|
- He is a vile despot and we must cease all links with him and his regime.
- O aşağılık bir despottur ve onunla ve rejimiyle olan tüm bağlantılarımızı kesmeliyiz.
- I am in full agreement with him on this matter.
- Bu konuda onunla tamamen aynı fikirdeyim.
- Among those in prison with him are two members of the Syrian parliament, who are being detained on the same charge.
- Onunla birlikte cezaevinde bulunanlar arasında aynı suçlamayla tutuklu bulunan iki Suriye parlamentosu üyesi de var.
- We have a score to settle with him because our thousands of Iraqi comrades were his first victims.
- Onunla görülecek bir hesabımız var çünkü binlerce Iraklı yoldaşımız onun ilk kurbanlarıydı.
- He walked and the earth moved with him.
- Yürüdü ve yer de onunla birlikte hareket etti.
- And I'm going to go live with him there, after the season's over.
- Ayrıca sezon bittikten sonra da onunla birlikte yaşayacağım.
- For three days, she refused to work with him for fear of catching his cold.
- Üç gün boyunca nezle kapmaktan korktuğu için onunla çalışmayı reddetti.
- And I'm going to go live with him there, after the season's over.
- Ve ben de bu dönem sonunda gidip onunla birlikte orada yaşayacağım.
- He walked and the earth moved with him.
- O yürüdü ve yer de onunla hareket etti.
- For three days, she refused to work with him for fear of catching his cold.
- Üç gün boyunca, soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla onunla çalışmayı reddetti.
- For three days, she refused to work with him for fear of catching his cold.
- Üç gün boyunca soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla onunla çalışmayı reddetti.
- And I'm going to go live with him there, after the season's over.
- Ve sezon bittikten sonra onunla orada yaşayacağım.
- It's also a great opportunity for me to play with him.
- Onunla birlikte oynamak benim için de harika bir şans.
- It's also a great opportunity for me to play with him.
- Onunla oynamak benim için de harika bir fırsat.
- It's also a great opportunity for me to play with him.
- Onunla maç oynamam için de harika bir fırsat.
- Helen was with him the whole time.
- Helen başından beri onunla birlikteydi.
- Tom is still trying to get Mary to go out with him.
- Tom hala Mary'yi onunla dışarı çıkartmaya çalışıyor.
- Dan persuaded Linda to leave Britain with him.
- Dan, Linda'yı onunla birlikte İngiltere'den ayrılmaya ikna etti.
- She was looking forward to spending time with him.
- Onunla vakit geçirmek için sabırsızlanıyordu.
- I'd like you to meet with him.
- Onunla görüşmeni istiyorum.
- In order to know a man, you have only to travel with him a week.
- Bir erkeği tanımak için onunla yalnızca bir hafta yolculuk etmen yeter.
- I miss talking with him.
- Onunla konuşmayı özlüyorum.
- She enjoyed talking with him.
- Onunla konuşmaktan zevk alıyordu.
- I didn't do anything with him.
- Onunla bir şey yapmadım.
- I'm with him.
- Ben onunlayım.
- She used to live with him.
- Onunla yaşardı.
- I want you to work with him.
- Onunla birlikte çalışmanı istiyorum.
- Tom talked me into going to church with him.
- Tom beni onunla kiliseye gitmeye konuşarak ikna etti.
- Did Tom expect Mary to eat lunch with him?
- Tom, Mary'nin onunla yemek yemesini bekliyor muydu?
- I had dinner with him.
- Onunla yemek yedim.
- Tom expected Mary to eat lunch with him.
- Tom Mary'nin onunla birlikte öğle yemeği yemesini bekledi.
- Tom wanted me to play chess with him, so I did.
- Tom onunla satranç oynamamı istedi, bu yüzden oynadım.
- Tom knows why Mary decided not to go on the picnic with him.
- Tom, Mary'nin neden onunla pikniğe gitmemeye karar verdiğini biliyor.
- What have you done with him?
- Onunla ne yaptın?
- Nobody wants to play with him.
- Kimse onunla oynamak istemiyor.
- I'm going with him to Boston.
- Boston'a onunla gidiyorum.
- We talked the plan over with him.
- Planı onunla konuştuk.
- Do you really want to spend the rest of your life with him?
- Gerçekten hayatının geri kalanını onunla geçirmek istiyor musun?
- Mary said Tom wanted her to eat lunch with him.
- Mary, Tom'un onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.
- Stay here with him.
- Onunla burada kal.
- Tom tried to get Mary to go to the park with him.
- Tom, Mary'yi onunla parka gitmesini sağlamaya çalıştı.
- I just don't agree with him.
- Ben sadece onunla aynı fikirde değilim.
- Are you staying with him?
- Onunla kalıyor musun?
- You must talk with him about the matter.
- Konu hakkında onunla konuşmalısın.
- I went to the beach with him.
- Onunla plaja gittim.
- Can I go with him?
- Onunla gidebilir miyim?
- I know Tom wants us to go swimming with him.
- Tom'un onunla yüzmeye gitmemizi istediğini biliyorum.
- Why do you stay with him?
- Neden onunla kalıyorsun?
- I spent all day yesterday with him.
- Dün bütün günü onunla birlikte geçirdim.
- Tom wanted to ask Mary to go out with him, but he didn't have the courage to.
- Tom, Mary'ye onunla çıkmayı teklif etmek istiyordu ama buna cesareti yoktu.
- She went with him.
- Onunla gitti.
- I can't bear to work with him.
- Onunla çalışmaya dayanamam.
- I need to have a word with him.
- Onunla konuşmam lazım.
- No one wanted to be seen with him.
- Kimse onunla görülmek istemedi.
- I'm going to work with him.
- Onunla çalışacağım.
- From personal experience, I know that any encounter with him will leave a bad taste in your mouth.
- Kişisel tecrübelerime dayanarak, onunla karşılaştığınızda ağzınızda kötü bir tat bırakacağını biliyorum.
- You're staying with him, right?
- Onunla kalıyorsun, değil mi?
- Tom is trying to persuade Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmesi için ikna etmeye çalışıyor.
- Tom doesn't know if Mary will go with him tomorrow or not.
- Tom, Mary'nin yarın onunla gidip gitmeyeceğini bilmiyor.
- I have no quarrel with him.
- Onunla bir alıp veremediğim yok.
- I grew up with him.
- Onunla büyüdüm.
- She lives with him in a small apartment.
- Onunla küçük bir dairede yaşıyor.
- I agreed with him on the plan.
- Plan konusunda onunla aynı fikirdeyim.
- As long as you are with him, you can't be happy.
- Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- I'm coming with him.
- Onunla geliyorum.
- I have been on friendly terms with him for more than twenty years.
- Onunla yirmi yıldan daha fazla süredir samimiyim.
- I've already spoken with him.
- Onunla zaten konuştum.
- I'll go with him.
- Ben de onunla gideceğim.
- Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
- Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'den onunla çıkmasını istedi.
- Tom didn't seem to be having any trouble convincing Mary to go out with him.
- Tom, Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmekte zorlanıyor gibi görünmüyordu.
- Tom talked Mary into going to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmeye ikna etti.
- I thought you'd gone with him.
- Onunla gittiğini düşündüm.
- Tom said that Mary would eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin öğle yemeğini onunla birlikte yiyeceğini söyledi.
- I'll stay with him.
- Onunla kalacağım.
- I discussed it with him.
- Onunla bunu konuştum.
- Tom can't quite believe Mary is really going on a date with him this Friday night.
- Tom, Mary'nin bu Cuma gecesi onunla çıkacağına pek inanamıyor.
- I want to be with him.
- Onunla olmak istiyorum.
- Tom looked disappointed when Mary told him that she wouldn't go to the dance with him.
- Mary onunla dansa gitmeyeceğini söylediğinde Tom hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.
- For me, there is nothing more fun to do than to talk with him.
- Benim için, onunla konuşmaktan daha eğlenceli bir şey yok.
- He wants me to go with him.
- Onunla gitmemi istiyor.
- I almost agree with him.
- Neredeyse onunla aynı fikirdeyim.
- What were you doing with him, anyway?
- Onunla ne yapıyordun?
- She lives with him.
- Onunla yaşıyor.
- Dan persuaded Linda to return with him to London.
- Dan Linda'yı onunla birlikte Londra'ya dönmesi için ikna etti.
- Tom wanted Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmesini istedi.
- Tom talked Mary into going to the concert with him.
- Tom, Mary'yi onunla konsere gitmesi için ikna etti.
- Are you still working with him?
- Hâlâ onunla birlikte çalışıyor musun?
- Tom expects all three of us to go with him.
- Tom üçümüzün onunla gitmesini bekliyor.
- I told Tom that I wasn't interested in going fishing with him.
- Tom'a onunla balığa gitmek istemediğimi söyledim.
- Tom knows Mary isn't planning to go to Boston with him.
- Tom Mary'nin onunla Boston'a gitmeyi planlamadığını biliyor.
- I talked with him.
- Onunla konuştum.
- Being with him always makes me happy.
- Onunla olmak beni her zaman mutlu eder.
- Stay with him in this room.
- Bu odada onunla kal.
- Tom hoped that Mary would agree to go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkmayı kabul edeceğini umuyordu.
- I play basketball with him.
- Onunla basketbol oynarım.
- I used to play tennis with him on Sundays.
- Onunla pazarları tenis oynardım.
- Are you sleeping with him?
- Onunla yatıyor musun?
- I have an appointment with him.
- Onunla bir randevum var.
- Is that why you slept with him?
- Bu yüzden mi onunla yattın?
- It so happened that I rode in the same train with him.
- Tesadüfen onunla aynı trene bindim.
- Tom knows Mary isn't planning to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmeyi planlamadığını biliyor.
- I'm thinking of moving in with him.
- Onunla aynı eve taşınmayı düşünüyorum.
- Tom wants us to die with him.
- Tom onunla ölmemizi istiyor.
- I have a lot in common with him.
- Onunla bir sürü ortak yönüm var.
- Tom had hoped that Mary might consider having dinner with him.
- Tom, Mary'nin onunla akşam yemeği yemeyi düşünebileceğini ummuştu.
- Tom invited Mary to go to a concert with him.
- Tom, Mary'yi onunla konsere gitmesi için davet etti.
- You should play along with him for the time being.
- Şimdilik onunla birlikte oynamalısın.
- Tom wanted me to do that with him.
- Tom bunu onunla yapmamı istedi.
- He begged me to go with him.
- Onunla gitmem için yalvardı.
- I've got business with him.
- Onunla işim var.
- No one wanted to be seen with him.
- Kimse onunla görünmek istemiyordu.
- I spent Monday with him.
- Pazartesiyi onunla geçirdim.
- Tom said he wanted me to spend the summer in Boston with him.
- Tom yazı onunla Boston'da geçirmemi istediğini söyledi.
- I should've told Tom that I didn't want to go to Boston with him.
- Tom'a onunla Boston'a gitmek istemediğimi söylemem gerekirdi.
- He said he wanted me to spend the summer here with him.
- Yazı burada onunla geçirmemi istediğini söyledi.
- My father urged me to go with him.
- Babam onunla gitmem için beni zorladı.
- I have an appointment with him at noon.
- Onunla öğlen randevum var.
- I advise you not to keep company with him.
- Onunla arkadaşlık etmeni önermem.
- Dan invited Linda to have a drink with him.
- Dan, Linda'yı onunla bir içki içmeye davet etti.
- Tomas asked me if I wanted to go to the swimming pool with him.
- Tomas bana onunla yüzme havuzuna gitmek isteyip istemediğimi sordu.
- Did you make a formal agreement with him?
- Onunla resmi bir anlaşma yaptınız mı?
- You're with him, aren't you?
- Onunlasın, değil mi?
- I have no quarrel with him.
- Onunla kavga etmiyorum.
- I wanted to be with him all the time.
- Her zaman onunla olmak istedim.
- She used to enjoy being with him.
- Onunla birlikte olmaktan zevk alırdı.
- Dan asked Linda to spend the night with him.
- Dan, Linda'dan geceyi onunla geçirmesini istedi.
- Do you want to work with him?
- Onunla çalışmak ister misin?
- Can I have a moment with him?
- Onunla bir dakika konuşabilir miyim?
- Mayuko came up with him.
- Mayuko onunla birlikte geldi.
- I can't get in touch with him.
- Onunla temasa geçemem.
- One day, Jesus will return for us and we will be with him forever.
- Bir gün, İsa bizim için geri dönecek ve biz sonsuza dek onunla olacağız.
- I'll meet with him.
- Onunla görüşeceğim.
- Tom wanted Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin öğle yemeğini onunla yemesini istedi.
- I agree with him to a certain extent, but not entirely.
- Onunla kısmen aynı fikirdeyim ama tamamen değil.
- Speak English with him.
- Onunla İngilizce konuşun!
- Tom expected Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini bekliyordu.
- I thought you lived with him.
- Onunla yaşadığını düşündüm.
- Tom tried to persuade Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmesi için ikna etmeye çalıştı.
- I enjoy spending time with him.
- Onunla zaman geçirmekten zevk alıyorum.
- In order to know a man, you have only to travel with him a week.
- Bir insanı tanımak için onunla sadece bir hafta seyahat etmeniz yeterlidir.
- What should we do with him?
- Onunla birlikte ne yapmalıyız?
- Stay here with him.
- Burada onunla kal.
- I spent the day with him.
- Günü onunla geçirdim.
- They will be safe with him.
- Onunla güvende olacaklar.
- Go play tennis with him.
- Onunla tenis oynamaya git.
- I came with him.
- Onunla geldim.
- I enjoyed working with him.
- Onunla çalışmaktan keyif aldım.
- I was on close terms with him.
- Onunla çok yakındık.
- We should be there with him.
