|
- I still remember our adventures in that summer camp.
- O yaz kampındaki maceralarımızı hala anımsıyorum.
- The world cannot afford the instability which would come from a unilateral and pre-emptive military adventure in Iraq.
- Dünya, Irak'ta tek taraflı ve önleyici bir askeri maceranın getireceği istikrarsızlığı kaldıramaz.
- Lithuania, I repeat, has had its share of adventure, as we all have.
- Tekrar ediyorum, Litvanya da hepimiz gibi maceradan payını almıştır.
- Taking your child out to a nice restaurant will be an exciting adventure for him.
- Çocuğunuzu şık bir restorana götürmek onun için eğlenceli bir macera olacaktır.
- It is also suitable for those who want to feel a natural adventure.
- Doğal bir macera hissetmek isteyenler için de uygun.
- Adventure has been a common theme since the earliest days of written fiction.
- Macera, yazılı kurgunun ilk günlerinden beri yaygın bir tema olmuştur.
- Adventure has been a common theme since the earliest days of written fiction.
- Macera, edebiyatın ilk günlerinden beridir yaygın bir tema olmuştur.
- I want to speak first about why I went on this adventure.
- Öncelikle bu maceraya neden çıktığımdan bahsetmek istiyorum.
- Let's see how far you will go in this adventure.
- Bakalım bu macerada ne kadar ileri gideceksin.
- Being both at once has to be an adventure.
- Aynı anda ikisi birden olmak bir macera olmalı.
- Adventure has been a common theme since the earliest days of written fiction.
- Macera, yazılı kurgunun ilk günlerinden beri yaygın kullanılan bir tema olmuştur.
- Taking your child out to a nice restaurant will be an exciting adventure for him.
- Çocuğunuzu güzel bir restorana götürmek onun için heyecan verici bir macera olacaktır.
- Dangers give relish to an adventure.
- Tehlikeler macerayı keyifli yapar.
- Life is an adventure.
- Hayat bir maceradır.
- Each page is an adventure.
- Her sayfa bir macera.
- He wrote a book about his adventures in the jungle.
- Ormandaki maceraları hakkında bir kitap yazdı.
- We're ready for adventure.
- Maceraya hazırız.
- I like adventures.
- Maceralar hoşuma gider.
- Tom and Mary wanted an adventure.
- Tom ve Mary bir macera istemişti.
- The story revolves around a mysterious adventure.
- Hikaye, gizemli bir macera etrafında gelişiyor.
- We're ready for adventure.
- Macera için hazırız.
- He told the children about his adventures in Africa.
- O, çocuklara Afrika'daki maceralarını anlattı.
- He wrote a book about jungle adventures.
- Orman maceraları hakkında bir kitap yazdı.
- Sami was looking for adventure.
- Sami macera arıyordu.
- We had lots of adventures on our trip.
- Gezimizde bir sürü maceramız oldu.
- It was his story of adventure that charmed us all.
- Bizi büyüleyen onun macera hikayesiydi.
- He is fond of adventure.
- O, macera düşkünüdür.
- Adventure is worthwhile.
- Macera zahmete değerdir.
- Birth is the starting point for life's adventures.
- Doğum, hayat maceralarının başlangıç noktasıdır.
- Tom has no sense of adventure.
- Tom'un macera anlayışı yoktur.
- He likes adventures.
- Maceralardan hoşlanır.
- Are you ready for an adventure?
- Bir maceraya var mısın?
- I'm looking for adventure.
- Macera arıyorum.
- It may prove to be a risky adventure.
- Riskli bir macera olabilir.
- Our relationship is like an adventure.
- Bizim ilişkimiz bir macera gibidir.
- He told the children about his adventures in Africa.
- Çocuklara Afrika'daki maceralarını anlatırdı.
- Are you ready for an adventure?
- Maceraya hazır mısın?
- Tom said he was looking for adventure.
- Tom macera aradığını söyledi.
