1 |
come close (to something/to doing something) |
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak |
v. |
|
- Tom came close to being run over by a truck.
- Tom bir kamyon tarafından ezilmeye çok yaklaştı.
- He didn't win the prize, but he came close to it.
- Ödülü kazanamadı ama çok yaklaştı.
- I came close to getting killed.
- Öldürülmeye çok yaklaşmıştım.
- Tom came close to doing that.
- Tom bunu yapmaya çok yaklaştı.
- We came close to winning last year.
- Geçen yıl kazanmaya çok yaklaşmıştık.
- Tom came close to beating Mary to death.
- Tom, Mary'yi öldüresiye dövmeye çok yaklaştı.
- Tom came close to winning.
- Tom kazanmaya çok yaklaştı.
- She came close to falling off the platform.
- Platformdan düşmeye çok yaklaştı.
- Tom came close to drowning.
- Tom boğulmaya çok yaklaştı.
- Tom came close to being killed by a stray arrow.
- Tom serseri bir ok tarafından öldürülmeye çok yaklaştı.
- He came close to losing an eye.
- Bir gözünü kaybetmeye çok yaklaştı.
- I came close to doing that.
- Bunu yapmaya çok yaklaşmıştım.
- She came close to drowning.
- Boğulmaya çok yaklaştı.
- He didn't win the prize, but he came close to it.
- O, ödülü kazanmadı, ama ona çok yaklaştı.
- We came close to winning last year.
- Geçen sene kazanmaya çok yaklaşmıştık.
- I came close to being hit by a car.
- Araba çarpmasına çok yaklaştım.
Show More (13)
|
2 |
come close (to something/to doing something) |
(bir şeyin/bir şey yapmanın) eşiğine gelmek |
v. |
|
- Tom came close to being killed by a stray arrow.
- Tom neredeyse serseri bir okla öldürülmenin eşiğine geldi.
- Tom came close to being run over by a truck.
- Tom bir kamyon tarafından ezilmenin eşiğine gelmişti.
- Tom came close to beating Mary to death.
- Tom Mary'yi döverek öldürmenin eşiğine geldi.
Show More (0)
|
3 |
come close (to something/to doing something) |
(bir şeyle/bir şey yapmakla) burun buruna gelmek |
v. |
|
- Tom came close dying twice last night.
- Tom dün gece iki kez ölümle burun buruna geldi.
Show More (-2)
|
4 |
come close (to something/to doing something) |
(bir şeye/bir şey yapmaya) ramak kalmak |
v. |
|
- Tom came close to being hit by a car.
- Tom bir arabanın çarpmasına ramak kalmıştı.
Show More (-2)
|