1 |
wait on |
beklemek |
v. |
|
- We are tired of waiting on this issue.
- Bu konuda beklemekten yorulduk.
- However, we are waiting on the banks.
- Ancak bankaları bekliyoruz.
- Prayers and peace, for him and those he will wait on.
- Ona ve beklediği kimselere dua edin ve esenlik dileyin.
- Prayers and peace, for him and those he will wait on.
- Onun ve bekleyecekleri için dualar ve selamlar.
- They waited on the porch until it stopped raining.
- Yağmur durana kadar verandada beklediler.
- Tom waited on the platform.
- Tom peronda bekledi.
- Let's wait on the porch.
- Sundurmada bekleyelim.
- They waited on the porch until it stopped raining.
- Onlar yağmur duruncaya kadar veranda da bekledi.
- He had three servants to wait on him.
- Onu bekleyen üç hizmetçisi vardı.
- Tom is still waiting on the porch.
- Tom hâlâ verandada bekliyor.
- You have to wait on a long line to get into the Louvre Museum.
- Louvre Müzesi'ne girmek için uzun bir kuyrukta beklemeniz gerekiyor.
- She has no one to wait on her.
- Onu bekleyecek kimsesi yok.
- He's still waiting on her.
- O, hâlâ onu bekliyor.
- He's still waiting on her.
- Hâlâ onu bekliyor.
- People who wait on you here are very friendly.
- Burada seni bekleyen insanlar çok arkadaş canlısı.
- Don't wait on my account.
- Beni beklemenize gerek yok.
- That's what we're waiting on.
- Beklediğimiz şey bu.
- She waited on her husband all day long.
- Bütün gün kocasını bekledi.
- Let's wait on the porch.
- Verandada bekleyelim.
- I'm waiting on the porch.
- Verandada bekliyorum.
- Tom is still waiting on the porch.
- Tom hala verandada bekliyor.
- Tom waited on the front porch for Mary.
- Tom ön sundurmada Mary'yi bekledi.
- Tom waited on the porch while Mary got ready.
- Mary hazırlanırken Tom verandada bekledi.
- From that time on, she always waited on him.
- O zamandan beri, hep onu bekledi.
- Tom waited on the platform.
- Tom platformda bekledi.
- People who wait on you here are very friendly.
- Burada sizi bekleyen insanlar çok cana yakın.
- Tom had to wait on Mary hand and foot after her ankle reconstruction.
- Tom, ayak bileği ameliyatından sonra Mary'nin başında beklemek zorunda kaldı.
- Tom waited on the front porch for Mary.
- Tom ön verandada Mary'yi bekledi.
- Don't wait on my account.
- Benim için beklemeyin.
- You have to wait on a long line to get into the Louvre Museum.
- Sen Louvre Müzesi'ne girmek için uzun bir kuyrukta beklemek zorundasın.
- That's what we're waiting on.
- O beklediğimiz şey.
Show More (28)
|
2 |
wait on |
hizmet etmek (garson müşteriye) |
v. |
|
- He had three servants to wait on him.
- Ona hizmet edecek üç hizmetçisi vardı.
- From that time on, she always waited on him.
- O zamandan beri, her zaman ona hizmet etti.
- A pretty waitress waited on us.
- Güzel bir garson bize hizmet etti.
- She waited on her husband all day long.
- O gün boyu kocasına hizmet etti.
- Have you been waited on?
- Size hizmet edildi mi?
- A pretty waitress waited on us.
- Hoş bir garson bize hizmet etti.
- He has a maid to wait on him.
- Ona hizmet eden bir hizmetçisi var.
- Are you being waited on?
- Size hizmet ediliyor mu?
Show More (5)
|
3 |
wait on |
bakmak |
v. |
|
- The store needs more clerks to wait on customers.
- Mağazanın müşterilere bakması için daha fazla tezgahtara ihtiyacı var.
- Is anybody waiting on you?
- Size bakan biri var mı?
- Have you been waited on?
- Size bakıldı mı?
Show More (0)
|
4 |
wait on |
eşlik etmek |
v. |
|
- She has no one to wait on her.
- Ona eşlik edecek hiç kimsesi yok.
- From that time on, she always waited on him.
- O zamandan beri, hep ona eşlik etti.
Show More (-1)
|
5 |
wait on |
servis yapmak |
v. |
|
- Are you being waited on?
- Size servis yapılıyor mu?
Show More (-2)
|