| 1 |
basin |
havza |
n. |
|
- The Amazon basin feeds all of the wildlife in the region.
- Amazon havzası bölgedeki tüm vahşi yaşamı besler.
- The Pacific Basin is in the northeast of Australia.
- Pasifik Havzası Avustralya'nın kuzeydoğusundadır.
- The water problems of the Island of Islay or the Glen of Strathspey are hardly comparable with those of the Rhine basin.
- Islay Adası'nın ya da Strathspey Vadisi'nin su sorunları Ren havzasınınkilerle kıyaslanamaz.
- The Seine flows through central part of Paris Basin.
- Seine Nehri, Paris Havzası'nın orta kısmından akar.
- This district forms a basin.
- Bu bölge bir havza oluşturur.
- The basin of a river usually has rich farmland.
- Bir nehrin havzası genellikle zengin tarım arazilerine sahiptir.
- The basin of a river usually has rich farmland.
- Bir nehir havzasının genellikle verimli tarım arazileri vardır.
Show More (4)
|
| 2 |
basin |
leğen |
n. |
|
- She poured water into the basin.
- Leğene su döktü.
- Don't ask where that turkey baster's been.
- Hindi leğeninin nerede olduğunu sorma.
- Tom poured water into the basin.
- Tom leğene su döktü.
Show More (0)
|
| 3 |
basin |
küvet |
n. |
|
- She poured water into the basin.
- O, küvete su doldurdu.
- Tom poured water into the basin.
- Tom küvete su doldurdu.
Show More (-1)
|
| 4 |
basin |
lavabo |
n. |
|
- You can wash your hands in the basin in the bathroom.
- Ellerinizi banyodaki lavaboda yıkayabilirsiniz.
Show More (-2)
|
| 5 |
basin |
kap |
n. |
|
- Place the dough into a basin and wait for 30 minutes.
- Hamuru bir kaba koyun ve 30 dakika bekleyin.
Show More (-2)
|
| 6 |
basin |
kase |
n. |
|
- Add a basin of flour to the mixture.
- Karışıma bir kase un ekleyin.
Show More (-2)
|
