1 |
bulk |
büyük kısım |
n. |
|
- It was certainly not the end, for the bulk of the work will need to be done in our own communities.
- Bu kesinlikle bir son değildi çünkü işin büyük kısmının kendi toplumlarımızda yapılması gerekecek.
- Instead, the resolution levels the bulk of its criticism at Iraq and bemoans the tension with the US.
- Bunun yerine karar, eleştirilerinin büyük kısmını Irak'a yöneltmekte ve ABD ile yaşanan gerginlikten yakınmaktadır.
- In short, I think we have done the bulk of the work.
- Kısacası, işin büyük kısmını yaptığımızı düşünüyorum.
- That is where the bulk of the money is going to come from.
- Paranın büyük kısmı buradan gelecek.
Show More (1)
|
2 |
bulk |
toplu |
n., adj. |
|
- We buy in bulk and pass the savings on to you!
- Toplu alım yaparız ve tasarrufu sana aktarırız!
- Discounts are available if you buy in bulk.
- Toplu alım yaparsanız indirimler mevcut.
- You could save money by buying in bulk.
- Toplu alım yaparak tasarruf edebilirsin.
- Is there a bulk discount?
- Toplu indirim var mı?
Show More (1)
|
3 |
bulk |
cüsse |
n. |
|
- The bulk of the mountain is visible from around the city.
- Dağın cüssesi şehrin etrafından görülebiliyor.
- Despite their bulk and weight, hippos can swim rapidly.
- Cüsselerine ve ağırlıklarına rağmen su aygırları hızlı yüzebilir.
Show More (-1)
|
4 |
bulk |
toplu |
adj. |
|
- All bulk orders are shipped on Fridays.
- Toplu siparişlerin tamamı Cuma günleri gönderilmektedir.
Show More (-2)
|
5 |
bulk |
büyüklük |
n. |
|
- Due to its weight and bulk, this truck is relatively slow.
- Ağırlığı ve büyüklüğü nedeniyle bu kamyon nispeten yavaştır.
Show More (-2)
|
6 |
bulk |
çoğunluk |
n. |
|
- The overwhelming bulk is traded locally or nationally.
- Ezici çoğunluk yerel ya da ulusal olarak ticarete konu olmaktadır.
Show More (-2)
|