| Turco | Inglés | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | aşırı yoksulluk | extreme poverty n. | ||
|
For years, a brutal junta has been terrorising the people of Burma, who live in extreme poverty. Yıllardır acımasız bir cunta, aşırı yoksulluk içinde yaşayan Burma halkını terörize etmektedir. More Sentences |
||||
| Politics | ||||
| Politics | aşırı yoksulluk | extreme poverty n. | ||
|
Millions of human beings live in extreme poverty and every hour of the day many die of hunger. Milyonlarca insan aşırı yoksulluk içinde yaşamakta ve günün her saatinde birçoğu açlıktan ölmektedir. More Sentences |
||||
| Politics | aşırı yoksulluk | extreme poverty n. | ||
|
Would dedicating a resolution from this House on extreme poverty on this occasion be giving in to opportunism? Bu vesileyle bu Meclisten aşırı yoksullukla ilgili bir karar çıkarmak fırsatçılığa teslim olmak anlamına gelir mi? More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | aşırı yoksulluk | penury n. | ||
| General | aşırı yoksulluk | beggary n. | ||
| General | aşırı yoksulluk | severe poverty n. | ||
| General | aşırı yoksulluk | destitution n. | ||
| General | aşırı yoksulluk | great poverty n. | ||
| General | aşırı yoksulluk | wolf n. | ||
| Turco | Inglés | |
|---|---|---|
| Colloquial | ||
| Colloquial | aşırı yoksulluk içinde olmak | be on the breadline v. |