|
- Aunt Michelle lives in a big mansion.
- Michelle teyzem, büyük bir malikanede yaşıyor.
- One day I visited my aunt.
- Bir gün teyzemi ziyaret ettim.
- My aunt wears glasses when she reads the papers.
- Teyzem gazete okurken gözlük takar.
- My aunt brought up five children.
- Teyzem beş çocuk yetiştirdi.
- My aunt gave me the pendant I'm wearing.
- Taktığım kolyeyi de teyzem verdi.
- My aunt is older than my mother.
- Teyzem annemden daha yaşlıdır.
- My aunt is already here.
- Teyzem zaten burada.
- My aunt brought me some flowers.
- Teyzem bana çiçek getirdi.
- Mary is my aunt.
- Mary teyzemdir.
- My sixty-year-old aunt inherited the huge estate.
- Altmış yaşındaki teyzeme büyük bir miras kaldı.
- My cousin traveled to Spain two years ago, however my aunt has not yet heard from him.
- Kuzenim iki yıl önce İspanya'ya gitti, ancak teyzem henüz ondan haber alamadı.
- The ailing aunt let out a sigh.
- Hasta teyze iç çekti.
- Her aunt takes care of his dog during the day.
- Gün boyunca köpeğine teyzesi bakıyor.
- She was brought up by her aunt.
- O, teyzesi tarafından yetiştirildi.
- When Aunt Mary passed away without making a will, her death was a total loss.
- Mary teyze vasiyet yapmadan öldüğünde, onun ölümü toplam zarardı.
- My aunt was pleased with my success.
- Teyzem başarımdan memnun oldu.
- My aunt dropped in on me yesterday.
- Dün teyzem beni ziyaret etti.
- I went there with my aunt last month.
- Geçen ay teyzemle oraya gittim.
- He lives in his aunt's house.
- Teyzesinin evinde yaşıyor.
- My aunt had been in the hospital for a week when I visited her.
- Teyzem onu ziyaret ettiğimde bir haftadır hastanedeydi.
- He was accompanied by his aunt.
- Teyzesi ona eşlik etti.
- I'm staying with my aunt for the time being.
- Şimdilik teyzemle kalıyorum.
- My aunt speaks Chinese as well as English.
- Teyzem İngilizce'nin yanı sıra Çince de konuşuyor.
- She entrusted the care of her child to her aunt.
- Çocuğunun bakımını teyzesine emanet etti.
- You really look like your aunt.
- Gerçekten teyzene benziyorsun.
- I am going to stay with my aunt in Hawaii.
- Hawaii'de teyzemin yanında kalacağım.
- I made him talk to his aunt on the phone.
- Onu teyzesiyle telefonda konuşturdum.
- My aunt has an apartment for rent for 550 dollars a month.
- Teyzemin aylık 550 dolara kiralık bir dairesi var.
- She went to Paris to see her aunt.
- Teyzesini görmek için Paris'e gitti.
- She visited at her aunt's yesterday.
- Dün teyzesini ziyaret etti.
- She resembles her aunt.
- O, teyzesine benzer.
- My aunt treats me as if I were a child.
- Teyzem bana sanki bir çocukmuşum gibi davranır.
- Mary and Alice are Tom's aunts.
- Mary ve Alice Tom'un teyzeleri.
- My aunt can speak both Chinese and English.
- Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşabilir.
- My father's brother's wife is my aunt.
- Babamın erkek kardeşinin karısı benim teyzem.
- My aunt dropped in on me yesterday.
- Teyzem dün bana uğradı.
- My aunt gave me flowers.
- Teyzem bana çiçek verdi.
- My aunt made a new skirt for me.
- Teyzem bana yeni bir etek yaptı.
- The sister of your father or mother is your aunt.
- Babanızın ya da annenizin kız kardeşi sizin teyzenizdir.
- When Aunt Mary passed away without making a will, her death was a total loss.
- Mary Teyze vasiyet bırakmadan vefat ettiğinde, ölümü tam bir kayıp oldu.
- Father named me after his aunt.
