| 1 |
spontaneous |
spontane |
adj. |
|
- I would like to be a spontaneous person, but I can't.
- Spontane bir insan olmayı isterdim ama olamıyorum.
- I hope that you will make this distinction, especially as this is now a more spontaneous debate, which I like very much.
- Bu ayrımı yapacağınızı umuyorum, özellikle de bu artık çok sevdiğim daha spontane bir tartışma olduğu için.
- Europe cannot in future act in such a spontaneous, opportunistic and superficial way.
- Avrupa gelecekte bu kadar spontane, fırsatçı ve yüzeysel bir şekilde hareket edemez.
- I'm spontaneous.
- Ben spontaneyim.
- Tom likes to be spontaneous.
- Tom spontane olmayı sever.
- Tom isn't very spontaneous, is he?
- Tom çok spontane değil, değil mi?
- We're spontaneous.
- Biz spontaneyiz.
- Tom was more spontaneous.
- Tom daha spontaneydi.
- Tom is spontaneous.
- Tom spontane.
- Tom is quite spontaneous.
- Tom oldukça spontanedir.
- Tom isn't as spontaneous as he used to be.
- Tom eskisi kadar spontane değil.
- This tall and thin young man had a spontaneous pneumothorax.
- Bu uzun ve zayıf genç adam spontane bir pnömotoraks geçirdi.
- I like to be spontaneous.
- Spontane olmayı seviyorum.
- I wish I could be more spontaneous.
- Keşke daha spontane olabilseydim.
- You're spontaneous.
- Sen spontanesin.
- Tom isn't very spontaneous, is he?
- Tom pek spontane değil, değil mi?
- Are you spontaneous?
- Spontane misiniz?
- Teaching spontaneous thinking is difficult in schools.
- Okullarda spontane düşünmeyi öğretmek zordur.
- We had a lot of spontaneous offers from them.
- Onlardan çok sayıda spontane teklif aldık.
- Tom is spontaneous, isn't he?
- Tom spontane, değil mi?
Show More (17)
|
| 2 |
spontaneous |
doğal |
adj. |
|
- Tom is quite spontaneous.
- Tom oldukça doğal.
- Tom was more spontaneous.
- Tom daha doğaldı.
- Are you spontaneous?
- Doğal mısın?
- Teaching spontaneous thinking is difficult in schools.
- Doğal düşünmeyi öğretmek okullarda zordur.
- Tom isn't as spontaneous as he used to be.
- Tom eskiden olduğu kadar doğal değildir.
- Tom is spontaneous, isn't he?
- Tom doğal, değil mi?
- Tom is very spontaneous, isn't he?
- Tom çok doğal, değil mi?
Show More (4)
|
| 3 |
spontaneous |
spontan |
adj. |
|
- You're spontaneous.
- Sen spontansın.
- Tom is very spontaneous, isn't he?
- Tom çok spontan, değil mi?
- Tom was more spontaneous.
- Tom daha spontandı.
- Tom isn't very spontaneous.
- Tom pek spontan biri değil.
Show More (1)
|
| 4 |
spontaneous |
kendiliğinden olan |
adj. |
|
- This should not be the subject of bartering on the part of the European Union; this should be spontaneous.
- Bu, Avrupa Birliği'nin takas konusu olmamalıdır; bu kendiliğinden olmalıdır.
- This should not be the subject of bartering on the part of the European Union; this should be spontaneous.
- Bu durum Avrupa Birliği tarafından takas konusu yapılmamalıdır; bu kendiliğinden olmalıdır.
Show More (-1)
|
| 5 |
spontaneous |
kendiliğinden |
adj., n. |
|
- A spontaneous fire started in the hay.
- Samanlar kendiliğinden yanmaya başladı.
- A spontaneous fire started in the hay.
- Samanların içinde kendiliğinden yangın çıktı.
Show More (-1)
|
| 6 |
spontaneous |
kendiliğinden |
adj. |
|
- The people gave spontaneous applause to the little boy's speech.
- Halk küçük çocuğun konuşmasını kendiliğinden alkışladı.
Show More (-2)
|
| 7 |
spontaneous |
kendiliğinden oluşan |
adj. |
|
- In a spontaneous parliament in a Western democracy, there is sometimes more time available than anticipated.
- Bir Batı demokrasisinde kendiliğinden oluşan bir parlamentoda, bazen beklenenden daha fazla zaman kullanılabilir.
Show More (-2)
|
