1 |
walk away |
uzaklaşmak |
v. |
|
- And Alex's kid sister walked away without a scratch.
- Ve Alex'in kız kardeşi tek bir çizik bile almadan oradan uzaklaştı.
- Don't you walk away from me.
- Benden uzaklaşma.
- You need to walk away.
- Uzaklaşman gerekiyor.
- They could've walked away.
- Onlar uzaklaşabilirdi.
- Tom soon walked away.
- Tom kısa süre sonra uzaklaştı.
- They walked away.
- Uzaklaştılar.
- Don't walk away from her.
- Ondan uzaklaşma.
- Tom punched John in the stomach and walked away.
- Tom John'un karnına bir yumruk attı ve oradan uzaklaştı.
- Don't walk away from her.
- Ondan uzaklaşmayın.
- Tom started to walk away, but Mary stopped him.
- Tom uzaklaşmaya başladı ama Mary onu durdurdu.
- Tom watched Mary walk away.
- Tom, Mary'nin uzaklaşmasını izledi.
- Tom walked away without waiting for an answer.
- Tom bir cevap beklemeden uzaklaştı.
- Don't walk away from Tom.
- Tom'dan uzaklaşma.
- Don't walk away from them.
- Onlardan uzaklaşma.
- Tom punched John in the stomach and walked away.
- Tom John'un karnına yumruk attı ve uzaklaştı.
- Tom walked away and soon disappeared into the fog.
- Tom uzaklaştı ve kısa süre sonra sisin içinde kayboldu.
- He looked back at us many times and walked away.
- Birçok kez bize dönüp baktı ve uzaklaştı.
- I waved good bye and then walked away.
- El salladım ve sonra uzaklaştım.
- He walked away.
- O uzaklaştı.
- Tom walked away.
- Tom uzaklaştı.
- Sami wanted to walk away from his problems and become a drifter.
- Sami, sorunlarından uzaklaşmak ve serseri olmak istiyordu.
- Sami walked away.
- Sami uzaklaştı.
- She walked away without saying good bye.
- Hoşça kal demeden uzaklaştı.
- Tom started to walk away.
- Tom uzaklaşmaya başladı.
- Tom turned and walked away.
- Tom döndü ve uzaklaştı.
- Sami just turned and walked away.
- Sami hemen döndü ve uzaklaştı.
- Tom walked away from his car.
- Tom arabasından uzaklaştı.
- Don't walk away from him.
- Ondan uzaklaşma.
- When he finished speaking, he stood up and walked away.
- Konuşması bitince ayağa kalktı ve uzaklaştı.
- You need to walk away.
- Uzaklaşmalısın.
- He soon walked away.
- O, kısa sürede uzaklaştı.
- Tom said Mary should've walked away.
- Tom Mary'nin uzaklaşması gerektiğini söyledi.
- Sami just turned and walked away.
- Sami döndü ve uzaklaştı.
- Tom walked away in disgust.
- Tom tiksintiyle uzaklaştı.
- Tom got up and started to walk away.
- Tom ayağa kalktı ve uzaklaşmaya başladı.
- I think it's time for me to walk away from this mess.
- Sanırım bu karmaşadan uzaklaşmamın zamanı geldi.
- They walked away.
- Onlar uzaklaştılar.
- Tom walked away from the group.
- Tom gruptan uzaklaştı.
- Tom walked away from the restaurant.
- Tom restorandan uzaklaştı.
- Don't walk away from me.
- Benden uzaklaşma.
- She could have kissed me goodbye but didn't and just walked away.
- O bana veda öpücüğü verebilirdi ama vermedi ve sadece yürüyerek uzaklaştı.
- He soon walked away.
- Çok geçmeden uzaklaştı.
- He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
- Tom watched as Mary walked away.
- Tom, Mary'nin uzaklaşmasını izledi.
- Why are you walking away from me?
- Neden benden uzaklaşıyorsun?
- Don't walk away from us.
- Bizden uzaklaşma.
- Don't let Tom walk away.
- Tom'un uzaklaşmasına izin verme.
- Tom just walked away.
- Tom öylece uzaklaştı.
- I think it's time for me to walk away from this mess.
- Sanırım bu kargaşadan uzaklaşmamın zamanıdır.
- All she could do was watch him walk away.
- Onun bütün yapabildiği onun uzaklaşmasını izlemekti.
- She walked away without acknowledging me.
- Beni gördüğünü belli etmeden uzaklaştı.
- No one knows what she was thinking when she walked away.
- Uzaklaşırken ne düşündüğünü kimse bilmiyor.
- Tom watched Mary walk away.
- Tom Mary'nin uzaklaşmasını izledi.
- You could've walked away.
- Uzaklaşabilirdin.
- Sami wanted to walk away from his problems and become a drifter.
- Sami sorunlarından uzaklaşmak ve bir serseri olmak istiyordu.
- Tom got up and walked away, leaving Mary alone.
- Tom ayağa kalktı ve Mary'yi yalnız bırakarak uzaklaştı.
- Can you please walk away?
- Lütfen uzaklaşabilir misin?
- Tom wanted to talk to Mary, but she walked away.
- Tom, Mary'yle konuşmak istedi ama o uzaklaştı.
- Tom got up and started to walk away.
- Tom kalktı ve uzaklaşmaya başladı.
Show More (56)
|
2 |
walk away |
çekip gitmek |
v. |
|
- No longer should the public bear the burden of clean-up costs when often the polluter has walked away.
- Çoğu zaman kirleten çekip gitmişken, temizleme masraflarının yükünü artık kamu üstlenmemelidir.
- No longer should the public bear the burden of clean-up costs when often the polluter has walked away.
- Çoğu zaman kirleten çekip gitmişken temizleme masraflarının yükünü artık kamu üstlenmemelidir.
- It's not too late to walk away.
- Çekip gitmek için çok geç değil.
- Tom just walked away.
- Tom çekip gitti.
- You could've walked away.
- Çekip gidebilirdin.
- Tom said Mary should've walked away.
- Tom, Mary'nin çekip gitmesi gerektiğini söyledi.
- He walked away with a sad look on his face.
- Yüzünde üzgün bir ifadeyle çekip gitti.
- I should've just walked away, but I didn't.
- Öylece çekip gitmeliydim ama yapmadım.
- Tom soon walked away.
- Tom çok geçmeden çekip gitti.
- Tom wanted to talk to Mary, but she walked away.
- Tom, Mary ile konuşmak istedi ama Mary çekip gitti.
- Sami walked away.
- Sami çekip gitti.
- We can't just walk away.
- Öylece çekip gidemeyiz.
- She could have kissed me goodbye but didn't and just walked away.
- Bana veda öpücüğü verebilirdi ama vermedi ve çekip gitti.
- She walked away without saying good bye.
- Veda etmeden çekip gitti.
- I'm not going to walk away.
- Çekip gitmeyeceğim.
- I can't just walk away.
- Öylece çekip gidemem.
- Tom walked away without waiting for an answer.
- Tom cevap beklemeden çekip gitti.
- You can't just walk away.
- Öylece çekip gidemezsin.
Show More (15)
|
3 |
walk away |
terketmek |
v. |
|
- I'm not going to walk away.
- Terketmeyeceğim.
Show More (-2)
|
4 |
walk away |
geride bırakmak |
v. |
|
- Don't walk away from us.
- Bizi geride bırakma.
Show More (-2)
|