- Babam bana teyzesinin adını vermiş.
- Tom often visits his aunt.
- Tom sık sık teyzesini ziyaret eder.
- If my aunt had testicles, she'd be my uncle.
- Eğer teyzemin testisleri olsaydı, amcam olurdu.
- This doll was a gift from my aunt.
- Bu oyuncak bebek teyzemden bir hediyeydi.
- My aunt enjoyed good health all her life.
- Teyzemin hayatı boyunca sağlığı iyiydi.
- Fadil's anchor was his aunt Layla.
- Fadıl'ın dayanağı teyzesi Layla'ydı.
- She visited her aunt and uncle.
- Teyzesini ve amcasını ziyaret etti.
- Tom was brought up by his aunt and uncle.
- Tom, teyzesi ve amcası tarafından büyütüldü.
- My aunt gave me the pendant I'm wearing.
- Taktığım kolyeyi bana teyzem verdi.
- Today is my aunt's birthday.
- Bugün teyzemin doğum günü.
- I have an aunt who lives in Osaka.
- Osaka'da yaşayan bir teyzem var.
- The money is a legacy from my aunt.
- Para teyzemden miras kaldı.
- The niece looks like her aunt.
- Yeğen, teyzesine benziyor.
- Tom is my aunt's ex-husband.
- Tom teyzemin eski kocası.
- My aunt has three children.
- Teyzemin üç çocuğu var.
- Tom loved his aunt Mary and her delicious potato salad.
- Tom, Mary teyzesini ve onun lezzetli patates salatasını çok severdi.
- My aunt wrote me a letter last week.
- Teyzem geçen hafta bana bir mektup yazdı.
- She resembles her aunt.
- Teyzesine çok benziyor.
- My aunt gave me an album.
- Teyzem bana bir albüm verdi.
- He has two aunts on his mother's side.
- Onun iki teyzesi var.
- We were at my aunt's last week.
- Geçen hafta teyzemlerdeydik.
- Tom is staying at his aunt's.
- Tom teyzesinin evinde kalıyor.
- The uncles, aunts, grandads and grandmas are there as well.
- Amcalar, teyzeler, büyükbabalar ve büyükanneler de orada.
- The vase broken by him is my aunt's.
- Onun kırdığı vazo teyzemin.
- Mary and Alice are Tom's aunts.
- Mary ve Alice Tom'un teyzeleridir.
- She went to Paris to see her aunt.
- Paris'e teyzesini görmeye gitti.
- My aunt had three children.
- Teyzemin üç çocuğu vardı.
- Layla was talking to her aunt.
- Layla teyzesiyle konuşuyordu.
- Dan was brought up by an aunt.
- Dan bir teyze tarafından büyütülmüştü.
- My aunt now lives in comfort.
- Teyzem şu anda rahat içinde yaşıyor.
- I don't know how many aunts and uncles Tom has.
- Tom'un kaç teyzesi ve amcası olduğunu bilmiyorum.
- How long will you be at your aunt's house?
- Teyzenin evinde ne kadar kalacaksın?
- Father named me after his aunt.
- Babam bana teyzesinin adını verdi.
- Which woman is your aunt?
- Hangi kadın senin teyzen?
- My aunt had three kids.
- Teyzemin üç çocuğu vardı.
- I'm Tom's aunt.
- Ben Tom'un teyzesiyim.
- A bird shat on my aunt's car.
- Teyzemin arabasına bir kuş pislemiş.
- Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
- Dan, en küçük teyzesi Linda ile dengesiz bir seks ilişkisi yaşamaya başladı.
- My aunt wears glasses when she reads the papers.
- Teyzem gazete okurken gözlük takıyor.
- My aunt died of lung cancer.
- Teyzem akciğer kanserinden öldü.
- My uncle is slim, but my aunt is fat.
- Amcam zayıf fakat teyzem şişman.
- They were grieved by the illness of their aunt.
- Teyzelerinin hastalığına üzülüyorlardı.
- Promise me you will stay with Aunt Mary.
