Tureng - ashamed - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	ashamed	utanmış	adj.
	I'm not ashamed of who I am or what I did. Kim olduğumdan ya da ne yaptığımdan utanmıyorum. I'm not ashamed of that. Bundan utanmıyorum. I'm ashamed of my behavior. Davranışlarımdan utanıyorum. She's ashamed of her body. O, bedeninden utanıyor. She's probably ashamed of her apartment. O muhtemelen dairesinden utanıyor. I'm ashamed of you. Senden utanıyorum. I'm not ashamed of that at all. Ondan hiç utanmıyorum. I'm ashamed to ask you such a silly question. Size böyle aptalca bir soru sorduğum için utanıyorum. I'm not ashamed of my father's being poor. Babamın fakir olmasından utanmıyorum. I'm ashamed. Utanıyorum. I'm not ashamed of what we did. Yaptığımız şeyden utanmıyorum. We're ashamed of our father's poverty. Babamızın yoksulluğundan utanıyoruz. I am deeply ashamed. Çok utanıyorum. I'm not ashamed that I am poor. Fakir olmaktan utanmıyorum. I'm not ashamed to tell you. Sana söylemekten utanmıyorum. I'm not ashamed. Utanmıyorum. I'm too ashamed. Çok utanıyorum. Aren't you ashamed of the way you behaved? Davranış tarzından utanmıyor musun? I'm so ashamed. Ben çok utandım. I'm not ashamed of that. Ben bundan utanmıyorum. I was deeply ashamed. Çok utandım. Are you ashamed of me? Benden utanıyor musun? I'm not ashamed of my behavior, even though I know I should be. Utanmam gerektiğini bilmeme rağmen davranışımdan utanmıyorum. Tom isn't ashamed of what he did. Tom yaptığından utanmıyor. Why are you ashamed to speak your language in public? Neden toplum içinde dilinizi konuşmaktan utanıyorsunuz? I was too ashamed to say anything. Bir şey söyleyemeyecek kadar utanmıştım. We were never ashamed of you. Senden asla utanmadık. Aren't you ashamed? Utanmıyor musunuz? I'm not ashamed that I'm poor. Fakir olmaktan utanmıyorum. He is not ashamed of his misconduct. Yaptığı suiistimalden utanmıyor. She's ashamed of me. Utanıyor benden. Tom looks ashamed. Tom utanmış görünüyor. I'm terribly ashamed of this. Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum. I'm ashamed to go out dressed like this. Böyle giyinip dışarı çıkmaya utanıyorum. I'm very ashamed of myself. Kendimden çok utanıyorum. I'm not ashamed to tell you. Size söylemekten utanmıyorum. I'm ashamed. Ben utandım. I'm not ashamed and neither should you be. Ben utanmıyorum ve siz de utanmamalısınız. I am not ashamed to be seen with them. Onlarla görünmekten utanmıyorum. He's not ashamed for his illegal actions. Yasadışı eylemlerinden utanmıyor. Then he felt quite ashamed, and hid his head under his wing; for he did not know what to do. Sonra çok utandı ve başını kanadının altına sakladı; çünkü ne yapacağını bilmiyordu. I'm not ashamed of who I am. Kim olduğumdan utanmıyorum. She's ashamed of me. Benden utanıyor. Oh my God, I'm so ashamed. Aman Tanrım, çok utanıyorum. She's probably ashamed of her apartment. Muhtemelen dairesinden utanıyordur. I am not ashamed to be seen with them. Onlarla görülmekten utanmam. I'm ashamed to admit that. Bunu itiraf etmekten utanıyorum. I'm not ashamed of it. Bundan utanmıyorum. I felt dirty and ashamed. Kendimi kirli ve utanmış hissettim. I'm not ashamed of that at all. Bundan hiç utanmıyorum. I was too ashamed to say anything. Bir şey söylemeye çok utanıyordum. I'm so ashamed. Çok utanıyorum. Aren't you ashamed of yourself? Kendinden utanmıyor musun? Sami was so ashamed. Sami çok utanıyordu. He is not ashamed of being poor. O, fakir olmaktan utanmıyor. She's ashamed of her body. Vücudundan utanıyor. I'm too ashamed. Çok utandım. I'm not ashamed that I am poor. Fakir olduğum için utanmıyorum. Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears. Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum. I'm ashamed of myself. Kendimden utanıyorum. We're ashamed. Biz utanıyoruz. I'm not ashamed of my behavior, even though I know I should be. Davranışlarımdan utanmıyorum, utanmam gerektiğini bilsem bile. I'm ashamed to ask you such a silly question. Sana böyle aptalca bir soru sorduğum için utanıyorum. I'm ashamed of my past. Geçmişimden utanıyorum. The politician was not ashamed of having taken bribes. Politikacı rüşvet almış olmaktan utanmadı. I'm so ashamed of myself. Kendimden çok utanıyorum. I'm ashamed to say that it's true. Bunun doğru olduğunu söylemekten utanıyorum. I'm terribly ashamed of this. Bundan çok utanıyorum. Aren't you ashamed? Utanmıyor musun? This girl is not ashamed of anything. Bu kız hiçbir şeyden utanmıyor. Sami was so ashamed. Sami çok utanmıştı. I'm ashamed of you, Tom. Senden utanıyorum, Tom. Why are you ashamed? Neden utanıyorsun? Aren't you ashamed of the way you behaved? Davranma şeklinden utanmıyor musun? I'm not ashamed of my father being poor. Babamın fakir olmasından utanmıyorum. He is not ashamed of being poor. Fakir olmaktan utanmıyor. He's ashamed of his body. Vücudundan utanıyor. We've all done things we're ashamed of. Hepimiz utandığımız şeyler yapmışızdır. I'm not ashamed of anything. Hiçbir şeyden utanmıyorum. I'm not ashamed and neither should you be. Ben utanmıyorum, sen de utanmamalısın. I'm not ashamed that I'm poor. Fakir olduğum için utanmıyorum. Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears. Affedersiniz hanımefendi, karşınızda böyle ağladığım için utanıyorum ama gözyaşlarımı tutamıyorum. I am not ashamed to admit it. Bunu itiraf etmekten utanmıyorum. I'm ashamed to say that it's true. Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım. Tom isn't ashamed of what he did. Tom yaptıklarından utanmıyor. We were never ashamed of you. Senden hiç utanmadık. He felt rather ashamed of himself. Kendinden oldukça utanıyordu. Show More (84)
2	ashamed	utanç duyan	adj.
	Meanwhile, President Mugabe does not seem to be in the least ashamed of this reign of terror. Bu arada Başkan Mugabe bu terör saltanatından en ufak bir utanç duymuyor gibi görünüyor. However, during this visit something happened of which I, and I believe several colleagues here, are ashamed. Ancak bu ziyaret sırasında benim ve inanıyorum ki buradaki birçok meslektaşımın utanç duyduğu bir şey oldu. I would be ashamed if Amendment No 9 is carried. Eğer 9 numaralı değişiklik kabul edilirse bundan utanç duyarım. It really should be ashamed of its position in this respect. Bu konudaki tutumundan dolayı gerçekten utanç duymalıdır. However, during this visit something happened of which I, and I believe several colleagues here, are ashamed. Ancak bu ziyaret sırasında benim ve inanıyorum ki buradaki pek çok meslektaşımın utanç duyduğu bir şey oldu. I am ashamed of the lack of European resolve in the area of the Middle East. Avrupa'nın Orta Doğu konusundaki kararlılık eksikliğinden utanç duyuyorum. The politician was not ashamed of having taken bribes. Politikacı rüşvet aldığı için utanç duymuyordu. Who said I was ashamed? Utanç duyduğumu kim söyledi? I am ashamed. Utanç duydum. I am ashamed to call you my friend. Sana arkadaşım demekten utanç duyuyorum. I am ashamed of having done so. Böyle yapmış olmaktan utanç duyuyorum. He is ashamed of his son's conduct. Oğlunun davranışından utanç duydu. He is ashamed of his father being poor. O, babasının fakir olmasından utanç duyuyordu. Show More (10)
3	ashamed	mahcup	adj.
	Tom felt ashamed. Tom mahcup hissetti. Oh my God, I'm so ashamed. Aman Allah'ım, çok mahcubum. She said two things made her ashamed. Onu iki şeyin mahcup ettiğini söyledi. Tom should be ashamed. Tom mahcup olmalı. You ought to be ashamed. Sen mahcup olmalısın. The president ought to be ashamed. Başkan mahcup olmalı. We're ashamed. Biz mahcubuz. Dan should be ashamed of what he told Linda. Dan Linda'ya söylediğinden mahcup olmuş olmalı. Tom is ashamed. Tom mahcup. Dan should be ashamed of what he told me. Dan bana söylediğinden mahcup olmuş olmalı. She is ashamed to speak up. O yüksek sesle konuştuğu için mahcup oldu. I felt dirty and ashamed. Kirli ve mahcup hissettim. A wise person would be ashamed to act like that. Akıllı bir kişi öyle davranmaktan mahcup olurdu. Show More (10)