Tureng - sort - Inglés Turco Frases

Historia

	Inglés	Turco
1	sort	tür	n.
	He's not the sort of man to go back on his promise. Sözünden dönecek türden bir adam değil. There is nothing of this sort in your proposal and I hope that the Convention will include it. Sizin teklifinizde bu tür bir şey yok ve umarım Sözleşme bunu da içerecektir. Obstacles of that sort make it scarcely possible to speak in terms of a common internal market. Bu tür engeller, ortak bir iç pazardan söz etmeyi pek mümkün kılmamaktadır. I think that clarifications of this sort are always welcome. Bu tür açıklamaların her zaman memnuniyetle karşılanacağını düşünüyorum. There is nothing of this sort in your proposal and I hope that the Convention will include it. Teklifinizde bu türden bir şey yok ve umarım Sözleşme bunu da içerir. Do you think this programme could also facilitate the financing of junctions of this sort? Bu programın bu tür kavşakların finansmanını da kolaylaştırabileceğini düşünüyor musunuz? That would have been a catastrophe of the sort that one would rather not talk about. Bu, hakkında konuşmak istemeyeceğimiz türden bir felaket olurdu. I think that a strategic decision of this sort can be taken at European level. Bu türden stratejik bir kararın Avrupa düzeyinde alınabileceğini düşünüyorum. There is room for improvement here, and another surplus of this sort for 2001 will not be acceptable. Burada iyileştirme için yer vardır ve 2001 yılı için bu türden başka bir fazlalık kabul edilemez. Accidents of this sort have occurred in the past; thank God we have managed to avoid them in the past ten years. Geçmişte bu tür kazalar yaşandı; Tanrı'ya şükür son on yılda bunlardan kaçınmayı başardık. Co-funding will be impossible for as long as a compromise of that sort is not reached. Bu tür bir uzlaşmaya varılmadığı sürece ortak finansman imkansız olacaktır. A measure of this sort would be of additional value in view of the EU's enlargement. AB'nin genişlemesi göz önünde bulundurulduğunda bu tür bir tedbir daha da değerli olacaktır. The latter both recognised the essential role of delegations from Parliament in conferences of this sort. Her ikisi de Parlamento delegasyonlarının bu tür konferanslardaki önemli rolünü kabul etmiştir. The success of a regulation of this sort is in the financial institutions' own best interests. Bu tür bir düzenlemenin başarılı olması finans kuruluşlarının kendi menfaatlerine olacaktır. We therefore urgently need to bring forward revisions of that sort. Dolayısıyla bu tür revizyonları acilen gündeme getirmemiz gerekiyor. Negotiations on an agreement of this sort with the Mercosur countries have unfortunately taken their place. Mercosur ülkeleriyle bu tür bir anlaşmaya ilişkin müzakereler ne yazık ki yerini almıştır. All bureaucracy of this sort is depriving actual research of resources. Bu türden tüm bürokrasi, gerçek araştırmaları kaynaklardan mahrum bırakmaktadır. We are trying to find a way forward here which will enable us to avoid problems of this sort with budgets. Burada, bütçelerle ilgili bu tür sorunlardan kaçınmamızı sağlayacak bir yol bulmaya çalışıyoruz. All bureaucracy of this sort deprives actual research of resources. Bu türden tüm bürokrasi, gerçek araştırmaları kaynaklardan mahrum bırakmaktadır. You would never adopt an enlargement treaty of that sort if it involved financial risks. Eğer mali riskler içeriyorsa bu tür bir genişleme anlaşmasını asla kabul etmezsiniz. May I ask how much a decommissioning of this sort costs? Bu tür bir hizmetten çıkarma işleminin ne kadara mal olduğunu sorabilir miyim? The success of a regulation of this sort is in the financial institutions' own best interests. Bu tür bir düzenlemenin başarılı olması, finans kuruluşlarının kendi menfaatlerine olacaktır. In Europe, governments of that sort generally get voted out of office. Avrupa'da bu tür hükümetler genellikle oylanarak görevden alınırlar. There may be various explanations of a technical sort and I should be interested if so, to hear them. Teknik türde çeşitli açıklamalar olabilir ve eğer öyleyse bunları duymak isterim. The European Commission aspires to be an EU government of sorts. Avrupa Komisyonu bir tür AB hükümeti olmayı hedeflemektedir. The latter both recognised the essential role of delegations from Parliament in conferences of this sort. Her ikisi de Parlamento heyetlerinin bu tür konferanslardaki önemli rolünü kabul etmiştir. A young man named Samuel has a concern of another sort. Samuel adındaki genç adamın başka türden bir kaygısı var. A young man named Samuel has a concern of another sort. Samuel adında genç bir adamın farklı türden bir endişesi var. A young man named Samuel has a concern of another sort. Samuel adında genç bir adamın başka türden bir endişesi var. They cultivated work of sorts, trading in hashish, black market currency, and smuggled radios and other consumer goods. Haşhaş, karaborsa dövizi, kaçak radyo ve diğer tüketim mallarının ticaretini yaparak bir tür iş geliştirdiler. Love is a scandal of the personal sort. Aşk kişisel türde bir skandaldır. Show More (28)
2	sort	şey	n.