- Mary teyzenle kalacağına dair bana söz ver.
- My mother is on good terms with my aunt.
- Annem teyzemle iyi geçinir.
- Tom is your aunt's ex-husband, isn't he?
- Tom teyzenin eski kocası, değil mi?
- The sister of my father is my aunt.
- Babamın kız kardeşi benim teyzem.
- How many aunts do you have?
- Kaç tane teyzen var?
- Tom sent his daughter to her aunt Mary.
- Tom kızını Mary teyzesine gönderdi.
- My aunt gave me a book for Christmas.
- Teyzem Noel için bana bir kitap verdi.
- Mary is your aunt, isn't she?
- Mary senin teyzendir, değil mi?
- My aunt grows tomatoes in her garden.
- Teyzem bahçesinde domates yetiştirir.
- A bird shat on my aunt's car.
- Bir kuş teyzemin arabasına kaka yaptı.
- The vase that he broke is my aunt's.
- Kırdığı vazo teyzemin.
- I addressed the letter to my aunt.
- Mektubu teyzeme gönderdim.
- This doll was a gift from my aunt.
- Bu bebek teyzemin hediyesiydi.
- I ran into my aunt by chance in Europe.
- Avrupa'da teyzeme rastladım.
- Aunt Mary is playing the violin.
- Mary teyze keman çalıyor.
- My mother's sister is my aunt.
- Annemin kız kardeşi benim teyzem.
- His aunt's apple pie was delicious, so he had a second helping.
- Teyzesinin elmalı turtası çok lezzetliydi, bu yüzden ikinci bir porsiyon daha yedi.
- Tom is staying at his aunt's house.
- Tom teyzesinin evinde kalıyor.
- The sister of my mother is my aunt.
- Annemin kız kardeşi benim teyzemdir.
- My aunt's pen is full of ink.
- Teyzemin kalemi mürekkep dolu.
- I have a special relationship with my aunt.
- Teyzemle özel bir ilişkim var.
- I will sleep at my aunt's.
- Teyzemlerde uyuyacağım.
- His aunt has three cats.
- Teyzesinin üç kedisi var.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla Senegal'e gitti.
- These ladies are my aunts.
- Bu hanımlar benim teyzelerim.
- My aunt engaged herself in teaching cooking.
- Teyzem yemek pişirmekle meşguldü.
- I've found a lot of viruses on my aunt's computer.
- Teyzemin bilgisayarında bir sürü virüs buldum.
- He visited his aunt yesterday.
- Dün teyzesini ziyaret etti.
- I have an aunt who lives in Kyoto.
- Kyoto'da yaşayan bir teyzem var.
- He's staying at his aunt's.
- Teyzesinde kalıyor.
- His aunt married a Lebanese man and went with him to Senegal.
- Teyzesi Lübnanlı bir adamla evlendi ve onunla birlikte Senegal'e gitti.
- My mother is on good terms with my aunt.
- Annemin teyzemle arası çok iyi.
- I stayed at my aunt's house for three days.
- Üç gün teyzemin evinde kaldım.
- My aunt can speak both Chinese and English.
- Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşabiliyor.
- Promise me you will stay with Aunt Mary.
- Bana Mary teyzeyle kalacağına söz ver.
- Kevin was brought up by his aunt in the country.
- Kevin, teyzesi tarafından taşrada büyütüldü.
- His aunt lives in Austria.
- Teyzesi Avusturya'da yaşıyor.
- She came to live with her aunt.
- Teyzesiyle yaşamaya geldi.
- Tom's aunt knew Mary's and Tom's marriage wouldn't last.
- Tom'un teyzesi Mary ve Tom'un evliliğinin uzun sürmeyeceğini biliyordu.
- My aunt, who lives in Tokyo, sent me a beautiful blouse.
- Tokyo'da yaşayan teyzem bana çok güzel bir bluz gönderdi.
- She looks like her aunt.
- Teyzesine benziyor.
- My aunt is coming to Tokyo tomorrow.
- Teyzem yarın Tokyo'ya geliyor.
