1 |
apprehension |
endişe |
n. |
|
- You could tell from the look on her face that she had a feeling of apprehension.
- Yüzündeki ifadeden bir endişe hissettiği anlaşılıyordu.
- My apprehensions were justified.
- Benim endişelerim haklı çıktı.
- My apprehensions were justified.
- Benim endişelerim haklıydı.
- Their apprehensions were justified.
- Onların endişeleri haklı çıktı.
- Your apprehensions were justified.
- Endişeleriniz haklıydı.
- Their apprehensions were justified.
- Onların endişeleri haklıydı.
- My apprehensions turned out to be justified.
- Endişelerimin haklı olduğu ortaya çıktı.
- My apprehensions turned out to be justified.
- Endişelerimde haklı çıktım.
- His apprehensions were justified.
- Onun endişeleri haklı çıktı.
- Our apprehensions were justified.
- Endişelerimiz haklıydı.
- Your apprehensions were justified.
- Senin endişelerin haklı çıktı.
- Our apprehensions were justified.
- Bizim endişelerimiz haklı çıktı.
- His apprehensions were justified.
- Endişeleri haklıydı.
Show More (10)
|
2 |
apprehension |
kavrayış |
n. |
|
- His apprehension of the problem made a big difference.
- Onun sorunu kavrayışı büyük bir fark yarattı.
Show More (-2)
|
3 |
apprehension |
tutuklama |
n. |
|
- The unlawful apprehension of my client will cause you big trouble!
- Müvekkilimin hukuka aykırı olarak tutuklanması başınıza büyük bela açacak!
Show More (-2)
|