- Onunla birlikte orada olmalıyız.
- I actually agree with him.
- Aslında onunla aynı fikirdeyim.
- I was just talking with him.
- Sadece onunla konuşuyordum.
- Tom said Mary has never eaten lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla hiç öğle yemeği yemediğini söyledi.
- Let me have a minute with him.
- Onunla bir dakika geçirmeme izin ver.
- She's only with him for his money.
- O sadece parası için onunla beraber.
- Tom wished Mary was with him.
- Tom, Mary'nin onunla olmasını dilerdi.
- I'd like you to meet with him.
- Onunla tanışmanı istiyorum.
- Have you checked this with him?
- Bunu onunla kontrol ettin mi?
- Mary agrees with him.
- Mary onunla aynı fikirde.
- She is looking forward to going to the movies with him.
- Onunla sinemaya gitmeyi dört gözle bekliyor.
- You agree with him.
- Sen onunla aynı fikirdesin.
- I'm having problems with him.
- Onunla sorun yaşıyorum.
- You may go with him if you choose.
- Eğer tercih ederseniz onunla gidebilirsiniz.
- He's really cute, and so I like working with him.
- O gerçekten şirin ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum.
- Tom knew Mary never would go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla asla çıkmayacağını biliyordu.
- Tom did his best to persuade Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmeye ikna etmek için elinden geleni yaptı.
- Tom expects all three of us to go with him.
- Tom üçümüzün de onunla gitmemizi bekliyor.
- One day, Jesus will return for us and we will be with him forever.
- Bir gün İsa bizim için geri dönecek ve sonsuza dek onunla olacağız.
- You can get in touch with him at his home tonight.
- Bu gece onun evinde onunla temasa geçebilirsin.
- I want to have a talk with him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- I'll talk with him.
- Onunla konuşacağım.
- I enjoy talking with him.
- Onunla konuşmaktan zevk alıyorum.
- No one agreed with him.
- Kimse onunla aynı fikirde değildi.
- I can't get in touch with him.
- Onunla temasa geçemiyorum.
- I was with him for an hour.
- Bir saat onunla birlikteydim.
- Tom had no idea why Mary didn't want to go out with him.
- Tom'un, Mary'nin neden onunla çıkmak istemediği konusunda hiçbir fikri yoktu.
- I haven't spoken with him yet.
- Onunla henüz konuşmadım.
- I just don't agree with him.
- Onunla aynı fikirde değilim.
- We talked about the plan with him.
- Onunla plan hakkında konuştuk.
- I often used to play tennis with him on Sundays.
- Pazar günleri onunla sık sık tenis oynardım.
- She was asked to go out with him.
- Onunla dışarı çıkması istendi.
- It's fun to go out with him.
- Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.
- She went to the park with him.
- Onunla parka gitti.
- I was having dinner with him.
- Onunla akşam yemeği yiyordum.
- To be honest, I do not want to work with him.
- Dürüst olmak gerekirse, onunla çalışmak istemiyorum.
- Tom asked me to stay with him until his father got home.
- Tom babası eve gelene kadar onunla kalmamı istedi.
- I had lunch with him today.
- Bugün onunla öğle yemeği yedim.
- I'll come with him.
- Onunla geleceğim.
- I'd like to go with him.
- Onunla gitmek istiyorum.
- I want to stay with him.
- Onunla kalmak istiyorum.
- Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.
- Fadıl, Dania'dan büyükannesiyle paylaştığı evde onunla yaşamasını istedi.
- I've been hunting with him.
- Onunla birlikte avlanıyorum.
- I need to stay here with him.
- Burada onunla kalmalıyım.
- She didn't plan on having a fight with him.
- Onunla kavga etmeyi planlamıyordu.
- I saw you in the park with him.
- Seni parkta onunla gördüm.
- Don't play poker with him.
- Onunla poker oynama.
- I didn't realize that Tom wanted me to do that with him.
- Tom'un bunu onunla yapmamı istediğini fark etmemiştim.
- Make an appointment with him.
- Onunla bir randevu ayarla.
- I shared a room with him.
- Onunla aynı odayı paylaştım.
- Tom had no idea why Mary didn't want to go out with him.
- Tom'un Mary'nin neden onunla çıkmak istemediği hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Tom wants two of us to go to Boston with him on Monday.
- Tom pazartesi günü aramızdan ikisinin onunla Boston'a gitmesini istiyor.
- I didn't speak with him.
- Onunla konuşmadım.
- I should get in touch with him.
- Onunla temasa geçmeliyim.
- Stay with him in this room.
- Onunla bu odada kal.
- Tom wanted me to walk home with him.
- Tom onunla eve yürümemi istedi.
- Tom said Mary went to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gittiğini söyledi.
- I'm inclined to agree with him.
- Onunla aynı fikirdeyim.
- I came here with him.
- Buraya onunla geldim.
- You must meet with him.
- Onunla buluşmalısın.
- I have a date with him at six.
- Saat altıda onunla randevum var.
- Did you speak with him?
- Onunla konuştun mu?
- Tell Tom that I'm not interested in going there with him.
- Tom'a onunla oraya gitmek istemediğimi söyle.
- I thought you were with him.
- Onunla olduğunu sanıyordum.
- I have nothing much in common with him.
- Onunla çok ortak noktam yok.
- I have much in common with him.
- Onunla çok ortak yönüm var.
- She went to the cinema with him.
- Onunla birlikte sinemaya gitti.
- I agree with him on that point.
- Bu konuda onunla aynı fikirdeyim.
- I don't want to eat with him.
- Onunla yemek yemek istemiyorum.
- I need to have a word with him.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- It turned out not to be so easy to live with him.
- Onunla yaşamanın o kadar kolay olmadığı ortaya çıktı.
- Tom asked Mary to go to the zoo with him.
- Tom, Mary'den onunla hayvanat bahçesine gitmesini istedi.
- She told him once and for all that she would not go to the movie with him.
- Ona ilk ve son kez onunla sinemaya gitmeyeceğini söyledi.
- I went to a concert with him.
- Onunla konsere gittim.
- She used to play tennis with him.
- Onunla tenis oynardı.
- Does Tom seriously think Mary will go out with him?
- Tom ciddi olarak Mary'nin onunla çıkacağını mı düşünüyor?
- I will get in touch with him as soon as possible.
- Mümkün olduğunca kısa sürede onunla temasa geçeceğim.
- I told Tom that I would go to Boston with him.
- Tom'a onunla Boston'a gideceğimi söyledim.
- I just wanted to be with him.
- Sadece onunla olmak istedim.
- There's nothing more fun for me to do than to talk with him.
- Benim için onunla konuşmaktan daha eğlenceli yapacak bir şey yok.
- Tom persuaded Mary to sing a duet with him.
- Tom, Mary'i onunla düet yapmaya ikna etti.
- I'm sure that Tom will ask Mary to go to the concert with him.
- Tom'un Mary'den konsere onunla birlikte gitmesini isteyeceğinden eminim.
- Tom is trying to persuade Mary to go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmesi için Mary'yi ikna etmeye çalışıyor.
- I'd like to work with him.
- Onunla çalışmak istiyorum.
- She had something to talk over with him.
- Onunla konuşması gereken bir şey vardı.
- I need to stay here with him.
- Onunla burada kalmalıyım.
- I'm going to work with him.
- Onunla birlikte çalışacağım.
- How did Tom persuade Mary to go to Boston with him?
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmeye nasıl ikna etti?
- Shake hands with him.
- Onunla tokalaş.
- She was looking forward to playing table tennis with him.
- Onunla masa tenisi oynamak için sabırsızlanıyordu.
- Tom asked Mary if she'd like to walk to the beach with him.
- Tom, Mary'ye onunla sahile yürümek isteyip istemediğini sordu.
- It has nothing to do with him.
- Onunla hiçbir ilgisi yok.
- I'll talk with him tonight.
- Onunla bu gece konuşacağım.
- Why did you break up with him?
- Onunla niye ayrıldın?
- We should've stayed with him.
- Onunla kalmalıydık.
- I want to talk with him alone.
- Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
- That's the reason she doesn't want to be with him anymore.
- Artık onunla birlikte olmak istememesinin sebebi bu.
- Tom was five years old when I talked with him last time.
- Onunla son kez konuştuğumda Tom beş yaşındaydı.
- I won't talk with him anymore.
- Artık onunla konuşmayacağım.
- Why can't you stay with him?
- Neden onunla kalamazsın?
- I met with him today.
- Bugün onunla karşılaştım.
- I'll tell Tom we're going with him.
- Tom'a onunla gideceğimizi söyleyeceğim.
- I thought you left with him.
- Onunla gittiğini sanıyordum.
- I don't wish to meet with him again.
- Onunla tekrar görüşmek istemiyorum.
- I had a quarrel with him over money.
- Parayla ilgili onunla tartıştım.
- Tom didn't know why Mary refused to go to the dance with him.
- Tom, Mary'nin neden onunla dansa gitmeyi reddettiğini bilmiyordu.
- I have an appointment with him at six.
- Altıda onunla randevum var.
- You need to meet with him.
- Onunla görüşmen gerek.
- I was there with him.
- Onunla birlikte oradaydım.
- I met with him today.
- Bugün onunla görüştüm.
- Tom said he wanted Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla yemek yemesini istediğini söyledi.
- Tom asked Mary if she was coming with him.
- Tom Mary'ye onunla gelip gelmeyeceğini sordu.
- I was with him in January.
- Ocak ayında onunla birlikteydim.
- Tom knew that Mary wouldn't want to go with him.
- Tom, Mary'nin onunla gitmek istemeyeceğini biliyordu.
- I have an appointment with him at noon.
- Öğlen onunla bir randevum var.
- I'm good friends with him.
- Onunla iyi arkadaşım.
- Have you spoken with him?
- Onunla konuştun mu?
- I told Tom I wanted to go to Australia with him.
- Tom'a onunla Avustralya'ya gitmek istediğimi söyledim.
- I think we should go with him.
- Sanırım onunla gitmeliyiz.
- Have you spoken with him yet?
- Onunla konuştun mu?
- Tom hopes that Mary will eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyor.
- I exchanged stamps with him.
- Onunla pul değiş tokuşu yaptım.
- Can't we go with him?
- Onunla gidemez miyiz?
- I enjoyed working with him.
- Onunla birlikte çalışmaktan zevk alıyordum.
- I have nothing to do with him.
- Onunla hiçbir alakam yok.
- Does Tom really think Mary will go to the dance with him?
- Tom gerçekten Mary'nin onunla dansa gideceğini düşünüyor mu?
- I get on with him well.
- Onunla iyi anlaşıyorum.
- Everything went well with him.
- Her şey onunla iyi gitti.
- Please don't leave me with him.
- Lütfen beni onunla bırakma.
- Tom called to say you can't stay with him next week when you visit Boston.
- Tom arayıp gelecek hafta Boston'a gittiğinizde onunla kalamayacağınızı söyledi.
- Tom wanted Mary to sing with him.
- Tom Mary'nin onunla şarkı söylemesini istiyordu.
- I shook hands with him.
- Onunla el sıkıştım.
- I have a date with him at six.
- Altıda onunla bir randevum var.
- Tom hoped that Mary would agree to go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkmayı kabul edeceğini umdu.
- Why didn't you dance with him?
- Niçin onunla dans etmedin?
- I was with him all day.
- Bütün gün onunla birlikteydim.
- I thought you lived with him.
- Onunla yaşadığını sanıyordum.
- Tom persuaded Mary to go with him.
- Tom Mary'yi onunla beraber gitmeye ikna etti.
- I used to work with him.
- Onunla çalışırdım.
- I thought if I don’t go with him I’ll never know if he's dangerous or not.
- Onunla gitmezsem tehlikeli olup olmadığını asla bilemeyeceğimi düşündüm.
- I need a word with him.
- Onunla konuşmam lazım.
- Were you with him that night?
- O gece onunla mıydın?
- I saw you in the park with him.
- Seni onunla birlikte parkta gördüm.
- I thought you'd gone with him.
- Onunla gittiğini sanıyordum.
- I've seen you with him.
- Seni onunla birlikte gördüm.
- I talked with him today over the phone, he says hi.
- Bugün onunla telefonda konuştum. Sana da selamı var.
- Tom begged me to go with him.
- Tom onunla gitmem için bana yalvardı.
- I wanted to be with him all the time.
- Hep onunla olmak istedim.
- I'm not having lunch with him.
- Onunla öğle yemeği yemiyorum.
- I only speak French with him.
- Onunla sadece Fransızca konuşuyorum.
- I don't have any problem with him.
- Onunla bir sorunum yok.
- She'll be having dinner with him at this time tomorrow.
- Yarın bu saatte onunla akşam yemeği yiyecek.
- She went with him to the zoo.
- Onunla hayvanat bahçesine gitti.
- She agreed with him.
- Onunla aynı fikirdeydi.
- Are you still with him?
- Hâlâ onunla mısın?
- When a child, I used to go fishing with him.
- Çocukken onunla balık tutmaya giderdim.
- I couldn't get in touch with him.
- Onunla temasa geçemedim.
- I was with him.
- Onunlaydım.
- Tom said you'd want to talk with him.
- Tom onunla konuşmak istediğini söyledi.
- The manager suggested that I go with him to the airport.
- Müdür onunla havaalanına gitmemi önerdi.
- I met with him again.
- Onunla tekrar karşılaştım.
- I told Tom I'd spend the day with him.
- Tom'a günü onunla geçireceğimi söyledim.
- Tom thinks he's a genius, but I don't agree with him.
- Tom bir dahi olduğunu düşünüyor, ancak onunla aynı fikirde değilim.
- What should I do with him?
- Onunla ne yapmalıyım?
- I'm going with him to Boston.