- I'm staying at my aunt's.
- Teyzemde kalıyorum.
- I don't know where my aunt lives.
- Teyzemin nerede oturduğunu bilmiyorum.
- My aunt won an all-expenses-paid tour of Hawaii.
- Teyzem tüm masrafları ödenmiş bir Hawaii turu kazandı.
- I spent the summer vacation at my aunt's house.
- Yaz tatilini teyzemin evinde geçirdim.
- My aunt looks young.
- Teyzem genç görünüyor.
- I stayed at my aunt's house for three days.
- Üç gün boyunca teyzemin evinde kaldım.
- Sami lived with his aunt.
- Sami teyzesiyle yaşıyordu.
- Layla was talking to her aunt.
- Leyla teyzesiyle konuşuyordu.
- Tom is married to Mary's aunt.
- Tom, Mary'nin teyzesiyle evli.
- Tom's aunt is richer than mine.
- Tom'un teyzesi benimkinden daha zengin.
- My mother's brother's wife is my aunt.
- Annemin erkek kardeşinin karısı benim teyzem.
- I have an aunt who lives in Australia.
- Avustralya'da yaşayan bir teyzem var.
- That aunt of his often visited America.
- O teyzesi sık sık Amerika'yı ziyaret ederdi.
- Sami lived with his aunt.
- Sami teyzesiyle birlikte yaşıyordu.
- I lost no time in visiting my aunt in the hospital yesterday.
- Dün hastanedeki teyzemi ziyaret etmek için hiç vakit kaybetmedim.
- Didn't you know Tom lived with his aunt and uncle?
- Tom'un teyzesi ve amcasıyla yaşadığını bilmiyor muydun?
- We stayed at my aunt's during the vacation.
- Tatil sırasında teyzemin evinde kaldık.
- She left her children in her aunt's care.
- Çocuklarını teyzesinin bakımına bıraktı.
- Tom has an aunt named Mary.
- Tom'un Mary adında bir teyzesi var.
- I ran into my aunt by chance in Europe.
- Avrupa'da tesadüfen teyzemle karşılaştım.
- My aunt asked me to buy her a music box from Italy.
- Teyzem ona İtalya'dan bir müzik kutusu almamı istedi.
- Isn't this the same necklace that Aunt Clara wears?
- Bu Clara Teyze'nin taktığı kolyenin aynısı değil mi?
- I will sleep at my aunt's.
- Ben teyzemin evinde uyuyacağım.
- My aunt engaged herself in teaching cooking.
- Teyzem kendini yemek yapmayı öğretmeye adadı.
- I intend to stay in Kyoto with my aunt.
- Kyoto'da teyzemle kalmaya niyetliyim.
- Aunt Isabel is generous and gave us a lot of presents.
- Isabel Teyze cömert ve bize bir sürü hediye verdi.
- He boarded with his aunt.
- Teyzesinde kalıyor.
- I don't know how many aunts and uncles Tom has.
- Tom'un kaç tane teyzesi ve amcası olduğunu bilmiyorum.
- Tom is your aunt's ex-husband, isn't he?
- Tom, teyzenin eski kocası, değil mi?
- He was accompanied by his aunt.
- Ona teyzesi tarafından eşlik edildi.
- My aunt gave me a camera.
- Teyzem bana bir fotoğraf makinesi verdi.
- The woman who he thought was his aunt was a stranger.
- Teyzesi olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
- Tom has an aunt who is in prison.
- Tom'un hapiste olan bir teyzesi var.
- We are going to visit our aunt next Sunday.
- Önümüzdeki Pazar teyzemizi ziyaret edeceğiz.
- The ailing aunt let out a sigh.
- Hasta teyze bir iç çekti.
- My uncle is slim, but my aunt is fat.
- Amcam zayıf, ama teyzem şişman.
- She came to live with her aunt.
- Teyzesiyle birlikte yaşamaya geldi.
- I have an aunt who lives in Boston.
- Boston'da yaşayan bir teyzem var.
- He is staying with his aunt.
- O, teyzesi ile kalıyor.
