|
- Secondly, until recently it was unclear which human rights these reports were actually supposed to be about.
- İkinci olarak, yakın zamana kadar bu raporların aslında hangi insan haklarıyla ilgili olduğu belirsizdi.
- The time frame indicated in this report is in my view somewhat unclear.
- Bu raporda belirtilen zaman çerçevesi bana göre biraz belirsizdir.
- The priorities have been unclear.
- Öncelikler belirsiz olmuştur.
- It is totally unclear what is meant by appropriate information.
- Uygun bilgi ile ne kastedildiği tamamen belirsizdir.
- The position of Parliament in this whole procedure is somewhat unclear.
- Parlamentonun tüm bu süreçteki tutumu biraz belirsizdir.
- It is also unclear who bears the risk in the event of accidents.
- Ayrıca kaza durumunda riski kimin üstleneceği de belirsizdir.
- The proportionality of the measures to be taken is unclear.
- Alınacak tedbirlerin orantılılığı belirsizdir.
- The Lisbon process was unclear and ambiguous right from the beginning.
- Lizbon süreci başından beri belirsiz ve muğlaktı.
- Decision-making as it stands is totally lacking transparency and the scope of the decisions is unclear.
- Mevcut haliyle karar alma süreci şeffaflıktan tamamen yoksundur ve kararların kapsamı belirsizdir.
- Whether this will happen, to what extent and when, is still unclear.
- Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, ne ölçüde ve ne zaman gerçekleşeceği hala belirsiz.
- The excuse used was always that the relevant procedures were unclear.
- Kullanılan mazeret her zaman ilgili prosedürlerin belirsiz olmasıydı.
- The law on the situation we are in is unclear.
- İçinde bulunduğumuz duruma ilişkin yasa belirsizdir.
- At the moment, it is still unclear how cooperation goes on, and there is no real statute for it.
- Şu anda, işbirliğinin nasıl devam ettiği hala belirsiz ve bunun için gerçek bir tüzük yok.
- Secondly, until recently it was unclear which human rights these reports were actually supposed to be about.
- İkinci olarak, yakın zamana kadar bu raporların aslında hangi insan hakları hakkında olması gerektiği belirsizdi.
- It is also unclear who bears the risk in the event of accidents.
- Kaza durumunda riski kimin taşıdığı da belirsizdir.
- For myself and many others, it is unclear how the Convention's proposal would work in practice.
- Ben ve diğer pek çok kişi için Sözleşme'nin önerisinin pratikte nasıl işleyeceği belirsizdir.
- These are not going to be weak or unclear.
- Bunlar zayıf ya da belirsiz olmayacaktır.
- Unfortunately, the procedure used in the Member States is too disparate and too unclear.
- Ne yazık ki Üye Devletlerde uygulanan prosedür çok farklı ve çok belirsiz.
- Unfortunately, the procedure used in the Member States is too disparate and too unclear.
- Ne yazık ki, Üye Devletlerde kullanılan prosedür çok farklı ve çok belirsiz.
- There are some unclear points in his account.
- Hesabında bazı belirsiz noktalar var.
- The reasons are unclear.
- Sebepler belirsiz.
- The reason was unclear.
- Nedeni belirsizdi.
- Where he will go is still unclear.
- Nereye gideceği hala belirsiz.
- There are some unclear points in his account.
- Onun açıklamasında bazı belirsiz noktalar var.
- His intentions were unclear.
- Niyeti belirsizdi.
- It's unclear if they love each other or not.
- Onların birbirlerini sevip sevmedikleri belirsiz.
- His reason for not going is still unclear.
- Gitmeme nedeni hâlâ belirsiz.
- It's unclear how Tom died.
- Tom'un nasıl öldüğü belirsiz.
- The meaning of this letter is unclear.
- Bu mektubun anlamı belirsizdir.
- The cause was unclear.
- Nedeni belirsizdi.
- The details are still unclear.
- Detaylar hala belirsiz.
- It's unclear how long Tom wants us to stay.
- Tom'un ne kadar kalmamızı istediği belirsiz.
- The reasons are unclear.
- Nedenler belirsiz.
- It's unclear why Tom did that.
- Tom'un onu neden yaptığı belirsiz.
- Tom's intentions were unclear.
- Tom'un niyeti belirsizdi.
- The word's origin is unclear.
- Sözcüğün kaynağı belirsizdir.
- Tom's intentions were unclear.
- Tom'un niyetleri belirsizdi.
- It's unclear what went wrong.
- Neyin yanlış gittiği belirsiz.
- It's unclear when Tom died.
- Tom'un ne zaman öldüğü belirsiz.
- The meaning of this letter is unclear.
- Bu mektubun anlamı belirsiz.
- The reason was unclear.
- Sebep belirsizdi.
- Its origin is unclear.
- Onun kökeni belirsizdir.
- The origin of the word is unclear.
- Kelimenin kaynağı belirsizdir.
- The details are still unclear.
- Ayrıntılar hala belirsiz.
- His intentions were unclear.
- Onun maksatları belirsizdi.
Show More (42)
|