|
- In all those cases, whether we agreed with them or not, the result was an unexpected number of satisfied people.
- Tüm bu durumlarda, onlarla aynı fikirde olsak da olmasak da, sonuç beklenmedik sayıda memnun insan oldu.
- Unexpected support from an opponent?
- Bir muhaliften beklenmedik bir destek mi?
- Together we have reacted swiftly and effectively to unexpected disasters.
- Birlikte beklenmedik felaketlere karşı hızlı ve etkili bir şekilde tepki verdik.
- This unexpected result represents a major step forward and its political and economic implications are great.
- Bu beklenmedik sonuç ileriye doğru atılmış büyük bir adımdır ve siyasi ve ekonomik etkileri büyüktür.
- Angola's sudden and promising recovery has taught despairing Westerners an unexpected lesson.
- Angola'nın ani ve umut verici toparlanması, umutsuzluğa kapılan Batılılara beklenmedik bir ders verdi.
- I find myself with the unexpected privilege this evening of speaking second in this debate.
- Bu akşam bu tartışmada ikinci konuşma yapma gibi beklenmedik bir ayrıcalığa sahibim.
- The more outrageous, shocking, unexpected and attention-grabbing an attack is, the greater its success.
- Bir saldırı ne kadar çirkin, şok edici, beklenmedik ve dikkat çekici olursa, başarısı da o kadar büyük olur.
- This unexpected fast speed attracted many wealthy patients who were waiting for organs.
- Bu beklenmedik yüksek hız, organ bekleyen birçok varlıklı hastanın ilgisini çekti.
- This unexpected fast speed attracted many wealthy patients who were waiting for organs.
- Bu beklenmedik hız, organ bekleyen birçok varlıklı hastayı cezbetti.
- Veronica was discovering her new policy was having an unexpected effect.
- Veronica yeni politikasının beklenmedik bir neticesi olduğunu keşfediyordu.
- Veronica was discovering her new policy was having an unexpected effect.
- Veronica yeni politikasının beklenmedik bir sonuç yarattığını keşfediyordu.
- It was not unexpected.
- Beklenmedik değildi.
- Getting fired was an unexpected shock for him.
- Kovulmak onun için beklenmedik bir şoktu.
- This is unexpected.
- Bu beklenmedik bir şey.
- Nothing unexpected happened.
- Beklenmedik bir şey olmadı.
- It was kind of unexpected.
- Beklenmedik bir şeydi.
- They just might do something unexpected.
- Onlar sadece beklenmedik bir şey yapabilir.
- Getting fired was an unexpected shock for him.
- Kovulmak onun için beklenmedik bir şok oldu.
- The result was unexpected.
- Sonuç beklenmedikti.
- He encountered unexpected obstacles.
- Beklenmedik engellerle karşılaştı.
- This was totally unexpected.
- Bu tamamen beklenmedikti.
- The result was unexpected.
- Sonuç beklenmiyordu.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
- Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- That was an unexpected development.
- Bu beklenmedik bir gelişmeydi.
- The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
- Beklenmedik talih kuşu, kardeşimi ve karısını rahatlattı.
- Unexpected results were announced.
- Beklenmedik sonuçlar açıklandı.
- It was an unexpected opportunity.
- Beklenmedik bir fırsattı.
- He met an unexpected obstacle.
- Beklenmedik bir engelle karşılaştı.
- My proposal met with unexpected opposition.
- Önerim beklenmedik bir muhalefetle karşılaştı.
- What happened was unexpected.
- Olanlar beklenmedikti.
- Something unexpected happened.
- Beklenmedik bir şey oldu.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta, yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlamamızı sağlar; hastalanabilir, tehlikeyle karşılaşabilir veya beklenmedik durumlarla karşılaşabiliriz.
- That was actually unexpected.
- Bu gerçekten beklenmedikti.
- To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Seni burada, evimde bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
- Nothing unexpected happened today.
- Bugün beklenmedik bir şey olmadı.
- He met an unexpected obstacle.
- O beklenmedik bir engelle karşılaştı.
- Some unexpected difficulties have arisen.
- Bazı beklenmedik zorluklar ortaya çıktı.
- Something unexpected has happened.
- Beklenmedik bir şey oldu.
- This is an unexpected turn.
- Bu beklenmedik bir dönüş.
- Tom's unexpected death devastated his work colleagues.
- Tom'un beklenmedik ölümü iş arkadaşlarını yıktı.
- It's just so unexpected.
- Beklenmedik bir şey.
- Suddenly, something unexpected happened.
- Birden beklenmedik bir şey oldu.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
- Senden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Meeting you here is an unexpected pleasure.
- Seninle burada karşılaşmak beklenmedik bir zevk.
- That is rather unexpected.
- Bu beklenmedik bir şey.
- I won't be able to meet you tomorrow because something unexpected has come up.
- Yarın seninle buluşamayacağım çünkü beklenmedik bir şey çıktı.
- And then something unexpected occurred.
- Ve sonra beklenmedik bir şey oldu.
- I won't be able to meet you tomorrow because something unexpected has come up.
- Beklenmedik bir şey gündeme geldiği için yarın seni karşılayamayacağım.
- That was actually unexpected.