- Her aunt takes care of his dog during the day.
- Teyzesi gün boyunca onun köpeği ile ilgilenir.
- My aunt brought me flowers.
- Teyzem bana çiçek getirdi.
- I went there with my aunt last month.
- Geçen ay teyzemle oraya gitmiştik.
- I have an aunt and uncle in Boston.
- Boston'da bir teyzem ve amcam var.
- Aunt, this is Tom.
- Teyze, bu Tom.
- She was named Elizabeth after her aunt.
- Elizabeth ismini teyzesinden almıştır.
- My aunt died of leukemia.
- Teyzem lösemiden öldü.
- Mary is your aunt, isn't she?
- Mary senin teyzen, değil mi?
- Tom is staying at his aunt's.
- Tom teyzesinde kalıyor.
- My aunt helps me when I need money.
- Paraya ihtiyacım olduğunda teyzem bana yardım eder.
- Is his aunt eating an apple or a banana?
- Onun teyzesi bir elma mı yoksa bir muz mu yiyor?
- Mary is my aunt.
- Mary benim teyzem.
- My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve teyzem oldukça dar görüşlüdürler.
- She looks like her aunt.
- O, teyzesine benzer.
- My aunt brought me flowers.
- Teyzem bana çiçek getirmiş.
- The vase she broke is my aunt's.
- Kırdığı vazo teyzemin.
- My mother gets along with my aunt.
- Annem teyzemle iyi geçinir.
- Tom often visits his aunt.
- Tom teyzesini sık sık ziyaret eder.
- He has two aunts on his mother's side.
- Onun anne tarafından iki teyzesi var.
- If my aunt had balls, she'd be my uncle.
- Teyzemin taşakları olsaydı, amcam olurdu.
- What does your aunt do?
- Teyzen ne iş yapar?
- My uncle is thin, but my aunt is fat.
- Amcam zayıf ama teyzem şişman.
- My aunt has been dead for two years.
- Teyzem öleli iki yıl oldu.
- She went to Paris for the purpose of seeing her aunt.
- O teyzesini görmek için Paris'e gitti.
- Is his aunt eating an apple or a banana?
- Teyzesi elma mı yiyor yoksa muz mu?
- She rooms at my aunt's.
- O, teyzemde kalıyor.
- My father named me after his aunt.
- Babam bana teyzesinin adını verdi.
- My aunt lives in a lonely house in the country.
- Teyzem taşrada ıssız bir evde yaşıyor.
- We are going to visit our aunt next Sunday.
- Önümüzdeki Pazar teyzemizi ziyarete gidiyoruz.
- My aunt made a new skirt for me.
- Teyzem benim için yeni bir etek yaptı.
- I made him talk to his aunt on the phone.
- Telefonda onu teyzesi ile konuşturdum.
- Hasn't Rita's aunt prayed?
- Rita'nın teyzesi dua etmedi mi?
- We stayed at my aunt's during the vacation.
- Tatil boyunca teyzemlerde kaldık.
- He slept at his aunt's.
- Teyzesinde yattı.
- Mary is Tom's aunt.
- Mary, Tom'un teyzesi.
- Promise me you will stay with Aunt Mary.
- Mary teyzenle kalacağına söz ver.
- The sister of my mother is my aunt.
- Annemin kız kardeşi benim teyzem.
- His aunt lives in Austria.
- Onun teyzesi Avustralya'da yaşıyor.
- My aunt speaks Chinese as well as English.
- Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşur.
- My aunt lives in New York.
- Teyzem New York'ta yaşıyor.
- He's going to visit his aunt and uncle next month.
- O önümüzdeki ay teyzesini ve amcasını ziyaret edecek.
- Did you see my aunt?
- Teyzemi gördün mü?
- He was living with his aunt.
- Teyzesiyle yaşıyordu.
- How many aunts and uncles do you have?
- Kaç tane teyzeniz ve amcanız var?
- My aunt gave me a book for Christmas.
- Teyzem Noel hediyesi olarak bana bir kitap verdi.
