|
- The reason is that it contains fixed budget items, together with guidelines on agricultural spending.
- Bunun nedeni, tarımsal harcamalara ilişkin kılavuz ilkelerle birlikte sabit bütçe kalemlerini içermesidir.
- Our differences on each of the spending categories are clear and I am not going to go into the detail.
- Harcama kategorilerinin her birindeki farklılıklarımız açık ve ben detaylara girmeyeceğim.
- Europe is neglecting future spending, which means spending on education, research and infrastructure.
- Avrupa gelecek harcamalarını ihmal ediyor, bu da eğitim, araştırma ve altyapı harcamaları anlamına geliyor.
- Consequently, a decrease in revenue should not be then compensated for by an equivalent reduction in spending.
- Sonuç olarak gelirdeki bir azalma, harcamalarda eşdeğer bir azalma ile telafi edilmemelidir.
- So carelessness within the Commission in the spending of money is not likely to put at risk vast quantities of money.
- Dolayısıyla Komisyon bünyesinde para harcamalarında dikkatsiz davranılması büyük miktarlarda parayı riske atmayacaktır.
- Whatever the route, we will have to increase defence spending.
- Yol ne olursa olsun, savunma harcamalarını arttırmamız gerekecek.
- We propose to double the spending on science and society.
- Bilim ve topluma yönelik harcamaların iki katına çıkarılmasını öneriyoruz.
- This spending must fit in with the policy of targeted poverty reduction.
- Bu harcamalar, hedeflenen yoksulluğun azaltılması politikasına uygun olmalıdır.
- Spending should create the necessary conditions for lasting growth, employment, security and solidarity.
- Harcamalar kalıcı büyüme, istihdam, güvenlik ve dayanışma için gerekli koşulları yaratmalıdır.
- Spending on social security accounts for only 7% of Turkey's GDP.
- Sosyal güvenlik harcamaları, Türkiye'nin GSMH'sının sadece % 7'si düzeyindedir.
- You have said that we want faster spending because far too much remains unspent at the moment.
- Hızlı harcama istediğimizi çünkü şu anda çok fazla harcama yapılmadığını söylediniz.
- This spending must fit in with the policy of targeted poverty reduction.
- Bu harcama, hedeflenen yoksulluğun azaltılması politikasıyla uyumlu olmalıdır.
- Local fisheries must also be involved in the spending to a much greater extent.
- Yerel balıkçılık da harcamalara çok daha büyük ölçüde dahil edilmelidir.
- Who should benefit more from budgetary spending? Public services or private employers?
- Bütçe harcamalarından kim daha fazla yararlanmalı? Kamu hizmetleri mi yoksa özel işverenler mi?
- Would an approach involving greater spending resolve the problems?
- Daha fazla harcama içeren bir yaklaşım sorunları çözebilir mi?
- The Brussels Summit clarified many of the unknown quantities, especially as regards the ceiling on spending.
- Brüksel Zirvesi, özellikle harcama tavanına ilişkin olmak üzere, bilinmeyen pek çok konuya açıklık getirmiştir.
- After all, it is only 1% of GDP, by comparison with national spending.
- Sonuçta, ulusal harcamalarla kıyaslandığında GSYİH'nin sadece %1'idir.
- Restricting spending is common sense, as is demanding that the Council curb the increase in administrative costs.
- Harcamaların kısıtlanması, Konsey'den idari masraflardaki artışı azaltmasını talep etmek gibi sağduyulu bir yaklaşımdır.
- Japan has sharply increased its spending on research, even though its economy is flagging.
- Japonya, ekonomisi kötüye gitmesine rağmen araştırma harcamalarını keskin bir şekilde arttırdı.
- This is why I took the initiative earlier this year to better control agricultural spending.
- Bu nedenle bu yılın başlarında tarımsal harcamaları daha iyi kontrol etmek için girişimde bulundum.
- In this case, it will be France who will bear the major costs of enlargement and of the cap on spending.
- Bu durumda, genişlemenin ve harcama üst sınırının en büyük maliyetini üstlenecek olan Fransa olacaktır.
- Spending on medicines is increasing in most Member States.
- Üye Devletlerin çoğunda ilaç harcamaları artmaktadır.
- Spending under the last programme actually fell between 1997 and 1998.
- Son program kapsamında yapılan harcamalar 1997 ve 1998 yılları arasında düĢmüĢtür.
- Another area of doubt concerning correct spending is of a wholly different nature.
- Doğru harcamaya ilişkin bir diğer şüphe alanı ise tamamen farklı bir niteliktedir.
- The Commission, however, intends to reduce spending to below the all-time minimum.
- Bununla birlikte Komisyon, harcamaları tüm zamanların en düşük seviyesinin altına indirmeyi amaçlamaktadır.
