| 1 |
unit |
birim |
n. |
|
- A minute is a unit of time.
- Dakika bir zaman birimidir.
- France did not ask for any such assistance from our Civil Protection Unit.
- Fransa, Sivil Koruma Birimimizden böyle bir yardım talebinde bulunmamıştır.
- The necessary structures are being established in the Council, including a police unit in the Council secretariat.
- Konsey sekretaryasında bir polis birimi de dahil olmak üzere Konsey'de gerekli yapılar oluşturulmaktadır.
- However, responsibility for ensuring that due attention is given to equality lies with departmental and unit managers.
- Bununla birlikte, eşitliğe gereken önemin verilmesini sağlama sorumluluğu bölüm ve birim yöneticilerine aittir.
- We are now also to have a monitoring unit for picking up signals if something goes wrong.
- Artık bir şeyler ters gittiğinde sinyal almak için bir izleme birimimiz de olacak.
- What happened to President Prodi's idea of a rapid rebuttal unit?
- Başkan Prodi'nin hızlı yalanlama birimi fikrine ne oldu?
- The key points in the Communication form a single unit.
- İletişimdeki kilit noktalar tek bir birim oluşturur.
- On Friday, the unit was preparing for two key matches on Saturday.
- Birim, cuma günü boyunca cumartesi günü yapılacak iki önemli maça hazırlanıyordu.
- This committee will decide which companies will participate in the tender for the programme management unit.
- Program yönetim birimi ihalesine hangi şirketlerin katılacağına bu komite karar verecektir.
- It is at least four times as expensive to support a livestock unit of beef, compared to that of sheepmeat.
- Bir birim sığır etini desteklemek, koyun etine kıyasla en az dört kat daha pahalıdır.
- The unit was launched in 1995, when 12 images were seized.
- Birim 1995 yılında 12 görüntünün ele geçirilmesiyle faaliyete geçmiştir.
- The Commission has established a conflict prevention and crisis management unit.
- Komisyon bir çatışma önleme ve kriz yönetimi birimi kurmuştur.
- The head of ECHO's Africa Unit visited the region from 30 January to 1 February.
- ECHO'nun Afrika Birimi Başkanı 30 Ocak - 1 Şubat tarihleri arasında bölgeyi ziyaret etti.
- In November 1996 the Turkish authorities set up a missing persons search unit within the Ministry of the Interior.
- Kasım 1996'da, Türk makamları, İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir kayıp kişileri arama birimi oluşturdu.
- This unit has been set up and is operating in the Council.
- Bu birim Konsey bünyesinde kurulmuştur ve faaliyet göstermektedir.
- Provision was made for a special unit for work-related health problems in the 1999 survey on employees.
- Çalışanlara yönelik 1999 anketinde işle ilgili sağlık sorunları için özel bir birim kurulması öngörülmüştür.
- The unit must only concern itself with crimes committed by EU employees.
- Birim sadece AB çalışanları tarafından işlenen suçlarla ilgilenmelidir.
- Our civil protection unit was also activated immediately.
- Sivil koruma birimimiz de derhal harekete geçirildi.
- The project will not be fully operational before the programme management unit is up and running.
- Proje, program yönetim birimi hazır ve çalışır hale gelmeden tam olarak faaliyete geçmeyecektir.
- The expertise gathered by the interim unit which was set up on 1 March of this year was taken into consideration.
- Bu yılın 1 Mart tarihinde kurulan geçici birim tarafından toplanan uzmanlık dikkate alınmıştır.
- There is your proposal to create a 'women and sport' unit.
- Bir 'kadın ve spor' birimi oluşturma öneriniz var.
- This proposal will draw on the experience of the Common Unit of External Border Practitioners.
- Bu önerge Dış Sınır Uygulayıcıları Ortak Birimi'nin deneyimlerinden yararlanacaktır.
- Indeed, unit sales are increasing rapidly in a world where more and more people are living alone.
- Gerçekten de, giderek daha fazla insanın yalnız yaşadığı bir dünyada birim satışlar hızla artmaktadır.
- We need dialogue at school unit level.
- Okul birimleri düzeyinde diyaloğa ihtiyacımız var.
- So I had them send over a sample to the elemental analysis unit.
