|
- This applies to the proposal to extend access to data on missing, stolen or lost identity documents.
- Bu, kayıp, çalıntı veya kaybolan kimlik belgelerine ilişkin verilere erişimin genişletilmesi önerisi için de geçerlidir.
- This girl you are taking care of is under arrest for dealing stolen medicine in the black market.
- Baktığınız bu kız karaborsada çalıntı ilaç satmaktan tutuklu.
- Stolen cigarettes and black market profits are unfairly split.
- Çalıntı sigaralar ve karaborsa karları adil olmayan bir şekilde bölüşülür.
- Sami dumped the stolen car by a cemetery.
- Sami çalıntı arabayı bir mezarlığın yanına bıraktı.
- All stolen cars end up here.
- Tüm çalıntı arabalar sonunda buraya gelir.
- Tom was in a stolen car when the police finally caught him.
- Polis sonunda onu yakaladığında Tom çalıntı bir arabadaydı.
- Tom was caught in a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabayla yakalandı.
- The police found the stolen jewels.
- Polis çalıntı mücevherleri buldu.
- All stolen cars end up here.
- Bütün çalıntı arabaların sonu burasıdır.
- Tom was arrested in a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabada yakalandı.
- Tom told me where he hid the stolen diamonds.
- Tom bana çalıntı elmasları nereye sakladığını söyledi.
- Tom was caught in a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabada yakalandı.
- Sami ditched the stolen car.
- Sami çalıntı arabadan kurtuldu.
- Tom was caught driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabayı sürerken yakalandı.
- Tom hid the stolen guitar under his bed.
- Tom çalıntı gitarı yatağının altına sakladı.
- Is all this stuff stolen?
- Bunların hepsi çalıntı mı?
- Is all this stuff stolen?
- Bütün bu eşyalar çalıntı mı?
- How did you know Tom had the stolen diamond?
- Tom'un çalıntı elması aldığını nasıl bildin?
- Layla was driving a stolen car.
- Layla çalıntı bir araba kullanıyordu.
- I know he sells stolen cars.
- Onun çalıntı araba sattığını biliyorum.
- Tom kept the stolen jewels for himself.
- Tom çalıntı mücevherleri kendisi için tuttu.
- Sami dumped the stolen car by a cemetery.
- Sami çalıntı arabayı mezarlığın yanına bıraktı.
- Tom has been driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanıyormuş.
- This car is reported as stolen.
- Bu araba hakkında çalıntı ihbarı var.
- Tom was arrested driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanırken tutuklandı.
- Tom never told Mary where he hid the stolen diamonds.
- Tom çalıntı elmasları nereye sakladığını asla Mary'ye söylemedi.
- It was reported stolen.
- Çalıntı bildirildi.
- This car is reported as stolen.
- Bu arabanın çalıntı olduğu bildirildi.
- Tom was arrested in a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabayla yakalandı.
- Tom put the stolen money in his gym bag.
- Tom çalıntı parayı spor çantasına koydu.
- A legal kiss will never equal a stolen one.
- Yasal bir öpücük asla çalıntı bir öpücüğe eşit olamaz.
- Sami sold the stolen car to a gang member.
- Sami çalıntı arabayı bir çete üyesine sattı.
- Tom is driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanıyor.
- Layla was driving a stolen car.
- Leyla çalıntı bir araba kullanıyordu.
- Tom was in a stolen car when the police finally caught him.
- Sonunda polis onu yakaladığında Tom çalıntı bir arabadaydı.
- The man was traveling with a stolen passport.
- Adam çalıntı bir pasaportla seyahat ediyordu.
- Tom was arrested driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba sürerken tutuklandı.
- Tom was caught joyriding in a stolen vehicle.
- Tom çalıntı bir araçla gezerken yakalandı.
- Tom was arrested in a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabanın içinde yakalandı.
- I know he sells stolen cars.
- Çalıntı araba sattığını biliyorum.
- Tom was caught driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanırken yakalandı.
- She found out that the computer he had sold her was stolen.
- Ona sattığı bilgisayarın çalıntı olduğunu öğrendi.
- The police chased the stolen car.
- Polis çalıntı arabayı kovaladı.
- Tom was arrested in a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabayla tutuklandı.
- I know Tom sells stolen cars.
- Tom'un çalıntı araba sattığını biliyorum.
- Tom has been driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanıyor.
- If these books were stolen, then don't give them to me.
- Bu kitaplar çalıntı ise o zaman onları bana verme.
- Tom offered to sell Mary a stolen violin.
- Tom, Mary'ye çalıntı bir keman satmayı teklif etti.
- Tom hid the stolen ring in a sock.
- Tom çalıntı yüzüğü bir çorabın içine saklamış.
Show More (46)
|