- Onunla Boston'a gidiyorum.
- It's fun to go out with him.
- Onunla çıkmak eğlenceli.
- I once sat at the same table with him at a dinner party.
- Bir keresinde bir akşam yemeğinde onunla aynı masada oturmuştum.
- Do you have classes with him?
- Onunla birlikte dersiniz var mı?
- Have you sat down with him and talked?
- Onunla oturdun ve konuştun mu?
- I'll get in touch with him.
- Onunla temasa geçeceğim.
- I'm working with him now.
- Şimdi onunla birlikte çalışıyorum.
- Tom didn't tell Mary why he didn't want her to go to Boston with him.
- Tom, Mary'ye neden onunla Boston'a gitmesini istemediğini söylemedi.
- Tom wants me to go with him.
- Tom onunla gitmemi istiyor.
- I spent all day yesterday with him.
- Dün bütün günümü onunla geçirdim.
- She agreed with him that I should go to the meeting.
- Toplantıya gitmem gerektiği konusunda onunla aynı fikirdeydi.
- Tom has invited me to come and stay with him in Boston.
- Tom beni Boston'a gelip onunla kalmam için davet etti.
- I haven't spoken with him since the incident.
- Olaydan beri onunla konuşmadım.
- Tom said Mary has only gone canoeing with him once.
- Tom, Mary'nin yalnızca bir kez onunla birlikte kano yapmış olduğunu söyledi.
- Please tell me how I can get in touch with him.
- Lütfen onunla nasıl irtibata geçebileceğimi söyle.
- Tom wants me to work with him.
- Tom onunla çalışmamı istiyor.
- It is no use arguing with him about it.
- Konu hakkında onunla tartışmanın bir faydası yok.
- I have an appointment with him at noon.
- Öğleyin onunla bir randevum var.
- Why don't you just tell Tom you don't want to go to Boston with him?
- Neden Tom'a onunla Boston'a gitmek istemediğini söylemiyorsun?
- She told him once and for all that she would not go to the movies with him.
- Ona ilk ve son kez onunla sinemaya gitmeyeceğini söyledi.
- Are you going to sit with him?
- Onunla mı oturacaksın?
- I'd better go with him.
- Onunla gitsem iyi olur.
- I don't agree with him at all.
- Ben hiç onunla aynı fikirde değilim.
- Let me talk with him.
- Onunla konuşmama izin ver.
- Who did Tom think would want to go there with him?
- Tom kimin onunla oraya gitmek isteyeceğini düşünüyordu?
- I have nothing much in common with him.
- Onunla pek ortak noktam yok.
- I got acquainted with him last year.
- Onunla geçen yıl tanıştım.
- Tom asked me if I could go cycling with him on Saturday.
- Tom bana Cumartesi günü onunla bisiklete binip binemeyeceğimi sordu.
- On many occasions I don't agree with him.
- Birçok durumda onunla aynı fikirde değilim.
- Why can't you stay with him?
- Neden onunla kalamıyorsun?
- She wasn't dancing with him then.
- O zamanlar onunla dans etmiyordu.
- I thought you left with him.
- Onunla birlikte ayrıldığını düşündüm.
- I knew Tom wouldn't do that unless you did it with him.
- Sen onunla gitmesen Tom'un bunu yapmayacağını biliyordum.
- Make an appointment with him.
- Onunla bir randevu ayarlayalım.
- Why is Mary going on a picnic with him?
- Mary neden onunla pikniğe gidiyor?
- Do you have a problem with him?
- Onunla bir meselen mi var?
- We discussed the plan with him.
- Biz planı onunla tartıştık.
- I want to have a talk with him about the matter.
- Konu hakkında onunla konuşmak istiyorum.
- Have you spoken with him yet?
- Henüz onunla konuşmadın mı?
- Beth told Chris that if he didn't take a bath, she wouldn't go out with him.
- Beth, Chris'e banyo yapmazsa onunla çıkmayacağını söyledi.
- I watched a movie with him.
- Onunla bir film izledim.
- Why did you break up with him?
- Neden onunla ayrıldın?
- Are you flirting with him?
- Onunla flört mü ediyorsun?
- Let me go with him.
- Ben de onunla gideyim.
- I got acquainted with him last night.
- Dün gece onunla tanıştım.
- Why didn't you stay with him?
- Neden onunla kalmadın?
- I tend to agree with him.
- Onunla aynı fikirdeyim.
- Tom wants Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'nin onunla dansa gitmesini istiyor.
- That has nothing to do with him.
- Bunun onunla ilgisi yok.
- You must not keep in touch with him.
- Onunla iletişim kurmamalısın.
- I spoke with him.
- Onunla konuştum.
- She danced with him.
- Onunla dans etti.
- Tom has his kid with him.
- Tom onun çocuğuna onunla sahip.
- Do you really want to spend the rest of your life with him?
- Hayatının geri kalanını gerçekten onunla geçirmek istiyor musun?
- You must not keep in touch with him.
- Onunla teması sürdürmemelisin.
- I never agree with him.
- Onunla asla aynı fikirde değilim.
- May I speak with him?
- Onunla konuşabilir miyim?
- How is it going with him?
- Onunla hayat nasıl gidiyor?
- I had a race with him.
- Onunla bir yarışım vardı.
- As long as you are with him, you can't be happy.
- Onunla birlikte olduğun sürece mutlu olamazsın.
- I'm not living with him anymore.
- Artık onunla yaşamıyorum.
- Was that you I saw with him near the river?
- Nehir kenarında onunla gördüğüm sen miydin?
- Tom understood why Mary didn't want to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin neden onunla Boston'a gitmek istemediğini anladı.
- I'm on good terms with him.
- Onunla aram iyi.
- I don't want to see him, let alone go out with him.
- Onunla çıkmak şöyle dursun, ben onu görmek istemiyorum.
- Tom persuaded Mary to go on a date with him.
- Tom, Mary'yi onunla bir randevuya çıkması için ikna etti.
- I'd like a word with him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- I was surprised when Tom asked me to play tennis with him.
- Tom onunla tenis oynamamı istediğinde çok şaşırdım.
- Do you want to spend the rest of your life with him?
- Hayatının geri kalanını onunla geçirmek ister misin?
- Do you have classes with him?
- Onunla dersin var mı?
- Does Tom seriously think Mary will go out with him?
- Tom cidden Mary'nin onunla çıkacağını mı düşünüyor?
- I'll meet with him tonight.
- Bu gece onunla buluşacağım.
- Is there a problem with him?
- Onunla ilgili bir sorun mu var?
- Tom wants Mary to move to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a taşınmasını istiyor.
- I've never worked with him.
- Asla onunla birlikte çalışmadım.
- I enjoy spending time with him.
- Onunla vakit geçirmekten hoşlanıyorum.
- I had an argument with him.
- Onunla tartıştım.
- Tom couldn't convince Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmeye ikna edemedi.
- I talked with him about it over the telephone.
- Onunla bu konuyu telefonda konuştum.
- Stay with him.
- Onunla kal.
- Just talk with him.
- Sadece onunla konuş.
- I love being with him.
- Onunla olmayı seviyorum.
- I'm on good terms with him.
- Onunla iyi anlaşıyorum.
- She had some trouble with him before.
- Daha önceden onunla bazı sorunlar yaşamıştı.
- He agreed with him.
- Onunla anlaştı.
- She probably didn't have sex with him.
- Muhtemelen onunla seks yapmadı.
- She decided she will not continue her relationship with him.
- Onunla ilişkisini sürdürmemeye karar verdi.
- Tom says Mary will eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini söylüyor.
- I've been hunting with him.
- Onunla avlanıyordum.
- Do you think he still wants me to stay with him?
- Sence hâlâ onunla kalmamı istiyor mu?
- I have dinner plans with him.
- Onunla akşam yemeği planlarım var.
- We talked over the plan with him.
- Onunla plan üzerinde konuştuk.
- Tom let me stay with him.
- Tom onunla kalmama izin verdi.
- I was there with him.
- Onunlaydım.
- Can we talk with him?
- Onunla konuşabilir miyiz?
- I spoke with him earlier today.
- Bugün erken saatlerde onunla konuştum.
- I spoke with him about the matter.
- Onunla konu hakkında konuştum.
- Tom wanted Mary and John to go to Boston with him.
- Tom Mary ve John'un onunla Boston'a gitmesini istiyordu.
- Did Tom really want Mary to go to Boston with him?
- Tom gerçekten Mary'nin onunla Boston'a gitmesini istedi mi?
- Tom told Mary he wanted her to stay in Boston with him.
- Tom, Mary'ye Boston'da onunla kalmasını istediğini söyledi.
- I'll speak with him alone.
- Onunla yalnız konuşacağım.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Bir de baktık ki partimize onunla birlikte gelmiş.
- Tom asked Mary to go to the opera with him.
- Tom, Mary'den onunla operaya gitmesini istedi.
- She shook hands with him.
- Onunla el sıkıştı.
- Did you speak with him about your projects?
- Onunla projeleriniz hakkında konuştunuz mu?
- I had lunch with him.
- Onunla öğle yemeği yedim.
- I want to talk with him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- I just need more time with him.
- Onunla daha fazla zamana ihtiyacım var.
- I'm going to go with him.
- Onunla gideceğim.
- I just talked with him.
- Az önce onunla konuştum.
- I just had breakfast with him.
- Az önce onunla kahvaltı yaptım.
- I thought Tom would ask Mary to go with him to Boston.
- Tom'un Mary'den onunla Boston'a gitmesini isteyeceğini düşünmüştüm.
- Tom insisted that all of us go with him.
- Tom hepimizin onunla gitmesinde ısrar etti.
- What should I do with him if I find him?
- Onu bulursam onunla ne yapmam gerekir?
- Tom convinced Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmesi için ikna etti.
- I shared a room with him.
- Odamı onunla paylaştım.
- Shake hands with him.
- Onunla el sıkış.
- Will you be spending New Year's Eve with him?
- Yılbaşı gecesini onunla mı geçireceksin?
- Shake hands with him.
- Onunla tokalaşın.
- I saw Mary with him.
- Mary'yi onunla gördüm.
- Do you have an appointment with him?
- Onunla bir randevun mu var?
- Tom invited Mary to spend the night with him.
- Tom geceyi onunla geçirmesi için Mary'yi davet etti.
- I should be with him.
- Onunla olmalıyım.
- You need to meet with him.
- Onunla görüşmen gerekir.
- I always get along well with him.
- Onunla her zaman iyi geçinirim.
- I went to school with him.
- Onunla okula gittim.
- Did you have fun with him?
- Onunla eğlendin mi?
- I want you to work with him.
- Onunla çalışmanı istiyorum.
- Tom wants us to die with him.
- Tom onunla birlikte ölmemizi istiyor.
- She had a good time talking with him.
- Onunla konuşurken iyi vakit geçirdi.
- I don't see eye to eye with him on that matter.
- Bu konuda onunla hemfikir değilim.
- Are you going to go with him?
- Onunla gidecek misin?
- You’ll get into trouble if you spend time with him.
- Onunla vakit geçirirsen başın derde girer.
- I knew Tom wouldn't go there if you didn't go with him.
- Sen onunla gitmezsen Tom'un oraya gitmeyeceğini biliyordum.
- Tom wouldn't have sung if I hadn't volunteered to sing with him.
- Onunla şarkı söylemeye gönüllü olmasaydım Tom şarkı söyleyemezdi.
- Tom wanted Mary to stay with him.
- Tom, Mary'nin onunla kalmasını istedi.
- Tom thought that Mary didn't want to play chess with him.
- Tom, Mary'nin onunla satranç oynamak istemediğini düşündü.
- Why is Mary going with him to the picnic?
- Mary neden onunla pikniğe gidiyor?
- I had an argument with him about the use of marijuana.
- Onunla marihuana kullanımı hakkında tartışmıştım.
- It has nothing to do with him.
- Bunun onunla bir ilgisi yok.
- I went to the beach with him.
- Onunla sahile gittim.
- When a child, I used to go fishing with him.
- Bir çocukken, onunla balık tutmaya giderdim.
- I am fortunate compared with him.
- Onunla karşılaştırıldığında şanslıyım.
- Tom wanted Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istedi.
- I totally agree with him.
- Onunla tamamen aynı fikirdeyim.
- Who's with him now?
- Onunla şimdi kim var?
- I agreed with him on that point.
- Bu konuda onunla aynı fikirdeyim.
- Tom knows that I wanted to go with him.
- Tom onunla gitmek istediğimi biliyor.
- To tell the truth, I don't want to work with him.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onunla çalışmak istemiyorum.
- She danced with him at the high school prom.
- Lise balosunda onunla dans etti.
- I grew up with him.
- Onunla birlikte büyüdüm.
- On many occasions I do not agree with him.
- Birçok durumda onunla aynı fikirde değilim.
- Tom persuaded Mary to sing a duet with him.
- Tom, Mary'yi onunla düet yapmaya ikna etti.
- Is it OK if I go out with him?
- Onunla çıksam sorun olur mu?
- I'm going fishing with him.
- Ben onunla birlikte balık tutmaya gidiyorum.
- I had a long talk with him.
- Onunla uzun bir konuşma yaptım.
- She is on friendly terms with him.
- Onunla dostane ilişkiler içinde.
- She went to the cinema with him.
- Onunla sinemaya gitti.
- I always get along well with him.
- Onunla her zaman iyi anlaşırım.
- She spent the rest of the night with him.
- Gecenin geri kalanını onunla geçirdi.
- I thought Tom would ask Mary to go to Boston with him.
- Tom'un Mary'den onunla Boston'a gitmesini isteyeceğini düşünmüştüm.
- I saw you with him.
- Seni onunla gördüm.
- She lived with him all her life.
- Hayatı boyunca onunla yaşadı.
