air - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
air hava n., adj.
  • Then there is the air sector, and the maritime safety sector.
  • Sonra hava sektörü ve deniz güvenliği sektörü var.
  • Infection was originally thought only to occur through the air.
  • Enfeksiyonun başlangıçta sadece hava yoluyla gerçekleştiği düşünülüyordu.
  • Unlike air and water, forests are not a cross-border issue.
  • Hava ve suyun aksine ormanlar sınır ötesi bir konu değildir.
Show More (442)
air havalandırmak v.
  • The room needs to be aired.
  • Odanın havalandırılması gerekiyor.
  • I put the blanket on the balcony to air.
  • Battaniyeyi havalandırmak için balkona koydum.
  • I try to air my futon at least twice a week.
  • Yatağımı haftada en az iki kez havalandırmaya çalışırım.
Show More (11)
air yayın n.
  • Last month, their channel was taken off the air by judicial order.
  • Geçtiğimiz ay, kanalları yargı kararıyla yayından kaldırıldı.
  • We're on the air.
  • Canlı yayındayız.
  • I was on the air for two hours yesterday.
  • Dün iki saat boyunca yayındaydım.
Show More (6)
air uçak n., adj.
  • We cannot deny that the issue of developing deep-vein thrombosis is not a serious concern for air passengers.
  • Derin ven trombozu geliştirme konusunun uçak yolcuları için ciddi bir endişe kaynağı olmadığını inkar edemeyiz.
  • If Sue is coming by air, she ought to arrive very soon.
  • Sue uçakla geliyorsa, yakında varması gerek.
  • He tries to avoid traveling by air.
  • Uçakla yolculuk etmekten kaçınır.
Show More (1)
air söylemek v.
  • No progress can further be noted in the field of air transport and in the railway sector.
  • Havayolu ve demiryolu sektörlerinde ilerleme olduğu söylenemez.
  • There is even a definite feeling in the air, it could be said, that failure is a real possibility.
  • Hatta ortada, başarısızlığın gerçek bir olasılık olduğuna dair kesin bir hissiyat olduğu söylenebilir.
  • He threw his hands up into the air and said that he gave up.
  • Havlu atıp pes ettiğini söyledi.
Show More (0)
air hava n.
  • I need to take some fresh air.
  • Biraz temiz hava almam lazım.
  • He has some air of mystery.
  • Biraz gizemli bir havası var.
Show More (-1)
air dile getirmek v.
  • Customers can air their complaints thanks to the expo.
  • Fuar sayesinde müşteriler şikayetlerini dile getirebilecekler.
Show More (-2)
air hava yolu n.
  • Travelling by air is still the safest way.
  • Hava yoluyla seyahat etmek hâlâ en güvenli yol.
Show More (-2)
air uçak n.
  • Two hundred people died in the air crash.
  • Uçak kazasında 200 kişi öldü.
Show More (-2)
air melodi n.
  • Air can be associated with many musical styles.
  • Melodiyi birçok müzik tarzıyla ilişkilendirmek mümkün.
Show More (-2)
air yayınlamak v.
  • They will air a podcast on the radio.
  • Radyoda bir podcast yayınlayacaklar.
Show More (-2)
air hava ulaşımı n.
  • Volcanic ash disrupted air travel.
  • Volkanik kül, hava ulaşımını kesintiye uğrattı.
Show More (-2)
air nefes n.
  • I woke up gasping for air.
  • Nefes nefese uyandım.
Show More (-2)
air havalı adj.
  • Tom slept on the air mattress.
  • Tom havalı yatakta uyudu.
Show More (-2)
air soluk n.
  • Tom came up for a gasp of air.
  • Tom soluk almak için yukarı çıktı.
Show More (-2)