- Bu yüzden element inceleme birimine bir örnek göndermelerini istedim.
- This unit needs good, hard targets, or it'll go soft.
- Bu birimin iyi, zorlu hedeflere ihtiyacı var, yoksa savsaklarlar.
- Connect an external effect unit for further variety.
- Daha fazla çeşitlilik için harici bir efekt birimi bağlayın.
- We will be going again and requesting that same unit.
- Tekrar gideceğiz ve aynı birimi talep edeceğiz.
- They then found two more secret cameras in the unit.
- Daha sonra birimde iki gizli kamera daha buldular.
- I'd call that a red-letter day for any canine unit.
- Ben buna herhangi bir köpek birimi için önemli bir gün derdim.
- A Memory Unit can be a USB flash drive, USB hard drive, or Xbox 360.
- Bellek Birimi bir USB flash sürücü, USB sabit sürücü veya Xbox 360 olabilir.
- Phrases are syntactical units.
- İfadeler sözdizimsel birimlerdir.
- Scientists long ago ceased to believe that the atom is the smallest unit of matter.
- Bilim adamları uzun zaman önce atomun maddenin en küçük birimi olduğuna inanmayı bıraktılar.
- Would you please send the remaining five units right away?
- Lütfen kalan beş birimi hemen gönderir misiniz?
- An individual is the smallest unit of the society.
- Bir birey toplumun en küçük birimidir.
- Sami moved to that unit in June, 2006.
- Sami, haziran 2006'da o birime taşındı.
- The Forensic Investigation Unit is trying to determine the cause of today's fire.
- Adli Soruşturma Birimi bugünkü yangının nedenini belirlemeye çalışıyor.
- A centimeter is a unit of length.
- Bir santimetre bir uzunluk ölçüsü birimidir.
- The family is the most important unit in society.
- Aile, toplumdaki en önemli birimdir.
- The family is the most important unit in society.
- Aile toplumdaki en önemli birimdir.
- The heating units aren't working.
- Isıtma birimleri çalışmıyor.
- What are the units of time?
- Zaman birimleri nedir?
- A pound is a unit of weight.
- Bir pound bir ağırlık birimidir.
- Dan was assigned to a new police unit.
- Dan yeni bir polis birimine atandı.
- The company has decided to sell some of its money-losing units.
- Şirket para kaybeden bazı birimlerini satmaya karar verdi.
- An individual is the smallest unit of the society.
- Birey, toplumun en küçük birimidir.
- What are the units of time?
- Zaman birimleri nelerdir?
- A tablet is a mobile computer with display, circuitry and battery in a single unit.
- Tablet; ekranı, devresi ve bataryası tek bir birimde olan bir mobil bilgisayardır.
- A joule is a unit of energy.
- Joule bir enerji birimidir.
- Tom betrayed his unit and joined rebels.
- Tom birimine ihanet etti ve isyancılara katıldı.
- The explosive ordnance disposal unit safely disposed of the unexploded bomb.
- Patlayıcı mühimmat imha birimi patlamamış bombayı güvenli bir şekilde imha etti.
Show More (48)
|
| 2 |
unit |
ünite |
n. |
|
- The doctor was paged to the newborn unit.
- Doktor yenidoğan ünitesine çağrıldı.
- The control unit of the device was broken.
- Cihazın kontrol ünitesi kırılmış.
- This cabinet is ready for assembly in four units.
- Bu dolap dört ünite halinde montaja hazır durumdadır.
- I must mention the Kozlodvy nuclear power plant and in particular the closure dates for units 3 and 4.
- Kozlodvy nükleer santralinden ve özellikle de 3. ve 4. ünitelerin kapatılma tarihlerinden bahsetmeliyim.
- For example the completion of Unit 2 at Cernovoda is fully justified by the Phare study of August 2001.
- Örneğin Cernovoda'daki 2. Ünitenin tamamlanması, Ağustos 2001 tarihli Phare çalışması ile tamamen doğrulanmıştır.
- I must mention the Kozlodvy nuclear power plant and in particular the closure dates for units 3 and 4.
- Kozlodvy nükleer santralinden ve özellikle de 3. ve 4. ünitelerin kapanış tarihlerinden bahsetmeliyim.