- I did not have sex with him.
- Onunla seks yapmadım.
- Do you have an appointment with him?
- Onunla bir randevun var mı?
- Tom didn't want Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmesini istemedi.
- I compromised with him on the matter.
- Bu konuda onunla uzlaştım.
- There's nothing more fun for me to do than to talk with him.
- Benim için onunla konuşmaktan daha eğlenceli bir şey yok.
- I won't discuss this with him.
- Bunu onunla tartışmayacağım.
- You need to have a serious conversation with him about this.
- Bunun hakkında onunla ciddi bir konuşma yapman gerekiyor.
- She visited the zoo with him.
- Onunla hayvanat bahçesini ziyaret etti.
- I hesitated to go to the movie with him.
- Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I like working with him.
- Onunla birlikte çalışmayı seviyorum.
- I feel relaxed with him.
- Onunla rahatlamış hissediyorum.
- I had a chat with him.
- Onunla muhabbet ettim.
- I liked the discussion with him.
- Onunla tartışmak hoşuma gitti.
- I need some time with him.
- Onunla birlikte biraz zamana ihtiyacım var.
- How did Tom persuade Mary to go to Boston with him?
- Tom onunla Boston'a gitmesi için Mary'yi nasıl ikna etti?
- Tom didn't know why Mary refused to go out with him.
- Tom, Mary'nin neden onunla çıkmayı reddettiğini bilmiyordu.
- That's the reason she doesn't want to be with him anymore.
- Artık onunla olmak istememesinin nedeni bu.
- I don't want to see him, let alone go out with him.
- Onunla çıkmak şöyle dursun, onu görmek bile istemiyorum.
- Tom wanted Mary to play chess with him.
- Tom, Mary'nin onunla satranç oynamasını istedi.
- Why do I have to work with him?
- Neden onunla birlikte çalışmak zorundayım?
- Does Tom want me to go with him?
- Tom onunla gitmemi istiyor mu?
- We were discussing his work with him.
- Onunla işini tartışıyorduk.
- I was with him last night.
- Dün gece onunla birlikteydim.
- We decided to make a deal with him.
- Onunla anlaşmaya karar verdik.
- I'm here with him.
- Burada onunlayım.
- Tom wondered whether he should let Mary go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmesine izin verip vermemesi gerektiğini merak ediyordu.
- It's difficult to speak with him.
- Onunla konuşmak zor.
- I think I'd better go with him.
- Sanırım onunla gitsem iyi olur.
- We decided to make a deal with him.
- Onunla bir anlaşma yapmaya karar verdik.
- Tom is with him.
- Tom onunla birlikte.
- She had a sexual encounter with him.
- Onunla cinsel ilişkiye girdi.
- I can't come with him.
- Onunla gelemem.
- I agree with him on that point.
- O konuda onunla aynı fikirdeyim.
- She wanted to have a normal relationship with him.
- Onunla normal bir ilişki yaşamak istiyordu.
- We decided to stay with him.
- Onunla kalmaya karar verdik.
- To tell the truth, I don't want to work with him.
- Gerçeği söylemek gerekirse, onunla çalışmak istemiyorum.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye heveslidir.
- We talked the plan over with him.
- Biz plan üzerine onunla konuştuk.
- I get on well with him.
- Onunla iyi anlaşıyorum.
- I've spoken with him.
- Onunla konuştum.
- She probably didn't have sex with him.
- Muhtemelen onunla seks yapmamıştır.
- I share an apartment with him.
- Onunla bir daire paylaşıyorum.
- Tom asked Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'den Boston'a onunla beraber gitmesini rica etti.
- I'm going fishing with him.
- Onunla balığa çıkıyorum.
- Tom still hopes Mary will eat lunch with him.
- Tom hâlâ Mary'nin onunla yemek yiyeceğini umuyor.
- Tom said Mary has never eaten lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla asla öğle yemeği yemediğini söyledi.
- Tom is going to ask Mary to eat lunch with him.
- Tom Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- Tom never thought for a second that Mary would ever go on a date with him.
- Tom Mary'nin onunla çıkacağını bir an için düşünmedi.
- Did you get in touch with him?
- Onunla temasa geçtin mi?
- I could go with him.
- Onunla gidebilirim.
- There's someone with him.
- Onunla birlikte birisi var.
- I should've stayed with him.
- Onunla kalmalıydım.
- I have plans with him tonight.
- Bu gece onunla planlarım var.
- You must talk with him about the matter.
- Onunla bu konu hakkında konuşmalısınız.
- I'll discuss it with him.
- Bunu onunla tartışacağım.
- Tom convinced Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmeye ikna etti.
- What does that have to do with him?
- Bunun onunla ne ilgisi var?
- She has never sung a song with him.
- Onunla hiç şarkı söylememiş.
- I'd hoped to speak with him.
- Onunla konuşmayı umuyordum.
- I spent Monday with him.
- Pazartesi gününü onunla geçirdim.
- I cooperated with him in the task.
- Görevde onunla işbirliği yaptım.
- I want to have a talk with him about the matter.
- Onunla bu konu hakkında konuşmak istiyorum.
- I want you to go with him.
- Onunla gitmeni istiyorum.
- Are you staying with him?
- Onunla mı devam ediyorsun?
- I was having dinner with him.
- Onunla yemek yiyordum.
- She was stupid enough to go out with him.
- Onunla çıkacak kadar aptaldı.
- Many conservative Americans agreed with him.
- Birçok muhafazakâr Amerikalı onunla aynı fikirdeydi.
- What's your problem with him?
- Onunla sorunun ne?
- I love spending time with him.
- Onunla vakit geçirmeyi seviyorum.
- Is it OK if I go out with him?
- Onunla çıkmam sorun yaratır mı?
- We need to meet with him.
- Onunla görüşmeliyiz.
- I advise you not to keep company with him.
- Onunla arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
- She had a good time talking with him about his trip.
- Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- Tom wished Mary was with him.
- Tom, Mary'nin onunla olmasını diledi.
- I like to work with him.
- Onunla çalışmayı seviyorum.
- I'd like to stay here with him.
- Burada onunla kalmak istiyorum.
- Tom talked Mary into going to Boston with him.
- Tom Mary'yi onunla Boston'a gitmeye ikna etti.
- What did you speak about with him?
- Onunla ne hakkında konuştun?
- I agreed with him on that point.
- Ben o konuda onunla anlaştım.
- Why were you with him?
- Neden onunla birlikteydin?
- Tom asked if Mary and I wanted to go skiing with him.
- Tom, Mary ve benim onunla kayağa gitmek isteyip istemediğimizi sordu.
- Tom can't quite believe that Mary is really going on a date with him this Friday night.
- Tom, Mary'nin bu Cuma gecesi onunla çıkacağına inanamıyor.
- I feel good with him.
- Onunla kendimi iyi hissediyorum.
- Tom wants Mary to go to the dance with him.
- Tom Mary'nin onunla dansa gitmesini istiyor.
- Did she come with him?
- Onunla beraber mi gelmiş?
- Tom talked Mary into eating lunch with him.
- Tom Mary'yi onunla öğle yemeği yemeye ikna etti.
- How did your date with him go?
- Onunla randevun nasıl gitti?
- Beth told Chris that if he didn't take a bath, she wouldn't go on a date with him.
- Beth, Chris'e eğer banyo yapmazsa onunla çıkmayacağını söyledi.
- I need to speak with him alone.
- Onunla yalnız konuşmam gerekiyor.
- She agreed with him that I should go to the meeting.
- Toplantıya gitmem gerektiği konusunda onunla anlaştı.
- I spent a lot of time with him.
- Onunla çok zaman geçirdim.
- You had better not keep company with him.
- Onunla arkadaşlık etmesen iyi olur.
- I think it's time for me to discuss the matter with him.
- Sanırım meseleyi onunla tartışmamın zamanıdır.
- They didn't know what to do with him.
- Onunla ne yapacaklarını bilemediler.
- We should be with him.
- Onunla olmalıyız.
- I love arguing with him.
- Onunla tartışmayı seviyorum.
- Tom asked Mary to go to a movie with him.
- Tom Mary'ye onunla sinemaya gitmeyi teklif etti.
- I'll be with him if I'm needed.
- Bana ihtiyaç duyulursa onunla olacağım.
- Can I sit with him?
- Onunla oturabilir miyim?
- Tell Tom we want to talk with him.
- Tom'a onunla konuşmak istediğimizi söyle.
- Tom didn't seem to be having any trouble convincing Mary to go out with him.
- Tom, Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmekte zorlanmıyor gibi görünüyordu.
- Tom wondered if Mary would go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.
- I wish you could go with him.
- Keşke onunla gidebilseydin.
- She lives with him.
- Onunla birlikte yaşar.
- I'll stick with him.
- Onunla kalacağım.
- Stay with him for a moment.
- Bir an için onunla kal.
- They didn't know what they should have done with him.
- Onunla ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlardı.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.
- How come Mary is going on a picnic with him?
- Nasıl oluyor da Mary onunla pikniğe gidiyor?
- Tom wondered whether he should let Mary go to Boston with him.
- Tom Mary'nin onunla Boston'a gitmesine izin vermesi gerekip gerekmediğini merak ediyordu.
- I don't agree with him.
- Onunla aynı fikirde değilim.
- I had a long talk with him.
- Onunla uzun uzun konuştum.
- I'm not sharing this with him.
- Bunu onunla paylaşmıyorum.
- What does that have to do with him?
- Bu işin onunla ne ilgisi var?
- Speak English with him.
- Onunla İngilizce konuş.
- I'm through with him.
- Onunla işim bitti.
- I'm honored to work with him.
- Onunla birlikte çalışmaktan onur duyuyorum.
- She has never gone on a date with him.
- Onunla hiç çıkmamış.
- I can't get touch in with him.
- Onunla iletişim kuramam.
- I told Tom that I didn't want to go to Boston with him.
- Tom'a onunla Boston'a gitmek istemediğimi söyledim.
- I think Tom wants me to do that with him.
- Sanırım Tom bunu onunla yapmamı istiyor.
- It is no use talking with him.
- Onunla konuşmanın faydası yok.
- I'm sure Tom will be able to persuade Mary to go to Boston with him.
- Eminim Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmeye ikna edebilecektir.
- Could I have a second with him?
- Onunla bir saniye konuşabilir miyim?
- Do you really think Tom can convince Mary to go to the dance with him?
- Gerçekten Tom'un Mary'yi onunla dansa gitmeye ikna edebileceğini düşünüyor musun?
- I had an argument with him.
- Onunla tartışmaya girdim.
- Is everything OK with him?
- Onunla her şey yolunda mı?
- She agreed with him on what to do with the old car.
- Eski arabayı ne yapacakları hususunda onunla anlaştı.
- She does not speak with him.
- Onunla konuşmuyor.
- I'd like to stay here with him.
- Ben onunla burada kalmak istiyorum.
- I had dinner with him.
- Onunla akşam yemeği yedim.
- In other words, I don't like to work with him.
- Başka bir deyişle, onunla çalışmayı sevmiyorum.
- Let me go with him.
- Onunla gideyim.
- Tom hoped that Mary would eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyor.
- Did Tom expect Mary to eat lunch with him?
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini bekledi mi?
- Did you break up with him?
- Onunla ayrıldın mı?
- She went with him.
- Onunla birlikte gitti.
- I just had breakfast with him.
- Onunla kahvaltı yaptım.
- Tom doesn't know if Mary will go with him tomorrow or not.
- Tom Mary'nin yarın onunla birlikte gidip gitmeyeceğini bilmiyor.
- Is there a problem with him?
- Onunla ilgili bir sorun var mı?
- Tom persuaded Mary to go to the dance with him.
- Tom Mary'i onunla dansa gitmeye ikna etti.
- Tom understood why Mary didn't want to go to Boston with him.
- Tom Mary'nin neden onunla Boston'a gitmek istemediğini anladı.
- Tom asked me to go to Boston with him.
- Tom benden onunla Boston'a gitmemi istedi.
- You should play along with him for the time being.
- Şimdilik onunla oynamalısın.
- I want to go with him.
- Onunla gitmek istiyorum.
- You spend more time with him than me.
- Onunla benden daha fazla zaman geçiriyorsun.
- I plan to have lunch with him.
- Onunla öğle yemeği yemeği planlıyorum.
- I have much in common with him.
- Onunla çok ortak noktam var.
- I am in touch with him.
- Onunla iletişim halindeyim.
- Tom asked me if I could go cycling with him on Saturday.
- Tom bana cumartesi günü onunla bisiklet sürmeye gidip gidemeyeceğimi sordu.
- Have you ever worked with him?
- Hiç onunla birlikte çalıştın mı?
- I have an appointment with him for five-thirty.
- Saat beş buçukta onunla bir randevum var.
- I forgot to speak with him.
- Ben onunla konuşmayı unuttum.
- I'm not sharing this with him.
- Bunu onunla paylaşmayacağım.
- Tom tried to persuade me to go with him.
- Tom onunla gitmem için beni ikna etmeye çalıştı.
- I'm staying with him.
- Onunla kalıyorum.
- I've been shopping with him.
- Onunla birlikte alışveriş yapıyordum.
- Tom insisted that all of us go with him.
- Tom hepimizin onunla gitmesi için ısrar etti.
- I'm going to Boston with him.
- Onunla Boston'a gidiyorum.
- Sami invited Layla to spend the night with him.
- Sami, Layla'yı geceyi onunla geçirmesi için davet etti.
- I need some time with him.
- Onunla biraz zamana ihtiyacım var.
- Tomas asked me if I wanted to go to the swimming pool with him.
- Tomas onunla yüzme havuzuna gitmek isteyip istemediğimi sordu.
- Tom is still trying to get Mary to go out with him.