- O gerçekten beklenmedik bir şeydi.
- This is an unexpected surprise.
- Bu beklenmedik bir sürpriz.
- What an unexpected pleasure!
- Ne beklenmedik bir zevk!
- The question was obviously unexpected.
- Belli ki soru beklenmedikti.
- We're ready to see unexpected things.
- Beklenmedik şeyler görmeye hazırız.
- They just might do something unexpected.
- Beklenmedik bir şey yapabilirler.
- It was totally unexpected.
- Bu tamamen beklenmedikti.
- It was not unexpected.
- Bu beklenmedik bir şey değildi.
- That was unexpected.
- Beklenmedik bir şeydi.
- That was unexpected.
- O beklenmiyordu.
- Are you ready for the unexpected expenses?
- Beklenmedik masraflara hazır mısın?
- I will be able to see you tomorrow unless something unexpected turns up.
- Beklenmedik bir şey olmazsa seni yarın görebileceğim.
- We had no unexpected incidents during our trip.
- Yolculuğumuz sırasında beklenmedik bir olay yaşamadık.
- This is unexpected.
- Bu beklenmedik.
- Tom got an unexpected visit from Mary.
- Tom, Mary'den beklenmedik bir ziyaret aldı.
- There were some unexpected answers.
- Bazı beklenmedik cevaplar vardı.
- We had to dip into our savings in order to pay the unexpected medical expenses.
- Beklenmedik tıbbi masrafları ödemek için birikimlerimize dalmak zorunda kaldık.
- Unexpected stuff happens all the time.
- Beklenmedik şeyler her zaman olur.
- A little bit of luck sometimes leads to an unexpected success.
- Biraz şans, bazen beklenmedik bir başarıya götürür.
- This was unexpected.
- Bu beklenmedikti.
- An unexpected error has occurred.
- Beklenmedik bir hata meydana geldi.
- To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
- It was totally unexpected.
- Bu hiç beklenmedik bir şeydi.
- I will be able to see you tomorrow unless something unexpected turns up.
- Beklenmedik bir şey çıkmazsa yarın seni görebileceğim.
- This led to unexpected results.
- Bu beklenmedik sonuçlara yol açtı.
- That is rather unexpected.
- Bu oldukça beklenmedik bir durum.
- For Tom, getting fired was an unexpected shock.
- Tom için kovulmak beklenmedik bir şoktu.
- There is no defense against an unexpected attack.
- Beklenmedik bir saldırıya karşı savunma yoktur.
- Tom encountered some unexpected problems.
- Tom bazı beklenmedik sorunlarla karşılaştı.
- Meeting you here is an unexpected pleasure.
- Sizinle burada karşılaşmak beklenmedik bir zevk.
- We met with an unexpected difficulty.
- Beklenmedik bir zorlukla karşılaştık.
- A little bit of luck sometimes leads to an unexpected success.
- Biraz şans, bazen beklenmedik bir başarıya yol açar.
- Tom's unexpected death devastated his work colleagues.
- Tom'un beklenmedik ölümü çalışma arkadaşları mahvetti.
- He encountered unexpected obstacles.
- O beklenmedik engellerle karşılaştı.
- Happiness is always unexpected.
- Mutluluk her zaman beklenmediktir.
- This is totally unexpected.
- Bu tamamen beklenmediktir.
- Suddenly, something unexpected happened.
- Aniden, beklenmedik bir şey oldu.
- There were some unexpected questions.
- Bazı beklenmedik sorular vardı.
- My proposal met with unexpected opposition.
- Teklifim beklenmedik bir muhalefetle karşılaştı.
- Tom got an unexpected visit from Mary.
- Tom, Mary'den beklenmedik bir ziyaret aldi.
- What an unexpected surprise!
- Ne beklenmedik bir sürpriz!
- It was a little unexpected.
- Biraz beklenmedikti.
- This is totally unexpected.
- Bu tamamen beklenmedik bir şey.
Show More (88)
|
|
- Veronica was discovering her new policy was having an unexpected effect.
- Veronica yeni politikasının beklenmeyen bir sonucu olduğunu keşfediyordu.
- This unexpected fast speed attracted many wealthy patients who were waiting for organs.
- Bu beklenmeyen hız, organ bekleyen birçok zengin hastanın ilgisini çekti.
- What an unexpected pleasure!
- Ne beklenmeyen bir zevk!
- An unexpected error has occurred.
- Beklenmeyen bir hata oluştu.
- Nothing unexpected happened today.
- Bugün beklenmeyen bir şey olmadı.
- Fate often sends the unexpected.
- Kader genellikle beklenmeyeni gönderir.
- Expect the unexpected.
- Beklenmeyeni bekleyin.
- Do the unexpected.
- Beklenmeyeni yap.
- Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
- Beklenmeyenden korkma, ama ona hazırlıklı ol.
- I've learned to expect the unexpected.
- Beklenmeyeni beklemeyi öğrendim.
- Expect the unexpected.
- Beklenmeyeni bekle.
- For Tom, getting fired was an unexpected shock.
- Tom için, kovulmak beklenmeyen bir şoktu.
- Are you ready for the unexpected expenses?
- Beklenmeyen giderler için hazır mısın?
Show More (10)
|