Historia

for a time

Significados de "for a time" en diccionario turco inglés : 2 resultado(s)

	Categoría	Inglés	Turco
General
1	General	for a time adv.	bir süre
2	General	for a time adv.	bir müddet

Significados de "for a time" con otros términos en diccionario inglés turco: 95 resultado(s)

	Categoría	Inglés	Turco
General
1	General	have been waiting for a long time v.	gözü yollarda kalmak
2	General	(for a time piece) be slow v.	geri kalmak
3	General	make an application for a second time v.	tekrar başvurmak
4	General	work for a long time v.	uzun süre çalışmak
5	General	know (someone) for a long time v.	uzun süredir tanımak
6	General	work for a long time v.	uzun zaman çalışmak
7	General	reschedule a meeting or event for an earlier time v.	erken bir tarihe almak
8	General	reschedule a meeting or event for an earlier time v.	erkene almak
9	General	reschedule a meeting or event for an earlier time v.	erken tarihe almak
10	General	not to have been used for a long time v.	örümcek bağlamak
11	General	wait for a long time v.	uzun zamandır bekliyor olmak
12	General	wait for a long time v.	uzun zamandır beklemek
13	General	stop/halt for a short time v.	geçici bir süre dolmak
14	General	(for a teacher) give a student hard time in school v.	bir öğrenciye takmak
15	General	for a short time adv.	kısa bir süre için
16	General	for a long time now adv.	kaç zamandır
17	General	for a long time adv.	çoktan beri
18	General	for a long time adv.	uzun zamandan beri
19	General	for a long time adv.	çoktandır
20	General	for weeks at a time adv.	üst üste haftalarca
21	General	for a long time adv.	epeydir
22	General	for a long time adv.	uzun bir zaman
23	General	for a long time adv.	hanidir
24	General	for a long time adv.	uzun zamandır
25	General	for a length of time adv.	belirli bir süre
26	General	for a length of time adv.	belli bir süre
27	General	for a long time adv.	uzun süreden beri
28	General	for a long time (now) adv.	çoktandır
29	General	for a long time (now) adv.	çoktan beri
30	General	for a long time adv.	çoktan
31	General	for a long time adv.	çok uzun zamandır
32	General	for a very long time adv.	çok uzun bir süredir
33	General	for a long time adv.	uzun müddettir
34	General	for a longer time adv.	daha uzun bir süre
35	General	for the first time in a long time adv.	uzun süredir ilk defa/kez
36	General	for such a long time adv.	bunca zaman
37	General	for hours at a time adv.	saatler boyunca
38	General	for a long time adv.	nicedir
Phrasals
39	Phrasals	incapacitate someone for a period of time v.	birini belirli bir süre çalışamaz hale getirmek
40	Phrasals	get something together (for a particular time) v.	(belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek
41	Phrasals	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.	(birini bir süreliğine bir şeyi/işi) yapamaz duruma getirmek
42	Phrasals	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.	(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz kılmak
43	Phrasals	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.	(birini bir süreliğine bir işi yapmaktan) aciz bırakmak
44	Phrasals	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.	(birini bir süreliğine bir şeyi/işi) yapamaz hale getirmek
45	Phrasals	incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.	(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak
Phrases
46	Phrases	for far too brief a time expr.	çok çok kısa bir süre için
47	Phrases	there is a time for everything expr.	herşeyin bir zamanı vardır
48	Phrases	for a long time to come expr.	(gelecekte) uzunca bir süre
Proverb
49	Proverb	there is a time and a place for everything	her şeyin bir zamanı ve yeri var
Colloquial
50	Colloquial	have been waiting for a long time v.	uzun zamandır bekliyor olmak
51	Colloquial	for a short time expr.	kısa süreliğine
52	Colloquial	for a long time expr.	ne zamandır
53	Colloquial	for a last time expr.	son bir kez
