiştiği bir dünyayı sevmiyorum.
- The Romanians from Transylvania speak very slowly.
- Transilvanya'dan gelen Romenler çok yavaş konuşurlar.
- The broad river flows slowly.
- Geniş nehir yavaş akıyor.
- They go slowly.
- Yavaş gidiyorlar.
- Things change very slowly here.
- Burada işler çok yavaş değişiyor.
- The line is moving very slowly.
- Hat çok yavaş ilerliyor.
- In childhood, time passes slowly.
- Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
- They go slowly.
- Onlar yavaş gidiyorlar.
- I spoke slowly so that they might understand me.
- Beni anlayabilmeleri için yavaş konuştum.
- Time passed very slowly this week.
- Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
- Tom eats slowly.
- Tom yavaş yemek yer.
- I eat slowly.
- Yavaş yiyorum.
- Snails move slowly.
- Salyangozlar yavaş hareket eder.
- Negotiations are proceeding very slowly.
- Görüşmeler çok yavaş ilerliyor.
- Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room.
- Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derin nefes aldı.
- He is walking very slowly.
- O çok yavaş yürüyor.
- Tom drives slowly.
- Tom yavaş araba sürer.
- She drives not carefully but slowly.
- Dikkatle değil ama yavaş sürüyor.
- She remained behind because she was walking very slowly.
- Çok yavaş yürüdüğü için geride kaldı.
- I walked as slowly as I could.
- Elimden geldiğince yavaş yürüdüm.
- Government moves very slowly.
- Hükümet çok yavaş biçimde hareket ediyor.
- Tom drives slowly.
- Tom yavaş sürüyor.
- Tom drives slowly.
- Tom arabayı yavaş sürer.
- Tom walks very slowly.
- Tom çok yavaş yürüyor.
- Work slowly, and you won't make mistakes.
- Yavaş çalışırsan hata yapmazsın.
- Tom eats slowly.
- Tom yavaş yer.
- Tom speaks very slowly.
- Tom çok yavaş biçimde konuşuyor.
- I don't like a world where things change so slowly.
- Her şeyin bu kadar yavaş değiştiği bir dünyayı sevmiyorum.
- Even if you're hungry, you must eat slowly.
- Aç olsan bile, yavaş yemelisin.
- Could you speak as slowly as possible?
- Mümkün olduğunca yavaş konuşabilir misiniz?
- Please speak as slowly as possible.
- Lütfen mümkün olduğunca yavaş konuşun.
- Tom unwrapped the present very slowly.
- Tom hediyeyi çok yavaş bir şekilde açtı.
- Work slowly, and you won't make mistakes.
- Yavaş çalışırsan, hatalar yapmazsın.
- I spoke slowly, so everyone could understand.
- Yavaş bir biçimde konuştum, böylece herkes anlayabiliyordu.
- People tend to interrupt me because I speak too slowly.
- Ben yavaş konuştuğum için insanlar sözümü kesmeye eğilimlidir.
- You’re driving slowly.
- Yavaş sürüyorsun.
- The line is moving very slowly.
- Kuyruk çok yavaş ilerliyor.
- I spoke slowly so that they might understand me.
- Beni anlayabilsinler diye yavaş konuştum.
Show More (125)
|
3 |
slowly |
yavaş yavaş |
adv. |
|
- Its cultural diversity and its economic power, which is slowly developing once more, are important for us.
- Kültürel çeşitliliği ve yavaş yavaş yeniden gelişmekte olan ekonomik gücü bizim için önemlidir.
- Moreover, improvements to the UN resolutions are now slowly taking place.
- Dahası, BM kararlarına ilişkin iyileştirmeler artık yavaş yavaş gerçekleşmektedir.
- This means, therefore, that the pressure to utilise the open coordination method is slowly being reduced.
- Dolayısıyla bu, açık koordinasyon yönteminin kullanılması yönündeki baskının yavaş yavaş azaldığı anlamına gelmektedir.
- Research seems to show that our traditions are tending to converge slowly.
- Araştırmalar, geleneklerimizin yavaş yavaş birbirine yaklaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir.
- Sadly, she is ill and is only slowly recovering.
- Ne yazık ki hasta ve yavaş yavaş iyileşiyor.
- Moreover, improvements to the UN resolutions are now slowly taking place.
- Ayrıca, BM kararlarına ilişkin iyileştirmeler de yavaş yavaş gerçekleşmektedir.
- This hypocrisy has slowly disappeared from this Parliament.
- Bu ikiyüzlülük bu Parlamentodan yavaş yavaş kayboldu.
- The EU's common foreign and security policy is slowly starting to take shape.
- AB'nin ortak dış ve güvenlik politikası yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor.
- I really am slowly coming to wonder about that.
- Gerçekten yavaş yavaş bunu merak etmeye başlıyorum.
- The EU is slowly moving away from the establishment of traditional FTAs with its main trading partners.
- AB, ana ticaret ortaklarıyla geleneksel STA'lar kurmaktan yavaş yavaş uzaklaşmaktadır.
- The world at large is slowly getting tired of hearing reports on environmental summits with feeble outcomes.
- Dünyanın geneli, zayıf sonuçlara sahip çevre zirveleri raporlarını duymaktan yavaş yavaş yoruluyor.
- This fact is slowly being accepted by the Member States.
- Bu gerçek Üye Devletler tarafından yavaş yavaş kabul edilmektedir.
- This would allow the United States and Great Britain to slowly find their way back to the UN.