	The Commission did nothing of the sort, and indeed it cannot. Komisyon böyle bir şey yapmadı ve yapamaz da. The report before us does nothing of the sort, and so the PPE-DE Group rejects it. Önümüzdeki rapor böyle bir şey yapmıyor ve bu nedenle PPE-DE Grubu raporu reddediyor. The report before us does nothing of the sort, and so the PPE-DE Group rejects it. Önümüzdeki rapor böyle bir şey yapmıyor ve bu nedenle PPE-DE Grubu bunu reddediyor. The Council agreed to nothing of the sort. Konsey böyle bir şeyi kabul etmedi. Living in a hospital is sort of like going to boarding school. Hastanede yaşamak yatılı okula gitmek gibi bir şey. I could never do that sort of thing. Böyle bir şeyi asla yapamam. I said nothing of the sort. Ben böyle bir şey söylemedim. This sort of thing happens all the time. Böyle şeyler her zaman yaşanıyor. We've got a lot to sort out. Çözmemiz gereken çok şey var. Tom said he needed to sort a few things out. Tom birkaç şeyi halletmesi gerektiğini söyledi. I did nothing of the sort. Öyle bir şey yapmadım. I did nothing of the sort. Ben böyle bir şey yapmadım. That's sort of nice. Bu güzel bir şey. I'll do nothing of the sort. Böyle bir şey yapmayacağım. I'd really like to know why he did that sort of thing. Neden böyle bir şey yaptığını gerçekten bilmek istiyorum. It's quite absurd of you to tell her that sort of thing. Ona böyle bir şey söylemeniz çok saçma. I said nothing of the sort. Ben öyle bir şey demedim. How could this sort of thing possibly happen? Böyle bir şey nasıl olabilir? Show More (15)
3	sort	halletmek	v.
	The industry that builds the machine says, ‘We’ll sort it out’. Makineyi üreten endüstri "Biz bunu hallederiz" diyor. The industry that builds the machine says, ‘We’ll sort it out’. Makineyi üreten endüstri 'Biz bunu hallederiz' diyor. I'll go back and sort this. Geri dönüp bunu halledeceğim. We're going to sort it out. Bunu halledeceğiz. I'll sort this out. Bunu ben hallederim. I'll sort this out. Bunu halledeceğim. We'll sort it out later. Sonra hallederiz. Can you help me sort this out? Bunu halletmeme yardım edebilir misin? Tom said he'd sort it out. Tom halledeceğini söyledi. I hope Tom can sort this out. Umarım Tom bunu halledebilir. Tom told me he would sort it out. Tom bana halledeceğini söyledi. Show More (8)
4	sort	sıralamak	v.
	We'll sort it out. Biz onu dışarı sıralayacağız. Sort the items from large to small. Öğeleri büyükten küçüğe doğru sıralayın. How will you sort the animals? Hayvanları nasıl sıralayacaksınız? Sort the items from large to small. Eşyaları büyükten küçüğe doğru sırala. Tom sorted the mail. Tom postaları sıraladı. She sorted the files in alphabetical order. O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı. Tom sorted through his email messages using keyword searches. Tom e-posta mesajlarını anahtar kelime araması yaparak sıraladı. Show More (4)
5	sort	ayırmak	v.
	Sort your clothes according to color before washing. Yıkamadan önce giysilerinizi renklerine göre ayırın. The postmen sort the mail each morning. Postacılar her sabah postaları ayırır. Did you sort yourself a new cellphone? Kendine yeni bir cep telefonu ayırdın mı? Tom sorted his laundry. Tom çamaşırlarını ayırdı. Tom sorted his laundry. Tom kirli çamaşırlarını ayırdı. Show More (2)
6	sort	sınıflandırmak	v.
	How will you sort the animals? Sen hayvanları nasıl sınıflandıracaksın? We should sort the students' names alphabetically. Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre sınıflandırmalıyız. The postmen sort the mail each morning. Postacı her sabah postaları sınıflandırır. Tom sorted the mail. Tom postayı sınıflandırdı. Show More (1)
7	sort	tip	n.
	He is the sort of man you can get along with. Anlaşabileceğin tipte bir adam. Tom is the easy-going sort. Tom rahat bir tiptir. He is not the sort of guy who gives in easily. O, kolay pes eden bir tip değildir. Show More (0)
8	sort	çeşit	n.
	Tom is wearing a Halloween costume of some sort, but I'm not sure what he's supposed to be. Tom bir çeşit Cadılar Bayramı kostümü giyiyor ama ne olması gerektiğinden emin değilim. Tom is playing a string instrument of some sort. Tom bir çeşit yaylı çalgı çalıyor. Tom is playing a string instrument of some sort. Tom bir çeşit telli çalgı çalıyor. Show More (0)
9	sort	tarz	n.
	What sort of music do you listen to? Ne tarz müzikler dinlersin? Those sorts of hats are seen often. Bu tarz şapkalar çok yaygın. Show More (-1)
10	sort	sürü	n.
	All sorts of rumors rose about her past. Geçmişi hakkında bir sürü dedikodu çıktı. In this attic there are all sorts of books, waiting to be read. Bu tavan arasında okunmayı bekleyen bir sürü kitap var. Show More (-1)
11	sort	sıralama	n.
	This command does a numeric sort. Bu komut sayısal sıralama yapmaktadır. Show More (-2)
12	sort	türlü	n.
	There are all sorts people here. Burada her türlü insan var. Show More (-2)
13	sort	bakmak	v.
	Tom told me he would sort it out. Tom bana bunun çaresine bakacağını söyledi. Show More (-2)
14	sort	tasnif etmek	v.
	Tom said he needed to sort a few things out. Tom, birkaç şeyi tasnif etmesi gerektiğini söyledi. Show More (-2)