|
- The surprise of this report is the fact that very few of these allegations are substantiated.
- Bu raporun sürprizi, bu iddiaların çok azının doğrulanmış olmasıdır.
- The impact of harassment is still completely underestimated, so very few effective instruments are available.
- Tacizin etkisi hala tamamen hafife alınmaktadır bu nedenle çok az sayıda etkili araç mevcuttur.
- There are very few, extremely few causes worth dying for.
- Uğruna ölmeye değer çok az, son derece az neden vardır.
- The Court of Auditors carries out very few control checks.
- Sayıştay çok az sayıda kontrol denetimi gerçekleştirmektedir.
- There are very few film libraries in Europe which are worthy of that name and genuinely properly equipped and efficient.
- Avrupa'da bu isme layık, gerçekten donanımlı ve verimli çok az film kütüphanesi vardır.
- The very few instances of lobbying we have encountered concern one or two lines relating to category 4.
- Karşılaştığımız çok az sayıdaki lobicilik örneği, kategori 4 ile ilgili bir ya da iki satırla ilgilidir.
- We do a lot of talking about it, but in reality we bring about very few radical steps to change the situation.
- Bu konuda çok konuşuyoruz ama gerçekte durumu değiştirmek için çok az radikal adım atıyoruz.
- There are very few Scottish families that do not have a relative, however distant, living in Canada.
- Uzak da olsa Kanada'da yaşayan bir akrabası olmayan çok az İskoç aile vardır.
- Let me point out here that the Committee on Citizens' Freedoms has very few resources for these activities.
- Burada Vatandaşların Özgürlükleri Komitesi'nin bu faaliyetler için çok az kaynağa sahip olduğunu belirtmek isterim.
- There were very few guests, but the debate was extremely high quality, I am told.
- Çok az konuk vardı, ancak bana söylenene göre tartışma son derece kaliteliydi.
- Very few countries have statistics in the form which I have referred to.
- Çok az sayıda ülke, sözünü ettiğim biçimde istatistiklere sahiptir.
- Unfortunately, however, after the weekend, very few stayed in Johannesburg until the end.
- Ancak ne yazık ki hafta sonundan sonra çok az kişi Johannesburg'da sonuna kadar kaldı.
- There are very few absolutes in this debate.
- Bu tartışmada çok az mutlak vardır.
- There are very few criticisms here.
- Burada çok az eleştiri var.
- It must be said that there are very few films made there.
- Orada yapılan çok az film olduğu söylenmeli.
- Tom and Mary both have very few friends.
- Hem Tom'un hem de Mary'nin çok az sayıda arkadaşları var.
- Very few students were there.
- Çok az öğrenci oradaydı.
- Very few people know it.
- Çok az sayıda insan bunu biliyor.
- She has very few close friends.
- Çok az yakın arkadaşı var.
- Tom makes very few mistakes.
- Tom çok az hata yapıyor.
- I have very few pictures of myself as a baby.
- Bebekliğime ait çok az fotoğrafım var.
- Tom has very few friends in Boston.
- Tom'un Boston'da çok az arkadaşı var.
- Very few passengers survived the accident.
- Kazadan çok az yolcu kurtuldu.
- Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
- Dünyamızda çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
- Recently, Israel and Iran have very few things in common, but Esperanto is one of them.
- Son zamanlarda, İsrail ve İran'ın ortak çok az şeyi var fakat Esperanto onlardan biridir.
- There are very few Native Americans in Managua.
- Managua'da çok az Amerikan yerlisi vardır.
- Tom has very few close friends.
- Tom'un çok az yakın arkadaşı var.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
- Çoğu seri katil acımasız bir çocukluk geçirmiştir, ancak acımasız bir çocukluk geçiren çok az kişi daha sonra seri katil olmuştur.
- Very few soldiers of the special forces get married.
- Özel kuvvetlerde çok az asker evlenir.
- She has very few close friends.
- Çok az sayıda samimi arkadaşı var.
- Very few children draw as well as Tom can.
- Çok az çocuk Tom kadar iyi resim yapabilir.
- Tom makes very few mistakes.
- Tom çok az hata yapar.
- Very few people live to be 100.
- Çok az sayıda insan 100 yaşına kadar yaşar.
- I have very few books in English.
- Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
- I made very few mistakes.
- Ben çok az hata yaptım.
- Tom has lots of acquaintances but very few friends.
- Tom'un birçok tanıdığı var ama çok az arkadaşı var.
- There are very few shops and the cinema is awful.
- Çok az dükkan var ve sinema berbat.
- There are very few Native Americans in Managua.
- Managua'da çok az sayıda Amerikan yerlisi var.
- Very few students were there.
- Çok az öğrenci vardı.
- I made very few mistakes.
- Çok az hata yaptım.
- Tom has lots of acquaintances but very few friends.
- Tom'un bir sürü tanıdığı olduğu hâlde çok az arkadaşı var.
- I know very few people who can speak French.
- Fransızca konuşabilen çok az kişi tanıyorum.
- I have very few pictures of myself as a baby.
- Bebekken çekilmiş çok az resmim var.
- Very few students were there.
- Orada çok az öğrenci vardı.
- It must be said that there are very few films made there.
- Orada çok az film çekildiğini söylemeliyim.
- Although the United States has some of the most modern weapons in the world, it has won very few wars.
- Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki en modern silahlardan bazılarına sahip olmasına rağmen, çok az sayıda savaş kazandı.
- Tom has very few photos of himself as a baby.
- Tom'un bebekken çekilmiş çok az fotoğrafı var.
- Very few children draw as well as Tom can.
- Çok az çocuk Tom kadar iyi çizebilir.
- I have very few really close friends.
- Çok az sayıda gerçekten yakın arkadaşım var.
- Although the United States has some of the most modern weapons in the world, it has won very few wars.
- Birleşik Devletler dünyadaki en modern silahlardan bazılarına sahip olmasına rağmen, çok az savaş kazanmıştır.
- There were very few passengers on the last bus.
- Son otobüste çok az yolcu vardı.
- Tom and Mary both have very few friends.
- Tom ve Mary'nin çok az arkadaşı var.
- Recently, Israel and Iran have very few things in common, but Esperanto is one of them.
- Son zamanlarda, İsrail ve İran'ın çok az ortak noktası var, ama Esperanto bunlardan biri.
- I have very few books in English.
- Çok az İngilizce kitabım var.
- Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
- Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
Show More (52)
|