54	Colloquial	thank you for a (some kind of) time expr.	sayende geçirdiğim (güzel, harika) zaman için teşekkürler
55	Colloquial	thank you for a (some kind of) time expr.	(harika, güzel) vakit geçirdim, teşekkürler
56	Colloquial	thank you for a (some kind of) time expr.	birlikte geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler
57	Colloquial	thank you for a (some kind of) time expr.	her şey için teşekkürler
58	Colloquial	thank you for a lovely time expr.	geçirdiğimiz güzel zaman için teşekkürler
59	Colloquial	thank you for a lovely time expr.	her şey için teşekkürler
60	Colloquial	thanks for a (some kind of) time expr.	(güzel, harika) zaman geçirmemi sağladığın/sağladığınız için teşekkürler
61	Colloquial	thanks for a (some kind of) time expr.	(güzel, harika) vakit geçirdim, teşekkürler
62	Colloquial	thanks for a (some kind of) time expr.	geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler
63	Colloquial	there's a time and a place (for something) expr.	(bir şeyin) bir zamanı ve yeri var
64	Colloquial	there's a time and a place (for something) expr.	(bir şeyin) doğru bir zamanı ve yeri var
65	Colloquial	time (for you) to get a watch! exclam.	(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin!
66	Colloquial	time (for you) to get a watch! exclam.	(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın!
67	Colloquial	time (for you) to get a watch! exclam.	(saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş!
Idioms
68	Idioms	time for a change n.	değişim vakti/zamanı
69	Idioms	have a lot of time for somebody v.	(değer verdiği/hoşlandığı) birisine ayıracak çok zamanı olmak
70	Idioms	have a lot of time for somebody/something [uk] v.	birini/bir şeyi çok sevmek
71	Idioms	have a lot of time for somebody/something [uk] v.	birine/bir şeye çok saygı duymak
72	Idioms	have a lot of time for somebody/something [uk] v.	birine/bir şeye hayran olmak
73	Idioms	have a lot of time for somebody/something [uk] v.	birine/bir şeye gıpta etmek
Speaking
74	Speaking	a little time apart would be good for both of us expr.	biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur
75	Speaking	we've known each other for a long time expr.	birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz
76	Speaking	I haven't talked about my feelings for a long time expr.	duygularım hakkında uzun zamandır konuşmadım
77	Speaking	it's time for a change expr.	değişim vakti/zamanı
78	Speaking	there is a first time for everything expr.	her şeyin bir ilki vardır
79	Speaking	I drove a car for the first time expr.	ilk kez araba sürdüm
80	Speaking	I drove a car for the first time expr.	ilk kez araba kullandım
81	Speaking	for a short time expr.	kısa süreliğine
82	Speaking	I'm a bit tied up for the time being expr.	şu an biraz meşgulüm
83	Speaking	I have not seen you for long a time expr.	seni uzun zamandır göremiyorum
84	Speaking	I've wanted to give this to you for a long time expr.	uzun zamandır bunu sana vermek istiyordum
85	Speaking	there's a first time for everything expr.	her şeyin bir ilki vardır
86	Speaking	there's a first time for everything expr.	farklı şeyler denemek güzeldir
87	Speaking	there's a first time for everything expr.	ezberin dışına çıkmak iyidir
88	Speaking	there's a first time for everything expr.	çekinilen şeylerin/korkuların üstüne gitmek iyidir
89	Speaking	there's a first time for everything expr.	kendini şaşırtmak iyidir
90	Speaking	there's a first time for everything expr.	alışılmışın dışına çıkmak iyidir
91	Speaking	there's a first time for everything expr.	sınırlarını zorlamak iyidir
92	Speaking	there's a first time for everything expr.	hiçbir şey imkansız değildir
93	Speaking	there's a first time for everything expr.	her şey olabilir
Medical
94	Medical	continue for a life time v.	ömür boyu sürmek
Ottoman Turkish
95	Ottoman Turkish	formerly person attached to a mosque whose chief duty was to determine the time for ezan n.	muvakkit