one more - Turco Inglés Diccionario
Historia

one more

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "one more" en diccionario turco inglés : 2 resultado(s)

Inglés Turco
General
one more adv. bir daha
one more adv. bir tane daha

Significados de "one more" con otros términos en diccionario inglés turco: 159 resultado(s)

Inglés Turco
General
family with more than one kid n. çok çocuklu aile
parents with more than one kid n. çok çocuklu aile
one more cup of coffee n. bir fincan kahve daha
one more step n. bir adım daha
one more step n. bir basamak daha
one more reason to celebrate n. kutlama için bir neden daha
one more year n. bir sene daha
one more year n. bir yıl daha
wear more than one hat v. bir koltukta iki karpuz taşımak
have more than one meaning v. birden çok anlama gelmek
have more than one meaning v. birden çok anlama sahip olmak
have more than one meaning v. birden çok anlamı olmak
one more beautiful than the other adj. birbirinden güzel
one more than half adj. yarısından bir fazlası
one or more adv. bir ya da birden çok
more than one adv. birden fazla
one more time adv. bir kez daha
one more time adv. bir kere daha
one more thing adv. bir şey daha
for more than one year adv. bir yıldan fazla bir süredir
for more than one year adv. bir yıldan fazla süredir
one more time adv. bir defa daha
Phrases
more than (one) can endure expr. dayanabileceğinden daha fazla
more than (one) can endure expr. katlanabileceğinden daha fazla
more than (one) can endure expr. katlanamayacağı kadar
more than (one) can endure expr. dayanamayacağı ölçüde
more than (one) can endure expr. (birinin) dayanabileceğinden/katlanabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) başa çıkabileceğinden/taşıyabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) kaldırabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) başa çıkamayacağı/taşıyamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) kaldıramayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birine) fazla/ağır
Proverb
there is more than one way to skin a cat bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
the more one knows, the less one believes öğrendikçe kuşku artar
the more one knows, the less one believes ne kadar çok bilirsen o kadar çok kuşku duyarsın
the more one knows, the less one believes ne kadar çok bilirsen o kadar zor inanırsın/emin olursun
Colloquial
the more fool one [brit] n. salaklığın daniskası
one more thing expr. bir şey daha var
and one more for luck expr. bu da benden/bizden
one more thing expr. bir şey daha
and one more for luck expr. bir tane de benden/bizden
one more game expr. bir oyun daha
one more stretcher over here expr. buraya bir tane daha sedye
need i/one say more? expr. fazla söze hacet yok
need i/one say more? expr. fazla söze ne hacet
(one) needs to get out more expr. (biri) daha çok dışarı çıkmalı
(one) needs to get out more expr. (biri) yaptığı işten biraz uzaklaşmalı
run that by me one more time expr. bana bunu tekrar/son bir kez daha açıkla
run that by me one more time expr. bana bunu tekrar/son bir kez daha söyle
run that by me one more time expr. bana bunu tekrar/son bir kez daha bildir
in more ways than one expr. birçok açıdan
in more ways than one expr. birden fazla yönden
in more ways than one expr. birçok yönden
in more ways than one expr. birçok anlamda
in more ways than one expr. birden fazla anlamda
one more for the road expr. son kadeh
one more for the road expr. son bir kadeh
one more for the road expr. mekandan çıkmadan önce içilen son içki
one more for the road expr. yolluk
one more strike and (one's) out expr. bir hata daha yaparsa sonu olur
one more strike and (one's) out expr. bu onun son şansı
one more strike and (one's) out expr. bir suç daha işlerse bu onun sonu olur
one more strike and (one's) out expr. bir hata daha yaparsa atılır
one more strike and (one's) out expr. bir hata daha yaparsa her şey biter
one more strike and (one's) out expr. bir hata daha yaparsa/bir suç daha işlerse kovulur
one more strike and (one's) out expr. tek bir hatada kovulur/atılır
one more strike and (one's) out expr. bundan sonraki ilk hatasında kovulur/atılır
one more strike and (one's) out expr. kovulması/atılması tek bir hata daha yapmasına bakar
run that by one more time expr. tekrar söyle
run that by one more time expr. tekrar anlat/açıkla
what more can (one) do? expr. (biri) daha ne yapabilir?
what more can (one) do? expr. (biri) başka ne yapabilir?
Idioms
wear more than one hat v. aynı anda iki farklı görevde bulunmak
bite off more than one can chew v. başından büyük işe girişmek
bite off more than one can chew v. boyundan büyük işe kalkışmak
bite off more than one can chew v. başından büyük işlere girişmek
bite off more than one can chew v. boyundan büyük işe kalkmak
bite off more than one can chew v. boyundan büyük iş almak
bite off more than one can chew v. boyundan büyük işlere kalkışmak
bite off more than one can chew v. başından büyük işlere kalkışmak
bite off more than one can chew v. boyunu aşan işlere kalkışmak
bite off more than one can chew v. bir koltuğa iki karpuz sığdırmak
have more than one string to one's fiddle v. her alanda kabiliyeti olmak
have more than one string to one's fiddle v. on parmağında on marifet olmak
have more than one string to fiddle v. on parmağında on marifet olmak