- Connect an external effect unit for further variety.
- Daha fazla çeşitlilik için harici bir efekt ünitesi bağlayın.
- This Vulcan unit is on a small cooling tower and this stays absolutely clean during the season.
- Bu Vulkan ünitesi, küçük bir soğutma kulesi üzerinde olup dönem boyunca tamamen temiz kalır.
- This Vulcan unit is on a small cooling tower and this stays absolutely clean during the season.
- Bu Vulkan ünitesi küçük bir soğutma kulesi üzerinde bulunuyor ve bu, sezon boyunca tamamen temiz kalıyor.
- They then found two more secret cameras in the unit.
- Daha sonra ünitede iki gizli kamera daha buldular.
- From time to time, even the best AC unit will break down.
- Zaman zaman en iyi klima ünitesi bile bozulabilir.
- One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
- Bir ve iki yatak odalı üniteler bir evin tüm konforunu sunuyor.
- This Vulcan unit is on a small cooling tower and this stays absolutely clean during the season.
- Bu Vulcan ünitesi küçük bir soğutma kulesi üzerinde ve bu sezon boyunca tamamen temiz kalıyor.
- We need to replace the whole unit.
- Tüm üniteyi değiştirmeliyiz.
- This is an old unit.
- Bu eski bir ünite.
- Sami was given six units of blood.
- Sami'ye altı ünite kan verildi.
- The explosive ordnance disposal unit safely disposed of the unexploded bomb.
- Patlayıcı madde imha ünitesi patlamamış bombayı güvenli bir şekilde imha etti.
- The heating units aren't working.
- Isıtma üniteleri çalışmıyor.
- We need to replace the whole unit.
- Bütün üniteyi değiştirmemiz gerekiyor.
- Tom was given three units of blood.
- Tom'a üç ünite kan verildi.
- The heating unit's not working.
- Isıtma üniteleri çalışmıyor.
- Would you please send the remaining five units right away?
- Lütfen kalan beş üniteyi hemen gönderir misiniz?
- The heating unit's not working.
- Isıtma ünitesi çalışmıyor.
Show More (20)
|
| 3 |
unit |
birlik |
n. |
|
- A US army unit seized the town.
- ABD'ye ait bir ordu birliği kasabayı ele geçirdi.
- In the end, we have voted as a unit against the resolution.
- Sonuç olarak, birlik olarak karara karşı oy kullandık.
- Military units must be disbanded and the State administration must be extended to cover the whole country.
- Askeri birlikler dağıtılmalı ve Devlet idaresi tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
- Military units must be disbanded and the State administration must be extended to cover the whole country.
- Askeri birlikler dağıtılmalı ve Devlet yönetimi tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
- Three hundred thousand children, boys and girls, are enlisted in combat units in more than 30 countries.
- Kız ve erkek olmak üzere 300 bin çocuk 30'dan fazla ülkede savaş birliklerinde yer almaktadır.
- At times, even military units use violence and violate human rights.
- Zaman zaman askeri birlikler bile şiddet kullanmakta ve insan haklarını ihlal etmektedir.
- The army units carried them off without any legal authority.
- Ordu birlikleri onları herhangi bir yasal yetki olmaksızın götürdü.
- Tom betrayed his unit and joined rebels.
- Tom birliğine ihanet etti ve isyancılara katıldı.
Show More (5)
|
| 4 |
unit |
bir |
n. |
|
- Hundreds, tens and units can help you count large numbers more easily.
- Yüzler, onlar ve birler büyük sayıları daha kolay saymanıza yardımcı olabilir.
Show More (-2)
|
| 5 |
unit |
(ürün) adet |
n. |
|
- We have the capacity to produce 100 units daily.
- Günlük 100 adet üretim kapasitesine sahibiz.
Show More (-2)
|
| 6 |
unit |
(avustralya ve yeni zelanda'da) daire |
n. |
|
- One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
- Bir ve iki yatak odalı daireler ev konforunun tamamını sunuyor.
Show More (-2)
|
| 7 |
unit |
(avustralya ve yeni zelanda'da) ev |
n. |
|
- Sami moved to that unit in June, 2006.
- Sami o eve Haziran 2006'da taşındı.
Show More (-2)
|
