1 |
cable |
kablo |
n. |
|
- The telecommunication company installed new undersea power cables.
- Telekomünikasyon şirketi yeni denizaltı güç kabloları döşedi.
- The difference here is that there is no cable linking the two.
- Buradaki fark, ikisini birbirine bağlayan bir kablo olmaması.
- The difference here is that there is no cable linking the two.
- Buradaki fark, ikisini birbirine bağlayan bir kablonun bulunmamasıdır.
- We need to connect this cable to the generator.
- Bu kabloyu jeneratöre bağlamamız gerekiyor.
- We need several miles of cable.
- Birkaç mil kabloya ihtiyacımız var.
- Does Tom have cable?
- Tom'da kablo var mıdır?
- I need seventy meters of cable.
- Yetmiş metre kabloya ihtiyacım var.
- The electrician will come and fix the cable next week.
- Elektrikçi gelecek hafta gelip kabloyu tamir edecek.
- The cable is not electrified.
- Kabloda elektrik yok.
- You plugged the SATA cable to a different slot.
- Sen SATA kablosunu farklı bir yuvaya taktın.
- You plugged the SATA cable to a different slot.
- SATA kablosunu farklı bir yuvaya takmışsın.
- This cable is live.
- Bu kablodan akım geçiyor.
- What kind of cable do you need?
- Ne tür bir kabloya ihtiyacınız var?
- Sami tied the cable to Layla's hands.
- Sami kabloyu Leyla'nın ellerine bağladı.
- The electrician will come and fix the cable next week.
- Elektrikçi önümüzdeki hafta gelip bu kabloyu onaracak.
- This cable is live.
- Bu kablo çalışır durumda.
- We need several miles of cable.
- Bize birkaç mil kablo gerek.
- Does Tom have cable?
- Tom'un kablosu var mı?
- This cable is live.
- Bu kablo çalışıyor.
- This TV doesn't come with an HDMI cable.
- Bu TV bir HDMI kablosuyla birlikte gelmiyor.
- This cable is live.
- Bu kabloda elektrik var.
- Fadil tied the cable to Layla's hands.
- Fadıl kabloyu Leyla'nın ellerine bağladı.
- How can you shorten this cable?
- Bu kabloyu nasıl kısaltabilirsin?
- Sami tied the cable to Layla's hands.
- Sami kabloyu Layla'nın ellerine bağladı.
- This TV doesn't come with an HDMI cable.
- Bu TV, HDMI kablosu ile gelmiyor.
Show More (22)
|
2 |
cable |
halat |
n. |
|
- The bridge collapsed when one of the cables snapped.
- Halatlardan biri koptuğunda köprü çöktü.
- The bridge collapsed when one of the cables broke.
- Halatlardan biri kopunca köprü çöktü.
Show More (-1)
|
3 |
cable |
kablolu tv |
n. |
|
- The movies on cable have subtitles.
- Kablolu televizyondaki filmlerde altyazı var.
Show More (-2)
|
4 |
cable |
telgraf |
n. |
|
- Communicating through cables was the only way in those days.
- O günlerde iletişim kurmanın tek yolu telgraflardı.
Show More (-2)
|
5 |
cable |
telgraf çekmek |
v. |
|
- Mr. Lewis cabled his wife about the victory of the army.
- Bay Lewis karısına ordunun zaferini haber veren bir telgraf çekti.
Show More (-2)
|
6 |
cable |
palamar |
n. |
|
- A nautical cable must be tightly woven.
- Bir palamar sıkıca örülmüş olmalıdır.
Show More (-2)
|
7 |
cable |
kablolu |
adj. |
|
- Tom doesn't have cable TV.
- Tom'un kablolu televizyonu yok.
Show More (-2)
|