| 1 |
creak |
gıcırdamak |
v. |
|
- The chair creaked as he sat down.
- Otururken sandalye gıcırdadı.
- The floor creaked.
- Zemin gıcırdadı.
- The bed creaked again.
- Yatak gene gıcırdadı.
- Tom turned around when he heard the floorboard creak.
- Tom döşeme tahtasının gıcırdadığını duyunca arkasını döndü.
- The stairs creaked.
- Merdivenler gıcırdadı.
- The floorboards creaked.
- Döşeme tahtaları gıcırdadı.
- The floorboards in the hall creaked.
- Salondaki döşeme tahtaları gıcırdadı.
- The bed creaked again.
- Yatak tekrar gıcırdadı.
- The bed creaked.
- Yatak gıcırdadı.
Show More (6)
|
| 2 |
creak |
çatırdamak |
v. |
|
- The directive, however, is beginning to creak, and revision cannot be put off indefinitely.
- Ancak direktif çatırdamaya başlamıştır ve revizyonu süresiz olarak ertelenemez.
- These last three years have shown the creaking structure of the financial perspective.
- Bu son üç yıl, mali perspektifin çatırdayan yapısını göstermiştir.
- It is creaking under the strain of the mass movement of 21 million migrants a year.
- Yılda 21 milyon göçmenin kitlesel hareketinin baskısı altında çatırdıyor.
- The chair creaked as he sat down.
- O otururken sandalye çatırdadı.
Show More (1)
|
| 3 |
creak |
gıcırtı |
n. |
|
- Tom turned around when he heard the floorboard creak.
- Tom döşeme tahtası gıcırtısı duyduğunda geriye döndü.
- The door hinge's creaking is annoying!
- Kapı menteşesinin gıcırtısı sinir bozucu!
Show More (-1)
|