get more than (one) bargained for v. umduğundan fazlasıyla karşılaşmak
get more than (one) bargained for v. tahmininden fazlasıyla karşılaşmak
get more than (one) bargained for v. ummadığı bir durumla/sonuçla karşılaşmak
get more than (one) bargained for v. hesaba katılmayan şeylerle/durumlarla karşılaşmak
get more than (one) bargained for v. beklemediği bir sonuçla karşılaşmak
get more than (one) bargained for v. umduğu gibi olmamak
get more than (one) bargained for v. tahmin ettiği gibi olmamak
get more than (one) bargained for v. umduğunu bulamamak
have more than one string to fiddle v. birçok alanda yeteneği olmak
have more than one string to one's fiddle v. birçok alanda yeteneği olmak
have more than one string to (one's) bow v. mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
have more than one string to (one's) bow v. birden fazla şansı/seçeneği olmak
wear two hats (more than one hat) v. iki (birden fazla) görev/rol üstlenmek
wear two hats (more than one hat) v. iki (birden fazla) işe birden koşmak
wear two hats (more than one hat) v. iki (birden fazla)iş birden yürütmek
wear two hats (more than one hat) v. iki (birden fazla) işe bölünmek
run (something) by (one) one more time v. (birine bir şeyi) tekrar/son bir kez daha açıklamak
run (something) by (one) one more time v. (birine bir şeyi) tekrar/son bir kez daha söylemek
run (something) by (one) one more time v. (birine bir şeyi) tekrar/son bir kez daha bildirmek
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. siz/sen/o giderken ben geliyordum
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. siz/sen/o giderken biz geliyorduk
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. karşısındakinden daha deneyimli olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak
bite off more than one can chew v. çiğneyebileceğinden fazlasını ısırmak
bite off more than one can chew v. çiğneyebileceğinden büyük bir lokma almak
bite off more than one can chew v. boyundan büyük işe kalkışmak
bite off more than one can chew v. başından büyük işe girmek
didn't exchange more than three words with (one) v. (biriyle) bir çift laf edememek
didn't exchange more than three words with (one) v. (biriyle) iki çift laf edememek
there's more than one way to skin a cat expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
more than one can bear expr. dayanamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
more than one can take expr. dayanamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
more someone or something than one can shake a stick at expr. çok fazla
more someone or something than one can shake a stick at expr. çok sayıda
more than one can stand expr. dayanamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
more than one can shake a stick at expr. kıyamet gibi
more than one can take expr. katlanılamayacak kadar ağır
more than one can stand expr. katlanılamayacak kadar ağır
more than one can bear expr. katlanılamayacak kadar ağır
more someone or something than one can shake a stick at expr. sayılamayacak kadar çok
more than one can shake a stick at expr. sürüsüne bereket
more than one can bear expr. taşıyamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
more than one can stand expr. taşıyamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
more than one can take expr. taşıyamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
more than one bargained for expr. yeterli bulacağından daha fazlası
more than one bargained for expr. yetineceğinden fazlası
more than one bargained for expr. umduğundan daha fazlası
more than one way to skin a cat expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu
Speaking
I got one more job expr. benim son bir işim daha var
there is one more expr. bir de şu var
give me one more chance expr. bana bir şans daha ver
won't you stay one more night? expr. bir gece daha kalmaz mıydınız?
I want to do this one more time expr. bunu bir daha yapmak istiyorum
if you ask me one more question expr. eğer bana bir soru daha sorarsan
what more could one ask for? expr. insan daha ne isteyebilir ki?
what more could one ask for? expr. insan daha ne ister ki?
why don't you stay one more night? expr. neden bir gece daha kalmıyorsun?
so I'm going to ask you one more time expr. sana bir kez daha soracağım
just one more time expr. sadece bir kere daha
just one more time expr. sadece bir kez daha
so I'm going to ask you one more time expr. sana bir kere daha soracağım
one more thing expr. son bir şey
I liked this one more expr. ben bunu daha çok beğendim
Trade/Economic
amounts becoming due and payable after more than one year n. bir yıldan daha uzun bir sürede ödenecek olanlar
not more than one month expr. bir ayı geçmemek üzere
over one month but no more than one year expr. 1 ay 1 yıl arası
Computer
storage for more than one year n. çok yıllık birikme
timtowtdi (there is more than one way to do it) expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
tmtowtdi (there's more than one way to do it) expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
Math
equations with more than one variable n. birden fazla değişkenli denklemler
Baseball
bat in (one or more runs) v. (beysbolda bir ya da birkaç takım arkadaşının koşmasını sağlayacak) vuruş yapmak
bat in (one or more runs) v. (beysbolda takım arkadaşlarına koşu hakkı kazandıran) vuruş yapmak