- In this case, it will be France who will bear the major costs of enlargement and of the cap on spending.
- Bu durumda, genişlemenin ve harcama sınırının en büyük maliyetini üstlenecek olan Fransa olacaktır.
- Turkey spends 0,34% of its GDP on research (1996 figures).
- Türkiye'nin araştırma harcamalarının GSMH içindeki payı % 0,34'tür (1996 rakamları).
- This applies to agricultural spending, security policy and international fisheries agreements.
- Bu durum tarımsal harcamalar, güvenlik politikası ve uluslararası balıkçılık anlaşmaları için de geçerlidir.
- The Linkohr report denounces the fact that research spending is too low in Europe.
- Linkohr raporu, Avrupa'da araştırma harcamalarının çok düşük olduğu gerçeğini kınamaktadır.
- There is also considerable under spending in aid programmes for development cooperation.
- Kalkınma işbirliğine yönelik yardım programlarında da önemli ölçüde eksik harcama söz konusudur.
- In Internal Spending, however, there is not a single euro left to spend.
- İç Harcamalarda ise harcanacak tek bir Euro bile kalmamıştır.
- We need more transparency in the spending that is agreed upon.
- Üzerinde anlaşmaya varılan harcamalarda daha fazla şeffaflığa ihtiyacımız var.
- We need from the Commission material we can use to help us scrutinise spending.
- Komisyon'dan, harcamaları incelememize yardımcı olması için kullanabileceğimiz materyallere ihtiyacımız var.
- Whenever I discuss the budget, I cannot help but mention agricultural spending.
- Ne zaman bütçeden bahsetsem, tarımsal harcamalardan bahsetmeden edemiyorum.
- When all necessary purchases are made and mandatory payments are closed, you can give some freedom in spending.
- Gerekli tüm alımlar yapıldığında ve zorunlu ödemeler kapatıldığında harcamalarda biraz serbestlik verebilirsiniz.
- When all necessary purchases are made and mandatory payments are closed, you can give some freedom in spending.
- Gerekli tüm satın almalar yapıldığında ve zorunlu ödemeler kapatıldığında harcamalarda biraz serbestliğiniz olabilir.
- The real estate broker was lavish in his spending in Ginza.
- Emlakçı, Ginza'daki harcamalarında savurgandı.
- We must cut spending.
- Harcamaları kısmalıyız.
- The real estate broker was lavish in his spending in Ginza.
- Emlak komisyoncusu, Ginza'daki harcamalarında cömertti.
- By September the burst in spending seemed to be tapering off.
- Eylül ayına kadar harcamadaki patlama gitgide azalmış gibi görünüyordu.
- I don't like you spending so much time watching TV.
- TV izleyerek çok fazla zaman harcamanı sevmiyorum.
- Spending money stimulates the economy.
- Harcanan para ekonomiyi canlandırıyor.
- Jack's problem is that his wife spends more than he earns.
- Jack'in sorunu, eşinin, onun kazandığından daha fazla harcamasıdır.
- The Representative said he will put a brake on spending.
- Temsilci harcamayı frenleyeceğini söyledi.
- We need to cut wasteful spending.
- Savurgan harcamaları kesmeliyiz.
- He wrote this book in a very short time, spending just two weeks working on it.
- O bu kitabı onun üzerinde sadece iki hafta harcayarak çok kısa zamanda yazdı.
- It's amazing how little time Tom spends with his children.
- Tom'un çocuklarına bu kadar az zaman harcaması şaşırtıcı.
- The Representative said he will put a brake on spending.
- Temsilci harcamaları frenleyeceğini söyledi.
- We need to cut spending.
- Harcamaları kısmalıyız.
- Jack's problem is that his wife spends more than he earns.
- Jack'in sorunu, karısının, onun kazandığından daha fazlasını harcaması.
- Tom and Mary began spending more time together.
- Tom ve Mary birlikte daha çok zaman harcamaya başladı.
- Don't forget your spending money.
- Harcama paranı unutma.
- Tom went on a spending spree.
- Tom harcama çılgınlığına kapıldı.
- We need to cut wasteful spending.
- Savurgan harcamayı kesmemiz gerekiyor.
- We reduced our spending during the recession.
- Durgunluk sırasında harcamalarımızı azalttık.
- The debate on spending is pending.
- Harcamalarla ilgili tartışma devam ediyor.
- We need to keep spending under control.
- Harcamaları kontrol altında tutmalıyız.
- We need to cut spending.
- Harcamaları kısmamız gerekiyor.
- Taxpayers are angry about wasteful government spending.
- Vergi mükellefleri hükümetin savurgan harcamalarına kızgın.
Show More (56)
|