- The detective has a lot of adventures.
- Dedektifin pek çok macerası var.
- She told him all about her adventure.
- Ona macerası hakkındaki her şeyi anlattı.
- Birth is the starting point for life's adventures.
- Doğum, yaşam macerası için başlama noktasıdır.
- Tom has an enormous appetite for adventure.
- Tom'un maceraya karşı büyük bir iştahı var.
- Tom is ready for an adventure.
- Tom bir maceraya hazır.
- Yuji told his friend a story about his adventure during the summer vacation.
- Yuji, arkadaşına yaz tatilinde yaşadığı macerayı anlattı.
- The adventure begins.
- Macera başlıyor.
- It'll be a wonderful adventure.
- Harika bir macera olacak.
- He wrote a book about his adventures in the jungle.
- O, ormandaki maceraları hakkında bir kitap yazdı.
- She has a great appetite for adventure.
- Macera için büyük bir iştahı var.
- It was the custom in old times that as soon as a Japanese boy reached manhood he should leave his home and roam through the land in search of adventures.
- Eski zamanlarda bir Japon delikanlısı erkekliğe erişir erişmez evinden ayrılır ve macera aramak için diyar diyar dolaşırdı.
- He wrote a book about a jungle adventure.
- Bir orman macerası hakkında bir kitap yazdı.
- For an adventure you do not necessarily have to pay.
- Bir macera için mutlaka para ödemeniz gerekmez.
- Life is either a daring adventure or nothing.
- Hayat ya cesur bir macera ya da hiçbir şeydir.
- Danger gives relish to adventure.
- Tehlike maceraya zevk verir.
- I'd like to go on an adventure.
- Bir maceraya gitmek istiyorum.
- What an adventure!
- Ne macera ama!
- I went to the South Pacific for a summer of romantic adventure.
- Romantik bir yaz macerası için Güney Pasifik'e gittim.
- The marvel is that he succeeded in the adventure.
- Hayret verici olan, bu macerada başarılı olması.
- It was his story of adventure that charmed us all.
- Hepimizi büyüleyen onun macera hikayesiydi.
- He wrote a book about jungle adventures.
- O, orman maceraları hakkında bir kitap yazdı.
- Our relationship is like an adventure.
- İlişkimiz bir macera gibi.
- I knew it would be an adventure.
- Bunun bir macera olacağını biliyordum.
- Tom likes adventures.
- Tom maceralardan hoşlanır.
- It's an adventure.
- Bu bir macera.
- Tom and Mary wanted an adventure.
- Tom ve Mary bir macera istediler.
- She told him all about her adventure.
- Ona tüm macerasını anlattı.
- Dangers give relish to an adventure.
- Tehlikeler bir maceraya zevk katar.
- Bill has no sense of adventure.
- Bill'in macera anlayışı yok.
- Life is either a daring adventure or nothing.
- Hayat ya cesur bir maceradır ya da hiçbir şey.
- Tom has an enormous appetite for adventure.
- Tom'un macera için büyük bir iştahı vardır.
- He is fond of adventure.
- Maceraya düşkündür.
- He went traveling in search of adventure.
- Macera aramak için seyahate çıktı.
- I'm in the middle of a strange adventure.
- Garip bir maceranın ortasındayım.
- Sami was a college student with a sense of adventure.
- Sami macera duygusu olan bir üniversite öğrencisiydi.
- The adventure begins.
- Macera başlar.
- Tom has no sense of adventure.
- Tom'un macera duygusu yok.
- The story revolves around a mysterious adventure.
- Hikaye gizemli bir macera etrafında dönüyor.
- Each page is an adventure.
- Her sayfa bir maceradır.
- Yuji told his friend a story about his adventure during the summer vacation.
- Yuji, arkadaşına yaz tatilindeki macerası hakkında bir hikaye anlattı.
- You said you wanted adventure.
- Macera istediğini söylemiştin.
Show More (76)
|
