| 1 |
bell |
zil |
n. |
|
- I rang the bell, but there was no answer.
- Zili çaldım ama cevap veren olmadı.
- I do not know where your office is and whether or not you can hear the bell from there.
- Ofisinizin nerede olduğunu ve zili oradan duyup duyamayacağınızı bilmiyorum.
- Could we request that the bells be rung a little bit earlier?
- Zillerin biraz daha erken çalınmasını talep edebilir miyiz?
- I heard the bell.
- Zili duydum.
- I rang the bell several times.
- Zili birkaç kez çaldım.
- Tom is a bell maker.
- Tom bir zil yapımcısıdır.
- I rang the bell six times.
- Zili altı kez çaldım.
- That bell rings at eight.
- O zil saat sekizde çalar.
- I like the sound of that Bell!
- Bu zilin sesini sevdim!
- Tom was so engrossed in his book that he didn't hear the front door bell.
- Tom kitabına o kadar dalmıştı ki ön kapı zilini duymadı.
- I like the sound of that Bell!
- O zilin sesini seviyorum!
- Tom rang the bell again.
- Tom zili tekrar çaldı.
- The bell rings at noon.
- Zil, öğle saatinde çalar.
- I ran to school, but the bell had already rung.
- Okula koştum ama zil çoktan çalmıştı.
- Press the bell twice.
- Zile iki kez basın.
- He replaced the bell with a light.
- Zili bir ışıkla değiştirdi.
- The bell rang again.
- Zil yine çaldı.
- That bell rings at eight.
- Zil sekizde çalıyor.
- The bell had already rung when I got to school.
- Okula gittiğimde zil çoktan çalmıştı.
- Did you hear the bell?
- Zili duydun mu?
- Tom was so engrossed in his book that he didn't hear the front door bell.
- Tom kitabına o kadar dalmıştı ki ön kapının zilini duymadı.
- The bell had already rung when I got to school.
- Okula vardığımda zil çoktan çalmıştı.
- Did you ring the bell?
- Zili sen mi çaldın?
- The bell announces the end of the classes.
- Zil derslerin bittiğini duyurdu.
- Didn't you hear the bell?
- Zili duymadın mı?
- Press the bell twice.
- Zili iki kez çalın.
- Nobody heard the bell ring.
- Kimse kapı zilini duymadı.
- I ran to school, but the bell had already rung.
- Okula koştum, ama zil çoktan çalmıştı.
- The bell announces the end of the classes.
- Zil, dersin sonunu duyurur.
- The bell rings at eight.
- Zil sekizde çalıyor.
- Tom rang one of the bells.
- Tom zillerden birini çaldı.
- The bell has not rung yet.
- Zil henüz çalmadı.
- The bell rang again.
- Zil tekrar çaldı.
- There's the bell.
- İşte zil.
- Has the bell rung yet?
- Zil henüz çaldı mı?
- We were saved by the bell.
- Zil bizi kurtardı.
- The bell rings at noon.
- Zil, öğlen çalıyor.
- The bell rings at eight.
- Zil saat sekizde çalar.
- The bell announces the end of the classes.
- Zil derslerin bittiğini duyuruyor.
Show More (36)
|
| 2 |
bell |
çan |
n. |
|
- Church bells pealed at the stroke of midnight.
- Kilise çanları gece yarısı çalmaya başladı.
- The bronze bell sounds nice.
- Bronz çan kulağa hoş geliyor.
- You're on top of the bell curve.
- Sen çan eğrisinin tepesindesin.
- The bell rang again.
- Çan tekrar çaldı.
- In case of fire, ring the bell.
- Yangın durumunda, çanı çal.
- Who rang the bell?
- Çanı kim çaldı?
- Tom is a bell maker.
- Tom bir çan yapımcısıdır.
- There's the bell.
- Çan, orada.
- The bell rang again.
- Çan yine çaldı.
- Tom heard the temple bell in the distance.
- Tom uzaktaki tapınak çanını duydu.
Show More (7)
|
| 3 |
bell |
çan biçimi |
n. |
|
- The Lily of the valley has a bell shape.
- İnci çiçeği çan şeklindedir.
Show More (-2)
|
| 4 |
bell |
çan sesi |
n. |
|
- Tom heard the temple bell in the distance.
- Tom uzaktan tapınak çanının sesini duydu.
Show More (-2)
|