- Tom hala Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmeye çalışıyor.
- I have an appointment with him for five-thirty.
- Onunla beş buçukta randevum var.
- Compared with him, she is very noisy.
- Onunla karşılaştırıldığında, o çok gürültücü.
- I told Tom I wanted to go with him.
- Tom'a onunla gitmek istediğimi söyledim.
- Tom expects Mary to sit with him.
- Tom, Mary'nin onunla oturmasını bekliyor.
- Do you agree with him?
- Onunla aynı fikirde misin?
- I have to speak with him.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- I spoke with him earlier today.
- Bugün onunla erken konuştum.
- She wants to go out with him.
- Onunla çıkmak istiyor.
- Shake hands with him.
- Onunla el sıkışın.
- I always speak French with him.
- Onunla her zaman Fransızca konuşurum.
- Tom asked Mary to come with him.
- Tom, Mary'den onunla gelmesini rica etti.
- I like working with him.
- Onunla çalışmayı seviyorum.
- I am on speaking terms with him.
- Onunla küs değilim.
- When he returns from hunting, I will not speak with him.
- Avdan döndüğünde, onunla konuşmayacağım.
- Head to head I speak with him.
- Onunla baş başa konuşuyorum.
- Did you ever work with him?
- Hiç onunla birlikte çalıştın mı?
- I know you're working with him.
- Onunla çalıştığını biliyorum.
- Tom persuaded Mary to go back to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a dönmeye ikna etti.
- You should've stayed with him.
- Onunla kalmalıydın.
- Do you think he still wants me to stay with him?
- Sence o hala benim onunla kalmamı istiyor mu?
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- Tom was hoping Mary would eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyordu.
- Just sit over there with him.
- Orada onunla otur.
- Tom said Mary went to Boston with him.
- Tom Mary'nin onunla Boston'a gittiğini söyledi.
- I have lunch plans with him.
- Onunla öğle yemeği planım var.
- Are you going to sit with him?
- Onunla oturacak mısın?
- Tom didn't know why Mary refused to go to the dance with him.
- Tom Mary'nin neden onunla dansa gitmeyi reddettiğini bilmiyordu.
- I'm not through with him.
- Onunla işim bitmedi.
- I'm not leaving with him.
- Onunla gitmiyorum.
- I can only discuss it with him.
- Bunu sadece onunla tartışabilirim.
- That is why she didn't want to be with him any more.
- Bu yüzden artık onunla birlikte olmak istemiyordu.
- Tom had difficulty convincing Mary to go the dance with him.
- Tom onunla dansa gitmesi için Mary'yi ikna etmede zorluk yaşadı.
- Many conservative Americans agreed with him.
- Çok sayıda tutucu Amerikalı onunla aynı fikirdeler.
- You must not keep in touch with him.
- Onunla irtibatta olmamalısın.
- Tom's parents never spent time with him.
- Tom'un ailesi onunla hiç vakit geçirmedi.
- Mary met an American and went with him to the States.
- Mary bir Amerikalıyla tanıştı ve onunla birlikte Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti.
- When he returns from hunting, I will not speak with him.
- Avdan döndüğünde onunla konuşmayacağım.
- I would rather stay home than go out with him.
- Onunla çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Tom wanted Mary to sing with him.
- Tom, Mary'nin onunla şarkı söylemesini istedi.
- Tom probably thought I was going to Boston with him next weekend.
- Tom muhtemelen gelecek hafta sonu onunla Boston'a gideceğimi düşündü.
- I'll meet with him.
- Onunla buluşacağım.
- Something was wrong with him.
- Onunla ilgili bir şey yanlıştı.
- You need to have a serious conversation with him about this.
- Onunla bu konuda ciddi bir konuşma yapmalısın.
- I have plans with him tonight.
- Bu gece onunla planım var.
- Why is Mary going on a picnic with him?
- Neden Mary onunla pikniğe gidiyor?
- I don't want to eat with him.
- Onunla yemek istemiyorum.
- I'll work with him.
- Onunla birlikte çalışacağım.
- I'll go with him.
- Onunla gideceğim.
- He persuaded his daughter into going to the party with him.
- Kızını, onunla birlikte partiye gitmeye ikna etti.
- I knew I'd find you with him.
- Seni onunla bulacağımı biliyordum.
- I thought Tom would ask Mary to go to Boston with him.
- Tom'un Mary'nin onunla birlikte Boston'a gitmesini isteyeceğini düşündüm.
- I was out last night with him.
- Dün gece onunla dışarıdaydım.
- Being with him always makes me happy.
- Onunla birlikte olmak beni her zaman mutlu eder.
- She was looking forward to going to a movie with him.
- Onunla sinemaya gitmeyi dört gözle bekliyordu.
- Do I have to eat with him?
- Onunla yemek yemek zorunda mıyım?
- I've been shopping with him.
- Onunla alışveriş yapıyordum.
- He's very generous, so let's go with him.
- Çok cömerttir, o yüzden onunla gidelim.
- I have nothing to do with him.
- Onunla ilgim yok.
- What's your relation with him?
- Onunla akrabalığınız nedir?
- I cut ties with him.
- Onunla bağımı kestim.
- It turned out not to be so easy to live with him.
- Onunla birlikte yaşamanın o kadar kolay olmadığı çıktı.
- Dan persuaded Linda to leave Britain with him.
- Dan Linda'yı onunla birlikte Britanya'yı terk etmesi için ikna etti.
- We discussed the plan with him.
- Planı onunla tartıştık.
- A surgeon lives with Death, his inseparable companion - I walk hand in hand with him.
- Bir cerrah ölümle birlikte yaşar, onun ayrılmaz yoldaşıdır - ben onunla el ele yürürüm.
- I share an apartment with him.
- Onunla aynı daireyi paylaşıyorum.
- Tom thought Mary might like to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmek isteyebileceğini düşündü.
- I plan to have lunch with him.
- Onunla öğle yemeği yemeyi planlıyorum.
- I'll dance with him.
- Onunla dans edeceğim.
- Tom tried to convince Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmesi için ikna etmeye çalıştı.
- I made my first contact with him there.
- Onunla ilk temasımı orada kurdum.
- I can't approve of your going out with him.
- Onunla çıkmanı onaylayamam.
- Did you want to meet with him?
- Onunla görüşmek mi istedin?
- Many conservative Americans agreed with him.
- Pek çok muhafazakâr Amerikalı, onunla aynı fikirdeydi.
- Don't mess with him.
- Onunla dalaşma.
- Tom never thought for a second that Mary would ever go on a date with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkacağını bir an bile düşünmedi.
- I don't see eye to eye with him on that matter.
- O konuda onunla aynı fikirde değilim.
- She wouldn't be happy with him.
- Onunla mutlu olamazdı.
- I saw you with him last Monday.
- Geçen pazartesi seni onunla birlikte gördüm.
- I'm on the phone with him now.
- Şimdi onunla telefondayım.
- Did she come with him?
- Onunla geldi mi?
- I haven't spoken with him since the incident.
- Ben olaydan beri onunla hiç konuşmadım.
- Will you help me with him?
- Bana onunla ilgili olarak yardım eder misin?
- Will you go to Boston with him?
- Onunla Boston'a gidecek misin?
- I'm riding with him.
- Onunla yolculuk ediyorum.
- We'll talk with him on Monday.
- Onunla pazartesi konuşacağız.
- She volunteered to go to the meeting with him.
- Onunla birlikte toplantıya gitmeye gönüllü oldu.
- She would go with him to Washington.
- Onunla Washington'a gidecekti.
- She wanted to start a family with him.
- Onunla bir aile kurmak istiyordu.
- I'm going to stay with him.
- Onunla kalacağım.
- Tom said he'd ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.
- I didn't do anything with him.
- Onunla hiçbir şey yapmadım.
- Do you really think Tom can convince Mary to go to the dance with him?
- Gerçekten, Tom'un Mary'yi onunla dansa gitmeye ikna edebileceğini düşünüyor musun?
- I don't live with him.
- Onunla yaşamıyorum.
- Are you staying with him?
- Onunla mı kalıyorsun?
- He's a different person when he's drunk, so I don't like to drink with him.
- Sarhoşken bambaşka biri oluyor, bu yüzden onunla içmeyi sevmiyorum.
- I want you to ride with him.
- Onunla gitmeni istiyorum.
- I had a meeting with him.
- Onunla bir toplantım vardı.
- It's all right with him.
- Onunla işler yolunda.
- Tom invited Mary to go to a concert with him.
- Tom onunla bir konsere gitmesi için Mary'yi davet etti.
- I've tried to reason with him.
- Onunla mantık çerçevesinde konuşmaya çalıştım.
- I'll work with him.
- Onunla çalışacağım.
- I know you're working with him.
- Onunla birlikte çalıştığını biliyorum.
- I agreed to have dinner with him.
- Onunla akşam yemeği yemeyi kabul ettim.
- If you disagree with him, he is liable to get angry.
- Eğer onunla aynı fikirde değilseniz, sinirlenebilir.
- Tom expects Mary to eat dinner with him.
- Tom, Mary'nin onunla akşam yemeği yemesini bekliyordu.
- I spent all day with him.
- Bütün günü onunla geçirdim.
- Tom wants Mary to move to Boston with him.
- Tom Mary'nin onunla birlikte Boston'a taşınmasını istiyor.
- Tom didn't know why Mary refused to go out with him.
- Tom Mary'nin neden onunla dışarı çıkmayı reddettiğini bilmiyordu.
- Tom persuaded Mary to go on a date with him.
- Tom, Mary'yi onunla çıkmaya ikna etti.
- I've been with him for a long time.
- Uzun zamandır onunla birlikteyim.
- Have you ever worked with him?
- Onunla hiç çalıştın mı?
- I want you to ride with him.
- Onunla birlikte gitmeni istiyorum.
- Tom was wondering if Mary would go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.
- Her parents didn't approve of her relationship with him.
- Ailesi onunla olan ilişkisini onaylamıyordu.
- I once sat at the same table with him at a dinner party.
- Bir zamanlar bir akşam yemeği partisinde onunla aynı masaya oturdum.
- Were you with him that evening?
- O akşam onunla birlikte miydin?
- I have dinner plans with him.
- Onunla akşam yemeği planım var.
- Why don't you go with him?
- Neden onunla gitmiyorsun?
- Tom said we could go to Boston with him if we wanted to.
- Tom eğer istersek onunla Boston'a gidebileceğimizi söyledi.
- I want to speak with him now.
- Onunla şimdi konuşmak istiyorum.
- Thanks for staying with him.
- Onunla kaldığın için teşekkürler.
- I've had no problems with him.
- Onunla hiçbir sorunum yok.
- Tom wanted Mary to play tennis with him.
- Tom Mary'nin onunla tenis oynamasını istedi.
- Please don't cut in while I'm talking with him.
- Onunla konuşurken lütfen sözümü kesmeyin.
- Tom thought Mary was going to do that with him.
- Tom, Mary'nin bunu onunla yapacağını düşündü.
- Tom suggested that I go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmemi önerdi.
- Thanks for staying with him.
- Onunla kaldığınız için teşekkürler.
- I told Tom that I wasn't interested in going fishing with him.
- Tom'a, onunla balık avlamaya gitmek istemediğimi söyledim.
- Tom wanted Mary to stay in Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'da kalmasını istedi.
- Tom said you'd want to talk with him.
- Tom onunla konuşmak isteyeceğini düşündü.
- Will you go with him?
- Onunla gidecek misin?
- Tom agrees with him.
- Tom onunla aynı fikirde.
- I am in touch with him.
- Onunla temastayım.
- I went to school with him.
- Onunla aynı okula gittim.
- When did you see her dancing with him?
- Onunla dans ettiğini ne zaman gördün?
- Tom wants us to go with him.
- Tom onunla gitmemizi istiyor.
- I keep in touch with him.
- Onunla teması sürdürüyorum.
- Tom persuaded Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmeye ikna etti.
- I should've gone with him.
- Onunla gitmeliydim.
- You need to go with him now.
- Şimdi onunla gitmelisin.
- Tom will try to persuade Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmesi için ikna etmeye çalışacak.
- Tom wondered if Mary would go out with him.
- Tom Mary'nin onunla çıkıp çıkmayacağını merak etti.
- Are you still with him?
- Hâlâ onunla birlikte misin?
- Tom is hoping Mary will eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyor.
- I watched a movie with him.
- Onunla birlikte bir film izledim.
- Tom asked me to go to Boston with him next weekend.
- Tom önümüzdeki hafta sonu onunla Boston'a gitmemi istedi.
- Let's meet Edgar Degas and look at his pictures with him.
- Edgar Degas'la tanışalım ve onunla birlikte resimlerine bakalım.
- Tom was glad that Mary said she would go to the dance with him.
- Tom Mary'nin onunla dansa gideceğini söylediğine memnun oldu.
- What's your relation with him?
- Onunla ilişkiniz nedir?
- Does Tom still want me to go with him?
- Tom hâlâ onunla gitmemi istiyor mu?
- I cut ties with him.
- Onunla ilişiğimi kestim.
- Tom sat next to his father and watched the football game with him.
- Tom babasının yanına oturdu ve onunla birlikte futbol maçını izledi.
- I want to speak with him now.
- Şimdi onunla konuşmak istiyorum.
- She went for a walk with him this morning.
- Bu sabah onunla yürüyüşe çıktı.
- I'm with him now.
- Ben şimdi onunla birlikteyim.
- It's no use arguing with him.
- Onunla tartışmanın bir faydası yok.
- Can you stay with him?
- Onunla kalabilir misin?
- I must speak with him.
- Onunla konuşmalıyım.
- I promised Tom I'd eat with him.
- Tom'a onunla yemek yiyeceğime söz verdim.