- Dan will be with aunt Linda tomorrow.
- Dan yarın Linda teyzeyle olacak.
- Yesterday, my aunt regained her sight.
- Dün, teyzem görme yetisini geri kazandı.
- How many aunts and uncles do you have?
- Kaç tane teyzen ve amcan var?
- How many aunts and uncles do you have?
- Ne kadar teyzen ve dayın var?
- In addition to Chinese, my aunt can speak English.
- Teyzem Çince'nin yanı sıra İngilizce de konuşabiliyor.
- Kevin was brought up by his aunt in the country.
- Kevin teyzesi tarafından taşrada yetiştirildi.
- Those children were being cared for by an aunt.
- O çocuklara bir teyze bakıyordu.
- He has two aunts on his mother's side.
- Anne tarafında iki teyzesi var.
- My aunt showed me how to make good coffee.
- Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi.
- I'm staying with my aunt for the time being.
- Şimdilik teyzemle birlikte kalıyorum.
- My aunt lived a happy life.
- Teyzem mutlu bir hayat yaşadı.
- Did you see my aunt?
- Teyzemi gördünüz mü?
- How many aunts and uncles do you have?
- Ne kadar teyzen ve amcan var?
- Who's your aunt?
- Teyzen kim?
- If my aunt had balls, she'd be my uncle.
- Eğer teyzemin taşakları olsaydı, amcam olurdu.
- My father named me after his aunt.
- Babam bana teyzesinin adını vermiş.
- My aunt, who lives in Tokyo, sent me a beautiful blouse.
- Tokyo'da yaşayan teyzem bana güzel bir bluz gönderdi.
- He is staying with his aunt.
- Teyzesiyle kalıyor.
- My cousin traveled to Spain two years ago, however my aunt has not yet heard from him.
- İki yıl önce kuzenim İspanya'ya gitti, ancak teyzem henüz ondan haber almadı.
- Mary is Tom's aunt.
- Mary Tom'un teyzesi.
- The women are my aunts.
- Kadınlar benim teyzelerim.
- My aunt was pleased with my success.
- Teyzem benim başarımdan memnundu.
- I lost no time in visiting my aunt in the hospital yesterday.
- Ben, dün hiç zaman kaybetmeden teyzemi hastanede ziyaret ettim.
- His aunt looks young.
- Onun teyzesi genç görünüyor.
- I used to sleep in a trundle bed when I would visit my aunt and uncle.
- Teyzemi ve amcamı ziyarete gittiğimde tekerlekli yatakta uyurdum.
- He stayed at his aunt's house.
- Teyzesinin evinde kaldı.
- My aunt was like a real mother to me.
- Teyzem benim gerçek annem gibiydi.
- My aunt sent me a birthday present.
- Teyzem bana bir doğum günü hediyesi gönderdi.
- Those children were being cared for by an aunt.
- O çocuklara bir teyze tarafından bakılıyordu.
- That aunt of his often visited America.
- Onun teyzesi sık sık Amerika'yı ziyaret ediyordu.
- His aunt takes care of his dog during the day.
- Teyzesi gün boyunca onun köpeğine bakıyor.
- The women are my aunts.
- O kadınlar benim teyzelerim.
- Tom is married to Mary's aunt.
- Tom, Mary'nin teyzesi ile evlidir.
- He has two aunts on his mother's side.
- Anne tarafından iki teyzesi var.
- He's going to visit his aunt and uncle next month.
- Gelecek ay teyzesini ve amcasını ziyaret edecek.
- I have an aunt who lives in Los Angeles.
- Los Angeles'ta yaşayan bir teyzem var.
- Dan will be with aunt Linda tomorrow.
- Dan yarın Linda teyzesiyle birlikte olacak.
- Mary is my aunt.
- Mary teyzem olur.
- My aunt now lives in comfort.
- Teyzem şimdi rahat içinde yaşıyor.
- His aunt's apple pie was delicious, so he had a second helping.
- Teyzesinin elmalı turtası lezzetliydi, bu yüzden o ikinci bir porsiyon aldı.
