1 |
unfavorable |
olumsuz |
adj. |
|
- She holds an unfavorable opinion of the company's business partner.
- Şirketin iş ortağı hakkında olumsuz düşünceleri var.
- But in these unfavorable situations, the working class knows who is guilty.
- Ancak bu olumsuz durumlarda işçi sınıfı kimin suçlu olduğunu biliyor.
- The verdict was unfavorable.
- Karar olumsuzdu.
- He makes an unfavorable impression.
- O, olumsuz bir izlenim bırakıyor.
- I was given an unfavorable prognosis.
- Bana olumsuz bir prognoz verildi.
- He makes an unfavorable impression.
- Olumsuz bir izlenim bırakıyor.
- The Boston Globe gave the film an unfavorable review.
- Boston Globe filme olumsuz eleştiri verdi.
- The Boston Globe gave the film an unfavorable review.
- Boston Globe filme olumsuz bir eleştiri yaptı.
Show More (5)
|
2 |
unfavorable |
kötü |
adj. |
|
- The latest report put forth the unfavorable economic outcome.
- En son yayımlanan rapor, kötü ekonomik sonuçları gözler önüne serdi.
Show More (-2)
|
3 |
unfavorable |
elverişsiz |
adj. |
|
- It was an unfavorable day for baseball.
- Beyzbol için elverişsiz bir gündü.
Show More (-2)
|