- Tom invited me to go with him, but I said I didn't want to.
- Tom onunla gitmem için beni davet etti ama gitmek istemediğimi söyledim.
- Don't leave me alone with him.
- Beni onunla yalnız bırakma.
- What do you intend to do with him?
- Onunla ne yapmayı istiyorsun?
- I don't wish to meet with him again.
- Onunla bir daha görüşmek istemiyorum.
- She was supposed to attend the party with him.
- Onunla birlikte partiye katılması gerekiyordu.
- Will you leave me alone with him for a little while?
- Beni biraz onunla yalnız bırakır mısınız?
- I once went to Boston with him.
- Bir keresinde onunla Boston'a gitmiştim.
- I was with him this afternoon.
- Bu öğleden sonra onunla birlikteydim.
- I need to talk with him.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- I wanted to stay home, but Tom insisted that I go with him.
- Evde kalmak istedim ama Tom onunla gitmem için ısrar etti.
- I had a conversation with him.
- Onunla sohbet ettim.
- Tom asked Mary to go to the park with him.
- Tom Mary'den onunla parka gitmesini istedi.
- She was toying with him.
- Onunla oynuyordu.
- Tom asked Mary to dance with him.
- Tom, Mary'den onunla dans etmesini istedi.
- We'll get in touch with him.
- Onunla temasa geçeceğiz.
- I get on well with him.
- Onunla iyi geçinirim.
- Tom hoped that Mary would consider visiting a few art museums with him.
- Tom, Mary'nin onunla birlikte birkaç sanat müzesini ziyaret etmeyi düşüneceğini umuyor.
- Sami invited Layla to live with him.
- Sami, Layla'yı onunla yaşamaya davet etti.
- Does Tom want me to go with him?
- Tom benim onunla gitmemi istiyor mu?
- I shook hands with him.
- Onunla tokalaştım.
- There was another guy with him.
- Onunla birlikte başka bir adam vardı.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir şekilde, partimize onunla geldi.
- Many conservative Americans agreed with him.
- Birçok muhafazakar Amerikalı onunla aynı fikirdeydi.
- Do you have a problem with him?
- Onunla ilgili bir sorunun var mı?
- Tom wouldn't have sung if I hadn't volunteered to sing with him.
- Onunla şarkı söylemeye gönüllü olmasaydım Tom şarkı söylemezdi.
- I just had a talk with him.
- Az önce onunla konuştum.
- I get along well with him.
- Onunla iyi geçinirim.
- For me, there is nothing more fun to do than to talk with him.
- Benim için onunla konuşmaktan daha eğlenceli bir şey yok.
- I need to speak with him alone.
- Onunla yalnız konuşmalıyım.
- Tom wants me to go to Boston with him to visit Mary.
- Tom, Mary'yi ziyaret etmek için onunla birlikte Boston'a gitmemi istiyor.
- I had a chat with him.
- Onunla sohbet ettim.
- If I were you, I wouldn't live with him.
- Yerinde olsaydım, onunla yaşamazdım.
- I met with him again.
- Onunla tekrar görüştüm.
- Why didn't you go with him?
- Neden onunla gitmedin?
- I don't approve of your going out with him.
- Onunla çıkmanı onaylamıyorum.
- I used to play tennis with him on Sundays.
- Eskiden pazar günleri onunla tenis oynardım.
- I think it's time for me to discuss the matter with him.
- Sanırım bu konuyu onunla konuşmamın zamanı geldi.
- She often goes to the movies with him.
- Sık sık onunla sinemaya gider.
- From personal experience, I know that any encounter with him will leave a bad taste in your mouth.
- Kişisel deneyimlerimden, onunla tartışmanın ağzında kötü bir tat bırakacağını biliyorum.
- Dan asked Linda to spend the night with him.
- Dan Linda'dan geceyi onunla geçirmesini istedi.
- Tom wants you to go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmeni istiyor.
- She agrees with him.
- Onunla aynı fikirde.
- I disagree with him.
- Onunla aynı fikirde değilim.
- I've never worked with him.
- Onunla hiç çalışmadım.
- Tell Tom you'd like to go with him.
- Tom'a onunla gitmek istediğini söyle.
- Tom begged me to go with him.
- Tom onunla gitmem için yalvardı.
- I have a score to settle with him.
- Onunla görülecek bir hesabım var.
- I have told him clearly that I'm not going shopping with him.
- Onunla alışverişe gitmeyeceğimi açıkça söyledim.
- She had no intention of quarreling with him.
- Onunla tartışmaya hiç niyeti yoktu.
- I promised him I'd go to the show with him tomorrow.
- Ben ona yarın onunla birlikte gösteriye gideceğime söz verdim.
- They walked with him to an old wooden building near the farmhouse.
- Onunla birlikte çiftlik evinin yakınındaki eski bir ahşap binaya doğru yürüdüler.
- I'll sit with him.
- Onunla oturacağım.
- I used to live with him.
- Onunla yaşardım.
- Tom thought Mary might like to go to Boston with him.
- Tom Mary'nin onunla Boston'a gitmek isteyebileceğini düşündü.
- He persuaded his daughter into going to the party with him.
- Kızını onunla partiye gitmeye ikna etti.
- She has been going out with him for about two years.
- Yaklaşık iki yıldır onunla çıkıyor.
- I'm in touch with him.
- Onunla iletişim halindeyim.
- Tom asked Mary to dance with him.
- Tom Mary'den onunla dans etmesini istedi.
- I'm here with him.
- Onunla buradayım.
- I had a full time job with him.
- Onunla tam zamanlı bir işim vardı.
- I got acquainted with him in France.
- Onunla Fransa'da tanıştım.
- Why aren't you with him?
- Neden onunla birlikte değilsin?
- I knew Tom wouldn't do that unless you did it with him.
- Bunu onunla yapmasaydın Tom'un onu yapmayacağını biliyordum.
- She agreed with him about the holiday plan.
- Tatil planı konusunda onunla aynı fikirdeydi.
- Give me a minute with him.
- Bana onunla bir dakika ver.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla Senegal'e gitti.
- I spend a lot of time with him.
- Onunla birlikte çok zaman geçiririm.
- I must talk with him.
- Onunla konuşmalıyım.
- Could you get in touch with him?
- Onunla temasa geçebilir misin?
- How long did you go out with him?
- Onunla ne kadar çıktın?
- I hesitated to go to the movie with him.
- Onunla sinemaya gitmekte tereddüt ettim.
- We agree with him.
- Biz onunla aynı fikirdeyiz.
- Tom asked me this morning if I wanted to go jogging with him.
- Tom bu sabah bana onunla koşuya çıkmak isteyip istemediğimi sordu.
- Were you with him that evening?
- O akşam onunla mıydın?
- I want to be with him.
- Onunla birlikte olmak istiyorum.
- I discussed it with him.
- Bunu onunla tartıştım.
- She wants to play golf with him.
- Onunla golf oynamak istiyor.
- Why don't you go play with him?
- Neden gidip onunla oynamıyorsun?
- What should we do with him?
- Onunla ne yapmalıyız?
- Tom asked Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'den onunla Boston'a gitmesini istedi.
- Tom suggested I go with him to Boston.
- Tom onunla Boston'a gitmemi önerdi.
- I once went to Boston with him.
- Bir zamanlar onunla Boston'a gittim.
- Tom asked Mary if she wanted to go with him.
- Tom, Mary'ye onunla gitmek isteyip istemediğini sordu.
- He's very nice, which is why I like working with him.
- Çok iyi biri, bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum.
- That is why all the students in the class agreed with him.
- O yüzden sınıftaki tüm öğrenciler onunla aynı fikirdeydi.
- I have to go meet with him.
- Onunla buluşmalıyım.
- Are you sleeping with him?
- Onunla birlikte mi uyuyorsun?
- I think we should go with him.
- Bence onunla gitmeliyiz.
- Why didn't you dance with him?
- Neden onunla dans etmedin?
- I live with him.
- Onunla yaşıyorum.
- I'd hoped to speak with him.
- Onunla konuşmayı umut etmiştim.
- Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him.
- Tom, Mary'nin gerçekten onunla çıkmak isteyeceğine inanmakta güçlük çekiyordu.
- Has anybody spoken with him?
- Onunla konuşan oldu mu?
- I talked with him about it over the telephone.
- Bu konuda onunla telefonda konuştum.
- I went swimming with him.
- Onunla yüzmeye gittim.
- Let's meet Edgar Degas and look at his pictures with him.
- Edgar Degas ile tanışalım ve resimlerine onunla beraber bakalım.
- I was out last night with him.
- Dün gece onunla birlikte dışarıdaydım.
- I spoke with him about the matter.
- Konu hakkında onunla konuştum.
- I feel secure with him.
- Onunla birlikte güvenli hissediyorum.
- He begged us to go with him.
- Onunla gitmemiz için bize yalvardı.
- Tom said Mary has only gone canoeing with him once.
- Tom, Mary'nin onunla sadece bir kez kanoya gittiğini söyledi.
- Tom asked me to go with him.
- Tom onunla gitmemi istedi.
- I agreed to have dinner with him.
- Onunla yemeğe çıkmayı kabul ettim.
- I've received an invitation to dinner with him and his family.
- Onunla ve ailesiyle akşam yemeği için bir davet aldım.
- I forgot to speak with him.
- Onunla konuşmayı unuttum.
- She agreed with him on what to do with the old car.
- Eski araba ile ne yapılacağı konusunda onunla hemfikirdi.
- I had a talk with him.
- Onunla konuştum.
- Tom said I can ride with him.
- Tom onunla gidebileceğimi söyledi.
- I thought I'd go with him.
- Onunla gideceğimi düşündüm.
- Tom wanted Mary and John to go to Boston with him.
- Tom, Mary ve John'un onunla Boston'a gitmesini istedi.
- Head to head I speak with him.
- Onunla kafa kafaya konuşuyorum.
- Did you ever work with him?
- Onunla hiç çalıştın mı?
- I thought if I don’t go with him I’ll never know if he's dangerous or not.
- Eğer onunla gitmezsem, onun tehlikeli olup olmadığını asla bilmeyeceğimi düşündüm.
- What did you speak about with him?
- Onunla ne konuştunuz?
- I can't work with him.
- Onunla çalışamam.
- He is very friendly, so I enjoy working with him.
- Çok arkadaş canlısı, bu yüzden onunla çalışmaktan keyif alıyorum.
- She's only with him for his money.
- Onunla sadece parası için birlikte.
- Tom knew that Mary didn't want to be seen with him.
- Tom, Mary'nin onunla birlikte görülmek istemediğini biliyordu.
- She went shopping with him last Monday.
- Geçen Pazartesi onunla alışverişe gitti.
- I'm on the phone with him now.
- Şu anda onunla telefondayım.
- Tom wants me to go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmemi istiyor.
- I talked with him today over the phone, he says hi.
- Bugün onunla telefonda konuştum, selam söyledi.
- Tom thought that Mary didn't want to play chess with him.
- Tom Mary'nin onunla satranç oynamak istemediğini düşündü.
- You'll be safe with him.
- Onunla güvende olacaksın.
- She suggested that I go to the store with him.
- Onunla markete gitmemi önerdi.
- I have to go meet with him.
- Onunla buluşmaya gitmek zorundayım.
- Mayuko came up with him.
- Mayuko onunla geldi.
- I went to high school with him.
- Liseye onunla gittim.
- I would rather remain single than live an unhappy life with him.
- Onunla mutsuz bir hayat yaşamaktansa bekar kalmayı tercih ederim.
- Who's with him now?
- Şimdi kim onunla birlikte?
- Tom wanted Mary to stay with him forever.
- Tom, Mary'nin sonsuza kadar onunla kalmasını istedi.
- Tell Tom I'd like to meet with him immediately.
- Tom'a derhal onunla görüşmek istediğimi söyle.
- He wants me to go with him.
- Benim onunla gitmemi istiyor.
- We'll stay with him.
- Onunla kalacağız.
- I hear you are still associating with him.
- Onunla hâlâ görüştüğünüzü duydum.
- I went fishing with him.
- Onunla balığa çıktım.
- I promised him I'd go to the show with him tomorrow.
- Yarın onunla gösteriye gideceğime söz verdim.
- Tom asked Mary to play tennis with him.
- Tom, Mary'den onunla tenis oynamasını istedi.
- I want to talk frankly with him.
- Onunla açık açık konuşmak istiyorum.
- I wish you could go with him.
- Keşke onunla gidebilsen.
- Tom asked me to go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmemi istedi.
- I discussed the matter with him.
- Meseleyi onunla tartıştım.
- She was looking forward to going sailing with him.
- Onunla denize açılmayı dört gözle bekliyordu.
- Tom persuaded Mary to study French with him.
- Tom, Mary'yi onunla Fransızca çalışmaya ikna etti.
- I've worked with him.
- Onunla birlikte çalıştım.
- Tom thinks he's a genius, but I don't agree with him.
- Tom bir dahi olduğunu düşünüyor, ama ben onunla aynı fikirde değilim.
- You spend too much time with him.
- Onunla çok fazla zaman geçiriyorsun.
- I don't know what I'm going to do with him.
- Onunla ne yapacağımı bilmiyorum.
- Tom persuaded Mary to go to the party with him.
- Tom, Mary'yi partiye onunla gitmeye ikna etti.
- I share everything with him.
- Onunla her şeyi paylaşıyorum.
- I don't want to be friends with him.
- Onunla arkadaş olmak istemiyorum.
- I've had no problems with him.
- Onunla herhangi bir sorun yaşamadım.
- Tom asked me to go to a movie with him.
- Tom onunla sinemaya gitmemi istedi.
- We'd like to speak with him.
- Onunla konuşmak istiyoruz.
- I should've been with him.