- Tom was brought up by an aunt.
- Tom bir teyze tarafından büyütüldü.
- Tom has an aunt named Mary.
- Tom'un Mary isminde bir teyzesi var.
- I have an aunt who has never done that.
- Bunu hiç yapmamış bir teyzem var.
- My aunt helps me when I need money.
- Ne zaman paraya sıkışsam teyzem yardımcı olur.
- Tom has an aunt who is in prison.
- Tom'un cezaevinde bir teyzesi var.
- Aunt Mary is my mother's sister and Aunt Alice is my father's sister.
- Mary Teyze annemin, Alice Teyze de babamın kız kardeşi.
- Tom lives with his aunt.
- Tom teyzesiyle birlikte yaşar.
- She went to Paris for the purpose of seeing her aunt.
- Teyzesini görmek için Paris'e gitti.
- She was brought up by her aunt.
- Teyzesinin elinde büyümüştür.
- My aunt grows tomatoes in her garden.
- Teyzem bahçesinde domates yetiştiriyor.
- My aunt showed me how to make good coffee.
- Teyzem bana nasıl iyi kahve yapılacağını gösterdi.
- Linda was wildly excited to learn that her aunt Nancy was coming to visit her.
- Linda, Nancy teyzesinin onu ziyarete geleceğini öğrenince çok heyecanlandı.
- Tom lives with his aunt.
- Tom teyzesiyle yaşıyor.
- My aunt allowed me to park my car in her parking space.
- Teyzem arabamı onun park yerine park etmeme izin verdi.
- She went to Paris to see her aunt.
- O, teyzesini görmek için Paris'e gitti.
- The child is in the care of his aunt.
- Çocuk teyzesinin gözetiminde.
- My aunt gave me a book for Christmas.
- Teyzem bana Noel için bir kitap verdi.
- This girl's aunt works at our place.
- Bu kızın teyzesi bizim evde çalışıyor.
- This doll is a gift from my aunt.
- Bu bebek teyzemden bir hediye.
- My aunt had been in the hospital for a week when I visited her.
- Onu ziyaret ettiğimde teyzem bir haftadır hastanedeydi.
- Tom didn't know that Mary was John's aunt.
- Tom, Mary'nin John'un teyzesi olduğunu bilmiyordu.
- He slept at his aunt's.
- Teyzesinde yatmış.
- These women are my aunts.
- Bu kadınlar benim teyzelerim.
- My aunt was like a real mother to me.
- Teyzem benim için gerçek bir anne gibiydi.
- I found a lot of viruses on my aunt's computer.
- Teyzemin bilgisayarında bir sürü virüs buldum.
- My aunt inherited the huge estate.
- Teyzeme miras olarak büyük bir emlak kaldı.
Show More (271)
|
|
- Aunt, this is Tom.
- Hala, bu Tom.
- My mother gets along with my aunt.
- Annem halamla iyi anlaşır.
- She entrusted the care of her child to her aunt.
- O, çocuğunun bakımını halasına emanet etti.
- She was named Elizabeth after her aunt.
- Elizabeth'e halasının adı verildi.
- My aunt can speak both Chinese and English.
- Halam hem Çince hem de İngilizce konuşabilir.
- Tom sent his daughter to her aunt Mary.
- Tom kızını halası Mary'ye gönderdi.
- I am going to stay with my aunt in Hawaii.
- Hawaii'de halamla birlikte kalacağım.
- I don't know where my aunt lives.
- Halamın nerede yaşadığını bilmiyorum.
- I'm staying with my aunt for the time being.
- Şimdilik halamla kalıyorum.
- Sami lived with his aunt.
- Sami halasıyla birlikte yaşıyordu.
- My aunt gave me an album.
- Halam bana bir albüm verdi.
- I used to sleep in a trundle bed when I would visit my aunt and uncle.
- Halam ve eniştemi ziyaret ettiğimde tekerlekli karyolada uyurdum.
- I'm staying at my aunt's.
- Ben halamlarda kalıyorum.
- The vase that he broke is my aunt's.