- Bu, ABD ve İngiltere'nin yavaş yavaş BM'ye geri dönüş yolunu bulmasını sağlayacaktır.
- I am slowly getting sick of the way we have the same procedure every year for promoting town-twinning.
- Her yıl aynı prosedürü ikiz kasabaları tanıtmak için kullanmaktan yavaş yavaş bıkmaya başlıyorum.
- Can you come down slowly?
- Yavaş yavaş aşağı gelebilir misin?
- The car slowly gathered speed.
- Araba yavaş yavaş hız kazandı.
- The audience slowly started to applaud.
- Seyirci yavaş yavaş alkışlamaya başladı.
- Tom is walking down the street slowly.
- Tom sokakta yavaş yavaş yürüyor.
- The leaves are falling slowly.
- Yapraklar yavaş yavaş dökülüyor.
- This phenomenon is being understood slowly.
- Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.
- The small boy slowly made some new friends.
- Küçük çocuk yavaş yavaş birkaç yeni arkadaş edindi.
- She was surrendering to despair slowly.
- Umudunu yavaş yavaş kaybediyordu.
- The river flows slowly to the sea.
- Nehir, yavaş yavaş denize doğru akar.
- They moved ahead slowly.
- Yavaş yavaş ilerlediler.
- The theater was slowly filling with people.
- Tiyatro yavaş yavaş insanlarla doluyordu.
- Work slowly.
- Yavaş yavaş çalış.
- A caravan of fifty camels slowly made its way through the desert.
- Elli develik bir kervan çölde yavaş yavaş ilerliyordu.
- The paper plane fell slowly to earth.
- Kağıt uçak yavaş yavaş yere düştü.
- She was surrendering to despair slowly.
- Yavaş yavaş umutsuzluğa teslim oluyordu.
- This phenomenon is being understood slowly.
- Bu fenomen yavaş yavaş anlaşılıyor.
- ALS slowly destroys the nerves and muscles needed for moving your body.
- ALS, vücudunuzu hareket ettirmek için gereken sinirleri ve kasları yavaş yavaş yok eder.
- He is slowly recovering from his illness.
- Hastalığı yavaş yavaş iyileşiyor.
- I think that that car is slowly following us.
- O arabanın yavaş yavaş bizi izlediğini düşünüyorum.
- Eating slowly will help you feel more full.
- Yavaş yavaş yemek kendinizi daha tok hissetmenize yardımcı olacaktır.
- To relax, breathe slowly.
- Rahatlamak için, yavaş yavaş nefes alın.
- Die slowly!
- Yavaş yavaş öl!
- The balloon descended slowly.
- Balon yavaş yavaş indi.
- The ship slowly started to move.
- Gemi yavaş yavaş hareket etmeye başladı.
- Tom is slowly catching up with the rest of the class.
- Tom yavaş yavaş sınıfın geri kalanına yetişiyor.
- He is slowly catching up.
- Yavaş yavaş yetişiyor.
- Change happens slowly.
- Değişim yavaş yavaş olur.
- They slowly approached Tom.
- Onlar yavaş yavaş Tom'a yaklaştı.
- Two great civilizations slowly fell into decay.
- İki büyük uygarlık yavaş yavaş çürümeye başladı.
- At first I paid little attention, but slowly my interest awoke.
- Başta pek dikkat etmedim ama yavaş yavaş ilgim uyandı.
- He began to address the audience slowly.
- İzleyiciye yavaş yavaş hitap etmeye başladı.
- Drive slowly.
- Yavaş yavaş sür.
- She drinks the water slowly.
- Suyu yavaş yavaş içiyor.
- Slowly his eyes got used to the dark.
- Yavaş yavaş gözleri karanlığa alıştı.
- I stood up slowly.
- Ben yavaş yavaş ayağa kalktım.
- I'm slowly getting used to the humid climate here.
- Buradaki nemli iklime yavaş yavaş alışıyorum.
- Tom is slowly getting better.
- Tom yavaş yavaş iyileşiyor.
- Christmas is slowly approaching.
- Noel yavaş yavaş yaklaşıyor.
- Before winter I'll have the windows painted, as the paint on them is slowly peeling off, especially outside.
- Kış gelmeden pencereleri boyatacağım, çünkü boyaları yavaş yavaş dökülüyor, özellikle de dış taraftakiler.
- The audience slowly started to applaud.
- Seyirciler yavaş yavaş alkışlamaya başladı.
- His heart beated slowly.
- Kalbi yavaş yavaş atıyordu.
- We're slowly nearing the end.
- Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.
- We're slowly nearing the end.
- Yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.
- Speak slowly and clearly.
- Yavaş yavaş ve net bir şekilde konuşun.
- The small boy slowly made some new friends.
- Küçük çocuk yavaş yavaş yeni arkadaşlar edinmiş.
- We slowly approached them.
- Biz yavaş yavaş onlara yaklaştık.
- Tom is improving slowly.
- Tom yavaş yavaş gelişiyor.
- The ideas come slowly.
- Fikirler yavaş yavaş gelir.
- The economy progressed slowly.
- Ekonomi yavaş yavaş ilerledi.
- A caravan of fifty camels slowly made its way through the desert.
- Elli develi bir kervan, çölde yavaş yavaş ilerliyordu.
Show More (61)
|
4 |
slowly |
ağır |
adv. |
|
- He was walking slowly with his head down.
- Başını öne eğmiş, ağır adımlarla yürüyordu.
Show More (-2)
|