- Onunla olmalıydım.
- Why don't I stay with him?
- Neden onunla kalmıyorum?
- Do you want to spend the rest of your life with him?
- Hayatının geri kalanını onunla mı geçirmek istiyorsun?
- Tom couldn't believe that Mary didn't want to go to the dance with him.
- Tom, Mary'nin onunla dansa gitmek istemediğine inanamadı.
- She wouldn't go for a walk with him.
- Onunla yürüyüşe çıkmazdı.
- I'm working with him now.
- Artık onunla çalışıyorum.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte her yere gitmeye hevesli.
- I get along well with him.
- Onunla iyi anlaşıyorum.
- You need to meet with him.
- Onunla tanışman gerekir.
- Do you want to leave with him?
- Onunla mı gitmek istiyorsun?
- Do you want me to go and have a word with him?
- Gidip onunla konuşmamı ister misin?
- I just spoke with him.
- Az önce onunla konuştum.
- He asked me to go to a movie with him.
- Onunla sinemaya gitmemi istedi.
- Tom said he wanted Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.
- Why did you stay with him?
- Neden onunla kaldın?
- Tell Tom that I'm not speaking with him.
- Tom'a onunla konuşmadığımı söyle.
- I like living with him.
- Onunla yaşamayı seviyorum.
- Tom attempted to persuade Mary to go to church with him.
- Tom Mary'yi onunla birlikte kiliseye gitmek için ikna etmeye çalıştı.
- I can't deal with him anymore.
- Artık onunla başa çıkamam.
- Living with him isn't easy.
- Onunla yaşamak kolay değil.
- I should've told Tom that I didn't want to go to Boston with him.
- Tom'a onunla Boston'a gitmek istemediğimi söylemeliydim.
- Since I cannot speak about Tom's entire life, I will speak about my own experiences with him.
- Tom'un tüm hayatı hakkında konuşamayacağıma göre, onunla olan deneyimlerimden bahsedeceğim.
- Tom asked me this morning if I wanted to go jogging with him.
- Bu sabah Tom bana onunla koşmaya gitmek isteyip istemediğimi sordu.
- Is everything OK with him?
- Onunla ilgili her şey tamam mı?
- Why are we dealing with him?
- Neden onunla uğraşıyoruz?
- I made a deal with him.
- Onunla bir anlaşma yaptım.
- Let me have a word with him.
- Onunla konuşmama izin ver.
- Did you want to meet with him?
- Onunla tanışmak istedin mi?
- She stays in touch with him.
- Onunla görüşmeye devam etti.
- We talked over the plan with him.
- Biz onunla plan üzerine konuştuk.
- I hear you are still associating with him.
- Ben, onunla hâlâ arkadaşlık ettiğini duydum.
- I'm with him now.
- Artık onunlayım.
- I would often play tennis with him.
- Onunla sık sık tenis oynardım.
- She fell in love with him the first time she met him.
- Onunla ilk tanıştığında ona aşık oldu.
- Tom still hopes Mary will eat lunch with him.
- Tom hâlâ Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini umuyor.
- Tom asked Mary to come with him.
- Tom, Mary'den onunla gelmesini istedi.
- She really likes playing with him.
- Onunla oynamayı çok seviyor.
- I spoke with him today.
- Bugün onunla konuştum.
- I thought I'd go with him.
- Onunla giderim diye düşünmüştüm.
- I spent a lot of time with him.
- Onunla birlikte çok zaman geçirdim.
- I'll ride with him.
- Onunla gideceğim.
- I'll take it up with him.
- Onunla konuşacağım.
- Tom began to sing his favorite song and Mary harmonized with him.
- Tom, en sevdiği şarkıyı söylemeye başladı ve Mary onunla birlikte söylemeye başladı.
- She suggested that I go to the store with him.
- Onunla dükkâna gitmemi önerdi.
- I need a word with him.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- She wanted to start a family with him.
- Onunla bir aile kurmak istedim.
- Will you have a talk with him?
- Onunla konuşacak mısın?
- She has never danced with him.
- Onunla hiç dans etmedi.
- You may go with him if you choose.
- İstersen onunla gidebilirsin.
- Tom wanted Mary to play tennis with him.
- Tom, Mary'nin onunla tenis oynamasını istedi.
- Why aren't you with him?
- Neden onunla değilsin?
- I have a lot in common with him.
- Onunla çok ortak noktam var.
- I have a date with him tonight.
- Bu gece onunla randevum var.
- I agreed with him on the plan.
- Plan konusunda onunla aynı fikirdeydim.
- Tom didn't want Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmesini istemiyordu.
- Beth told Chris that if he didn't take a bath, she wouldn't go on a date with him.
- Beth Chris'e eğer banyo yapmazsa onunla çıkmayacağını söyledi.
- Tom was five years old when I talked with him last time.
- Onunla en son konuştuğumda Tom beş yaşındaydı.
- She was asked to go out with him.
- Onunla birlikte dışarı çıkması istendi.
- I keep in touch with him.
- Onunla iletişim halindeyim.
- Tom asked me to go to a movie with him.
- Tom benden onunla sinemaya gitmemi istedi.
- Tom actually thought Mary would go out with him.
- Tom aslında Mary'nin onunla çıkacağını düşünmüştü.
- I like to work with him.
- Onunla birlikte çalışmayı istiyorum.
- He's a different person when he's drunk, so I don't like to drink with him.
- O içtiğinde farklı bir kişi oluyor, bu yüzden onunla içki içmeyi sevmiyorum.
- Tom said I can ride with him.
- Tom onunla binebileceğini söyledi.
- Are you still working with him?
- Hâlâ onunla çalışıyor musun?
- Tom wants me to go to Boston with him to visit Mary.
- Tom Mary'yi ziyaret etmek için onunla Boston'a gitmemi istiyor.
- If I were you, I wouldn't go live with him.
- Yerinde olsam, onunla yaşamaya gitmezdim.
- Tom wants Mary to go to Boston with him.
- Tom Mary'nin onunla Boston'a gitmesini istiyor.
- I met with him today.
- Bugün onunla bir araya geldim.
- I didn't go with him.
- Onunla gitmedim.
- Tom persuaded Mary to go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmesi için Mary'yi ikna etti.
- Tom knew that Mary didn't want to be seen with him.
- Tom, Mary'nin onunla görünmek istemediğini biliyordu.
- She probably didn't have sex with him.
- Belki de onunla seks yapmadı.
- Tom couldn't find anybody to go with him, and so he went by himself.
- Tom onunla gidecek kimseyi bulamadı ve bu yüzden tek başına gitti.
- Tom thought Mary would do that with him.
- Tom, Mary'nin bunu onunla yapacağını düşündü.
- Have you sat down with him and talked?
- Onunla oturup konuştun mu?
- Tom asked me if I wanted to go to Boston with him.
- Tom bana onunla Boston'a gitmek isteyip istemediğimi sordu.
- Tom thought Mary wouldn't do that with him.
- Tom, Mary'nin bunu onunla beraber yapmayacağını düşündü.
- I'm honored to work with him.
- Onunla çalışmaktan onur duyuyorum.
- I met with him again.
- Onunla tekrar bir araya geldim.
- Tell Tom I'd like to meet with him immediately.
- Tom'a hemen onunla buluşmak istediğimi söyle.
- I'm scheduled to have lunch with him.
- Onunla birlikte öğle yemeği yemeği planlıyorum.
- I'm riding with him.
- Onunla gidiyorum.
- She has nothing in common with him.
- Onunla hiçbir ortak noktası yok.
- I need to speak with him.
- Onunla konuşmam lazım.
- Let me go with him.
- Onunla gitmeme izin ver.
- I need to speak with him.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- I can't work with him.
- Onunla birlikte çalışamam.
- I've already spoken with him.
- Onunla çoktan konuştum.
- I want to have a word with him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- Have you discussed it with him?
- Onunla bunu konuştun mu?
- I have nothing in common with him.
- Onunla hiçbir ortak noktam yok.
- I like being with him.
- Onunla olmayı seviyorum.
- We want to talk with him.
- Onunla konuşmak istiyoruz.
- Tom talked me into going to church with him.
- Tom beni onunla kiliseye gitmeye ikna etti.
- Tom asked Mary if she'd like to walk to the beach with him.
- Tom, Mary'ye onunla plaja yürümek isteyip istemediğini sordu.
- I went fishing with him.
- Onunla balık tutmaya gittim.
- I'll leave you alone with him.
- Seni onunla yalnız bırakacağım.
- Were you with him that night?
- O gece onunla birlikte miydin?
- I have an appointment with him at noon.
- Öğlen onunla randevum var.
- I'll be with him.
- Onunla olacağım.
- I spent the weekend with him.
- Hafta sonunu onunla birlikte geçirdim.
- I can only discuss it with him.
- Bunu sadece onunla konuşabilirim.
- I have a meeting with him.
- Onunla bir toplantım var.
- Tom tried to persuade Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmesi için ikna etmeye çalıştı.
- How is it going with him?
- Onunla nasıl gidiyor?
- She used to go mountain climbing with him.
- Onunla dağa tırmanmaya giderdi.
- I tried to reason with him.
- Onunla mantık çerçevesinde konuşmaya çalıştım.
- Tom asked me to go to Boston with him next weekend.
- Tom gelecek hafta sonu onunla Boston'a gitmemi istedi.
- We agree with him.
- Onunla aynı fikirdeyiz.
- Tom wanted me to play chess with him, so I did.
- Tom onunla satranç oynamamı istedi, ben de oynadım.
- He's really cute, and so I like working with him.
- Gerçekten çok tatlı ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum.
- You’ll get into trouble if you spend time with him.
- Onunla vakit geçirirsen başın belaya girer.
- We need to meet with him.
- Onunla tanışmalıyım.
- In other words, I don't like to work with him.
- Bir başka deyişle, onunla çalışmaktan hoşlanmıyorum.
- I'm not having lunch with him.
- Onunla yemek yemeyeceğim.
- I enjoy talking with him.
- Onunla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- Tom tried to convince Mary to go to the dance with him.
- Tom Mary'yi onunla birlikte dansa gitmeye ikna etmeye çalıştı.
- I have told him clearly that I'm not going shopping with him.
- Ben onunla alışverişe gitmeyeceğimi ona açıkça söyledim.
- Why is Mary going for a picnic with him?
- Mary neden onunla pikniğe gidiyor?
- She really likes playing with him.
- O gerçekten onunla oynamayı seviyor.
- I'll be with him if I'm needed.
- Gerekli olursam onunla olacağım.
- My father urged me to go with him.
- Babam onunla gitmem için ısrar etti.
- I'll take it up with him.
- Onunla halledeceğim.
- Tom hoped that Mary would eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyordu.
- I share everything with him.
- Onunla her şeyi paylaşırım.
- I only speak French with him.
- Sadece onunla Fransızca konuşurum.
- No one agreed with him.
- Hiç kimse onunla hemfikir değildi.
- Tom might be able to convince Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmeye ikna edebilir.
- Tom will ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- I'm with him.
- Onunla birlikteyim.
- I've seen you with him.
- Seni onunla gördüm.
- Tom has invited me to come and stay with him in Boston.
- Tom beni gelmem ve onunla Boston'da kalmam için davet etti.
- Tom won't go unless Mary goes with him.
- Tom, Mary onunla gitmezse gitmeyecek.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla birlikte Senegal'e gitti.
- Tom persuaded Mary to go with him.
- Tom, Mary'yi onunla gitmeye ikna etti.
- She seemed to be very happy with him.
- Onunla çok mutlu görünüyordu.
- I was with him for an hour.
- Bir saattir onunla birlikteydim.
- Why do I have to work with him?
- Neden onunla çalışmak zorundayım?
- Will you go to Boston with him?
- Onunla Boston'a gider misin?
- I saw Mary with him.
- Mary'i onunla gördüm.
- He said he wanted me to spend the summer here with him.
- Yazı burada onunla birlikte geçirmemi istediğini söyledi.
- Will you help me with him?
- Onunla beraber sen de bana yardım eder misin?
- I can't bear to work with him.
- Onunla çalışmaya dayanamıyorum.
- She went with him to Boston.
- Onunla Boston'a gitti.
- What have you done with him?
- Onunla birlikte ne yaptın?
- Tom has persuaded Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'yi onunla öğle yemeği yemeye ikna etti.
- I am on good terms with him.
- Onunla iyi ilişkiler içindeyim.
- I thought you were with him.
- Onunla birlikte olduğunu sanıyordum.
- He is very friendly, so I enjoy working with him.
- O çok cana yakın biri, bu yüzden onunla çalışmaktan keyif alıyorum.
- I carpool with him.
- Onunla ortaklaşa araba kullanıyorum.
- I spent the weekend with him.
- Hafta sonunu onunla geçirdim.
- I'm good friends with him.
- Onunla iyi arkadaşız.
- How was your date with him?
- Onunla randevun nasıldı?
- Tom might be able to convince Mary to go to Boston with him.
- Tom Mary'yi onunla Boston'a gitmesi için ikna edebilir.
- Did Tom really want Mary to dance with him?
- Tom gerçekten Mary'nin onunla dans etmesini istedi mi?
- Fadil convinced Dania to move to Cairo with him.
- Fadıl, Dania'yı onunla birlikte Kahire'ye taşımaya ikna etti.
- He agreed with him.
- Onunla aynı fikirdeydi.
- He agrees with him.
- Onunla aynı fikirde.
- I didn't come with him.
- Onunla gelmedim.
- I have an appointment with him at six.
- Altıda onunla bir randevum var.
- I'll get in touch with him by telephone tomorrow and ask him to give us a hand.
- Onunla yarın telefonda görüşüp bize yardım etmesini isteyeceğim.
- Tom wants Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin onunla Boston'a gitmesini istiyor.