- Onun kırdığı vazo halamındı.
- My aunt treats me as if I were a child.
- Halam bana çocukmuşum gibi davranıyor.
- Mary is my aunt.
- Mary benim halam.
- Did you see my aunt?
- Halamı gördün mü?
- My uncle's wife is my aunt.
- Amcamın karısı benim halam.
- She rooms at my aunt's.
- Halamın evinde kalıyor.
- You really look like your aunt.
- Halana çok benziyorsun.
- Tom has an aunt named Mary.
- Tom'un Mary isminde bir halası var.
- Tom's aunt knew Mary's and Tom's marriage wouldn't last.
- Tom'un halası Mary'nin ve Tom'un evliliğinin sürmeyeceğini biliyordu.
- I'm Tom's aunt.
- Ben Tom'un halasıyım.
- Mary is my aunt.
- Mary halamdır.
- He lives in his aunt's house.
- O, halasının evinde yaşıyor.
- She visited at her aunt's yesterday.
- Dün halasının evini ziyaret etti.
- The vase she broke is my aunt's.
- Onun kırdığı vazo, halama ait.
- Layla was talking to her aunt.
- Leyla halasıyla konuşuyordu.
- I have an aunt who lives in Osaka.
- Osaka'da yaşayan bir halam var.
- He is staying with his aunt.
- Halasıyla kalıyor.
- If my aunt had testicles, she'd be my uncle.
- Halamın taşakları olsa amcam olurdu.
- The woman who he thought was his aunt was a stranger.
- Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
- How many aunts and uncles do you have?
- Ne kadar halan ve amcan var?
- He boarded with his aunt.
- Halası ile birlikte yaşadı.
- The money is a legacy from my aunt.
- Para halamdan bir mirastır.
- How many aunts and uncles do you have?
- Ne kadar halan ve dayın var?
- My aunt helps me when I need money.
- Ne zaman paraya ihtiyacım olsa halam bana yardım eder.
- My aunt asked me to buy her a music box from Italy.
- Halam benim ona İtalya'dan bir müzik kutusu almamı istedi.
- My aunt made me a new skirt.
- Halam bana yeni bir etek yaptı.
- Which woman is your aunt?
- Hangi kadın senin halan?
- Yesterday, my aunt regained her sight.
- Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- My father named me after his aunt.
- Babam bana halasının adını verdi.
- I'm staying with my aunt for the time being.
- Şimdilik halamla birlikte kalıyorum.
- My aunt died of lung cancer.
- Halam akciğer kanserinden öldü.
- The vase broken by him is my aunt's.
- Onun tarafından kırılan vazo halama aittir.
- My aunt brought up five children.
- Halam beş çocuk yetiştirdi.
- How long will you be at your aunt's house?
- Halanın evinde ne kadar kalacaksın?
- Mary is my aunt.
- Mary halam olur.
- His aunt looks young.
- Halası genç görünüyor.
- He is staying with his aunt.
- O, halası ile kalıyor.
- Dan was brought up by an aunt.
- Dan bir hala tarafından yetiştirildi.
- My aunt has three children.
- Halamın üç çocuğu var.
- The sister of my father is my aunt.
- Babamın kız kardeşi benim halamdır.
- Isn't this the same necklace that Aunt Clara wears?
- Bu kolye Clara halanın taktığı kolyenin aynısı değil mi?
- Who's your aunt?
- Halan kim?
- Tom has an aunt named Mary.
- Tom'un Mary adında bir halası var.
- Mary is Tom's aunt.
- Mary, Tom'un halasıdır.
- Aunt Mary is playing the violin.
- Mary hala keman çalıyor.
- My aunt allowed me to park my car in her parking space.
- Halam arabamı onun park alanında park etmeme izin verdi.
- My aunt gave me a book for Christmas.
- Halam Noel hediyesi olarak bana bir kitap verdi.
- His aunt has three cats.
- Halasının üç kedisi vardır.
- We were at my aunt's last week.
- Geçen hafta halamdaydık.
Show More (59)
|