- I don't want to play with him.
- Onunla oynamak istemiyorum.
- It is no use arguing with him about it.
- Bu konuda onunla tartışmanın bir faydası yok.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- Tom invited me to go with him, but I said I didn't want to.
- Tom beni onunla gitmeye davet etti, ama ben istemediğimi söyledim.
- I will get in touch with him as soon as possible.
- En kısa zamanda onunla temasa geçeceğim.
- I went to Boston with him.
- Onunla Boston'a gittim.
- If he's not your boyfriend, then why are you sleeping with him?
- Eğer o senin erkek arkadaşın değilse, neden onunla yatıyorsun?
- I'll have a talk with him.
- Onunla konuşacağım.
- If only he comes early, we will go out with him.
- Keşke erken gelse de onunla çıksak.
- Tom wished Mary could've gone with him.
- Tom, Mary'nin de onunla gitmesini diledi.
- Tom won't ask you to go out with him.
- Tom onunla çıkmanı istemeyecek.
- Fadil asked Dania to come with him.
- Fadıl, Dania'dan onunla birlikte gelmesini istedi.
- I feel safe with him.
- Onunla kendimi güvende hissediyorum.
- You either go with me, or with him.
- Ya benimle ya da onunla gidersin.
- I have lunch plans with him.
- Onunla öğle yemeği planlarım var.
- Tom invited Mary to spend the night with him.
- Tom, Mary'yi geceyi onunla geçirmesi için davet etti.
- Tom agrees with him.
- Tom onunla aynı düşüncede.
- Compared with him, she is very noisy.
- Onunla karşılaştırıldığında, o çok gürültülü.
- Tom is going to ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- Tom asked me if I wanted to go to a movie with him.
- Tom bana onunla sinemaya gitmek isteyip istemediğimi sordu.
- If he calls, tell him I will get in touch with him later.
- Eğer o ararsa, daha sonra onunla irtibat kuracağımı söyle.
- Tom asked Mary to go with him.
- Tom Mary'den onunla gitmesini istedi.
- I won't work with him.
- Onunla çalışmayacağım.
- It is no use arguing with him.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- Tom sat next to his father and watched the football game with him.
- Tom babasının yanına oturdu ve onunla futbol maçını izledi.
- Who's singing with him now?
- Şimdi onunla kim şarkı söylüyor?
- I haven't slept with him recently.
- Son zamanlarda onunla yatmadım.
- She agreed with him about the holiday plan.
- Tatil planı hakkında onunla anlaştı.
- I need to talk with him.
- Onunla konuşmam lazım.
- She wanted to spend the rest of her life with him.
- Hayatının geri kalanını onunla geçirmek istiyordu.
- I used to work with him.
- Onunla birlikte çalışırdım.
- She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
- Onunla Arkhangelsk'e yerleşmek istedi.
- I couldn't get in touch with him.
- Onunla temas kuramadım.
- Could you get in touch with him?
- Onunla temasa geçer misiniz?
- Tom thought Mary wouldn't do that with him.
- Tom Mary'nin bunu onunla yapmayacağını düşündü.
- Tom asked if Mary and I wanted to go skiing with him.
- Tom, Mary ve benim onunla birlikte kayağa gitmek isteyip istemediğimizi sordu.
- She had a good time talking with him about his trip.
- Onunla seyahati hakkında konuşurken iyi vakit geçirdi.
- I made a deal with him.
- Onunla anlaştım.
- Tom will never forget all the time Mary spent with him.
- Tom, Mary'nin onunla geçirdiği onca zamanı asla unutmayacak.
- I don't want to go with him.
- Onunla gitmek istemiyorum.
- Are you going to go with him?
- Onunla mı gideceksin?
- Tom convinced Mary to go to the party with him.
- Tom, Mary'yi partiye onunla gitmeye ikna etti.
- I am on speaking terms with him.
- Ben onunla konuşuyorum.
- She went with him to the movies.
- Onunla sinemaya gitti.
- Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
- Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'ye onunla çıkmayı teklif etti.
- I don't want to be seen with him.
- Onunla görülmek istemiyorum.
- I'm going with him.
- Onunla gidiyorum.
- I was surprised when Tom asked me to play tennis with him.
- Tom onunla tenis oynamamı istediğinde şaşırdım.
- I'm having problems with him.
- Ben onunla sorunlar yaşıyorum.
- You don't have to go with him.
- Onunla gitmek zorunda değilsin.
- Do you work with him?
- Onunla birlikte çalışır mısın?
- Tom talked Mary into going to the concert with him.
- Tom onunla konsere gitmesi için Mary ile konuştu.
- I often went fishing with him.
- Onunla sık sık balığa giderdim.
- Let me talk with him.
- Bırakın onunla konuşayım.
- Don't go out with him.
- Onunla çıkma.
- She gets along well with him.
- Onunla iyi anlaşıyor.
- Tom expects Mary to eat dinner with him.
- Tom, Mary'nin onunla akşam yemeği yemesini bekliyor.
- Nobody wants to play with him.
- Hiç kimse onunla oynamak istemiyor.
- I knew I'd find you with him.
- Seni onunla birlikte bulacağımı biliyordum.
- I haven't actually slept with him.
- Aslında onunla yatmadım.
- Mary agrees with him.
- Mary onunla aynı düşüncededir.
- Don't forget to talk with him tomorrow.
- Yarın onunla konuşmayı unutma.
- Mary met an American and went with him to the States.
- Mary bir Amerikalıyla tanıştı ve onunla Amerika'ya gitti.
- Have you discussed it with him?
- Bunu onunla tartıştın mı?
- I've already spoken with him.
- Onunla önceden konuştum.
- I often went fishing with him.
- Ben sık sık onunla balık tutmaya gittim.
- I've worked with him.
- Onunla çalıştım.
- How did your date with him go?
- Onunla randevun nasıl geçti?
- I have to speak with him.
- Onunla konuşmalıyım.
- The food disagreed with him.
- Yemek onunla aynı fikirde değildi.
- I don't want to be seen with him.
- Onunla görünmek istemiyorum.
- I can deal with him.
- Onunla başa çıkabilirim.
- Tell Tom that I'm not speaking with him.
- Tom'a onunla konuşmayacağımı söyle.
- Tom isn't going to let me sing with him.
- Tom onunla şarkı söylememe izin vermeyecek.
- I think I'd better go with him.
- Sanırım onunla gitsem iyi olacak.
- I'd like to speak with him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- Tom didn't tell Mary why he didn't want her to go to Boston with him.
- Tom, Boston'a neden onunla birlikte gitmesini istemediğini Mary'ye anlatmadı.
- It's no use arguing with him.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- I liked the discussion with him.
- Onunla tartışmayı sevdim.
- Why are you still with him?
- Neden hâlâ onunla birliktesin?
- Please don't cut in while I'm talking with him.
- Lütfen ben onunla konuşurken araya girmeyin.
- May I go with him?
- Onunla gidebilir miyim?
- Fadil asked Dania to come with him.
- Fadıl Dania'dan onunla gelmesini istedi.
- She doesn't live with him.
- Onunla yaşamıyor.
- I went to a concert with him.
- Onunla bir konsere gittim.
- Tom tried to persuade Mary to go to Boston with him.
- Tom onunla Boston'a gitmesi için Mary'yi ikna etmeye çalıştı.
- I just need more time with him.
- Onunla biraz daha zaman geçirmem gerek.
- Tom asked if I wanted to go to a movie with him.
- Tom onunla sinemaya gitmek isteyip istemediğimi sordu.
- Do you want to work with him?
- Onunla birlikte çalışmak ister misin?
- I went to college with him.
- Onunla üniversiteye gittim.
- What is she doing with him?
- Onunla ne yapıyor?
- Tom had difficulty convincing Mary to go the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmeye ikna etmekte zorlandı.
- I often used to play tennis with him on Sundays.
- Pazar günleri çoğunlukla onunla tenis oynardım.
- I saw you with him last Monday.
- Seni geçen pazartesi onunla gördüm.
- When I talked with him on the phone, he sounded tired.
- Onunla telefonda konuştuğumda sesi yorgun geliyordu.
- Tom convinced Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'yi onunla Boston'a gitmeye ikna etti.
- Beth told Chris that if he didn't take a bath, she wouldn't go out with him.
- Beth, Chris'e eğer banyo yapmazsa onunla çıkmayacağını söyledi.
- You must not keep in touch with him.
- Onunla görüşmemelisin.
- Dan invited Linda to have a coffee with him.
- Dan, Linda'yı onunla bir kahve içmeye davet etti.
- I agree with him.
- Onunla aynı fikirdeyim.
- You need to meet with him.
- Onunla buluşmalısın.
- I have nothing in common with him.
- Onunla ortak bir şeyim yok.
- I want you to stay with him.
- Onunla kalmanı istiyorum.
- I don't have any problem with him.
- Onunla bir problemim yok.
- What do you intend to do with him?
- Onunla ne yapmayı düşünüyorsun?
- We'll talk with him on Monday.
- Pazartesi günü onunla konuşacağım.
- I saw her with him.
- Onu onunla gördüm.
- I went to high school with him.
- Onunla birlikte liseye gittim.
- I'd like to work with him.
- Onunla birlikte çalışmak istiyorum.
- Tom knew Mary would sit with John, but he was hoping she'd sit with him.
- Tom, Mary'nin John'la oturacağını biliyordu ama onunla oturmasını umuyordu.
- Tom knew that Mary was unlikely to want to go to the dance with him.
- Tom, Mary'nin onunla dansa gitmek istemeyeceğini biliyordu.
- Tom is with him.
- Tom onunla.
- I can't get touch in with him.
- Onunla iletişim kuramıyorum.
- I never worked with him.
- Ben de onunla hiç çalışmadım.
- She was supposed to attend the party with him.
- Onunla partiye katılması gerekiyordu.
- She volunteered to go to the meeting with him.
- Onunla birlikte toplantıya gitmek için gönüllü oldu.
- Tom asked me to stay with him until his father got home.
- Tom, babası eve gelene kadar onunla kalmamı rica etti.
- I entered the room and shook hands with him.
- Odaya girdim ve onunla tokalaştım.
- I spend a lot of time with him.
- Onunla çok zaman geçiririm.
- You're with him, aren't you?
- Onunla birliktesin, değil mi?
- I was in Australia with him.
- Onunla Avustralya'daydım.
- She wasn't friendly with him then.
- O zaman onunla arkadaş değildi.
- Go be with him.
- Git onunla ol.
- I want to speak with him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- If I knew his address, I would get in touch with him right away.
- Adresini bilsem, hemen onunla temasa geçerdim.
- Whether you like Tom or not, you still have to work with him.
- Tom'u sevseniz de sevmeseniz de onunla çalışmak zorundasınız.
- You'd better go with him.
- Onunla gitsen iyi olur.
- I have been on friendly terms with him for more than twenty years.
- Onunla yirmi yıldan fazladır dostça ilişkilerimiz var.
- Go play tennis with him.
- Git onunla tenis oyna.
- Do you want to go with him?
- Onunla gitmek istiyor musun?
- I hitched a ride with him.
- Onunla otostop çektim.
- Will you leave me alone with him for a little while?
- Beni onunla biraz yalnız bırakır mısın?
- I'm studying with him.
- Onunla çalışıyorum.
- Tom knew Mary never would go out with him.
- Tom Mary'nin asla onunla çıkmayacağını biliyordu.
- Do you still keep in touch with him?
- Onunla hâlâ görüşüyor musun?
- Tom called to say you can't stay with him next week when you visit Boston.
- Tom gelecek hafta sen Boston'u ziyaret ettiğinde onunla kalamayacağını söylemek için aradı.
- Tom wanted Mary to go to Boston with him.
- Tom, Mary'nin Boston'a onunla gitmesini istedi.
- I talked with him over the telephone yesterday.
- Dün onunla telefonda konuştum.
- I was with him.
- Onunla birlikteydim.
- Let me have a talk with him.
- Onunla konuşmama izin ver.
- I'll never forget talking with him there.
- Orada onunla konuştuğumu asla unutmayacağım.
- I was with him last week.
- Geçen hafta onunla birlikteydim.
- I have a date with him tonight.
- Bu akşam onunla bir randevum var.
- Tom was glad that Mary said she would go to the dance with him.
- Tom, Mary'nin onunla dansa gideceğini söylemesine çok sevindi.
- I'm scheduled to have lunch with him.
- Onunla öğle yemeği yiyeceğim.
- I've been with him for a long time.
- Uzun süredir onunla birlikteyim.
- I told Tom I couldn't play tennis with him.
- Tom'a onunla tenis oynayamayacağımı söyledim.
- I want to have a talk with him.
- Onunla bir konuşmak istiyorum.
- That has nothing to do with him.
- Bunun onunla bir ilgisi yok.
- I think Tom wants me to go with him.
- Sanırım Tom onunla gitmemi istiyor.
- I'll talk with him tonight.
- Bu gece onunla konuşacağım.
- Do you work with him?
- Onunla çalışıyor musun?
- I came here with him.
- Onunla buraya geldim.
- Do you want me to go with him?
- Onunla gitmemi istiyor musun?
- Tom asked Mary to go out to have dinner with him.
- Tom, Mary'den onunla dışarıya yemeğe çıkmasını istedi.
- How did Tom ever get Mary to go out with him?
- Tom, Mary'nin onunla çıkmasını nasıl sağladı?
- Why don't you sit with him?
- Neden onunla oturmuyorsun?
- Do I have to eat with him?
- Onunla yemek zorunda mıyım?
- Tom probably thought I was going to Boston with him next weekend.
- Tom muhtemelen gelecek hafta sonu onunla Boston'a gideceğimi düşünmüştür.
Show More (1271)
|